Etiket arşivi: Göçmen

Beyin kanseri erkekleri daha çok etkiliyor

Yastık altında cep telefonuyla uyunmamalı

Vücuttaki tüm organlarda olduğu gibi, beyinde de kanser gelişebiliyor. Mayıs-Beyin Kanseri Farkındalık ayı vesilesiyle açıklama yapan Anadolu Sağlık Merkezi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç Dr. Selçuk Göçmen, beyinde günümüzde Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tanımlanmış 130’dan fazla tümör olduğunu, bu tümörlerin ise iyi ve kötü huylu olarak ayrıldığını söyledi. Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Ailesel faktörler (genetik), radyasyon, hayvan virüsleri, fenol ve benzen bileşikleri ile uğraşan meslek grupları ve sigara içimi beyin tümörü riskini arttırıyor” şeklinde konuştu.

Beyin tümörleri Avrupa ülkelerinde 100.000’de 5-10 arasında görülürken, uzak doğu ülkelerinde bu oran yıllık 100.000’de 1-2’dir. Beyin tümörünün erkeklerde kadınlara oranla daha sık görüldüğünü vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Baş ağrısı, kusma, bulantı, görme bozukluğu, bilinç bozulması, nöbet (epilepsi-sara krizi) geçirme, kol ve bacaklarda güçsüzlük, sinirlilik, iştahsızlık, işitmede azalma, unutkanlık, konuşma ve anlamada yetersizlik, yazamama, dengesizlik, el ve ayaklarda büyüme gibi yakınmalardan biri ya da birkaçının görülmesi durumunda doktora başvurulmalı” dedi.

İyi huylu tümörler de zaman zaman hayatı tehdit edebilir

İyi huylu tümörlerin de zaman zaman hayatı tehdit edecek durumlara neden olabildiğini söyleyen Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Bazen çevresindeki önemli beyin damar ve sinir yapısına yapışarak ameliyatla tam çıkarılması mümkün olmayabilir ve yeniden ortaya çıkabilirler. Bazıları nadir de olsa kötü huylu tümöre dönüşebilir. Çevrelerindeki beyin dokusuna yayılım göstermedikleri (tümörün sınırları belirgin) için ameliyatla tam çıkarılabilme şansları yüksektir” şeklinde konuştu.

Kötü huylu beyin tümörlerinin tedavisi ameliyat, ışın ve ilaç tedavisi

Beyin kanserlerinin çoğunu kontrolsüz anormal çoğalma özelliği olan glial tümörlerin oluşturduğunu belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Bu hücreler hızla büyüyüp çevrelerindeki sağlıklı dokuya uzanır, nadir de olsa omuriliğe, hatta vücudun diğer organlarına da yayılabilirler. Yaşam süreleri, tümörün patolojisi, ışın tedavisi ve ilaç tedavisi (kemoterapi) alıp almama durumuna ve hastanın yaşına bağlıdır” dedi. Diğer kötü huylu tümörlerin metastatik tümörler olabileceğini, yani başka bir organdan sıçramış olabileceğini dile getiren Doç. Dr. Göçmen, “Bu tümörler, vücudun başka yerindeki bir tümörün beyne yayılması sonucu oluşur. En fazla akciğer, meme, kalın bağırsak, mide, cilt ya da prostattan kaynaklanırlar. Kötü huylu beyin tümörlerinde tedavi seçenekleri; ameliyat, biyopsi, ışın tedavisi ve ilaç tedavisidir” açıklamasında bulundu.

Beyin cerrahisinde artık tümör en az hatayla çıkarılabiliyor

Beyin tümörü cerrahisinde nöronavigasyonla birleşen özel ameliyat mikroskobu sayesinde daha küçük bir kesi ile artık tümörün en az hatayla maksimum düzeyde çıkarılmasının sağlanabildiğini söyleyen Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Beyin ve sinir cerrahisinde hibrit ameliyathaneler ile en zor ve sorunlu kompleks ameliyatlar daha güvenle yapılabilir bir duruma geldi. Bu da hem hasta hem doktor için daha az cerrahi travma, daha küçük kesi, daha kısa süreli operasyon, daha az kan kaybı, daha az komplikasyon, daha az yatış, daha az maliyet gibi çok önemli avantajlar anlamına geliyor” dedi.

Cep telefonları dikkatli kullanılmalı

Ailesel faktörlerin yapısının değiştirilemediğini vurgulayan Doç. Dr. Selçuk Göçmen, “Beyin tümörlerini önlemek için radyasyondan uzak durulmalı, cep telefonu kullanımlarında dikkatli olunmalı, kulaklıkla konuşulmalı, uzun süreli konuşmalardan sakınılmalı, yastık altında veya baş ucunda cep telefonu ile uyunmamalı” önerisinde bulundu.

Başı ağrıyan hasta ne zaman doktora başvurmalı?

Ağrı sürekli ve artan şiddette ise;
1. İlk kez ağrı 10 yaşın altında veya 50 yaşın üstünde ortaya çıkmışsa,
2. Daha önce mevcut olan ağrı şiddetlendiyse, şekli değiştiyse,
3. Baş ağrısı şimdiye kadar hayatında karşılaştığı en şiddetli ağrıysa ve ağrı kesicilere rağmen geçmiyorsa,
4. Konuşma bozukluğu, görme bozukluğu, kol ve bacakta uyuşmalar, güçsüzlük (felç) gibi nörolojik semptomlar baş ağrısı ile birlikteyse,
5.Baş ağrısı hep aynı bölgede ise,
6. Sabah uyandığında baş ağrısı varsa ve kusma ile rahatlıyorsa.

Türkiye’nin göçmen politikası ve Avrupa’nın rahatı

Türkiye’nin göçmen politikası ve Avrupa’nın rahatı

 

 

egemen bağış yazı.jpg1Avrupa ve dünya yardım etsin veya etmesin adalet ve merhamet kodlarına işlemiş bu vatan, mazluma her zaman kucak açacak insaniyet ve güce sahiptir. Ama bizim küresel insani değerleri, ulusal çıkarlarımızın dahi önüne koymamız Avrupa’daki müttefiklerimizi rehavete de itmemelidir. Gün doğmadan neler doğar!

 

Suriye’deki savaş nedeniyle son yıllarda ülke gündemimizi Suriyeli göçmenler ve onlara dayandırılan problemler meşgul etmekte. Kolayca manipüle edilebilen bir konu olması da cabası. Türkiye’nin göçmen politikasını iyi anlatabilmekte fayda var. Aslında ilk defa göç dalgasıyla karşılaşan bir ülke değiliz. Anadolu’da hakim olduğumuz dönemlerde de Moğol tehdidinden kaçanların göçlerinden tutun da yakın tarihimizdeki Osmanlı bekası yerlerin halklarının göçlerine kadar neler gördü ve sahip çıktı bu halk. Balkanlarda ki Türk, Arnavut, Makedon ve Boşnak kardeşlerimiz Türkiye’ye son yüzyılda sıklıkla göç ettiler. Kırım ve Kafkasya’dan gelen kardeşlerimizi de unutamayalım. Yakın zamanda okuduğum emekli büyükelçilerimizden Ender Arat’ın yazdığı “Türklere Güvendiler” isimli kitap tam da bunları anlatıyor. Hatta sadece soydaşlarımız, dindaşlarımız ya da komşularımız değil uzak coğrafyalardan bile bize sığınan farklı etnisite ve dinlere mensup toplulukların sığındığı liman olduğumuza belgeleriyle değinmiş. Son 30 yıla baktığımızda önce Saddam zulmünden kaçan Kürt kardeşlerimiz, sonra I. Ve II. Körfez Savaşları nedeniyle Irak’tan gelen önemli iki göç dalgası daha geldi. Son olarak Suriye’deki savaşın neticesinde daha da büyük bir göç dalgasıyla yüzleştik.

 

Bugün itibariyle Türkiye’de, çoğunluğu Suriye’den olmakla birlikte farklı ülkelerden 4 milyonu bulan göçmen ve mülteci mevcut. Gerçekten de bu önemli bir rakam. Barınmaları, temel ihtiyaçları, okul eğitimleri ve iş bulmaları bu kadar büyük bir nüfus için kolay değil.

Ama ekonomisi baltalanmak için operasyonlara maruz kalan, 15 Temmuz Hain Darbe Girişimini atlatan, Suriye’de hem en önemli aktörlerden olan hem de çok güçlü ticari ilişkilerimizin olduğu Rusya ile bir kumpas neticesinde uçak krizi yaşayan, DAEŞ, FETÖ VE PKK belaları ve eylemleriyle mücadele eden, Avrupa Parlamentosu’nun ve AB’nin üzerimize “Akıl tutulması” diye nitelendirdiğim yaklaşımlarıyla uğraşan Türkiye’mizin savaştan kaçan göçmenlere hala kapısını açan bir ülke olarak devam etmesi her ülkenin altından kalkabileceği bir şey değil. Bugüne kadar kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve halkımızın Suriyeli göçmenler için AFAD verilerine göre 25 milyar dolar harcanmış.

 

Vize serbestisi rafa kalktı

Çok uzağa gitmeyelim AB, savaşla beraber Türkiye üzerinden gelen Suriyeli göçmen dalgasını kaldıramaz hale geldi. Ve nihayetinde AB ve Türkiye arasında 18 Mart 2016’da bir mutabakat imzalandı. Mutabakat karşılıklı birçok yükümlülük ve ortak çalışma şartı getiriyordu ama kamuoyuna daha çok Türk vatandaşlarına AB ülkelerine vize serbestisi alınacak söylemiyle yer buldu. Kaçak yollardan Türkiye’den Avrupa ülkelerine geçmek için Yunan Adalarına giden göçmenlerin Türkiye’ye iadesi ve karşılığında kaç kişi geri gönderildiyse Türkiye’den kamplarda mevcut mültecilerden o kadar kişinin resmi yollarla Avrupa’ya iltica etmesine bağlanan “1’e 1” diye tabir edilen bir anlaşmaydı bu. Ayrıca AB, Türkiye’deki Suriyeli göçmenler için 3 milyar Euro’luk bir yardım yapacağını ardından da ikinci bir 3 milyar Euro’luk yardım dilimi daha yağacağını taahhüt etti. Bugüne kadar bu paranın da Türkiye’ye tamamının verilmediğini biliyoruz. Süreç maalesef yavaş işliyor. Dönemin Başbakanı Sayın Davutoğlu’nun müjdelediği vize serbestisi de gündemi takip edenler bilir AB tarafından rafa kalktı. Anlaşma neticesinde bugüne kadar elde edilen en önemli kazanım 2015’te günde 7 bin civarında mülteci kaçak yollardan geçmeye çalışırken bu şu anda 35-40 civarlarında seyrediyor. Tabi ülkemize ekonomik olarak maliyeti de arttı. Geçici koruma altındaki mültecilerin sayısı 2,5 milyondan 3,2 milyonlara kadar geldi. Ve bu da ek bir maliyet demek.

 

29 AB üyesi ülkenin kabul ettiği Suriyeli göçmen sayısı 860 bin civarlarında seyrediyor. Türkiye’nin tek başına misafir ettiği göçmen sayısı 3 katından fazla.

 

Dikkat ettiyseniz bir imparatorluk mirasına sahip olan ülkemiz mazlum kardeşlerine kapısını her zaman açmıştır. Bundan sonra da açacaktır. AK Parti iktidarı olarak bizler bu toplumun vicdani değerlerine ters düşmedik. Başka bir iktidar bunu yapmasa toplum vicdanıyla ters düşerdi.

 

Türkiye Cumhuriyeti güçlü bir ülkedir. Bu zor zamanında canını ve namusunu korumak için gelen komşularına sahip çıkacaktır. Avrupa ve dünya yardım etsin veya etmesin adalet ve merhamet kodlarına işlemiş bu vatan mazluma her zaman kucak açacak insaniyet ve güce sahiptir. Ama bizim küresel insani değerleri, ulusal çıkarlarımızın dahi önüne koymamız Avrupa’daki müttefiklerimizi rehavete de itmemelidir. Gün doğmadan neler doğar!

 

Egemen Bağış / Avrupa Birliği eski Bakanı

Ulaşımda Önemli Çalışmalar Yaptık

ulaşımMersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, kent merkezindeki ulaşım sorununun çözülmesi için, geride kalan 1 yıllık süre içinde birçok önemli çalışma yaptıklarını belirtti.

İşe, kentin ulaşım master planının çıkartılması ile başladıklarını kaydeden Başkan Kocamaz, “Geçtiğimiz aylarda, kentin konuyla ilgili bütün dinamiklerinin katıldığı bir Ulaşım Çalıştayı gerçekleştirdik. Çalıştayda, Türkiye’de kentsel ulaşıma yönelik ulusal politikalar, BM ve AB kentsel ulaşım politikası, sürdürülebilir ulaşım, toplu taşıma sistemleri, hizmet kalitesi, güzergahlar, ilçe ve kırsal alanların ulaşımı, yol ve toplu taşıma hizmeti, servis ulaşımı ve taksiler, bisiklet ulaşımı, yaya ulaşımı, engellilerin ulaşımı, trafik yönetimi, akıllı ulaşım sistemleri, trafik güvenliği, düzenlemeler ve denetim, otopark yatırımları, ulaşım mühendisliği, yol ve kavşak tasarımı, yük taşımacılığı, bölgesel ve kentsel lojistik, liman ulaşımı, bölgesel ulaşım, otoyol bağlantıları, karayolları, demiryolları, deniz ve hava ulaşımı, afetlere duyarlı ulaşım sistemi, afetlere yönelik önlemler ile afet lojistiği konuları ele alındı.” dedi.

Toplu taşıma araçlarındaki yetersizlik üzerine, 2015 yılının başından itibaren 60 adet yeni otobüs aldıklarını ve hizmete sunduklarını kaydeden Başkan Kocamaz, “İlerleyen süreçte otobüs sayılarını, kademeli olarak arttırmayı planlıyoruz. Üstelik otobüslerimizin tamamına alarm butonları ve kamera sistemleri monte edilerek, araç takip sistemi ile kontrolü tek merkezden sağlanabilecek.” dedi.ulaşım2

Mersin’in kanayan yarası olan Tulumba Köprüsü’nün yıkımına Meclis’te oy birliği ile karar verildiğini hatırlatan Başkan Kocamaz; Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin Ulaşım Ana Planı ve Raylı Sistem Fizibilite Raporu’nda Mersin Garı’ndan başlayıp, Mezitli Soli Kavşağı’nda son bulan raylı sistem hattında yer alan Tulumba ve Göçmen Kavşakları’nın raylı sisteme uyumlu, katlı kavşak, battı-çıktı olarak düzenlenmesi; Ulaştırma Bakanlığı’nca 19.06.2012 tarihinde onaylanan Ulaşım Ana Planı’nda belirtilen kavşaklarla beraber, Ulaşım Ana Planı’nda belirtilmeyen ancak aşırı trafik sıkışıklığı yaşanan Yenişehir Limonluk, Yenişehir Beşyol gibi kavşaklarda projelendirme ve yapımına yönelik çalışmaların yapılabilmesi için ilgili Daire Başkanlıklarına yetki verilmesi ve konunun Ulaşım Ana Planı revizyon çalışmalarında değerlendirilmesi ile ilgili teklifin oy birliği ile kabul edildiğini ifade etti. Monoray sistemi ile ilgili çalışmalarının ve incelemelerinin de devam ettiğini belirten Başkan Kocamaz, “Raylı sistem konusunda Mersin için en uygun olan sistemin araştırmasını yapıyoruz ve bunu en kısa zamanda sonuçlandıracağız.”dedi.ualşım3