Etiket arşivi: IŞİD

2019 seçimleri, “ittifaklar” ve yol haritası

Geçtiğimiz 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan gayrı meşru referandum ile “tek adam” rejimi kurulmasını sağlayan anayasa değişiklikleri yürürlüğe girmiştir.

  1. Cumhurbaşkanı, anayasayı aşarak, parti üyeliği statüsü ile yetinmeyip, genel başkan olmuştur. İktidar partisinin parlamento çoğunluğunu elde etmiş, güç dengelerini değiştirerek devlet otoritesini Cumhurbaşkanı şahsında birleştirmiştir. Böylece fiilen 2019 yılından önce Başkanlık Sistemi’ne geçilmiştir. Görünüşe göre, ülkemiz 2019 seçimlerini OHAL altında yapacaktır. 16 Nisan’da kabul edilen anayasa değişiklikleri nedeniyle çıkartılması gereken uyum yasaları, anayasanın 121. Maddesine aykırı olarak, Olağanüstü Hal kapsamı dışındaki alanlarda da, artık TBMM’nde değil, sarayda hazırlanan kanun kuvvetinde kararnamelerle yapılmaktadır.

  1. Cumhurbaşkanı anayasa değişikliğini bu yolla ve açıkça hemen yürürlüğe sokarak, cumhuriyetin genetiğini değiştirmektedir.

Uyum yasalarının çıkartılması konusunda TBMM içinde mücadele edecek olan tek parti CHP’dir. CHP’nin direnişine destek vermek için Meclis içindeki ve dışındaki %49’luk bütünleşik olmayan, kırılgan “hayır” cephesinin en geniş söylem ve eylem birliğinin sağlanması hayati önem taşımaktadır.

İttifaklar

AKP’nin Meclise sevkettiği, siyasi partilerin seçimlere ittifak yaparak girmesini sağlayacak olan  siyasi partiler yasasında, partiler arasında “ittifak” yapılmasını öngören önemli değişiklikler, 2019 yılında yapılacak yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinden sonra tam anlamıyla kurulacak olan “tek adam” rejiminin engellenbilmesi için bir fırsat yaratmaktadır.

Ülkemizdeki siyasi tabloyu değiştirebilmek için AKP’nin aldığı oyun küçültülmesi gereklidir. Bunun için 2002 seçimlerinden beri AKP’ye oy veren; 1950’den beri CHP ve soluna hiç gitmemiş olan Atatürk ve Cumhuriyet ile barışık, demokrat, milliyetçi, muhafazakâr merkez sağ seçmenin en az %10 puanlık kısmının, referandumda kısmen gerçekleştiği gibi, AKP’den çözülmesi gerekmektedir.

Bu görev, Meclis dışındaki İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti tarafından kurulacak bir “ittifak” ile başarılabilir.

CHP ise DSP, VP (kendi cumhurbaşkanı adayını açıkladıkları için muhtemelen katılmayacaklardır) ve diğer küçük sol partiler ile “ittifak” kurmalıdır.

CHP, HDP ile gizli veya açık hiçbir şekilde işbirliği veya ittifak yapmamalıdır.

HDP tek başına bırakılmalı, kendi cumhurbaşkanı adayını belirleyip açıklamaya zorlanmalıdır. Çünkü HDP kendi adayını açıklarsa, zaten doğu, güneydoğu ve Afrin’de PKK’ya karşı yürütülen başarılı operasyonlar nedeniyle, parti yönetimi seçmen tabanını AKP’ye yönlendiremeyecek, parti % 10 barajının altına düşerek, etkinliğini yitirecektir.

Eğer bu ittifaklar yapılmaz ise halen azımsanmayacak bir seçmen kitlesi olan Saadet Partisi, Demokrat Parti gibi Meclis dışı küçük partilerin 2019 Kasım milletvekili seçimlerinde ve sonrasında Türk siyasi hayatında hiçbir varlığı kalmayacaktır.

Yerel Seçimler

Hayır cephesinde yeralan siyasi partiler 2019 Mart ayındaki yerel seçimlerde, referandumda yapılana benzer bir uzlaşma ve güçbirliği yaparak yarışmalıdır. Her partinin güçlü olduğu yerde “tek ortak aday” ile seçime girilmeli, ancak seçim öncesinde uzlaşarak Belediye meclislerinde ittifaktaki diğer partilere yer verilmeli ve bu uzlaşma kamuoyuna ortaklaşa açıklamalıdırlar.

1994 yerel seçimlerinden ders çıkarmak gerekir: 1994 yerel seçimlerinde; SHP Genel Başkanı Erdal İnönü ve DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit bütün uyarılara karşın uzlaşıp Ankara ve İstanbul bir adayla seçime gitmedikleri için İstanbul’da SHP %20,302 ve DSP %12,383 toplam %32,685 iken Refah Partisi adayı R. Tayyip Erdoğan %25,192 oyla ve Ankara’da SHP % 26,889 ve DSP % 7,761 toplam 34,650 iken Refah Partisi adayı İ. Melih Gökçek %27,338 oyla Ankara Belediye Başkanı olmuştur.

Cumhurbaşkanlığı seçimi

Cumhurbaşkanlığı seçimi için “evet” blokunun adayı bellidir. Parçalı olan “hayır” bloku eğer sadece CHP’nin göstereceği bir adayı desteklerse, seçimin galibi 12. Cumhurbaşkanı olur. Çünkü, AKP tabanındaki merkez-sağ seçmen CHP görünümlü adayını desteklemez. Bu nedenle “hayır” cephesinde yeralan CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nden oluşan üç eğilimin uzlaşıp azami üç cumhurbaşkanı adayı belirleyerek, “hayır” cephesinde ortak hareket ettiklerini, “evet” cephesi adayının 1. turda %50’yi geçememesi halinde, üç adaydan en çok oy alanı, 2. turda destekleyeceklerini kamuoyuna ortaklaşa açıklamalıdırlar.

Hayır cephesi ittifaklarının güçbirliği

Hayır cephesinde yeralan CHP ve İYİ Parti liderliğinde oluşacak iki ittifakın güçbirliği halinde hareket etmesi yaşamsal öneme sahiptir.

Her iki ittifak da ittifaklar dışındaki; KP, HKP, BTP, DYP, Yurt, HEPAR, Liberal Parti, Kadın Partisi gibi partiler, DİSK, Türk-İş gibi sendikalar, TMMOB, TBB, TTB gibi meslek kuruluşları, ADD, ÇYDD, CKD, Millî Merkez, 550 Milletvekili Hareketi gibi demokratik kitle örgütleri, Fikir Kulüpleri gibi öğrenci örgütleri, aydınlar, sanatçılar, oyuncular, yazarlar, çizerler, gazeteciler kısacası Cumhuriyet’e su ve ekmek kadar ihtiyaç duyan tüm kesimleri, bütün ayrılıkları dışarda tutarak güçbirliği şemsiyesi altında toplamalıdır.

İttifak ilkeleri

Kurulacak olan ittifakların, üzerinde hemfikir olacakları tesbitler, temel ilkeler ve kısa program hazırlanmalı ve varılacak mutabakat ortaklaşa olarak kamuoyuna duyurulmalıdır.

Tesbitler

1)- Türk Devletinin bekası, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü tehdit altındadır.

2)- Bu tehdidin temel kaynağı; Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den toprak kopartarak, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde bir Kürdistan kurulması için bölgemizde savaş çıkartan ABD ve başta İngiltere, İsrail, Fransa, Almanya ve müttefiklerinden oluşan batı emperyalizmidir.

Batı emperyalizmi Türkiye’den; Ege adalarımızda, Kıbrıs’ta ve ülkemizin doğu ve güneydoğusundan TOPRAK talep etmektedir.

3)- Batı emperyalizmi Türkiye Cumhuriyeti Devletini zayıflatmak için siyasi iradedeki yerli işbirlikçileri marifetiyle ülkemizin başına ayrılıkçı ve dinci PKK, FETÖ, IŞİD terör örgütlerini belâ etmişlerdir.

İttifak oluşturacak CHP ve İYİ Parti+Refah Partisi+DP, Türk Devletinin bekasını tehdit eden düşmanın adını hiç yuvarlamadan, açık ve net olarak kamuoyu önünde açıklamalıdırlar.

Temel İlkeler

1)- Türk Milletine ait egemenliğin, Anayasanın koyduğu esaslara göre yasama, yürütme ve yargı tarafından kullanılması; hiçbir surette, hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz,

2)- Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ve millî/ulusal ve üniter yapısına dokunulamaz,

3)- Türk Milletini “Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir” şeklinde tarif eden Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Türk Milleti tanımı esastır. Türk Milletinin şerefli bir üyesi olan herkes Türk Vatandaşıdır. Türk vatandaşlığı hiçbir şekilde ve gerekçeyle; etnik kimlik, gurup, azınlık, kavmiyet, dini inanç ve mezhep gibi ayrılıkçı niteliklere dayandırılamaz. Millet birliğinin temeli olan “Devletin Dili Türkçedir” ilkesi hiçbir şekil veya gerekçeyle zayıflatılamaz, değiştirilemez.

İttifak oluşturacak CHP ve İYİ Parti+Refah Partisi+DP, “eşit yurttaşlık” zırvalamasını terk ederek, Atatürk’ün Türk Milleti tanımını hiç yuvarlamadan, açık ve net olarak kamuoyu önünde açıklamalıdırlar.

Temel ilkeler, Batının dayattığı içi boşaltılmış “demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü” gibi kavramlarla sulandırılmamalıdır. Çünkü yukarıda sayılan üç temel ilkenin gerçekleşmediği hallerde demokrasi, insan hakları, ifade özgürlüğü bahsetmek mümkün değildir.

Program

“Hayır cephesi”nde yeralan CHP ve İYİ Parti+Refah Partisi+DP ittifakları, cumhurbaşkanlığı kazanılıp, Meclis çoğunluğu elde edildikten sonra acilen uygulanacak en fazla 10 maddelik bir program üzerinde uzlaşmalıdırlar:

1)- Kesin Kuvvetler Ayrılığına dayanan hukuk devleti, bağımsız ve tarafsız, adil ve hızlı işleyen bir yargı kurulacaktır.

2)- Milletvekili seçiminin güvenilir ve adil bir şekilde yapılması için; seçmenin, partiye değil istediği milletvekili adayına oy vermesi, kamu kuruluşlarının seçmen kütüklerini düzenlememesi, seçim barajının kaldırılarıp, seçimlerde nispî temsile geçilerek, bütün seçmenlerin oylarının, millî/ulusal iradenin tamamının TBMM’nde temsili sağlanacaktır.

3)- Demokratik yaşamın güçlendirilmesi için düşünce ve ifade, inanç ve ibadet özgürlüğü tam manasıyla teminat altına alınacaktır.

4)- Her türlü terör, darbe, zorbalık ve tehdide karşı işleyen bir kamu düzeni kurulacaktır.

5)- Parlamenter Demokratik sisteme derhal dönülmesi için, 16 Nisan 2017 günü referandumla kabul edilmiş olan Anayasa değişikliklerini yürürlükten kaldıracak bir “Anayasa Değişikliği” yapılacaktır.

6)- Kanun hükmündeki OHAL kararnameleriyle emir-komuta zinciri bozulan Türk Ordusu tekrar eski yapına döndürülecek, askeri liseler tekrar açılacak ve harp okullarına sivil liselerden öğrenci alınmayacaktır.

7)- İmam Hatip’e çevrilen bütün liseler eski haline getirilecek, lise ve üniversite düzeyinde teknik ve mesleki eğitim güçlendirilecek, ülke kalkınmasını üstlenecek nitelikli kadrolar yetiştirilecektir. Kamu yönetiminden ve kurumlarından niteliksiz personel ayıklanacak, her türlü memur atamalarında liyakat ve tecrübe esas alınacaktır.

8)- Dış politikada Atatürk’ün koyduğu “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesine dönülecek, öncelikle sınır komşularımız olmak üzere, yakın komşularımızla, “İç İşlerine Karışmama” ilkesiyle derhal iyi ve dostane ilişkiler kurulacaktır. Devletler arası ilişkilerde “Mütekabiliyet” esas alınacaktır.

9)- Ülkemizin mali kaynakları, öncelikle imalat sanayi yatırım ve teşviklerine kaydırılacak, tarıma ve çiftçiye uygulanan bütün kısıtlamalar kaldırılacak, tarım, esnaf ve KOBİ’lere tam destek verilecektir. Karma ekonomi sistem anlayışıyla, sürdürülebilir büyüme ve kalkınmayı sağlayacak üretim ekonomisi oluşturulacaktır.

10)- Türkiye Cumhuriyetine karşı kullanılan OHAL acilen kaldırılacak, anayasadaki amacı dışında yapılan bütün uygulamalar iptal edilecektir.

* * *

ABD’den YPG’ye silah sevkiyatı yetmedi bu kez Hummer ve Toyota pikap

ABD, terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG’ye 60 TIR’a yüklenmiş yeni silahlar gönderdi. YPG’ye ulaşan silahlar arasında ayrıca roketler, otomatik makineli tüfekler, dürbünler ve havan topları da var.

 

toyota pikap.jpg11Silahları taşıyan TIR’lar, Irak sınırından geçerek Suriye’nin kuzeyine ulaştı. Washington’ın bugüne kadarki toplam sevkiyatı 1300 TIR’ı buluyor. Haziran ayı başında başlayan Rakka operasyonunda bugüne kadar kentin yarıdan fazlası terör örgütü IŞİD’den kurtarıldı.

Türkiye’nin karşı çıkmasına rağmen teröristlerle Rakka operasyonuna girişen Pentagon, yeni sevkiyatta zırhlı Hummer ve Toyota pikapları da YPG’ye verdi.

ROKETLER, OTOMATİK MAKİNELİ TÜFEKLER, DÜRBÜNLER VE HAVAN TOPLARI…

Toplam silah sevkiyatının 1300 TIR’ı bulduğu Suriye’nin kuzeyinde, 60 TIR’a yüklenen yeni silahlar terör örgütü YPG’ye ulaştı.

Gönderilen silahlar arasında ayrıca roketler, otomatik makineli tüfekler, dürbünler ve havan topları da var.

BAŞKA AMAÇLAR İÇİN DE KULLANILABİLİR

Türkiye, YPG’ye verilen silahların daha sonra başka amaçlar için de kullanılabileceğini en yetkili ağızlardan ABD’ye iletmiş durumda.

Washington’dan gelen açıklamalar ise, operasyonun ardından silahların geri alınacağı yönünde ancak bu sahadaki şartlar göz önüne alındığında gerçekçi bir yaklaşım değil.

IŞİD Üyesi Olmakla Suçlanan ABD Askeri Tutuklandı

Bir Amerikan askeri IŞİD’e yardım ettiği gerekçesiyle görev yaptığı Hawaii’de, Federal Soruşturma Bürosu (FBI) tarafından tutuklandı.haw

Amerikan askeri Ikaika Kang, IŞİD’e askeri belge sızdırmak ve insansız hava aracı sağlamaya çalışmakla suçlanıyo

Associated Press haber ajansı, bir yıldan fazladır Kang’i takip eden FBI çalışanı Jimmy Chen’in ifadesini de yayımladı. 26 sayfalık ifadede, FBI görevlilerinden birinin 34 yaşındaki askere, IŞİD militanı gibi yaklaştığı bilgisi yer aldı.

İfadeye göre Kang, IŞİD militanlarına Amerikan askerlerine karşı yardımcı olması için, savaş eğitimi videoları çekti.  http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/247232-isid-uyesi-olmakla-suclanan-abd-askeri-tutuklandi

ABD’li asker, bir insansız hava aracının satın alınmasına da yardımcı oldu. Alışveriş sırasında da gizli görevdeki FBI çalışanlarına, aracın ABD tanklarının havadan takibinde işe yaracağını anlattığı da ifadede yer alan iddialar arasında.

Ikaika Kang’ın IŞİD lideri Ebu Bekir el Bağdadi’ye bağlılık yemin ettiği ve 2015’te gizli askeri belgeleri kopyalayarak IŞİD’e sızdırmaya çalıştığı da öne sürülüyor.

FBI, belgelerin hiçbirinin IŞİD’e ulaşmadığını açıkladı. Kang’i bir yıldan fazladır takip eden FBI, askerin yalnız hareket ettiği ve hiçbir grupla bağlantısı olmadığı görüşünde.

Kang ile ilgili iddialar bunlarla sınırlı değil. Kang’ın, 2012’de yaptığı IŞİD yanlısı yorumları ve diğer askerleri tehdit ettiği gerekçesiyle güvenlik sicil kaydının düşürüldüğü belirtiliyor. Ancak sicil kaydı, bir yıl sonra gerekli askeri koşulları sağlayınca yeniden düzeltilmiş.

FBI’a bilgi veren bir kaynağa göre de Kang, geçen yıl Orlando’da düzenlenen gece kulübü saldırısı sonrası, “Amerika dünyadaki tek terör örgütü” dedi.

Federal mahkemeye çıkarılan askerin avukatı ise, müvekkilinin Irak ve Afganistan’da görev yapmış bir muharip olduğunu, söyledi. Avukatı, Kang’in askerlik hizmetine bağlı zihinsel ve ruhsal rahatsızlık yaşadığını ancak hükümetin bunu göz ardı ettiğini iddia ediyor.

Suçlanan askerin babası ise olanlara inanamadığını söylüyor. Clifford Hand, “Niye böyle bir şey yapsın. Herşeyi vardı. Aklım almıyor” diyor.

Ikaika Kang, ABD ordusuna 18 yaşındayken, 11 Eylül saldırılarından üç ay sonra katıldı. Mart 2010-Şubat 2011 arasında Irak’ta, Temmuz 2013-Nisan 2014 arasında Afganistan’da görev yaptı.

CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan: “DEVLETİN AYARLARIYLA SÜREKLİ OYNAMAYIN!”

 
 
 
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan, son KHK’larla girilen anayasa değişikliği haftasında öne çıkan şu ifadeleri kullandı:
 
kazim-arslan“Yapılmak istenen anayasa değişikliği, OHAL’in sürekli kılınmasıdır. 
 
Suriyelilere vatandaşlık verme hesabı yapanlar, sırf muhalif diye kendi vatandaşını ülkesinden atacak kadar gaflete düşmüştür. 
 
Son KHK’lar, referandumda yurtdışı seçmen oy hesabında oynananacak yeni oyunların habercisidir ve iktidarın telaşının resmi belgesidir.
 
Darbe Komisyonuna ifade bile vermeyen, darbecilerin terfilerine kol kanat geren Genelkurmay Başkanları nerede kaldı? 
Son yaptığınız değişiklikle Genelkurmay Başkanı boşa çıkmış, yetki ve sorumluluğu budanmıştır.
 
FETO Darbesini millet önledi, dolar krizini esnaf çözmeye kalktı, teröre karşı vatandaş birleşti. O halde beceriksiz bu iktidara gerek kaldı mı? 
 
Bu iktidar, diyaneti tarikatlara, eğitimi vakıflara, emniyet ve adaleti farklı tarikatlara terk ettiğine göre, artık ülkemizin üzerinde yüktür.
 
Şimdi KHK’larla özel güvenliğe silah yetkisi verenler, evlere, toplu mekanlara büyük terör eylemi gerçekleşebileceğini ve devletin buna engel olamayacağını adeta itiraf etmiştir.
 
 
 
CHP Denizli Milletvekili Kazım Arslan’ın açıklaması şöyle:
 

“Siyasi iktidar, Cumhurbaşkanı ile birlikte, Anayasamızda OHAL’in verdiği yetkileri aşarak devletin ayarlarıyla oynuyor. Bu nedenle ülkemizde bir türlü istikrarı ve güven ortamını yaratamıyor. Dış ve İç politikada yaptığı yanlışlara yenilerini ekleyen iktidar, şimdi de parti devleti kurmak için, OHAL’i de kullanarak getireceği dikta anayasasıyla ülkemizi uçuruma yuvarlamak üzere.

FETO Darbesini millet önledi, dolar krizini esnaf çözmeye kalktı, teröre karşı vatandaş birleşti. O halde beceriksiz bu iktidara gerek kaldı mı? Bu iktidar, diyaneti tarikatlara, eğitimi vakıflara, emniyet ve adaleti farklı tarikatlara terk ettiğine göre, artık ülkemizin üzerinde yüktür, işi de bitmiştir. Devleti tarikatlarla birlikte yönetmeye devam eden bir iktidar, Meclis’teki ve belediyelerdeki FETÖ’cüleri gizleyerek yeni anayasa yapamaz. Ülkemizi terör tehdidiyle karşı karşıya bırakan bu iktidar, anaları gözü yaşlı bırakmış, şehit acısını 81 ile yaymış, şehit analarının yüzüne bakamayacak duruma gelmiş olması nedeniyle Anayasa değişikliği için oy isteyemez.

Cumhurbaşkanı ve işbirlikçisi mevcut iktidar, bu kadar ağır hatalardan ders almamış gibi davranarak bir yere varamaz. Bir yandan aldatıldık ve kandırıldık diyeceksiniz, diğer yandan Allahım ve Milletim beni affetsin diyeceksin sonra da Başkanlık için oy isteyeceksin. Millet artık yeter diyecek, bizi kandıramazsınız aldatamazsınız diyecek ve iktidara kırmızı kart gösterecektir. Yetti artık bu millete çektirdikleriniz diyecektir. Artık yıllardan beri uyguladığınız deneme yanılma yöntemiyle devleti yönetmekten vazgeçin diyecektir.

Anayasamızın iktidarınıza verdiği darbenin önlenmesi görevini ve terörle mücadele etmeniz için verilen OHAL yetkisini kötüye kullanmayın ve yetkilerinizi aşmayın. OHAL’in arkasına sığınarak devletin bütün ayarlarını bozmaya kalkmayın ve oynamayın.

İktidarınız, Metehan’dan beri ordunun emir-komuta zincirini bir gecede KHK’sıyla çökertti, ordu millet fikri sizinle kayboldu. Yıllarca FETO  terör örgütünün orduya sızmasını seyrettiniz, FETO’cuları korudunuz, hak etmedikleri makam ve mevkilere getirdiniz.
Darbe Komisyonuna ifade bile vermeyen, darbecilerin terfilerine kol kanat geren Genelkurmay Başkanları nerede kaldı? Son yaptığınız değişiklikle Genelkurmay Başkanı boşa çıkmış,yetki ve sorumluluğu budanmış bir duruma düşmüştür.

Bu son KHK’larla vatandaşlıktan çıkarma işi suistimale açıktır. Suriyelilere vatandaşlık verme hesabı yapanlar, sırf muhalif diye kendi vatandaşını ülkesinden atacak kadar gaflete düşmüştür. Son KHK’lar, referandumda yurtdışı seçmen oy hesabında oynananacak yeni oyunların habercisidir ve iktidarın telaşının resmi belgesidir.

Orta Doğu politikası iflas eden, çarklarıyla başı dönen iktidar, bu topraklara Türk işçisini, memurunu son KHK’larla zorunlu göndermeye kalkıyor, yeni acıların tohumunu ekiyor. Ülkemiz içinde bulunan IŞİD’ cileri temizlemeden sınır dışı temizliğe dalıyor.

İktidar, “terörle mücadele” ediyorum derken Ortadoğu bataklığına giriyor,  şehitlerimiz de gelmeye devam ediyor. İktidar şunu hiçbir zaman unutmasın, terörle mücadeleyi önce ülkemizin içinden başlayın, terörü içte temizleyin,sonra da sınırlarımızı koruyun.

Bir iktidar düşünün ki; Emniyeti cemaatlere teslim ettiğini itiraf etmiş, MİT’i ücretsiz izne göndermiş, polisine sahip çıkamamıştır. Şimdi KHK’larla özel güvenliğe silah yetkisi vererek evlere, toplu mekanlara büyük terör eylemi gerçekleşebileceğini ve devletin buna engel olamayacağını adeta itiraf etmiştir.

Meclis 20 Temmuz’la birlikte sivil darbeye uğramış, KHK maskesi altında vatandaşların hayatı gece vakti karartılmış, medya ve muhalifler susturulmaya çalışılmıştır.

Yapılacak anayasa değişikliği ile 20 Temmuz sivil darbesi sürekli hale getirilmek istenmektedir. İşi bilmeyenin terfi aldığı, siyasette hesap vermenin ortadan kalktığı bu utanç tablosuna ses çıkaranların sosyal medya hesapları ve kimlikleri KHK’larla kayıt altına alınacak, hakim izni olmadan sadece Emniyet imzasıyla internet hesaplarına müdahale edilecek, gözaltılar artacak, milletin malı ve yaşamı hep tehdit altında olacaktır.

Bir devlet düzeni kolay kurulmaz. Bugünkü düzen 93 yıllık Cumhuriyetin kazandırdığı bir rejimdir. Bu devlet düzenini değiştirmekten vazgeçin, deneme yoluna gitmeyin, yoksa bozulan bu devlet düzenin altında hepimiz kalacağız.

Yapılmak istenen anayasa değişikliği, OHAL’in sürekli kılınmasına yöneliktir.Anayasa ve yasalara aykırı olarak kullanılan yetki aşımıyla yapılan icraatları meşrulaştırmaktır. OHAL’in kurduğu dikta rejimi, anayasa değişikliğiyle genişleyecek, demokrasinin çöküşü kalıcı hale gelecektir.

Cumhuriyet rejimini sürekli OHAL diktasına dönüştürmenize CHP olarak  izin vermeyeceğiz, Halkımız bu aşırılığa ve zulme asla evet demeyecektir. Atatürk’ün kurup bize emanet ettiği laik Cumhuriyet rejiminin ortadan kaldırılmasına, demokrasinin askıya alınmasına, hukuk devletinin çökertilmesine asla geçit vermeyecektir.”

 

Gazeteci Bünyamin Aygün’ün “IŞİD’in Elinde 40 Gün” adlı kitabı, İtalyan yayınevi Edizioni Clandestine tarafından İtalyanca yayımlandı

 

Haber için gittiği Suriye’de IŞİD tarafından esir alınan Milliyet Gazetesi Fotoğraf Servisi Müdürü gazeteci Bünyamin Aygün’ün ülkesine döndükten sonra kaleme aldığı Türkiye’de Doğan Kitap tarafından yayınlanan, “IŞİD’in Elinde 40 Gün” adlı kitabı İtalyan okurlarla buluştu. Gazeteci Aygün’ün “Yazmasam mesleğime ihanet ederim”  diyerek kaleme aldığı,  Suriye’de geçirdiği 40 günlük esareti anlatan kitabı, İtalyan yayınevi Edizioni Clandestine yayımladı. Barbara Gambaccini tarafından “Quaranta Gioroni Prigioniero Dell’ISIS” adıyla İtalyancaya çevrilen kitabın yurtdışındaki haklarını Türkiye’den Kalem Ajans temsil etti. Bu yıl Londra ve Frankfurt kitap fuarlarında sergilenen “IŞİD’in Elinde 40 Gün” yabancı yayınevlerinin ilgilendiği kitaplardan biri oldu. Kitabın geçtiğimiz aylarda başka dillere de çevrilmesi bekleniyor.isid-kitap

“Yazdıklarımın daha çok insana ulaşması önemli”
Kitabının İtalyancaya çevrilmesiyle ilgili düşüncelerini aktaran gazeteci Bünyamin Aygün, “IŞİD, tüm dünyada büyük bir tehdit haline geldi. IŞİD’in adını duymayan neredeyse yok fakat IŞİD’i ne kadar tanıyoruz? Kitapta yaşadıklarımdan çok IŞİD’in kim ve ne olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Kitabın İtalyancaya çevrilmesi, anlatmaya çalıştıklarımın daha çok insana ulaşacak olması açısından önemli” dedi.

ABD’deki Ermeni Diasporası ve FETÖ, Trump’ın Zaferi ile Hüsrana Uğradı

ABD’deki Ermeni Diasporası Donald Trump’ın zaferle çıktığı seçimlerde hüsrana uğradı.

aglamaErmeni Diasporası’nın desteklediği ve “Sözde Ermeni Soykırımı” iddialarını destekleyen Hillary Clinton başkanlık seçimlerini kaybederken başta Bob Dold, Mark Kirk olmak üzere Ermeni Diasporasına yakın Kongre Üyeleri seçimlerde başarısızlığa uğradı.

aglama-jpg1
Seçim sonuçları gerek ABD Başkanlık koltuğuna gerekse Kongre üyeliğine seçilen isimler dolayısı ile Ermeni Diasporası açısından büyük bir yenilgi olarak görülmekte.

Hillary Clinton, “Sözde Ermeni Soykırımı” konusunda ermeni iddialarını desteklemesine ilaveten seçim mitinglerinde yaptığı Terör örgütü PKK’nın suriye uzantısının silahlandırılması çağrıları ve FETÖ terör örgütü üyelerinden aldığı yüklü miktardaki bağışlar ile ABD’deki Türk seçmenin büyük çoğunluğunun desteğini kaybetmişti.

Donald Trump’ın Zaferi Türkiye – Amerika İlişkileri İçin de Bir Zafer

Donald Trump, Müslümanlara karşı yaptığı açıklamalar dolayısı ile her ne kadar ABD’deki Türk toplumunu hayal kırıklığına uğratmış olsada dış politika vaadleri ve Türkiye hakkındaki açıklamaları ile Türk Amerikan ilişkileri açısından başkanlık için en uygun isim olarak öne çıkmaktaydı. Donald Trump seçim mitingleri boyunca yaptığı açıklamalarda Türkiye’den övgü ile bahsetmiş ve   “Türkiye, IŞİD’e karşı birçok şey yapabilir. Eğer onlarla müzakere eden ben olsaydım IŞİD konusunda çok daha fazlasını yapacaklarını düşünüyorum” demişti.

Ayrıca 15 Temmuz darbe girişimi hakkında Türkiye’deki darbe girişimiyle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı övmüş, “Yaşanan darbe değildi, başarılı olmadı, girişim olarak kaldı ve bu durumu tersine çevireceğine dair Erdoğan’a epey güvendim” demişti.

aglama-jpg2
Trump’ın Türkiye’ye Karşı Olumlu Yaklaşımı Seçim Sonrası Daha da İvme Kazandı

Trump’ın Türkiye’ye karşı olumlu yaklaşımı seçim zaferi sonrasında da artarak devam etmekte. Trump’ın Başkan Yardımcısı Mike Pence, seçim gecesi yaptığı açıklamada ‘Türkiye ile ilişkileri geliştireceklerini’ söyledi.

Trump’a yakın diğer bir isim olan Donald Trump’ın güvenlik ve istihbarat başdanışmanı emekli korgeneral Michael Flynn, FETÖ lideri Fetullah Gülen Hakkında bir yazı kaleme alarak “Arka bahçemiz Pensilvanya’ya rahatça yerleşmiş olan bu maskeli terör ve istikrarsızlık kaynağı tarafından Washington’ın gözü boyanırken NATO müttefikimiz Türkiye’ye engel olmak mantıksızdır. Türkiye’nin bakış açısıyla Washington, Türkiye’nin Usame bin Ladin’ine sığınak oluyor. 11 Eylül’den sonra Usame bin Ladin’in Türkiye’de güzel bir köyde yaşadığını ve aynı anda da Türk vergi mükelleflerinin vergileriyle fonlanan 160 okulu işlettiğini öğrenseydik ne yapardık?” dedi.aglama-jpg3

Donald Trump kazandığı zafer ile birlikte uslübünü değiştirerek  “Tüm Amerikanın Başkanı Olacağız. Bütün Uluslarla İyi Geçineceğiz” açıklamaları yaptı ve bugün itibari ile Müslümanlarla ilgili yaptığı olumsuz açıklamaları internet  sitesinden kaldırdı.aglama-jpg4

MEZOPOTOMYA’NIN SON ÇEYREK ASIRLIK KRONOLOJİSİ

 

 

 

süleyman pekinMezopotomya tabiri antik Yunanca’dan günümüze dek gelen binlerce yıllık kadim bir terim. Rize Güneysu’nun da eski adı olan Potomya; nehirlik / suluk yer, Mezo; iki, Mezo-potomya ise İki-nehir / Çifte-su manasında. Malûm; Fırat (Euphrates) ve Dicle (Tigris) nehirleri..

Su, hayat demek.. Sümerlerden Suriye, Irak ve Türkiye’ye değin 6 bin yıldır bu böyle.. Buna bir de son 2 asrın en önemli enerji kaynağı petrol de eklenince göz gözü görüyor. Ormanın kralı aslan için zebra, antilop, ceylan ne anlam ifade ediyorsa gezegenin reisi Amerika için de petrol, doğalgaz, su o anlamdadır.

Kameralarımızı sadece şu son 25 yıla çevirirsek bugün Musul’da ve Rakka’da ne olduğunu anlayabilir; kısa ve orta vadede de Irak, Suriye ve Türkiye’de ne olacağının ipuçlarını yakalayabiliriz. İran & Irak horoz dövüşü ve Kuveyt’e racon (üürü üüü) sonrasındayız:

  • 1991 – Kral Aslan’ın / Reis Amerika’nın Irak’a birinci çöküşü (Aslan’ın avdaşları /

Amerika’nın çorbacıları: Kuveyt Emiri, Suudî Arabistan Kralı, İngiltere Başbakanı, Kanada Başbakanı, Fransa Cumhurbaşkanı, Mısır ve Suriye Devlet Başkanları, İtalya ve Çekoslavakya Başbakanları.. artı işbirlikçiler; Fas, Umman, Pakistan, Katar, Bengladeş, Avustralya, Hollanda, Nijer, İsveç, Arjantin, Senegal, İspanya, Bahreyn, Belçika, Güney Kore, Polonya, Norveç, Yunanistan, Danimarka, Yeni Zelanda, Macaristan)

Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 1 koyup 3 almak istedi; Başbakan Yıldırım Akbulut ve Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay ile Dışişleri ve Millî Savunma Bakanları izin vermedi. 1,5 milyon mülteciyi ve Çekiç Güç belasını çekmek zorunda kaldık.

  • 1998 – Çöl Tilkisi Operasyonu (Aslan’a av eğlencesi / Irak’a yarım çöküş, Yancı; İngiltere)
  • 1999 – Irak Şiî Ayaklanması (Ara nağme / Av antrenmanı)
  • 2003 – Kral Aslan’ın / Reis Amerika’nın Irak’a ikinci çöküşü (Avdaşları / Çorbacılar:

İngiltere Başbakanı, Avustralya ve Polonya Başbakanları.. artı yerli işbirlikçiler; Ahmed Çelebi, Mesut Barzanî, Celal Talabanî, Iyad Allavî, Mukteda Sadr)

Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve TBMM karşıt, Başbakan Abdullah Gül yandaş, Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı ise nötr kaldılar. Sonuçta; 1 koyan Barzanî ile Talabanî’ye Kuzey Irak’ta 2 Kürt kantonu kuruldu. 1 Şiî Araplara, buçuk da Sünnî Araplara..

  • 2004 – Kamışlı Kürt İsyanı (Ara nağme / Av antrenmanı)
  • 2011 – Kral Aslan’ın gözünü kestirdiği Kuzu’yu “Suyumu bulandırıyorsun” diyerek

ormandaki diğer avdaşlara parçalatma isteği / Reis Amerika’nın Suriye avlağını Irak avlağıyla parça parça birleştirerek Mezopotomya’ya çöküşü (IŞİD av köpeği)

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Dışişleri Bakanı yandaş; Rusya, İran ve Lübnan Hizbullahı karşıt; Suudî Arabistan, Fransa, Katar, İngiltere, Fransa, Kanada, Almanya, Avustralya yandaş, artı; ÖSO, PYD, YPG, PKK, El-Nusra, Ensar’ed-din, Ahrar, Çeçenler, Türkmenler, İslamî Cephe, Güney Cephe..

Neticede; Kuzey Irak’tan sonra Kuzey Suriye’de de 3 Kürt kantonu kuruldu.

  • 2014 – Kobani için PKK / HDP Ayaklanması (Ara nağme / Av antrenmanı)
  • 2015 – Hendekli Özyönetim Ayaklanması (Son nağme / Son antrenman)
  • 2016 – Fırat Kalkanı Harekâtı (Güvenlik akordu / Maç öncesi ısınma)
  • 2016 – Musul Operasyonu (Aslan’ın av köpeğini kıstırması / Amerika’nın avlağı yeni

avdaşa kiralaması)

Musul’da işimiz var mı veya Koalisyon’a katılalım mı?

Cevabı, 2017; “Burası Mezopotamya, burada kavga tarihle yaşıt.”

CHP’li Arslan; LOZAN’I DEĞİL, SEVR’İ YUTTURMAYA KALKIYOR

kazim-arslanSınırötesi harekatlar için gündem değiştirmeye çabalayan, kendi milletinin tarihini ve değerlerini ucuz gündemlere malzeme etmeye kalkanlar devleti yönettiğini sanıyor, üzülüyorum. Şimdiye kadar geçmişini inkar eden ve yok sayan bir yönetici görmediğimi belirtmek isterim.

Bugün, temsil ettiği makamın ve milletin değerlerine, onurlu tarihimize karşı çıkan bir Cumhurbaşkanı vardır. Cumhurbaşkanı, Lozan Anlaşması görüşmesi sırasında yapılan tartışmalar sonucu “Şimdi verdiklerimizi zaman içinde birer birer geri alacağız diyen yabancı ülkelerin söylediklerini hiç duymamış mı? Yoksa bu sözleri duymak mı istemiyor?

AKP’nin 14 yıldır imza attığı anlaşmalara bakın, toplamında Sevr’i görürsünüz. Bugün, maceracı dış politikanın açtığı yarayla yüzleşemeyenler, Lozan’ı diline doladı, halbuki Sevr’e varacak bir teslimiyet içindeler. Aslında yaptıkları tüm anlaşmalar ve karşı çıkışlar gizli ajandalarını ortaya çıkarıyor.

Tarihi gerçekleri bugünün kısır gündemleri için eğip bükmeye kalkan, 2 ay önce devletin tapusu ve Cumhuriyetin kurucu belgesi, bağımsızlığımızın simgesi olarak saydığı anlaşmayı bugün yok sayan bir devlet adamı ülkemizde birliği nasıl sağlayabilir?

Lozan’a laf etmeye cüret eden maceracılar;
14 yılda ülkenin bütün düzenini ve hatta kimyasını bozmadılar mı? Daha kısa süre önce 96 yıllık millet iradesini 20 milyon Dolar’a İsrail’e satmaya kalkmadı mı, 16 Türk Adasını Yunanistan’a bırakmadı mı? Ege adalarına yerleşen Yunanlılara karşıdan bakmadılar mı ?

Komşularla ilişkiyi sıfırlayan, sınır güvenliğimizi yok eden, Süleyman Şah Türbesi’nde toprağını yitiren, Habur’dan davul zurnayla terörist karşılayıp IŞİD’linin Ankara’ya kadar gelmesini durduramayan, canlı bombaların patlamasını önleyemeyen çılgınlar mı bize Lozan’ı anlatacak?

Yurtta barışı yok eden, dışişlerini parti koridoruna çeviren, komşularımızla ilişkilerimizi bitirenler, devletin bütün birikimini heba edenler mi Lozan hakkında konuşacak?

Rusya’ya teslimiyet altında evet diyen, dün parladığına bugün sönen, kendi öngörüsüzlüklerini, stratejik hatalarını ‘dış politika’ diye yutturanlar mı bize Lozan’dan bahsedecek?

Dünyanın saygı duyduğu Lozan’ı imzalayan atalar 93 yıl önce Sevr’i yırtıp atarken, bugün Avrupa’nın mülteci deposu olmamıza yol açan Geri Kabul anlaşmasını teslimiyet içinde imzalayanlar mı bize dış politikadan bahsedecek? Ülkemizde sorun çözmek için değil, kendisi sorun haline gelen bir iktidarın kurucusu mu Lozan’ı sorgulayacak? Tek başına iktidar olmasına rağmen,yönetim becerisini kaybetmiş,ülkemizi 81 ilde OHAL ile idare edenler mi Lozan’ı eleştirecek?

Dünya Meclislerinde “soykırım” kararları AKP döneminde katlanırken susan, soykırım kararı alan Almanya’ya İncirlik’te üs verenler mi bize onurlu dış politikadan bahsedecek, üzülürüm!

İsrail’e kükreyip ertesi haftası Malatya-Kürecik’e radar kurulmasına ses çıkarmayan, Kıbrıs Davası’nı dünya gündemine taşıyamayanlar mı Lozan’a laf edecek, hayret ederim.

Komşu rejimleri değiştirmek için terör örgütlerine destek verdiği açığa çıkan, 2 ay önce kutladığı Lozan hakkında bugün saçmalayanlar mı devleti temsil edecek?

Darbeci Sisi’ye esip gürleyen, sonra zılgıtı yiyince arayı ısıtma mesaisi güden, önce atıp tutup, sonra Mısır Büyükelçisi’ni yemeğe davet edenler mi bize kararlı dış politikadan bahsedecek?

Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarını yok olma noktasına getirenler mi Lozan’ı eleştirecek? Artık bu tür tartışmalardan uzak durmamız, yurtta barışı, dünyada barışı sağlayacak politikaları öne çıkarmamız gerekiyor. 14 yılda yaptığınız hatalar için, Allah’ım ve Milletim beni affetsin diyerek, kendinizi affettirdiğinizi mi sanıyorsunuz?

Erdoğan’ın bu gündem değiştirme hamlesi, Suriye ve Irak’ta işlerin iyi gitmediğinin de itirafıdır. Erdoğan maceracı dış politikanın faturasını şimdi yayılmacı bir anlayışla Mehmetçiğimize ödetmenin hesabındadır. Ülkemiz hiçbir sınırötesi harekatla tek bir şehit haberine daha tahammül edecek halde değildir

Doç. Dr. Meryem Gürbüz; “Ortaçağ’da siyasetin dili şiddettir” Moğol zulmünün Batı’ya olan Türkmen göçünün hızlandırarak Anadolu’nun Türk vatanı olmasında büyük rol oynadı

   

 

Kocaeli’nin önemli düşünce kuruluşlarından Selçuklu Düşünce Kulübü’nün mart ayı toplantısında korku ve şiddet siyaseti tartışıldı. Kocaeli Üniversitesi öğretim görevlilerinden Doç. Dr. Meryem Gürbüz’ün “Moğollar ve Cengiz Han Örneğinde Siyasal Şiddet” konulu konferansı büyük ilgi gördü.s1

Türk Eğitim Sen Konferans Salonundaki toplantıya Kocaeli Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen Başkanı Yaşar Şanlı, Aydınlar Ocağı Başkanı Av. Ruhittin Sönmez, Tuhafiyeciler ve Konfeksiyocular Odası Başkanı İsmail Çevikel, Yesevî Ocağı Eğitim, Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Engin Sönmez, Selçuklu Düşünce Kulübü eski Başkanı ve Kocaeli Barış Gazetesi yazarı Feyzullah Divli, Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı Kocaeli Şube Başkanı Suat Yüksel, Ülkücü İşçiler Derneği Başkanı Selçuk Pınar, Uluslararası Avrasya Eğitimciler Derneği İl Temsilcisi Recep Sarısakal, Türk Eğitim Gelişim Akademisi İl Temsilcisi Murat Pala, Türk Diyanet Vakıf Sen Fahri Başkanı Yrd. Doç. Ali Vasfi Kurt, Kocaeli Gazetesi yazarı Nihal Özgirgin, Selçuklu Düşünce Kulübü ve Türk Eğitim Sen yöneticileri ile KOÜ Tarih Bölümü öğrencileri katıldı.

Selçuklu Düşünce Kulübü Başkanı yazar-şair, tarihçi Süleyman Pekin açılış konuşmasında hem terör saldırılarında kaybettiğimiz insanlarımız için başsağlığı dilediklerini hem de gitgide şiddet ve korku sarmalına yönelen toplumumuz için durumu açıklayıcı bir konferans konusu belirlediklerini ifade etti. Ardından konuşan Doç. Meryem Gürbüz, Moğollar döneminde bölgedeki tüm toplumlarda devlet şiddetinin yasal sayıldığından bahsederek biraz da bunun bozkırın zor yaşam şartlarından kaynaklandığını aktardı.s2

Arap İslam tarihçilerinin “Deccal, Kâfir” olarak nitelediği Cengiz Han’ın Batılı kaynaklarca da benzer şekilde “Barbar, Kâfir” olarak anıldığını beyan eden Gürbüz, Moğolların o dönem itibariyle korkuyu siyasal hükümranlık aracı olarak ustaca kullandıklarına dikkat çekti. “Ortaçağ’da siyasetin dili şiddettir” diyen Meryem Gürbüz, Moğol zulmünün Batı’ya olan Türkmen göçünün hızlandırarak Anadolu’nun Türk vatanı olmasındaki dolaylı rolüne de temas etti.

Günümüzde başta IŞİD ve PKK gibi terör örgütlerinin de şiddet ve korkuyu toplumları etkileme ve belli bir algıya yönlendirme hususunda kullanılıp kullanılmadığının tartışıldığı soru – cevap kısmında ise gündemdeki terör faaliyetleri hakkında sosyolojik analizler yapıldı. 21’nci asırda 13’ncü yüzyıl taktikleriyle iş görüldüğü üzerinde duruldu. Selçuklu Düşünce Kulübü üyelerinin soru ve analizlerle katkı sunduğu program Doç. Meryem Gürbüz’ün yetkinliğini konuşturduğu güzel bir söyleşi oldu. Konferans, Selçuklu Düşünce Kulübü Başkanı Süleyman Pekin’in Doç. Dr. Meryem Gürbüz’e plaket ve kendi kitaplarından oluşan kitap seti takdimiyle sona erdi.s3

Verimli toplantı ikram faslı sonrası sendika terasındaki sohbetle uzun süre devam etti.

Kürtler, Kerkük’ü de hendeğe aldılar

IRAK Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Erşad Salihi, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin hendek kazarak Kerkük vilayetinde Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeleri IKBY bölgesinin içine dahil etme endişelerinin gerçekleştiğini söyledi. Hürriyet’e konuşan Salihi, “Kerkük’ü Irak’ın bütününden ayıran hendek kazma çalışması tamamlandı. Kazma işlemi yine Türkmenlerin yoğun olduğu Tuzhurmatu’yu da içine alacak şekilde Süleyman Beg bölgesine doğru devam ediyor” dedi. Salihi şunları söyledi:

‘KİMSEYE HABER VERMEDİLER’: “(IKBY Başkanı Mesut) Barzani yönetimiyle IŞİD’e karşı alınması gereken önlemleri her fırsatta konuştuk. Ancak bu görüşmelerimizin hiçbirinde hendek kazılması gündeme gelmedi. Irak’ın kuzeyinde yaşayan Türkmenlere, Araplara, Şiilere ve diğer hiçbir gruba haber vermeden hendek kazmaya başladıklarını gördük. IŞİD bahane edilerek hendek kazılan yerlere bakıldığında, bir Kürt bölgesi haritasının çizildiğini görüyoruz. Arapların, Şiilerin yoğun olduğu yerler dışarıda tutuluyor. Türkmenlere hiçbir şey sorulmadan, Türkmen nüfusun yoğun olduğu bazı bölgeler Kürt bölgesine dahil ediliyor, bazıları edilmiyor. Örneğin Şii Türkmenlerin yoğun olduğu Amirli’yi almıyorlar.

hendek‘TÜRKMENLER HASSAS’: Kerkük, Türkmenler için son derece hassas bir kenttir. Kerkük’ün etrafında hilal şeklinde hendekler kazılarak işlem tamamlandı. Bize göre Kerkük’ü Kürt bölgesine katma işlemini hayata geçirdiler. Hendek kazma işlemi Kerkük’ten sonra yine Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Tuzhurmatu’yu da içine alacak şekilde Süleyman Beg bölgesine doğru devam ediyor.

‘IRAK BÖLÜNDÜ DİYEBİLİRİZ’: Irak hükümetine durumu bildirdik. Kimse bu krize yanıt vermiyor. Hendeklerle Türkmen bölgelerinin yüzde 80’e yakını Kürt bölgesine dahil edildi. Suriye sırındaki Rabia’dan başlayıp, İran sınırındaki Hanakin’e kadar gidecek bu hendeklerle Irak’ın artık sahada fiilen bölündüğünü söyleyebiliriz.”

Bu iddialara ilişkin IKBY, IŞİD’le cephe hattını güçlendirdiklerini kabul ettiğini ancak siyasi amaç gütmediğini ileri sürmüştü.

PETROL ZENGİNİ

Kerkük, IŞİD’in Irak’ın kuzeyinde başlattığı harekât öncesinde merkezi Irak hükümetinin denetimindeydi. Ancak Irak ordusunun IŞİD saldırısı sonrası kuzeydeki kentlerden (Kürt peşmergelerinin baskısıyla) çekilmesinin ardından kent 12 Haziran 2014’te IKBY’nin askeri gücü Peşmerge’nin denetimine geçti. Şehri de IKBY’nin atadığı vali yönetiyor.

SALİHİ, ‘İBADİ TUTUMUNU  NETLEŞTİRMELİ’ DEMİŞTİ

ITC Başkanı Erşad Salihi, geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada Irak Başbakanı Haydar el İbadi’nin hendek konusundaki tutumunu netleştirmesini istemişti.

Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan Salihi, konuyu Irak parlamentosunda gündeme getireceğini söyleyerek, “Bunu Irak’ın bölünmesinin başlangıcı olarak görüyoruz. Sahada yeniden çizilmiş jeopolitik bir haritaya gerçeklik kazandırıyor” uyarısında bulunmuştu. Erşad Salihi, “Biz bu hendek kazma hamlesini şüpheli buluyoruz” diyerek hendeklerin batıda Rabia’dan başlayıp İran sınırına yakın Hanakin’e kadar uzandığını söylemişti.

 

Uğur ERGAN