Etiket arşivi: Güneş

‘DEVLETTE  DEVAMLILIK’  HİÇ BİR  ZAMAN  OLMADI  

 

Keşke olsaydı.

 

Akif’in dediği “Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz? Kendin mi senin, yoksa ümidin mi yüreksiz?” dediği yerdeydik hep. Atsız gibi tarihçiler sağolsun Türk Tarihinin tamamını bir bütün ve aradaki devletleri de o bütün içerisindeki hanedan devreleri olarak gördüler. Ama gerçekler acımasızdı ve bizim gibi romantik milliyetçilerin sırtında kırbaç gibi şakladı. Bkz: Han Duvarları.

Ne Mete (Motun) Han Teoman’ın (Tuman) yolundan gitti, ne de Kiok (Küyük) Mete’nin izinden.. Göktürklere en geniş sınırları kazandıran Mukan Kağan’dan sonra gelenlerin hiçbiri o stratejiyi sürdürmedi.  Devamı ‘Tarihi Çevir’de “Uygurlar, Oğuzlar, Peçenekler / Türk’ün yüce tarihine binbir zafer ekler” diye geçer. Doğrudur lâkin zaferlerde de istikrar yoktur. 30 Ağustos Başkumandanlık Meydan Muharebesi’ndeki Komutanı anmadan Zafer kutlaması Devlet dersine devamsızlığın en güncel kanıtı.

4 bin yıllık yayvan bir tarihi dondurma yalar gibi dizilerden öğrenemezsin güzel kardeşim. Derinliğine nüfuz etmek için çift sürüp ecdat toprağında ırgat gibi çalışacaksın. Zoraki gol bulmuş galip takımlar gibi süreden çalmayacaksın. Dön başa, süreksize yüreksiz diyerek..

Süre deyince Osmanlı’nın 623 yılı (1299 – 11922) geldi aklıma, sonra da Roma’nın 1229 yılı (MÖ 753 – MS 476) ve Bizans’ın 1058 yılı (395 – 1453). Akdeniz Havzasının özeti bu 3 devlet de bizimkisi niye bin yıllık değil? Kurucu atalar (Ertuğrul, Osman, Orhan) sağolsunlar ama I.Murad’ın dahi sürdürdüğü o temel kurguyu oğlu Yıldırım Beyazıt değiştirmiş ve fasılalı bir şoka sebep olmuştur. Sonradan Fatih’le hem hayâline hem de kırmızı kaplı kitabına kavuşan Devletimiz II.Beyazıt nötralizasyonuyla gevişe, Yavuz ve Kanunî’yle de değişime uğramıştır.

Şöyle ki: Doğu Roma’yı alan ve Kayzer lâkabıyla kendini Batı Roma’nın da vârisi ilan ederek 1000 yıl önceki Batı Hunlu dedesi Attila’nın hayâlini gerçekleştirme aşamasındaki Fatih Sultan Mehmet’in büyük oğlu, babası kılıklı küçük oğulun maceralarından ötürü mâzur. Torun Yavuz’un Batı’ya ömür yetirememesine de tamam diyelim de Muhteşem Süleyman niye büyük dedesinin yolundan gitmemiş? Namluyu İtalya yerine Avusturya’ya ve Roma yerine Viyana’ya çevirince kırmızı çizgilerimiz işlevsizleşmedi mi?

Roma, Cenova ve Venedik’e hâkim olarak Akdeniz’in tamamına erkenden hâkim olsaydı da kara seferlerinde boşuna enerji ve işgücü kaybetmeseydi daha iyi değil miydi? Hem Almanya’nın iki Dünya Savaşını da ‘kara devleti’ olma gerekçesiyle kaybettiğini yorumla hem de Kanunî’nin boş Batı Seferlerini öv. Hem dikey bir Akdeniz gibi duran İngiltere’nin limanlar ve deniz ticareti vasıtasıyla ‘Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk’ kurduğunu anlat hem de Sultan Süleyman’ın o fırsatı heba etmesine seyirci kal.

Hele hele veliaht seçimi.. Her şeye rağmen 46 yıllık padişahlığının çokça yılını ve ömrünün 72. yıldönümünü at sırtında geçir, oğlun bir defa bile sefere çıkmasın; akabinde de ‘Devlette devamlılık esastır’ de. Belki de bin yıl sürecek bir devlet imkânı önce süreksizliğimize sonra da yüreksizliğimize takılarak heba oldu gitti. Fatih Sultan Mehmet’e tartışmasız Osmanlı’nın en büyük padişahı, Devleti imparatorluk düzeniyle temellendiren kişi diyoruz ama yolundan gitmiyoruz, gitmeyenleri de ondan farklı anmıyoruz.

Aynısını Atatürk’e de yapıyoruz. Komutanlığı ve devlet inşa yeteneğiyle Fatih’in bir benzeri olan kişiyi anmadan kahramanlık anması vefasızlığına kalkışılması, onun ‘Çağdaş Uygarlık Düzeyine Ulaşmak ve Aşmak’ dediği hedeflerin artık yılan hikâyesine dönen yerli uçak, millî teknoloji mevzularında söz içkilerine meze edilmesi devamsızlığımızın aslında bizi nerelere götüreceğini de hatırlatıyor?

Hatırla Ey Peri” çalarsa çalsın, hatırlamayacağım. Zaten ‘Bana Herşeybir şeyiHatırlatıyor’; Devlette devamsızlığı. Forsta kaç yıldız vardı; 17 mi, 18 mi?

İngilizlerin Canını Yakış Tarihimiz

    

 

19.yy ile 20.yy’ın ilk yarısına kadar dünyada “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk / The Empire On Which The Sun Never Sets” olarak adlandırılan İngiltere (E) yada İskoçya ve Galler’le birlikteki adıyla Büyük Britanya (GB) veyahut BB + Kuzey İrlanda ile beraberki ismiyle Birleşik Krallık (UK) hâl-i hazırda Akıl Oyunlarında etkili bir ülke.

92 yaşındaki Kraliçe Elizabet, sadece Birleşik Krallık’taki 2 tane adanın değil İmparatorluk Güneşinde sömürüldükten sonra nadasa bırakılan toplamda 2,5 milyarlık bir nüfusa ve 30 milyon kilometrekarelik bir yüzölçüme sahip tam tamına 53 ülkenin de Ana Kraliçesi; hemi de Pakistan, Bangladeş, Malezya, Nijerya gibi dev İslam ülkeleri dahil.

Bizim 1450-1600 arası rakipsiz, 1600-1700 arası ise diğerleriyle rekabet içerisinde Süper Gücümüzü temsil eden 600 küsur yıllık Osmanlı Güneşinin zeval dönemine denk gelse de 2’si onun son nefesinde ve 2’si de onun vârisinin doğuş ve yükseliş evrelerinde olmak üzere 4 kez İngilizlerin canını yakmışlığımız var.

Bunlardan ilki Çanakkale! 18 Mart’ta kutladığımız Deniz Zaferinin haricinde devrin Süper Gücü olan İngiltere’ye 25 Nisan’da başlayan ve tâ 9 Ocak 1916’daki Türk Zaferiyle neticelenen kara muharebelerindeki malûm başarılarımız ki artık kamuoyuna mâlolmuş durumda. Belediyeler ve muhtarlıklar günaşırı sefer düzenlemekteler.

İkincisi Kut’ül-Amare! Çanakkale’de işin sonuna gelmişken başlayan ve tam 5 ay sonra 29 Nisan 1916’da Türk Ordusu’nun kesin galibiyetiyle sonuçlanan, şimdilerde daha yeni yeni farkına varmakta olduğumuz Kut’lu Zafer. Burnundan kıl aldırmayan İngilizlere 23 bin kayıp verdirmekle kalmamış 13.800 İngiliz askerini de esir almışız. Bu alınanların 500’ü subay, bu subayların da 13’ü general, bu generallerden biri de İngiliz Ordu Komutanı Charles Ferrers Townshend.. Ve bu zaferin bizdeki karşılığı 350’si subay olmak kaydıyla 10 bin şehit.

Irak’ın başkenti Bağdat’ın güneyindeki Kut’a gidemesek de Elazığ’ın Hazar’ından doğan Dicle Nehri Kut Şehriyle her daim irtibatımızı sürdürmekte. Bir de Kut’ül Amare’deki şehitliğimizde tarihimizin hâlâ canlı şahidi 50 şehidimiz..

Üçüncüsü Kurtuluş Savaşı! Ve en önemlisi, ve en uzun sürelisi, ve en çetini… İstanbul derseniz; 13 Kasım 1918’te kaybettik, 6 Ekim 1923’te geri kazandık. Bizim İzmit derseniz, 15 Kasım 1918’de İngiliz işgali ve Ağustos 1920 başı Yunan işgali; Yunanlıları kovduğumuz 28-29 Haziran 1921 tarihine varmadan 26 Ağustos’ta Servetiye Mevzilerinde öldürülen İngiliz Generali ve onun cenazesini almak için 27 Ağustos 1920’de Haydarpaşa’dan özel gönderilen Kızılhaç Treni var.

İzmir dersiniz, Çanakkale dersiniz, Samsun dersiniz, Eskişehir dersiniz, Merzifon dersiniz, Kütahya dersiniz, Afyon dersiniz; bir tek “Biz Kurtuluş Savaşı’nda yalnızca Yunanlılarla savaştık” diyemezsiniz. İstihbarat savaşlarını ve şimdi sınırlarımızın dışında kalmış yerlerdeki sömürge savaşlarını da unutmamak lazım.

Dördüncüsü Kıbrıs Savaşı! Biri 20 Temmuz’da ve diğeri 14 Ağustos’da olmak üzere çifte Harekât ile kazandığımız Kıbrıs Zaferi de İngiltere, Amerika ve NATO’ya rağmen gerçekleşmiştir. Bu sırada bizim taraf 500 asker, 70 mücahit ve 270 sivil olmak üzere toplam 840 şehit; karşı taraf ise 4 bin kayıp vermiştir. Kıbrıs’ta birkaç ilçe büyüklüğünde İngiliz üsleri var ve Ortadoğu için Kıbrıs İngiltere’nin devâsa bir uçak gemisi hükmünde.

NATO’ya girişimizden sonra İngiltere’yi gücendirmemek adına Kut Bayramı’nı kutlamayı bıraktık da, Kıbrıs’ta İngiltere’nin dayatmasıyla bir türlü bitmek bilmeyen müzakereler yapıyoruz da, şu Yunanistan’ın çöktüğü 17 adamız ve 1 kayalığımıza neden sahip çıkamıyoruz? yoksa orda da rakibimiz İngiltere mi?

Türkiye’nin Merak Ettiği İşçi Sağlığına Kavuştu ve Taburcu Oldu

Kocaeli’nin İzmit ilçesi’nde meydana gelen feci kazada, çalıştığı inşaattan düşerek yaralanan Sinan Yıldız isimli işçi sağlığına kavuşarak taburcu oldu. Olay 21 Ağustos tarihinde çalıştığı inşaatın 3. Katından düşmüş, inşaat sahasında bulunan demir çubuğun sırtından girip başından çıkmıştı. Olay kısa sürede ülke çapında duyulmuş ve tek ses yürekle dualar edilmişti.

Ve o işçiden, Sinan Yıldız’dan merakla beklenen iyi haber gündüz saatlerinde, tedavi gördüğü SBÜ Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesinden geldi.IMG_1340

Eski sağlığına kavuşarak taburcu olan inşaat işçisi Sinan Yıldız, tedavisi  süresince  kendisine gösterilen ilgi ve özveri için Hastane Başhekimi Doç. Dr. Mustafa Güneş’ e makamında teşekkür ziyareti gerçekleştirdi.

Hastanede talihsiz kazanın olduğu tarihten bu yana tedavi gören Yıldız, “ Talihsiz kazayı yaşadığım günden beri, hastane çalışanları gece gündüz demeden, sağlığıma kavuşmam için üstün gayret gösterdiler. Allaha şükürler olsun çok iyiyim. Hastane Başhekimi  Doç. Dr. Mustafa Güneş’ e tüm çalışanlar nezdinde teşekkürlerimi ifade ediyorum” diye konuştu.

Sinan Yıldız’ın talihsiz kazanın yaşandığı gün korkunç bir vaziyette hastaneye getirildiğini kaydeden Başhekim Güneş “  Hastanemizde acilen ameliyata alınan hastamıza hızla müdahale edildi. Göğüs cerrahi, genel cerrahi, beyin cerrahi, göz, kulak burun boğaz uzmanları tarafından ameliyatları gerçekleştirilmişti. Başarılı tedavi sürecinin ardından kendisi  bugün taburcu edildi.  Bunda sonraki kontrol muayeneleri hastanemizde düzenli olarak devam edecek” diye konuştu.

FUTBOL VE BASKETBOLDA YABANCILAŞMA

FUTBOL VE BASKETBOLDA YABANCILAŞMA
fevzi yurtoğluMilyonlarca insanımızın cazibe merkezi futbol ve basketbolda hiç iyiye doğru gitmiyoruz. Anlı şanlı Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray ilk onbirleri milyon dolarlık yabancı futbolcularla dolu. Türkler yedeklerde. Trabzonspor da bu defolu izi takip ediyor. Halbuki,“özüne dönüş yaparak” 6 sene süper lig şampiyonluğunu Anadolu’ya taşımış ve Avrupa’da büyük takımları yenmiş güzel bir mazisi var!
40 senedir gönül verdiğim ve süper lige yeni çıkan Göztepe yöneticisinin; “Türk sporcuları başarısız olduğundan yabancı alımına devam edeceğiz” açıklaması ise gamsızlığa sanki tuğ dikti. Ben, Göztepe’nin sahada oynayan ve 9’u yabancı futbolcularının ne isimlerini telafuz edebilirim ve ne de ülkelerini biliyorum. İşin vehameti ise Futbol Federasyon Başkanı’nın da sınırsız yabancılaşmaya karşı olması!
2000 yılında Galatasaray UEFA ve Süper Kupa Şampiyonu olurken kadrosunda en az 7-8 Türk sporcu yer alıyordu. Bu takımın iskeletine 5-6 takviye ile 2002 yılında Şenol Güneş liderliğinde futbolda Dünya Üçüncüsü olduk. Lakin, bundan sonraki dönemde yabancı futbolcu sayısındaki artışlarla bu sporumuzun temeli sarsılmaya başladı! Her yıl Avrupa’da en gazoz takımlara elendik. Milli takımımız ise mehter takımı gibi, bir ileri, bir geri gitti. Milli heyecan kaybolmak üzere.
2017’de ise, futbolumuzun sorunlarını arttıran Terim yerine heyecanı kaybolmuş 72 yaşındaki Mircea Lucescu’yu getirdik. Senede 4-5 maç için ve milyon dolarlar ödeyerek…”Sağlam, Vural, Dilmen ve Avcı” gibi oyuncularımızı ve ligimizi tanıyan, çalışkan ve bilgili adamlarımız varken. Şimdi son bir öldürücü vuruşu yapalım, hakemlerimiz de Avrupa’dan gelsin ve işlem tamamlansın ve hep birlikte futbolumuzu tabuta koyalım. Bazı aklı evvellerin evet sesini duyar gibiyim. Allah’ım aklıma mukayyet eyle.
Peki süper liği ateşleyecek olan PTT 1.liğde durum nasıl? diye sakın düşünmeyin, üzülürsünüz. Maalesef, izin verilen yabancı sporcu sayısı 5. Ve bu futbolcular da takımlarının köşe başlarını tutmuş vaziyette. Süper ve PTT 1. ligde son 4-5 sezondaki gol kralları hep yabancı. En fazla gol atan sporcularda Türkler sonlarda. Çünkü Türkler ülkesinde misafir kulübesinde. Bizler de şimdi, televizyon başlarına kurulmuş, milli takımımızdan ve UEFA’daki maçlarda goller ve başarı bekliyoruz!
Peki, ülkemizin 2. sırada takip ettiği basketbolda durum farklı mı? Maalesef futbolumuzla aynı kaderi paylaşmakta. Sahada oynayanların çoğu yabancı. Fenerbahçe 2017 yılı Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonu oldu. Çok sevindik. Lakin ilk beşte oynayan bir Türk sporcusu yoktu. Bu şimdi başarı mıdır? Yorum sizin! Bence, bu başarı görüntüsü, her şeyi kısa süreli kazanca bağlayan “kapitalist spor yönetiminin” saman alevi gibi parlamasıdır, o kadar. Basketbola gönül veren gençlerimizin önünün tıkanması ve onların da hayallerinin yok edilmesidir!
Takımlarımız bu yamuk yönetim anlayışıyla borç batağında yüzmektedir. Sömürgecilik ekonomi gibi, sporumuzu da ele geçirmiştir. Her yıl boşa yapılan transferle ülkemizde onlarca fabrika kurulur. Sonuç çok acı. Ayrıca, gençlerimizin önüne aşılmaz setler çekilmiş ve 4 büyüklerde veya üst liglerde futbol-basketbol oynama umutları ve hayalleri çalınmıştır. Fırsat verilmeyen gençlerimiz yedek kulübelerde veya alt liglerde kaybolup gitmektedir. Biliyoruz ki, insanlık tarihten beri hayaller ve fırsat verilen kişilerle ilerleme kaydetmiş ve çağlar atlamıştır.
Çocuklarımız ise, ismini söyleyemekte-yazmakta zorlandığı, garip döğmeli, Haç çıkartarak sahaya çıkan-sevinen, ve halkına uzak, şâşâlı yaşayan bu sporcuların hayatlarını kendilerine bir model-kültür olarak algılamaktadır. Yüklü miktarda paralar kazanan (TRT dahil) tv şirketleri ve sözde Türk spor adamları ve sunucuları da manda yönetiminin peşinden gitmektedir. Maalesef milyonlarca da seyirci…
Sizi bilmem ama, ben, 40 yıldır tuttuğum Göztepe takımını bu düzen anlayışı değişinceye kadar izlemeyeceğim. Bu günden itibaren tertemiz Türk gençlerine gönül veren, onlara fırsat veren ve çocuklarımıza gelecek vaat eden, onların hayallerinin gerçekleşmesine katkı sağlayan Altınordu Spor Kulübünü ve benzer anlayıştaki spor yöneticilerimizi ve takımlarını gönülden destekleyeceğim. Bu ulusal anlayış dış ülkelere giden Türk sporcu sayısını ve milli kazancımızı arttıracağına yürekten inanıyorum.
Umarım Spor Bakanımız veya Başkan Danışmanları uyanır ve bu kangrenin çözümünü C.Başkanımız Erdoğan’a sunarlar. Gençlerimizin hayallerini yeşertecek doğru ve millî kararlarla sporumuzda ve takımlarımızın bütçelerinde bir “Diriliş” bekliyoruz.

Selam ve saygılarımla…

Sıcak Havalarda Çocuklarınızı Hastalıklardan Koruyun

Yaz aylarında çocukları pek çok hastalıktan korumak şart. Özellikle de sıcak hava, havuz, böcek sokmaları ve gıdalar hastalıklara yol açabiliyor. Güneş yanıkları, güneş çarpması, burun kanamaları, ishaller, böcek sokmaları, isilik, havuz-deniz kirliliğine bağlı enfeksiyonlar; yaz aylarında çocuklarda en sık görülen hastalıklar arasında sayılabilir. Ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bu hastalıklar aslında ailelerin alabilecekleri basit önlemlerle önlenebiliyor diyor.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Yrd. Doç. Dr. Canan Abdullah Göl, çocuklarda sık görülen yaz hastalıkları ile ilgili önemli bilgiler verdi.canan abdullah gül okan hst

Güneş Yanıkları

Yaz aylarında sıcakların artmasıyla birlikte çocuklarda en sık güneş yanıkları görüyoruz. Ultraviyole ışınları, bebek cildini olumsuz etkiliyor. Güneşten koruyucu kremlerin sadece güneşin en dik geldiği 10.00-15.00 saatleri arası deniz kenarında değil, bebekler açık havada gezdirilirken bile sürülmesini öneriyoruz. Çünkü güneş ışınları 15’ten sonra da, gölgede bile çocuklara, hassas ciltli bebeklere yansıyarak onları olumsuz etkileyebiliyor. Güneşten koruyucu kremlerin içinde katkı maddesi bulunmamalı, fiziksel bariyer oluşturacak özellikte olmalı. Bunun dışında kaliteli gözlük, şapka, şemsiye gibi önerilerimiz var.

Güneş Çarpması

Güneş çarpmalarıyla da sık karşılaşıyoruz. Güneşte 2-3 saat boyunca oyun oynayan çocuklar acil servise bulantı, kusma ve yüksek ateşle başvuruyor. Çocukların ilk olarak ateşini düşürüyoruz. Eğer ağır bir güneş çarpması varsa, yani çocuğun genel durumu ve bilinci yerinde değilse hastaneye yatırıp, terlemeyle kaybettiği eksikleri yerine koymaya çalışıyoruz. Hafif güneş çarpmalarında aile evinde de müdahale edebilir. Çocuğun üzerindeki giysiler çıkarılıp serin bir yerde hemen ılık suya sokulabilir mesela.

Burun Kanaması

Bu da sıcağın ve güneşin etkisiyle ortaya çıkabilen bir sorun. Ayrıca burnuyla oynamaya bağlı olarak da burun kanayabilir. Gribal üst solunum yolu hastalıklarında burun kanaması olabilir. Eğer güneşe ve sıcağa bağlı bir burun kanaması varsa, acil müdahale olarak soğuk su kompresiyle burun yıkanmalı. Genellikle burnu kanayan çocuklara kafasını geri atması söylenir ancak bu hatalı bir uygulamadır. Burnu kanayan çocuk kafasını dik tutmalı. Burun kanatlarına mekanik baskı uygulamak gerekiyor. Eğer durmayan bir kanamaysa, hastanede burun tamponu konarak kanama durduruluyor.

MERSİN’DE YAŞAYAN ÇERKESLER ABHAZYA ZAFERİNİ UNUTMADI

abhaz

Mersin’de yaşayan Abaza ve Çerkes vatandaşlar, ‘30 Eylül Abhazya Zafer Bayramı’ ve ‘20 Eylül Dünya Çerkes Günü’ nedeniyle Mersin Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından organize edilen kutlama programında bir araya geldi.abhaz2

Kafkas Dernekleri Federasyonu(KAFFED)  Genel Başkanı Yaşar Aslankaya’nın yanı sıra Adana’nın Yüreğir ilçesi Kaymakamı Fatih Genel, Ceyhan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Akın Akkaya, Adana Çerkes Derneği Başkanı İsmail Güneş ve İskenderun Kafkas Kültür Derneği Başkanı Sabiha Tokmak’ın da katıldığı program Türkiye ve Abhazya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı uğruna yitirilen şehitler çin saygı duruşunda bulunulması ile başladı.abhaz3

‘ABHAZYA TOPYEKÜN BİR BİRLİKTELİĞİN SONUCUDUR’

Burada bir konuşma yapan Mersin Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Şevket Şamil Koç, Abhazya’nin bağımsızlık savaşı sırasında oluşan seferberliğe  dikkat çekerek ”Savaş sırasında diasporadan ve bilhassa Türkiye’den bir çok çerkes soydaşımız ırk farkı gözetmeksizin Abhazya’nın özgürlüğüne kavuşması için mücadele ettiler, şehit düştüler. Ruhları şad olsun.İşte Abhazya’nın bağımsızlığı iste bu topyekün birlikteliğin sonucudur.Bizler bu günleri olduğu gibi Dünya Çerkes günü olan 20 Eylül’ü oldukça önemsiyor ve bu anlayışımızın önümüzdeki nesillere aktarımı için de çaba gösteriyoruz” dedi. abhaz4

“VATAN SAHİP ÇIKTIĞIN KORUDUĞUN UĞRUNA BEDEN ÖDEDİĞİN YERDİR”

15 Temmuz Darbe girişimi konuusnda da değerlendirmelerde bulunan Koç ”15 Temmuz tarihinde sizler ülkemizde yaşayan insanların birçoğu gibi memleketinize toprağınıza sahip çıktınız. Sokağa indiniz ve çok ciddi tehlikelere göğüs gerdiniz,dimdik durdunuz.Bu sayede sahip olduğunuz değerleri yeniden koruma imkanı elde ettiniz. Birşey sizin sahip çıktığınız kadar sizindir.Önemsemeseydiniz bugün ülke olarak çok daha farklı bir yerdeydik. Sizden toplumunuza, kültürünüze ve varlığınıza sahip çıkmanızı rica ediyorum. Vatan, sahip çıktığın koruduğun uğruda beden ödediğini yerdir. Kafkasya’dakiler bunun için canlarını feda ettiler. Lütfen toplumunuza kültürünüze sahip çıkın. Çünkü o kültür ve toplum sizin sahip çıktığınız kadar yaşayacaklar. Bıraktığınız zaman emin olun gidecekleri çok yer var,biz biizm bu taraf gelmelerini istiyoruz ve bunun için mücadele ediyoruz” ifadelerini kullandı.Koç, Mersin’de yaşayan Çerkes ailelerden  Mersin Kafkas Kültür ve Yardımlaşma Derneği bünyesinde başlatılacak olan Abazaca ve Çerkesce dil kursları yazdırmalarını istedi.abhaz5

“GERÇEKLEŞTİRDİĞİMİZ TÜM ETKİNLİKLER GEÇMİŞTE YAŞADIĞIMIZ TRAJEDİ ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞTİR”

Çerkeslerin dünyanın en köklü kültürüne sahip topluluğu olduğunu belirten Kafkas Dernekleri Federasyonu(KAFFED) Genel Başkanı Yaşar Aslankaya ise “Çerkesler  yaşadıkları her dönemde emperyalist saldırılara maruz kalmışdır.300 yıl boyunca kendini savunan bir halk düşünün sonra aralıksız 101 yıl Çalık Rusya ile giriştiği savaşta yine emperyal güçlerin11 hesapları ile savaşı kaybetmiş olan bir milletin 1,5 milyon insanını tamamını sürgüne gönderdiler.153 yıllık diaspora hayatımıza baktığımızda yaptığımız tüm etkinlikleri o geçmişte yaşadığımız trajedi ve olumsuzkllar üzerinde inşa ettiğimizi farkedersiniz. Yas günleri o günde yaşanan acıları, günde kaybettiğimiz insanlara ilişkin bir takım organizasyonlar üzerine kurulmuştur” dedi.abhaz6

TÜM DÜNYA’NIN GIPTA İLE BAKTIĞI BİR KÜLTÜRE SAHİBİZ”

2011 yılında bir toplatı nedeniyle Çerkslerin ana vatanı olan Kafkasya’da bulunan Nalçik kentine gitiklerinde karşılaştıkları manzaray ktaran Aslankaya”Oradaki insanların Balkarların sürgünden döndüğü güne ilişkin bir kutlama etkinliği yaptıklarına şahit olduk. Ellerinde bayraklarla bütün gün NalçiK sokaklarında eğlendiler, kendilerince vatanlarına geri dönüşü kutluyorlardı. Biz Çerkesler olarak hakikaten yaşam biçimi, insani ilişkileri, mutfağı, yeteneği cesareti insanlığıyla tüm dünyanın gıpta ettiği bir kültüre sahibiz. Ama kurumlarımızda ve etkinliklerimizde hep yas formatlı etkinlikler yapıyoruz. Neden bu güzel özelliklerimizden bahsettiğimiz bir günümüz olmasın diye Türk delegasyonunun önerisi ile 20 Eylül ‘Dünya Çerkes Günü’ ilan edildi.20 Eylül Çerkeslerin hasat zamanı ürettikleri ürünleri sergiledikleri ortaya koydukları ürünlerle ilgili gururlandıkları ve eğlendikleri bir gündü eskiden beri gelen o güne denk getirerek ‘Dünya Çerkes Günü’ ilan ettiler.33 kişilik bir heyet ile o etkinliklere davet edildik. Ben buradan Ben Çerkesim Ben Ben Abazayım ben Çeçenim diyen tüm soydaşlarıma tavsiye ederim.O kadar güzel bir program o kadar güzel bir etkinlik organize ettiler ki bir çerkesin doğumundan ölümüne kadar yaşaması gereken her şeyi o temayı işleyerek seramonilerle programlarla bize doğumdan ölüme çerkes kültürünü yeniden yaşattılar. Çok  gururlandık, onurlandık, duygularımızı sinerjimizi yükselttiler” ifadelerini kullandı.abhaz7

 

“YAŞASIN BAĞIMSIZ ABHAZYA”

Abhazya’nın bağımsızlığının yıldönümüne de değinen Aslankaya ”Abyazya bizim göz bebeğimiz. Bütün cumhuriyetlerin içinde ve kardeş halklarımızın içinde son derece stratejik önemi olan çok önemli bir bağımsız bir ülkemiz. Yine emperyalist güçlerin çeşitli amaçları doğrultusunda 1992  yılnda saldırıya uğramış, tüm diğer kardeş halkların seferberliğiyle 1,5 yıl gibi bir zaman içerisinde saldırıp püskürtülmüş ve bağımsızlığını ilan etmiş. Birçok ülke tarafından da tanınan bağımsız bir ülke ve diğer cumhuriyetlerimizin ve diasporamızın son derece hayati önemde görmesi gereken bağımsız bir ülkemiz orası. Dolayısıyla bu savaşın kazanıldığı ‘30 Eylül Zafer Bayramı’ şuanda Abhazya’da diğer cumhuriyetlerde Türkiye diasporasında Ürdün’de Avrupa’da dünyanın her tarafında yaşayan soydaşlarımız tarafından kutlanıyor. Haklarıdır. Çünkü 7 bin şehit vererek bağımsızlığını kazanan bir ülkeye sahibiz ve son derece önemli olan hiç unutmamamız gereken o günlerde kaybettiğimiz insanların anısına onların hatırasını ayakta tutmamız sahip çıkmamız gereken bir ülkemiz orası. Yaşasın Bağımsız Abhazya diyorum ve hepinize çok teşekkür ediyorum.”dedi.abhaz8

“HEPİMİZ AYNI KÖKTEN GELİYORUZ VE HEPİMİZ KARDEŞİZ”

Ülke olarak birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacın olduğu bir süreçten geçtiğizi anlatan KAFFED Genel Başkanı Yaşar Aslankaya ”Görgümüz gibi etrafımız ateş çemberi dünyada tüm halklar bir ekonomik,siyasi veya başka nedenlerle bir araya gelmeye çalışıyorlar.Biz ufak tefek bazı kişisel şeylerle birbirimizi itmeye kakmaya çalışıyoruz. Ne olur bu tuzağa düşmeyelim.Hepimiz bir kökten geliyoruz ve hepimiz kardeşiz. Bir ailede 3-5 tane kardeş olduğunu düşünün bir birlikte bir ev kurabilirler ama o aileyi terk etmezler ve o aileyi temsil ederler. Adigeler,Abazalar çok eskilerden beri milattan önceki yıllardan beri var olduğu tespit edilmiş aynı kökten aynı soydan gelen iki kardeş halktır..Birlikte hareket etmek için tüm koşulları zorlayalım, birbirimize destek olalım. Böyle olursa sorunlarımız daha kolay aşar daha güçlü oluruz. Biz de sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu bir merkeziz. Tüm çerkes halkının sosyal,kültürel siyasi her türlü problemi ile elimizden geldiğince ilgilenmeye çalışıyoruz, ana vatan ile olan ilişkilerimizi geliştiriyoruz. Diaspora ‘da yaşayan insanların sorunların ile ilgilenmeye çalışıyoruz” şeklinde konuştu.abhaz9

Konuşmaların ardından halat çekme yarışması ile devam eden etkinlik çerkes halk dansları eşliğindeki mahalli düğün ile sona erdi.

CW Enerji Genel Müdürü Volkan Yılmaz; Türkiye’de enerji sektörü şahlandı

 

 

 

cw1Dünya’da en çok güneş ışığı alan yerler  arasında yer alan Antalya’da  güneş enerjisi alanında en verimli ilçenin ise Elmalı olduğu açıklandı. CW Enerji  Genel Müdürü Volkan Yılmaz, bu potansiyelin Elmalı’da çok iyi değerlendirildiğini belirterek müjdeli haberlerde verdi. Yılmaz, 2017 den sonra Türkiye’nin de artık yenilebilir enerji kaynaklarından elektriğini üreten ülkeler arasında sıralamaya girebileceğini söyledi.

 

 

Devletten elektrik parası alıyorlar

Güneşe yatırım yapan ve önemli projelere imza atan CW Enerji Genel Müdürü Volkan Yılmaz, ülkemizde ve Antalya’da bu potansiyelden ne kadar yararlanıldığını açıkladı. Asıl firma merkezlerinin Almanya’da olduğunu ve Türkiye’de yaklaşık 50 MWgüneş enerjisi santrali kurduklarını söyleyen Yılmaz, Antalya bir güneş kentidir. Antalya’ da  Güneş cenneti olarak tarif ettiğimiz alan ise Elmalı- Korkuteli bölgesidir.Çünkü bizler için güneşlenmesüresi önemlidir, fakat güneş il e birlikte havanın serin  ve mümkün olduğunca nemsiz olması daha da önemlidir.Elmalı, biliyorsunuz ki soğuk hava depoları çok fazla olan bir yerdir ve biz CW Enerji olarak Fotovoltaik güneş enerjisi alanında elmalıda ciddi yatırımlar yaptık.  Elmalı’ da artık birçok soğuk hava deposu elektriğinin %100’ünü güneşten ürettiği gibi  ihtiyaç fazlası elektriklerini satarak her ay devletten elektrik parası alıyorlar.Fotovoltaik Güneş Enerji Sistemleri  çok temiz, neredeyse hiç bakım ihtiyacı duymayan, çevreyi kirletmeyen, doğanın dokusunu bozmayan bir enerji üretim teknolojisidir. Her güneş enerjipanellerinin25 yıl  performans garantisi ve ortalama 50 yıl ömür beklentisi vardır.”

 

 

Türkiye’de enerji sektörü şahlandıcw

Türkiye’de artık solar enerji sektörününşahlandığını belirten Volkan Yılmaz, yakın bir gelecekte Türkiye’nin de artık elektriğini güneşten üreten ülkeler arasında sıralamaya girebileceğini söyleyerek “2017’den itibaren bunu öngörebiliriz” dedi. Yılmaz konuşmasını şu şekilde sürdürdü. ‘’Türkiye şu anda tüm elektrik ihtiyacının %1′ inden bile daha az kısmını güneş enerjisinden karşılıyor. Fakat dediğim gibi 2017 yılından itibaren Türkiye’ de elektriğinin güneş enerjisinden  üreten ülkeler arasında sıralamaya girebilecek. Bu yatırımların ticari olarak ta çok mantıklı olduğunu söyleyen Yılmaz, Fotovoltaik güneş enerji santralleri tüm finansman maliyetleri de dahil olmak üzere ortalama 7-8 yıl gibi süreler içerisinde kendini amorti etmektedir. Özellikle elektrik tüketimi yüksek olan fabrika, ticarethane vb yerlerde zaten her ay düzenli olarak tükettiğimiz elektriğin bedelini ödüyoruz ve bu para hiçbir şekilde geri gelmiyor. Ancak buralarda yapılan güneş enerjisi santralleri sayesinde zaten her ay ödediğiniz elektrik faturasını bu kez bu yatırım için bankaya kredi olarak ödüyorsunuz ve birkaç sene içerisinde yatırımınız kendisini amorti ediyor. Daha sonra ortalama 50 yıl enerjinizi bedava ürettiğiniz gibi elektriğe gelen zamlardan da etkilenmiyorsunuz.  Fotovoltaik güneş enerjisi alanında yatırım yapmayı düşünen tüm yatırımcılar CW Enerjiye ulaşabilirler.

 

Adalya Güneş Enerji Sistemleri hizmette

 

Beşkonaklılar Derneği Yönetim Kurulu üyesi Ayhan Karaca’nın Adalya  Güneş Enerji ve Arıtma Sistemleri, Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü’nün de katılımıyla Habipler Mahallesi’nde hizmete açıldı.

 

adalyaBeşkonaklılar Derneği Yönetim Kurulu üyesi olan  Antalya’nın tanınmış simalarından Ayhan Karaca, Habipler Mahallesi’nde Adalya Güneş Enerji  ve Arıtma Sistemleri’ni hizmete açtı. Kepez Belediye Belediye Başkanı Hakan Tütüncü’nün de bulunduğu açılış törenine;  (BEŞKON DER) Beşkonaklılar Derneği Başkanı Muhammet Çayır  ve yönetim kurulu üyeleri Hasan Ekin, Hüseyin Çınar,  Aksu Kaymakamı Süleyman Erdoğan,  Antalya Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı ve RATEM Yönetim Kurulu üyesi İdris Taş ile çok sayıda davetli katıldı. Adalya Güneş  Enerji Sistemleri Sahibi Ayhan Karaca, bünyelerinde günısı, su arıtma  sistemleri, sondaj, hidrofor, zelzemil kazı işlemleri gibi çalışmaların  yürütüldüğünü  söyledi. Karaca,  müheattihler, oteller,  inşaatlar ve perakende olarak geniş bir satış pörtföyleri olduğunu ifade etti.  Karaca, yere firma olmanın avantajlarından faydalandığını ve kaliteden ise hiçbir zaman ödün vermediklerini de vurguladı.

Defileden Önce Osmanlı Konseri

osmanlı manken.jpg1Başbakanlık Tanıtma Fonu Temsilciliğinin katkılarıyla Medyadoktoru Yapım firması tarafından, Osmanlı döneminde günlük yaşamda kullanılan kıyafetlerin, günümüze uyarlanacağı “Şehr-i Medeniyet İstanbul (Osmanlı Kültür Defilesi) 27 Mayıs’ta Gülnur Güneş tasarımlarıyla, Asil Çağıl koreografı, dizi ve sinema oyuncusu Elif Tayhan ve Kerem Baydar’ın sunumuyla Sütlücede bulunan Hilton Garden Inn Istanbul Golden Horn da gerçekleşecek. Projede birçok önemli model dışında Özge Ulusoy baş model olarak önemli tasarımları tanıtacak.. Geceye birçok protokol ve sanatçının da katılması bekleniyor.

UĞURLU: ‘DEFİLEDEN ÖNCE OSMANLI KONSERİ’’

Neden Osmanlı hep kaldığı yerden anlatılıyor sorusuna ise Yapımcı Savaş Uğurlu, ’27 Mayıs’ta gerçekleştireceğimiz defilemizde Türkiye’nin en önemli topluluklarından olan Yılmaz Özfırat önderliğindeki Ottoman Korosu da 35 kişilik ekibi ile izleyenlere Osmanlı döneminin eserlerini söyleyecek. Şehr-i Medeniyet İstanbul (Osmanlı Kültür Defilesi) Projesinde geçmişe dönük, hasret kaldığımız ve Osmanlı dönemine ait kültürümüzü günümüz dönemine uyarlayıp, modernize ederek, bugünün gençliğine hatırlatarak, ortaya bir sanat eseri çıkaracağız. Ülkemizin uluslararası platformlarda tanıtımına büyük katkı sağlayacak Şehr-i Medeniyet İstanbul (Osmanlı Defilesi) Uluslararası platformlarda anlaşılabilir olmalı ve görülebilmeli. Türkiye’yi dünyada kültürleri ile tanıtmak istiyorsak, bu tür projeler daha sık yapılmalı. Defilede 2015 kaftanı olacak. Büyük büyük kıyafetler değil, modernize edilmiş şeklini göreceğiz. Çok abartılı olmayacak. İsmi Osmanlı Defilesi fakat proje günümüze uyarlanmış olacak. ‘Yeni bir moda akımı’ diyebiliriz buna. Hiç görülmemiş kıyafetler göreceğiz. Tarzı çok farklı olacak. “dedi

GÜLNUR GÜNEŞ: ”4 MEVSİM OSMANLI”

osmanlı manken.jpg bayanBaşbakanlık Tanıtma Fonu Temsilciliği dışında özel kumaşları tahsis eden Kaptan İnternational Textile, Malatya Pazarı, Eyüp Belediyesi, Zeyn Dekarasyon, İnter Press katkıları ile gerçekleşecek projede, hazırlanacak 20 parça özel kıyafet için ekibiyle gece gündüz çalıştığını belirten Gülnur Güneş, şu bilgileri verdi: “Bazı motifler vardır, daha ilk görüldüğü anda geçmişin izlerini yaşatır, bir bağ kurarsınız aranızda. Şehr-i Medeniyet İstanbul (Osmanlı) Kültür Defilesinde 4 mevsim Osmanlıyı yaşayacağız. Milletlerin yaşadığı dönemi, kültürünü anlatan bir sır gibidir. Bu sırla beraber Türk motiflerinin estetik yapısını ve zenginliğini taşıyabilecek ‘’ Şemse ‘’ koleksiyonu günümüz kadınının modern duruşuyla, geçmişin tasarım geleneğini stilize ederek buluşturmak amacıyla tasarlanmıştır. Kimi zaman su yüzeyindeki renklerin ahenkli dansıyla, kimi zaman geometrideki evrenin sonsuzluğu ifadesiyle, koleksiyonun detaylarına rastladığımız bir şölen haline dönüşmüştür. Koleksiyonu’muzda gelinliğimize ilham veren Arapça kökenli olan şemsenin(güneş) parlaklığını ve ışıltısını alan tasarımlarımız olacak. Küçük detaylar, bazen form, bazen aksesuar bazen de desen ve motiflerde Osmanlı’yı günümüz gözüyle tasarlayacağız. Osmanlı tasarımı denildiği zaman hemen kaftana benzeyen şeyler yapılması taraftarı değilim. Biraz daha modernize edilip, günümüze uyarlanmalı ki, bugünün gençliği de o süreci algılayabilsin ve onlarda merak uyandırsın. Bu yüzden bazen biçimde çok modern bir kıyafet göreceğiz ama orada kullandığımız kumaş Osmanlı olacak. Bazen kıyafetin formu Osmanlı’yı hatırlatırken, kullandığımız kumaş çok modern olacak. Biraz daha iki dünyayı birleştirmenin derdindeyiz. Ellerimizde daha farklı görseller var. Bunlar hem doğru hem de günümüze çok çıkmamış gravürler ve minyatürler. Akademisyenler biliyor ama işin kültürel olarak çok bilinmeyen görseller. Bunları kullanarak yeni yorumlar yapmaya çalışıyoruz. Osmanlı’nın günlük kullandığı kıyafetler, günümüz gözüyle, bu döneme yakın kostüm tarzında kıyafetler olacak. Bu kıyafetleri 20 parçaya eşit dağıtacağız. Günümüze uyarlanmasındaki en önemli sebep ise uzun vadede düşünüldüğü için, günlük kıyafetler de olsun ki insanlar en azından alınabilir, giyilebilir bir Osmanlı da olabileceğini anlayabilsin. Ulaşılmaz, fanus içinde bir Osmanlı olmasın” değerlendirmesinde bulundu.

“Yeni bir moda akımı olmasını umuyoruz” osmanlı manken

Gülnur Güneş, projenin yeni bir moda akımı oluşturmasını istediklerini ifade ederek, çalışmaları devam eden projenin Mayısta düzenleneceğini belirterek, ”Şehr-i Medeniyet İstanbul (Osmanlı Kültür Defilesi) projesine bir bütün olarak bakılmalı. Nostaljiyi doğru algılamak ve yorumlamak gerek. Projemizde nostalji kısmını biraz daha kültürel formasyonla birleştirip, hem Osmanlı kültürümüzü eksik bilenlerin hem de modayla ilgilenenlerin ilgisini çekecek ortak bir dil bulmaya çalışıyoruz. Bu kıyafetlerin hepsinin bir hikayesi var. Osmanlı her kadının giydiği kıyafetlerin hikayesi var. Evde, sokakta neden onu giyiyor, neden o rengi tercih etmiş, neden o oyayı kullanmış? Bu topraklarda buna benzer milyonlarca hikaye var. Bu hikayelere dikkati çekmeye çalışıyoruz. Tarihi modayla anlatmaya çalışıyoruz. Şu anda modayı lider götüren ülkeler Fransa ve İngiltere geçmişlerini çok iyi kullanıyor. Bunu filmlerinde ve defilelerde kullanıyorlar. Bizim eksiğimiz yok, fazlamız var fakat çok basit klişelere sıkışıp kalmış vaziyetteyiz. Bu topraklarda çok daha fazlası var hatta pek çok noktada, onların ‘modamız’ dediği şey bizim topraklarımızdan gitti. Niyetimiz biraz geçmişe de sahip çıkmak.” dedi

Projedeki Tasarımlarla alakalı bazı detaylar;

ÇİNTEMÂNİ

 

Orta Asya kaynaklı olan bu motif Yavuz Sultan Selim’ in Tebriz’ i alıp burada ki sanatkarların İstanbul’ a getirmesinden sonraya rastlamaktadır. Sanatımıza Tebriz’ li Türk sanatkarlarının armağanı olduğu düşünülmektedir. Osmanlı sanatkarları bu motifi güç, kuvvet ve saltanat sembolü olarak kabul etmişlerdir. Padişah kaftanlarında bu dönemde sıkça kullanılmıştır.

 

 

MÜNHANÎ

 

Selçuklu döneminde başlayıp, Fatih dönemine kadar devam eden bir motiftir. Kökleri aynı yerden çıkıyormuş gibi çizilir. Türk süslemesinde soyut motifler grubu içerisinde yer almaktadır. Münhanî süsleme sanatlarımızda “ eğri çizilmiş ” anlamına gelmektedir. Selçuklu mimarisinde bu motif sıkça karşımıza çıkmaktadır.

 

EBRU

 

Kitreli su üzerinde, özel hazırlanmış boyalar ile desenlerin kağıt üzerine geçirilmesiyle meydana gelen bir sanattır.

Kaynaklarda Türkistan’ da ki Buhara kentinde doğmuş ve İran yoluyla Osmanlılara geçmiştir. Batı’ da ebruya “ Türk Kağıdı “ ya da “ Mermer Kağıt “ olarak isim verilmiştir.

 

Ziçev’den Eşkinat’a Teşekkür Plaketi

ziçev2Zihinsel Engelliler Vakfı (ZİÇEV) Tekirdağ Şubesi Başkanı Rukiye Güneş ve Yönetim Kurulu Üyeleri Süleymanpaşa Belediye Başkanı Ekrem Eşkinat’ı makamında ziyaret etti.

Güneş, Down Sendromlu çocuklar yararına düzenlenen “Müziksiz Evin Konukları” isimli oyuna verdiği destek ile ZİÇEV’e verdiği katkılardan dolayı Başkan Eşkinat’a teşekkür ziyaretinde bulundu. Eşkinat da Vakıf olarak böyle zor ve hassas bir görevi başarıyla sürdürdükleri için Rukiye Güneş’i ve Yönetim Kurulu Üyelerini tebrik ederek Çorba Çeşmesi, Bebek paketleri, Kitap Kumbaraları, Sosyal Yardım Mağazası ve Dost Eli Aşevi başta olmak üzere Süleymanpaşa Belediyesi projelerini ve yakında hizmete girecek olan Down Kafe hakkında Vakıf üyelerini bilgilendirdi. Yeni kurulmuş olmasına rağmen bu kadar çok ve doğru projeyle vatandaşlara hizmet vermesinin Süleymanpaşa Belediyesi’ni ülke çapında başarılı belediyeler arasına taşıyacağını belirten Güneş başarılarının devamını diledi. Ayrıca “Müziksiz Evin Konukları” isimli oyunla ZİÇEV’e verdiği desteklerden ötürü de Başkan Eşkinat’a teşekkür plaketi takdim etti.

“AMACINA UYGUN HER PROJENİN YANINDAYIZ”

Belediye olarak amacına uygun yapılan her projenin yanında olacaklarını belirten Başkan Eşkinat, Vakıf ve Derneklere yapılan her yatırımın sadece bu kuruluşlara değil Belediyelere için de büyük destek olduğunu ve bu nedenle doğru yapılan her işin yanında olacaklarının altını çizdi.ziçev3