Etiket arşivi: Harry

Şu Kanal İstanbul dedikleri -2

Özet

Başbakan Erdoğan’ın 2011 seçimlerinden önce açıkladığı “Kanal İstanbul” projesi hakkında bugüne kadar pek çok olumlu veya olumsuz yorum yapıldı. Başbakan Tayyip Erdoğan, İstanbul için düşündüğü ‘Çılgın Projesi’ni şöyle açıklamıştı: “Karadeniz ve Marmara arasında 50 kilometrelik yeni bir kanal açılacak. Boğaz’da tehlike yaratan gemiler bu kanaldan geçecek, İstanbul Boğazı su sporları merkezi olacak. Kanalla İstanbul’un 24 ilçesini içine alan Türkiye’nin en büyük adası ortaya çıkacak.”

haluk_duralUlaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, 15.01.2018 günü Kanal İstanbul Projesi’nin detaylarını anlattı. Bakan Arslan, “Küçükçekmece-Sazlıdere-Durusu 45,2 kilometrelik koridorunun Kanal İstanbul projesinin yolu olarak tespit edildiğini” açıkladı. Bakan ayrıca “Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerinden geçip Avrupa istikameti üzerinden geçen bir köprü olacak. Sazlıbosna Karayolu geçişine bağlı Kesim 7 dediğimiz bir köprümüz olacak. Halkalı-Kapıkule bir demiryolu kaynaklı köprü geçişimiz olacak. Marmara tarafındaki 3 tane geçişi Marmaray projesinde olduğu gibi batırma tüple Küçükçekmece Gölü’nün altından geçirmeyi hedefliyoruz” dedi. Bir soru üzerine Bakan Aslan “en büyük proje olan 3. Havaalanı 25 milyar Avrodur, Kanal İstanbul’un maliyeti bundan büyük olacaktır” dedi. Kanal İstanbul iki amaca hizmet edecektir: 1- ABD Montrö Andlaşmasını delmek için andlaşmanın feshi konusunda Romanya’ya baskıyı arttıracaktır. Açılacak kanal, TSK’nın 1. Ordusunun ağır zırhlı birlikleri ile Trakya’nın irtibatını kesecektir. 2- Türkiye ile Yunanistan arasındaki bir sıcak çatışmaya ABD’nin NATO’da müttefiki olan Bulgaristan ve Bulgaristan’daki ABD üslerinde bulunan ABD askerleri de katılarak, Trakya’yı işgal edeceklerdir. Sayfa 2 / 5 Basına yansıyan bilgilere göre kanalın tabanı açıklığı 45, derinliği 25 ve yüzeyi açıklığı 150 metre genişlikte olacaktır. kanal1Böyle bir kanal açıldığı zaman İstanbul’un batı yakası ile Trakya’daki topraklarımız arasında bir doğal sınır çekilerek irtibat fiilen sınırlanacaktır. Montrö Sözleşmesine aykırılık Projenin en önemli gerekçelerinden birisi olarak sunulan, “İstanbul Boğazında tehlike yaratan gemilerin bu kanaldan geçirileceği” iddiası kamuoyunu aldatmaya yönelik büyük bir yalandır. Çünkü: 20 Temmuz 1936 tarihli Montrö Boğazlar Sözleşmesinin; 1. Maddesine göre Boğazlardan geçiş ve seyir serbestisi kabul edilmiştir. 2. Maddesinde ise ticari gemilerin “barış zamanında, sancak ve hamuleleri ne olursa olsun, gündüz ve gece, 3’ncü maddenin hükümleri (sağlık ile ilgili hususlar) saklı kalmak üzere, hiç bir merasime tabi olmadan Boğazlardan geçiş ve tam serbestisine sahip olacaklardır” denmektedir. Uluslararası Montrö Boğazlar Sözleşmesine göre, İstanbul ve Çanakkale Boğazları serbest su yollarıdır ve buralardaki deniz ulaşımı hakkında Türkiye Devleti hiçbir yasal kısıtlama yapamaz, İstanbul Boğazından geçecek gemileri Kanal İstanbul’dan geçmeye zorlayamaz. Bu nedenle, “serbest su yolu” olan Çanakkale ve İstanbul boğazlarından herhangi bir ücret ödemeden geçen gemileri, iddia edildiğinin aksine, ücret mukabili Kanal İstanbul’dan geçirmek mümkün olmayacağı için açılacak olan kanal herhangi bir gelir sağlamayacaktır. Amerika’nın ilgisi 1947 yılında ABD Başkanı Harry Truman tarafından Sovyet tehdidine karşı hazırlanmış olan Doktrini, ABD’nin uluslararası politikasının değiştiğini ve Sovyet karşıtlığının bu yeni politikada temel esas olduğunu ilan etmiştir.kanal2 Bu doktrin ile Amerika Birleşik Devletleri “komünizm tehdidi” altındaki devletlere mali ve askeri yardım yapacağını açıklamıştır. Bu çerçevede, 1947 yılında Türkiye’ye Amerikan Yardım Heyeti (American Mission to Aid Turkey-AMAT) adıyla kurulan teşkilat 1949 Ekim ayında yeniden düzenlenerek Türkiye’ye için Ortak Amerikan Askeri Yardım Heyeti (Joint American Military Mission for Aid to Turkey-JAMMAT) adını almıştır. Heyetin 1947 yılında başlayan görevi Türkiye’nin NATO üyesi olduğu 1952 yılına kadarki dönemde, bir Sovyet askeri saldırısına karşı Sovyet kuvvetlerinin Akdeniz, Süveyş Kanalı ve Basra petrol bölgelerine inmesinin engellenmesi için Türk ordusunun güçlendirilmesi, Türkiye’nin ulaşım altyapısının düzenlenmesi için inceleme ve araştırmaların yapılmasını kapsamaktadır. Bu konuda çok geniş bilgiler aşağıdaki doktora tezinde bulunabilir [1]. JAMMAT Planlama Grubunun 3 nolu saha çalışmasıyla ile ilgili raporunun 3 nolu ekinde verilen bu haritalarda [2], (ki bu haritalar, Türkiye karayolları haritaları olup “Gizli-SECRET” olarak [1] : THE JOINT AMERICAN MILITARY MISSION TO AID TURKEY: IMPLEMENTING THE TRUMAN DOCTRINE AND TRANSFORMING U.S. FOREIGN POLICY, 1947-1954, By HOWARD ADELBERT MUNSON IV, A dissertation submitted in partial fulfillment of the requirements for the degree of Doctor of Philosophy WASHINGTON STATE UNIVERSITY Department of History, MAY 2012. [2] : arm9.staticflickr.com/8363/8410872850_0f1c3ccf46_o.jpg Sayfa 3 / 5 damgalanmıştır) Varşova Paktı kara kuvvetlerinin muhtemel saldırı yolları ve hava indirme bölgeleri işaretlenmiştir. Bu haritaların yer aldığı orijinal rapora ulaşılamamış olmakla beraber, ihtiva ettiği bilgilerin [1] nolu dipnottaki doktora tezinde verilen bilgilerle örtüştüğü görülmektedir. Aynı çalışmada verilen bir başka haritada [3] ise Trakya ve İstanbul çevresine yapılacak çıkartma ve hava indirme birliklerinin muhtemel büyüklükleri ile Türk ordusunun Bulgaristan’dan gelecek düşman kuvvetlerini durduracağı Çatalca Savunma Hattı ve düşman indirme kuvvetleriyle yapılacak çatışma alanları gösterilmektedir. Bu gösterilen hat, 1913 yılında Bulgar kuvvetlerinin durdurulduğu savunma hattıdır. [3] : http://www.midafternoonmap.com/2013/01/the-russians-are-coming-or-still-seeing.html Sayfa 4 / 5 Türk Ordusunun Trakya’daki ilk savunma hattı Edirne-Babaeski-Tekirdağ hattıdır. Ancak esas savunma hattı, Çatalca’daki hat olup, özellikle 2. Dünya Savaşı sırasında Bulgaristan’ı işgal eden Alman Ordularının sınırı geçme ihtimaline karşı iyice tahkim edilmiş olup, Çakmak Hattı olarak anılır. Bugün de 1. Ordunun en ağır zırhlı birlikleri bu hat etrafında konuşludur. Açıklandığı şekilde Küçükçekmece-Sazlıdere-Durusu güzergâhında bu kanal açılırsa, 1. Ordu ana ve ihtiyat birlikleriyle Trakya’daki askeri birliklerimiz arasındaki irtibat kesilecektir. Türkiye ile Yunanistan arasındaki bir sıcak çatışmaya ABD’nin NATO’da müttefiki olan Bulgaristan ve Bulgaristan’daki ABD üslerinde bulunan 15 bin dolayındaki ABD askerleri de katılarak, Trakya’yı işgal edeceklerdir. Amerika ve Montrö Amerika Karadeniz’e kıyıdaş ülke olmadığından, diğer bütün devletler gibi Karadeniz’de sürekli harp gemisi bulunduramaz. Barış zamanında önceden Türkiye’ye diplomatik kanaldan ön bildirimde bulunduktan sonra 5 gün içinde Çanakkale Boğazından girmek şartıyla, ABD harp gemileri 21 gün süre ile Karadeniz’e girebilirler (Madde: 18/2), süre sonunda Çanakkale Boğazından Türk karasularını terk etmek mecburiyetindedir. Ayrıca kıyıdaş olmayan bütün devletler gibi ABD de boğazlardan bir seferde toplam tonajları 15.000 tonu aşmayan en fazla 9 adet gemiyi Karadeniz’e çıkartabilir (Madde: 14). Andlaşmanın II Nolu Eki ile kıyıdaş olmayan devletlerin harp gemilerinin tonaj ve toplarının çapları için ayrıca sınırlamalar getirilmiştir. ABD Senatosu’na 2006 yılında verilen bir yasa taslağında; “İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını ilgilendiren Montrö Antlaşması’nın, ömrünü doldurduğu, bu anlaşmanın günün koşullarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerektiği” söylendi.[4] Bu girişimden kısa bir süre sonra, ABD Türkiye Büyükelçisi Ross Wilson, Ankara’da bir açıklama yaptı ve Montrö Anlaşması’nı Türk kamuoyunda tartışılabilir duruma getirdi. 3 Mart 2006’da gazetecilere; “Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadeniz’in uluslararası sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir” dedi.[5] Bütün bu söylemelere rağmen Amerika 70 bin tonluk Mercy isimli donanma hastane gemisini 7- 16 Ağustos 2008 tarihleri arasında meydana gelen Rusya-Gürcistan savaşı sırasında Karadeniz’e çıkarmak istemiş, ancak bu istek tonaj kısıtlaması nedeniyle reddedilerek, Türk Deniz Kuvvetleri anılan gemiyi Çanakkale Boğazından sokmamıştır. ABD, Karadeniz’e neden çıkmak istemektedir? Amerika’nın Karadeniz’e girmek istemesinin ana sebebi, Ukrayna’daki batıcı hükümeti desteklemek, Kırım üzerinden Rusya’yı güneyden kuşatmaktır. ABD eğer Montrö’yü delerse, Romanya veya Ukrayna’nın Odessa veya başka uygun limanında Avrupa Füze Kalkanı projesi kapsamında Füze Kruvazörü konuşlandırmayı, böylece Rusya’nın ABD’ye yönelik gönderebileceği [4] : Metin Aydoğan,13.11.2017, https://kuramsalaktarim.blogspot.com.tr/2017/11/montroden-kanalistanbula.html [5] : Metin Aydoğan, a.g.y. Sayfa 5 / 5 nükleer başlıklı Kıtalararası Balistik Füzelerini henüz Rusya üzerindeyken vurmak istemektedir.[6] Ayrıca ABD, İstanbul Boğazından bir günde taşınan ve önemli kısmı Rusya’nın Novorosiski limanından yüklenen Rus, Kazak ve Bakü’den gelen Azeri’lere ait 400 bin ton petrol akışını (2014 yılı verisi) kontrol etmek istemektir.[7] Sonuç: Kanalın açılması Trakya’yı düşmana terk etmektir 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Barış Antlaşması’nın 2. Maddesinde Yunanistan ile sınırlarımız, 11 Ekim 1922 tarihli Mudanya Mütarekesi ile belirlenmiş olan sınırlara uygun olarak çizilmiş, Karaağaç mahallesi Türkiye sınırları içine alınmıştır. Lozan’dan buyana geçen 95 yılda Yunanistan’ın Doğu Trakya ve Batı Anadolu üzerindeki emellerinde herhangi bir değişiklik olmamıştır. Nitekim Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olduğu 2004’te Yunanistan tapuları Türkiye’ye ait Ege Denizi’ndeki Eşek, Bulamaç Koyun, Hurşit, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık, Nergizçik adalarımızı işgal etmiş ve düşmanlık ve saldırganlığını Fornoz, Kololimnoz, ve Akdeniz’deki Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi ve Koufonisi adalarını işgal ederek sürdürmüştür. Mevcut AKP Hükümeti vatan topraklarımızın Yunanlılar tarafından işgaline ses çıkarmadığı, vatan topraklarını işgal eden düşmana karşı korumadığı gibi, kanalı açarak bir saldırı halinde Trakya’daki birliklerimizin takviyesiz kalmasına yol açacaktır. Çünkü bir savaş sırasında düşman hava kuvvetlerinin ilk hedefi İstanbul ile Trakya’yı bağlayan, kanal üzerine yapılacak 3 köprü olacaktır. Köprülerin yıkılması halinde Trakya’daki savaşan birliklerimize kanal üzerinden ikmal yapmak mümkün olamayacağı gibi birliklerin takviyesi veya geri çekilmeleri için Marmara Denizi kıyısındaki Tekirdağ ve Ereğli limanları da yeterli olmayacaktır. Bunun kaçınılmaz sonucu ise Trakya’daki vatan topraklarını düşmana terk etmektir. * * *

 

[6] : Haluk Dural, ABD-NATO Avrupa Füze Kalkanı ve İhanet Hançeri Kürecik Radarı, http://www.guncelmeydan.com/pano/avrupa-fuze-kalkani-ve-kurecik-radari-haluk-dural-t31794.html#p152287 [7] : http://www.businessinsider.com/worlds-eight-oil-chokepoints-2015-4

AMERİKAN HAVUZUNDAN ÇİN’İN İPEK YUVASINA

 

 

süleyman pekinBayram – seyran, içerde Yürüyüş, dışarıda Katar mevzuları gezegenimizin dönüş istikametiyle ilgili gelişmeleri gölgeledi. Evet, ilâhi kanunda Dünya batıdan doğuya dönmektedir ama Dünya içindeki insanlık da yüzünü bir Doğu’ya, bir Batı’ya, bir Ortadoğu’ya dönmektedir.

Son birkaç asırdır Batı’yı kıble ittihaz edinen Dünya devletlerinin kısm-ı azamîsi için 1947 yılında ABD’nin ‘atom bombacısı’ Başkanı Harry Truman tarafından ortaya konulan “Truman Doktrini” balıkları yılanla korkutarak ve hep aynı havuzda tutarak havyarlarını tek elde toplama projesi idi. Yem olarak da Truman’ın Dışişleri Bakanı Marshall’dan isimlenen Yardım Planı kullanılacaktı.

II.Dünya Savaşı’nda girmediği halde girmiş kadar etkilenen Türkiye, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yle Amerikan Havuzu’na girmeye gönüllü olsa da sanırım Kurtuluş Savaşı yıllarından kaynaklanan bir güvensizlikten ötürü pek o yemlerden ülkesini istifade ettiremedi. Fakat onların hoşuna gidecek Amerikanvari bir partiyi de kurdurmayı ihmal etmedi.

Menderes Hükümeti 1950-51’de Kore’ye asker gönderdi, 52’de NATO’ya girdi ve eş zamanlı olarak yüklü miktarda dış borç aldı. Yani havuza girebilmek için savaşı göze almış ve yemi haketmiştik. Sonrası malûm..

Şimdilerde ise Dünya, Doğu istikametine dönme eğilimde. ABD ile Çin arasında 6 trilyon dolarlık GSYİH farkının 2023-25 diliminde kalkacağı göstergesinden hareketle yeni bir havuz oluşumu faaliyeti var. Ve buna Modern İpek Yolu veyahut “Jinping Doktrini” diyebiliriz.

2017’nin Mayıs ayında Pekin’de yapılan ve Türkiye’nin de Cumhurbaşkanı düzeyinde katıldığı Uluslararası İşbirliği İçin Kemer ve Yol Forumu, 60’dan fazla ülkeyi ve 40 milyon kilometrekarelik bir alanda yaklaşık 4,5 milyarlık bir insan nüfusunu kapsıyor. Yani yeni havuz, yeni yem ve havyarlar..

Çin bizim 1 numaralı ithalat kaynağımız. Çin mallarını Anadolu’nun en ücra köylerinde bile bulabiliyoruz. Aramızdaki ticarî dengesizlik böyle giderse 1’e 10’dan 1’e 20’lere varacak. O çok havasını attığımız 2023’te yani Cumhuriyetimizin 100.Doğum Günü’nde üfleyeceğimiz pastanın mumları Made İn China olacak.

Bence Cumhurbaşkanı Erdoğan da İnönü gibi Dünyanın yeni istikametini çoktan gördü ve 1 trilyon dolarlık bu projede kurucu üye olma yoluna girdi. Bu meyanda imza edilen 30 milyar dolarlık Kars – Edirne Hızlı Tren Antlaşması hem Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Projesi’nin hem de Marmaray’ın devamı niteliğinde. Yani yörüngedeyiz..

Bu arada Perinçek Gurubu’nun mevcut İktidarı hem Suriye krizi üzerinden Rusya’yla çözüm adına ortaklaştırma hem de stratejik olarak Avrasyacılık yaparak Şanghay İşbirliği Örgütü’ne yakınlaştırma gayretleri Cumhurbaşkanının da inisiyatifiyle sonuç almış gibi görünüyor.

Doğu Bey’in “Türk Yargısı son 50 yılın altın devrini yaşıyor” sözünü Çin’in Menderes’i olma hevesine hamletmek lazım. Tayyip Bey’in de 2023-25’leri hedeflediğini biliyoruz. Önümüzdeki 5-6 yılda netleşecek sorun şu olacak galiba; Adalet ve Kalkınma Partisi bunca yıpranmışlığıyla yeni maçı yani yeni havuz partilerini kaldırabilir mi yoksa sivil – asker Avrasyacı elitin konuşlandığı Vatan Partisi mi partner kılınır? (Hem de içinde Pekin’ler varken)

Yada siyasî kartlar yeniden mi karılır, bu süreçte meraklı gözlerle ona bakacağız.

ABD’de Cumhuriyetçiler ve Demokratlar Liderlerini Belirliyor

ABD’de başkanlık seçimleriyle yapılan Kongre seçimlerinin ardından Senato ve Temsilciler Meclisindeki partilerin liderleri belirleniyor.

ABD Kongresindeki Cumhuriyetçiler ile Demokratlar, 8 Kasım’da yapılan seçimin ardından yeni yasama döneminde partilerin liderlerini belirlemek için iki gündür toplantılar yapıyor.

Temsilciler Meclisindeki Cumhuriyetçiler, dün kapalı kapılar ardında yaptıkları toplantı sonrasında Temsilciler Meclisi Başkanı Paul Ryan’ı yeni yasama döneminde de bu göreve aday gösterdi.1611-l1master

Ryan’ın, Cumhuriyetçilerin son seçimlerde Temsilciler Meclisinde 239 sandalye elde etmesiyle başkanlığı sürdürmesine kesin gözle bakılıyor.

Cumhuriyetçi Parti‘nin Temsilciler Meclisindeki diğer liderleri de aynı kaldı. Geçen yasama döneminde Cumhuriyetçilerin meclisteki Çoğunluk Lideri olan California milletvekili Kevin McCharty ile Çoğunluk Grubu Başkan Vekili Louisiana milletvekili Steve Scalise bu görevlerine tekrar seçildi.

Cumhuriyetçiler Senato’daki liderlerini de değiştirmedi. Basına kapalı yapılan toplantıda bir araya gelen Senatodaki Cumhuriyetçiler, Senato Çoğunluk Lideri Kentucky Senatörü Mitch McConnell’ın görevini yeni dönemde de sürdürmesini kararlaştırdı.

Demokratların her iki lideri değişebilir

Öte yandan Demokratlar ise iki dönemdir azınlıkta kaldıkları Kongre’deki liderlerinin ikisini de değiştirebilir.

Önceki dönem Senatodaki Demokratların lideri olan Nevada Senatörü Harry Reid’in seçimlerde yeniden aday olmamasının ardından, Demokratlar bugün Reid’in yerine New York Senatörü Chuck Schumer’ı seçti. Schumer, Senatoda yeni yasama döneminde Demokrat Parti Azınlık Lideri oldu.1116a

Schumer, Kongre’deki Ermeni tasarılarının en güçlü destekçilerinden biri olarak biliniyor.

Demokratlar Temsilciler Meclisindeki liderlerini ise dün yaptıkları toplantıda belirleyemedi. Temsilciler Meclisi Azınlık Lideri olan California milletvekili Nancy Pelosi’nin görevini sürdürmesine yönelik oylama dün yapılamazken, bazı Demokratlar yeni dönemde Pelosi’nin yerine başka bir ismin belirlenmesini istiyor. Demokratların meclisteki lideri 30 Kasım’da yapılacak oylamada belirlenecek.111616-2016-11-16-18-57-45-2