Etiket arşivi: Gazetesi

Merkez Bankası Ve Türk Lirasını ‘Aslanlar Gibi’ Korumak İçin…

AK Parti iktidarının ekonomideki başarı öyküsünün mimarlarından, tüm dünyada itibar gören, Nobel’e aday gösterilen bir Merkez Bankası başkanını bugün devlet Paris’te Türkiye’nin OECD Daimi Temsilcisi olarak değerlendiriyor.

YILDIRAY OĞUR, Karar Gazetesindeki yazısında Merkez Bankası eski başkanı Erdem Başçı’yı ve iktdarın yeni ekonomi politikasını değerlendiriyor:

“Türkiye Merkez Bankası başkanının Nobel alabileceği iddiası abartı değil. Eğer politikasının başarılı olduğu ispatlanırsa Nobel’i almalı.”

2012 yılında Nobel İktisat ödüllü, dünyanın en saygın ekonomistlerinden biri olan Joseph Stiglitz’in “Nobel almalı” dediği Türkiye Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ydı.

ODTÜ’de Elektronik Mühendisliği okuyan Başçı, Bilkent’te MBA yüksek lisansı yaptıktan sonra, John Hopkins’te İktisat yüksek lisansı, tekrar Bilkent’te iktisat doktorasını tamamlamış, aynı üniversitede İktisat Bölümü’nde doçent olarak çalışırken de
TED Koleji’nden lise arkadaşı Ali Babacan’ın davetiyle önce onun danışmanlığına, ardından da Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı’na getirilmişti.

AK Parti iktidarın en başından itibaren ekonomiye yön veren kurmay heyetinin içinde yer aldı.

2006 yılında Başbakan Erdoğan onu Merkez Bankası Başkanlığı’na getirmek istedi, hatta Başçı başkanvekili olarak basın toplantısı bile yaptı ama ataması akademisyen olan eşinin başörtüsü yüzünden Sezer’den veto yedi.

Fakat, Başkan Durmuş Yılmaz’ın yardımcısı olarak Merkez Bankası politikalarına yön verdi.

Aslında ilk başta hem kimliği hem AK Parti iktidarı yüzünden ona önyargılı olan yerli analistler ve küresel piyasalardan çok iltifat görmedi.

Başçı’nın piyasalara karşı ilk sınavı 2008’de küresel krize karşı geliştirdiği para politikasıyla oldu. Tüm dünya resesyona doğru giderken, 2008 kışında Merkez Bankası, piyasanın “faizi artır” baskısına karşı durup, böyle bir resesyona karşısına diğer “normal” ekonomilerin yaptığını yaptı ve faizleri düşürdü.

Her kriz tehdidine karşı kırılgan Türkiye’den beklenen her zaman faizleri artırmaktı. Resesyon tehdidi olsa bile, öncelik ağır sermaye çıkışlarını engellemek, dövize dönüşle büyümenin alacağı hasarı durdurmaktı. Ekonomik durgunluğa karşı, faizi artırmak normal bir ekonomide anormal bir cevaptı ama anormal bir ekonomide bu anormal önlem normal hale gelmişti. Merkez Bankası buradaki tarihi bir kırılmaya imza attı. 2010’a kadar faizleri indirme politikasına devam eden Merkez Bankası, çok eleştirildi ama haklı çıktı ve ilk savaşı kazandı.

2010 yılında ise yeni bir tehlike baş gösterdi. Küresel likitide artmış, Türkiye’nin aralarında olduğu Gelişmekte Olan Piyasalar (GOP)da  akan para faizlerin düşük kalmasına destek olurken, yerel para birimlerinin değeri artmakta ve bu da dış ticaret açıklarını artırmaktaydı. GOP ülkeleri bir ikilemle karşı karşıya kaldılar: Hem aşırı yüksek büyümeyi (enflasyon, aşırı ısınma, balon..)  hem de dış açığı büyüten paranın değer kazanmasını durdurmaları gerekliydi. Klasik iktisada göre faizler artırılıp büyüme soğutulabilirdi.  Ama bunu yaptığında yerel para cazip hale geliyor, sermaye girişleri artıyor ve dış açık büyüyordu.  Faiz düşürülüp sermaye girişleri azaltılıp, paranın değeri düşürüldüğünde  ise düşen maliyetler tüketim ve yatırımı artırıp ısınmayı daha da artırabilirdi.

Teorideki iki çözüm de bu durum karşısında çaresiz kalmıştı.  İşte bu noktada Erdem Başçı’nın mimarı olduğu klasik, ortodoksi bütün yöntemlere ters politika paketi “Faiz Koridoru” ortaya çıktı. Bu sıradışı çözüm başta uluslararası finans çevreleri, Financial Times, Wall Street Journal gibi gazetelerde dalga konusu oldu, sert ifadelerle eleştirildi. Tabii ki Türkiye’deki finans çevreleri ve ekonomi yazarları arasında da…

Ama 2012 yılına kadar başarıyla uygulanan bu politika sayesinde Financial Times grubuna ait prestijli ekonomi dergisi The Banker Erdem Başçı’yı Avrupa’da 2012 yılının Merkez Bankası başkanı seçti. İşte Stiglitz de Başçı’nın bu faiz koridoru buluşuyla ekonomi Nobel’i alabileceğini söylemişti.

Küresel krizin bitip faizlerin normalleşmesine kendini hazırlayan Merkez Bankası, istediği zaman artırdığı ama düşük tuttuğu faizle ve esnek politikalarla varlık fiyatlarında beklenenden daha şiddetli bir şok olarak yaşanan Gezi’yi bile göğsünde karşıladı.

Ama FED’in varlık  alımlarını başlatmasına denk gelen 17 Aralık sürecinde aynı şey olamadı. Varlık fiyatları dibi gördü. Hiçbir Merkez Bankası’nın böylesi bir şoka karşı bir silahı yoktu ve piyasadan faiz artırımı baskıları dayanılmaz bir noktaya geldi.  Ve Merkez Bankası artırıp artırmamanın maliyetini hesaplayıp bilinen yüksek faiz artırımına gitti.

İşte bu noktada faizlerin düşürülmesini isteyen iktidarla görüş ayrılığı başladı.

Başçı, kabineye bir brifing vererek neden faizleri yavaş yavaş düşürmesi gerektiğini anlattı. Özetle söylediği şuydu; eğer faizleri 4-5 puan düşürürsek piyasa faizleri tavan yapar.  Halbuki Merkez Bankası’nın enflasyonla sıkı mücadele politikaları yüzünden piyasa faizleri gerilemiş durumda.  Faizlerde ani düşüş, enflasyonu takmamak gibi yorumlanacak ve bu da piyasa faizlerini zıplatacaktır.

Ama karşısında kendisine faiz lobisinin adamı diyen güçlü bir lobi buldu. Vatana ihanete varan suçlamalarla, paralel imaları, “İngilizlerin adamı” olma ithamlarıyla karşılaştı. Hiç ekonomiden anlamayan yazarlar bile sabah akşam televizyonlarda, gazetelerde Başçı’yı yerden yere vuran sözler söylediler.

Beş yıllık görev süresinin uzatılıp uzatılmayacağının tartışıldığı günlerde çıkan bir haberde manşetten “Baş Spekilatör” bile ilan edildi. https://www.sabah.com.tr/ekonomi/2015/02/11/bas-spekulator.

O günlerde faizi artırdığı için faiz lobisinin adamı ve baş spekülatör ilan edilmesinin sebebini o yazıdan okuyalım:

“…çok konuşan, hedef tutturamayan ve belirsizlik yaratarak piyasayı bozan başkan olarak anılacak olan Erdem Başçı. Herkes hatırlar, en önemli fiyaskosu dolardı. Bugüne kadar hiçbir merkez bankası başkanının yapmadığını yaparak, 27 Ağustos 2013’te dolar 2.03 TL iken çıkıp “Kur yıl sonunda 1.92 TL olursa şaşırmayalım” dedi. Dolar ise yılı 2.14 TL’den tamamladı. İşte o dönemde Başçı’nın söylemine inanarak döviz açığını kapatmayan şirketlerin maliyeti yüzde 5’in üzerinde arttı… Bu operasyonun kaymağını ise her zaman olduğu gibi faiz lobisi yedi. 3 ay vadeli mevduatın ortalama faizi yüzde 7.63’ten 11.30’a kadar çıktı.”

Başçı görevini devrettiği güne kadar bu ağır eleştirilere, siyasi ithamlara karşı sessiz kaldı. Piyasa karşısında ise “TL’yi aslanlar gibi koruyacağız, dövizin belini kıracağız” diyerek güçlü durdu.

Ama görev süresi uzatılmadı.

Gezi, 17-25 Aralık, terör saldırılarına rağmen 20 Nisan 2016 günü görevi yeni başkana devrederken, Dolar 2.50, Avro 3.18 TL’ydi.

“Faiz Lobisi’nin adamı” olmakla suçlanmasına neden olan Merkez Bankası’nın faiz oranı ise %8.65’di. Bugün aynı oran yüzde 17,75.

AK Parti iktidarının ekonomideki başarı öyküsünün mimarlarından, tüm dünyada itibar gören, Nobel’e aday gösterilen bir Merkez Bankası başkanını bugün devlet Paris’te Türkiye’nin OECD Daimi Temsilcisi olarak değerlendiriyor.

Önceki görevleri düşünülürse bu kızak bir görev. Euro cinsinden maaş aldığı ve Türkiye’deki karmaşadan uzakta görev yaptığı için herhalde halinden de memnundur.

Ama kendi yetişmiş kadrolarını, bir başarı hikayesinin kurmay heyetini, böyle anlamsız tartışmalar, şahsi ikbal hesapları uğruna kolayca harcayabilen bir ülkenin herhalde suçu dışarıya atma hakkı yok.

Bugün, eski Merkez Bankası başkanını tekrar göreve getirip, bütün dünyaya net bir mesaj vermek, Merkez Bankası’nın itibarını yükseltmek de mümkün. Herhalde bunu da Amerika ya da faiz lobisi engellemiyor.

Ehliyet ve liyakati böylesine bir kenara atmanın ülkeye bir maliyetinin olmaması mümkün değildi. Bugün “TL’yi aslanlar gibi korumak” için yurtdışına heyetler göndermek zorunda kalmayabilirdik.

Kaynak: Karar Gazetesi

Kaynak: Merkez Bankası Ve Türk Lirasını ‘Aslanlar Gibi’ Korumak İçin…

 

Yatay mimaride Türkiye’ye örnek şehir: Sakarya

 

24 TV canlı yayınına katılan Başkan Toçoğlu, Sakarya’nın yatay mimaride Türkiye’ye örnek bir şehir olduğunu söyledi. Toçoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanımız insanlar oturdukları yerlerde ayakları toprakla temas etsin, gökyüzüne baktığında göğü görsün bağlamında bir çerçeve çiziyor. Bu çerçeve içerisinde bir şehir oluşturmaya çalışıyoruz. Hamdolsun bu noktada örnek bir şehiriz. Yatay mimari bizim medeniyet tasavvurumuzu ortaya koyuyor” dedi.

 

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Star Şehir Buluşmaları dolayısıyla Sakarya’da bulunan Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Gazeteci-Yazarlar Ardan Zentürk, Yakup Köse, Zeynep Türkoğlu ile bir araya geldi. Sosyal Gelişim Merkezi’ni ziyaret eden Star Gazetesi heyeti, merkezin örnek bir mimariye sahip olduğunu dile getirerek, çocuklar için çok faydalı eğitimlerin yürütüldüğünü belirttiler.

 

Yatay mimaride Türkiye’ye örnek

Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Star Gazetesi yazarları ile birlikte şehirde incelemelerde bulunarak, 24TV canlı yayınında Sakarya’nın yatay mimaride Türkiye’ye örnek bir şehir olduğunu anlattı. Başkan Toçoğlu, “Sakarya; 99 depreminde yıkılan bir şehir. Yatay büyüme ve medeniyetimizin tasavvurunu ifade edecek bir kentleşme yapısına uygun olarak Sakarya’da böyle bir çalışma içerisindeyiz. Sakarya 1. derece deprem bölgesinde yer alan bir şehir. Hem depreme önlem hem de şehrin kendine özgü gelişme standardı olması düşüncesi ile kat sınırlaması uyguluyoruz” dedi.

 

Ayakların toprakla temas ettiği bir şehir

Başkan Zeki Toçoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanımız insanlar oturdukları yerlerde ayakları toprakla temas etsin, gökyüzüne baktığında göğü görsün anlamında bir çerçeve çiziyor. Bu çerçeve içerisinde bir şehir oluşturmaya çalışıyoruz. Sadece şehrin altyapısını imar etmeye değil, hemşehrilerimize yönelik kültür çalışmalarımız devam ediyor. Sosyal Gelişim Merkezlerimizin sayısını çoğaltıyoruz. İşte bu merkezlerimizde çocuklarımıza, engelli kardeşlerimize, yaşlılara ve kadınlarımıza eğitimler sunuyoruz. Mesleki kurslar, hobi kursları ve aile eğitimleri ile ilgili çalışmaları sürdürüyoruz. İnsanımıza her alanda dokunabilmek için gayret gösteriyoruz” diye konuştu.

 

Doğal güzellikler

Başkan Toçoğlu, Sakarya’nın gölüyle, deniziyle, nehriyle, yaylalarıyla, doğal güzellikleriyle, yeşiliyle çok güzel bir şehir olduğunu belirterek konuşmalarını tamamladı. Toçoğlu, “Sakarya’nın insanı yormayan güzel bir yapısı var. Sapancamız, Taraklı ilçemiz turizm açısından güzelliklerle dolu. Biz her zaman tüm Türkiye’den vatandaşlarımızı şehrimize davet ediyoruz” ifadaelerini kullandı. Şehri tepe noktadan izleyen heyet, daha sonra Sakarya Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek konferansa geçti.

Dilek Bozkurt Özgenç: “4 Yılda Başarı Hikayesi Olduk”

Antalya başta olmak üzere Batı Akdeniz’in en dinamik aylık ekonomi ve iş dünyası dergisi Akdeniz Bülten; 4’üncü yaşını kutluyor. 4 yıldır insanlara ekonomi, siyaset, iş ve aktüaliteye dair farkındalık dolu yaşamın kapılarını açan Akdeniz Bülten; aynı zamanda Antalya’dan bölgesine açılan tek ekonomi, siyaset ve iş dünyası dergisi olma özelliğine sahip.

Ocak 2015’ten bu yana Antalya’dan ve Türkiye’den sıcak gelişmeleri aktardıklarını, Akdeniz’in sesi ve haberin güvenilir adresi olduklarını belirten Akdeniz Bülten Dergisi Genel Yayın Müdürü Dilek Bozkurt Özgenç, dergisinin bu anlamlı günü hakkında şunları söyledi: “4 yıl içinde, Akdeniz Bülten büyük bir başarı hikayesi oldu. Bu dergi, bu kente not düştü ve ışık saçtı, konuşulmayan, arada kalan, üstü örtülen tozları kaldırma ve gerçek gündemi aydınlatma anlamında, çok büyük bir vazife gördü.”

Akdeniz Bülten dergisi yayımlandığı ilk günden itibaren kentlilik bilinciyle hareket ederek, gerek bu şehre gerekse de bu şehirde yaşayan pek çok kişiye ilham verici olmayı sürdürdü.  Beş yıldır yayın yaşamında yerel yöneticilerden, sivil toplum kuruluşları başkanlarına, sanatçılarından bu kente hizmet etmiş başarılı işadamları ve kadınlarına kadar röportaj, yazı ve haberle sayfalarını zenginleştirmiş ve bir kent belleği yaratmayı başardı.

Özellikle Antalya’nın siyaset, ekonomi, iş, hizmet, sosyal ve kültürel alanındaki gelişmeleri aktarmak ve bu konularda yapılan etkinlikler için kalıcı bir belge olma görevini görmek, firmaların tanıtımını yapmak, yaşamın etik ve estetik alanlarında farkındalık yaratmak hedefiyle yoluna devam etti.

Akdeniz Bülten Dergisi Genel Yayın Müdürü Dilek Bozkurt Özgenç,“Geçtiğimiz ay bu yolculuğumuzda 4 yaşına bastık. İlk gün olduğu gibi bugün de bir kenti sayfalarımızla kucaklamaya devam ediyoruz. Antalya’mız başta olmak üzere Akdeniz’de yaşayanların dergisi olmaya ve daha da büyüyebilecek adımlarla ilk günkü heyecan ve sevgimizle sizleri karşılamaya devam edeceğiz”

 

Bizlerde Ünel Medya Gurubu Türkiye Okuyor Ailesi olarak Akdeniz Bülten Ailesine nice başarı dolu çalışma yılları diliyoruz.

Editörlerin Hilesi Okuyucuların Çilesi “Clickbait”

Clickbaitin ortaya çıkışı oldukça eskiye dayanıyor. Başlangıçta yalnızca haber ve bilgi paylaşımı amaçlı yayınlanmaya başlayan gazeteler, rakiplerinin artmasıyla tiraj savaşına giriyorlar. Clickbaitin geleneksel medyadaki ilk örneği bu tiraj mücadelesinde ortaya çıkıyor.
1895 yılında New York World Gazetesi ve New York Journal Gazetesi birbirleriyle rekabete giriyorlar. New York World Gazetesi karikatüristi Richard Felton Outcault’ın çizdiği Sarı Çocuk tiplemesi ile tirajı artırıyor.

Sarı Çocuk’un bu kadar başarılı olma sebebi ise seçilen kısa ve çarpıcı cümleler. “Sarı Çocuk” olayı aynı zamanda yalan haberler için bugün hala kullanılan “sarı gazetecilik” terimini literatüre kazandıran olaydır.

1895 yılında geleneksel medya ürünü olarak ortaya çıkan Sarı Çocuk, 2000’li yıllarda internetle tanışmamız ardından zamanla evrilerek clickbait adıyla yeni medyada kendine yer ediniyor.
Clickbait, farklı amaçlarla ve çeşitli yöntemlerle kullanılabiliyor; ancak en çok tercih edilen ve en sık karşılaştığımız yöntem tıklama odaklı oluşturulan dikkat çekici başlıklar.

Örneğin bu yanıltıcı görselin içeriği şu şekilde: “Hawking, ‘Uygarlığın başlangıcından beri  saldırganlık, insan için yaşama şansını arttırması sebebiyle yararlı bir içgüdü olmuştur.’ diye konuştu. Teknolojinin saldırganlık ile birleşip insan ırkının sonlanmasına sebep olabileceğini de ekledi.”
Gayet olası bir teoriyi dile getiren fizikçinin açıklaması “Hawking Teknoloji ve İnsanlığın Geleceği Hakkında Konuştu” şeklinde bir başlıkla yayınlandığında bilim ve teknoloji ile ilgilenen sınırlı bir kesimin ilgisi çekilecekken “Şok İddia!” başlığı ile geniş bir kitleye hitap ediliyor. Bu tarz başlıklarla haberlerin yayınlanmasının asıl amacı hedef kitleyi ilgi alanlarına göre bilim, spor, siyaset vb. ayırmadan herkesi içeriğe yönlendirebilmek.
Clickbaitte kullanılan bir diğer yöntem ise okuyucunun sitede daha uzun süre kalmasını sağlamak için oluşturulan galeriler. Haber kısa bir metne sahip bile olsa galeri ile uzatılıyor.

Hem galeri türü clickbaite hem de tıklama odaklı clickbaite uyan bu örnek, sıradışı eve sahip biriyle alakalı haber okuyacağımız algısı oluşturuyor. Oysa habere tıklayınca aslında belirli bir kişiden bahsedilmediğini aksine ada evleriyle meşhur bir bölgeden bahsedildiğini görüyoruz.

                 

 

Ve haber, görsellerle galeriye dönüştürüldüğü için tek bir sayfada bitebilecekken 25 sayfa sürüyor.
Haber ve içerik sitelerinin yanı sıra Youtuberlar da izlenme sayılarını artırmak için video içeriğini yansıtmayan kapak görselleri ve dikkat çekici başlıklar kullanarak bu yönteme başvuruyorlar.

Web sitelerini bu yöntemleri kullanmaya iten sebepler : seo ve adwords.
Bugünkü rekabet ortamında diğer web sitelerinden öne geçebilmek arama motorlarında ilk çıkan isim olabilmek çok önemli. Bu noktada seo, yani arama motorlarına yönelik yapılan optimizasyonlar devreye giriyor. En çok kullanılan arama motoru Google’ın siteleri sevmesinin ve sitenin aramalarda üst sıralarda taşınabilmesi için göz önünde bulundurduğu ölçülerden bir tanesi site içerisinde kullanıcıların ne kadar vakit geçirdiğini tespit etmek. Eğer bir web sitesinde kullanıcılar fazla vakit geçiriyorlarsa Google bu siteleri kaliteli sayıyor ve üst sıraya taşıyor. Clickbaitin bir çeşidi olan galeri yöntemi özellikle bu sebeple tercih ediliyor.
Web sitelerin diğer bir derdi ise para kazanmak. Bunun için kullanılan yöntemler bağış almak ve reklam yayınlamak. Reklamlar aşırıya kaçtığında rahatsızlık uyandırdığı için kullanıcılar Adblock gibi reklam engelleme uygulamalarını tercih ediyor. Web siteleri de reklam dışında para kazanma yöntemi olarak bir adwords modeli TBM ( tıklama başına maliyet)’i kullanıyor. Siteler TBM ile tıklama başına para kazanabiliyorlar. Yani ne kadar çok tık o kadar çok para. Youtuberları da clickbait yapmaya iten sebep TBM ( tıklama başına maliyet) ile para kazanmaları.

Clickbait kârlı gibi görünse de avantajları yanında bir çok dezavantajı mevcut.

Dezavantajları;

Markanın ve sitenin sosyal medyadaki itibarı zedelenebilir.
Manipülatif içeriklere bilinçli yaklaşan kullanıcıların sayısı gittikçe artmakta, bu durumda clickbait uygulayan siteler takipçi kazanamayabilir.
İlk seferde kullanıcıların siteye girişi sağlansa da uzun vadede sadık takipçi kitlesi kaybolabilir.
Başlık ve içerik arasındaki yanıltıcılıklardan usanan kullanıcılar sosyal medyada karalama kampanyaları başlatabilir.

Avantajları;

Daha çok tıklama sağlanması
Daha çok sayfa görüntülemesi almak
Sosyal medyada paylaşımların artması
Marka bilinirliğinin artması

Clickbait itibar zedeleyici olduğu için markalara ve sitelere kullanmasını önermeyeceğimiz bir yöntem. Üstelik Facebook gibi bu konuda düzenlemeler yapmış sosyal medya platformlarında sitelerin engellenmesi çok olası. Kullanıcıların bağlantılara tıkladıktan sonra sayfada geçirdiği süreyi hesaplayarak alakasız içerikleri saptayan Facebook, kullanıcı haber akışını düzenleyerek clickbait içeriklerini filtrelemekte.

Her ne kadar merak iç güdümüzle savaşamasak da clickbait yöntemini kullanan siteleri okumayı bırakmak, bu tarz içeriklere tıklamamak clickbaitle savaşmak için önerebileceğimiz en makul yol.

Büşra Çiçek
Pazarlama Türkiye JR Editör

Gazeteci Bünyamin Aygün’ün “IŞİD’in Elinde 40 Gün” adlı kitabı, İtalyan yayınevi Edizioni Clandestine tarafından İtalyanca yayımlandı

 

Haber için gittiği Suriye’de IŞİD tarafından esir alınan Milliyet Gazetesi Fotoğraf Servisi Müdürü gazeteci Bünyamin Aygün’ün ülkesine döndükten sonra kaleme aldığı Türkiye’de Doğan Kitap tarafından yayınlanan, “IŞİD’in Elinde 40 Gün” adlı kitabı İtalyan okurlarla buluştu. Gazeteci Aygün’ün “Yazmasam mesleğime ihanet ederim”  diyerek kaleme aldığı,  Suriye’de geçirdiği 40 günlük esareti anlatan kitabı, İtalyan yayınevi Edizioni Clandestine yayımladı. Barbara Gambaccini tarafından “Quaranta Gioroni Prigioniero Dell’ISIS” adıyla İtalyancaya çevrilen kitabın yurtdışındaki haklarını Türkiye’den Kalem Ajans temsil etti. Bu yıl Londra ve Frankfurt kitap fuarlarında sergilenen “IŞİD’in Elinde 40 Gün” yabancı yayınevlerinin ilgilendiği kitaplardan biri oldu. Kitabın geçtiğimiz aylarda başka dillere de çevrilmesi bekleniyor.isid-kitap

“Yazdıklarımın daha çok insana ulaşması önemli”
Kitabının İtalyancaya çevrilmesiyle ilgili düşüncelerini aktaran gazeteci Bünyamin Aygün, “IŞİD, tüm dünyada büyük bir tehdit haline geldi. IŞİD’in adını duymayan neredeyse yok fakat IŞİD’i ne kadar tanıyoruz? Kitapta yaşadıklarımdan çok IŞİD’in kim ve ne olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Kitabın İtalyancaya çevrilmesi, anlatmaya çalıştıklarımın daha çok insana ulaşacak olması açısından önemli” dedi.

Sabah gazetesinin Abhazya eki diplomatik krize neden oldu

Sabah gazetesine bölücülük suçlaması

Sabah gazetesinin Abhazya eki diplomatik krize neden oldu.

Sabah gazetesinin geçtiğimiz günlerde yayımlanan Abhazya ekinin, Türkiye ve Gürcistan arasında gerilime yol açtığı ileri sürüldü. Gürcistan yönetiminin, gazetede Abhazya’nın bağımsız devlet olarak tanıtılmasına tepki verdiği öne sürüldü.sabah-gazetesine-boluculuk-suclamasi-1511161200_m2

“BUNUN TEKRARLANMAMASI LAZIM”

Sputnik’in Gürcü basınından aktardığı habere göre; Gürcistan’ın Ankara Büyükelçisi İrakliy Koplatadze konuyla ilgili Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na başvurarak konu hakkındaki endişelerini dile getirdi. İktidardaki Gürcü Partisi’nin liderlerinden Georgiy Volskiy’nin konuya sert tepki gösterdiği belirtilirken, olayın Ankara’nın resmi tutumuyla bağdaşmadığına işaret eden Gürcistan Devlet Bakanı Ketevan Tsihelaşvili’nin de “Yine de bunun tekrarlanmaması lazım” dediği kaydedildi. Sabah gazetesinin Türkiye’de yaygın medya kurumlarından biri olduğuna işaret eden Gürcü bakanın, “Gürcistan Dışişleri, konuyu faal şekilde takibe aldı”ifadelerini kullandığı belirtildi.

Kaynak:Odatv.com

Hollanda Türk Medya Vakfı kuruldu

hollandaKısa adı DTMA olan (Dutch Turkish Media Association) ‘Hollanda Türk Medya Vakfı’ resmen kuruldu

Yaz öncesi kuruluş çalışmalarına başlayan ve merkezi Rotterdam’da bulunan Hollanda Türk Medya Vakfı, geçtiğimiz günlerde kurucu üye medya kuruluşları temsilcilerinin noter huzurunda imzaladıkları ‘vakıf statüsü’ ile resmiyet kazandı.

Hollanda’da uzun yıllar faaliyet gösteren yazılı, görsel ve online medya kuruluşlarından oluşan birlik, kuruluş aşamasında oluşturduğu çalışma grubu ile, en az iki yıldır resmi olarak faaliyet gösteren tüm Türk medya kuruluşlarına çağrı yapmış ve gelen tepkiler doğrultusunda kriterlerini oluşturarak kuruluşunu gerçekleştirmiştir.

Kuruluş amacını; Hollanda’da yaşayan Türk toplumu ile ilgili konularda objektif yayınlar yapmak, Türk medyasının pozitif imaj oluşumuna katkıda bulunmak, medya ile ilgilenenlerin kişisel, sosyal ve mesleki gelişimini sağlamaya yönelik eğitim faaliyetlerinde bulunmak, Hollanda ve Türkiye arasında medya köprüsü oluşturmak, aynı amaçları hedefleyen Hollanda ve Avrupa genelindeki benzeri medya kuruluşlarıyla iletişim halinde olmak, medyanın kalitesini ve güvenilirliğini artırmak şeklindeki başlıklarla kamuoyuna açıkladı.

Hollanda Türk Medya Vakfı, tüzük kriterlerini haiz olan Ak Ajans, Demet TV, Haber Gazetesi, Platform Dergisi ve Son Media Groep tarafından hayata geçirildi.

Hollanda Türk Medya Vakfı’nın kurucu üyeler tarafından ilk yıl için yapılan görev dağılımında, başkanlığa Demet TV’den Oktay Başaran, sekreterliğe Ak Ajans’tan Adil Akaltun, saymanlığa Haber Gazetesi’nden İbrahim Karaman getirildi. Son Media Groep’tan Ömer Aşıran ve Platform Dergisi’nden Ebubekir Turgut ise üye olarak görev aldı.

Tüzüğünde belirlenen kriterlere uyan tüm medya kuruluşlarının da üye olabileceği Hollanda Türk Medya Vakfı, önümüzdeki günlerde kamuoyuyla buluşmaya devam edecek.