Etiket arşivi: Kalkanı

Menbiç Ve Kandil İçin Gidişat Analizi

 

 

            Dış politika iç politikadan öce gelir. Ve asıl itibar saray – şatafat değil ordaki başarıdır.

 

Cumhuriyet’i kuran kadro Osmanlı’nın yükseliş devrinden bu yana en başarılısıdır. Bilhassa 1938’e kadarki Atatürk öncüllüğü, çamura saplandıkça ilkelerinin kıymetini idrâke başladığımız bir özgünlüktedir.

2002’ye kadarki sağ’lısol’lu ve bazen koalisyonlu Hükümetler, kurucu iradenin ilkeselliğinde idare-i maslahatla yılları desteleyip durdular; ne ileri, ne geri.

Yıl olarak M.Kemal Atatürk’ten daha fazla ülkeyi yönetme imkanı bulan Adalet – Kalkınma yada R.Tayyip Erdoğan Hükümetleri “Tezkere” ve “Çuval”la başladığı Küresel Güçlerin idaresine maslahat eden dış politikayı ancak bir düzine yıldan sonra terk edebilmiştir.

7 Haziran Seçimleri’nin siyasî sonuçları, Devlet aygıtını elinde bulunduranları kendi başlattıkları “Çözüm Süreci”ni yine kendilerinin açılmalarına göz yumdukları “Hendek”lere gömerek sonlandırmaya itti.

Son 2-3 yılda evvelki idare-i maslahat parametrelerine dönmeyi başarı mı, tazminat mı, restorasyon mu saymalıyız; bilmem. Zira Suriye Sınırımızda başarıyla tesis edilen ilk Güvenli Bölge, ‘sıfır’dan kurularak bütün Kuzey Suriye hattını kanton kanton yönetimine terk ettiğimiz PYD / Salih Müslim Kürdistanı’na neden sonra takoz teşkil etti.

ABD’nin II.Irak Operasyonu’ndan beri projeden fiiliyata dökülen KDP / Barzanî Kürdistanı’na verdiğimiz siyasî ve ekonomik desteği ise Kak Mesut’a babası Mele Mustafa bile vermemiştir. Fakat Bağımsızlık ilânı sonrası tavrımız da Kuzey Irak’taki denge değişikliklerine ket vurmuştur. Şimdilik..

AfrinZeytin Dalı’ ile Güvenli Bölge’nin 3,5 – 4 bin km2’ye dek geliştirilmesi doğru bir iştir. Aynı süpürme operasyonunun öncelikle Tel Rıfat ve Menbiç’e, arkadan da “Fırat’ın Doğusu”na yapılmasını umma noktasındaydık. Hatta Karakozak civarı terörden temizlenirse büyük bir basiretsizlikle Urfa sınırımıza bitişik Eşme Köyü’ne kaçırdığımız atamız Süleyman Şah’ın Türbesi ve Saygı Karakolu’nun yerine iadesi sözkonusu olur diye umutlanıyorduk.

Bu saatten sonra ABD’yle Menbiç konusunda anlaşma ordaki YPG / PKK unsurları tamamen etkisizleştirme üzerine olabilirdi, oysa Menbiç’in Yerel Güçler’e devri ve Türk ve Amerikan askerlerinin ortak devriyesiyle de gözetim altında tutulmasıyla neticelendi. Yani Menbiç’i isim değiştirmeleri şartıyla (Menbiç Askerî Konseyi) PYD / YPG unsurlarına teslime imza attık. Ne onlar Afrin’deki binlerce kayıp, ne de biz onlarca şehidimiz üzerinden kan davası gütmemek kaydıyla..

Türkiye’nin bu saatten sonra Suriye Merkezî Ordusu ve Esad’la anlaşarak Kuzey Suriye’deki “Terör Koridoru”nu tamamen yok ederek ve bir an önce Suriye’deki İç Savaşı bitirerek hem 4 milyonluk (Nüfusumuzun % 5’i) bir yekûna ulaşan Suriyeli Mülteci Meselesi’nin kısmen halli hem de 40 milyar dolara yanaşan ekonomik faturanın – dövizin ve faizin patlamaya hazır bomba gibi hazır beklediği bir iktisadî süreçte – kapatılması aklın yoluydu; bizse Kuzey Irak’takine benzer şekilde ikinci şıkkı, macerayı tercih ettik. Allah sonumuzu hayreylesin!

Yine bu saatten sonra Kandil’e icra edilecek operasyon da iki noktada sembolikleşir: Bir; PKK merkezini çoktan Sincar’a (Şengal) taşıdı ve aslında yapılması gereken tıpkı Fırat Kalkanı gibi Dicle Kalkanı Operasyonu’yla Sincar – Telafer hattının temizlenmesi ve Ovacık – Telafer çizgisinde dikey bir Güvenli Bölge oluşturulmasıdır. İki; Kandil temizlendikten sonra ABD ve İsrail’in İran’ı vurması için İncirlik Üssü haline getirilmemelidir.

Türk Bayrağı’nın Kandil’de dalgalanması güzeldir ama tam İran’ın hatta İran Kürdistanı’nın sınırındaki bir dağlık üs bölgesinde Amerika ve İsrail bayraklarının da dalgalanması dış politikada “Dön baba, dönelim” vaziyeti olur ki kaldıramayız.

24 Haziran / 8 Temmuz Seçimleri sonrası için erken uyarı bâbındadır.

Batıdan Esen İftira Rüzgârları

Süleyman Şah Türbesi o zamanki kargaşa ortamından çıkartılıp sükûnete taşındı diye bir zamanlar toprak kaybettik veryansınıyla ortalığı ayağa kaldıranlar olmuştu. Varsayalım ki psikopatın biri mahalleyi ateşe verdi ve çıkarttığı yangın evimize doğru yaklaşıyor. Hala vaktimiz varken yapacağımız ilk iş ne olurdu? Sanırım hepimiz en değerli eşyalarımızı evden çıkartmanın telaşına düşerdik.

Türbeyi taşımaktaki amacımızda aslında bu misaldeki durumdan pek farklı değildi lakin bazıları bunu anlamadı ya da anlamak istemedi.

O gün Suriye’de strateji gereği yer değiştirmemize kızanlar, ne gariptir ki bugün yine aynı coğrafyada ileriye dönük attığımız her adımı eleştirmekteler.

Olsun, varsın eleştirsinler.

Hakaret, aşağılama, itibarsızlaştırma, yalan, kandırma, halkı manipüle etme gibi gayeler taşımadığı sürece hiçbir eleştirinin zararı yoktur. Yani varsın herkes en iyi bildiği şeyi yapmaya devam ededursun. Bir tarafta Bazıları hala girsek mi girmesek mi? İlerlesek mi ilerlemesek mi? diye tartışırken öte tarafta kahraman ordumuz önce “Fırat Kalkanı” operasyonu ile Elbab’ı ardından da “Zeytin Dalı” harekâtıyla Afrin bölgesini teröristlerden arındırmayı başardı. İnşallah şartlar oluştuktan sonra diğer bölgelere yönelik ilerleyişimiz de sürecek ve sınırımızı Amerikan şımartması eşkıyalardan dip bucak temizleyeceğiz.

Bunlar şüphesiz ki pek çoğumuz tarafından bilinen ve dile getirilen ortak duygulardır. O yüzden üzerlerinde fazla durmayacağım. Benim asıl dikkatlerinizi çekmek istediğim iki husus var.

İlki: Bırakın ilçeleri şehirlerin dahi birkaç gün içinde el değiştirdiği Suriye’de neden bizim operasyonlarımız aylarca sürüyor?

Bu soruya cevaben ordumuzun yetersiz olduğunu söyleyen emin olun bizi tanımıyor demektir, hem de hiç tanımıyor. Çünkü bizim yavaşlığımız zayıflıktan değil insana verdiğimiz değerden kaynaklanmaktadır. Zira Suriyeliler, kendi vatandaşlarından dahi görmediği merhameti Mehmetçik’ten görmüş ve gözler belki de uzun bir aradan sonra ilk defa sevinç gözyaşları dökmeye başlamıştır. Sivil halk vicdan sahibi üniformalı görmenin verdiği şaşkınlıkla askerlerimizi bağrına basmıştır. Abarttığımı düşünenler Fırat Kalkanı operasyonu sonrasında anılarını anlatan askerlerimizi dinlerse ne demek istediğimi sanırım daha iyi anlayacaklardır.

Yani bizi yavaşlatan içimizdeki insan sevgisidir dostlar. Komşunun yardımına koşarken evini yıkmama hassasiyetidir. Sekiz yıldır at koşturanlardan farklı olduğumuzu gösterme çabasıdır. İmha etmeye değil inşa etmeye yönelik gayretin kanıtıdır.

İkinci değinmek istediğim husus: Operasyonlarımızın işgale dönüşmemesi noktasında bizi uyaran hatta bizzat işgalci iftirasında bulunan ülkeler hakkında. Kimlerden mi bahsediyorum?

Hani Afrika’yı aralarında paylaşıp köşe bucak sömüren, oradaki halkları birbirine düşman edip savaştıran, nerede üç kuruşluk değeri olan bir şey varsa onu çalıp götüren, milyonlarca Afrikalıyı en vahşi şekilde öldüren, öldürmediklerini aç susuz bırakan, bir parça ekmek ve bir yudum su uzattıklarını da köleleştiren, kadınlara ve dahi çocuklara tecavüz etmeyi marifet bilen, üstelik bu zulümleri sadece Afrika’da değil dünyanın dört bir tarafında da yapan ve yapmaya da devam eden, tüm bu olan bitenden sonra da kendi coğrafyasında medeni geçinen, insan hakları diye övünen, kadın ve çocuk hakları üzerine nutuklar çeken ikiyüzlü devletler var ya işte onlardan bahsediyorum.

İlla somut bir örnek gerekiyorsa Fransa’yı söyleyebiliriz fakat pek çoğunun da birbirinin aynı olduğunu elbette biliriz.

Aslında onlar bizim işgalci olmadığımızı çok iyi bilirler çünkü işgalin ne demek olduğunu en iyi bilen kendileridir, lakin amaçları başka. Amaçları, Türkiye’yi işgalci gibi gösterip tarihe bu şekilde not düşmek ve millet olarak bizleri itibarsızlaştırmak olsa gerek. Zaten yardım severlik, Hoş görü, şefkat, merhamet gibi hasletleriyle nam salmış milletimizin hafızalardaki bu imajını başka ne şekilde yok edebilirler ki?

Buradan “Ey batılı zalimler” diye seslenmek istiyorum. Eğer biz işgalci olsaydık operasyonlarımız aylarca sürmez, üç beş günde son bulurdu. Ve unutulmamalı ki Suriye’de bizim operasyonlarımızın dışında kim nereye bir bomba atmışsa o bombadan, elinde silah tutanlardan ziyade kadınlar, çocuklar, bebekler, yaşlılar zarar görmüştür.

Son sözümüzü not olarak sayfanın sonuna eklemek kaydıyla yazımızı: Başaramayacaksınız, bizleri işgalci olarak yaftalayamayacaksınız diyerek sonlandıralım.

Not: İslam için ve İslamlaştırılmış toprakları savunmak uğruna vurulup toprağa düşmüş ilk şehitten bugüne dek gelmiş geçmiş tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimiz şunu iyi bilmeli ve hazır olmalıyız ki hak ile batılın savaşı kıyamete kadar sürecek ve Hak Teâlâ her dönemde birilerini şehitlikle şereflendirecektir.

Ne mutlu Allah’ın şerefli kullarına…

Aras ASİLOĞLU

Afrin ve Kızıl Elma

Afrin ve Kızıl Elma

 

Balyoz, Ergenekon kumpasları ve en son 15 Temmuz hain darbesiyle kendisine uzun süre gelemez denilen Şanlı Ordumuz kısa sürede ayağa kalktı. PKK yuvalarının dağılması, ardından Fırat Kalkanı, şimdi de 20 Ocak ‘da başlayan “Zeytin Dalı Harekâtı” başarıyla devam ediyor. İnşaallah havalar iyi gitmeye devam eder de operasyon hızlanır ve şehit-zayiat sayımız da yükselmez. Şehir çatışmalarının zorluğuna rağmen Kahramanlarımızın 15 güne kadar Afrin’e tamamen girecektir. Ardından Kızıl Elma “Menbiç” olmalıdır.
Defalarca yazdığım gibi, Türk Ordusu’nun girdiği yere önce adalet girmektedir. Askerimizin olduğu yerlerde hayat normale dönmekte ve binlerce mülteci yuvalarına geri dönmektedir. Lakin Haçlı- Siyonist askerlerinin girdiği ve bir türlü çıkmadığı Filistin, Irak, Afganistan, Sincan-Uygur bölgeleri öncelikle olmak üzere tüm dünya müslüman devletlerinde ortalık kan gölüdür.
Afrin Harekâtı’na ABD’nin muhalefeti doğru yol üzerinde olduğumuzu bir defa daha göstermektedir. Amerika, kendi elleriyle beslediği, 5 bin TIR ve 2 bin uçak dolusu silahla desteklediği PKK-DEAŞ-YPG birleşik terör örgütünün Türk Askeri karşısında bu kadar kısa zamanda yerle bir olmasına da açıkça çok üzülmektedir. ABD, ağanın emrine “Asi devlet Türkiye’nin” diklenmesine ve Irak-Suriye-Türkiye sınırında kukla bir terör kürt devleti kurulmasının şimdilik engellenmesine çok kızmaktadir. Şimdilik diyorum, çünkü ABD-İsrail’in yüzyıllık planlarından vazgeçmelerini asla beklememeliyiz!
Diğer taraftan Zeytin Dalı Harekâtı’nın başarısına asil Halkımız gibi, Avrupa devletleri de çok sevinmelidir. Çünkü, PKK eliyle Afrin’den yapılan ve yıllık 2 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığı da engellenmiş olacaktır. Afrin’den yapılan kaçakçılık en çok Alman, İngiliz ve Hollanda gençlerini zehirlemekteydi.
Harekata dönecek olursak, bölgenin en yüksek tepesi ve PKK’nın ikinci Kandili denilen Burseya Dağı’na ay-yıldızlı bayrağımızın dikilmesi“Afrin için” stratejik ve sevindirici bir hamle olmuştur. Çünkü, Burseya Dağı, yıllardır Alman-Fransız-Amerikan Haçlı mühendislerince planlı şekilde örülmüş ve onbinlerce ton beton dökülerek ustalıkla inşa edilmiştir. Bu dağın içi de kilometrelerce iki katlı tünellerle, kulelerle, koğuşlarla, mühimmat-iaşe depolarıyla ve beton kalıplarla tahkim edilip, donatılmasına rağmen “beton delen yerli bombalarımızla” yerle bir edilmiş ve kısa sürede Türk Ordusu-ÖSO işbirliğiyle ele geçirilmiştir. Artık, Afrin yolu açılmış, ayrıca terörün buradan desteklenmesi, Kilis’in roketlerle havadan bombalanması ve sınırlarımıza hain sızmalar ve canlı bomba girişleri de engellenmiş olacaktır.
Yakın geçmişte Musul- Kerkük, Kıbrıs, Boğazlardaki hakimiyetimizin ve Ege’deki tüm adaların kaybedilmesine üzüldüğümüz gibi, yine masa başında kaybederek üzülmemeliyiz. Bunun için, Türkiye; isimleri büyük, beyinleri ve tarihleri küçük olan devletlerin sınırlarımızda kurmak istedikleri terör devletine izin vermemelidir. Bu yolda tüm milli silahlarımızla sahada bulunmalı, can vermeye hazır olmalı ve masa başında çok diri-dikkatli olmalıyız. Sömürgeci Haçlı-Siyonist devletlere, kukla işbirlikçisi ülkelere ve içimizde aydın geçinip olaylara “at gözlüğü veya siyasî” bakanlara rağmen Kızıl Elma mücadelemize tek yumruk olarak devam etmeliyiz. Dünyanın bu hamlelere ihtiyacı var. Selam ve saygılarımla…

AMERİKA WHERE’YE GİDİYOR?

süleyman pekinAMERİKA  WHERE’YE  GİDİYOR?

 

Bize ne’ diyenleri duyar gibi oluyorum ama Washington’un derdi bizi hayli gerdi. Dünyanın II.Dünya Savaşı sonundan beri topu topu 70 küsur yıllık macerasında nerdeyse Tanrı’nın zâtî ve subûtî sıfatları yakıştırılan ABD’nin gidişatı hiç de iyi görünmüyor dostlar.

Obama ile başlayan dış politik gevşeme Trump döneminde de artarak sürmekte. 9 yıldır Amerika hem içerde hem dışarda güç kaybetmekte. İç meselelerde daha başarılı olmasına rağmen Obama; 2011 yılındaki Libya ve Suriye meselelerinde Bush’ların Irak’ta yaptığının tam tersine askerî koçbaşılık yapamadı, yapmadı.

2014’te Rusya resmen Kırım’a çöktü ve eski emperyal yöntemle Ukrayna’dan toprak fethetti. Rusya’ya ceza kesmek adına eskiden olsa yeni bir Kırım Savaşı Koalisyonu’na girişirdi; sadece ekonomik yaptırımlarla yetinerek petrol fiyatları üzerinden Rus GSYİH’nı aşağı çekmeye çalıştı.  Başardı da..

Fakat dünya ekonomik büyüklük listelerinde birkaç sıra geriye düşen Rusya, askerî operasyonların getirdiği moral motivasyon ve itibar patlaması ile Donetsk – Luhansk şehirlerinde paramilitarize ettiği Rus Ayrılıkçılar üzerinden resmen Ukrayna’nın Doğu’sunu Ukrayna’dan koparma aşamasına hız verdi; bu minvalde epey de yol aldı. ABD’nin ve AB’nin bu konuda ortak tavrı yine yaptırımlara sarılmak oldu.

Yaptırımlar bir şey yapmıyor; Rusların yiyeceği ekmeğin ebadı küçülse de Putin önderliğinde Çarlık zamanından bile daha iyi performans sergiliyorlar kolonyalizm yani yayılmacılık hususunda. Üstüne üstlük “Sıcak Denizlere İnmek” başlıklı geleneksel politikalarında ilk kez Akdeniz’e yerleşmiş durumdalar.

Amerika’nın hakkını verelim; IŞİD’le birlikte hem Irak hem de Suriye üzerinden Ortadoğu’yu istikrarsızlaştırmayı başardılar. Fakat tarihî süreç yeni dengelerle yeni güçleri ortaya çıkardı. Rusya’nın 2015’ten beri hem Lazkiye hem Tartus’da askerî üsleri vızı vızır.. Türkiye gibi gedikli Amerikan yancısı bir devlet bile Suriye İç Savaşı’nı bitirmek için Astana Protokolleriyle 2 yıldır Rusya’yla birlikte hareket ediyor. 7 aylık Fırat Kalkanı Harekâtı’mız da, şimdilerdeki İdlip Operasyonu’muz da Amerikasızlığın ortak çalışma enstantaneleri..

ABD’nin bölgede açıktan sadece Peşmerge ve PYD / PKK’yı stratejik ortak görme pragmatizmi İran’ı adeta bölgesel güç haline getirdi. Irak’ta Haşdi Şâbi üzerinden, Suriye’de Hizbullah üzerinden oldukça etkin olan İran; Yemen İç Savaşı’nda bile Suudî Arabistan’ı dengelemiş durumda. Katar ve Suriye’de askerî üs kurmaları da cabası.. Ve üstelik Rusya örneğindeki gibi ekonomik yaptırımlara rağmen..

Tüm bunları Amerika Başkanları seyrediyor. Dahası Donald Trump’un seçilmesi sona gidişi hızlandırmış gibi görünüyor. Ortadoğu’daki inisiyatifi geri alamadıkları gibi Kuzey Kore gibi kukla bir devleti bile şu ana kadar halledemediler. Oysa Kovboy eski Kovboy olsa büyük bir askerî şovla ve acımasız bombardımanlarla bir itibar patlaması yaratırdı, biz istemesek de.. Şimdiyse ABD Dışişleri Bakanı “İlk bomba düşene kadar diplomasi sürecek” demekte.

Amerika önce İrma ve Harvey Kasırgalarıyla boğuştu ve onlarca insanla 300 milyar dolar kaybetti. İşsizlik ve fiyatlar arttı; büyüme hızı aşağı çekildi. Sonrasındaki Yangın Felâketi’nin etkileriyse daha büyük olacak. Halen söndürülemeyen yangında 40 ölünün yanında yüzlerce de kayıp insan var. Süper Güç artık bir yangını onca teknolojisine rağmen bir haftadır kontrol altına alamıyor. Dünya ülkeleri de yavaş yavaş kontrollerinden çıkıyor; Körfez Arap Krallıkları hariç..

Trump’la birlikte dibi görme ihtimalleri Trump sonrası için yeni bir yükselişin psikolojik eşiği olarak kurgulanabilir. Türkiye dahil halen dünyanın dört bir tarafındaki üst düzey beyinleri transfer edip Yapay Zekâ üzerinden Endüstri 4.0 gibi bir Devrim planlayan bir ülke asla küçümsenmemeli. Ancak şu anki zâhiri görüntü de bu!

Ne demiş şair: “Tarihin eşşek şakasıdır Amerika!

RUSYA MI, ÇİN Mİ; İŞTE ABD’NİN BÜTÜN MESELESİ BU!

RUSYA MI, ÇİN Mİ; İŞTE ABD’NİN BÜTÜN MESELESİ BU!

 

 

süleyman pekinTakımların antrenman, taktik, hazırlık maçı ve müsabaka gibi evrelerine ordular, spor kulüplerinden daha çok ihtiyaç duyarlar. Futbol bir güç ve gösteri oyunuysa silahlı kuvvetler de ülkenin kaderi için güç ve gösteri müsabakalarında aktif rol alırlar.

Nitekim PKK, – 10/15 sene önce yazdığımız gibi – Türk Ordusu’nun kum torbasıdır. Cizre, Sur gibi ilçelerde tanklar eşliğinde PKK’lıları kazdıkları hendeklere gömme operasyonu yapıldığında da “Bu muhtemelen tanklarla yapılacak sınır dışı bir harekât hazırlığıdır” demişiz.

Neticede 5 aylık Fırat Kalkanı Harekâtı’yla Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan Güvenli Bölge, strateji ve taktik olarak Devleti rahatlattı. Bu kez de o sıra beyanen kaydettiğimiz ikinci bir harekâtın Dicle Kalkanı adıyla Silopi Sınırından Telafer’e ulaşan dikey bir hatla Musul ve Sincar arasını tutacak şekilde yapılmasının elzem olduğuydu. Ve halen de öyle.. Bekliyoruz!

Bu için dışa bakan tarafı.. Bir de dışın dışa ve dışın içe bakan tarafları var. Misal: Trump. Kim seçti kim seçmedi, kalıcı mı yoksa gidici mi, Rusya’yla mı takışacak yoksa Çin’le mi kapışacak; belli değil.

Bu tip belirsizliklere kuantum mekaniği de diyebilirsiniz. Amerikan devlet aklının Hilary’e yatırım yapan kanadı Trump’u dost olmayı umduğu Rusya’yla savaşa zorluyor. O da diğer kanatla beraber Çin’in façasını çizmek için Kuzey Kore üzerinden atar yapıyor. Fakat her iki ihtimal de masada..

Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden servis olunan Bulgaristan – Romanya hattındaki Amerikan askerî hareketliliği ile kuzeydoğu sınırımızın az ötesindeki ABD + Gürcistan bayraklı zırhlı konvoy geçişleri Karadeniz’de Rusya’ya karşı bir gövde gösterisine dönüşecek büyük bir tatbikatın habercisi olabilir.

Dahası Kırım’ı yutan ve halen Donetsk ile Luhansk’ı Ukrayna’dan koparmaya çalışan Rusya’ya ekonomik yaptırım haricinde cevap verilemediğinden Moldova’nın Transdinyester Bölegesi’ndeki Rus ayrılıkçıların Putin’e yeni bir zafer kazandırmaması adına o bölgenin yarısıyla soydaş ve aynı zamanda da NATO üyesi olan Romanya ile bölgeye yapılabilecek bir operasyon bile az da olsa ihtimal dahilindedir.

Yani Amerika’ya Başkan olabilirsiniz ama size istemediğiniz şeyleri de yaptırabiliriz, diyorlar. Oysa 3 kuşaktır (45 yıl) bekletilen sıfır kum torbası var: Kuzey Kore. Ortadoğu’dan bile beter diktatoryal yapıyla idaresine izin verilen ve yarın – öbür gün savaş gerekçesi olması için silahlanması görmezden gelinen bir yer.

Trump, adaylığından beri taahhüdü olan Çin’in yeni Süper Güç olmasının önünü kesme ve Rusya’yla kendi ekibinin planlamadığı bir savaşa girmemek için kolay hedefe yönelebilir. K. Kore’nin yanlışlıkla Japon egemenliğindeki bir bölgeye füze düşürüşü sonrası ABD + Japonya ve Güney Kore uçaklarının Kuzey Kore sahasında hakimiyet uçuşu yaptıklarını hatta havada yakıt ikmali gibi piknikvari hareketleri rahatlıkla gerçekleştirdiklerini unutmayalım.

Zaten Çin de, Kim Jong Un’un ABD hakimiyetindeki Guam’ı vurması sonrası Amerika’ya misilleme hakkı doğduğunu kabul etti. Doğrudan Amerikalıların Kim Jong rejimini yıkmaya yönelik askerî darbeye ise sessiz kalmayacağını ilan etti. Bu şu demek:

1- Kendi kendine silahlanan veya müsaade gören Kim denilen zat, sebepsiz yere Amerikan toprağını vurursa ya embesildir ya ABD ajanıdır ya da Saddam’ın Kuveyt’e sokulması gibi etrafındaki ajanların çoğu onu Amerikan köteği yemesi için gazlamaktadır.

Ve 2: ABD, Kim’i bahane ederek Çin’in yeğeni pozisyonundaki K. Kore’yi hem de Çin Mahallesinde evire çevire döverse Çin’in itibarı kalmaz. Şu anki muazzam büyüme hızlarıyla (% 7) zaten 2023-25’te Dünyanın en büyük Ekonomik Gücü olma yolundalar. Bunun Ortadoğu’da Müslümanlara yapılan ve BOP adıyla yutturulan çökme / çökertme gibi hinterlandında yapılmasına izin vermeyecektir Çin.

Atletizm, futbol derken boks maçına hazır olun.

MEZOPOTOMYA’NIN SON ÇEYREK ASIRLIK KRONOLOJİSİ

 

 

 

süleyman pekinMezopotomya tabiri antik Yunanca’dan günümüze dek gelen binlerce yıllık kadim bir terim. Rize Güneysu’nun da eski adı olan Potomya; nehirlik / suluk yer, Mezo; iki, Mezo-potomya ise İki-nehir / Çifte-su manasında. Malûm; Fırat (Euphrates) ve Dicle (Tigris) nehirleri..

Su, hayat demek.. Sümerlerden Suriye, Irak ve Türkiye’ye değin 6 bin yıldır bu böyle.. Buna bir de son 2 asrın en önemli enerji kaynağı petrol de eklenince göz gözü görüyor. Ormanın kralı aslan için zebra, antilop, ceylan ne anlam ifade ediyorsa gezegenin reisi Amerika için de petrol, doğalgaz, su o anlamdadır.

Kameralarımızı sadece şu son 25 yıla çevirirsek bugün Musul’da ve Rakka’da ne olduğunu anlayabilir; kısa ve orta vadede de Irak, Suriye ve Türkiye’de ne olacağının ipuçlarını yakalayabiliriz. İran & Irak horoz dövüşü ve Kuveyt’e racon (üürü üüü) sonrasındayız:

  • 1991 – Kral Aslan’ın / Reis Amerika’nın Irak’a birinci çöküşü (Aslan’ın avdaşları /

Amerika’nın çorbacıları: Kuveyt Emiri, Suudî Arabistan Kralı, İngiltere Başbakanı, Kanada Başbakanı, Fransa Cumhurbaşkanı, Mısır ve Suriye Devlet Başkanları, İtalya ve Çekoslavakya Başbakanları.. artı işbirlikçiler; Fas, Umman, Pakistan, Katar, Bengladeş, Avustralya, Hollanda, Nijer, İsveç, Arjantin, Senegal, İspanya, Bahreyn, Belçika, Güney Kore, Polonya, Norveç, Yunanistan, Danimarka, Yeni Zelanda, Macaristan)

Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 1 koyup 3 almak istedi; Başbakan Yıldırım Akbulut ve Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay ile Dışişleri ve Millî Savunma Bakanları izin vermedi. 1,5 milyon mülteciyi ve Çekiç Güç belasını çekmek zorunda kaldık.

  • 1998 – Çöl Tilkisi Operasyonu (Aslan’a av eğlencesi / Irak’a yarım çöküş, Yancı; İngiltere)
  • 1999 – Irak Şiî Ayaklanması (Ara nağme / Av antrenmanı)
  • 2003 – Kral Aslan’ın / Reis Amerika’nın Irak’a ikinci çöküşü (Avdaşları / Çorbacılar:

İngiltere Başbakanı, Avustralya ve Polonya Başbakanları.. artı yerli işbirlikçiler; Ahmed Çelebi, Mesut Barzanî, Celal Talabanî, Iyad Allavî, Mukteda Sadr)

Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve TBMM karşıt, Başbakan Abdullah Gül yandaş, Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı ise nötr kaldılar. Sonuçta; 1 koyan Barzanî ile Talabanî’ye Kuzey Irak’ta 2 Kürt kantonu kuruldu. 1 Şiî Araplara, buçuk da Sünnî Araplara..

  • 2004 – Kamışlı Kürt İsyanı (Ara nağme / Av antrenmanı)
  • 2011 – Kral Aslan’ın gözünü kestirdiği Kuzu’yu “Suyumu bulandırıyorsun” diyerek

ormandaki diğer avdaşlara parçalatma isteği / Reis Amerika’nın Suriye avlağını Irak avlağıyla parça parça birleştirerek Mezopotomya’ya çöküşü (IŞİD av köpeği)

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı yandaş; Rusya, İran ve Lübnan Hizbullahı karşıt; Suudî Arabistan, Fransa, Katar, İngiltere, Fransa, Kanada, Almanya, Avustralya yandaş, artı; ÖSO, PYD, YPG, PKK, El-Nusra, Ensar’ed-din, Ahrar, Çeçenler, Türkmenler, İslamî Cephe, Güney Cephe..

Neticede; Kuzey Irak’tan sonra Kuzey Suriye’de de 3 Kürt kantonu kuruldu.

  • 2014 – Kobani için PKK / HDP Ayaklanması (Ara nağme / Av antrenmanı)
  • 2015 – Hendekli Özyönetim Ayaklanması (Son nağme / Son antrenman)
  • 2016 – Fırat Kalkanı Harekâtı (Güvenlik akordu / Maç öncesi ısınma)
  • 2016 – Musul Operasyonu (Aslan’ın av köpeğini kıstırması / Amerika’nın avlağı yeni

avdaşa kiralaması)

Musul’da işimiz var mı veya Koalisyon’a katılalım mı?

Cevabı, 2017; “Burası Mezopotamya, burada kavga tarihle yaşıt.”