Etiket arşivi: Jobs

Efsane Girişimci Steve Jobs’ın Liderlik Sırları Nelerdi?

Apple’ı devrimci teknolojilerle dünyanın en büyük şirketi yapan efsane CEO Jobs’un liderlik sırlarını, kendi ağzından biyografisini yazan Walter Isaacson 10 maddede derledi! Steve Jobs, son 10 yılda piyasaya çıkardığı müzikçalar iPod, akıllı telefon iPhone ve tablet bilgisayar iPad ile teknoloji dünyasını birbirine kattı, adeta devrim yaptı.

Apple’ı 1976′da evinin garajında kuran, 1985′te şirketten uzaklaştırılan, 1997′de geri dönüp Apple’ı iflastan kurtaran Steve Jobs, geçen yıl pankreas kanserinden öldüğünde Apple dünyanın en değerli şirketi haline gelmişti. Steve Jobs müzikten animasyona, yayıncılıktan mağazacılığa elini sürdüğü her sahada değişim oluşturdu.

Steve Jobs’un son iki yılında yanında olan ve kendi ağzından biyografisini yazan Walter Isaacson, şimdi de Jobs’un yönetim sırlarını kaleme aldı. Walter Isaacson, birçok kişinin Steve Jobs’un hayatından “liderlik dersleri” çıkarmaya uğraştığını ancak pek de başarılı olamadıklarını belirterek, Jobs’u başarıya taşıyan özellikleri Harvard Business Review dergisi için 10 maddede topladı. Isaacson, dergideki tespitlerine şöyle başladı:

“Bence Steve Jobs’un en büyük özelliği her işe kişiliğini katması. Tutkularını, yoğunluğunu ve aşırı duygusallığını ürünlerine aktardı. Huysuzluğu ve sabırsızlığı mükemmelliyetçiliğinin parçası oldu.

Son görüşmelerimizden birinde neden çalışanlarına karşı sert olduğunu sordum. Bana, ‘Sonuçlara bir bak. Birlikte çalıştığım herkes akıllı. Hoşnut olmasalar iyi bir pozisyonda başka işe geçerler. Ama yapmıyorlar. Ortaya da harika işler çıkıyor’ dedi. Kendisinden ilham alan sadık iş arkadaşları hep yanında oldu. O yüzden Steve Jobs’tan ders çıkaracaksak, neler yaptığına bakmalıyız. Bir keresinde yarattığı en önemli şeyin ne olduğunu sordum.

iPad veya Macintosh demesini bekliyordum. Cevabı şu oldu: ‘Apple şirketi. Çünkü dayanıklı bir şirket yaratmak iyi bir ürün ortaya koymaktan çok daha zor.’ Peki bunu nasıl başardı? Bana göre başarısının 10 anahtarı var…”

Odaklan

1997 yılında Jobs Apple’a geri döndüğünde şirket 12 farklı tip Macintosh bilgisayar ve çok sayıda bilgisayar yan ürünü üretmekle meşguldü. Steve Jobs, ‘Bu çılgınlık’ diyerek çıplak ayaklarıyla bir tahtaya doğru yürüdü.

Elindeki kalemle tahtaya, “Tüketici, Profesyonel, Masaüstü ve Taşınabilir” yazdı. Kendisini izleyen çalışanlara her başlık için sadece bir bilgisayar üretmelerini istedi. Apple’ın sadece 4 bilgisayara odaklanmasını sağlayarak şirketi zor günlerden çıkardı.

Baştan Sona Sorumluluk Al

Steve Jobs bir kontrol hastasıydı. Apple yazılımlarının başka bir şirketin sıradan donanımı üzerinde çalışması fikriyle bile kurdeşen dökebilirdi. Basitliği sağlamak için yazılım, donanım ve çevre aksamın entegre olmasına büyük hassasiyet gösterdi.

Bir “Apple ekosistemi” yaratması, yani bir Mac bilgisayara bağlanan iPod’un iTunes programı kullanması, işleri basitleştirdi, hataları azalttı. Kullanıcı için en baştan en sona sorumluluk aldı: Yani iPhone’un içindeki ARM mikroişlemcinin performansından telefonu satan Apple dükkanına kadar müşterinin her deneyimini birbirine bağladı.

Geride Kalırsan Yetişmeye Çalışma, Kurbağa Gibi İleri Sıçra

Yeni fikirleri her zaman yenilikçi bir şirket bulamayabilir. Ama kendisini geride bulduğu an adeta bir kurbağa gibi ileriye sıçramasını da bilir. Steve Jobs ilk iMac bilgisayarı yaptığında müzik konusunda geride kalmıştı. Kişisel bilgisayarı olanlar müzik indirip değiş tokuş ediyor, hatta CD’lere yazıyordu.

Ama iMac CD yazamadığı için Jobs kendini sersem gibi hissediyordu. Bunun üzerine iMac’in CD sürücüsünü değiştireceğine müzik endüstrisini dönüştürmeye karar verdi. Piyasaya sürdüğü iPod cihazı ve iTunes dükkanıyla herkesin müzik satın almasını, paylaşmasını ve saklamasını kolaylaştırdı.

Kârdan Önce “Ürün” Gelsin

1980′lerin başında Macintosh’u tasarlarken ekibine ‘Fiyatı dert etmeyin, bilgisayarın yeteneklerine bakın’ diyordu. 1983 – 1993 arasında Apple’ı yöneten John Sculley ise pazarlama kökenliydi ve tasarım yerine kârı maksimize etme peşindeydi.

Jobs işe geri döndüğünde hemen yenilikçi ürünler yapmaya yöneldi. iMac, iPod, iPhone ve iPad ardı ardına geldi. Jobs ‘Benim tutkum harika ürünler yapmak için motive olmuş insanların çalıştığı dayanıklı bir şirket oluşturmak. Diğer herşey ikinci planda.

Kâr etmek tabii ki harika. Ama motivasyon kâr değil, ürünler. Sculley önceliği para kazanmaya verdi. Küçük bir fark gibi görünüyor ama işe aldığınız kişiler, toplantıda konuştuklarınız bile buna bağlı’ diyordu.

Anketlerin Kölesi Olmayın

Steve Jobs pazar araştırmalarını sevmezdi. ‘Müşteriler biz onlara göstermeden ne istediklerini bilmez’ derdi. Henry Ford’un şu sözünü de severdi:

‘Müşteriye ne istediğini sorsam, daha hızlı bir at talep ederlerdi.’ Müşterinin ne istediğine dikkat etmekle, sürekli müşteriye ne istediğini sormak farklı şeyler. Bu içgüdü ve sezgi gerektiriyor. Jobs bunun için ‘İşimiz henüz sayfada yazılı olmayanları okumak’ derdi.

Gerçekliği Eğ ve Bük

Steve Jobs insanları sınırlarına kadar zorlamasıyla ünlüydü. Apple çalışanlarına da imkânsız görüneni gerçekleştirebilecekleri inancını yerleştirmişti. Toplantılarda çalışanlara hakaret bile ederdi. Jobs buna şu açıklamayı getiriyor:

“Yıllar içinde öğrendiğim şey şu: Gerçekten iyi çalışanların varsa onlara bebek gibi davranmana gerek yok. Bu kişilerden harika işler beklersen, harika işler de yaptırırsın. Ekibimizdeki herhangi birine sorun. Yaşadıkları acıya değdiğini söyleyecekler.”

Yüzyüze Gel

Dijital dünyada yaşasa da Steve Jobs, yüzyüze toplantılara inanırdı. Jobs “E-mail yoluyla fikir geliştirme düşüncesi çılgınca. Yaratıcılık spontan toplantılarda, rastgele tartışmalarda doğar” derdi. Animasyon şirketi Pixar binasını da çalışanların sürekli karşılaşacağı biçimde yaptırdı:

Kapılar, koridorlar, merdivenler bir avluya açılıyor, posta kutuları ve kafe de burada bulunuyordu. Jobs sunumlardan da nefret ederdi. Resmi bir gündem olmadan fikirlerin havada uçtuğu toplantılar düzenlerdi.

Hem Tüm Resmi Gör, Hem Detayları

Steve Jobs hem büyük, hem küçük her ayrıntıyla ilgilenirdi. Bazı CEO’lar vizyonerdir, kimisi ‘şeytan ayrıntıda’ der. Jobs her ikisiydi. 2000 yılında kişisel bilgisayarın müzik, video, fotoğraf için bir merkez olacağı vizyonuyla iPod ve iPad’i çıkardı. Sonra 2010′da bu merkezi ‘buluta’ taşıma vizyonunu ortaya koydu. Ama tüm bunları tasarlarken iMac’in vidalarının rengine bile karışıyordu.

Sosyal Bilimlerini Fen ile Harmanla

Jobs “Kendimi hep sosyal bilimlere ait gördüm. Ama elektroniği de hep sevdim. İkisinin kesiştiği noktada durmaya karar verdim” diyor. Yaratıcılığı teknolojiye, sanatı mühendisliğe entegre etmesi böyle mümkün oldu. Kendisinden daha iyi teknoloji uzmanları ve tasarımcılar vardı ama şiirle işlemcileri o birleştirmeyi başardı.

Aç Ol, Deli Ol ( Aç Kal, Budala Kal )

1960′larda San Francisco’da doğan iki büyük sosyal hareketten etkilendi. İlki hippiler ve savaş karşıtı göstericilerdi. Bu da onu otorite karşıtı bir insan yaptı. İkincisi Silikon Vadisi’nin teknoloji ve hacker kültürüydü. İşte Steve Jobs’ın bir mezuniyet töreninde yaptığı o ünlü ve etkili konuşması;

 

 

Apple kurumsal bir şirket olduğunda dahi Jobs isyankar ve karşıkültüre ait fikirlerini reklamlarında bile kullanıyordu. Hatta bir reklamında kendisini anlattı: “Başkalarının çılgın sandığında biz deha görürüz. Çünkü dünyayı değiştirmeyi başaranlar, dünyayı değiştirebileceğini düşünecek kadar çılgın olanlardır.”

Steve Jobs’ı tüm dünyanın tanıdığı ve örnek aldığı bir trend girişimci yapan 10 liderlik sırrını Milliyet kaynaklı bu haberimiz ile siz değerli okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Steve Jobs’un Altın Değerinde 14 Sözü

Uzun lafın kısası, Apple’a servet edinmek için dönmedim. Son derece şanslıydım ve benim zaten bir servetim vardı. 25 yaşındayken servetim 100 milyon $’dı. İşte o zaman servetimin hayatımı mahvetmesine izin vermemeye karar verdim. Ömrümün sonuna kadar istesem de harcayamam zaten. Ayrıca servetimi zekamın doğrulayıcısı olarak görmüyorum. Steve Jobsstw

1) Mezarlıktaki en zengin adam olmak umrumda değil. Umrumda olan şey gece yatağıma uzandığımda bugün biz harika bir şeyler yaptık diyebilmek.

2) Hayattaki en çok değer verdiğim şeyi parayla satın alamazsınız. Hayatta sahip olduğumuz en önemli kaynak açıkça zamandır.

3) Uzun lafın kısası, Apple’a servet edinmek için dönmedim. Son derece şanslıydım ve benim zaten bir servetim vardı. 25 yaşındayken servetim 100 milyon $’dı. İşte o zaman servetimin hayatımı mahvetmesine izin vermemeye karar verdim. Ömrümün sonuna kadar istesem de harcayamam zaten. Ayrıca servetimi zekamın doğrulayıcısı olarak görmüyorum.

O BİR BAŞARI İKONU !

4) Hayatta pek çok şeyi yapmak için şans bulamıyoruz bunun için yaptığımız her bir iş mükemmel olmalı. Çünkü bu bizim hayatımız. Hayat kısa ve öleceğiz biliyorsunuz. Ve hepimiz yaşamımızda yapmamız gerekenleri yapmak için seçildik. Onun için yaptıklarımız yaptığımıza değecek kadar iyi olmalı.

5) Zamanın sınırlı onu bir başkasının hayatını yaşayarak mahvetme. Dogma batağına saplanarak başka insanların düşüncelerinin sonucunu yaşama. Diğer düşüncelerin gürültüsünün senin iç sesini bastırmasına izin verme. Ve en önemlisi, senin gerçekten ne istediğini bilen kalbini ve sezgilerini takip edecek kadar cesaretli ol.

6) Eğer bir şey yaparsan ve ortaya iyi bir şey çıkarsa, o zaman fazla beklemeden daha iyi olan başka bir şey için uğraşmalısın.

PAZARLAMADA APPLE GİBİ OL

7) Güzel çekmeceler yapan bir marangozken çekmecenin duvara yaslanan kısmına gelecek ve hatta kimse görmeyecek olsa bile yine de kalitesiz ahşap kullanmayacaksın. Gece rahat uyuyabilmen için hem estetik hem de kalitede başarılı olacaksın.

8) Tasarım sadece nasıl göründüğü ve nasıl hissettirdiğiyle alakalı değildir. Tasarım ayrıca işlevdir.

9) Bağlantıları geleceğe bakarak kuramazsınız ancak geçmişe bakarak kurabilirsiniz. Bunun için bağlantıların gelecekte bir şekilde kurulacağına inanmak zorundasınız. Bir şeye güvenmek güvenmek zorundasınız: İçgüdü, kader, hayat, talih ya da her neyse…

10) Picasso’nun güzel bir sözü var: “İyi sanatçılar taklit eder, büyük sanatçılar çalar. Ve biz iyi fikirleri çalmaktan hiçbir zaman utanmadık ve bence Macintosh’u harika yapan detaylardan birisi onu tasarlayan insanların müzisyen, şair, ressam, zoolojist tarihçi ve aynı zamanda dünyanın en iyi bilgisayar bilimciler olmasıydı.

11) Ürünleri belli bir hedef kitleye göre tasarlamak son derece zor çünkü pek çok zaman insanlar siz onlara gösterinceye kadar ne istediklerini bilmiyorlar.

12) 17 yaşındayken bir özlü söz okumuştum: “Eğer her günü son gününmüş gibi yaşarsan bir gün haklı çıkarsın. ” Bu benim üzerimde önemli bir etki yaptı ve o günden beridir de son 33 senede her sabah aynada kendime baktım ve kendime sordum: “Eğer bugün son günüm olsaydı bugün yapacağım şeyi yine de yapar mıydım?” Ve cevaplar ne zaman art arda “hayır” olsa o zaman değişmem gerektiğini biliyordum.

13) Yapmadığımız şeylerle de en az yaptığımız şeyler kadar gurur duyuyorum çünkü inovasyon binlerce fikre hayır demektir.

14) Kimse ölmek istemez. Ölüp cennete gitmek isteyen insanlar bile. Ama hepimizin varış noktası ölüm. Ve öyle de olmalı çünkü ölüm yaşamın en önemli buluşudur. Yaşamda değişimin aracıdır. Eskileri temizler yenilere yol açar.

Medya Bizimle Nasıl Oyun Oynuyor ?

Gözünüzün önüne saat reklamlarını bir getirin. Hiç düşündünüz mü saat reklamlarında neden hep saat 10:10 dur. Ya da reklamlarda buna hiç rastladınız mı? Hala büyük bir çoğunluk bunun farkında bile değil. Gelin şimdi hep birlikte bu konuyu ele alalım. Aynı zamanda bu konu içerisinde Apple’ın da kıyısından köşesinden söz etmeden geçmeyelim.

Medya psikolojik olarak bizi her defasında etkilemeye bayılıyor. Bizlerde hiçbir şeyi anlamadan ya da daha sonrasında fark ederek medyanın oyununa dahil oluyoruz. Sonradan fark ettiğimizde içimizden ‘‘ hadi ya ’’ demeyi de ihmal etmiyoruz. Medyanın oyunlarına dâhil olan bizler alt beyine yönlendirilen bu mesaj zihnimizde yıllardır yerini korumaya devam ediyor. Bahsedeceğimiz bu olay yıllardır süregelen ancak psikolojik pazarlama günümüzde çok popüler bir konuyken değinmesek sanki ayıp etmiş olurduk hissini uyandırıyor.

Her şey psikoloji ile başlıyor, beynimize biz fark etmeden mesajlar iletiliyor ancak Apple için durum biraz daha farklı ilerliyor. Apple tanıtımlarında cihazlarının ekranlarında 9:41 saat imleci gözümüze çarpıyor. Psikolojik olarak değil de daha çok şirketleri için değer unsuruna önem veriyorlar.

Gelelim Apple’ın asıl hikayesine..

Açıklaması oldukça basit, Steve Jobs’un 2007’de ilk iPhone’u 9:42’de anons etmişti. Jobs o gün ‘’ Bugün Apple telefonu yeniden icat edecek’’ açıklamasında bulundu. Ancak iPad tanıtıldığında her şey değişti. 2010 yılından itibaren Apple ilan ve reklamlarında cihazların saatleri 9:41 olarak yeniledi.

Peki, ne oldu da saat değişti?

Bu değişikliğin aslında oldukça basit ve hesaplanmamış bir açıklaması var. Saat 9:00’da başlayan iPad tanıtım etkinliğinde iPad’ın ekrana geldiği anın 40 dakika olması planlanırken gecikme sebebiyle ürünün tanıtımı yapıldığı an 9:41’ e denk geldi. Bu tanıtımdan itibaren yani 2010 yılından itibaren Apple 9:41’e sadık kaldı.

 

Apple’ı atlattık sıra diğer markaların ki özellikle saat üretimi ve satışı yapan markaların sıklıkla 10:10 saat dilimini kullanmalarına geldi.

Saat markaları için durum tamamen psikolojik olarak ele alınmış.

  

Saat demek imaj demek, diğerlerinden birer farklılık demek ve bu reklamları hazırlayanlar bu işi çok iyi biliyor. Her ayrıntıya dikkat eden ajanslar bu ayrıntıyı kullanmayı da unutmuyor. 10:10 ayrıntısını kullanan ajanslar da genellikle bunu zafer işareti, gülümseme, sevinme, başardım nidaları ile kullanıyor. Aynı zamanda bazı kitleler tarafından tik işareti olarak yorumlanıp onaylanma olarak da kurgulanıyor. Bu imaj markanın konumunu güçlendirip aynı zamanda markaya güven katıyor.

İnsanları o saati edinmeye ve kendi kollarında istemeye yöneltir. Bir diğer görüş ise akrep ve yelkovanın marka adını çerçevelediği için kullanıldığını savunmaktadır. Buna ilave olarak esas sebebin 10’u 10 geçe saatin en güzel göründüğü an olarak vurgulanıyor.

Bir de tam tersi durumda yani simetrik durumda akrep ile yelkovan son derece depresif bir görüntü yaratıyor. Tükenmiş, yorgun ve bu sebepten kollarını iki yana açan bir siluet ortaya çıkıyor. Bu da insanların satın alma eğilimlerini olumsuz etkiliyor.

Bilinçaltımız bize oyunlar oynamaya devam ederken ajanslar bu durumu kullanmayı ihmal etmiyor.

Önemli olan bakma değil baktığını gerçekten görebilmekten geçiyor.

Kaynak: Selin Pektaş

Pazarlama Türkiye Jr. Editör
Haber Hazırlama ve Yayın: Yusuf Ünel