Etiket arşivi: Kanser

Beyin kanseri erkekleri daha çok etkiliyor

Yastık altında cep telefonuyla uyunmamalı

Vücuttaki tüm organlarda olduğu gibi, beyinde de kanser gelişebiliyor. Mayıs-Beyin Kanseri Farkındalık ayı vesilesiyle açıklama yapan Anadolu Sağlık Merkezi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç Dr. Selçuk Göçmen, beyinde günümüzde Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tanımlanmış 130’dan fazla tümör olduğunu, bu tümörlerin ise iyi ve kötü huylu olarak ayrıldığını söyledi. Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Ailesel faktörler (genetik), radyasyon, hayvan virüsleri, fenol ve benzen bileşikleri ile uğraşan meslek grupları ve sigara içimi beyin tümörü riskini arttırıyor” şeklinde konuştu.

Beyin tümörleri Avrupa ülkelerinde 100.000’de 5-10 arasında görülürken, uzak doğu ülkelerinde bu oran yıllık 100.000’de 1-2’dir. Beyin tümörünün erkeklerde kadınlara oranla daha sık görüldüğünü vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Baş ağrısı, kusma, bulantı, görme bozukluğu, bilinç bozulması, nöbet (epilepsi-sara krizi) geçirme, kol ve bacaklarda güçsüzlük, sinirlilik, iştahsızlık, işitmede azalma, unutkanlık, konuşma ve anlamada yetersizlik, yazamama, dengesizlik, el ve ayaklarda büyüme gibi yakınmalardan biri ya da birkaçının görülmesi durumunda doktora başvurulmalı” dedi.

İyi huylu tümörler de zaman zaman hayatı tehdit edebilir

İyi huylu tümörlerin de zaman zaman hayatı tehdit edecek durumlara neden olabildiğini söyleyen Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Bazen çevresindeki önemli beyin damar ve sinir yapısına yapışarak ameliyatla tam çıkarılması mümkün olmayabilir ve yeniden ortaya çıkabilirler. Bazıları nadir de olsa kötü huylu tümöre dönüşebilir. Çevrelerindeki beyin dokusuna yayılım göstermedikleri (tümörün sınırları belirgin) için ameliyatla tam çıkarılabilme şansları yüksektir” şeklinde konuştu.

Kötü huylu beyin tümörlerinin tedavisi ameliyat, ışın ve ilaç tedavisi

Beyin kanserlerinin çoğunu kontrolsüz anormal çoğalma özelliği olan glial tümörlerin oluşturduğunu belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Bu hücreler hızla büyüyüp çevrelerindeki sağlıklı dokuya uzanır, nadir de olsa omuriliğe, hatta vücudun diğer organlarına da yayılabilirler. Yaşam süreleri, tümörün patolojisi, ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) alıp almama durumuna ve hastanın yaşına bağlıdır” dedi. Diğer kötü huylu tümörlerin metastatik tümörler olabileceğini, yani başka bir organdan sıçramış olabileceğini dile getiren Doç. Dr. Göçmen, “Bu tümörler, vücudun başka yerindeki bir tümörün beyne yayılması sonucu oluşur. En fazla akciğer, meme, kalın bağırsak, mide, cilt ya da prostattan kaynaklanırlar. Kötü huylu beyin tümörlerinde tedavi seçenekleri; ameliyat, biyopsi, ışın tedavisi ve ilaç tedavisidir” açıklamasında bulundu.

Beyin cerrahisinde artık tümör en az hatayla çıkarılabiliyor

Beyin tümörü cerrahisinde nöronavigasyonla birleşen özel ameliyat mikroskobu sayesinde daha küçük bir kesi ile artık tümörün en az hatayla maksimum düzeyde çıkarılmasının sağlanabildiğini söyleyen Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Beyin ve sinir cerrahisinde hibrit ameliyathaneler ile en zor ve sorunlu kompleks ameliyatlar daha güvenle yapılabilir bir duruma geldi. Bu da hem hasta hem doktor için daha az cerrahi travma, daha küçük kesi, daha kısa süreli operasyon, daha az kan kaybı, daha az komplikasyon, daha az yatış, daha az maliyet gibi çok önemli avantajlar anlamına geliyor” dedi.

Cep telefonları dikkatli kullanılmalı

Ailesel faktörlerin yapısının değiştirilemediğini vurgulayan Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Beyin tümörlerini önlemek için radyasyondan uzak durulmalı, cep telefonu kullanımlarında dikkatli olunmalı, kulaklıkla konuşulmalı, uzun süreli konuşmalardan sakınılmalı, yastık altında veya baş ucunda cep telefonu ile uyunmamalı” önerisinde bulundu.

Başı ağrıyan hasta ne zaman doktora başvurmalı?

Ağrı sürekli ve artan şiddette ise;
1. İlk kez ağrı 10 yaşın altında veya 50 yaşın üstünde ortaya çıkmışsa,
2. Daha önce mevcut olan ağrı şiddetlendiyse, şekli değiştiyse,
3. Baş ağrısı şimdiye kadar hayatında karşılaştığı en şiddetli ağrıysa ve ağrı kesicilere rağmen geçmiyorsa,
4. Konuşma bozukluğu, görme bozukluğu, kol ve bacakta uyuşmalar, güçsüzlük (felç) gibi nörolojik semptomlar baş ağrısı ile birlikteyse,
5.Baş ağrısı hep aynı bölgede ise,
6. Sabah uyandığında baş ağrısı varsa ve kusma ile rahatlıyorsa.

Kanser Savaşçılarından Bir Güzel Proje: Miniklere Onkobis Desteği

 

Geçen hafta kıymetli dostum Selim SALTAN’ın elinde kargoya verilmek üzere hazırlanmış bir paket görünce gayri ihtiyari ne olduğunu merak etmiş ve aldığım “Kızımın saçları” cevabıyla da hayrete düşmüştüm.

“Nasıl yani?” diye sorunca kızının kanser hastaları için peruk yapımında kullanılsın diye saçlarını bağışladığını anlattı. Hayretim daha da artmış üstelik buna birde merakım eklenmişti.

Konuyu araştırmak için internete girdiğimde “Saçım Saçın Olsun” adlı projeyle karşılaştım. Tamda araştırmayı derinleştirip öğrendiklerimden bir yazı çıkartmayı düşünmüştüm ki gerek ulusal gerekse yerel düzeyde yayın yapan pek çok haber sitesinin projeyle ilgili defalarca haber yaptığını fark edip bundan vazgeçtim. Fakat yaptığım araştırmalar esnasında aynı derneğin başka bir projesiyle daha karşılaşmıştım. Bu hafta ki yazımda, beni bir hayli etkileyen bu projeden yani “Onkobis” projesinden bahsedeceğim.

Amacım farkındalık oluşturmak adına bir şeyler yapmak. Çünkü seçimdi, sistemdi, işti, geziydi, ekonomiydi, siyasetti derken böylesi konular maalesef ülkemizde pek gündem olamıyor. Üstelik içinde bulunduğumuz yüzyılda bana ne hatta sana ne gibi sözlerin popüler olduğu, umursamazlığın, vurdumduymazlığın zirvelerde durduğu, başkalarının derdiyle dertlenmenin anlamsız bulunduğu tuhaf bir yüzyıl. O yüzden ne ölçüde başarılı olurum bilemiyorum.

Neyse, lafı fazla uzatıp vaktinizi almayayım…

Bilenler bilir.

“Kanser Savaşçıları” adında bir dernek var. Kanser tanısı konulan kişilerin tedavi sürecinde karşılaşacağı bazı sorunlara yönelik çözümler üretmeye çalışıyorlar. İşte “Onkobis” projesi de bu çözümlerden biri.

Bilindiği gibi kanserin yaşı yok. Karşımıza farklı isimlerle çıkıp yediden yetmişe her yaş grubunu tehdit ediyor.  Bunların arasında bizi en çok etkileyenlerse şüphesiz çocuklar yani o küçük bedenleriyle koca hastalığı yenmeye çalışan minikler oluyor. Yaşıtları sokaklarda koşup parklarda oyun oynarken onlar zamanlarının büyük bir kısmını hastane odalarında zorlu tedavi süreciyle geçirmek zorunda kalıyorlar.

Oysa henüz oyun çağındalar. Canları sokaktan gelen çocuk cıvıltılarına eşlik etmeyi arzuluyor, oyun guruplarına dahil olup eğlenceli bir şeyler yapmak istiyor lakin enfeksiyon riski nedeniyle bu saydıklarımız pek mümkün olamıyor.

Kanser Savaşçıları Derneği miniklerin bu halini bir nebze olsun değiştirmek, en azından hastane servislerindeki tedavileri esnasında onların yatağa bağlılığını azaltmak yani hayatlarına ufakta olsa bir hareket kazandırmak için “onkobis” adını verdikleri serum askılığı olan üç tekerlekli bisiklet tasarlamışlar.

2-6 yaş aralığındaki çocukların kullanımına uygun, güvenlikli ve kolay temizlenebilir bu bisikletlerden onlarcasını bünyesinde çocuk onkolojisi/hematolojisi bölümü olan Türkiye genelindeki pek çok hastaneye hediye etmişler. Bu bisikletlere binmek isteyen minik savaşçılar, bir yetişkin gözetiminde yataklarından alınıp hastane içerisinde bir saat boyunca gezdiriliyor ve böylece bir saatliğine de olsa çocukça vakit geçirmeleri sağlanıyor.

Hedefleri ise çocuk onkolojisi/hematolojisi bölümü bulunan tüm hastanelere onkobis dağıtmak, elbette ki halk arasında bulunan gizli kahramanlar sayesinde yani gönüllülerin desteğiyle.

Mutlaka duymuşsunuzdur, kanserle savaşanların en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri moraldir. O yüzden bir kanser savaşçısı etrafına baktığında kendini iyi hissedecek şeyler görmeli, azda olsa gezmeli, birkaç insana selam verip tebessüm etmeli dahası bu mücadelede yalnız olmadığını bilmeli. Zira bu hastalığı yenmek için tüm bunlar, yani moral, oldukça önemli.

İhtiyacımız var dostlar. Böylesi iyi niyetli, güzel insanlara ihtiyacımız var. Sadece bu dernek için konuşmuyorum, iyilik adına bir şeyler yapan herkesi kastediyorum. Mücadelede fiili olarak yer alamayanlar zamanını bu işe vakfedenlere destek olmalı diyorum…

Bu arada mevzu kanserden açılmışken size çok ilginç bazı bilgiler vereyim. Kanser ülkemizde yüzde 20.7 ile ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye kanser istatistiklerine göre ülkemizde her yıl 103 bini erkek 71 bini kadın olmak üzere ortalama 174 bin kişiye kanser tanısı konuluyor. Yani her gün ortalama 475 kişi kansere yakalandığını öğreniyor.

Hep 2023 diyoruz ya, sağlık bakanlığının tahminlerine göre özlemle beklediğimiz o 2023 yılında kanserli hasta sayısı 2 milyonu aşacak. Her yıl kanser tanısı konulan kişi sayısı 300 bin civarlarına çıkacak…

Teşekkürler İrem

Yazımı bitirmeden önce iyilik gönüllüsü, güzel insan İrem SALTAN’a da teşekkür etmek istiyorum, zira onun yaptığı bağış vesilesiyle bu güzel projeyi öğrenmiş ve sizlere de haber vermiş oldum. Teşekkürler İrem, bu dünyanın senin gibi insanlara her zaman ihtiyacı olacak…

Not: İnsan, fıtratı gereği iyilik yapmaya, yardım sever olmaya meyillidir. Fakat iyilik yapmaya her niyetlendiğinde, şeytan hemen harekete geçip onu, yapmayı düşündüğü şeyden vazgeçirmeye çalışır. Bu vazgeçirmeyi de genellikle o iyiliği basitleştirerek, itibarsızlaştırarak hatta gereksizmiş gibi göstererek yapar. Onun bu gayretlerine prim vermemeli ve bir iyilik yapmaya niyetlendiğimizde hemen harekete geçmeliyiz.

Bir şeyler yapmalı dostlar, bir şeyler yapmalı. Hiç olmazsa farkındalık oluşturmak için insanlara anlatmalı. Bu ve benzeri yazıları, haberleri eş, dost, akraba, arkadaşlar arasında yaymalı. Sosyal medya aracılığı ile daha büyük kitlelere duyurmalı…

Gayret insandan şifa ise Allah’tandır. Rabbim tüm hastalara şifa, dertlilere deva versin İnşaAllah…

Kalın sağlıcakla…

Aras ASİLOĞLU

Okan Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Karagöz kanser tedavisi konusunda ilgi çekici açıklamalar yaptı

 

 

Okan Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Karagöz kanser tedavisi konusunda  ilgi çekici açıklamalar yaptı.Bülent Karagöz

Yakın bir geçmişe kadar onkoloji hastaları kanser gelişen organa göre tedavi ediliyor, aynı tanıyı alan hastalara benzer kemoterapi ilaçları veriliyordu. Son yıllarda onkoloji alanındaki gelişmeler gösterdi ki meme kanseri derken ya da akciğer kanseri derken biz tek bir hastalıktan bahsetmiyoruz. Tedaviye olan yanıtın farlılıkları ve yeni geliştirilen hedefe yönelik ilaçların hedeflerinin tespit edilmesi gerekliliği kanserin patolojik, moleküler biyolojik ve genetik testlerle alt tiplerin  ortaya konulması zorunluluğunu doğurdu. Artık birçok hastane bünyesinde moleküler patoloji departmanları bulunmaktadır. Kanser teşhisi moleküler ve genetik testlerle desteklenmekte, alt tiplemesi yapılmaktadır. Hastalıkların bu moleküler ve genetik özelliklerine göre tedavi belirlenmektedir ve kanser tedavisi için hazırlanan tedavi kılavuzlarında da hangi hastaya hangi yaklaşımla tedavi yapılmasının kararı bu testler ışığında verilmektedir.

Tedavide kullanılan klasik kemoterapi ilaçlarında bile kanser tiplerinin bazı alt gruplarında daha etkili olduğu bazılarında hiç etkisi olmadığı gösterildi. Hardal gazının 1. Dünya savaşında kullanılması, sonrasında 1940’lı yıllarda Nitrojen mustard adındaki ilk kemoterapi ilacının keşfinden bu yana yaygın olarak kullandığımız ve halen klinik pratiğimizin en önemli öğesi olan kemoterapi ilaçlarının seçiminde kanserin bazı özelliklerini dikkate almaktayız. Prof. Dr. Bülent Karagöz, ‘’Bir kemoterapi ilacı akciğer kanserinin bazı patolojik alttiplerinde etkili iken bazılarında etkili olamamaktadır. Bir baş boyun tümörü olan orofarinks kanserlerinde bir virüsün varlığı tedaviye yanıtı öngörmemizi sağlamaktadır. Bazı merkezi sinir sistemi (beyin) tümörlerinde bazı kromozomlardaki kısmi kayıpların varlığının tespiti kemoterapi verme kararımızı etkilemektedir’’ dedi.

Kemoterapi dışında kanser tedavisindeki hedefe yönelik ilaçların kullanımında da sıklıkla moleküler, genetik testlere gerek duyulmaktadır. Kolon kanseri tedavinde kemoterapi yanında verilecek hedefe yönelik ilacın seçimi tümör dokusunda bazı genlerde mutasyon olup olmamasına bağlıdır. Akciğer kanserinde hap olarak kullanılan hedefe yönelik ilaçların kullanılabilmesi tümörde ilacın hedefinin varlığına bağlıdır. Malign melanom adındaki cilt kanseri tedavisinde bir gendeki mutasyon varlığı bazı özel tedavi ilaçları ile tedavi şansının olduğunu göstermektedir.

Kanser tedavisi ile ilgili, Okan Üniversitesi Hastanesi Prof. Dr. Bülent Karagöz bilgi verdi:

‘’Kemoterapi ve hedefe yönelik ilaçların yanı sıra immünolojik tedavi yöntemleri ağırlık kazanmaya başladı. O kadar ki kanser ile ilgili klinik çalışmaların yaklaşık beşte biri bu yöntemlerle ilişkilidir. Bu immünolojik tedavilerin son halkası olan immünoonkoloji ilaçları da kanser tedavisinin bir parçasıdır. Bu ilaçların etkin olması kanserin immünojen özelliği olmasına bağlıdır. Bu ilaçlar immünojen bir tümör olan malign melanomda etkin olarak kullanılmaktadır. Yine bu ilaçlar meme kanserinin ancak immünojen özellik gösteren tiplerinde etkili olabilmektedir. Son yapılan çalışmalar bir immünoonkoloji ilacının etkinliğinin kanser tipinden bağımsız olabileceğini gösterdi. Bu ilacın etkili olabilmesi için DNA onarım mekanizmalarının birinde hasar olması yeterliydi. Bu gelişme belki de ileride kanserin adlandırılmasını değiştirecektir’’.

Prof. Dr. Bülent Karagöz, ‘’Kanserin bireyselleştirilmiş tedavisindeki bu denli hızlı gelişme biz doktorları tıp fakültesi yıllarında sık duyduğumuz bir cümleye götürüyor: “HASTALIK YOKTUR, HASTA VARDIR” dedi.

 

Kişiye Özel Kanser Tedavisi Kansere Teslim mi Olmak Lazım?

Kişiye Özel Kanser Tedavisi

Kansere Teslim mi Olmak Lazım?

 

Okan Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Karagöz kanser tedavisi konusunda  ilgi çekici açıklamalar yaptı.

Yakın bir geçmişe kadar onkoloji hastaları kanser gelişen organa göre tedavi ediliyor, aynı tanıyı alan hastalara benzer kemoterapi ilaçları veriliyordu. Son yıllarda onkoloji alanındaki gelişmeler gösterdi ki meme kanseri derken ya da akciğer kanseri derken biz tek bir hastalıktan bahsetmiyoruz. Tedaviye olan yanıtın farlılıkları ve yeni geliştirilen hedefe yönelik ilaçların hedeflerinin tespit edilmesi gerekliliği kanserin patolojik, moleküler biyolojik ve genetik testlerle alt tiplerin  ortaya konulması zorunluluğunu doğurdu. Artık birçok hastane bünyesinde moleküler patoloji departmanları bulunmaktadır. Kanser teşhisi moleküler ve genetik testlerle desteklenmekte, alt tiplemesi yapılmaktadır. Hastalıkların bu moleküler ve genetik özelliklerine göre tedavi belirlenmektedir ve kanser tedavisi için hazırlanan tedavi kılavuzlarında da hangi hastaya hangi yaklaşımla tedavi yapılmasının kararı bu testler ışığında verilmektedir.

bülent karagöz okan ünvTedavide kullanılan klasik kemoterapi ilaçlarında bile kanser tiplerinin bazı alt gruplarında daha etkili olduğu bazılarında hiç etkisi olmadığı gösterildi. Hardal gazının 1. Dünya savaşında kullanılması, sonrasında 1940’lı yıllarda Nitrojen mustard adındaki ilk kemoterapi ilacının keşfinden bu yana yaygın olarak kullandığımız ve halen klinik pratiğimizin en önemli öğesi olan kemoterapi ilaçlarının seçiminde kanserin bazı özelliklerini dikkate almaktayız. Prof. Dr. Bülent Karagöz, ‘’Bir kemoterapi ilacı akciğer kanserinin bazı patolojik alttiplerinde etkili iken bazılarında etkili olamamaktadır. Bir baş boyun tümörü olan orofarinks kanserlerinde bir virüsün varlığı tedaviye yanıtı öngörmemizi sağlamaktadır. Bazı merkezi sinir sistemi (beyin) tümörlerinde bazı kromozomlardaki kısmi kayıpların varlığının tespiti kemoterapi verme kararımızı etkilemektedir’’ dedi.

Kemoterapi dışında kanser tedavisindeki hedefe yönelik ilaçların kullanımında da sıklıkla moleküler, genetik testlere gerek duyulmaktadır. Kolon kanseri tedavinde kemoterapi yanında verilecek hedefe yönelik ilacın seçimi tümör dokusunda bazı genlerde mutasyon olup olmamasına bağlıdır. Akciğer kanserinde hap olarak kullanılan hedefe yönelik ilaçların kullanılabilmesi tümörde ilacın hedefinin varlığına bağlıdır. Malign melanom adındaki cilt kanseri tedavisinde bir gendeki mutasyon varlığı bazı özel tedavi ilaçları ile tedavi şansının olduğunu göstermektedir.

Kanser tedavisi ile ilgili, Okan Üniversitesi Hastanesi Prof. Dr. Bülent Karagöz bilgi verdi:

‘’Kemoterapi ve hedefe yönelik ilaçların yanı sıra immünolojik tedavi yöntemleri ağırlık kazanmaya başladı. O kadar ki kanser ile ilgili klinik çalışmaların yaklaşık beşte biri bu yöntemlerle ilişkilidir. Bu immünolojik tedavilerin son halkası olan immünoonkoloji ilaçları da kanser tedavisinin bir parçasıdır. Bu ilaçların etkin olması kanserin immünojen özelliği olmasına bağlıdır. Bu ilaçlar immünojen bir tümör olan malign melanomda etkin olarak kullanılmaktadır. Yine bu ilaçlar meme kanserinin ancak immünojen özellik gösteren tiplerinde etkili olabilmektedir. Son yapılan çalışmalar bir immünoonkoloji ilacının etkinliğinin kanser tipinden bağımsız olabileceğini gösterdi. Bu ilacın etkili olabilmesi için DNA onarım mekanizmalarının birinde hasar olması yeterliydi. Bu gelişme belki de ileride kanserin adlandırılmasını değiştirecektir’’.

Prof. Dr. Bülent Karagöz, ‘’Kanserin bireyselleştirilmiş tedavisindeki bu denli hızlı gelişme biz doktorları tıp fakültesi yıllarında sık duyduğumuz bir cümleye götürüyor: “HASTALIK YOKTUR, HASTA VARDIR” dedi.

SİSTEMİK İLAÇLAR EN FAZLA AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞINI ETKİLİYOR

 

İstanbul Aydın Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Somtürk, astım, andidepresyon, kalp, kanser, epilepsi gibi tedavilerde kullanılan sistemik ilaç kullanımının en fazla ağız ve diş sağlığını etkilediğine dikkat çekiyor.

Toplumumuzda yaşlı nüfus sayısı arttıkça, kronik bir sistemik hastalığa sahip hasta sayısı ve kullanılan ilaç miktarı da artış gösteriyor. Kullanılan bazı ilaçlar ağız içi dokular üzerinde de etki yaratıyor. İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Diş Hekimliği Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Somtürk, sistemik ilaç kullanımının en fazla dişeti sağlığını etkilediğine dikkat çekiyor. Yrd. Doç. Dr. Somtürk, sistemik olarak kullanıldığında, antihipertansifler, immünsüpresanlar, antikonvülzanlar, non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar, antibiyotikler, kortikosteroidler, bifosfonatlar, oral kontraseptifler ve hormonların ağız içi dokuları da etkileyen başlıca ilaçlar arasında olduğunu söylüyor. Sistemik olarak kullanılan bu tür ilaçların ağız hijyenini, dişeti ve ağız mukozasını ve alveol kemiğini etkilediğine vurgu yapıyor.

Çeşitli sistemik hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçların dişetinde büyümelere ve diğer dişeti rahatsızlıklarına yol açtığını belirten Yrd. Doç. Dr. Esra Somtürk, ilaca bağlı yaşanan dişeti büyümelerinin çok yaygın olarak yaşanan bir problem olduğunu söylüyor.

DİŞETİ BÜYÜMESİNE YOL AÇAN İLAÇLAR 

Ağız yoluyla alınan doğum kontrol ilaçlarının hormonal değişikliklere paralel olarak periodontal duyarlılığı artırdığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Somtürk, “Araştırmalar, cinsiyet hormonlarının seviyelerindeki değişikliklerin dişeti iltihabını artırdığını ortaya koymuştur. Gebelik esnasında kadınlarda dişeti iltihabı vakalarının daha çok görülmesinin sebebi de budur. Doğum kontrol ilaçları da hormon seviyelerinde değişikliklere neden olduğundan plağa bağlı gingivitise benzer şekilde dişeti değişimlerine yol açar” diyor.

Kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçların da kemik ve yara iyileşmesi üzerine de etkileri olduğundan, kullanımı süresince ve bırakıldıktan en az bir sene sonraya kadar ağız içi cerrahi işlemlerin yapılmasının uygun olmadığını söylüyor.

Organ-doku nakli sonrasında ve hemolitik anemi tedavisinde kullanılan vücudun savunma sistemini baskılayan immunosupresif ilaçların da diş ve dişeti üzerinde etki yaptığını belirten Yrd. Doç. Dr. Somtürk, organ nakillerinde savunma sistemi olan immun sistemi baskılamak için kullanılan ilaçların da dişeti iltihabı, dişeti büyümesi, gingivit, diş eti hiperplazisi, diş etlerinde şişlik veya hassasiyet gibi ağız içi etkiler içerdiğine işaret ediyor. Yrd. Doç. Dr. Somtürk, yine vücuttaki istem dışı kasılmaları önleyen ve epilepsi tedavisinde kullanılan antiepileptik ilaçları kullanan hastaların da yüzde 40 ile yüzde 90’ında değişen oranlarda dişeti büyümesi ve buna bağlı olarak estetik problemler, dişlerde yer değiştirme ve gömülü diş vakalarının görüldüğünün bilimsel makalelerde ortaya konduğunu vurguluyor.

esra somtürkANTİDEPRESANLAR AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI İÇİN ZARARLI MI?

Yrd. Doç. Dr. Somtürk, antidepresanlar ve psikiyatrik ilaçların da bruksizm (diş sıkma), diş çürükleri, periodontal hastalıklar ve ağız kuruluğuna neden olduğunun altını çiziyor ve  “Hastanede yatan psikiyatrik hastalarda, koruyucu diş hekimliği programlarının yanı sıra psikiyatrik rehabilitasyon programları ile ağız-diş sağlığı eğitimi köprüsünün önemi büyüktür” diyor.

Kalp hastalıklarında ve antihipertansif (hipertansiyon düzenleyici) olarak kullanılan ilaçların da Fenitoin’e bağlı oluşan dişeti problemlerine benzer sorunlara neden olduğunu belirtiyor ve dişeti dokularının büyümesini ve yemek yemeyi zorlaştırdığını kaydediyor. Yrd. Doç. Dr. Somtürk, yapılan çalışmaların astımlı hastalarda kullanılan ilaçlara bağlı olarak da diş çürükleri, diş erozyonu, gingivit, oral candida enfeksiyonu, tükürük içeriği ve akış hızında değişikliklere neden olduğu ve dental problemlerde artış olduğunu gösterdiğinin altını çiziyor. sistemik ilaç

 


Yunus ARĞAN

Bayan Güzeloğlu’ndan Kanser Hastalarına Moral Ziyareti

 

hastane

Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu’nun eşi  Ayşe Güzeloğlu, Nisan ayının ilk haftası olan Kanser haftası nedeniyle Kocaeli Devlet Hastanesi Onkoloji servisinde tedavi gören hastaları ziyaret ederek, moral verdi.

Ziyarete; İl Sağlık Müdür Yardımcısı Arzu Aşı, Devlet Hastanesi Yöneticisi Dr. Adem Çakır, Kocaeli Kanserle Mücadele Derneği Başkanı Gülay Sökül dernek üyeleri Asiye Aslan, Uğur Mermerkaya ve Fethiye Petekoruç katıldı.

Kocaeli Devlet Hastanesi Yöneticisi Dr. Adem Çakır’ın rehberlik yaptığı ziyarette, kanser tedavisi gören 35 hastayı odalarında ve kemoterapi  alan  hastaları ise  serviste ziyaret eden  Ayşe Güzeloğlu ve beraberindekiler hastaları tek tek hatırlarını sorarak, geçmiş olsun dileklerinde bulundu ve onları birer hediye verdi.hastane2

 

Ulusal Kanser Haftası Sempozyumu

851-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası dolayısıyla Ankara’da düzenlenen “Ulusal Kanser Haftası Sempozyumu”nda konuşma yapan Bakan Müezzinoğlu, sağlıkta şiddetten çok yüreği yanan bir mesleğin mensupları olduklarını belirterek, “Dünde yargı camiamızın bir mensubuna, çok değerli Savcımız Mehmet Selim Kiraz kardeşimizin bir terörist eylem sonucu katledilmiştir. Ben öncelikle çok değerli savcımıza Allah rahmet eylesin diyorum. Ailesine sabırlar diliyorum. Yargı camiamızın başı sağ olsun” diye konuştu.

“Sağlıklı Yaşam Kültürünün Teşviki”

Ulusal Kanser Haftası’nın 15’incisini yapıyor olmanın ve bunu bilimsel boyutlarıyla, Dünya Sağlık Örgütü’nün değerlendirmeleriyle, dünyaya örnek olan dinamiklerle sunabiliyor olmanın Sağlık Bakanlığı olarak onur kaynakları olduğunu ifade eden Bakan Müezzinoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Bireylere, ‘mutlu olmak için en çok neyi arzu edersin’ diye sorulduğunda istatistikler yaklaşık yüzde 85 ‘sağlıklı olmayı’ talep ediyor. O zaman bizlere düşen sağlıklı bir yaşamın kültürüne, sağlıklı bir yaşam felsefesine onu adapte edebilmek. O nedenle sağlık okuryazarlığıyla, sağlık bilinciyle sağlıklı bir yaşam kültürünü hayat tarzı olarak benimsemesine yön vermemiz, ona öncülük etmemiz gerekiyor. ‘En çok korktuğun nedir’ diye sorulduğunda da en çok korktuğu hasta olmak. ‘Hangisinden’ diye sorduğunuzda ‘kanser hastası olmak, ondan sonra kalp hastası olmak, felçli olmak, engelli olmak’ geliyor. Korktuklarından onu koruyacak üç tane başlık sayın dediğinizde başta sigara, tütün, tütün ürünleri, sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam ve obezite geliyor. Kanserin yüzde 90’nı çevresel etkenler, yüzde 10’nu genetik faktörler. Yüzde 90 bizim elimizde, bireyin elinde. Sağlık Bakanlığı olarak biz yeni bir başlık koyduk, ‘Sağlıklı yaşam kültürünün teşviki.’ Biz sağlıklı yaşam kültürünü teşvik etmeliyiz. Bunu bir hayat felsefesine dönüştürmeliyiz.”

“Sigara içenlere teşekkür ediyorum, bu yasalara sahip çıktığı için”

Hasta olup da iyi olma hayali kurmaktansa sağlıklı bir yaşamı benimseyip sağlıklı bir geleceğin hayallerini kurmanın en doğrusu olduğunu söyleyen Bakan Müezzinoğlu, “Tütünle mücadele, obezite ile mücadelede sağlıklı yaşam kültürünü benimsediğinizde önümüze gelecek başarı verileri de yine dünyaya örnek veriler sunabileceğimiz bir toplumsal dinamizmin başarısı olacak.

Bütün teşekkürlerin yanında özellikle sigara içenlere teşekkür ediyorum. Önemli olan doğru olanın ve toplum için faydalı olanın arkasında el birliğiyle, gönül birliğiyle durabilmek. O nedenle sigara tiryakilerine bu yasalara büyük oranda sahip çıktıkları için teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.

“Tabi ki erken teşhis çok önemli ama muhatap olmamak daha önemli değil mi”

2 milyonu aşan sigara tiryakisinin sigarayı önce kendileri için, sonra aileleri ve sevdikleri için bıraktıklarını belirten Müezzinoğlu, “Biz bu oranı önümüzdeki yılsonu itibariyle, yüzde 25’lerin altına, 2018-2020’lere geldiğimizde mutlaka 20’lerin altına indirebilen, başarabilirsek inşallah sıfırlayabilen bir ülke olma dinamiklerini yakalayabilmeliyiz. Tabi ki erken teşhis çok önemli ama muhatap olmamak daha önemli değil mi?” dedi.

Bakanlık olarak sağlıklı yaşam kültürünün merkeze alındığını ifade eden Bakan Müezzinoğlu, günde yarım saatin sağlıklı yaşama ayrılması için tavsiyelerde bulundu. Müezzinoğlu, “Can boğazdan gelir. Tamamda boğazdan da çıkar. Kanser oldu, akciğer hastası oldu, kronik hasta oldu, diyabet oldu, bütün bu hastalıklarda baktığımızda boğazdan girenlerle bunu şekillendiriyoruz” şeklinde konuştu.

Erken teşhis ve tanıda Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezlerinin (KETEM) dinamiklerini çok daha güçlü, çok daha dinamik hale getirebilmenin önemine vurgu yapan Bakan Müezzinoğlu, programın başında “Aman geç kalma erken gel” şarkısını söyleyen ekibe teşekkür etti. Müezzinoğlu, bunun kamu spotu haline getirilmesi gerektiğini dile getirdi.

 

Kanser Hastalarına Yardım Derneği Belediye Başkanı İsmail Arter’i Ziyaret Etti

kanser gaziKanser Hastalarına Yardım Derneği, Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail Arter’i ziyaret ederek dernek çalışmalarıyla ilgili bilgi verip destek istedi. Raziye Kocaismail başkanlığında gönüllü olarak çalışan dernek temsilcilerden oluşan heyet makamında ziyaret ettikleri Belediye Başkanı İsmail Arter’e lale çiçeği ve ipek kozasından yapılmış lale motifli dernek arması takdim etti.

 

Gazimağusa Belediye Başkanı İsmail Arter, kanser hastalığının artmasından dolayı üzüntü duyduğunu ifade ederek konuşmasına başlayarak, bu durumun kendisini düşündürdüğünü, Kanser Hastalarına Yardım Derneği’nin herşeyi devletten beklemeden çalıştıkları için kutsal bir görev yaptığını ve takdire şayan olduğunu söyledi. Herkesin elinden geleni yapması gerektiğini, maddi sıkıntıların aşılması ve rahat faaliyet yapması için belediyenin her anlamda katkıya hazır olduğunu, kanser hastalığının artmasından dolayı rahatsız olduğunu belirtti.

Sağlıksız gıdalar, ülke şartları ve kansere neden olabilecek her şeyin bilimsel anlamda araştırılması gerektiğini, hastalık ortaya çıktıktan sonra maddi destek verilmesinin gerekli olduğunu ancak hastalık olmadan yapılması gerekenlerin olduğunu söyledi. Belediye olarak dernekle kansere karşı savaş vermeye hazır olduklarını kaydeden Arter, ayrıca eğitimin önemli olduğunu, geç kalınmış teşhis tedaviden dolayı kanserin tehlike yaratabildiğini söyledi.

 

Kanser Hastalarına Yardım Derneği Başkanı Raziye Kocaismail de, bölge temsilcilerinin neredeyse kanser hastaları yararına haraç toplar gibi çalıştığını, yerel yönetimlerin desteğini de istediklerini, daha aktif ve yakın işbirliği talep ederek, bazı belediyelerde çalışanların maaşlarından kesinti yaptığını, hiçbir zorunluluk olmadığını ancak sürekli etkilik yaparak katkı sağlamanın yetmediğini söyledi.

Kocaismail, Türkiye’de yapıldığı gibi kanserin devlet politikası olması gerektiğini yıllardır dernek olarak meclisten talep ettiklerini,  bu yapılmadığı sürece ne istatistikî ne de başka çalışmanın yapılabileceğini, bunun geniş katılımlı bir şekilde talep edilmesi gerektiğini ve kanserin üzerine gidecek bir oluşuma ihtiyaç olduğunu söyledi.  Nüfusun belirlenip hangi alanda hangi kanser vakalarının olduğunun tek bir bilgi havuzunda istatistikî verilerin olması gerektiğini ancak olmadığını, ülkedeki tek temel onkolog olan Mine Çağlar ile ülkeyi gezerek eğitimler verdiklerini söyledi.

 

Raziye Kocaismail, hastalara verdikleri 6 ana hizmet hizmeti sürdürmek için destek beklediklerini söyleyerek Belediye Başkanı İsmail Arter’e ve ekibine görevinde başarılar diledi.kanser gazi2

 

Süleymanpaşa Belediyesi’nin Kanserle Savaşı Devam Ediyor

kanserSüleymanpaşa Belediyesi’nin Tekirdağ Halk Sağlığı Müdürlüğü ile birlikte yürüttüğü kanser eğitim ve taramaları hız kesmeden devam ediyor.

Süleymanpaşa Belediyesi’nin tüm mahallelerde sırasıyla haftanın iki günü gerçekleştirdiği çalışmalar kapsamında bu hafta Köseilyas Mahallesi kadınları Süleymanpaşa Belediyesi tarafından Kanser Erken Tarama ve Eğitim Merkezi‘ne (KETEM) getirilerek kanser taramaları gerçekleştirilip eğitimden geçirildi.

Her hafta Salı ve Cuma günleri gerçekleştirilen tarama ve eğitimde Süleymanpaşa ilçesinde yaşayan 40-69 yaş arası kadınlar kontrolden geçiriliyor.

Kadınlara yönelik ücretsiz kanser erken tarama ve bilgilendirme projesi kapsamında 40-65 yaş arası kadınlara rahim ağzı kanseri taraması ve smear testi, 40-69 yaş arası kadınlara meme kanseri taraması ile mamografi testleri yapılıyor.kanser2