Etiket arşivi: İşçi

Yargıtay kararı: İstifa eden işçi de yıllık izin ücretini alabilecek

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, kullanılmayan yıllık izinlerin ücrete dönüşmesiyle alakalı emsal nitelikteki karara imza attı.

Yüksek mahkeme, işçinin yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin sona ermiş olmasının zorunlu olduğuna hükmetti. Kararda, istifa eden işçinin de izin ücretini alabileceği belirtildi.

2. İş Mahkemesine başvuran bir işçi, iş akdinin haksız sebeple feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin ve ulusal bayram genel tatil alacaklarının davalıdan tahsilini talep etti.

Mahkeme, toplanan deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verdi. Karar, davalı avukatı tarafından temyiz edildi.

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, emsal nitelikte bir karara imza attı. Yargıtay, kararında 4857 sayılı İş Kanunu’nun 59. maddesinde iş sözleşmesinin herhangi bir sebeple sona ermesi halinde işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceğinin hükme bağlandığı hatırlatıldı.

 

 

Kararda, ”Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı sebebe dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır. Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir. Akdin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür” denildi.

Yargıtay kararından sonra işçi, yıllık izin ücretini tahsil edecek.

Türkiye’nin Merak Ettiği İşçi Sağlığına Kavuştu ve Taburcu Oldu

Kocaeli’nin İzmit ilçesi’nde meydana gelen feci kazada, çalıştığı inşaattan düşerek yaralanan Sinan Yıldız isimli işçi sağlığına kavuşarak taburcu oldu. Olay 21 Ağustos tarihinde çalıştığı inşaatın 3. Katından düşmüş, inşaat sahasında bulunan demir çubuğun sırtından girip başından çıkmıştı. Olay kısa sürede ülke çapında duyulmuş ve tek ses yürekle dualar edilmişti.

Ve o işçiden, Sinan Yıldız’dan merakla beklenen iyi haber gündüz saatlerinde, tedavi gördüğü SBÜ Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesinden geldi.IMG_1340

Eski sağlığına kavuşarak taburcu olan inşaat işçisi Sinan Yıldız, tedavisi  süresince  kendisine gösterilen ilgi ve özveri için Hastane Başhekimi Doç. Dr. Mustafa Güneş’ e makamında teşekkür ziyareti gerçekleştirdi.

Hastanede talihsiz kazanın olduğu tarihten bu yana tedavi gören Yıldız, “ Talihsiz kazayı yaşadığım günden beri, hastane çalışanları gece gündüz demeden, sağlığıma kavuşmam için üstün gayret gösterdiler. Allaha şükürler olsun çok iyiyim. Hastane Başhekimi  Doç. Dr. Mustafa Güneş’ e tüm çalışanlar nezdinde teşekkürlerimi ifade ediyorum” diye konuştu.

Sinan Yıldız’ın talihsiz kazanın yaşandığı gün korkunç bir vaziyette hastaneye getirildiğini kaydeden Başhekim Güneş “  Hastanemizde acilen ameliyata alınan hastamıza hızla müdahale edildi. Göğüs cerrahi, genel cerrahi, beyin cerrahi, göz, kulak burun boğaz uzmanları tarafından ameliyatları gerçekleştirilmişti. Başarılı tedavi sürecinin ardından kendisi  bugün taburcu edildi.  Bunda sonraki kontrol muayeneleri hastanemizde düzenli olarak devam edecek” diye konuştu.

İşçi va dı da biz mi çalıştırmadık?

 

 

yurdagül atun hanımefendi ÜstadımızKKTC Hükümeti ile TC Hükümeti arasında “İşgücü Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunmasına İlişkin (Onay) Yasa Tasarısı”nın oy çokluğuyla kabul edilmesi muhalefeti kızdırdı.

Onların gerekçesi özetle şu: “Kendi insanımız dururken, yabancı işçiye ne gerek var. Türkiyeliler gelecek, bizimkiler işsiz kalacak!”

Bu, en az “Türkiyeli yatırımcı gelip pastamızın payını düşürmesin” veya “Türkiye para gönderiyor ama bu para sağlıkta, eğitimde onun gönderdiği halka yarıyor, bize değil” sözleri kadar temelsiz gerekçeyi öne sürenler öyle sıradan vatandaş da değil. Kelli felli, okumuş kişiler. (Her bireyin ekonomiye olan katkısısın bilimsel bir gerçeklik olduğunu, pasta örneğinin doğru olmadığını, büyüme/kalkınma esnasında arz talep dengesi doğrultusunda yabancı ihtiyaca ihtiyaç doğduğunu biraz okuyunca öğrenmiş bulunmaktayız. Bknz Almanya.)

Türkiye’den işçi gelirse, buradakiler işsiz kalacak!

Haber sıkıntısı çektikçe, Lefkoşa Suriçindeki İş Bulma Merkezine giderim. Oradan hangi iş kollarına talep olduğunu, kaçının sonuçlandığını vs. öğrenir haber yaparım. Her seferinde çıkardığım sonuç şudur: Kıbrıslı Türkler, beden gücü gerektiren işlere başvuru yapmaz. Zaten oraya Kıbrıslı olmayan başvuramadığı için, Kıbrıs’taki işverenler oradan pek işçi mişçi bulamaz ancak -bildiğim kadarıyla- yurtdışından işçi getirmeden önce KKTC’de münhal açmak zorunda.

KKTC’de açılan büyük bir otelin Kıbrıslı yöneticisi dert yanmıştı, “Ben burada KKTC vatandaşı çalıştırmak isterim çünkü her yönden daha karlı olurum ama maalesef bulamıyorum. Gençler üniversite mezunu. ‘Ben garson olacaksam niye üniversite okudum’ diyor haklı olarak. Veya üstten başlamak istiyor. Bizim sektörümüzde deneyim çok önemli. Hiç iş deneyimi olmayan birini en üste koymamız mümkün değil. Dolayısıyla hizmet sektöründe çalıştıracak Kıbrıslı bulamıyoruz…” sözleriyle…

Türkiye’ye saldırmaya ve her ne gelirse gelsin reddetmeye kodlanmış kişilerin, turizm gibi lokomotif bir sektörü dahi “oteller KKTC’li işçi çalıştırmıyor” gerekçesiyle “faydasız” ilan ettiklerini gördü bu gözler.

Sadece oteller değil, tüm inşaat ve hizmet sektöründe de aynı durum geçerli. Evinize bir tadilat yaptıracaksanız dahi, “Türkiye’den üç işçi getirip 5 yıldızlı otelde iki ay barındırdığımızda daha ucuza gelecek” düşüncesine sokuyorlar sizi.

KKTC’nin en büyük işadamlarından biriyle yaptığım röportajın en mühim kısımlarından biridir bu konu. Şöyle demişti ünlü iş adamımız: “Evimiz büyük ve kalabalık. Çocuklara bakmak için, temizlik için, bahçe için, yemek için çalışana ihtiyacımız var. Ama biliyor musunuz ki biz asla Kıbrıslı birini bulamayız çalıştırmak için… Mecburen Türkiye’den veya üçüncü ülkelerden gelenleri alıyoruz işe. Maalesef Kıbrıs Türkü artık iş beğenmiyor. Güney’de her işi yapıyor ama kendi ülkesinde bunu yapmıyor.”

Yani kimse kusura bakmasın ama gerçek, Kıbrıslı Türklerin Güney Kıbrıs’ta, İngiltere’de yaptıkları işleri Kuzey’de yapmaktan imtina ettikleri… İş beğenmiyor. İşi beğense çalışma saatlerini beğenmiyor, onu kabul etse, tatil süresinde takılıp kalıyor.  “Üniversite mezunuyum” diyerek devlete kapağı atmak istiyor. Devlete kapağı atamazsa o zaman müdürlük istiyor. “Deneyimin ne” dediklerinde vereceği yanıtı olmayan üniversite mezununun “yurtdışına giderim ha!” tehdidi ise muhalefetin tepe tepe kullandığı “göç yasası” argümanına dönüşüyor. Ve Kıbrıslı bir hocamın söylediği, “Biz Kıbrıslılar müdür doğarık. Geriye müşavir ve bakanlık kalır” sözlerinin sağlaması yapılıyor bir anlamda.

Gelelim çıkan yasaya. Bu yasaya göre Türkiye’den KKTC’ye memur ithal edilmeyecek. Sadece ülkede ihtiyaç duyulan sektörlerdeki sıkıntı ortadan kaldırılmış olacak. Bu sektörlerin, tarım, turizm ve inşaat olduğunu yineleyelim. Yani kimsenin, kimsenin elinden iş aldığı yok. Zaten çalışmak isteyen Kıbrıslı olursa tercih sebebi.

Ön izin zorunluluğu ortadan kaldırılmıyor bu yasayla. Yine aynı prosedür işleyecek. Türkiye’den gelenler burada çalışma izniyle kalacak. Bu noktada işverenin işi de kolay değil.

Durum böyleyken ve biz “sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa” diye gerim gerim gerinirken, Türkiye’den gelecek beden işçilerini gündem konusu yapmak, art niyetten başka bir şey değil.

Son söz; Ercan Devlet Havalimanın yenilenmesi aşamasında, işverenin işçileri Türkiye’de getirmesini eleştirenler, inşaat sektöründe çalışacak onca Kıbrıslının nereden bulunacağını da bir söyleseler! Tamam, dışardan işçi gelmesin de kim yapsın bu işi? Var mı kendini emekçi addedip de emek vermeyi zul görenlerin bir formülü? Rahmetli Demirel’in sözleriyle; İşçi va(r)dı da biz mi çalıştırmadık?

YURDAGÜL ATUN

Hollandalılar ilk kez KUZU kurban edecekler…

DENK Partisi Lideri Tunahan Kuzu’un, ‘Doktorlar yabancı yaşlıların fişini çabuk çekiyorlar’ iddiası, her kesimden Hollandalı’yı küplere bindirdi

Son konuşması ile şimşekleri üzerine çeken Tunahan Kuzu, söyleşiyi yaptığı TV programında görülüyorkuzu

Haber-Yorum: İlhan KARAÇAY

Hollanda Sosyal Demokrat partilerinden İşçi Partisi (PvdA) milletvekili iken, Başbakan Yardımcısı ve Sosyal İşler Bakanı Asscher ile ters düştükleri için, fraksiyondan atılan Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk, hiç gecikmeden partiden ayrılmışlar ve kendi siyasi partilerini kurarak Meclis’te kendi gruplarını oluşturmuşlardı.

‘Yabancıların umudu’ olarak kurulan DENK Partisi’ni daha da güçlendirmek için, diğer yabancı kökenli siyasetçiler ile birleşmeyi amaçlayan Kuzu ve Öztürk, amaçlarına ulaşmışlardı.

Özellikle, Surinam asıllı Sylvana Simons’u partilerine ve aday listelerine ekledikten sonra bir hayli güçlenen DENK Partisi ile Simons’un yolları ayrılınca, partinin popülerliği az da olsa darbe yemişti.

DENK Partisi, 15 Martta yapılacak genel seçimlerde, gerek kendi ölçümlerinde ve gerekse partiye gönül verenlerin nazarında çok başarılı olacaktı.
 

Surinam asıllı Sylvana Simons’un katılmasıyla çok güçlenen ve ünlenen DENK Partisi, Simons’un ayrılmasından sonra az da olsa güç kaybetmiştikuzu1

 

Seçimlerde 4 veya 5 milletvekili çıkaracaklarına inanan partililer, Türkler’den başka Faslılar’dan ve hatta Hollandalılar’dan da oy alacaklarını ileri sürüyorlardı.

Seçim kampanyalarına daha ziyade, yabancı kökenlilerin haklarını savunma politikası sürdüren DENK Partisi, en çok da yabancı düşmanı Gerd Wilders ile karşı karşıya geliyordu.

DENK Partisi, seçimler yaklaştıkça popülaritesini yükseltirken, pek çok kesimde sempati kazanmaya da başlamıştı.
Taaa ki, önceki güne kadar…

Peki sonra ne mi oldu?
DENK Partisi lideri Tunahan Kuzu, partilerinin facebook adreslerinde yayınladıkları bir Livestream’da aynen şunları söyledi: ”Birkaç doktor ve sağlık uzmanlarından duyduğuma göre, doktorlar yabancı kökenli hastaların fişlerini daha çabuk çekiyorlar. Bu da dil bilmemekten kaynaklanıyor. Doktor hastaya birşey soruyor ve ‘Anladıysan gözünü kırp’ diyor. Buna yanıt alamayınca da fişini çektiriyor.”

İşte, ne olduysa bundan sonra oldu ve bu sözlerin medyada yayınlanmasından sonra, her kesimden Hollandalı’yı küplere bindirdi.
Televizyon programlarından ve gazete yorumlarında şiddetle eleştirilen Tunahan Kuzu, okur mektuplarından da nasibini aldı.

Ülkenin en büyük gazetesi ve aynı zamanda yabancılara sempati duymayan gazetesi De Telegraaf yazarı Rob Hoogland, cumartesi günkü köşe yazısında, Kuzu’ya Türkçe olarak Pislik ve eşek sözcüklerini kullandı ve Kuzu’yu Mr.Bean’ı canlandıran Rowan Atkinson’a benzetti.

Het Parool gazetesi yazarı Thedor Holman, ”Aaah , DENK’in Kuzu’su ah’ diye başladığı yorumunda şunları yazdı: ” Bazı doktorlardan duyduğuna göre, Hollandalı doktorlar yaşlı yabancıların fişlerini erken çekiyorlarmış. Demekki bu doktorlar kıyımcı beyaz tenli, popülist, rasist ve faşistlermiş. Daha başka olamaz. Demek ki bu doktorlar Wilders’in çağrısına ayak uyduruyorlar.”

Ülkenin çeşitli gazetelerindeki yorumlar bu şekilde devam ederken, okur mektuplarında da, ‘Fişi çekilmesi gereken biri varsa, o da DENK Partisi’dir” yorumları yapılıyor.

Anlayacağınız, deyim yerindeyse, Hollandalılar ilk defa bir kuzu kurban edecekler. Öyle ya, kurbanlık olarak genelde ya koyun kesilir ya da dana…
Ama bu gidiş gösteriyor ki, Hollandalılar bu defa kuzu kurban edecekler.

Son tepkilerden sonra Tunahan Kuzu’dan henüz bir açıklama gelmedi.
Bültenim yayınlanmadan önce bir yanıt gelirse, haber-yorumuma ekleyeceğim.
Ama 15 mart seçimlerinden önce de bu konudaki şahsi görüşümü genişçe yazacağım.

Altta haberin Hollandacasını bulacaksınız.

DENK: ‘Artsen trekken stekker er sneller uit bij allochtone ouderen’

DENK-lijsttrekker Kuzu vindt dat allochtone ouderen gediscrimineerd worden. Dat gaat heel ver, blijkt uit een livestream van de partij op Facebook. Artsen laten zieke allochtone ouderen eerder sterven, suggereert hij.

Kuzu zegt in een livestream, waarin hij vragen van kijkers beantwoordt (zie onderaan) dat de aanpak van islamofobie, discriminatie en racisme een van de grootste uitdagingen is waar Nederland voor staat. Hij komt met voorbeelden.

Zo noemt hij de discriminatie van schoolgaande jongeren, maar wat hem ‘echt verdriet doet’ is de medische behandeling van ouderen. “Ik heb van een aantal artsen, medisch specialisten gehoord dat ze signalen krijgen en zelf hebben meegemaakt dat bij ouderen die een allochtone achtergrond hebben de stekker er eerder wordt uitgehaald dan bij autochtone ouderen.”

Taalachterstand

Volgens de DENK-leider heeft dat vooral te maken met een taalachterstand. “Dan vraagt een arts: knipper met je ogen. En als dat dan niet gebeurt, zegt de arts: het heeft geen zin, trek de stekker er maar uit.” Bij Turkse artsen zouden de opdrachten beter worden uitgevoerd.

Kuzu noemt het onbegrijpelijk dat dit anno 2017 in Nederland gebeurt. “Wij gaan hier echt werk van maken.” Zo zouden er meer tolken ingezet moeten worden. De DENK-leider gaat er  de minister over bevragen, zegt hij in het filmpje (na ruim 10 minuten).

‘Herkennen dit niet’

Artsenfederatie KNMG herkent de bewering van DENK-leider zeker niet.  “De suggestie van DENK-lijsttrekker Kuzu, dat artsen zieke allochtone ouderen eerder zouden laten overlijden, past duidelijk in de verkiezingscampagne. De gedane bewering herkennen wij zeker niet.”

*****

 

İngiltere’deki Irkçı Saldırıya Üstün’den Tepki

 

 

ayhan sefer üstün sakarya akGenel Merkez Disiplin Kurulu Üyesi ve Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün, İngiltere’de İşçi Partisi Milletvekili Jo Cox’un, Thomas Mair tarafından öldürülmesine tepki göstererek, “Bu ırkçılar önlerine çıkan tüm engelleri, kişileri yok etmeye hazır ve çok tehlikeliler” dedi

Ayhan Sefer Üstün, İngiltere’de İşçi Partisi Milletvekili Jo Cox’un, Thomas Mair tarafından öldürülmesine tepki gösterdi. Üstün,  “Bu ırkçılar önlerine çıkan tüm engelleri, kişileri yok etmeye hazır ve çok tehlikeliler. Tedbir alınmazsa, İngiltere’de yaşayan Hintliye, Pakistanlıya, Kuzey Afrikalıya karşı saldırılar artabilir.” Diye konuştu.

Avrupa’nın iyi yüzü

Üstün, “Cox’u öldüren ırkçı Mair gibi kişilerin sadece İngiltere’de değil, Almanya’da ve İsviçre’de de bulunuyor. Almanya’da 8 Türk’ün öldürülmesiyle ilgili davanın sürdürüyor ve hala sonuç alınamadı. Cox’un İngiltere’de insan hakları mücadelesi veren, mazlumların yanında ve Avrupa’nın iyi yüzüdür” ifadelerini kullandı.

İngiltere ve ailesine başsağlığı

Cox’un öldürülmesi dünyada ve Türkiye’de şok etkisi yaratmadı, bunu şaşkınlıkla karşıladıklarını belirten Üstün, “Avrupa’da sağcı, ırkçı fikirler çok fazla yükseldiği için buna tepki bile gösteremediler. Avrupa’da siyasi ırkçılık yükseldi ve taban buldu. Siyasetçiler onları küstürmekten korkuyor olabilirler ya da kendilerinin de artık böyle bir saldırıya maruz kalabileceklerini düşündükleri için tepkilerini yüksek sesle dile getirmemiş olabilirler. Türkiye de kendisi ile aynı kulvarda mücadele eden milletvekilinin öldürülmesine gereken tepkiyi göstermedi. Çuvaldızı kendimize de batırmalıyız. Bu öldürülmenin televizyonlarda, gazetelerde çokça yer bulması gerekirdi ama bu maalesef olmadı. Ben, Cox’un ırkçı bir saldırı sonucu öldürülmesini şiddetle kınıyorum, İngiltere’ye ve ailesine başsağlığı diliyorum” diye konuştu.

 ingiltere.jpg1Korkudan tepkiler ortaya konulamadı

Ayhan Sefer Üstün, Avrupa’da ırkçılığın siyaseten yükselmesinin bu cinayete tepkileri engellediğini, belki korkudan bu tepkilerin ortaya konulamadığını belirterek, “Tek Avrupa yok, Avrupa’da Cox gibi, insancıl, barışçıl, insan haklarına saygılı, Avrupa değerlerini hala savunan bir kesim var. Türkiye, Avrupa’nın bu kesimiyle diyaloglarını sürdürmeli. Bizim Avrupa’dan uzaklaşmamız her iki tarafın da faydasına değil. Avrupa’nın da Türkiye’nin de lehine olan, Türkiye’nin, Avrupa’da demokrasi, insan hakları ve özgürlükleri savunanlarla iş birliğini sıklaştırmasıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

 

 

Özel Sözleşmeli Personele HAYIR – Kadrolu İşçiliğe EVET diyoruz

Güvenlik ve Savunma İşçileri Sendikası Çanakkale İl Temsilcisi Ercan Yaman, tüm taşeron isçiler Hayal Kırıklığı Yaşıyor.

Türk-İş Konfederasyonuna bağlı Güvenlik ve Savunma İşçileri Sendikası Çanakkale İl Temsilciliği görevini yürüten Ercan Yaman, Başbakanın Kamuda çalışan tüm taşeron isçilere kadro açıklamasından sonra üyeler ve sendika adına yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
taşarön.jpg11
Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kamu’da taşeron işçilerin bir kişi bile dışarıda kalmayacak kadroya alıyoruz açıklamasıyla kamuda çalışan işçilerde büyük bir coşku yaratmıştır,ancak Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın açıklaması ile de büyük hüsran olmuştur.

Güvenlik-İş Sendikası olarak taşeron işçilerine kadro verilmesi amacıyla hazırlanacak olan yasa tasarısının Maliye Bakanlığınca yapılan açıklamalar nezdinde, gerçekleştirilmeye çalışılanın aslında ‘Taşeron İşçilere Kadro Yerine Hak Gaspı’ olduğu ortadadır.

Maliye Bakanlığınca yapılan açıklamalarla birlikte ortaya çıkan ayrıntılar bizlerde farklı algılar neden olmaktadır.

Getirilmeye çalışılan yasa tasarısı ile birlikte, geriye dönük hakların ve kıdem tazminatının yok edilmeye çalışıldığı da ortadadır.

‘Taşeron İşçiler Haklarından feragat Edecektir’ düşüncesi bile başlı başına düşünülen yasa tasarısının ortaya çıkardığı bir hayal kırıklığıdır.Neticesinde 3 yıllık imzalanması düşünülen sözleşme ile Özel Sözleşmeli Personel statüsünde iş güvencesinden yoksun bir biçimde kamuda çalıştırılmak istenen taşeron işçiler ‘Sözleşme Değil Kadro’ istemektedirler.

Özel Sözleşmeli Personele HAYIR-Kadrolu İşçiliğe EVET diyoruzÇalışma hayatını ilgilendiren ve taşeron belası gibi bir sorunu çözmeye çalışan Hükümet yetkilileri böyle önemli bir konuyu taraflara sormadan, ortak akıla başvurmadan ben yaptım olacak anlayışı ise Sayın Başbakanın sivil toplum kuruluşları ve Sendikalar ile ilgili yaptığı açıklamaların tam tersidir,hani bizlere sorulmadan,uzlaşılmadan çalışma hayatında kararlar verilmeyecekti,bizlerin kaderi Maliye Bakanlığında bir takım bürokratların masa başında aldığı kararlara mı kalacak,ülkemizde Çalışma Bakanlığı denilen kurum ne işe yarar. Çalışma Bakanını ilgilendiren bir konu da olmasına rağmen hiçbir açıklama yapılmazken,ülkemizin çalışma hayatının geldiği nokta ortadadır.

Bizler özel güvenlik görevlileriyiz; bizler zaten bir statüye sahibiz, 5188 sayılı Özel Güvenlik Görevlileri Kanununa tabiyiz ve 4857 sayılı iş kanununa göre işçiyiz.

‘’Özel Güvenlik Görevlileri işçidir ve işçi kalacaktır’’

Dolayısıyla düzenlenecek ve çalışma hayatında kaosa neden olacak bu statüyü asla ama asla kabul etmiyoruz. Özel sözleşmeli personel statüsüne geçmek isteyen taşeron işçilerine sınav şartının getirilmesi ise tam bir muammadır, sınavı kazanamayan taşeron işçiler açıkça işsiz kalacaktır, bu nasıl güvencedir.

Taşeron tasarısının bu haliyle meclis de görüşülmesi sağlıklı değildir. Taşeron işçilere kadro veriliyor aldatmacası ile birlikte düzenlemenin yasalaşması halinde yaşanılacak durumun mevcut düzenden daha kötü bir halde olacağı ortadadır.

‘Kadrolu Çalışma Hayal Olacaktır’

Düzenlemenin yasalaşması halinde unutulmamalıdır ki ‘Taşeron Tasarısının Sendikaları Bitirecek’ bir işlevi de bulunmaktadır, Bizler Türk-İş konfederasyonuna bağlı Güvenlik ve Savunma İşçileri Sendikası olarak gerekiyorsa ‘Taşeron Tasarısına Karşı Meydanlara İnerek’ hakkımızı arayacağız.

Bu düzenlemenin bizi mevcut halimizden daha geriye götüreceğinin bir kez daha altını çiziyorum.

Taşeron işçilerin hakkı ‘Kadrolu İşçi’ olmaktır. Hakkımız olanı alana kadar, bu zamana kadar olduğu gibi özel güvenlik işçileri ve üyelerimiz için bundan sonra da her türlü mücadeleyi vereceğiz.

Güvenlik-İş Sendikası Olarak işçiler emekçiler için yanlış yapılan düzenlemelere tasarılara EVET diyemeyiz. Açıklamasında bulundu.

İŞÇİLERE ÇİFTE BAYRAM

Büyükşehir Belediyesi, işçilere jest yaptı, ikramiyelerini bayram öncesi yatırdı

kayseri logo

 

Büyükşehir Belediyesi’nde görev yapan işçiler, Kurban Bayramı öncesi ikramiye sevinci yaşadı. Belediyede çalışan 550 işçinin toplam 383 bin TL tutan 13 yevmiyelik ikramiyeleri ödendi.

 

Belediye işçilerine yıl boyunca 4 dilim halinde toplam 52 yevmiye olarak ödenen ikramiyelerin, 2015 yılına ait 13 yevmiye tutarındaki üçüncü dilimi hesaplarına yatırıldı.

 

Bütün sosyal haklarını günü gününe aldıklarını ifade eden işçiler, Kurban Bayramı öncesinde ikramiye sevincini de yaşadıklarını ifade ederek, “Başkanımıza teşekkür ediyoruz. Şimdiye kadar bütün sosyal haklarımızı, ikramiyelerimizi hep günü gününe aldık. Bu seferde öyle oldu ve Kurban Bayramı öncesinde ikramiyelerimizi yatırarak yüzümüzü güldürdü. Kendisine teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

 

SASKİ: ‘Soruşturma Başlatıldı’

saskiTaraklı’da İller Bankası kontrolünde Nurhak İnşaat tarafından sürdürülen altyapı çalışamaları esnasında iş kazası yaşanmıştır. Eski garajlar mevkiinde meydana gelen kaza sonucunda iki işçi göçük altında kalmıştır. Enkaz altından çıkarılan işçilere gerekli müdahaleler yapıldıktan sonra durumu iyi olan işçi kontrol amaçlı Pamukova Devlet Hastanesine, durumu ağır olan işçi ise SEAH’a sevk edilmiştir. Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi meydana gelen kaza ile ilgili gerekli soruşturmaları başlatmıştır. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Amasra Belediyesi Çalışanlarından Eylem

102Amasra Belediyesi’nde Taşeron olarak   çalışan işçiler eylem yaptılar.Saat 11.30’da Atatürk Heykeli önünde toplanan işçiler Ortalama 12-15  aydır maaşlarını alamadıklarını söyliyen işçilere Bartın ve Amasra Birleşik haziran hareketi,sivil toplum örgütleri  temsilcileri ve vatandaşlar destek verdi.İşçiler

İşçiyiz haklıyız kanacağız.

Baskılar bizi yıldıramaz.

Birleşe birleşe kazanacağız.

Susma sustukça sıra sana gelecek.

İnsanlık onuru haksızlığı yenecek.

Taşeron kölesi olmayacağız.

İşçiler boyun eğmiyor mücadele ediyor

sloganlarıyla atarak tepkilerini dile getirdiler.İşçiler adına basın açıklamasını yapan Pınar YILDIRIM;

“Bizler Amasra Belediyesi bünyesinde çalışan taşeron işçiler olarak bugün burada ezilerek çalıştırılmaya, taşeronlaşmaya, işsizliğe, yoksulluğa, sendikal hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına ve emek hırsızlığına karşı insan onuruna yaraşır bir iş hakkını savunmak için toplandık.  Amasramıza daha iyi bir hizmet getirebilmek için bugüne kadar çalıştığımız taşeron şirketlerden ortalama 12 ay alacak maaşımız bulunmaktadır. Ödenmeyen maaşlarımız bizi her geçen gün daha çok mağdur etmekte,  geçimimizi sağlamak için yüklendiğimiz kredi kartları ve ek hesaplar yüzünden kapımıza gelen icralarla boğuşmaktayız.  15 ay alacak maaşı olduğu halde belediyeden faiziyle birlikte su parası ödenmesi için kapısına tebligat gelen, hasta olan annesinin tedavi masraflarını ödeyemeyen, okula giden çocuğunun cebine harçlık koyamayan arkadaşlarımız var.  Bizler bugüne kadar maaşlarımız ödenir umuduyla sabrettik ve bekledik. Ancak her geçen gün bizim aleyhimize işlemekte esnafa olan borçlarımız ve sıkıntılarımız giderek büyümektedir.  Bu konuda çalıştığımız taşeron şirketlerden ve belediye başkanımızdan maaşlarımızın ödenmesiyle ilgili biran önce kalıcı bir çözüm üretilmesini talep ediyoruz. İşçinin alın teri kurumadan hakkını almasını istiyoruz. Amasra halkını toplumsal barışı bozan bu soruna karşı birleşmeye çağırıyoruz. Alacak maaşlarımızın tamamı ödenene kadar durmayacağız. Taşeronlaşmayla beraber yaratılmaya çalışılan örgütsüz, sendikasız, güvencesiz bu köle düzeni çalışma koşullarını kabul etmeyeceğiz. Cuma günü saat 5’te sesimizi tekrar duyurmak ve unutulmamak için belediye önünde buluşacağız. Sizleri de haklı mücadelemizde bize destek olmanız için Cuma günü yapacağımız eyleme davet ediyoruz. Amasra halkını ülkeye, emekçiye, demokrasiye, barışa, çevremize ve geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz.”

şeklinde açıklama yaptı.Belediyede eskiden taşeron olarak çalışan bir kişide yaşadığı sıkıntıları anlatan bir konuşma yaptı.

Ayrıca Amasra Birleşik haziran hareketi adına ‘da Berkay DAL basın açıklaması yaptı.DAL konuşmasında;

99“16-17 ay maaş alamayan işçiler işten çıkarılır sigortadan da olurum kaygısıyla  ses çıkaramıyor yani ölüm gösterilip sıtmaya razı ediliyor.

Parası olmadığı için çocuğuna harçlık veremeyen, anasını, babasını, eşini, çocuğunu hastaneye götüremeyen, borcu çok olduğu için lokantadan çıkarılan, minibüsten indirilen, eşi evini terk eden insanlar her gün sokakta yanımızda

Amasra halkını ülkeye, emekçiye, demokrasiye, barışa, çevremize ve geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyoruz. Amasra Birleşik Haziran Hareketi çatısı altında bize rağmen uygulanan politikalara geçit vermeyeceğiz. Sokak sokak mahalle mahalle esnafı işçisi işsizi emeklisi memuru taşeronu ev kadını yani toplumu oluşturan tüm katmanları sadece oy vermek için değil geleceğe birlikte sahip çıkmak için dayanışmaya, mücadeleye çağırıyoruz.”

dedi.

Eylemcilerden  bazıları basın açıklamasından sonra  Kızılay’ın kan bağışı çadırına giderek kan verdiler.Eylemciler arkadaşları kan verirken KültürPark’ta sloganlar attılar.Daha sonra grup sessizce dağılarak basın açıklamasına son verdi.30

Büyükşehir’de Toplu Sözleşme Sevinci

 

imza

Denizli Büyükşehir Belediyesi ve DESKİ ile Hak-İş Konfederasyonu ve Hizmet-İş Sendikası arasında toplu iş sözleşmesi imzalandı. Denizli Büyükşehir Belediyesi Yemekhanesi’nde düzenlenen toplu iş sözleşmesi imza törenine, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Hak-İş Konfederasyonu ve Hizmet-İş Sendikası Genel Başkanı Mahmut Arslan, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mustafa Ünal, DESKİ Genel Müdürü Mahmud Güngör, sendika temsilcileri ve çok sayıda belediye çalışanı işçi katıldı. Genel Başkan Arslan, burada yaptığı konuşmada, uzun ve yorucu bir toplu sözleşme maratonun da uzlaşmayla bitmiş olmasının önemli olduğunu söyledi. Arslan, “Denizli gerçekten Türkiye’nin gelişmişlik sıralamasında önde gelen şehirlerden birisi. Denizli ihracat potansiyeli ile şehircilik alt yapısı ile çağdaş kent olma konusundaki son yıllarda yapılan hizmetleriyle hakikaten bölgenin yıldızı bir şehir” dedi. Üzerinde uzun uzun müzakere ettikleri toplu sözleşmenin imzasını atacaklarını ifade eden Arslan, “Toplu iş sözleşmemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum, hep beraber sağlık, sıhhat, huzur içerisinde, ağız tadıyla yaşayacağımız bir dönemin başlangıcı olsun” diye konuştu.

“Önce benim işçi kardeşlerim ücretini alacak”

Büyükşehir Belediye Başkanı Zolan ise, çalışanların emeğini verme konusunda kafalarında soru işareti bırakmama adına tüm imkanları her zaman seferber ettiklerini ifade ederek, “Göreve geldiğimiz günden bugüne kadar, hiçbir işçi kardeşimizin ücretini bir gün gecikmesine razı olmadık. Dedik ki, ‘Denizimiz için, insanımızın rahatı huzuru için her türlü riski göze alarak, soğukta sıcakta belediyemizin ismini taşıyan kıyafetleriyle hizmet eden kardeşlerimizin hakları ve ödenmesi gereken ücretleri birinci sıradadır.’ Önce benim işçi kardeşlerim ücretini alacak çünkü ona göre hesabını yapacak ve kafasında kaygı olmayacak” dedi. Çalışanların haklarını teri kurumadan verme konusunda, 11 yıldır aynı inançla, düşünceyle hareket ettiklerine işaret eden Başkan Zolan, “Bütçe imkanımız geliştikçe biz de bu imkanı artırma konusunda  gayret göstereceğiz. Biz sonuçta herkes huzurlu olsun birbiriyle kucaklaşsın istiyoruz” diye konuştu.

imza2

Sosyal haklar korunacak

İlk yıl için toplamda yüzde 10,14 artış yapmayla ilgili karar aldıklarını ifade eden Başkan Zolan, “İkinci yıl yüzde 7,8 ve üçüncü yıl ise yüzde 7,5 kararı aldık. Eğer ikinci ve üçüncü yıl enflasyon altında kalırsa o fark belediyemizce ödenecek. Biz sizin eksiye gitmesini değil artıya gitmesini istiyoruz. Üç yıl artı devam etsin kararıyla aldık. Sosyal haklarda herhangi bir geriye gidiş yok. İkramiyeler ve diğer haklarda eksilme yok” dedi. Başkan Zolan, şöyle konuştu: “Biz elimizden geleni yaptık Allah hayırlı etsin. Üç yıl önce de yine şartlarımızı zorlayarak bir noktaya geldik. İnşallah hayırlı olacak. Yeter ki huzurumuz, iş barışımız yerinde olsun. Milletimize gece-gündüz hizmet edelim. Milletimizin ihtiyaçlarını, taleplerini birlikte karşılayacağız. Sizler benim yol  arkadaşlarımsınız. Denizlimize beraber hizmetkar olacağız.” Konuşmaların ardından Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, Hak-İş Konfederasyonu ve Hizmet İş Sendikası Genel Başkanı Mahmut Arslan ve DESKİ Genel Müdürü Güngör toplu iş sözleşmesini imzaladı.imza3