Etiket arşivi: Kanunu

CHP Milletvekili Sındır’dan Şehir Hastaneleri tepkisi

CHP Milletvekili Sındır’dan Şehir Hastaneleri tepkisi

“Ticari Sır adı altında milletimizden kaçırılan KÖİ Sözleşmelerini neden göremiyoruz, sözleşmeler fahiş değerler üzerinden mi yapıldı?”
CHP İzmir Milletvekili ve Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Kamil Okyay Sındır, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan ve görüşmeleri komisyonda tamamlanan Torba Kanunda Şehir Hastaneleri’nin yap-kirala-devret modelinin sözleşmelerini göremediklerini ve bu sözleşmelerin karanlık bir kuyu olduğunu ifade etti.
Sındır, “Sözleşmeyi gizleyerek kamu zararını mı örtüyorsunuz? Bugün sözleşme bedellerini niye azaltma ihtiyacı duyuyorsunuz? Çok fahiş değerler üzerinden mi bu sözleşmeler yapıldı da şimdi kamu yararını düşünüyoruz?” dedi.
“KAMU YARARI MI SAĞLAYACAĞIZ,  ZARAR MI ÇIKACAK ORTAYA BELLİ DEĞİL”
Şehir hastanelerinin KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) proje sözleşme metinlerini göremediklerini ifade ederek sözlerine başlayan Sındır, “Görmediğimiz sözleşmede, içeriğinin hangi değerler üzerinden yapılmış olduğunu da bilmiyoruz. Döviz cinsinden mi, Türk lirası cinsinden mi, hangi öngörülerle, hangi faiz, enflasyon, döviz kuru öngörüleriyle yapılmış bir sözleşme olduğunu bilmiyoruz. Bilemediğimiz bir karanlık kuyunun içerisinde de ışığı görmeye çalışıyoruz. Ve bir karar vereceğiz. Peki vereceğimiz karar kamu yararına mı olacak zararına mı? Bilemiyoruz çünkü sözleşmeyi göremiyoruz. Yani, buradan biz kamu adına bir yarar mı sağlayacağız, yoksa ortaya zarar mı çıkacak, bunu kestirebilmemiz mümkün değil. İktidara sesleniyorum sözleşmeyi gizleyerek kamu zararını mı örtüyorsunuz?” dedi.
“BU SÖZLEŞMELER ÇOK FAHİŞ DEĞERLER ÜZERİNDEN Mİ YAPILDI”
Bugüne kadar imzalanan şehir hastaneleri sözleşmelerinde hatalarını fark eden iktidarın değişiklik yapmak istediğini belirten Sındır, “Gelecek nesillerin ekonomik refahını rehin altına alan Kamu Özel İşbirliği projelerindeki ölçüsüzlüklere, hatalara, yanlışlara dur demek için adım atılmaya çalışılıyor. Burada dikkatle ve ısrarla ve altını çizerek durmamız gereken mesele, bu duruma nasıl gelindi? Sözleşme bedellerini niye azaltma ihtiyacı duyuyorsunuz? Çok fahiş değerler üzerinden mi bu sözleşmeler yapıldı da şimdi kamu yararını düşünüyoruz? Önümüzdeki süreç adına çok fahiş bedeller ödeyeceğimizi mi gördük de kur değişimleri, artan faiz ve enflasyon oranları karşısında çok yüksek bedeller üzerinden şirketlerin hastane işletmesiyle mi karşı karşıyayız? Açıkçası bu konuda bir şey söyleyebilmek, karar verebilmek için yeterli bilgiye sahip değiliz. Çünkü sözleşmeleri göremiyoruz. Milletin vekilleri olarak bizler, milletimize karşı sorumluluğumuzun gereği olarak tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak, kollamak, sormak görevimizi “ticari” sır olarak milletimizden kaçırılan bu sözleşmeler nedeniyle üzülerek yerine getiremiyoruz. Bu sözleşmeleri yapanların, yaptıranların, katkısı olanların, yüce milletimize kanun önünde er veya geç hesap vermelerini mutlaka sağlayacağız.” dedi.
“BU İKTİDAR DÖNEMİNDE SAĞLIK SİSTEMİ CAN ÇEKİŞİR DURUMA GELMİŞTİR”
Şehir hastanelerinde hasta garantisi verilip verilmediğinin net bilgisine ulaşamadıklarını söyleyen Sındır, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu projelerin yapım işi, esnek ihale yöntemlerinden birisi olan pazarlık usulü ihale ile özel şirketlere ve “ticari sır” adı altında bir sözleşmeyle veriliyor. Bu ihalelerin neredeyse tamamı pazarlık usulü. Kanun maddesinde de pazarlık usulü ihalenin nasıl yapılması gerektiğini düzenlediği halde sözleşmeler buna uygun mudur, değil midir bilmiyoruz. Bu şirketlere finansman gerekmesi konusunda kredi için hazine garantisi verildiği, ödeme güçlüğü çekerlerse borçlarını hazinenin üstleneceği, ayrıca şirketlere devlet tarafından vergi indirimleri, muafiyetler, SGK primlerinde indirimler ve benzeri çeşitli teşviklerin verileceği biliniyor. Bunlar da yetmez gibi, inşa edilen bu hastanelerin yirmi dört, yirmi beş yıl süreyle kiralanması ve hastaneyle birlikte otoparkın, kafeterya, restoran, otel ve benzeri ticari alanların işletmesinin de şirketler tarafından yapılacağı da ortada. Bugüne kadar yapılan iş ve işlemlerde kamu yararı olmadığını düşünüyoruz. Bu iktidar döneminde sağlık sistemi can çekişir duruma gelmiştir.”

CHP’li Sındır, “bu torba yasa derin ekonomik krizin ve çaresizliğinizin itirafıdır”

AK Parti tarafından Meclis’e sunulan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun (Torba Kanun) Teklifinin görüşmeleri, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam ediyor. Çarşamba günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmelerine başlanan Torba Kanun; geçim zorluğu yaşayan geniş halk kesiminin hayatını kolaylaştırmak yerine bir avuç yandaş sermaye grubunu kollayan ve bunun için de Cumhurbaşkanının yetkilerini güçlendiren maddeler içermekte.

CHP İzmir Milletvekili ve Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır komisyonda kanunun tümü üzerine yaptığı değerlendirmede; “Bu torba yasa derin krizin ve çaresizliğinizin bir itirafıdır. İktidarın, yurttaşı değil yandaşı, üretimi değil tüketimi ve ithalatı teşvik eden politikalarının bir sonucu önümüze getirilmiştir” dedi.

“ÜRETİMİN DEĞİL TÜKETİMİN, YURTTAŞIN DEĞİL YANDAŞIN TORBA YASASI”

Sındır komisyon görüşmeleri esnasında yaptığı konuşmada; “Bu torba yasa aslında Türkiye’de hoyratça yapılan harcamaların bir sonucu olarak önümüze gelmiş bir yasadır. Bu torba yasa Türkiye’de üretimi değil tüketimi ve ithalatı teşvik eden politikaların sonucunda önümüze gelmiş bir torba yasadır. Yapılan plansız harcamaların sonucunda önümüze gelmiş ve israfın bugüne kadar yönetimde esas alındığı bir sürecin sonucu olarak önümüze gelmiş bir torba yasadır. Kamu özel iş birliğinde olduğu gibi, örtülü harcamaların örtüsünü bile kaldırmadan, o sözleşmelerin ne olduğunu bile görmeden, yasal düzenlemeyle onların örtüsü altında birtakım düzenlemelerle önümüze gelmiş bir torba yasa” ifadelerini kullandı.

“BU TORBADA EYT’Lİ, EMEKLİ, ÇİFTÇİ VE ESNAF YOK!”

Getirilen bu yasa teklifi için iktidarı sert bir şekilde eleştiren CHP’li Sındır; “EYT’lilerin Meclisten beklentileri varken, Hükümetin yani siyasal iktidar olan AKP’nin verdiği bir söz olan 3600 ek gösterge sorunu çözülmemişken, emeklinin, işçinin, memurun, ücretlilerin beklentileri karşılanmamışken, çiftçinin, esnafın ve sanayicinin umutlarının hayale dönüştüğü bir torba yasa getirdiniz. Bu torba yasa, krizin ve çaresizliğinizin bir itirafıdır” dedi.

Bakan Tüfenkci, Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’nun 1 Ocak 2017’de yürürlüğe girecek!!!

 

rehinli

Bakan Tüfenkci, Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’nun 1 Ocak 2017’de yürürlüğe gireceğini belirterek, “Kanun çerçevesinde yapılacak rehin sözleşmeleri Rehinli Taşınır Sicili’ne tescil edilecek. Sicilin kuruluş ve işleyişi, Türkiye Noterler Birliği tarafından gerçekleştirilecek.” dedi.

 

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Noterler Birliği arasında rehinli taşınır sicilinin kurulması ve sicil hizmetlerinin gerçekleştirilmesine ilişkin protokol, Bakanlık Toplantı Salonu’nda düzenlenen törenle imzalandı.

 

Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci buradaki konuşmasında, KOBİ’lerin ekonomik ve sosyal kalkınmanın önemli birer unsuru olarak işlevlerini yerine getirdiğini ve ülkenin ekonomik büyümesinde katkı sağladığını ifade etti.

 

Toplam girişimlerin yüzde 99,8’ini oluşturan KOBİ’lerin en çok ticaret sektöründe faaliyet gösterdiğini kaydeden Bakan Tüfenkci, “KOBİ’lerimiz istihdamın yüzde 73,5’ini, maaş ve ücretlerin yüzde 54,1’sini ve cironun yüzde 62’sini oluşturmaktadır. 2015 yılındaki ihracatın yüzde 55,1’i yine KOBİ’lerimiz tarafından gerçekleştirilmiştir. KOBİ’ler güçlendikçe ekonomimizde büyüyecektir.” dedi.

 

İşletmelerin finansal kuruluşlardan krediyle kaynak sağladığına dikkati çeken Tüfenkci, şöyle devam etti:

 

“Kredi karşılığı talep edilen teminatlar, KOBİ’lerin finansmana erişiminde önemli zorluklar oluşturmaktadır. KOBİ’lerin sermaye yapıları ağırlıklı olarak taşınır varlıklardan oluşmakta, buna karşın finansal kuruluşlar tarafından talep edilen teminatların kahir ekseriyeti taşınmaz varlıklardan meydana gelmekte. Bakanlığımızca yapılan inceleme ve araştırmalar neticesinde işletmeler ile finansal kuruluşların talep ve beklentileri birbiriyle örtüşmediğini görmekteyiz. Bakanlık olarak, KOBİ’lerimizin finansmana erişiminin kolaylaştırılmasına ilişkin olarak geçtiğimiz aylarda çok önemli bir düzenleme yaptık. Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu TBMM’de yasalaştı. İnşallah yasa 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren hem yürürlüğe girecek, hem de işler hale gelecek.”

 

Finansmana erişimde alternatif unsurlar

 

Kanun ile getirilen düzenlemeleri anlatan Tüfenkci, finansmana erişimde güvence olarak kullanabilecek alternatif unsurların getirildiğini söyledi. Tüfenkci, böylelikle işletmelerin varlık yapısında önemli yer tutan stok ve alacakların yanı sıra, hammadde, kazanç ve iratlar, kira gelirleri, lisans ve ruhsatlar, ticari plaka ve ticari hat ile ticari projeler teminat olarak gösterilebileceğini kaydetti.

 

Taşınır varlıkların getirilerinin de rehin edilebilecek unsurlar arasına alındığına dikkati çeken Tüfenkci, ticari ve esnaf işletmelerinin taşınır varlıklarının, varlıkların borcu karşılaması halinde işletmenin tamamı üzerinde rehin edilmesinin de önüne geçildiğini vurguladı.

 

Tacir ve esnafların birbirlerinin yatırımlarının finanse edebilmelerine imkan sağlandığını belirten Tüfenkci, yabancı para birimi üzerinden rehin kurulabilmesine olanak verildiğini dile getirdi.

 

Kanun ile “Rehinli Taşınır Sicili” kurulmasının öngörüldüğünü ifade eden Tüfenkci, şunları kaydetti:

 

“Yeni yılla birlikte, Kanun çerçevesinde yapılacak rehin sözleşmeleri bu sicile tescil edilecek. Ayrıca, rehin sözleşmelerinin hazırlanmasında yazılı ve elektronik alternatifler sunduk. Sicil internet portalı üzerinden elektronik imza ile rehin sözleşmesinin kurulmasına, var olan rehinlerin sorgulanmasına imkan sağladık. Böylece, diğer Kanunlar gereği sicile kayıtlı olan diğer taşınır rehinlerinin verilerinin bu sicil ile paylaşılmasını ve entegrasyonunun önünü açtık. Rehinli Taşınır Sicilinin kuruluş ve işleyişi, protokol ile Türkiye Noterler Birliği tarafından gerçekleştirilecek.”

 

“Sicili Noterler Birliği tutacak”

 

Türkiye Noterler Birliği Başkanı Yunus Tutar da Birlik olarak yenilenme sürecinde olduklarını ifade etti.

 

Söz konusu protokolün yeni bir başlangıç olduğunu dile getiren Tutar, “Noterler olarak ülkenin en ücra köşelerinde görev icra ediyoruz. Noterler Birliği sicili tutacak, noterlerimiz de bu sicilin işletmesine, rehinin kurulmasına, rehin işlemlerine çalışacaklar. Bu vesile ile Bakanlığımızı mahçup etmeyeceğimizi ifade etmek istiyorum. İnşallah hayırlı olur.” diye konuştu.​

 

İkinici el araç satışları, entegrasyon çalışmaları gibi işlemlere bir yenisini eklediklerini dile getiren Tutar, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile uzun süredir verimli şekilde çalıştıklarını dile getirdi.

 

Konuşmaların ardından söz konusu protokol Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Cenap Aşçı ile Tutar arasında ve Bakan Tüfenkci’nin şahitliğinde imzalandı.

 

Törenin sonunda bir gazetecinin Gümrük Birliği Anlaşmasının güncellenmesine ilişkin bir sorusunu yanıtlayan Tüfenkci, “Güncellenmesi noktasında yetki istendi. 2017’nin ilk çeyreğinde umut ediyoruz ki görüşmeler başlar. Türkiye’nin aleyhine durumlar doğabiliyordu. Gelinen süreç içinde güncellenmediği takdirde Türkiye’nin kayıpları olacaktı. Bu noktada Türkiye’nin Gümrük Birliğinin güncellenmesi lehine olacağı görülüyor. Bakanlık olarak, Gümrük Birliğinin yeniden yapılanması ve güncellenmesi noktasında hazırız. Türkiye olarak bir sıkıntı çekmeyeceğimizi söyleyebilirim.” değerlendirmesinde bulundu.​

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,Hızlı Kargo tebliğ ve bilgi yayımladı

Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,Hızlı Kargo tebliğ ve bilgi yayımladı. Bakanlık tarafından yapılan tebliğ ve basın açıklamamasında şu ifadelere vurgu yapıldı ;

gümrük logoBASIN BİLDİRİSİ

 

4458 sayılı Gümrük Kanunu, 2009/15481 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve 4 seri no.lu Gümrük Genel Tebliği (Posta ve Hızlı Kargo Taşımacılığı) hükümleri çerçevesinde, halihazırda Bakanlığımızdan operatör yetkisi alan hızlı kargo taşımacılığı yapan şirketler,  ithalatta 75 Avro’ya kadar önemli değeri olmayan eşya ile 30 kilogram ve 1500 Avro’ya kadar gerçek kişilere gelen ticari miktar ve mahiyet arz etmeyen eşyanın, numunelerin ve yolcunun gelişinden bir ay önce veya üç ay sonraki sürelerde gelen kişisel eşyanın, ihracatta ise 150 kilogram ve 7500 Avro’ya kadar eşyanın beyanını dolaylı temsilci sıfatıyla basitleştirilmiş usuller çerçevesinde yapabilmektedirler.

 

Bugüne kadar operatörler yalnızca hava yolu ile hızlı kargo taşımacılığı kapsamında taşıdıkları eşya için basitleştirilmiş usulde beyan yapabilmekte iken, 03.12.2016 tarih ve 29907 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren GÜMRÜK GENEL TEBLİĞİ (POSTA VE HIZLI KARGO TAŞIMACILIĞI) (SERİ NO: 4)’NDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR TEBLİĞ (SERİ NO: 5) ile birlikte karayolu ile hızlı kargo taşımacılığı kapsamında gelen ve giden yukarıda belirtilen eşyanın beyanı da Bakanlığımızdan operatör yetkisi almış olan hızlı kargo firmaları tarafından basitleştirilmiş usuller çerçevesinde dolaylı temsilci olarak yapılabilecektir.

 

Özellikle komşu ve yakın çevre ülkelerden gelen 75 Avro kıymetinin altındaki gönderilerin karayolu ile taşınmasının daha az maliyetli olduğu ve kara yolu ile getirilmesinin tercih edildiği, bu gönderilerin de Ülkemizdeki alıcılara düşük maliyetle ve daha hızlı ulaştırılması gerekliliği kabul edildiğinden, ayrıca kara yolu ile hızlı kargo taşımacılığını kullanarak daha düşük maliyetle ihracat yapma ve böylelikle maliyet avantajı sağlayarak rekabet gücü kazanma ve ihracatımızı ve özellikle elektronik ihracat potansiyelimizi artırma stratejisinin sonucu olarak, uygulamanın başlaması ile birlikte ekonomimize pozitif katkı sağlanacak; ayrıca gümrük işlemlerinin basitleştirilmesi sonucu eşyanın daha hızlı bir şekilde ve daha az maliyetle alıcısına teslimi mümkün olacak ve bu şekilde gümrüğe terk edilen eşya miktarında önemli şekilde azalma olacaktır.

 

Kamuoyunun bilgisine sunulur.

 

Ayrıca ; hizli-kargo-basin-bildirisi-1

 

 

 

Çoğal, Açığa Alınan Memurlar Göreve İade Edilmelidir

Birleşik Kamu İş Genel Merkez Özlük Hukuk TİS Sekreteri Engin Çoğal, Açığa alınan memurlar görevlerine iade edilmelidir dedi. Çoğal yaptığı yazılı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi;

 

engin-cogalDevlet memurlarının “görevden açığa alınması” müessesesi ya da kanundaki adıyla “görevden uzaklaştırma”, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 137. Maddesinde düzenlenmiş, yine yasadaki lafzıyla bir “tedbir”dir.

 

OHAL sürecindeki “açığa alma” tedbirleri de bu maddeye dayanarak, memurların çalıştıkları idari kurumlar ya da OHAL valiliklerince uygulanmıştır. Buraya kadar pozitif hukuka “uygunluk” olduğu savlanabilir.

 

Yine Devlet Memurları Kanunu 139. maddesi uyarınca, hakkında bu tedbir uygulanan memura en geç 10 gün içinde idari disiplin soruşturması başlatılması şarttır.

 

Ne var ki, 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 3. Maddesinde “15.7.2016 tarihinden sonra, milli güvenlik gerekçesiyle görevden uzaklaştırılan kamu görevlileri hakkında, ilgili mevzuatında öngörülen soruşturma açma süreleri (yani 139. Maddede öngörülen 10 günlük süre –y.n.) Olağanüstü Hal süresince uygulanmaz” düzenlemesi yapılmıştır. Bu durumda, OHAL süresince bu 10 günlük soruşturma açma süresi uygulanmadan da tedbiren görevden uzaklaştırma “pozitif  hukuk” bakımından mümkün olabilecektir (Biz Kanuna aykırı KHK da çıkarılamayacağını düşünüyoruz, KHK-Kanun ilişkisi başka bir tartışmanın konusudur.)

 

TEDBİR NİTELİĞİNDEKİ GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMA SÜRESİ 3 AYDIR

 

Ancak, adı üstünde TEDBİR NİTELİĞİNDE olan bu “görevden uzaklaştırma” uygulamasının soruşturma süresi dışında, bir de azami uygulama süresi vardır. Bu durum da Devlet Memurları Kanunu 145. maddede ikili biçimde düzenlenmiştir:

 

Madde şöyledir:

 

“Görevden uzaklaştırma; bir disiplin kovuşturması icabından olduğu takdirde en çok 3 ay devam edebilir. Bu süre sonunda hakkında bir karar verilmediği takdirde memur görevine başlatılır.

 

“Bir ceza kovuşturması icabından olduğu takdirde görevinden uzaklaştırmaya yetkili amir (Müfettişlerin görevinden uzaklaştırdıkları memurlar hakkında atamaya yetkili amir) ilgilinin durumunu her iki ayda bir inceleyerek görevine dönüp dönmemesi hakkında bir karar verir ve ilgiliye de yazı ile tebliğ eder”

 

Dolayısıyla, “bir disiplin kovuşturması icabından olduğu” takdirde en çok 3 ay devam edebilecek olan “tedbiren görevden uzaklaştırma” halindeki 3 aylık azami süre, hakkında ceza kovuşturması (soruşturması değil!) olmayan tüm memurlar için geçerlidir. Bunun aleyhine bir düzenleme de yoktur.

 

Süren savcılık soruşturmaları, bu sürenin aşılmasına cevaz vermez, yasa açıkça “kovuşturma” demektedir.

 

KHK uyarınca işlemeyecek süre, lafzen de ifade edildiği gibi YALNIZCA SORUŞTURMA AÇMA SÜRESİDİR. Yani 10 günlük süredir. Bu düzenleme 3 aylık azami uzaklaştırma süresini aşmaya imkan VERMEZ!

 

BU SÜREYİ DOLDURAN MEMURLAR GÖREVE BAŞLATILMIYOR

 

Sonuç olarak; OHAL’de de görevden geçici uzaklaştırma süresi (hakkında ceza davası açılmayanlar için) azami 3 aydır!

 

3 aylık azami süre dolunca ne yapılacaktır?

 

Bu soruya da yine kanunun 145. Maddesi cevap vermektedir:

 

“Bu süre sonunda hakkında bir karar verilmediği takdirde memur görevine başlatılır”

 

Bu durumdaki devlet memurlarını göreve başlatmayan amirler açıkça görevi kötüye kullanma suçu işlemiş olur. Bu süreyi dolduran ve göreve başlatılmayan devlet memurları olduğunu biliyoruz. Geriye bir tek soru kalıyor: “Hala Hukuk Devleti olduğumuza inanmamızı mı bekliyorsunuz?”

 

BİRLEŞİK KAMU-İŞ GENEL  MERKEZ ÖZLÜK HUKUK TİS SEKRETERİ

                                       ENGİN ÇOĞAL

Bakan Tüfenkci TÜRMOB heyetini kabul etti

 

Tüfenkci: “Türk Ticaret Kanunu ile birlikte muhasebe, sadece vergi ve defter kaydı tutmaktan öteye geçti”tüfekçi1

Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Türk Ticaret Kanunu ile birlikte muhasebenin önem kazandığını belirterek, “Kanunla birlikte sektör sadece vergi ve defter kaydı tutmaktan öteye geçti” dedi.

Tüfenkci, Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Yönetim Kurulu Başkanı Nail Sanlı ile beraberindeki heyeti Bakanlıkta kabul etti.

Bakan Tüfenkci, Türk Ticaret Kanunu’nun muhasebe açısından getirdiği yeniliklere vurgu yaptı. Muhasebenin, söz konusu kanunla birlikte sadece vergi ve defter kaydı tutmaktan öteye geçtiğini belirten Tüfenkci, “Artık bilgi üretme, bilgi değerlendirme önem kazandı. Şirketlerin pay sahipleri artık sizden aldıkları bilgiye göre hareket ediyor. Bu anlamıyla sizlere çok önemli görevler düştüğüne inanıyoruz” diye konuştu.tüfekçi

Sanlı ise Bakan Tüfenkci’ye “hayırlı olsun” dileklerini ileterek, sektöre yönelik beklenti ve önerilerini paylaştı.​