Etiket arşivi: Görmez

Türkiye Dünya Mazlumlarının Umut Adasıdır

toçBaşkan Toçoğlu, Sapanca’da gerçekleşen ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in de yer aldığı eğitim programına katıldı.

 

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Yurtdışı Din Hizmetlerinde Yeni İletişim İmkânları ve Eğitim Paradigmamız’ konulu konferansa katıldı. Sapanca Güral Otel’de gerçekleştirilen programa Başkan Toçoğlu’nun yanı sıra, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Prof. Dr. Halife Keskin, Vali Hüseyin Avni Çoş, Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, İl Müftüsü İlyas Serenli ve çok sayıda temsilci katıldı.

 

toç1Birliğimiz Daim Olsun

Kuran’ı Kerim tilaveti ile başlayan programda söz alan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “İslam coğrafyası son günlerde büyük acılara şahit oluyor.  Bütün dünya mazlumlarına bir umut adası olan ülkemizin birliğini, dirliğini ve huzurunu bozmak isteyenlere Rabbim fırsat vermesin. Küresel ölçekte meydana gelen bütün değişim ve gelişmeler, coğrafyamızda yaşanan büyük acılar, Dünya’nın her yerinde oluşan mağduriyetler Türkiye’nin önemini arttırıyor” diye konuştu.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Filistin Devlet Başkanı Abbas ile Görüştü

16Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Filistin temasları kapsamında Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüştü.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Ramallah’taki Devlet Başkanlığı’nda yapılan görüşmede Türkiye’nin Filistin davasına verdiği desteği dile getirerek, Diyanet İşleri Başkanlığının, Kudüs’e destek olmak amacıyla, Türkiye’den yapılan umre programları kapsamında Kudüs’ün de ziyaret edildiğini belirtti.

Başkan Görmez, Filistin ziyareti kapsamında halkın, çektiği sıkıntılara ve zorluklara rağmen işgalciler karşısındaki dik duruşunu, toprağına ve kutsalına bağlılığını gördüğünü sözlerine ekledi.

Filistin Devlet Başkanı Abbas da, Arap ve İslam ülkelerinden Filistin ve Mescid-i Aksa’ya yapılan ziyaretlerin, Filistin halkının yanında durmak ve işgalcilerin kutsallara karşı dayattığı ablukayı kırmak açısından önemli olduğunu söyledi

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İl Müftü Yardımcılarıyla Bir Araya Geldi…

74Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye genelinde görev yapan il müftü yardımcılarını bir araya getirdi.

Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından Afyonkarahisar’da düzenlenen ‘İl Müftü Yardımcıları İstişare Toplantısı’nın değerlendirme oturumunda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, üç gün süren ve çeşitli konuların masaya yatırıldığı toplantının hayırlara vesile olmasını diledi.

Toplantıda alınan kararların takip edilmesi için bir takip heyeti oluşturulması gerekliliğini de vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Bu toplantılarda din hizmetlerinin kurumsallaşmasının avantaj ve dezavantajlarının masaya yatırılması gerekir. Kurumsal refleksler hiçbir zaman dinin önüne geçmemesi gerekir” dedi.

Diyanet hizmetlerinin iki yönlü olduğuna değinen Başkan Görmez, şöyle konuştu;

Adanmışlık ruhunu asla kaybetmemeliyiz…”

Toplantılarımızın sonuçlarının değerlendirilmesi ve topluma verilen din hizmetinin kalitesinin artırılmasına yönelik çalışmalar Allah’ın bize yüklediği bir emanettir. Diyanet İşleri Başkanlığının hizmetleri çift yönlüdür. Bunlardan birincisi, bireylere götürülen hizmetlerdir. İbadetlerde yürütülen rehberlik gibi… İkincisi ise, toplumsal hizmetlerdir. Hayatın manevi yönünü kemiren hastalıklarla mücadele bunun başında gelir. Toplumun manevi yönünü kemiren hastalıklarla mücadelede mutlaka çalışmalar yapılması ve projeler geliştirilmesi gerekir. Adanmışlık ruhunu asla kaybetmemeliyiz.

“Diyanet’in hizmetleri üç başlık altında incelenmelidir…”

Diyanet olarak verdiğimiz hizmetlerin üç başlık altında incelenmesi gerekir. Birincisi, müftülüklerin kendi bünyelerindeki hizmetleri, ikincisi, İlahiyat fakülteleri ve İmam Hatip liseleri ile işbirliği içinde yapılan çalışmalar, son olarak ise diğer kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği içerisinde verilen hizmetlerdir. Yapılan hizmetlerin sürekli hale getirilmesi, belirli gün ve haftalarla sınırlandırılmaması da son derece önemlidir.

İslam dünyasında yaşanan gelişmeler konusunda da çalışmalar yapılması gerektiğini vurgulayan Başkan Görmez, Diyanet işleri Başkanlığının hizmetlerinin değerlendirilmesi ve kurum içi koordinasyonun sağlanması açısından bu toplantıların önemine değindi.

Üç gün süren toplantı, dört çalıştay, 16 grup, dört açık kürsü ve beş oturum halinde gerçekleşti.

 

“İslamofobi, Bütün İnsanlığı ve Küresel Arışı İlgilendiren Bir Konudur…”

531Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Estonya Müslümanları Dini İdare Başkanı İldar Muhammedşin ve beraberindeki heyeti kabul etti.

Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Diyanet İşleri Başkanı Görmez, bu ziyaretle her iki müessese arasındaki ilişkilerin daha iyi noktalara taşınacağını kaydetti.

Estonya Dini İdare Başkanlığının Estonya’da gerçekleştirdiği hizmetlerin önemine dikkat çeken Başkan Görmez, “ Estonya’da Müslüman varlığı çok kadim bir tarihe dayanıyor. Bu varlığı en güzel şekilde muhafaza etmek oradaki dini kurumların en önemli vazifesidir” dedi.

Müslüman kimliği muhafaza etmenin sağlıklı bilgi veren din eğitimi kurumlarıyla mümkün olacağını vurgulayan Başkan Görmez, şöyle konuştu;

“Sağlıklı din eğitimi ve din hizmeti olmadığı zaman herhangi bir dünyada Müslüman kimliğini muhafaza etmek mümkün değildir…”

Estonya Dini İdare Başkanlığına yaptığı önemli hizmetlerden dolayı teşekkür ediyorum. Estonya’da Müslüman varlığı çok kadim bir tarihe dayanıyor. Bu varlığı en güzel şekilde muhafaza etmek oradaki dini kurumların en önemli vazifesidir. Müslüman kimliğini korumak çok güçlü eğitim müesseseleriyle mümkün olabilir. Sağlıklı din eğitimi ve din hizmeti olmadığı zaman herhangi bir dünyada Müslüman kimliğini muhafaza etmek mümkün değildir. Bu her iki alanda da Diyanet İşleri Başkanlığı ile Estonya İslam Birliği Başkanlığı arasında daha önce başlayan ilişkileri, çalışmaları daha ileri aşamalara taşıyabiliriz. Bilhassa bu tür ülkelerde yaşayan Müslümanların hiçbirini dışarıda bırakmadan onlara her türlü hizmeti ulaştırmak hepimizin ortak vazifesidir. Tabi ki Müslümanlarla Müslüman olmayanların birlikte yaşadığı ülkelerde daha farklı bir metot üstünde durmamız da gerekiyor. Bunun için de İslam’ın dünyaya gelişinden itibaren insanlığa öğrettiği birlikte yaşama ahlakı ve hukukunu kendi mensuplarımıza çok iyi öğretmemiz gerekiyor.

“Bugün Müslümanların kendi iç meselelerini bitirip, dünyada, bilhassa Avrupa’da ve Batı’da İslam’ın geleceği ile ilgili kafa yorması gerekiyor…”

İslam dini evrensel bir dindir. İslam, her zaman, her şartta ve her coğrafyada yaşanabilen bir dindir. Dolayısıyla bu birlikte yaşama kültürü ve ahlakını diğer insanlara İslam’dan hareketle öğretme gibi bir yükümlülüğümüz var. Bugün Müslümanların kendi iç meselelerini bitirip, dünyada, bilhassa Avrupa’da ve Batı’da İslam’ın geleceği ile ilgili kafa yorması gerekiyor. Aslında İslam ve Batı, İslam ve Avrupa gibi ikilemler söz konusu değildir. Çünkü İslam evrensel ilahi bir dindir Batı ise farklı inançların, felsefelerin egemen olduğu bir coğrafyadır. Böyle bir ikilem meydana getirilerek bunun üzerinden belli coğrafyalarda islamofobia denilen bir hastalık türetildi.

“İslamofobi, sadece bir dinler ve kültürler arası ilişki konusu değil, bütün insanlığı ve küresel barışı ilgilendiren bir konudur…”

İslamofobi önce psikolojik bir hastalık olarak başladı, sonra düşmanlığa ve ayrımcılığa dönüştü. Avrupa ülkeleri bunu verili bir durum kabul ederek, kendi yasalarını, kanunlarını buna göre tanzim etmeye başladılar. Bir ülkede meydana gelen değişimler başka ülkelere de sirayet ediyor. Öyle görünüyor ki, önümüzdeki yıllarda dünyanın üzerinde duracağı en önemli konuların başında bu konu geliyor. Bu konu sadece bir dinler ve kültürler arası ilişki konusu değil, bu konu aynı zamanda bütün insanlığı ilgilendiren, küresel barışı ilgilendiren bir konudur. Küçük büyük demeden Dünya’daki bütün dini müesseselerin, kendi bilgilerini, ufuklarını birleştirerek bu konu üzerinde yoğunlaşmaları gerekiyor. Bunu yapabilmeleri için önce kendilerinin güçlü bir müessese olmaları, güçlü din eğitimi veren bilgi üreten müesseselere sahip olmaları gerekiyor.

Estonya Müslümanları Dini İdare Başkanı Muhammedşin ise, kabulden dolayı Başkan Görmez’e teşekkür ederek, Estonya Müslümanlarının selamını iletti. Diyanet İşleri Başkanlığının Estonya’daki Müslümanlara gösterdiği ilgiden dolayı büyük memnuniyet duyduklarını kaydeden Muhammedşin, “Sizin bizleri kabul etmeniz ve bizlere yakın ilgi göstermeniz Estonya Müslümanları için bir gurur ve şereftir. Estonya’daki Müslümanların sizlere selamını getirdim” diye konuştu.

Konuk Başkan Muhammedşin, Başkan Görmez’i Estonya’ya davet etti.

“Uluslararası İyilik Ödülleri” Cuma Günü Sahiplerine Verilecek

231Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Türkiye Diyanet Vakfının 40. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Cuma günü gerçekleştirilecek “Uluslararası İyilik Ödülleri Töreni” nedeniyle düzenlenen basın toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Türkiye Diyanet Vakfının (TDV) yurt içinde ve 102 farklı ülkede gerçekleştirdiği hizmetlerle Türkiye’nin iyilik hareketine dönüştüğünü dile getirdi. 2013 yılında yurt dışına en çok dış yardım yapan sivil toplum kuruluşu olan TDV’nin iki büyük hedef üzerinde durduğunu hatırlatan Başkan Görmez, “Bunlardan birincisi ülkemizde ve yedi kıtada insanlığın hizmetinde olmaktır. İkincisi ise yeryüzünde iyiliğin egemen olması için çalışmaktır.” diye konuştu.

Türkiye Diyanet Vakfının kuruluşunun 40. yılında, iyiliği yaymak adına, ülke genelinde 500 iyilik hareketinden 6’sına 13 Mart Cuma günü, “Uluslararası İyilik Ödülü” verileceğini açıklayan Başkan Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü.

“İslam medeniyetinde iyilik, var oluşun gayesidir.”

İyilik kavramı aslında bütün dinlerin, kültürlerin, medeniyetlerin en önemli kavramıdır. Bütün dinlerde, kültürlerde ve medeniyetlerde iyilik müspet bir harekettir. İslam medeniyetindeyse iyilik, var oluşun gayesidir. İyilik, güzellik, hayırlı ve faydalı olan işleri yapmak; kötü yanlış, çirkin, zararlı her türlü davranış ve hareketi bertaraf etmek için dünyaya geldik. Dolayısıyla Yaratıcının bizden istediği şey, yeryüzünde iyi birer insan olmaktır. İyi bir kul olmak, çocuklarımıza iyi bir anne-baba olmak, eşimize iyi bir eş olmak, iyi bir komşu, dost,  arkadaş olmak, yani iyi bir insan olmak, Yaratıcı kudretin yeryüzünde bütün insanlardan istediği yegane şeydir.

“Yeryüzünde iyi değerler üretmek ve o değerlere öncülük yapmak gerekiyor.”

Yüce dinimize göre sadece iyi olmak yetmez. Değerler üreterek iyiliğe öncülük yapmamız gerekiyor. Kur’an-ı Kerim’in hangi suresine, ayetine bakarsanız bakın, sadece kendinde iyi olmak yeterli görülmez. Yeryüzünde bütün Müslümanlardan istenen, iyi değerler üretmek ve o değerlere öncülük yapmaktır. Bütün kötülükleri yeryüzünden kaldırmanın da en iyi yolu, iyilik yapmaktır. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de en azılı düşmanlıkları, en sıcak dostluklara dönüştüren formülü öğretir. O formül, kötülükleri iyiliklerle ortadan kaldırmaktır. Yeryüzünde kötülükleri ortadan kaldırmanın yolu, onun gibi bir kötülük yapmak değil. Tam da bir iyilik yaparak onu ortadan kaldırmaktır.

“Modern dünya iyiliği, bireysel fayda ve menfaate dönüştürdü.”

İyilik kavramı, iki büyük tehlikeyle karşı karşıya kalmıştır. Bu tehlikelerden birincisi, modern dünyanın iyiliği, kendisinin faydasına ve menfaatine şeyler olarak tanımlamaya başlamasıdır. Fayda ve menfaat iyiliğin yerini aldı, bireysellik ve egoizm iyiliği,  faydacılık ve menfaatçiliğe dönüştürdü.

“Hayırseverlik yerine reklam, propaganda ve gösterişin ikame edilmesi, iyilik anlayışını tehlikeye sokmaktadır.”

İkinci tehlike ise, iyiliğin ilahi aşkın, metafizik boyutunu kaybetmesi, Allah rızası için yapılması gereken hayrın ve hayırseverliğin yerini reklamın, propagandanın, gösterişin, gösterişçi dindarlığın alması, hayırseverliğin yerine sponsorlukların ikame edilmesidir.

Neden dünyada, haber değeri kötünün ve kötülüğün haber değeri, iyiliğin ve iyiliğin haber değerinden daha fazladır? Sadece Türk medyasında değil, dünya medyasında bulunan bütün iletişimcilerin, bütün basın mensuplarının bu soruyu kendilerine yöneltmesi gerektiğini düşünüyorum. Neden kötülüğün haber değeri, iyiliğin değerinden daha fazladır?

“İyilik Haftası düzenlenecek”

13 Mart’ın içinde olduğu haftayı, Türkiye Diyanet Vakfı olarak, iyiliği yeryüzünde yaymak adına, “İyilik Haftası” olarak kutlayacağız. Bu hafta içerisinde o yıl içerisinde Türkiye’de ve dünyada öne çıkan iyilikleri ödüllendirmeye çalışacağız. Öne çıkan bütün iyiliklerin hikayelerini bütün dillere çevirerek, bütün insanlarla paylaşacağız.

“Özgecan’ın babası Mehmet Aslan, iyiliğin nasıl egemen kılınacağını bütün insanlığa göstermiştir.”

Özgecan Aslan, Mersin’de bizi milletçe hüzne gark eden, insanlık dışı bir yöntemle hayatını kaybeden bir kardeşimiz oldu. Bu dünyaya veda ederken, milletimize ve hatta bütün insanlığa,  büyük dersler, büyük ibretler bırakarak aramızdan ayrıldı. Aynı zaman diliminde, Özgecan Aslan’ın babası Mehmet Aslan, bir insanın, bir babanın en zor zamanında, sözleriyle iyiliği nasıl egemen kılacağını ve bir topluma irfan ve marifet dersi verileceğini gösterdi. Onun şu sözleri, hiçbir zaman, kulaklarımızdan eksik olmayacaktır:

‘Devletimiz zeval görmezsin, milletimiz necip, güzel bir millet, güzel gönüllü insanlar. Ben öncelikle kendim için şunu söylüyorum. Ben günahkarların günahkarı, fakirlerin fakiri, acizlerin acizi bir garibim. Rabbim özel ve güzel yaratmış, çok sevdi ve sevgili kızımı yanına aldı. Bu memlekette artık ikilik olmasın. Bu vahim olayı yapan insanlara da zulmedilmesin.  Adaletin karşısına çıkıp, cezalarını çeksinler. Allah onların ana-babalarına da yardımcı olsun.’

Şimdi bu zor zamanında, hayatının en zor zamanında bir Anadolu irfan mektebinin yetiştirdiği bu bilge şahsiyetin, iyilik adına yer yüzüne yaydığı bu sözlerinin, aslında dünyada herhangi bir ödülün karşılığı olabileceğini düşünmüyorum. Rabbimden niyazım, o en büyük ödülünü, sevgili kızıyla cennetinde alacaktır.

Uluslararası İyilik Ödülleri, Cuma günü sahiplerine verilecek

Diyanet İşleri Başkanı Görmez konuşmasının sonunda Cuma günü, Özgecan Aslan’ın babası Mehmet Aslan’a; engelli çocuklarının eğitimi ve yetişmesi için seferber olan Hüseyin Başyiğit ailesine; “Sen Olsan Ne Yapardın? TV programına; tek başına hareket edecek durumda olmayan çocukları sepetli bir bisikletle dışarı çıkaran ve geceleri evsizlere bisikletle sıcak çorba dağıtımı yapan Engelsiz Pedal Derneğine; camide büyük bir akvaryum yaptırarak çocukların ilgisini çeken ve hayvan sevgisi aşılayan Yusuf Dede Camii İmamı Naci Şengün’e; yaklaşık 20 yıldır Ankara’da pazartesi ve perşembe günleri 100 kişilik yemek pişirerek yetim, dul, engelli, yaşlı kişilerin evlerine dağıtan TDV Kadın Aile ve Gençlik Merkezi (KAGEM) gönüllülerinden Fatma Bilezikçi’ye ödüllerin teslim edileceğini söyledi.

 

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Sudan’da Cuma Hutbesi Erad Etti…

SUDAN1Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Sudan’daki resmi temaslarının son gününde başkent Hartum’da bulunan El-Nur Camii’nde Cuma hutbesi irad etti. Binlerce Sudanlının bir araya geldiği Cuma hutbesinde Başkan Görmez, İslam dünyasına yönelik önemli mesajlar verdi.

İslam’ın din kardeşliğine verdiği öneme temas eden ve kardeşlik hukukunun aynı zamanda Allah’ın yarattığı bütün varlıklara karşı merhameti gerektirdiğini dile getiren Başkan Görmez, İslam dünyasına yönelik önemli mesajlar verdi. İslam âleminde yaşanan olumsuzlukları açıklayan Başkan Görmez, şunları söyledi:

İslam âlemini geride bırakan 6 hastalık…

Hep beraber saflarımızı birleştirmeliyiz. Irkçılık ve soya dayanan, mezhepsel ve meşrepsel ihtilaflarımızdan uzak durmalıyız. Mutluluk, kalkınma ve gelişmişliğe erişmemizi engelleyen tüm engelleri birer birer yok etmeliyiz. Bizi yok eden ve içtimai hastalık sayabileceğimiz 6 engel vardır. Bu hastalıklar, içtimai, iktisadi ve beşeri açıdan kalkınmamızı engellemektedir.

“Ümitsizlik, halkları ve milletleri parçalayan bir hastalıktır…”

Müslüman toplumlarımızın kalkınmasını ve gelişmesini engelleyen ilk içtimai hastalık, genellikle İslam âleminde hâkim olan ümitsizlik halidir. Ümitsizlik, halkları ve milletleri parçalayan bir hastalıktır. Bu durum aynen kanser hastalığına benzemektedir.  Ümitsizlik her türlü gelişmeye manidir. Bu hastalığın tedavisi ümit ve iyimserliktir. Dolayısıyla Allah’ın desteğinden ümit kesmeyiniz.

“Samimiyetsizliği aşmanın yolu doğruluk ve sadakati egemen kılmaktır…”

İkinci içtimai hastalık, Müslüman milletlerin fertleri arasında mevcut olan samimiyetsizliktir.  Bu hastalığın tedavisi sadakat ve doğrulukla mümkündür. Kurtuluş ancak sadakatle gerçekleşir. Sadakat sağlam iptir. Müslümanın Müslümana sadakatini,  ekonomik, kültürel, sosyal ve her alanda sağlamak gerekmektedir.

“Ümmetin arasındaki husumetin yok olması sevgi ve hoşgörüye bağlıdır…”

Üçüncü içtimai hastalık ise ümmeti Muhammedin fertleri arasındaki husumetlerdir. Bu hastalığın tedavisi de birbirlerinin arasında sevgiyi ve hoşgörüyü yaymaktır. Müslüman milletleri zaafa götüren en önde sebeplerden birisi de dayanışmanın ve yardımlaşma ruhunun Müslümanlar arasından yok olmasıdır. Maalesef, saygı ve sevgi gibi kimi güzel sıfatların örselenmiş olduğu da ilave olumsuzluktur.

“İslam ümmetini tefrikaya götüren sebeplerden uzaklaşarak, birleştirici bağlara sarılmak gerekmektedir…”

Dördüncü içtimai hastalık ise İslam ümmetinin rahatsızlık duyduğu tefrika ve Müslümanı birbirine bağlayan bağlardan habersizliktir. Bu hastalığın tedavisi tefrikaya götürücü tüm sebeplerden uzaklaşmak ve birleştirici bağlara sarılmaktır. Çünkü ırkçı ihtilaflar, dil farklılığı ve bunlardan doğan tüm gerginlikler, yeryüzündeki Müslümanların saflarının bölünmesine yol açmıştır. Birçok İslam ülkesi bu yıkıcı olan problemlerle boğuşmaktadır, sorunlar yaşamaktadır. Bu yüzden Müslümanlar arasında birleştirici dini bağları yeniden inşa etmek gerekmektedir ve Allah’ın emrine aykırı olduğu için tefrika ile mücadele etmek durumundadır. Aralarımızda birbirimizi hakir görmek ve ayrışma ruhu devam ettiği sürece refah ve mutluluğa ermemiz mümkün değildir.

“İslamî hükümlere duyarsız kalmaktan kaynaklanan kötü huyların tedavisi, Allah’ın emirlerine sarılmakla mümkündür…”

Beşinci içtimai hastalık İslami hükümlere karşı çıkmak ve duyarsız kalmaktan kaynaklanan kötü huyların artmasıdır. Bu parçalayıcı hastalığın tedavisi ise Allah’ın emirlerine sarılmaktır. Zira Allah, ümmet arasında meşvereti, kardeşliği, şefkat ve merhameti emretmektedir.

“Ümmetin geri kalmasının temel sebebi, şahsî menfaatlere öncelik verilmesidir…”

Altıncı içtimai hastalık kişinin şahsi menfaatlerine öncelik verip yoğunlaşmasıdır. Ümmetin geri kalmasının temel sebebi budur. Müslümanların mutluluklarının anahtarı şûradır, istişaredir. Bu ümmetin anahtarı ve geleceğini parlatacak olan unsur, meşverettir. Fertler kendi aralarında meşveret uygularken tüm mezhep ve gruplar da tüm bölgelerde aynı yolu izleyerek aralarından meşvereti prensip etmeliler. Bu ümmete reva görülen her türlü engelin çözülmesi ve yok edilmesi ancak ve ancak şura ile meşveretle ve imanî şefkatten ve İslamî yücelikten kaynaklanan dini hürriyetle mümkündür.

“Cehalet, tembellik ve tefrikayla mücadele etmeliyiz…”

İslam dünyasının gelişmesini üç unsur engellemektedir. Birincisi cehalettir; İslam, kendisinden önceki döneme cahiliye dönemi isimlendirmesi yapmıştır. Çünkü İslam dinine meydan okuyan başlıca düşman cehalettir. İkinci zararlı unsur, tembelliktir. Günümüzde İslam ümmetlerinin başlıca zaaf sebeplerinden bir de tembelliktir. Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’de “İnsan için ancak çalıştığı vardır…” (Necm:39) buyrulmaktadır. Üçüncüsü tefrika ve ayrılıktır. Müslüman toplumunun dayanışmasını ve birliğini parçalayan ve mahfeden husus tefrikadır. İslam, birliği emretmektedir.

“Meşru amaçlara, gayr-i meşru yollarla ulaşılamaz…”

Kur’an-ı Kerim, dinleri bölük pörçük ve paramparça eden kavimleri kınamaktadır. İslam dininin bu alandaki beyanı gayet açıktır. Meşru amaçlara terör, aşırılık, azgınlık ve şiddet gibi gayri meşru vesilelerle asla ulaşılamaz. İslam dini, fitneciliğe, her türlü gasp ve yıpratma yöntemlerine başvurmayı kesinlikle men eder. İslam dini, fitneyi cinayetten daha beter görür. Dinin Allah’a has kılınmasını emreder. Dinin bir şahsa özel kılınmasını da reddeder.

Başkan Görmez, daha sonra Cuma namazını kıldırdı. Cuma namazına, Sudan’dan kabine üyeleri, İrşat ve Evkaf Bakanı Fatih Tac es-Sir de katıldı. Başkan Görmez, namaz sonrasında Sudanlı Müslümanlarla cami içinde ve cami çıkışında sohbet etti.