Etiket arşivi: Her

”HER ŞEY OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ OLUR İNŞALLAH” DEMİŞTİM YA !

”HER ŞEY OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ OLUR İNŞALLAH” DEMİŞTİM YA !

Haziran 2019 Bülteni’ndeki yorumumun başlığı yukarıdaki gibiydi.
Yorumumu yayınladığım günün akşamında, TV’de bir diziyi izlerken, seride rol alanlardan bir bayanın, ”Her şey olması gerektiği gibi olacak” dediğini duyunca irkildim.
‘Allah Allah, bu benim dün yazdığım yorumun başlığı gibi” diye mırıldandım.
Bir farkla tabii…
Ben,  ‘ Her şey olması gerektiği gibi olur inşallah’ demiştim.
Serideki bayan ise,  ‘Her şey olması gerektiği gibi olacak’ demişti.
Yani ben dilemiştim. Serideki bayan ise emretmişti.
Bunun üzerine Google’a girdim ve aramaya başladım.
Bakın ne buldum:
Herkese ve özellikle politikacılara ders niteliğindeki aşağıdaki yazıyı okuyalım ve okutalım lütfen.

  

”Herşey olması gerektiği için olur ve yaşanması gerektiği için yaşanır
Pişmanlık; “keşke olmasaydı” diye değil, “bir daha olmasın” diyedir.

Herkesin baktığı aynı dünyadır aslında ama gördükleri gözlüklerinin rengine ve temizliğine göre değişir.

İki insan. Biri doğru sözlü ama kırıcı, diğeri yalancı ama tatlı dilli. Bunları “biri kırıcı, diğeri yalancı” diye de tarif edebilirsiniz, “biri doğrucu, diğeri tatlı dilli” diye de. Aynı şeyleri farklı görmeye bir örnek.

Bu dünya sınav yeridir. Sınavdaki kişinin mutluluğu, soruları cevaplama Başarısına ve bu sayede duyduğu iç huzuruna bağlıdır, oturduğu koltuğun rahatına veya manzarasına değil.

Herşey olması gerektiği için olur ve yaşanması gerektiği için yaşanır. Pişmanlık; “keşke olmasaydı” diye değil, “bir daha olmasın” diyedir.

“Canının istediği gibi yaşamak” özgürlük değildir. Adı üstünde “canının” yani nefsinin esiri olarak yaşamaktır.

Bataklığı kurutmadan sivrisineklerin kökü kesilmez. Ruhsal sorunların ilâçla tedavisi sivrisinekleri temizlemektir sadece. Altta yatan ve çoğu zaman çocukluğa kadar uzanan sorunlar çözülmeden kesin bir düzelme beklenemez.

İnsanın küçük problemlere takılmasını önleyen, büyük ideallerdir. Önemli bir amaçla bir yere gidiyorsanız, ne omuzunuza çarpanlar, ne de durmuş öylece bakanlar, sizi etkilemez. Fark etmezsiniz bile.

Ismarlama mutluluk olmaz. Çok güzel geçen bir eğlenceyi, “ne güzeldi, bir daha yapalım” diye tekrar yapsanız, aynı tadı alamazsınız. Mutlu olacağım, mutlu olmalıyım diye mutlu olunmaz.

Hayal gücü arabalardaki uzun far gibidir. Gidilen yolun ilerisini göstermelidir. Havaya veya geriye bakmasında hiçbir fayda yoktur.

Sağlığın tek kelime ile tarifi yapılsa, cevap “denge” olurdu. Meselâ kan şekeriniz düşükse de kötüdür, yüksekse de; tansiyonunuz da öyle. Marifet orta noktayı bulabilmektir, olabildiğince.

Herkes başkalarını kendi gibi bilir. Bir insanı tanımanın en kolay yolu ona “insanlar nasıl sence?” diye sormaktır. Anlatacaklarını dikkatle dinlerseniz aslında kendisini tarif ettiğini fark edersiniz.

Kırmızı şapkalı kız, anneanne kılığına girmiş kurdu tanımayacak kadar aptal değildi. Ama onun kurt olmamasını dilediği için, aldığı cevaplara kolayca kandı. Çoğumuz insanları bu yüzden yanlış değerlendiririz. Gerçekle yüzleşmek istemediğimiz, kandırılmak istediğimiz için.

Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür. Sizin mutluluğunuz bir başkasına bağlı ise, bu kez de onu bir şekilde kaybetme korkusu ile acı çekersiniz. Kendi ayaklarınızın üstünde durmayı öğrenmelisiniz.

Güzel bir ceketle güzel bir pantolon illa güzel bir takım olmaz. İki insan arasında sorun olması mutlaka içlerinden birinin sorunlu olmasını gerektirmez.

Yolu olmayanın yoldaşı olmaz. Önce kendi yolunuzu belirlemelisiniz, yoldaş (veya hayat arkadaşı) bulmadan önce.

İki mutsuz bir araya gelince bir mutsuz çift olur sadece. Nikâhta keramet vardır sadece, mucize değil. Mutlu bir evliliğin ilk şartı, mutlu insanların evlenmesidir.

Bir insanı anlamak, kendini onun yerine koymakla mümkündür. Ama bu “ben onun yerinde olsam şöyle yapardım” demek değildir. “Acaba nasıl düşünüp hissediyor ki böyle davranıyor” demektir. Bunu yapmanın en kestirme bir yolu da, o kişideki rahatsız edici davranışın benzerini kendimizde aramak, sonra avukat gibi o davranışımızın sebeplerini açıklamak, en sonunda da bulduğumuz açıklamayı o kızdığımız kişiye uyarlamaktır.

Öfkeyi yutmak lâzım, evet, ama yutulan şey hazmedilmezse kusulur bir zaman sonra mutlaka.

İnsanları anlamayan insanlara güvenmez, insanlara güvenmeyen içine kapanır, içine kapanan insanlardan kopar, insanlardan kopan insanları anlamaz, insanları anlamayan insanlara daha da güvenmez, insanlara güvenmeyen içine daha da kapanır, içine kapanan insanlardan daha da kopar, insanlardan kopan insanları daha da anlamaz… ve böylece sürüp gider.

Tüm insanların genetik yapılarının yüzde doksandokuzbuçuğu ortaktır. Farklı yönler sadece yüzde yarımdır. Diğer insanlarla aramızda, sandığımızdan çok daha fazla ortak yönümüz var yani. Onları anlamak o kadar zor olmasa gerek.

Anne-babasının bir huyunu beğenmeyen, ama bu huyun sebebini de anlamayan (yani çaresini bulamayan), ileride aynı huya sahip olur.

Çocukların soruları, cevaplandıkça bitmez. Cevaplanmadıkça biter.
Özellikle hayatın ve ölümün gerçeği hakkında olanlar.
Tüm genellemeler tehlikelidir, bu bile.”
( Alexandre Dumas)

*****

PALANDÖKEN, “ÜLKEMİZİN HER MESLEKTEN İNSANA İHTİYACI VAR”

 

ANKARA- Önümüzdeki günlerde üniversite tercihi yapacak gençlerin özgür bırakılması gerektiğini vurgulayan TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Aileler üniversite tercihi yapacak olan gençleri tercih konusunda rahat bırakmalı. Gençler hayata atılmanın son adımı olan üniversiteyi puanına göre hangi şehirde hangi bölümü istiyorsa orada okumalı. Baskı kurmak, ailenin kendi istediği bölümü tercihlere yazdırmak onları yanlış yönlendirmeye sevk edebiliyor. Kendini tanıyan ve ideallerinin farkında olan her genç kendi istekleri doğrultusunda tercih yapmalı” dedi.

-“GENÇLERİN ÜZERİNDE YETERİ KADAR BASKI ZATEN VAR”

Gençlerin değişen sistemler ve rakiplerinin artmasıyla zaten zorlu bir süreç yaşadıklarını hatırlatan Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı)’ye bu yıl TYT (Temel Yeterlilik Testi)’ne 2 milyon 446 bin 51, AYT (Alan Yeterlilik Testi)’ne 1 milyon 985 bin 689, YDT (Yabancı Dil Testi)’ne ise 134 bin 323 aday başvurdu. 18 Temmuz’da sonuçlar açıklanacak ve tercihlerse 23-29 Temmuz arasında yapılacak. Son yıllarda birçok kez eğitim sisteminin değişmesi, başvuru sayısının ve dolayısıyla rakiplerin artması gibi birçok nedenden gençlerin bu süreci zaten zorlu bir şekilde geçiyor. Bir de tercih zamanı ailelerin baskısı, başkalarıyla kıyaslaması onların üzerinde baskı oluşturuyor ve istemedikleri bölümü okumak zorunda kalabiliyorlar” diye konuştu.

-“MESLEĞİNİ SEVMEYEN İNSANLARIN YETİŞMESİNE İZİN VERMEYELİM”

Kendi isteyerek seçtiği mesleği yapmayan insanların kendisine de mesleğine de faydasının olmayacağını belirten Palandöken, “Yönlendirilmeye ve etkilenmeye en açık oldukları bu gençlik döneminde aileler çocukların üzerinde baskı kurmamalı. İleride mesleğini sevmeyerek yaptığı sürece ne kendine ne de yaptığı işe faydası olmaz. Ülkemizin her meslekten insana ihtiyacı var. Esnafa, sanatkara da ihtiyaç var, doktora, mühendise de ihtiyaç var. Gençlerin yeteneklerini ve kendisini iyi tanıması, ona göre bir tercihte bulunması gerekiyor. Bu sınavlar, sonuçlar ve tercihler hiçbir şeyin sonu da başlangıcı da değil. Çocuklarımızı bu konuda doğruya yönlendirirken özgür bırakıp üzerlerinde baskı kurmadan iletişim kurmalıyız” şeklinde söyledi.

KÜÇÜLÜP KÜÇÜLÜP DE CEBİME GİR!      

KÜÇÜLÜP KÜÇÜLÜP DE CEBİME GİR!      

 

 

Tarih sahnesine girerken asker millet diye girmişiz. Orta Asya’daki Afanesyova Kültürü’nde bulunan ve MÖ 3 binlere ait savaş aletlerinden belli.

Tarihte ilk ve en kalıcı imzayı MÖ 209’da kadim atamız Mete Kağan’ın Ordu ve 10’lu Sistemi kurmasıyla atmışız. Ki kullanılan terimler ve teşkilatlanma modeli halen Ordumuzun çekirdek yapısında mündemiçtir. Hatta şu anki Kara Kuvvetlerimizin bröveleri bile örgütlü askerî maceramızın 2228 yıllık ispatıdır.

Yerleşmek amacıyla 1000 yıl önce Çağrı Bey komutasında Anadolu’ya yaptığımız o meşhur Keşif Seferi’nde de, 948 yıl önce Sultan Alparslan’ın Muş coğrafyasında kazandığı o muhteşem Zafer’de de “Ordu & Millet” olan Türklerin askerî başarıları destanlaştırılır.

Osmanlı’nın kuruluşu ve yükselişi savaş stratejileri üzerine bina edilmiş yönetim organizasyonlarıyla şekillenmiştir. Osmanlı’nın dağılma sürecinden atom filizi hükmünde yeni bir devleti çıkarabilmemiz de 100 yıl önce idealist ve kahraman generallerimiz tarafından mümkün kılınabilmişti.

Mondros denilen ve bize karşı söylenen “Eller Yukarı!” Ateşkes Antlaşmasının özeti de –  7/24’e gizlenen – Ordumuzun terhis ve teslimidir. Sarı Paşa’mızın Gençliğe Hitâbe’sinin “Cebren ve hile ile” diye başlayan kısmı bunu anlatır ve halen canlıdır.

Biz lisedeyken yani 30-35 yıl önce Türkiye’nin nüfusu 50 milyon, Ordu mevcudu ise 1 milyonun az altındaydı. 2019 yılına geldiğimizde Suriyeliler hariç nüfusumuz 82 milyon, Ordu mevcudumuzsa 300 binin biraz üstünde.

Norveç yada Yeni Zellanda’da otursak “Her Türk asker doğar” diye tarihe kayıtlı olmamıza rağmen büyük bir ordu beslemeye gerek yok, savunma teknolojilerine ağırlık versek yeter derdik. Yoksa Türkiye’nin konumu ve koordinatları değişti de haberimiz mi olmadı?

Bildiğimiz kadarıyla Bağımsızlık kararını geçici olarak engellediğimiz Barzanî’nin Kuzey Irak’ta roketli, tanklı, helikopterli 250 bin kişilik Peşmerge Ordusu var. Başmüttefiğimiz (!) tarafından yine aynı şekilde silahlandırılan PYD YPG Güçleri’nin de 70-75 bin kişilik mevcudundan bahsediyoruz.

Yunanistan son 10-15 yılda bizden çaldığı 18 ada ve 1 kayalığı bile silahlandırıyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi bütçesini çok aşacak şekilde savaş gemisi, tank, top ne varsa alıp alıp biriktiriyor. Zaten Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölge ve sondaj parsellerinden dolayı kırmızı alarm durumundayız.

Şimdilik aramızın fena olmadığı Rusya, Kırım Türklerinin özerk meclislerini de dağıtarak Kırım’ı ilhak etti, Sivastopol’u doğrudan Moskova’ya bağladı. Donetsk ve Luhansk’ı yani Ukrayna’nın Doğusunu koparıp orda Küçük bir Rusya (MaloRus) kurma faaliyetini ise askerî açıdan desteklediği milislerle sürdürüyor. Üstüne üstlük Suriye’de komşu olduk. İdlip’te onlarla beraber, Menbiç’te ise Amerikalılarla beraber devriye atıyoruz. Rusya’dan izin alamasaydık ne Fırat Kalkanı ne de Zeytin Dalı Harekâtını yapabilirdik. İlişkilerimiz tekrar 4 yıl öncesindeki Rus Uçağının düşürüldüğü vaziyete gelirse ne yaparız?

Mevzu uzuyor; İran hedefte, ABD karadan ve denizden sınırlarımızda tatbikat yapıyor. Biz ne yapıyoruz; “Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan” Türk Ordusu celplerle 75 bin, 75 bin azaltacak Yeni bir Askerlik Kanunu çıkarıyoruz. S-400’ler ile F 35’ler arasında hayatımızın yazı-turasını atacak hale gelmişiz; para bedelli askerliği kalıcı hale getiriyoruz. Ülkede 5 milyondan fazla kayıtdışı vatandaş (!) var, sınırlarımızdan giren-çıkan belli değil, Bursa caddelerinde insancığın biri kafa kesmekten bahsediyor; bizse “Gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllüler” için Cumhurbaşkanına ‘muafiyet’ yetkisi verdiriyoruz.

Türk Ordusunu ‘cep ordu’ yapmaya mı niyetlendik? Kimin cebine koyacağız?

15 yaşındaki Muhammet: Senin hakkını yediler Ekrem Abi! İmamoğlu: Yedirtmeyiz. Yine güzel olacak!

İBB’nin seçilmiş Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beylikdüzü Yaşam Vadisi’nde vatandaşlarla buluştu. Yoğun ilgi gören İmamoğlu, 15 yaşındaki Muhammet Nasuroğlu ile ilginç bir sohbet gerçekleştirdi. Nasuroğlu, İmamoğlu’na olan sevgisini, ”Ekrem Abi, ben seni çok seviyorum vallahi. Mutlu oldum ya. Tek inandığım siyasetçi sensin” sözleriyle dile getirdi. İmamoğlu, ”Seviyorsan sarılacaksın” diyerek Nasuroğlu ile kucaklaştı. İmamoğlu, ”Abi ama senin hakkını yediler ya” diyen Nasuroğlu’na, ”Yedirtmeyiz. Yine güzel olacak” yanıtını verdi

BEYLİKDÜZÜ / İSTANBUL – www.türkiyeokuyor.com Ulusal Politika Haberleri – Yayın: Yusuf Ünel

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) seçilmiş Başkanı Ekrem İmamoğlu, iftar öncesinde, kendi döneminde yapılan Beylikdüzü Yaşam Vadisi’nde vatandaşlarla buluştu. İmamoğlu’nun Yaşam Vadisi’ne geldiğini gören vatandaşlar, seçilmiş İBB Başkanı’nın etrafını kuşattı. Kimi vatandaşlar İmamoğlu ile ”selfie” yaparken, kimi yurttaşlar da cep telefonlarından yaptıkları canlı yayınlarla yakınlarını İBB Başkanı ile buluşturdu. Kendisine alkışlarla destek veren vatandaşlarla keyifli sohbetler gerçekleştiren İmamoğlu, ”Yaşam Vadisi müthiş. Çok özledim, onun için dalıverdim” dedi. 

”İNSANLARA UMUT OLDUN”

Muhammet Nasuroğlu adındaki 15 yaşındaki genç, İmamoğlu’na olan sevgisini, ”Ekrem Abi, ben seni çok seviyorum vallahi. Mutlu oldum ya. Tek inandığım siyasetçi sensin” sözleriyle dile getirdi. İmamoğlu, ”Seviyorsan sarılacaksın” diyerek Nasuroğlu ile kucaklaştı. İmamoğlu, ”Abi ama senin hakkını yediler ya” diyen Nasuroğlu’na, ”Yedirtmeyiz. Yine güzel olacak” yanıtını verdi. Mehmet Yazıcı isimli bir vatandaş da fotoğraf çektirdiği İmamoğlu’na, üzerinde ”Her şey çok güzel olacak” yazılı 2 farklı renkte tişört hediye etti. Bu sırada bir vatandaş, İmamoğlu’na, ”İnsanlara umut oldun. İyi ki varsın” sözleriyle destek verdi.

İmamoğlu’nun kucağına verilen Alp Deniz Ekmekçi adlı 8 aylık bebek, İBB Başkanı’nın kucağından inmek istemeyince, bir vatandaş espriyi patlattı: ”Geleceğin sizde olduğunu anladı Başkanım.” Yüzlerce Beylikdüzü sakini ile fotoğraf çektiren İmamoğlu, ”Her şey çok güzel olacak” diyerek, zorlukla da olsa Yaşam Vadisi’nden ayrılıp, iftar yapacağı Gürpınar’daki eve doğru yola çıktı. 

23.05.19 İstanbul – türkiyeokuyor.com Politika Haberi

Burcunuza uygun detoksu yapın, her daim zinde kalın!

 

Yaz tatilinde doyasıya yediniz içtiniz. Şimdi de yaz bitmeden aldığım tüm toksinlerden arınmalıyım diyorsanız, Astroloji Platformu Moyra’nın burcunuza özel hazırladığı detoks tariflerine mutlaka göz atın.

Koç

Kendini motive eden, girişimci ve hemen harekete geçen Koçlar; detoks işi tam size göre! Bir Koç olarak genelde baş ağrısı ve sinüs iltihabından muzdaripseniz ekinezyanın dahil olduğu detoks tarifleri seçmenizde fayda var. Limon, zencefil, kırmızı biber, portakal ve ekinezyayı karıştırdığınız şifalı bir detoks pek çok sıkıntınızı çözmüş olacak.

Boğa

Keyfine düşkün ve yemeyi fazlasıyla seven Boğalara, şişkinlik ve yedikten sonra keşke yemeseydim hissini geçirecek bir tarif öneriyoruz. Nane yaprakları, zencefil, yeşil elma, salatalık ve rezene ile hazırlayacağınız bu yemyeşil detoks ile kendinizi hiç olmadığı kadar rahatlamış hissedeceksiniz.

 

İkizler

Çeşitlilik arayan, ruhunu zaman zaman kararsızlıktan yoran İkizler, zihniniz ve bedeniniz için bir şeyler yapmanın zamanı sizce de gelmedi mi? Sadece üç malzemeyle hazırlayabileceğiniz bu tarifle hem sinir sisteminiz rahatlayacak hem de vücudunuzda biriken ödemden kurtulacaksınız. Salatalık, pırasa ve tonik karışımı tam da sıcak yaz günlerine yaraşır ferahlıkta!

 

Yengeç

Yazı ailesi ile havuz başında ya da yeşilliklerin içinde dinlenerek geçirmeyi seven Yengeçler, şimdi size vereceğimiz tarifi hem kendiniz için yapabilir hem de sevdiklerinize ikram ederken hoş sohbeti garanti edebilirsiniz. Bu tarif hem vitamin deposu hem de cilt dostu! Mango, hindistan cevizi suyu ve ananası karıştırıp içine istediğiniz kadar buz ekleyin ve detoks içeceğinizin keyfini çıkarmaya bakın!

Aslan

Enerji verici ve canlandırıcı bir şeyler denemeye her zaman hazır olan Aslanlar, yıllardan beri güçlenmek ve gençleşmek için pek çok ürün içerisine katılan zencefil ile tatlandıracağınız ve sizi 10 aslan gücüne çıkaracak bu detoks tarifini çok seveceksiniz. Elma, portakal, havuç ve zencefili sıkıp gerisini doğa anaya bırakabilirsiniz.

Başak

Sade ve gösterişsiz ama bir o kadar da etkileyici ruha sahip Başaklar, tam da sizlere hitap eden bu süper yeşil detoks tarifiyle ruhunuzdaki, bedeninizdeki ve zihninizdeki bütün toksinleri dışarı atacağınızdan emin olabilirsiniz. Malzemelere gelecek olursak; kale, ıspanak, salatalık, maydanoz ve pırasa.

Terazi

Terazilerin hayatındaki denge ve ahenk düşkünlüğünü detoks seçiminde de devam ettirmeleri gerekir. Bu Ph dengeleyici detoks tarifi tam da size göre. Salatalık, limon, rezene ve ıspanak ile vücudunuzdaki su oranının alkali ve asitlik oranını mükemmel bir dengeye kavuşturabilirsiniz.

Akrep

Duygularını yoğun yaşamayı seven Akreplerin içeceği detoks suyu da yoğun olmalı! Okülte (Simya, Astroloji, Nümeroloji, Sembolizm, Kahinlik, Telapati, Hipnoz gibi gizli bilimler) meraklı oluşunuzdan dolayı, doğanın sunduğu renklerden beslenen bu içecek sayesinde zevkten dört köşe olacaksınız. İhtiyacınız olan malzemeler ise; yaban mersini, böğürtlen, ahududu ve pancar şerbeti. Bu mor güzelliğe hazırlıklı olun.

Yay

 

Yeni şeyler denemeyi seven, yabancı diyarları keşfetmekten fazlasıyla keyif alan Yaylar, şimdi vereceğimiz tarif adeta ruhunuzu yenileyecek. Enerjinize enerji katacak olan bu tarifin egzotik malzemeler tam da sizlere göre. İhtiyacınız olan malzemeler ise şöyle: Zerdeçal, ginseng, mangostan, kivi ve bergamot.

Oğlak

Çalışmayı çok seven Oğlaklar, ofiste geçirdiğiniz uzun ve hareketsiz saatler ayaklarınızda, bacaklarınızda ve eklemlerinizde sıkıntılar yaratabilir. Kiraz, üzüm ve şeftali gibi meyveler ödem atmaya yardımcı oluşlarıyla bilinirler ve eklem sıkıntılarını azaltmada kullanılırlar. Bu yüzden şimdi vereceğimiz tarif, özellikle sizin gibi işkolikler için mükemmel bir seçenek. Malzemeler; kiraz, greyfurt ve istediğin bir başka çekirdekli meyve.

Kova

Kovaların özgür ve sıra dışı ruhunu, tıpkı ona yaraşır bir tarifle taçlandırmak gerekir. Kivi, ıspanak ve son zamanların oldukça popüler olan içeceklerinden biri olan hindistan cevizi ile hazırlayacağınız detoks, kalbinizin ve sinir sisteminizin arasındaki dengeyi sağlayıp korurken yaptığınız spor antrenmanları sonrasında kaslarınızın hızla iyileşmesine de yardımcı olacak.

Balık

Zamanının çoğunu hayal kurmakla geçiren Balıklar, öyle ki bazen bu durum yattığınız anda uykularınızın kaçmasına bile neden oluyor. Bu yüzden size önereceğimiz detoks tarifi, tam da yatmadan kısa bir süre önce içip rahatlamak ve adeta bir tatlı huzur almak için yaratılmış gibi. Muz, hindistan cevizi suyu, bir parça lavanta yağı ve yaban mersini ile tatlı rüyalara dalacaksınız. Yalnız uyaralım, eğer detoks tariflerinize daha önce lavanta yağı eklemediyseniz, oldukça az bir miktarla deneyerek başlamalısınız!

HER ŞEY BİR RED İLE BAŞLIYOR GÜLÜM

 

 

süleyman pekin25 yıldır kamuda, 15 yıl sendikalarda görev yaptım. Son 20 yılda en az 10 adet STK’nın kuruluşunda inisiyatif kullandım. 30 yıldır hem tarihçilik hem de ülkücülük yolunda kendimi geliştirmeye çalıştım. 34 yıldır da kesintisiz Müslüm dinlerim.

Son 10 yılda köşe yazarı olarak 500’e yakın yazı yazmışım. Tarih, dış politika ve edebiyat alanında yarım düzine yayınlanmış, onun yarısı kadar da yayınlanmaya hazır kitabım var. Sosyal medya sayfamda “Yazdıklarım yaşadıklarımın bordrosudur” ifadesi bulunmakta. Yazmak bende geleceğin izdüşümüdür. Kıbrıs, Davos, Ergenekon, Çözüm, Habur, Akdamar, Dersim, K.Irak, Mısır, Libya, Suriye vs. konularda yazdıklarımız yerli yerinde duruyor ve neden sonra haklılığı tescilleniyor.

Ergenekon Kumpasında yandaş sendika “Kılavuzu Necip Fazıl Olanın..” ve “Sevgiler Sevgi Hanım” yazımı ikna odalarındaki üye devşirme seanslarında kullanıyordu. Duydum ki Necip Fazıllı olanı gene kullanmaya başlamışlar ama Sevgi Erenerollu yazıyı es geçiyorlarmış.

Zaten Özsar’daki Âkiller Toplantısı’nda “Türkiye’de Türk Yoktur” tezini işleyenler 7 Haziran Seçimleri sonrasında birden profillerine Türk Bayrağı, ağızlarına da “Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez!” sloganlarını doldurmuşlardı. Aslında Referandum’un yersizliği ve yanlışlığı üzerinde fikirlerimi paylaşmıştım. Fakat son düzlükte iş tamamen takım taraftarlığına döndüğü için kimse satır aralarına bakmıyor veyahut okuduğunu anlamıyor.

– Pek yapmadığım – girişteki kısa künye şimdi yazacaklarım içindi. Hem tarihe not düşmek hem de bu zamana kadarki yazdıklarımın sağlaması bâbında diyorum ki TEK Millet derken adına Türk Milleti diyemeyenler Anayasa’nın 66. maddesinin dışına düşmüş olmaktadırlar: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.” Ve bu bağ ırkî değil hukukîdir.

Kurucu önder Atatürk’ün çok daha veciz ifadesiyle “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.” Türkiye halkı; Türkmen, Zaza, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Pomak, Abaza, Çeçen, Arnavut, Roman, Yörük, Manav, Muhacir vs. unsurlardan oluşur ve bunun tamamına ortak isim olarak Türk Milleti adı verilir. Ulus Devletin fikrî mimarı Ziya Gökalp’e göre “Türk Milleti ırkî, kavmî, coğrafî, siyasî ve idarî bir zümre değildir. Aynı millî kültürde ortak olan fertlerin bütünüdür.” Gazi Mustafa Kemal’in “Ne Mutlu Türk’üm Diyene!” sözü köken değil hissiyat ve mensubiyet bildirir. Tam tersine Türk’ü ve Kürt’ü ayrı bir etnik unsur gibi görmek ırkçılıktır. Neye göre tasnif ediyorsun kardeşim? Kanına ve soyuna göre.. Bu soy-sopçuluk, kan bağcılığı değil mi?

İkinci olarak tarihi hep dış politikayla birleştirmeye çalışan ve alternatif stratejiler üretmek için uğraşan biri olarak 2 tane 17 Nisan Simülasyonu yapayım. İsteyen alsın 3 sene saklasın: “Hayır” çıkarsa kentsel terör saldırıları devam eder. Nerdeyse her hafta yaşadığımız ve en son 31 Aralık Gecesi Reina’da gördüğümüz terör saldırıları çok şükür 3 aydır yok. Ocak başında 3,94’leri gören doların da ateşi 3 aydır daha stabil. 15 Temmuz’da Tayyip Erdoğan İktidarı’nı devirmek isteyen Üst Akıl terör & borsa kartını kullanırken birden Anayasa Değişikliği gündeme geldi ve o karta gerek kalmadı. Başkanlık çıkmazsa kaldığı yerden devam eder.

Evet” çıkarsa tüm yetkiler ve sorumluluk Cumhurbaşkanı’nın sırtına yıkılıp sonra da yasal pozisyonu uluslararası arenada Saddam – Esad tipi diktatörlerle eş tutulacak. ABD, AB ve Rusya arasındaki pazarlıklarda hep bir kişiye yüklenilecek; İran’la altın, IŞİD’le petrol ticaretinden Avrupa’daki Diyanet, Dışişleri gibi kurum çalışanlarımızın ajanlıkla suçlanmasına hatta Batı’daki terör saldırılarını azmettirici görmeye dek geniş bir yelpaze ihale edilecek. Türkiye’yi yeni Kürdistanlara ve Birleşik Kıbrıs’a ikna edecekler. Belki Ömer el-Beşir durumuna düşürecekler, belki Türkiye’ye de İran gibi ekonomik yaptırıma sıra gelecek. İşte o an Suriyeleştiğimiz andır, küresel planlı bölgesel kaosun üçüncü ayağıdır. Rahmetli Muhsin Başkan’ın “İzin vermeyiz” dediği Suriyeleşmeden de daha vahimi..

Yine Onun ifadesiyle “Vatanını zaaf derecesinde sevenler” tayfasından bir vatandaş olarak eşedd-i şer olarak gördüğüm ‘evet’tense ehven-i şer olarak gördüğüm ‘hayır’a sığınmayı tercih ederim. Her iki halde de eskiyi arayacağımız muhakkak olmakla beraber Nizam-ı Âlem broşürümüzdeki meşhur Süleyman Kalaycı şiiriyle duruşumuz sabitleyelim: “Her şey bir red ile başlıyor gülüm!” LÂ!

HER BİR SELÂ’YA VEDA

 

elif kocaOkunan her bir selâ, selamıdır şehidin,

Okunan her bir selâ, vatana bırakılan şehidin yüreğidir,

Okunan her bir selâ,şehidin yutkunduğu son şehadet şerbetidir.

Okunan her bir selâ, şehidin baki kalan uykusudur…

Okunan her bir selâ, geride kalan ananın,şehit evladına vasiyetidir.

Okunan selâlar, şehide fısıldanan duadır,

Okunan selâlar, göz yaşlarıdır akıtılmayan,

Okunan selâlar, söylenememiş gerçeklerin ta kendisidir.

Okunan selâlar, şehidi selametle yolculayan, milletin, vatanın inleyişidir.

Okunan selâlardır her bir selaya veda …

İLKÇEV Gençlik ‘Her Gün Bir İyilik Yap’ Sloganıyla Çalışmalarına Devam Ediyor!!!

İLK-ÇEV’de Gençlere ‘’Zamanı Etkili Kullanma’’ Anlatıldı ff.jpg görüntüleniyor

Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2014 yılı Gençlik Projeleri Destek programı kapsamında, İLK-ÇEV tarafından yürütülen ‘’Sanayi Bölgesi Gebze’de,Çocuklar İzcilikle Tanışıyor”Projesi kapsamında gençlere ‘’Zamanı Etkili Kullanma’’konulu seminer düzenledi.ffff.jpg görüntüleniyor

”İzci Her Gün İyilik Yapar’’ temalı seminerde kulüp önderi Eğitimci Fikret Tonyalı zamanı etkin kullanmayı, zamanı doğru ve etkili kullanımın toplum ve fert üzerindeki faydalarını anlattı.

Zamanın yerine konulması mümkün olmayan, geri döndürülemeyen olduğunu anlatan Tonyalı,Geçmiş geçmiştir gelecek belli değildir, An yaşadığın andır diyerek zaman planlamada yapılan hataları vaktim yok, bırak planı, faydasız şey, kendimi uzun vadede nasıl sınırlayayım şeklinde alt başlıklarla açıkladı Son olarak amaçsız toplantı yapılmamasını problemlerin bölüp parçalanarak yönetilmesini iş planlamada sevilen şeye öncelik verilmesini söyledi,

f.jpg görüntüleniyor
İLKÇEV  Gençlik Komisyonu Başkanı ve proje üyesii Safa Tonyalı ise seminerin çok faydalı geçtiğini, gençlere yeni ufuklar açtığını, hedeflerinde yol gösterici olduğunu belirterek İlkçev Gençlik Spor ve İzcilik Kulübünün bu tür faaliyetlere devam edeceğini söyledi.