Etiket arşivi: İnşirah

İNŞİRAH SURESİ

İnşirah Suresi (Elem Neşrah), Duha suresinden sonra Mekke’de inmiştir. Kuran-ı Kerim mushaf sıralamasında 94, iniş sırasına göre de 12. suresi olup 8 ayetten oluşmaktadır. Duha suresinden sonra nazil olan İnşirah Suresi, konu itibarıyla da Duha suresi ile yakından ilgilidir. Mekki sure olup Şerh Suresi olarak da isimlendirilmektedir.

İnşirah, genişlemek, açılmak, ferahlamak manasına gelmektedir. İlk ayette Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in göğsünün huzura kavuşturulmasından söz edildiği için bu adı almıştır. Bu ferahlık, kalbinin iman ile rahatlatılması, hikmet ve bilgi ile aydınlatılması ve günahlardan arındırılmasıdır. Surede; Hz. Peygamber (s.a.v.)’e verilen kimi nimetler, buna karşılık O’ndan istenen kulluk yer alır.

İnşirah Suresinin Konusu; Bu surede Yüce Allah’ın Hz. Peygamber (s.a.v.)’e manevi lütufları özetlenmekte, her güçlükle birlikte mutlaka bir kolaylığın olduğu bildirilerek Mekke’de putperestlerin baskısı yüzünden sıkıntı çeken Resûlullah ile Müslümanlara teselli ve ümit verilmekte; onlardan Allah’a ibadet ve itaatlerini sürdürmeleri istenmektedir. İnşirah suresi konu itibarıyla Duha suresine çok benzer. Duha ve İnşirah, tabiri caizse motivasyon sureleridir. Özellikle şu ayetler, ilk muhataptan son muhataba kadar herkesin yüreğini genişletmeye yeter:
“Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır, evet evet; her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.” (5-6)

İnşirah Suresinin Faziletleri; Elem Neşrah suresini  günde 7 kez okumaya devam eden kimseler kalp sıkıntısından kurtulur, bol rızka kavuşur. Bu sureyi okuyan keder ve elemden korunur, stres ve bunalımları giderir. Sinir bozukluğunu giderir, hafızayı kuvvetlendirir. Okuyanın rızkı bollaşır, fakirlikten korunur.
Namazlardan sonra okuyanların işi kolaylaşır, tembellikten kurtulur, kederli durumda iseler ferahlığa çıkarır. Kalbi huzura kavuşur ve rahatlık içinde bulunur.
Ayrıca İbn Âşûr’un 7.ayet ile ilgili şu açıklaması da dikkat çekici ve Müslümanlara yol göstericidir: “Önemli işlerden birini tamamlayınca, ardından başka bir işe yönel ki böylece bütün vakitlerini önemli işlerle değerlendirmiş olasın”
Arapça bir beyitte şöyle denilir:
Izâ dâkat bike’d-dunya fe fekkir fî Elem Neşrah
Fe usran beyne yusrayni izâ fekkertehu fefrah
“Dünya seni bunalttığında hemen Elem Neşrah suresini düşün.
Bir zorluğun iki kolaylık arasında durduğunu düşün ve ferahla!”

 

 

ELEM NEŞRAH (İNŞİRAH) SURESİ ARAPÇASI

 

 

İNŞİRAH SURESİ OKUNUŞU

Bismillahirrahmânirrahîm

1- Elem neşrah leke sadrek
2- Ve vedagnâ anke vizrake
3- Ellezî enkada zahrake
4- Ve rafe’nâ leke zikrak
5- Fe inne meal usri yusrân
6- İnne meal usri yusrâ
7- Fe izâ feragte fensab
8- Ve ilâ rabbike ferğab

İNŞİRAH SURESİ ANLAMI (MEÂLİ)

1- (Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?
2-3- Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı?
4- Senin şânını yükseltmedik mi?
5- Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
6- Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır.
7- Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul.
8- Ancak Rabbine yönel ve yalvar.

 

 

İNŞİRAH SURESİ DİNLE

https://www.youtube.com/watch?v=vJfi0XohWGg

ÖMRÜMÜZ BİTSE BİZİM BİTMEZ DERDİMİZ

   

 

 

süleyman pekinTürk tasavvufuna farkında olmadan giren ve bilmeden çok katkı veren mutasavvıf Müslüm Gürses hazretleri bir sözünde der ki:  “Ölüm herkesi bulacaktır ve toprak altında düz yatmak için üstünde dik duracaksın.”

Tasavvufta var olan iman iştiyakı, inşirah duygusu, belli zikir kalıpları üzerinden sağlanan konsantrasyon, bazı maddî motifler üzerinden kazanılan manevî arınma eğitimi gibi temel özellikleri bağrında barındıran Müslümcülük de başlangıçta koyu bir tarikat ve teo-politik bir klan hüviyetinde idi.

O zamanlar Müslümcü Hareket’in en çok eleştirilen jilet-damar-acı üçgeni en çok mürit / müşteri toplayan en bâriz farklılığıydı. Zira jilet, insanın doğallığına vurulmuş bir darbe olarak sakal da kesebilir insan da.. Jilet çekmek aslında jiletin fonksiyonuna bilinçsiz bir isyandır. Uzayan kılların karşılığı olarak üretilen soğuk cismin bitip tükenmeyen acıların sıcak karşılığına tahvil edilmesi olayıdır.

‘Jilet çekme’ seansı da bir güç gösterisi ve meydan okumadır. Teknolojiyi ve onun getirdiklerini küçümseme, onu farklı bir anlayışla yenme arzusudur. Akan kan sizin bakışlarınızdaki korkudadır, damlayan bedende değil. Bir kesiğin vereceği acı ruhu ızdırap cenderesine alınmış insanlar için önemsizdir. Kendine jilet atan biri zaten dünyaya tümden tekme atmış demektir. Ve kendisine böyle davranan birine feleğin kötülükleri ne yapabilir?!

Damar’ ise Müslümcülük’te yüreğin ham borusudur. Damara hitap etmek yüreğe hitap etmek ve kalbi titretmektir. Kansa akıcılığı yani hayatı simgeler. Jilet – damar kardeşliği Müslümcülüğün yaşamsal ünitesidir. Hayatına son verecek bir itikatsızlığa asla düşmez Müslümcü. Ancak acı çekme özgürlüğüne, acıların bize umudu buldurmasına ve acılar ülkesinde yolcusuz yolları bekleme terapisine taliptir.

Şimdi “Bu da nereden çıktı? Olay nasıl gelişti?” diye televizyonunuzun yada telefonunuzun ayarlarıyla oynamayınız ey halkım. Netice-i kelâm; Türk Milleti ritmini aramaktadır. Ve bir müddet daha arayacaktır.

Çer-çöpten ibaret piyasa müziğini kastetmiyoruz. Millet sosyolojisi bazen ırmaklar bulup akmak ister. İşte o sosyal hareketlilik toplumsal ruhun nabzıyla buluştuğunda milletin damarlarında da aynı duygu ve düşünceler akmaya başlar.

Toros yaylalarındaki Karacaoğlan estetiği ve Türkmen töreli Dadaloğlu delikanlılığı, Viyana önlerine yürüyen Mehterân cesareti ve Cumhuriyet heyecanının marşlarına yansıyan coşkusu, zûlme karşı Pir Sultan Abdal kararlılığı ve millet sevgisindeki Âşık Veysel duyarlılığı ve dahi 60-70-80’lerin karmaşasına arabesk temelli halk isyankârlığı işbu’nun tezahürlerindendir.

Gâvur müziği Türk’ün ritim bozukluğudur. Pop müzik ve klip emperyalizmi Moğol istilâsı, Haçlı belâsı, mezhep tasallutu, devşirme şiddeti, yokluğun yakıcılığı, cahilliğin cazibesi ve kardeş kavgasından daha hafif, daha masum değildir.

Mevzuya mübareğin bir virdiyle şimdilik son verelim:

“Aşktan yüzümüz gülmedi diye
Tanrıya bu isyan bu sitem niye?
Hepimize canı o verdiyse
Kul günahkârsa Tanrı ne yapsın?