Etiket arşivi: Hocalı

Toplu Ölümler Olmadan Harekete Geçmek

 

 

Mümkün değil! İki aya yakın zamandır Gazze’de başlattıkları Büyük Dönüş Yürüyüşü sırasında her yaştan ve her meslekten Filistinli İsrail güvenlik güçlerince katledilmişti.

Fakat Süper Lig’de şampiyonluk düğümü henüz çözülmemiş, Survivor’da kimlerin eleneceği henüz öğrenilmemiş ve Seçim’e kimlerin girip kimlerin girmeyeceğine karar verilmemişti. Bu esnada Suud’un, Ürdün’ün, Mısır’ın, Pakistan’ın işi başından aşkındı.

Dahası bizde harekete geçmek yürüyüş kararıyla olur. Devletin en üst düzey yöneticilerinden biri komut verir: Harekete geçilecek; geçç! Ve geçilir. Kolay kolay harekete geçmeyen bir toplum olarak muhakkak iki haneli sayılarda kayıp yaşanması klasik davranma alışkanlığımızdır.

Lâkin bu arada son 58-60 kişiyle birlikte Filistin’de 2 aylık hesap şimdiden üç haneli rakamlara ulaşmıştır. Niye 14 Mayıs ve ABD’nin Kudüs’e Elçiliğini taşıması beklendi? 3 günlük yas ve mitingler doğru karar da niçin mübarek Ramazan’a kadar halının altına süpürüldü?

Mevsimsel Müslümanlığımızın ayı olan Ramazan-ı Şerif’te geçen seneden beri varlıklarını unuttuğumuz Doğu Türkistan Müslümanlarını ve 8,5 – 9 ay önce 3 – 5 gün boyunca olanca hiddetimizle Arakanlı Rohingya Müslümanlarına yapılan eza ve cefaları dile getirmiş, sonra da başka gündemlerle ilgilendiğimiz için eza ve cefanın olmadığı sanrısıyla yuvarlanıp gitmiştik.

Zulmü görmek istemiyorsan gözlerini kapat kardeşim! Eğer onu da yapamıyorsan başka tarafa bak! Strese girmene gerek yok; sana mevzu mu yok? İki paylaş, bir beğen; nasılsa elinde medyatik bir ibrik, bir de sosyal leğen. Eğlen de eğlen..

Netanyahu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne çıkarılsın ve ve Trump da şahitlik yapsın” diyeceğimi zannediyorsanız seçim öncesi pek akıllıca olmaz. Hem de İngiltere’ye yapılan en kritik ziyaret sonrasında. Neticede Ortadoğu’nun Efendileri onlar değil mi?

Simitten adliyeye, İstanbul’dan Ankara’ya bizim saray / sultanlık merakımız malûm olsa da 70 yıldır Dünyayı şekillendiren 2,5 gücün 2 hanesi var; siz bunlara saray diyorsunuz fakat bunlar ev: Biri White House / Beyaz Ev / Ak Hane ve diğeri de Chatham House / Çatan Ev / Şatham Hane.

Hulusi Paşamız bile gittiğine göre Çatı Adaydan çok Kıbrıs konuşmuşlardır diye düşünüyoruz. 24 Haziran’dan belki 5 gün önce, belki 3 gün sonra tekrar Çözüm Süreci / Teröristlerle Müzakere başlarsa anlayacağız ki Londra Ziyareti’nde anlaşılmış.

Bakacağız ki 20 Temmuz’un 44. Yıldönümünde hokus pokusla iki Devleti ‘tek’e düşüren anlaşma onaylanmış, garantörlük-marantörlük sıfırlanmış; hemen Ramazan öncesindeki Büyük Britanya Seferimizi hatırsayacağız.

Sonra ne mi olacak? Yarım asır önce ne olduysa.. Kavga, dövüş ve ölümcül olaylar… Sonra tek tek olanları kanıksaycağız. Ancak Kanlı Noel, Hocalı Soykırımı, Tripoliçe Katliamı gibi toplu kırımlar gerçekleştiğinde ise harekete geçeceğiz.

Ne diyorduk: Toplu ölümler olmadan harekete geçmek; mümkün değil!

 

Sayıştay Denetçisi Feyzullah Okumuş’un Şiiri, Azerbaycan Sayıştay Müzesinde Sergilenmeye Başladı

foSayıştay Baş Denetçisi Feyzullah Okumuş tarafından, ”Dağlık Karabağ’daki Hocalı Katliamı” ile ilgili olarak kaleme aldığı şiiri, Azerbaycan’ın Sayıştay Müzesinde sergilenmeye başladı. Aydın Efesi olan ve dünyanın çeşitli ülkelerini fırsat buldukça gezen Okumuş, yurdumuzun çeşitli illerinde görev yaptı. Kocaeli başta olmak üzere bir çok ilde denetim yapan Okumuş, bir süre önce’de  Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulunmuştu. Okumayı ve yazmayı çok seven Feyzullah Okumuş, 2017’nin Şubat ayında kaleme aldığı Karabağ’ı ve Hocalı Katliamını konu alan şiirinde ki  duygularını, ”Tohum Gibi” başlıklı şiirinde şöyle dile getirdi;
 TOHUM GİBİ …


Yıl 1992, günlerden 26 Şubat, yer Hocalı,
Hava biraz soğukça, gökyüzü hafif alacalı.
Sinsice geldi hainler, ölüm kustu silahlar,
Kalleşçe bir katliamla, sona erdi hayatlar.

Düştü yüzlerce genç, tohum gibi toprağa,
Şahadet şerbetin içtiler, kavuştular Allah’a.
Mahşer misali her yer, kan kokuyordu kan,
Kurşun yedi bağrından, canım Azerbaycan!

Bebeklere bile kıydılar, canlı insan yaktılar, 
Kalanlar sürgün gitti, arkalarından baktılar.
Savaşın da adaleti var, fakat sizde ne arar,
Düşen tohumlar biter, tarihten hesap sorar.

613 can gitti o gün, acımadan öldürdüler,
İnsanlık tarihine, kapkara bir leke sürdüler.
Gözü dönmüş katiller, Hocalı’da ölüm kustu,
Bütün silahlar konuştu, ama insanlık sustu.

Hocalım! Dağlık Karabağdaki yaralı yurdum,
Ben senin asaletine, şehadetine vuruldum!
Uzak olsan ne farkeder, iki devlet bir millet,
Şanımız hep yürüsün, baki olsun ilelebet!

F. OKUMUŞ(10.02.2017-Ankara)

Not: Hocalı Katliamında ahirete göç eden şehitlerimize ithaf olunur.sayıştay okumuş

 

kocaeli-okuyor-haber- yusuf ünelHaber Yayın: Kültür ve Sosyal Yayınlar Yönetmeni Yusuf Ünel

TRİPOLİÇE KATLİAMI’NIN 195. YILI

           

 

 

süleyman pekinSrebrenitsa’yı bilirsiniz; Bosnalı Sırpların 21 yıl önce 8.372 kişiyi katlettiği ve belgelerle “II. Dünya Savaşı ’ından sonra insanlığa yapılan en büyük suç” olarak ıspatlanan soykırımı. Ve devamında, 1992-1995 yılları arasında, Avrupa’nın gözü önünde sistematik bir kırıma tâbi tutulan 300 bin Müslüman Boşnak..

Hocalı’yı bilirsiniz; Ermenistan birliklerinin 24 yıl önce Dağlık Karabağ’da 106’sı kadın, 83’ü çocuk, toplam 613 sivilin bir gecede işkencelerle katledildiği çağdaş soykırımı. Ve devamında, 1991-1994 arasında, Rusya’nın da desteğiyle öldürülen binlerce Azerî Türk’ü ve yurtlarından kovalanan 1 milyon mülteci..

1915’i de bilirsiniz; sözde Ermeni Soykırımı denilerek I.Dünya Savaşı öncesinde ve esnasında bölücü Ermeni çetelerinin katlettiği, toplu mezarlarla üstünü örttüğü 1,5 milyon Müslüman Türk.. Ve devamında Kurtuluş Savaşı’ndakileri, sonra Hoybun’u, sonra Asala ve şehit diplomatlarımızı, sonra ‘İkinci Hoybun’ PKK terörünü de bilirsiniz. Ki devamın devamı var.

Peki ya Tripoliçe Katliamı’nı bilir misiniz? 195 yıl önceki 10-11-12 Ekim günlerinde vahşice kırıma uğratılan 40 bin Mora’lı Müslüman Türk’ü hatırlayanımız var mı? Tripoliçe Kadısı Halim Efendi’nin üzerine yağ dökülerek yakıldığını ve isyancı Rum çetelerinin Türk mezarlıklarını altüst edip kemikleri ateşe attığını bilenler beri gelsin.

Ya 1822 Atina Katliamı’nda öldürülen binlerce Türk.. Ya 1823 başında Anabolu Kalesi’nde açlıktan öldürülen, kalanı da doğranan binlerce Müslüman.. Ya Benefşe, Balya, Badra, Argos, Korint, Avarin, Misolongi, Moton, Guston, Fenar, İzdin, İstefe, Eğriboz’da olan-bitenler… Ya Ayvalık, Bülbülce, , Çamlıca, Eşkiros, Hidra, İmroz, İstanköy, İpsara, Nakşa, Sakız, Sisam, Suluca, Salamis, Taşöz, Semadirek, Yunda adalarında yok edilenler…

1821 ile 1838 tarihleri arasında Mora Yarımadası’nda mukim 200 bin Müslüman Türk “Hıristiyanlara huzur! Konsoloslara saygı! Türklere ölüm!” sloganıyla yok edilmiştir. Mora çevresindeki adalarda ise numunelik Türk bırakılmamıştır. Amerikalı tarihçi Justin Mc Carthy, ‘Ölüm ve Sürgün’ kitabında 1821 ve 1922 yılları arasındaki 1 asırlık zamanda 5,5 milyon Müslüman’ın Avrupa’dan sürüldüğünü, 5 milyondan fazlasının da öldürüldüğünü veya benzer nedenlerle öldüğünü söylemektedir.

Kıbrıslı Türk tarihçi Salahî Sonyel’in Belleten’de yayınlanan “Yunan Ayaklanması Günlerinde Mora’daki Türkler Nasıl Yok Edildiler?” makalesinde içinizi kaldıracak detaylar yer almakta: Denizde boğularak öldürülen kadınlar, kayalara çarpılarak canına kıyılan çocuklar, kafası kesildikten sonra kazığın ucuna takılıp gezdirilenler, sistematik tecavüz ve işkenceye uğrayan kadınlar, organları parçalanarak katledilen erkekler vs. gibi..

Doç. Dr. Ali Fuat Örenç’in kaleme aldığı ve Babıali Kültür Yayıncılığı’ndan çıkan 300 sayfalık “Balkanlarda İlk Dram UNUTTUĞUMUZ MORA TÜRKLERİ ve Eyaletten Bağımsızlığa Yunanistan” kitabı da çok kıymetli bir kitap.  195 yıllık bir fener gibi.. Eğriboz’dan Atina’ya, İzdin’den Badracık ve İstefe’ye dek Osmanlı evkafını bile isim isim sıralamış; hani belki hesabını soracak bir İktidar yada Bakanlık çıkar diye.

Ne bileyim; soyadı Mora ve civarıyla ilgili olanlar belki Mora Müslümanları ve Osmanlı Eserleri adına bir vakıf kurarlar. Eğriboz Fatih Sultan Mehmet Camii veya Atina Mustafa Ağa Medresesi Derneği de olabilir. Dışişleri’ne, TİKA’ya, Yurtdışı Türkler Başkanlığı’na ve Yunus Emre Enstitüsü’ne duyurulur.

Lozan mı demiştiniz, Adalar mı demiştiniz? Ya Mora’nın hesabı ne olacak?  Türkiye Cumhuriyeti’nin alamadıkları olmuştur ama Osmanlı’nın verdiklerini de unutmayalım.

“Ah mora nenem, kara nenem ah!”

Vatana çizdiği tablolarla bakan ressam

pervane memedli Eşref Heybetov ressamdır. Çektiği eserlerin çoğu Azerbaycan’a, Türk dünyasına adanmıştır. Kataloglarda eserlerinin adı Bakü ve Karabağla başlar. Almanya’da yaşıyor. Almanya’dan önce ise Rusya’da yaşayıb.Azerbaycana sık sık gelir, doğduğu İşerişeherdeki eski siteyi, kıyısında büyüdüğü denizi görmek için. Darıhmağa vakti olmuyor. Her yıl dünyanın bir birinden farklı yerlerinde eserleri sergilenir. Çoh zaman da bu mekana ayağı ilk çarpan Azerbaycan türkü oluyor. Ressam olmaya, Vatanı, edebiyatı çok sevdiğine göre kendini iki kişiye borçlu sayıyor. Onda kitaplara, kültüre ilgi yaratan bunun için ise elinden geleni esirgemeyen beyin cerrahı olan babalığı Surhay Ahundova ve Azerbaycan’da adı efsanelerde dolaşan ressam Settar Behlulzadeye. Settar Behlulzade ona renkler, çizgiler bir de onlardan doğan hisler, duygular dünyasının sırrını anlattı. Sürekli gökyüzüne bakıp, yetmediyi sevgilisin gözlerini mavi ummanlarda arıyan, gözyaşlarını bağrında açtığı oyuğa akıtan kocaman ağaca yağmur selinin içinden bakan ressamdan çok şey öğrendi. Sonraları Azerbaycan’a uzaktan bakıp yaşamak düştü kısmetine. Ama kendisinin dediği gibi cismi Almanya’da, ruhu Azerbaycan’da, fikirleri ise Rusya’da olur. Böylece Bakü-Moskova-Berlin üçgeninde, yolayırıcında yaşıyor.Ama bu ne Bermuda üçgeni ne de üç yolayırıcıdır, bu belki de yollar kavşağı..    Eşref Heybetov Cenevre’de BM Sarayı’nda, Romanya Cumhurbaşkanı sarayında, NATO’nun ikametgahında, Ürdün kral sarayında, Lüksemburg hersoqunun ikametgahında, Vatikan Bürosu sarayında gibi Malta’nın, Hindistan’ın önde gelen salonlarında sergileri düzenlenen ilk azerbaycanlı ressamdır.

1951 yılında Azerbaycan’ın Bakü şehrinde doğan Heybetov, A. Azimzade Ressamlık Yüksekokulu’nda, Tiflis Ressamlık Akademisi’nde ve Bakü Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde eğitim aldı. Azerbaycan, Almanya, İsviçre, Belçika, Malta, Rusya, Türkiye ve birçok ülkede resimleri sergilendi. Aynı zamanda akademisyen olan sanatçının sanat üzerine yazdığı yüzü aşkın yazı çeşitli dillerdeki (Türkçe, Rusça ve İngilizce) dergi ve gazetelerde yayımlandı. Çeşitli televizyon kanalları için dört uzun metrajlı film çalışması yürüten ressamın resimlerinden bazıları, uluslararası resim kataloglarında yer aldı. Sanatçı ayrıca UNESCO Ressamlar Federasyonu, SSCB ve Rusya Ressamlar Birliği, Rusya Şarkiyatçılar Birliği, Almanya Bakü Derneği, Almanya Uluslararası Cengiz Aytmatov Vakfı üyesidir.
20 yıldır Almanya’da yaşayır.Ondan geri 15 yıl Moskova’da yaşadı. Orada «Bakı» toplumunu kuranlardan olup. Moskova’dan köçenden orada yaşayan arkadaşları ünlü ressam Tahir Salahov ünlü Azerbaycanlı yazar Cengiz Hüseynov ve b. özlüyor.
Bakü’de Sanat Enstitüsünü bitirdikten sonra ünlü Halk ressamı Tahir Salahovun yardımıyla Moskova’ya gitti. 1980 yılında Moskova’da Olimpiyat kutlanıyordu. Bu sırada spor kompleksleri ve belirli binaların üzerine mozaiklerle çalışıyordu. 1981 yılında Moskova Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde ilk sergisi olur.Serginin yapılması o yıllarda üniversitede öğretim üyesi olan bugünkü Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in girişimi ve yardımıyla olur. Cengiz Aytmatovla uzun yıllar dostluk etti. O.Lüksemburqda Büyükelçi çalıştığı zamanlar bu şehirde birkaç kez sergileri olmuştu. Ünlü Kırgız yazarı Cengiz Aytmatov onun yaratıcılığına yüksek fiyat vererek deyib: “Eşref’in eserlerinde Doğu’nun eski gelenek ve Batı’nın modern plastikası organik şekilde birleşir. Bu da seyrçini düşünmeye zorlar ”
Eşref Heybetov yetenekli, iyi tanınmış Azerbaycan ressamıdır, kendi sanatında Azerbaycan levhalarını, doğasını, geleneklerini ve kültürünü yansıtır. Eserlerinin katalog sıralanması ülke hakkında belirli fikir oluşturur: “Abşeron motifi”, “Azerbaycan kendinin bir günü”, “Merhaba, Azerbaycan”, “Azerbaycan dağları”, “Bakü ve bakılılar”, “Eski Bakü”, “Şuşa Camii”, “Hocalı katliamı “,” Karabağ manzarası “,” Gelin “,” Sarvan “.
Eserlerinin çoğu yağlı boya ve grafik üslubdadır. Eskizler bazında Nepal’de Tibet motifleri konusunda halı dokundu. Bu bizim Doğu halılarının nahışlarından farklıdır. 2010 yılında Frankfurt’ta Alman nağıllarına kopyalarını ve iki kitabı olarak yayımlandı.
Son yıllar Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ona ev verdikten sonra Bakü’ye sık sık geliyor. Menzil çektiği eserlerle beraber uzun Yıllar gezdiği ülkelerden getirdiği sergi ve suvenirlerle baş-başa. 600 civarında eser ve sergi içeren bu üçotaqlı konut küçük müzeni hatırladır…Burada İtalaiyadan getirilmiş çoklu porselen gelincik ve maskeler, Hindistan’dan her çeşit hediyelik eşya ve Doğu ülkelerinden çeşitli silah koleksiyonu var.
Eşref Heybetov der ki, “Frankfurt’ta” Dünya kültürü “(Weltkulturen Muzeum) müzesi var. Ben gelecekte Bakü’de da böyle bir müzenin olmasını istiyorum. Ev-muzeyimi devlete hediye etmek niyyetindeyem.Vetenden kenarda yaşayan soydaşlarımız Azerbaycana her geldiğinde bir hediye getirse, Azerbaycanda da bele bir müze ola bilir. ”
Söz yok ki, küçük müzenin en değerli eserleri Eşref Heybetovun manzara, natümort, peyzajları, eserleridir. Onun çalışmalarının baş konusu Azerbaycan ve onun tarihi, gelenekleridir. Yılın büyük kısmını Almanya’da ve Moskova’da geçiren ressamı ümumtürk ölçekli konular da maraqlandırır.Dünyanın “renkler ve barış elçisi” ne dönüşmüş ressam sergilediği eserlerinin dili ile vatanı Azerbaycan’ı kamuya yöneltmektedir
ressam1Ressamın hobilerinden biri de kitap yazmaqdır.Harici ülkelerde basılmış yüze yakın makale yazarı hazırda “Zaman ve tesadüfler” adlı kitap üzerinde çalışıyor. Dokuz bölümden oluşan bu kitap bir anı -hatire türünde olup hayatında buluştuğu ilginç ve tanınmış kişiler hakkında fikirleri ve seyahat ettiği ülkeler hakkında materyaller yer alacak.

 

HA KARABAĞ, HA KARAMAN

    

 

 

            süleyman pekinHer ikisi de Oğuz / Türkmen diyarıdır. Malazgirt Savaşı sonrası her iki diyarının Türkleştiği vakittir. 11’nci yüzyılın III.çeyreğinden 21’nci yüzyılın ilk çeyreğine kadarki 9,5 asırlık zaman..

Dede Korkut Hikâyelerinden Oğuzname’ye, Selçuklu tarihi başlangıcından Osmanlı tarihi bitişine kadar Karabağ & Karaman coğrafyalarının bölünmez kültürel bütünlüğü söz konusudur.

19 ve 20’nci yüzyıllardır Rusların Ermenileri Karabağ, Revan ve Nahcivan’a göçürterek Türkiye ile Azerbaycan arasında tampon bir Ermenistan kurma faaliyetleri.

Revan, IV.Murat’ın ikinci meşhur seferine çıktığı Revan.. Revan, Kaçar Türklerinin hanlık kurduğu Revan.. Revan; Farsların İrevan, Ermenilerin Erivan adını taktıkları Revan..

Karabağ’ın da Erivan olmamasıdır mücadele, geçen yüzyıldaki oldu-bittilerin ve acıların tekrar yaşanmamasıdır. Anadolu’nun ortasındaki Karaman ili büyüklüğünde bir diyarın Kafkasya’nın ortasında ve dünyanın gözü önünde hapır hupur yutulmamasıdır bütün iş.

Biz ki I.Dünya Savaşı sonrasında çifte cumhuriyet kurmuşuz. Mondros Mütarekesi sonrası bir İzmir’imizin Yunanlılarca işgali için miting yapmışız, bir de Azerbaycan’ınımızın tanınması için.

Atatürk’ün ‘Fikirlerimin Babası’ dediği Ziya Gökalp’in “ Türkleşmek – İslamlaşmak – Muasırlaşmak (Çağdaşlaşmak) ” üçlemesiyle kurduğumuz iki devlet vardır; biri biziz, diğeri can Azerbaycan. Azerbaycan Bayrağındaki üç renk; mavi-kırmızı-yeşil işbu üç kavramı simgelemektedir.

90’ların başlarında canlı şahidi olduğumuz Rus destekli Ermeni zulmünün faturasıdır 1 milyon kaçgın (mülteci) ve Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının 5’te birinin Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen işgal altında kalması.

Hankendi, Laçin, Kelbecer, Şuşa, Hocalı, Fuzuli, Ağdam, Cebrail, Hocavend, Tartar, Kubadlı, Askeran, Zengilan, Mardakert; ha Karabağın’ın ilçeleri ha Karaman’ın.. Yunan’ı, İtalyan’ı, Fransız’ı, İngiliz’i Anadolu’dan çıkardık attık da Ermeni’yi mi Karabağ’dan sökemeyeceğiz?!

Kaybettiğimiz Birinci Cihan Harbi’nin sonunda Kafkas İslam Ordusu’yla Ermenileri ve dış destekçilerini Azerbaycan’dan atmayı bildiğimiz gibi Karabağ’ın Azatlığını da yakında göreceğiz inşallah.

Nuri Paşa başta olmak üzere 1 asırdır emeği geçenlerden ve başta Bakü Muharebeleri’nde şehit olan 1130 Mehmetçiğimiz olmak üzere 1 asırdır Türk vatanlarının bütünlüğü, Türk Milleti’nin dirliği için şehadet şerbeti içenlerden Allah razı olsun.

Son 2 gündeki şehitlerimiz olan 15 Azerbaycan Türkü ile 13 Türkiye Türkü’ne ve öncekilere minnet duygularıyla Mevlâ’dan rahmet diliyorum. Talış Köyü, Seysulan ve Lala Tepe’deki azatlığın tüm Karabağ’ı sarıp sarmalaması niyazıyla..

 

“Karabağ’da talan var
Beni derde salan var
Çek bayraktar bayrağın
Gözü yolda kalan var”

 

“Özgecan Aslan Parkı” Mecliste Oylandı

 özge2

Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi Mart ayı toplantısı 1. Birleşimi gerçekleşti.

Kongre ve Sergi Sarayı’nda Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz’ın başkanlığında gerçekleşen Meclis Toplantısı’na, Tarsus’un Azerbaycan’daki kardeş şehri olan Xetai şehrinin Valisi Razim Memedov, Belediye Başkanı Teymur Manadov ve beraberindeki heyet de konuk olarak katıldı.

Büyükşehir Belediyesi’nin gündem maddesinin ilk sırasında, Tarsus’ta hunharca öldürülen Özgecan Aslan’ın adını yaşatmak için, Yenişehir ilçesi Adnan Menderes Bulvarı üzerinde yer alan parkın, ‘Özgecan Aslan’ olarak değiştirilmesi ile ilgili teklif oy birliği ile kabul edildi.

26 Şubat 1992 tarihinde Ermeniler tarafından Azerbaycan’ın Karabağ Özerk Cumhuriyeti’ne bağlı Hocalı kentinde, Azeri Türkleri’ne yapılan katliamın kınanması ile ilgili teklifin görüşülmesi oy birliği ile kabul edildi.özge

“BÜYÜKŞEHİR GIDA BANKASI KURUYOR”

 Büyükşehir Belediye Meclisi’nde, Mersin Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı’na bağlı Sosyal Yardım Şube Müdürlüğü bünyesinde, ihtiyaç sahiplerine yardım yapmak amacıyla, Gıda Bankacılığı’nın hayata geçirilmesi ile ilgili teklif oy birliği ile kabul edildi. Projenin amacı hakkında bilgi veren Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, “40 personelimiz Mersin genelinde her haneye girerek yoksulluk raporu çıkaracak. Kriterler de puanlamaya göre yapılacak. Maddi durumu en kötü olan aileden başlanarak, sıralama yukarıya doğru çıkacak. 250 puan yükleyerek ihtiyaç sahiplerine vereceğimiz kartla vatandaşlarımız, oluşturacağımız bu Gıda Bankası’ndan ücretsiz olarak, verdiğimiz puan ölçüsünde alışveriş yapabilecek. Önemli olan bu işin içine siyaset karıştırmamak. Bu büyük bir vebal. Hiçbir ayırım yapmadan belediyemizin gücü yettiği ölçüde ihtiyaç sahiplerimize bu konuda destek olacağız” dedi.

KÜLTÜR PARK’TA ÇAY BAHÇELERİ YIKILIP YENİ DÜZENLEME YAPILACAK

 Mersin Yenişehir Kıyı Dolgu Alanı Kültürpark üzerinde yer alan, yıkılıp yeniden yapılması amaçlanan çay bahçesi, lokanta, sergi üniteleri, idari yapılar vb. kullanımlar için tip projelerin geliştirileceği, mevcut sorunlara tekrar mahal vermemek adına alanın bütünü için uygulamaya rehberlik edecek nitelikte hazırlanacak kentsel tasarım ve peyzaj uygulama projesi ile açık ve yeşil alan düzenlemelerinin yönlendirilmesi amacıyla İdarece hazırlanan Kıyı Dolgu Alanı İmar Planı Değişikliği ile ilgili teklifin görüşülmesi oy birliği ile kabul edildi.

oylama