Denizli Büyükşehir Belediyesi, Buldan ve Güney ilçelerinde de vahşi depolamaya son vereceği Buldan Katı Atık Aktarma İstasyonu’nun inşasına kısa sıra önce başladı. Proje ile 2 ilçeden toplanan günlük 50 ton atığın çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileri ortadan kaldırılırken, ambalaj atıkları da ekonomiye geri kazandırılacak.

Acıpayam ve Serinhisar ilçelerinde vahşi depolamaya son veren Acıpayam Katı Atık Aktarma İstasyonu’nu tamamlayarak hizmete alan Denizli Büyükşehir Belediyesi, Buldan ve Güney ilçelerinde de vahşi depolamaya son verecek Buldan Katı Atık Aktarma İstasyonu’nun inşasına bir süre önce başladı. Denizli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Dairesi Başkanlığı tarafından yapımı devam eden tesiste Buldan ve Güney ilçelerinden toplanan günlük 50 ton evsel katı atığın nakil işlemi gerçekleştirilecek. Yaklaşık 7.000 metrekare büyüklüğündeki alanda inşa edilen aktarma istasyonu ile 2 ilçeden toplanan evsel katı atıklar küçük araçlardan büyük araçlara aktarılarak Denizli Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Depolama Tesisi’ne taşınacak.
Atıklar ekonomiye geri kazandırılacak
Projenin hayata geçirilmesi ile söz konusu ilçelerden tesise karışık olarak getirilecek evsel katı atıklar ve evsel nitelikli endüstriyel atıklar Denizli Büyükşehir Belediyesi Katı Atık Depolama Tesisi bünyesinde düzenli depolama suretiyle bertaraf edilecek. Burada atık piller geçici olarak depolanacak ve ambalaj atıkları ise ekonomiye geri kazandırılacak. Tesis ile katı atıkları vahşi depolayan Buldan ve Güney ilçelerinde oluşan insan ve çevre sağlığını tehdit eden riskler de ortadan kalkacak.
Çevreye duyarlı belediyecilik
Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, çevreye duyarlı belediyecilik anlayışına uygun çalışma yürütmeye devam ettiklerini söyledi. Büyükşehir Belediyesi olarak her zaman çevre hassasiyetine çok önem verdiklerini kaydeden Başkan Osman Zolan, gelecek nesillere yaşanabilir bir kent bırakmak adına çalışmalar sürdürüldüğünü belirterek, “Buldan ve Güney ilçelerimizde de vahşi depolamaya son veriyoruz. Vahşi depolamanın ekolojik çevreye olumsuz etkilerini en aza indirmeyi amaçlıyoruz. Yakın zamanda yapımı sona erecek Buldan Katı Atık Aktarma İstasyonumuz şimdiden Buldan, Güney ve Denizlimize hayırlı uğurlu olsun” diye konuştu.
TEMA Vakfı Edirne İl Temsilciliği, Çerkezköy ve Kapaklı’da planlanan termik santralin iptali ile ilgili açıklamalarda bulundu.
ÇOĞAL yaptığı açıklamada ‘’Tekirdağ’ın Çerkezköy ve Kapaklı ilçelerinin yakınında projelendirilen Çerkezköy Termik Santrali projesinin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci 4 Şubat 2019 itibariyle sonlandırıldı. Projenin çevresel etkilerinin değerlendirildiği ÇED süreci, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından iptal edildi. Böylece tüm Trakya’nın tarım alanlarını etkileyecek olan termik santralin kurulmasından vazgeçilerek yaklaşık 9 bin futbol sahası büyüklüğünde bir alan kurtarılmış oldu. Bölgede farkındalık çalışmaları yürüten ve çevre düzeni planında (ÇDP) yapılan değişikliğe pek çok kuruluşla birlikte dava açan TEMA Vakfı, bir açıklama yayımlayarak alınan kararın önemine dikkat çekti.’’ Dedi.
Türkiye’nin gıdasını üreten tarım alanlarını tehlikeye atıyordu
2018 yılı Mayıs ayında Kömür Üzer kampanyası kapsamında basın temsilcileri ve uzmanlarla bölgeyi ziyaret ederek termik santralin vereceği zararlara dikkat çektiklerini hatırlatan TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, “Bölge 2017 ve 2018’de Resmi Gazete’de yayımlanarak ilan edilen “Büyük ova koruma alanı” içinde yer alıyor. Yapılması planlanan termik santral Saray, Ergene, Edir, Yoncalı, Karacakılavuz, Muratlı ve Çorlu gibi Türkiye’nin gıdasını üreten Trakya’nın tüm tarım alanlarını ve ormanlarını tehlikeye atıyordu. TEMA Vakfı olarak başlattığımız “Kömür Üzer” ve “Kömür Etme” adlı kampanyalar ile kömürlü termik santrallerin ve kömür madenciliğinin tarım alanlarına verdiği zarara dikkat çekmek için Trakya ile birlikte yurt genelinde çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Bölgede çevre düzeni planında (ÇDP) yapılan değişikliği pek çok kuruluşla birlikte dava etmiştik. Ayrıca projenin izin işlemlerinin başlamasıyla beraber Çerkezköy ve Kapaklı’daki sivil toplum kuruluşları da harekete geçti. Bir yandan hukuki süreçler devam ederken, bir yandan da termik santral ve kömür madenciliği projesinin çevre ve insan sağlığı üzerinde neden olacağı olumsuz etkiler konusunda kamuoyu oluşturuldu. Özellikle termik santralin projelendirildiği Pınarca köyündeki kadınların itirazları kamuoyunda önemli bir yer tuttu. Bölge halkının ve sivil toplum kuruluşlarının sesine kulak vererek Trakya’nın bereketli topraklarını, sık meşe ormanlarını tehlikeye sokan bu kömür madenciliği ve kömürlü termik santral projesinin çevresel etkilerinin değerlendirildiği ÇED sürecini iptal ettiği için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, Çerkezköy, Kapaklı ve özellikle Pınarca halkına, destek veren tüm medya mensuplarına ve tüm gönüllülerimize teşekkürlerimizi sunarız. Ancak Trakya’da Vize ve Kırklareli’nde iki kömürlü termik santral projesi daha bulunuyor. Türkiye genelinde ise planlanan 40’ın üzerinde termik santral var. Hep birlikte havamızı, suyumuzu ve toprağımızı koruma çalışmalarına devam edeceğiz” dedi.
9 bin futbol sahası büyüklüğünde bir alan etkilenecekti
Planlanan termik santralin kurulması halinde yılda 7,1 milyon ton kömür yakılacaktı. Termik santralin Silivri’den Kapaklı’ya kadar geniş bir alanda havaya, yer altı sularına, orman ve tarım alanlarına olumsuz etkileri olacağı öngörülüyordu. Tekirdağ’ın Çerkezköy ve Kapaklı ilçelerinin yakınında planlanan termik santralin, etrafı büyük ovalarla çevrilmiş 500 hektarlık bir meşe ormanının üzerine kurulması planlanıyordu. Ayrıca kömürün çıkarılacağı ruhsatlı kömür sahası ise İstanbul ve Tekirdağ il sınırları içinde 6760 hektarlık tarım ve orman alanlarından oluşuyordu. Bu durum ekolojik ve tarımsal açıdan değerli olan 9 bin futbol sahası kadar bir alanın kaybedilmesi anlamına geliyordu.
Haber: Şirin Çoğal – Edirne Tema Vakfı Başkanı
Haber Yayın: Türkiye Sosyal Sorumluluk Projeleri türkiyeokuyor.com Ulusal Yayınlar Masası
TEMA Vakfı’nın açtığı dava ile Danıştay, Ağan kömürlü termik santral projesinin ÇED olumlu kararını iptal etti.
TEMA Vakfı Edirne İl Temsilciliği Çanakkale’de kurulması planlanan Ağan kömürlü termik santral projesinin ÇED olumlu kararının iptali için TEMA Vakfı’nın açtığı dava sonucuyla ilgili açıklamalarda bulundu.
Temsilcilik Tarafından Yapılan Açıklamada şu ifadelere yer verildi; ‘’Çanakkale’de kurulması planlanan Ağan kömürlü termik santral projesinin ÇED olumlu kararının iptali için TEMA Vakfı’nın açtığı davada Danıştay “ÇED olumlu” kararının iptali yönünde karar verdi. Danıştay, ÇED raporunun hem hava modellemesi kısmını hazırlayan ekipte hem de dava açılmasının ardından mahkemece atanan bilirkişi heyetinde meteoroloji mühendisi bulunmamasını ÇED olumlu kararının iptal gerekçesi olarak gösterdi.’’
TEMA Vakfı Edirne İl Temsilciliği, “Danıştay’ın ÇED olumlu kararını iptal etmesi doğa ve halk sağlığı açısından önem taşıyor. Çünkü mevzuata göre ÇED olumlu kararı olmadan firma bu proje ile ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı alamaz ve proje için yatırıma başlanamaz. Danıştay’ın bu kararı ile bölgede yaşayan tüm canlılar termik santralin etkilerine maruz kalmamış olacak. Ayrıca Çanakkale’de işletmedeki dört santralin yanında inşaatı ve izin süreçleri devam eden 12 kömürlü termik santral projesi daha bulunuyor. Çok sayıda kirletici tesisin yer aldığı ve planlandığı bölge için kümülatif hava kirliliği modellemesi yapılması gerektiğini savunduk. Ayrıca ÇED raporunun dayandığı meteorolojik verilerle ilgili hatalar olduğunu belirttik. Danıştay itirazlarımıza hak verdi ve ÇED olumlu kararını iptal etti. Yaşanan bu gelişme doğa ve halk sağlığı için umut vericidir. Önümüzdeki dönemde iyi örneklerin artmasını dilerim” dedi.
TEMA Vakfı riskleri hava kirliliği modellemesi ile ortaya koymuştu
TEMA Vakfı’nın 2017 yılında yaptığı hava modellemesi çalışmasıyla kömürlü termik santral projelerinin Çanakkale ve Balıkesir’deki hava kirliliğini 1,5 kata kadar artırabileceğini, hatta İstanbul’daki hava kirliliğinin bile %20-25 oranında artacağı tespit edilmişti. Türkiye’deki mevcut Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve hava modelleme mevzuatı sadece 7-15 kilometre gibi kısa mesafedeki hava kirliliği etkisini değerlendiriyor. Oysa hava kirliliği yüzlerce kilometre mesafeye taşınabiliyor. Mevzuatın özellikle termik santral gibi kirletici etkisi yüksek tesisler için uzun mesafedeki kirlilik yükünü hesaplayan ve çok küçük hava kirliliği bileşenlerini dikkate alan modellemeleri içerecek şekilde iyileştirilmesi acilen gündeme alınarak mevzuata eklenmelidir.
Sorun tamamen çözülmedi
Ağan termik santral projesi dışında Çanakkale’de diğer termik santral projelerinin izin süreçleri hala devam ediyor ve bölgenin toprağı, havası, suyu ve halk sağlığı hala tehdit altında bulunuyor. Termik santral yapımı kararlarının gözden geçirilmesini ve her aşamada ÇED süreçleri uygulanmasının iyileştirilmesini diliyoruz. Denildi.
Türkiye Okuyor Ailesi olarak, TEMA Vakfı Edirne İl temsilciliğini, başta Edirne’miz olmak üzere, Ülkemizin çeşitli illerinde göstermiş oldukları başarılı ve gelecek için yürüttükleri anlamlı ve onur verici çalışmalarından dolayı yürekten kutluyoruz.
Mersin Büyükşehir Belediyesi, Adana Büyükşehir Belediyesi ve Tarsus Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği 17. Geleneksel Çukurova Karboğazı Zafer Şöleni’nin ikinci gününde gerçekleştirilecek olan tüm programlar gelen şehit haberi dolayısıyla iptal edildi.
Adana Pozantılı Polis Özel Harekât Erhan Konuk’un Hakkari’de şehit düşmesi münasebetiyle, gerçekleştirilecek olan tüm etkinlikler Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ve diğer belediye başkanlarının ortak kararıyla iptal edildi.
Başkan Kocamaz teröre lanet okurken, şehit düşen polis Erhan Konuk’a Cenab-ı Allah’tan rahmet, dost ve yakınlarına baş sağlığı diledi.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, 17. Geleneksel Karboğazı Zafer Şöleni ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada ise şunları söyledi:
“Bugün 6 Ağustos 2017…
Şanlı tarihimiz boyunca nice zaferler kazandığımız Ağustos ayı, Türk’ün zafer ayıdır.
26 Ağustos 1071 Malazgirt; 11 Ağustos 1473 Otlukbeli; 23 Ağustos 1514 Çaldıran; 24 Ağustos 1516 Mercidabık; 29 Ağustos 1521 Belgrad’ın Fethi; 29 Ağustos 1526 Mohaç; 1 Ağustos 1571 Kıbrıs’ın Fethi; 23 Ağustos 1921 Sakarya; 26-30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz…
9 kutlu ışık gibi şanlı tarihimizi aydınlatan bu 9 büyük zafer, kazandığımız daha nice zaferlerle birlikte vatan topraklarımızın tapu senetleridir.
Kutlu bir Ağustos günü kazandığımız Malazgirt Zaferi ile kapısını açtığımız Anadolu’nun “ebedi Türk yurdu” olarak kalması, yine kutlu bir Ağustos günü kazandığımız Büyük Taarruz Zaferi ile sağlanmıştır.
Bizler bu vatanı kolay kazanmadık… Uğruna milyonlarca şehit verdik… Bugün de o mübarek şehitlerle aynı karardayız. Yurdumuza, canımız pahasına, kara sevdalılar gibi sevdalıyız.
Merhum Osman Yüksel Serdengeçti’nin ifadesiyle;
“Ben Türküm! Ben kıtalara, iklimlere sığmayan, milletlere hükmeden bir ırkın çocuğuyum. Damarlarımda üç kıtanın ırmakları dolaşır. Denizlerde hür dalgalar beni anar, beni söyler.”
Türlü hile ve tezgâhlarla bizi bin yıllık vatanımızdan koparmak isteyenler, bölücü ve paralel hainleri içimize salanlar, üç kıta ve yedi iklime hükmeden Türk’ün şanlı tarihini sakın ha sakın unutmasınlar.
Türk’e kefen biçmeye kalkanlar bu gerçeği akıllarından çıkarmasınlar. Ellerindeki topa, tüfeğe, füzeye; içimize sürdükleri Truva atlarına güvenmesinler… Türk’ün ayranını kabartmasınlar… Bozkurt’un cesaretini sınamasınlar…
Türk, gerektiğinde ölebilen bir milletin adıdır. Ve vatan için ölmek, ölümlerin en güzelidir. Peygamber Efendimizin de buyurduğu gibi; “Vatan sevgisi imandandır.”
Torosları yurt tutan vatansever yiğitler,
Tarih boyunca verdiğimiz şehitler, hem içimizi sızlatan derin acılarımızın, hem de çağları aşan kıvanç ve sevinçlerimizin ilham kaynağıdır.
Atlas, kana boyandıkça bayraklaşır; toprak, kanla sulandıkça vatanlaşır; toplumlar ölmesini bildikçe milletleşir.
Bir milletin, kahramanlarını saygı ile anması ilerde de büyük kahramanlar yetiştireceğinin müjdesidir. Gençlerimiz çevrelerinde ne kadar çok kahraman örneği görürlerse, yiğit yetişme ihtimalleri o kadar artacaktır.
Bugün burada hatıralarını yâd ettiğimiz 44 Gülekli kahramanın yazdığı destan, günümüz ve yarınlarımız için altın öğütlerle doludur.
Asker sayısı bakımından kendisinden 15 kez daha kalabalık, silah gücü bakımından kendisinden onlarca kez daha güçlü Fransız birliğini esir almayı başaran 44 Gülekli kahraman ile ne kadar öğünsek azdır.
Karboğazı zaferi, sadece Pozantı’yı işgal eden Fransız Taburunun esir edilmesi olayı değildir. Bu zafer aynı zamanda yeni başlayan Milli Mücadelenin moral gücünü de arttıran büyük bir motivasyon kaynağıdır.
Çukurova, Milli Mücadelemizin başlangıcı bakımından da önemlidir.
Türk’ün son kalesi Türkiye’yi elimizde tutan bu kutlu mücadelenin ilk ateşi; son siperimiz Çanakkale’nin parlayan yıldızı, Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal tarafından Çukurova’da yakılmıştır.
Birinci Dünya Savaşını sona erdiren Mondros Mütarekesi’nin imzalanması üzerine Mareşal Liman Von Sanders’in yerine Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim 1918’de Adana’ya gelerek komutanlığı devralmıştır.
3 Kasım günü Adana’da gerçekleştirdiği toplantıda alınan kararları duyurmak üzere 5 Kasım 1918’de Mersin’imizi şereflendirmiştir.
Toros eteklerindeki karakolların artırılmasını, depodaki silah ve cephanenin dağ köylerine dağıtılmasını isteyen Gazi Paşa, “Harp bitmedi, asıl mücadele bundan sonra başlayacaktır, silahlarınıza sahip olunuz” diyerek, Milli Mücadelenin ilk işaretini Mersin’de vermiştir.
Ata’larını mahcup etmeyen Çukurovalı yiğitler, Karboğazı ile birlikte daha nice zaferler kazanarak bölgemizi düşmanlardan temizlemişlerdir.
Büyük önderimizin şu sözleri, bu emsalsiz yiğitliğin ve Ata’mızın milletimize olan sarsılmaz inancının veciz bir ifadesidir:
“Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa; şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiç bir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”
Bin yıldır neden bu topraklarda bulunduğumuzun en net bir ifadesi olan bu sözlerin sahibi Gazi Mustafa Kemal, Torosların zirvelerini yurt tutan Yörük-Türkmen yiğitlerini; yani sizleri, bizleri, hepimizi tarif etmektedir.
Büyük Atatürk’e, bu tarihi cümleyi söyleten, Toroslar ve Çukurova’da destan üstüne destan yazan Kuvayı Milliyecilerin torunları olarak, ecdadımızla ne kadar iftihar etsek azdır.
Önemli olan tarihten ve yaşananlardan dersler çıkarmaktır. Tarihten ders alınmazsa tekerrüre devam eder.
Nitekim 15 Temmuz’da yaşadıklarımız, geçmişte yaşananlardan yeterince ders alınmadığını göstermektedir. Hiç olmazsa şimdi dersler çıkarılmalı, aynı hatalara bir daha düşmemek için tedbirler alınmalı, gaflete düşülmemeli, uyanık olunmalıdır.
Kahraman Çukurovalılar,
Zaferler, milletler için soluk almak gibi temel bir ihtiyaçtır. Zaferlerin törenlerle kutlanması ise oksijenin ciğerlere dolması gibidir.
Bugün burada yüce Torosların tertemiz havasını, Karboğazı zaferinin kıvancı ile birlikte ciğerlerimize dolduruyoruz. Kalplerimiz, tıpkı Akdeniz gibi gurur ve heyecanla çırpınıyor.
Tarihin hiçbir döneminde devletsiz kalmayan Türkler, Mondros Mütarekesi ve Sevr Anlaşmasının dayattığı gurur kırıcı şartları elbette kabul edemezlerdi. Esaret, Türk’ün kaderi olamazdı.
Yalnız, ölmesini bilenler yaşama hakkına sahiptirler. Bugün bizler, ölmesini bilen ecdadımız sayesinde hâlâ bu topraklardayız. Onların hatıralarını yaşatmak, emanetlerine sahip çıkmak boynumuzun borcudur.
Bir milleti yok etmenin en kestirme yolu, onu mazisinden koparmak; inanç ve ideallerini yok etmektir. Bu nedenle tarihimize sahip çıkacağız. İdeallerimizin ilham kaynaklarını şanlı mazimizde bulacağız.
“Tarih, coğrafyayla insanın izdivacıdır” diyor Cemil Meriç. Biz bin yıldır bu topraklarla nikâhlıyız. Ayrılmaya da hiç niyetimiz yok.
Hayatın kanunu, dün olduğu gibi bugün de kavga… Dünya yangın yerine dönmüşken başımızı kuma gömemeyiz, karamsarlık haram bize…
Her zamankinden daha uyanık olmalı, birlik ve beraberliğimizi korumalı, içimizdeki Truva atlarına ve bölücülere göz açtırmamalıyız.
Milletler, paylaşılmayan acılarla yıkılır, paylaşılan sevinçlerle büyürler. Bizler, acılarını da sevinçlerini de paylaşmayı bilen; birliğin, beraberliğin en güzel örneklerini veren asil bir milletin mensuplarıyız.
Ulu ağaçlar fırtınalı bölgelerde boy atarlar. Yeryüzünün en fırtınalı coğrafyası olan Anadolu’da bin yıl varlık gösterecek Türk’ten başka bir millet daha yoktur. Bu nedenle Türk, tüm zamanların en ulu çınarıdır.
Zaferleri, kahramanları yaşatmak, milleti yaşatmaktır. Kahramanlık duygumuz canlı, şanlı ordumuz sağlam kaldıkça; bütün kayıpları telafi eder, bütün zorlukların üstesinden geliriz.
Bu nedenle, hangi gerekçe ile olursa olsun, Silahlı Kuvvetlerimizi zaafa uğratmak, Türk’ün ordu-millet karakterinde gedikler açmak, eğer gaflet değilse büyük bir ihanettir.
Yüce Torosların Korkusuz Yiğitleri,
Bizleri bugün burada buluşturan Karboğazı Zaferinin gözüpek yiğitlerinden de kısaca bahsederek konuşmamı noktalamak istiyorum.
Bu önemli zaferin kazanılması sırasında Kuvayı Milliye Çukurova Genel Komutanı olan Tekelioğlu Sinan ve Karboğazı destanını yazan Kara Bomba Müfrezesinin komutanı Kara Afet Ütğm. Hasan Fehmi Beye…
Gülek’teki işgalci Fransız Birliği’ne yardım için tankla, topla, uçakla hücuma geçen 5.000 kişilik işgal kuvvetine Kavaklıhan’da iki kez geçit vermeyen Tğm. Cemal Efe, Tğm. Veli Haşim, Molla Kerim ve diğer kahraman müfreze komutanlarımıza…
Fransız taburunu Karboğazı’na doğru süren Kumcu Veli’ye, işgalcilerin seyir güzergâhını Milli Kuvvetlere bildiren Gülekli Hatice Hanım’a, Tarsus Grubu’nun Demirtaş, Çeliktaş, Tozkoparan, Bozkurt, Tarsus Gençler, Gökbayrak, Selçuk, Kayıhan, Süvari ve Baltalı müfrezelerine…
Kavaklıhan Grubu’nun Karayayla, Göçüklü, Kara Mehmet Ağa, Bucaklı Hasan Ağa, Polatlı Emin Ağa, Urgankıranlı Molla İzzet, Aktaşlı Ali Efendi, Kurbanlılı Akış Ağa, Yanıkkışlalı Tekelioğlu Mustafa, Kamberhüyüklü Veysel Çavuş ve Eminlik’ten Molla Nasuh müfrezelerine…
Mersinli Yedek Teğmen Hilmi Gök komutasındaki bölüğü oluşturan; Müdafaa-i Vatan, Berdan, Efeler, Karacaaslan, Kumdere, Karafaki Aslanyürek, Urfalı Mehmet, Pozçalılı Deli Mehmet, Küçük Karayaylalı İnad Ali ve Selim Çavuş müfrezelerine binlerce şükran…
Mersin cephesindeki Başnalar, İçme, Gudubes, Emirler, Birinci ve İkinci Su Bendi savaşlarında; Mezitli ve Kızılyar Çiftliği Baskınlarında…
Tarsus cephesindeki; Birinci, İkinci ve Üçüncü Eshabıkehf, Birinci ve İkinci Hacı Talip, Bağlar, Küçük Ziyaret, Karadirlik savaşlarında; Rasim Bey Fabrikası baskınında…
Kavaklıhan cephesindeki; Birinci ve İkinci Kavaklıhan, Ballıca ve Karboğazı savaşlarında aslanlar gibi çarpışan Çukurovalı yiğitleri şanla, şerefle, gururla anıyoruz.
Ayrıca Türkistan’dan gelerek halife toprağına ayak basıp Hacca giderken buradaki soydaşlarının savaştığını gören ve burada soydaşlarımız savaşırken bu hac bize haram diyerek savaşa katılan büyük fayda göstererek komutanlığa yükselen, daha sonra şehit düşen, halende Tarsus Şehir Mezarlığı’nın girişinde yatan Hacı yoldaş ve 13 arkadaşını rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum.
Aziz hatıraları önünde saygı ve tanzimle eğiliyoruz. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.
Ne mutlu, kendini aziz milletimizin ayrılmaz bir parçası, kahraman Kuvayı Milliyecilerin torunları olarak görenlere…
Ne mutlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşayacağına, tıpkı bizler gibi iman edenlere…
Ne mutlu Türk’üm diyene…”

20. Mağusa Kültür, Sanat ve Turizm Festivali kapsamında yapılması planlanan Volkan Konak konseri Türkiye’de meydana gelen olaylar nedeniyle ertelendi. Sanatçı Volkan Konak Türkiye’de meydana gelen olaylardan dolayı konserin ileri bir tarihe alınacağını açıklarken, konserin tarihî önümüzdeki hafta içinde kamuoyuna duyurulacak.
Festival programına göre, Volkan konak konserinden sonra yapılması planlanan diğer etkinliklerin tarihinde herhangi bir değişiklik olmadan yapılmaya devam edilecek. Şöyle ki; 19 Temmuz’da Othello Kalesi’nde İstanbul Meydan Sahnesi’nin Pijamalı Adamlar oyunu, 22 Temmuz’da Othello Kalesi’nde Tolga Erzurumlu konseri, 25 Temmuz’da Salamis Antik Tiyatro’da Koray Avcı konseri, 26 Temmuz’da Othello Kalesi’nde Süleyman Akosman A Chunk Of Funk konseri ve 28 Temmuz’da ise Salamis Antik Tiyatro’da Los Vivancos Flamenco Topluluğu’nun gösterisi.