Etiket arşivi: Erol

Büyükşehir’den çocuklara 23 Nisan hediyesi

 

 

Denizli’de 23 Nisan coşkusu doya doya yaşanacak

 

Denizli Büyükşehir Belediyesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kapsamında birbirinden özel programlar hazırladı. Bilim merkezi atölyelerinden tiyatro oyunlarına konserlerden planetaryum gösterimlerine çocuklar 4 gün boyunca gönüllerince eğlenecek.

 

Denizli Büyükşehir Belediyesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinlikleri kapsamında çocukların doya doya eğleneceği özel programlar hazırladı. 20-23 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek ücretsiz programlar Büyükşehir Belediyesi Nihat Zeybekci Kongre ve Kültür Merkezi ile burada bulunan Denizli Bilim Merkezi’nde gerçekleştirilecek. 20 Nisan Cumartesi günü saat 13.00’te Bilim Merkezi Atölyesi ile başlayacak etkinlikler kapsamında Denizli Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun 2 seans (Saat: 13.00 ve 17.00) sahneleyeceği “Güzel ve Çirkin” adlı tiyatro oyunu sahneye konacak. Saat 15.00 ve 17.00’de de Bilim Merkezi Atölyesi hizmet verecek. Akşam saat 20.30’da ise, Denizli Büyükşehir Belediye Konservatuarı Çocuk Korosu ve Orkestrası’nın vereceği “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Konseri” ile devam edecek etkinlikler kapsamında saat 12.00, 14.00, 16.00 ve 18’de planetaryum gösterimleri ve Mars ile Yüzleşme Sergisi beğeniye sunulacak.

 

CSO’dan Film Müzikleri Konseri

 

21 Nisan Pazar günü saat 13.00’te Bilim Merkezi Atölyesi ile kapılarını açacak etkinlikler Merkezefendi Belediyesi Kent Tiyatrosu’nun 2 seans (Saat 14.00 ve 17.00) sahneleyeceği “Obur ile Geveze Define Peşinde” adlı tiyatro oyunu ile sürecek. Aynı gün Denizli Bilim Merkezi Atölyesi’nin saat 15.00 ve 17’de de çocuklara açık olacağı belirtilirken, saat 12.00, 14.00, 16.00 ve 18’de planetaryum gösterimleri ve Mars ile Yüzleşme Sergisi olacak. 22 Nisan 2024 Pazartesi günü ise saat 20.30’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Film Müzikleri Konseri tüm Denizlililer için sahne alacak.

 

Çocuklar Onur Erol konseri ile coşacak

 

Etkinliklerin 23 Nisan günü finalinde ise saat 13.00, 15.00 ve 17.00’de Denizli Bilim Merkezi Atölyesi, saat 17.00’de de eğitici ve neşeli çocuk şarkıları ile tanınan Onur Erol konseri düzenlenecek. Saat 12.00, 14.00, 16.00 ve 18’de yine planetaryum gösterimleri ve Mars ile Yüzleşme Sergisi beğeniye sunulacak. 23 Nisan akşamı saat 20.00’de Pamukkale Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Kapalı Spor Salonu’nda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) ve Denizli Devlet Okulları Çocuk Koroları’nda yer alan 1600 çocuk “Haydi Çocuklar Birlikte Şarkı Söyleyelim” konserinde sahne alacak.

 

Planetaryum, Sergi ve Bilim Merkezi için gişelerden davetiye alınacak

 

Denizli Bilim Merkezi’ndeki Matematik, Temel Bilimler, Robotik Kodlama, Uzay ve Havacılık, Doğa Bilimleri, Tasarım ve Keşif Atölyelerinde düzenlenecek etkinlikler ile planetaryum gösterimleri ve Mars ile Yüzleşme Sergisi için gişelerden bilet alınması gerektiği ifade edildi. Planetaryuma 7 yaş ve altı çocukların velisi ile birlikte alınacağına dikkat çekilirken, Bilim Merkezi Atölyesi ve Mars ile Yüzleşme Sergisi’nin ise 7-14 yaş arasını kapsadığı belirtildi.

 

Akvadi ve Mehmet Akif Ersoy’da Çocuk Şenliği

 

Denizli Büyükşehir Belediyesi öte yandan 20 Nisan Cumartesi günü akşamı 19.00-20.30 saatleri arasında Akvadi TOKİ Pazaryeri’nde, 21 Nisan Pazar günü akşamı ise 19.00-20.30 saatleri arasında Mehmet Akif Ersoy Pazaryeri’nde Çocuk Şenliği düzenleyecek. Maskot ve palyaçolar ile yüz boyama etkinliklerinin yapılacağı şenlikte gönüllerince eğlenecek çocuklara pamuk şeker ikramında bulunulacak.

 

 

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI PROGRAMI
 20.04.2024 Cumartesi
SAAT YER ETKİNLİK ADI
13:00 BİLİM MERKEZİ ATÖLYESİ MATATALAP(7+) / GİZEMLİ SAYILAR(9+)
13:00 FATMA YILDIZ SALONU D.B.Ş.B GÜZEL VE ÇİRKİN TİYATRO OYUNU
15:00 BİLİM MERKEZİ ATÖLYESİ TAŞ BOYAMA (7+)/ SANAL GERÇEKLİK(9+)
17:00 BİLİM MERKEZİ ATÖLYESİ MATATALAP(7+) / GİZEMLİ SAYILAR(9+)
17:00 FATMA YILDIZ SALONU D.B.Ş.B GÜZEL VE ÇİRKİN TİYATRO OYUNU
20:30 ÖZAY GÖNLÜM SALONU D.B.Ş.B KONSERVATUARI ÇOCUK KOROSU KONSERİ
PLANETARYUM SEANSLARI: 12:00 14:00 16:00 18:00
MARS İLE YÜZLEŞME SERGİ SEANSLARI: 12:00 14:00 16:00 18:00
21.04.2024 Pazar
SAAT YER ETKİNLİK ADI
13:00 BİLİM MERKEZİ ATÖLYESİ STEAM (7+)/ MİKROSKOP(9+)
14:00 FATMA YILDIZ SALONU MERKEZEFENDİ BELEDİYESİ

“OBUR İLE GEVEZE DEFİNE PEŞİNDE”

TİYATRO OYUNU

15:00 BİLİM MERKEZİ ATÖLYESİ TAŞ BOYAMA (7+)/ MCKEY MCKEY (KODLAMA) (9+)
17:00 BİLİM MERKEZİ ATÖLYESİ STEAM(7+) / MİKROSKOP(9+)
17:00 FATMA YILDIZ SALONU MERKEZEFENDİ BELEDİYESİ

“OBUR İLE GEVEZE DEFİNE PEŞİNDE”

TİYATRO OYUNU

PLANETARYUM SEANSLARI: 12:00 14:00 16:00 18:00
MARS İLE YÜZLEŞME SERGİ SEANSLARI: 12:00 14:00 16:00 18:00
22.04.2024 Pazartesi
SAAT YER ETKİNLİK ADI
20:30 ÖZAY GÖNLÜM SALONU CSO FİLM MÜZİKLERİ KONSERİ
23.04.2024 Salı
SAAT YER ETKİNLİK ADI
13:00 BİLİM MERKEZİ ATÖLYESİ MCKEY MCKEY (KODLAMA)(9+) / MATATALAP(7+)
15:00 BİLİM MERKEZİ ATÖLYESİ SANAL GERÇEKLİK(9+) / STEAM / TAŞ BOYAMA(7+)
17:00 BİLİM MERKEZİ ATÖLYESİ GİZEMLİ SAYILAR (9+)/ MİKROSKOP(9+)
17:00 ÖZAY GÖNLÜM SALONU ONUR EROL KONSERİ
20:00 PAÜ KAPALI SPOR SALONU “HAYDİ ÇOCUKLAR ! BİRLİKTE ŞARKI SÖYLEYELİM”

CSO VE D.B.B İŞBİRLİĞİ İLE 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK  BAYRAMI 1600 KİŞİLİK ÇOCUK KOROSU

PLANETARYUM SEANSLARI: 12:00 14:00 16:00 18:00
MARS İLE YÜZLEŞME SERGİ SEANSLARI: 12:00 14:00 16:00 18:00
                                                                         ATÖLYE VE SERGİ 7+ YAŞ
    PLANETERYUMA 7 YAŞ ALTI ÇOCUKLAR VELİSİ İLE BİRLİKTE ALINACAKTIR.

 

 

 

Ertuğrul Akbay’ın  haber atlatmakta ne kadar mahir olduğunu yazmayan kalmadı

Gazetecilik deyince, anılar İlhan Karaçay’da su dolu baraj gibidir.
Dile kolay, 1967 yılında başlayan serüvenin her anı dolu dolu günler, haftalar, aylar ve yıllar..
Olaylar ve insanlar.
Su dolu anılar barajının kapaklarından biri açılmaya görsün; coşkun sular gibi çağlayıveriyor İlhan Ağabey usta; Ardı ardına sıralanıyor, efsane sanatçılarla, sporcularla, gazetecilerle, dünyanın çeşitli ülkelerinde çeklilmiş , siyah beyaz fotoğraflarda kalan anıları…
Bu yazacaklarım da o anı dolu barajdan en dikkate değer olanı:
Hürriyet gazetesinin ‘tek adam’ yöntemi ile yönetildiği yıllara doğru yöneliyor anı deryasında sular.

8 Mart 2019 günü hayata vedan eden ünlü gazeteci Ertuğrul Akbay ile olan anılarını ise yeri geldi anlatmak gerekir. Aslında yaşı 50’nin üstünde siyasetçi, futbolcu, sanatçı, gazteci, işadamı aklınıza kim gelirse, bir döneme damga vurmuş hemen hemen herkes ile bir anısı vardır İlhan ağabeyin.

İlhan ağabeyin, Erturul Akbay ile öyle anıları var ki yazmadan olmaz. Ertuğrul Akbay çalıştığı gazete için dünyanın dört bir yanını gezen, Afrika’nın balta girmemiş ormanlarından kutuplara, Asya steplerinden Japonya’ya yaptığı geziler ve bu gezileri kaleme aldığı yazıları ile bir neslin ufkunu açmıştır. Kısaca rekoru kırılmaz, atlatılmaz, dünyanın hemen hemen her ülkesini avcunun içi gibi bilen bir gaztecidir. Gerçi ben şahsen, Gırgır Dergisine ve Hocam Oğuz Aral’a yaptıklarından dolayı kendisine kırılmıştım ama, ölünün arkasından kötü konuşacağım aklınıza gelmesin. Böyle bir insanı haber konusunda atlatan İlhan abi olunca, daha bir şevkle, hatta sanki Oğuz Aral hocamın intikamını alıyormuş gibi, garip bir hazla yazıyorum.

İlhan  ağabeyin, ”Dünya’dan ahirete göç eden ünlü dostlardan anılar”  başlıklı bir çalışması vardı.  Son olarak eklenen Ertuğrul Akbay’dan başka kimler yoktu ki onun anılar heybesinde?

Abdullah Yüce, Zeki Müren, Bülent Ecevit, Barış Manço, Hulusi Kentmen, Berkant, Azer Bülbül, Müslüm Gürses,  Yılmaz Güney-Tuncer Kurtiz ikilisi, Savaş Ay, Doğan Koloğlu, Necmi Tanyolaç, Sadri Alışık, Çolpan İlhan ve Erol Büyükburç,
Mehmet Ali Birand, Neşet Ertaş, Turgut Akyüz, Ahmet Sezgin, Aytunç Altındal, Nejat Uygur, Ahmet Mete Işıkara, Erdoğan Demirören ve daha niceleri.

İlhan ağabey, rahmetli Ertuğrul Akbay’a dünyayı dar eden adam oldu.

Ertuğrul Akbay’ın  haber atlatmakta ne kadar mahir olduğunu yazmayan kalmadı.
Ertuğrul Özkök bile, 9 martta Hürriyet’te yayınladığı köşesinde,  ”Aslında  ‘adama’ hâlâ kızıyorum. Gazetecilik hayatım, onun yüzünden az daha başlamadan bitecekti” diye başladığı yazısında, rahmetli Akbay’ın Amerika’da, rahmetli Turgut Özal’ın ameliyat oluşu haberi ile kendilerini nasıl atlattığını dile getirmiş.

Doğrudur, rahmetli Ertuğrul Akbay’ın gazetecilik yaşamında başarılı çalışmaları çoktur.

Ama ne yazık ki bazen de tersi oluyor.
İlhan ağabeyin rahmetliye karşı birkaç galibiyeti olduğunu daha önceleri de dile getirmiştim.
İlhan ağabeye bu konuyu sorduğumda zaman tünelinde yolculuk yapan bakışları ile daldı derinlere ve başladı konuşmaya:

”Yıl 1978. Arjantin’de Dünya Futbol Şampiyonası’nı izliyoruz. Türkiye’nin tüm ünlü futbol yazarları ve muhabirleri orada. Ben de orada tek başıma Hürriyet’i temsil ediyorum.

Türkiye’de ‘En çok haber atlatan adam’ olarak bilinen “Gölge Adam” lakaplı Ertuğrul Akbay kardeşimiz de orada. Ertuğrul çok iyi bir magazincidir. O da  Günaydın’a çalışıyor. Ertuğrul’un haber atlatma maceraları öylesine çok ki, kendi anlatımı ile bunlardan biri şöyle: Ünlü Maria Callas İstanbul’a gelmiş. Hiç kimse onunla görüşemiyor. Ama Ertuğrul bir helikopter kiralamış ve Callas’ın bulunduğu Marmara’daki yata iniş yaparak kendisiyle konuşmuş.

O zaman Günaydın’ın sporda çok iddiası yoktu. Ama Hürriyet hem sporda ve hem de magazinde iddialı idi. Bu nedenle benim hem spor, hem de magazin konusunda Ertuğrul’dan daha atik davranmam gerekiyordu.

Ertuğrul, 1976 Monreal Olimpiyatları sırasında, Hürriyet’in ünlü foto muhabiri Mehmet Biber ile bir anlaşmazlık sonunda kavga etmiş ve fotoğraf makinesi ile kafasını yarmıştı. Hastaneye kaldırılan Mehmet Biber, Kanada televizyonlarına bile haber olmuştu. Bu nedenle Ertuğrul’a fazla yanaşılmazdı.
Ertuğrul kurnaz bir gazeteciydi. Orada en büyük rakibi bendim. Bu nedenle bana yanaşmak ve böylece beni kontrol etmek durumundaydı. Bana ilk teklifini yapmıştı:
“Bak kardeş, birlikte çalışalım ve birbirimize yardımcı olalım”

Benden de tabii ki bir ‘hay hay’ yanıtı almıştı.

Aynı gece uyumaya giderken, otelin ilan tahtasında, ertesi sabah saat 07.00’de bir otobüsün Arjantin milli takımının kamp yaptığı şehre gideceği yazılmıştı. Arjantin ev sahibi olduğu için bu haberi işlemek çok önemliydi. Ben bu ilanı Ertuğrul’un görüp görmediğini merak ediyordum.

Ertesi sabah erkenden kalkıp otobüse bindiğim zaman arka sıralarda Ertuğrul’u gördüm. Tabii ki ben önce davrandım ve ‘Neredesin be kardeş, odanın kapısını çaldım ama yoktun’ yalanını söyledim. O da bana bir başka yalanla kendini af ettirmeye çalıştı.

Ertuğrul, 3 saatlik yol boyunca gazetecilik yaşamını,  nasıl çalıştığını, nasıl haber atlattığını anlattı. Bu ara Mehmet Biber’i de nasıl perişan ettiğini de anlattı. Arjantin kampına vardığımız zaman, o da, ben de futbol haberinden çok magazin haber peşine düştük. O kendine göre, ben de kendime göre güzellikler bulduk ve gazetemize gönderdik. Burada birbirimize üstünlük sağlayamadık.”

Nasıl ama mesleğin iki duayen arasındaki bu haber atlatma, bu hatıra, az şey mi?
Tarih, Türk basınını yazarken bu anıyı ders olarak anlatsa yeri değil mi?

GÜZELLİK YARIŞMASI

İlhan ağabeyin, Ertuğrul Akbay ile anıları arasında, birkaç olay daha vardı. Bunlardan bir başkası da, aynı zaman diliminde, bir yandan dünya futbol şampiyonası devam ederken, Arjantin’de bir güzellik yarışması da vardır. Jüri üyeleri arasında ise İlhan ağabeyin, “ bizim Togay Bayatlı” dediği dost da vardır. Yarışmaya üm Türk gazeteciler özel davetlidir. Biz konuyu açıp yine sözü İlhan Karaçay’a bırakalım:

 

“TV’den canlı yayınlanan yarışma sırasında, sahnedeki güzellerden birine yanaştım ve
‘En güzel sensin’ diye iltifat ettim.

Yarışma sonrasında benim favorim kraliçe seçilince, yaptığı ilk iş benim boynuma sarılmak oldu. Ondan sonra bu kızın ‘hamisi’ durumuna geldim ve bütün programı onunla birlikte yaşadım. Fotoğraf çekimi ve mülakat için hep bana başvuruluyordu. Tabii ki bu arada ben de onunla birlikte dans ederken fotoğraf çekildim. Ertuğrul da kendine göre fotoğraflarını çekiyordu.

Yarışma sonrasında otele giderken Ertuğrul teklif etti: “Kardeş, yarın sabah saat 10.00’da Lufthans’nın önünde buluşalım ve filmlerimizi gönderelim”
Ama ben Ertuğrul’a güvenemezdim ki. Aynı gece özel bir adreste filmi banyo ettirdim. Filmden bir tek kare kestim. Zarfladıktan sonra sabah saat 09.00’da İberia Havayolları’na gittim. Zarfımı Madrid ve Frankfurt üzerinden İstanbul’a gönderdim. Zarfın bu şekilde aktarmalı gitmesi zordu ama bu bir kumardı. Ertuğrul ile saat 10.00’da buluştuğumuz zaman film şeridini olduğu gibi gösterdim. Filmi zarfa koydum. O da filmini zarfa koydu. İki zarfı birlikte Lufthansa’ya verdik.

Çok talihliymişim ki, İberia ile gönderdiğim zarfım o günün akşamı Madrid ve Frankfurt’tan sonra İstanbul’a ulaştı.

Ertesi gün Basın Merkezi’nde telekslerin başındayız. Milliyet’in Fotoğraf Servisi Müdürü Hüseyin Kırcalı da yanımızda.

Ertuğrul teletekste yazıyor: “Burada güzellik yarışması yapıldı… Filmler bugün elinize geçecek”

Karşı taraftan cevap: “Güzellik Yarışmasına ait haber ve fotoğraf bugün Hürriyet’in birinci sayfasında var”. O zaman Ertuğrul’un yüzünü görmeliydiniz. Bana döndü ve sorar gibi baktı. Ben de ‘Ajanslardandır’ dedim. Ertuğrul da telekste ‘Ajanslardandır’ diye yazdı ama Günaydın’dan gelen cevap daha da moral bozucuydu: “Fotoğraf renkli”. 
O zaman ajanslar henüz renkli fotoğraf çekmiyorlardı. Böyle olunca da, fotoğrafın elden gittiği belli oluyordu. Ben de, ‘Ne bileyim kardeşim, filmi beraber göndermedik mi?
O resim bir ajanstan gitmiştir’
 diye yalanımda ısrar edince, Hüseyin Kırcalı araya girdi ve Ertuğrul’u daha çok fitillemeye başladı: “Vay be Ertuğrul, başına bu da mı gelecekti. Hürriyet basıldı, satıldı ve Diyarbakır’da kese kağıdı oldu ama senin haber halâ yayınlanmadı.”

EGALE EDİLEMEYEN GOL KRALLIĞI

  

Ertuğrul Akbay & Just Fontaine & Hüseyin Kırcalı

Ertuğrul ile Arjantin’de bu kez bir başka ödül törenindeyiz. Dünya Kupaları’nın egale edilemeyen gol kralı Juste Fontaine’ye ödül verilecek. Dünya Kupası tarihinde, İsveç 1958’de 13 gol atarak rekor kıran Fontaine’nin ödül törenine Halit Kıvanç, Necmi Tanyolaç, Kemal Belgin, Togay Bayatlı, Metin Türel, Erol Aydın, Hüseyin Kırcalı, Ertuğrul Akbay ve ismini hatırlayamadığım arkadaş ile kalabalık bir şekilde gitmiştik. Orada Ertuğrul Akbay, güzel bir kız ve top buldu. Kızı masaya çıkardı. Fontaine’yi de yanında getirdi. Ben de arkadaşlara, ‘Bakın şimdi Ertuğrul’u nasıl çıldırtacağım’ dedim. Ve arkasından deklanşöre bir kez bastım. O sırada Ertuğrul geri döndü ve “Benim hazırladığım sahneyi çekme yahu ” diye bağırdı. Arkadaşların yanına oturduğum zaman hepsi kıs kıs gülüyorlardı.

O gün filmleri ancak akşam uçağı ile gönderebilirdik. Haber de ertesi gün kullanılabilir ve iki gün sonra da yayınlanabilirdi. Saate baktım. Frankfurt’a gidecek olan bir uçağın kalkmasına yarım saat vardı. O uçağa kargo vermenin imkânı yoktu. Ben tuvalete gider gibi yaptım ve bir taksiye atlayarak 10 dakika ilerideki havaalanına gittim. Basın kartı sayesinde içeri girdim ve Lufthansa uçağına kadar gittim. Bir hostese yalvardım. Bir arkadaşımın kendisini Frankfurt havalimanında karşılayacağını söyledim. Hostes kabul etti ve içinde film olan zarfımı aldı.
20 dakika sonra otele geri döndüğüm zaman, yerime otururken Hüseyin Kırcalı yine konuştu: “Eee Sayın Karaçay, zarf gitti mi? ”

O an Ertuğrul’u gerçekten görmeliydiniz. Hüseyin ateşlemeye devam etti: “Oh anam oh, haber yine yarın Hürriyet’te. Diyabakır’da kese kâğıdı olduktan sonra da film Günaydın’a gidecek”

AJDA PEKKAN VE EUROVİSİON

 

Ajda Pekkan’ın, Hollanda’da katıldığı, Eurovizyon Şarkı Yarışması unutulur mu hiç.
Az mı okuduk İlhan Karaçay Hollanda’dan/Amstersam’dan bildiriyor mahreçli ( imzalı )  haberleri.

O devirde imzalar haberin sonuna değil, başlıkların üstüne yukarıdaki cümlede olduğu gibi atılırdı.
Ertuğrul Akbay-İlhan Karaçay rekabetinin son maçı Hollanda’da oynanır.

Hürriyet’te  “tek adam” devri, rahmetli Nezih Demirkentli yıllardır.
İlhan Karaçay’ın muhabirlik becerisine çok güvenen Demirkent’in yakın dostları iyi bilir. Konu İlhan Karaçay olunca, bazen dostları ve meslektaşları ile bu konuda iddiaya da girermiş Demirkent.
Bu iddialardan söz ediyoruz. ‘Nedir bunlar, nedir olaylar, yaşananlar, nerden kaynaklanıyor bu sonsuz güven İlhan Ağabey’ diyorum:
1970’li yılların sonu 1980’li yılların başında, ünlü popstar Ajda Pekkan’ın ünlü bir işadamı ile yaşadığı aşk hikayesi, dönemin magazin basınında gündemde ilk sıradaki yerini koruduğu, fakat hiç bir gazetenin cesaret edip yazamadığı da ayrı bir gerçektir!
Yazacak olsalar bile ispat etmek için fotoğraf gerekir ki, kimse iş adamının korkusundan, yaptırım gücünden çekindiğinden, böyle bir şeye cesaret edemez. Patronlar muhabirlerine, “Bu ilişkiyi görüntüleyin” diye görev vermez/ veremez…
Bilinen fakat fotoğraflanamayan Ajda Pekkan ile ünlü işadamı ilişkisi, bilinse yazılsa bile fotoğrafsız ne işe yarar ki..

Rahmetli Nezih Demirkent, ismini yazının sonunda açıklayacağım, gizemli ünlü işadamıyla, “Ben, Ajda ile ilişkinizi fotoğraflatırım” diye iddiaya girer.
Demirkent,  Ajda Pekkan’ın Eurovizyon Müzik Yarışması’na katılmak için gittiği Hollanda’nın Lahey kentinde, kendisiyle buluşacak olan ünlü iş adamı için İlhan Karaçay’a telefonla talimat verir: “İlhan, Ajda ile aşk ilişkisi olan iş adamı …… Hollanda’ya geliyor. Kendisini havalanından al, Lahey’e götür, yakından ilgilen ve sonra da Ajda ile birlikte fotoğraflarını çek ve bana gönder. Bunu yapamazsan ceketini alırsın ve Hürriyet’ten ayrılırsın.”

Erovizyon’da derceceye gireceğimize kesin gözü ile baktığımız, “ Petrol“ şarkısını hatırlamayan yoktur. Ajda Pekkan, Eurovizyon Şarkı Yarışması için Hollanda’ya gelir Ertuğrul Akbay ile İlhan Karaçay’ı bir kez de 1980’de Hollanda’da karşı karşıya getirmesi açısından, ‘Kaderin cilvesi’ olarak baktığım bu buluşmayı önemli buluyorum. .
Böyle olunca, Arjantin’de başlayan Ertuğrul Akbay ile İlhan Karaçay kapışmasının rövanşı Lahey’de kaçınılmaz olur…

Aldığı direktif doğrultusunda hareket eden Karaçay, işadamını havaalanından alır ve Lahey’deki otele götürürken işadamını da uyarmayı ihmal etmez:
“Ajda ile birlikte fotoğrafınızı çekeceğim ve Nezih beye göndereceğim. ”
Bu sözler üzerine işadamı dudaklarını büküp, başını yukarı kaldırarak,
‘Kesinlikle yapamazsın’ anlamına gelen bir işaret yapar.
Karaçay da “Bak, ben bu fotoğrafı çekeceğim ve göndereceğim. Gerisine karışmam, gerisi size kalmış” der.

Ertesi gün, Lahey’deki otelde ünlü işadamı, Ajda Pekkan , İlhan Karaçay ve eşi otururken Ertuğrul Akbay içeri girer ve yanlarına gelir. Bu, Karaçay ile Akbay’ın arasında başlayacak ikinci yarışın başlama düdüğü olur adeta.
Eurozvizyon Şarkı Yarışması için Türkiye’den gelen kafilenin başkanlığını TRT’nin en ünlü spikerlerinden Bülent Özveren yapmaktadır. O yıllarda TRT Hollanda muhabirliği yapan Karaçay, Özveren’e, “Bak, bu Ertuğrul Ajda ile ne yapmak isterse bana bildir ha !” diye rica eder.
Karaçay, rakibinin, Ajda Pekkan’ı bir camiye götürüp dua ederken fotoğraf çekeceğini öğrenir.“İyi bir işti” diyor Karaçay…
Bunun karşılığında bir şey yapmak zorundadır Karaçay.
O da Ajda’yı alıp Hollanda’nın otantik kasabası Volendam’a götürmeyi planlar ve Bülent Özveren’den bu izni de kopartır.
Fakat evdeki hesap çarşıya uymaz Volendam’a Ajdayı götürme planı iptal olur. Bunun üzerine Karaçay hemen başka bir plan yapar. Volendam’a gönderdiği bir elemanına, Hollanda’nın milli kıyafetlerinden satın aldırıp otele getirmesini söyler. Otele yakın olduğu için, Ajda Pekkan’ı Minyatür Park Madurodam’a götürür.. Minyatür Parkta Ajda Pekkan’a Volendam’dan gelen milli kıyafetler giydirilir. Bir yığın fotoğraf çekilir. Daha sonra, konu müzik ve eurovizyon olduğu için, sokakta müzik yapan bir laternacı bulunur. Laternanın başında da Ajda Pakkan’ın boy boy fotoğrafları çekilir. Karaçay’ın fotoğrafları sadece Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanmakla kalmaz. Başta Kelebek olmak üzere, Hafta Sonu, TV’de 7 Gün ve Gong dergilerinde birinci sayfadan yayınlanır…
Bütün bunlara rağmen henüz Ajda Pekkan’ın işadamı ile fotoğrafını çekmek için ortam ya da fırsat henüz olmamıştır.

Yarışma fiyasko ile sonuçlanmış, Ajda Pekkan’ın Petrol şarkısı en sonlarda bir yerlerde kendine yer bulmuştu.
Hiçbir gazetecinin fotoğraf çekmeye teşebbüs bile edemediği işadamı….., Ajda Pekkan, İlhan Karaçay ve eşi Jeanne ile, fiyaskoyla sonuçlanan yarışma sonrasında otelin barına gittiler. Barda işadamı ile Ajda da kederlerinden içtikçe içtiler.
Karaçay alkolün etkisiyle kontrolü zayıflayan işadamına hitaben:
“ ….. kardeş bir hatıra fotoğrafı çekilelim mi?”
Alkolün de etkisiyle işadamı cesurca : “Çekin anasını satayım…” der
Karaçay, o anda barda dolaşan Hürriyet’in foto muhabiri Zozo Toledo’ya,
“Zozo, gel bir fotoğrafımızı çek.” der.
Zozo, “Çekmem abi” deyince, Karaçay tekrar işadamına seslenerek,“Söyle şuna bir fotoğrafımzı çeksin”.
İşadamı, “Çek lan Zozo” der.
Zozo, “Abi şimdi sarhoşsun, yarın ayıkınca anamı bellersin” dese de
fotoğraflar çekilir, Ajda Pekkan ile ünlü işadamı aynı karede görüntülenmiştir…

Rahmetli Demirkent’in direktifi yerine gelmiş, Ertuğrul Akbay bir kez daha atlatılmıştır.
Sıra, filmi İstanbul’a göndermeye gelmiştir. Karaçay aynı gece Schiphol Havalimanı’na gider ve zarfı kargoya verir.
Ertesi gün sabah otelde, İlhan Karaçay, Ajda ile TRT için çekim yaparken, işadamı da Karaçay’ın eşi Jeanne’ye Türkiye’deki mal varlıklarını anlatmaktadır..
Karaçay röportajı bitirip geri döndüğünde, işadamımızın yatırımlarının hikayesi Eskişehir’de devam ediyordu.

İşadamı, Karaçay’a, “Dün ne oldu Karaçay, fotoğraf çekildi mi?” diye sorar.
Karaçay, “Fotoğraf çekildi ve dün gece kargoya verildi, bugün gazeteye ulaşır.” deyince, işadamı hemen İstanbul’u arar. Yaveri Ali Üstün’e verdiği talimat aynen şöyledir: “Bugün gazeteleri dolaşın. Benim ile Ajda’yı görüntüleyen fotoğraflar gitmiş. Çaresine bakın!”
Rahmetli Nezih Demirkent, ertesi günün akşamı Hafta Sonu gazetesinin birinci sayfasını tamamen o fotoğraflarla doldurur. Manşet oldukça manidardır: .
“İlhan Karaçay, ünlü işadamı ve Ajda Pekkan’ı işte böyle görüntüledi.”
İşin ilginç yanı, o gazeteden ancak 100 adet basılmasıdır. Nezih bey, sırf iddia kazanmak için bunu yapar. Zaten gazetenin sahibi Erol Simavi bile işe müdahale etmek için baskı sırasında gazeteye gelir. Ama Demirkent baskıyı durdurmuştur bile.

Aynı akşam Anadolu’ya gazete götüren tüm kamyonlar durdurlur. Anadolu baskıları erken basıldığı için gazeteler erkenden yola çıkmıştır. Zira, o yıllarda gazetelerin dağıtım, nakil işleri de o ünlü işadamının firmaları tarafından yapılıyordu.

Eurovizyon sonrasında İstanbul’a giden İlhan Karaçay, foto muhabiri Zozo ile Hilton’da karşılaşır. Zozo, “Ooooo İlhan bey, hoş geldin. Hoş geldin ama, işadamı …. abi seni bekliyor. Çekmecesinde Haftasonu gazetelerinin hesabını soracak” diye devam eder.
Karaçay ünlü ve gizemli işadamı ile buluşur ama en medeni ölçüler içinde ağırlanır.

Son olarak; “Kimdi İlhan ağabey o ünlü işadamı?” diye soruyorum
Karaçay yine, “Yavuz!… Yavuz! ” diye adımı iki kez arka arkaya söylüyor.
Belli o ismi vermeyecek.

Benim, “Ama gazeteci olarak bulmam hiç de zor değil abi” sözüm üzerine İlhan Karaçay; ”Yavuz, bunları anlatırken amacım, birilerini deşifre etmek değil, paparazilik yapmak değil. Ben sana gazeteciliğin güzel ve hoş anlarını anlatıyorum” der.

Şimdi devir değişti. Karaçay’ın açıklamadığı o işadamının ismi, şimdilerde sosyal medyada dillendi bile. Internet sayfalarında, Ajda Pekkan ile ilişkisi olan o işadamının,  geçen yıl vefat etmeden önce Hürriyet grubunu satın alan, Beşiktaş’ın  ve Futbol Federasyonu’nun başkanlığını yapan Yıldırım Demirören’in babası Erdoğan Demirören olduğu ilan edildi bile. Bu nedenle, İlhan ağabeyin açıklamadığı ismi, benim burada açıklamamın ekstra bir zararı olmayacaktır.

Bakın, Ekşi Sözlük web sayfasında bu konuda hangi satırlar var:
“ Erdoğan Demirören. Bir dönemler Ajda Pekkan’la büyük bir aşk yaşadığı dedikoduları ile cemiyet dünyasını sarsan eski kurt, şimdi ise eşinin dizinin dibinden ayrılmayan süt dökmüş kedi misalidir, yaşlanıp, torun torba sahibi olduğundandır herhalde….”

Bu öyküde de Karaçay’ın nasıl bir gazeteci olduğu, o dönemlerde bir fotoğraf karesinin bile ne şartlar ve zorluklar içinde gönderildiğini düşünecek olursak, bugün dijital makineler, diz üstü bilgisayarlar, cep telefonları kameralar, internet ile anında haber, fotoğraf ve video görüntüleri dünyanın öbür ucuna ulaşmakta.
Yavuz Nufel

İlhan Karaçayı’ın, Akbay ile ilgili dip notu:

”Evet, işte bunlar gazeteciliğin  güzel anları.

Allah rahmet eylesin, mekanın cennet olsun sevgili Ertuğrul.”

Kadına Şiddet ve Çocuk İstismarına Hayır

Herkesin bildiği ve gördüğü, korku filmi gibi izlediği, belki yüzlerce yıldır süren kadına şiddet, çocuklara istismar olayları toplumların en önemli sorunlarının başında geliyor. Daha da kötüsü, günlük kaygılarla uğraşılırken bu tür olayların sıradanlaşması tehlikesi baş gösteriyor. Haberlerde bu olayların sadece “sayı” üzerinden değerlendirilmesi de, insani boyutunu arka plana itiyor. Olaylardan yola çıkılarak filmler yapılıyor, kitaplar yazılıyor, felsefeciler, eğitimciler, psikologlar çalışmalar yapıyor ama şiddet ve istismar durmuyor hatta artıyor.

 

Sorunun önemini bir kez daha dile getirmekle yetinmeyerek, çözümü için yola çıkan Kadın Gücü Derneği Bayraklı Şube Başkanı Songül Gök, “Kadına Şiddet ve Çocuk İstismarına Hayır” konulu çalıştayın gerçekleşmesini sağladı. Siyasi parti ve sivil toplum temsilcilerini, kamu kurumlarının yetkililerini, akademisyenleri, yerel yöneticileri, gazetecileri ve hukukçuları bir araya getiren ve iki gün süren çalıştaydan çıkan sonuçlar, şiddet ve istismarın korkunç yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Katılımcılar, daha etkin ve somut çalışmalar yapılması konusunda birleştiler. Bu konuda devletin yanı sıra tüm kurumların ve hatta bireylerin de çaba göstermelerinin şart olduğunu belirlediler. Detaylı bir rapor olarak hazırlanacak çalıştayın notları bile, sorunun ne derece vahim olduğunu ortaya çıkardı.

Çözüm için ortaklaşa mücadelenin şart olduğunu belirten Kadın Gücü Derneği Bayraklı Şube Başkanı Songül Gök, “Farkındalık arttıkça cesaret de artıyor, sadece kadınların mücadelesi yetmiyor, erkekler de farkında olmalı. Bu amaçla; sosyal medya etkin kullanılmalı. Hizmetiçi eğitimler interaktif olmalı. Kurumlar arası İşbirliği yapılmalı. Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri hobi olmaktan çıkarılmalı. Kanunlardaki cinsiyete dayalı ögeler değiştirilmeli. Yasal değişimlerin takipçisi olunmalı. İlkokuldan itibaren bireyler eşitlikçi cinsiyet ile yetiştirilmeli. Kadın insan hakları eğitimleri yaygınlaştırılmalı. Halk eğitim merkezlerinde kurslar verilmeli. Kamu personeli cinsiyet eşitliği ve insan hakları konusunda eğitilmeli. Rehabilitasyon hizmetlerine yönelik alt yapı olmalı. Sadece şiddet görene değil şiddeti uygulayan da eğitimden geçirilmeli. İşverenlere (Ticaret odası ve sanayi odaları işbirliği ile) eğitimler verilmeli. Bildirimler konusunda toplumsal farkındalık yaratılmalı bilinç arttırılmalı. 3. sayfa haberleri ve görseller azaltılmalı. Filmler şiddeti kanıksatıyor, şiddet reyting kaygısı ile sunuluyor.  Mağdur daha suçlu konumda görünebiliyor. Cezalar şikayete bağlı olmamalı. Yerel yönetimlerin bu konuda farkındalık yaratacak etkinlikler ve uygulamalar yapmaları gerekir. Milli Eğitim Bakanlığı eğitimi müfredata eğitim almalı. Kurumların koordinasyonları arttırılmalı,  STKl’arın da olduğu kurullar oluşturulmalı. ŞÖNİM’ler kuruldu ama ne yapıldığı belli değil. Kadınların istihdamı ve ekonomik özgürlüğü sağlanmalı. Yapılan etkinlikler ve faaliyetler duyurulmalı” dedi.

Çalıştaya; E.Ü. Prof. Dr. Aynur Uysal, Yaşar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Timur Demirbaş, Dr. Candide Şentürk, İzmir Tabip Odası’ndan Prof. Dr. Serpil Salacin, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, Katip Çelebi Üniversitesi’nden Doç. Leyla Baysan Arabacı, İzmir Barosu’ndan Av. İlke Erol, UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği’nden Saadet Özkan ve Yücel Ceylan panelist olarak katılırken acil önlemler alınması konusunda birleştiler.

İKÇÜ’ye iki“Birincilik Ödülü” birden!

İKÇÜ’ye iki“Birincilik Ödülü” birden!

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) tarafından bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen “Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nda, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü öğrencileri iki birincilik ödülü birden kazandı. Türkiye’nin yanı sıra Orta Asya, Balkanlar ve KKTC’de iletişim eğitimi alan öğrencilerin katıldığı yarışmada, on kategoride verilen birincilik ödüllerinin ikisini alan İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi öğrencileri büyük bir başarı elde etti.

TRT 4. Geleceğin İletişimcileri Yarışması Ödül Töreni, TRT’nin İstanbul Tepebaşı Stüdyosu’nda, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu, TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, Anadolu Ajansı (AA) Genel Müdür Yardımcıları Metin Mutanoğlu, Mustafa Özkaya ve çok sayıda davetlinin katılımıyla gerçekleştirildi. Çok sayıda başvurunun olduğu yarışmada aynı zamanda jüri üyesi olan AA Genel Müdür Yardımcısı Metin Mutanoğlu, değerlendirmelerin çok çetin geçtiğini belirtti.

Yarışma, 4 ana dal ve 10 alt kategoriden oluştu

TRT’nin, yarınları inşa edecek gençlerin nitelikli ve başarılı bir eğitim hayatı sürmelerine katkı sunmak amacıyla başlattığı ve bu yıl 4’üncüsü düzenlenen yarışma, “Sesli-Görüntülü Habercilik, Radyo Yayıncılığı, Televizyon Yayıncılığı” ve “İnternet Yayıncılığı” olmak üzere 4 ana dal ve 10 alt kategoriden oluştu. Yarışma için birincilik ödülleri 4.000 TL, ikincilik ödülleri 3.000 TL, üçüncülük ödülleri ise 2.000 TL olarak belirlendi.

Yarışmanın en zor kategorisinde iki birincilik ödülü birden!

Yarışmanın dört ana dalından biri olan “Televizyon Yayıncılığı” dalı, programlarının yapım çalışmaları büyük emek ve teknik bilgi gerektirdiği için en zor dal kabul ediliyor. Bu dalda, “Kısa Film”, “Televizyon Programı” ve “Belgesel” olmak üzere toplam üç alt kategoride verilen ödüllerden “Kısa Film” ve “Televizyon Programı” alt kategorilerinde birincilik ödüllerini İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü öğrencileri kazandı.

Televizyon Programı Kategorisi Birincilik Ödülü Ataberk Yağcı, Ali Gürbulut ve İsmail Erol’un…
Medya ve İletişim Bölümü üçüncü sınıf öğrencileri İsmail Erol, Ali Gürbulut ve Ataberk Yağcı’nın hazırladığı “Ekstra Ekstrem” isimli program, yarışmada en iyi televizyon programı seçilerek birincilik ödülü almaya hak kazandı. Dağcılık ve kaya tırmanıcılığı üzerine hazırlanan program, hızlı kurgusu, başarılı anlatı yapısı ve hava çekimleri ile dikkat çekti. Medya ve İletişim Bölümü öğrencileri birincilik ödülünü Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun elinden aldı.

Ekip adına söz alan Ali Gürbulut, “Öncelikle çok heyecanlıyız. Ödülü bize layık gördüğünüz ve gençlere bu fırsatı sunduğunuz için çok teşekkür ederiz. Ayrıca buradan değerli hocamız Nazım Ankaralıgil’e çok teşekkür ediyoruz” dedi.

Kısa Film Kategorisi Birincilik Ödülü”nü Derya Kurtuluş kazandı

İKÇÜ’ye diğer birincilik ödülünü ise Medya ve İletişim Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi Derya Kurtuluş kazandırdı. Yönetmenliğini üstlendiği “Zan” isimli filmiyle ödüle layık görülen Derya Kurtuluş, bir yanlış anlaşılma üzerine kurulu senaryoyu başarılı bir şekilde filme aldı. Birincilik ödülünü TRT Genel Müdür Yardımcısı ve TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması Jüri Başkanı Erkan Durdu takdim etti.
Törende konuşan Kurtuluş, “Öncelikle bu yarışmayı düzenlediği için TRT’ye çok teşekkür ediyorum. Ayrıca Gençlik ve Spor Bakanlığı’na İzmir’de açmış olduğu Mustafa Akkad Sinema Okulu için çok teşekkür ederim” dedi.

Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Gökçe ödül töreninde

Geleceğin İletişimcileri yarışması ödül töreni için İstanbul’a giden İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Turan Gökçe, genç öğrencilerini törende yalnız bırakmadı. Tören öncesinde ve sonrasında öğrencilerle birlikte olan Gökçe, aday oldukları iki alt kategoride de birincilik ödülünü alan öğrencilerini tebrik etti. Tören sonrası Gökçe, “Medya ve İletişim Bölümü olarak iyi bir teorik eğitim ile birlikte uygulamaya da önem verdiklerini, bu amaçla henüz üçüncü yılında olmakla birlikte Medya Merkezi projesini hayata geçirdiklerini, bu ödüllerin öğrencilerinin önümüzdeki yıllarda burada yapacakları çalışmalarla daha büyük başarılara imza atacaklarına olan inançlarını pekiştirdiğini” ifade etti.

Dünyanın Gözü Erciyes’te Olacak

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Çelik’in de katılımıyla 3 Mart’ta Erciyes’te gerçekleştirilecek Ford Snowboard Dünya Kupası’nın basın toplantısı yapıldı.

DÜNYANIN GÖZÜ ERCİYES’TE OLACAK

3 Mart Cumartesi günü dünyanın gözü bir kez daha Erciyes’te olacak. Uluslararası Kayak Federasyonu’nun düzenlediği Dünya Snowboard Kupası üst üste üçüncü kez Erciyes’te yapılacak. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, Erciyes’te gerçekleştirilen basın toplantısında bu denli önemli bir organizasyonu üst üste üçüncü kez yapacak olmanın gururunu yaşadıklarını belirtti ve tüm Kayserilileri dünyanın en iyi sporcularını izlemeye davet etti.

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Çelik, Ford’un isim sponsorluğu ile yapılacak olan FIS Snowboard Dünya Kupası’nın basın toplantısında Büyükşehir Belediyesi’nin yatırımlarıyla Erciyes’in sadece ülkemizin değil dünyanın en önemli kayak merkezlerinden biri haline geldiğini söyledi. 200 milyon avroya yakın bir yatırımla Erciyes’i dünyadaki tüm kayakseverlerin, doğa sporları düşkünlerinin ve doğa tutkunlarının hizmetine sunduklarını dile getiren Başkan Çelik, “Daha önce de vesilelerle ifade ettiğim gibi dünyada hiçbir yerel yönetimin bu ölçekte bir turizm yatırımı yok. Erciyes Dağı’nda görmüş olduğunuz dünya standartlarındaki tesisler Kayseri Büyükşehir Belediyesi’nin gücü ve olanakları ile şehrimize ve ülkemize kazandırılmıştır. Böyle bir yatırımı ülkemize kazandırmanın gururunu yaşıyoruz” dedi.

Erciyes’teki yatırımların büyük bölümünü tamamladıklarını ifade eden Başkan Mustafa Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Teknik ve fiziki altyapıyı mükemmel hale getirdik. Bu nedenledir ki dünyanın en önemli organizasyonları üst üste Erciyes’e veriliyor. Erciyes’teki yatırımları büyük ölçüde tamamladıktan sonra tanıtım çalışmalarına ağırlık vermeye başladık. Bu anlamda bir dizi çalışma yapıyoruz. Dünyanın pek çok yerinde fuarlara katılarak tüm dünyaya Erciyes’i anlatıyoruz. Geçen sene 10’dan fazla fuara katıldık. Geçen sezon başladığımız tanıtım çalışmalarıyla Erciyes’e gelen ziyaretçilerde çok önemli artışlar sağladık. Kayakçı sayısında turnike geçişlerine göre %25 artış oldu. Bu seneki artış oranı %50’yi geçti. Çünkü elimizde çok mükemmel bir ürün var. Erciyes’e bir şekilde gelen herkes buranın ne mükemmel bir turizm merkezi olduğunu görüyor ve bunu dile getiriyor. Önceki seneler hafta sonu görülen yoğunluk bu yıl hafta içi oluşmaya başladı. Yaptığımız yatırımların meyvelerini almaya başladığımızı sizlerle ve halkımızla paylaşmak istiyorum. Gelecek senelerde Erciyes, şehrimize ve ülkemize çok daha büyük katkılar verecektir.”

ÇOK DAHA BÜYÜK ORGANİZASYONLAR ALACAĞIZ”

Kış turizm merkezlerinin tanıtımının en önemli yollarından birisinin de büyük organizasyonların üstlenilmesi olduğunu belirten Başkan Mustafa Çelik, “Bu anlamda 2015 yılında Snowboard Avrupa Kupası, 2016 yılında da kış sporlarının en önemli faaliyetlerinden birisi olan Dünya Snowboard Kupası’nı başarı ile düzenledik. Dünya Kupası’ndaki başarımız bu kupanın geçen yıl ikinci kez Erciyes’e verilmesini sağladı. Uluslararası Kayak Federasyonu ev sahipliğimizden etkilendi ve 2018 Dünya Kupası’nı da Erciyes’e verdi. 3 Mart’ta Dünya Snowboard Şampiyonası’nı üst üste üçüncü kez Erciyes’te gerçekleştireceğiz. Şampiyona ile tüm dünyaya Erciyes’i göstereceğiz. Bu organizasyonlar şehrimiz ve ülkemiz açısından gurur kaynağı olmaktadır. Aynı zamanda bu şampiyonalar şehrimize uluslararası organizasyon tecrübesi kazandırmaktadır. İnşallah bunlarla yetinmeyeceğiz. Gelecekte çok daha büyük organizasyonları üstleneceğiz. Dünyanın her yerinde spor müsabakaları seyirciyle bütünleştiği takdirde çok daha heyecan verici bir hale gelir. Büyükşehir Belediyemizin yatırımlarıyla Kayseri artık bir kış turizm kenti olmuştur. Dolayısıyla kış sporlarına hem sporcu hem de izleyici olarak önem vermeliyiz. Bu anlamda bizler elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Hemşehrilerimin de böylesine güzel organizasyonlara destek vermelerini istiyoruz” diye konuştu.

Büyükşehir Belediye Başkanı Çelik, sözlerinin sonunda şampiyonada emeği geçenlere teşekkür etti.

“TÜRKİYE’NİN YILDIZI ERCİYES”

Basın toplantısına katılan Türkiye Kayak Federasyonu Başkanı Erol Yarar da üst üste üçüncü kez yapılan şampiyonanın sürdürülebilirliğinin altını çizerek “Türkiye’nin yıldızı olan Erciyes Kayak Merkezi’ni ve Kayseri’yi sürdürülebilirlik nedeniyle kutluyoruz. İnşallah daha büyük hedeflere koşuyoruz. Başkanımızla Erciyes’te dünya şampiyonası yapmak için konuşuyoruz. Dünya şampiyonası çok daha büyük bir organizasyon ve çok daha fazla sporcu katılıyor. İnşallah o günler çok uzak değil” dedi. Yarar, Kayseri’nin Erciyes ile dünyada bir marka olduğunu da belirtti ve destekleri nedeniyle Başkan Çelik’e teşekkür etti.

“ERCİYES’TE OLMAK HEYECAN VERİCİ”

Uluslararası Kayak Federasyonu Yarış Direktörü Peter Krogoll da konuşmasında Erciyes’te olmaktan heyecan duyduklarını söyledi. Her yıl Erciyes’te çok güzel organizasyonlar yaptıklarını ifade eden Krogoll, Kayseri’nin sporcuları çok güzel ağırladığını belirtti ve bundan büyük mutluluk duyduklarını dile getirdi.

“DÜNYADA ÜÇ MİLYAR İNSANA ULAŞACAK”

Basın toplantısında Erciyes’teki teknik ve fiziki altyapının dünya standartlarının üstünde olduğunu vurgulayan Erciyes A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Cahid Cıngı ise düzenlenen dünya şampiyonalarının şehrimizin marka değerini yükselttiğini belirtti. Yaptıkları tanıtım çalışmalarıyla Erciyes’e gelen kayakçı sayısının her yıl %50 oranında arttığını ifade eden Cıngı, bu yıl tarihimizde ilk kez charter seferleriyle yurt dışından turist geldiğini söyledi. Yurt içi ve yurt dışında tanıtım çalışmalarına devam edeceklerini dile getiren Cıngı, 3 Mart’taki şampiyonanın da naklen yayınlarla 3 milyar insana ulaşacağını belirtti. Erciyes’in uluslararası spor camiasının gündemine girdiğini belirten ve şampiyonaya 18 ülkeden 85 sporcunun katılacağını söyleyen Murat Cahid Cıngı, Başkan Mustafa Çelik’e Erciyes’e verdiği önemden dolayı teşekkür etti.

Basın toplantısında konuşan Playmaker Ajans Başkanı Kerem Mutlu da Dünya Kupası’nın 3 Mart Cumartesi günü saat 10.00’da yapılacak elemelerle başlayacağını, finallerin ise saat 15.00’te gerçekleştirileceğini söyledi. Mutlu, şampiyonaya üç Türk sporcunun da katılacağını belirterek sporcuları basına ve kamuoyuna tanıttı.

İSTANBUL SİYASAL MEZUNLARI İÇ İŞLERİ ESKİ BAKANINI AĞIRLADI

 

 

İstanbul Siyasal Mezunları Vakfı Kocaeli Grubu “Yeni Dünya Düzeninde İç ve Dış Güvenlik Politikaları” konulu toplantılarında İç İşleri Eski Bakanı Sebahattin Öztürk’ü ağırladıIMG_1502

Başkanlığını Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Müfettişi Şeref Erol’un yürüttüğü İstanbul Siyasal Mezunları Vakfı Kocaeli Grubu’nca düzenlenen programda, “Yeni Dünya Düzeninde İç ve Dış Güvenlik Politikaları” ele alındı.

İçişleri Eski Bakanı Sebahattin ÖZTÜRK’ün Konuk olarak katıldığı programa, Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy da iştirak etti.IMG_1541

Toplantıda, dünyadaki ve Türkiye’deki terör olayları, buna karşı geliştirilen ulusal ve uluslararası güvenlik politika ve uygulamaları konuşuldu. Sebahattin Öztürk yaptığı konuşmada, FETÖ’yle mücadelenin önemini vurgularken, halen birçok kamu kuruluşunda bu mücadelenin bitmediğini ve devam ettiğini belirterek, Türkiye’nin bir an önce bu terör örgütünü tüm kurumlarından temizlemesi gerektiğini söyledi. Zorlu süreçte Ülkemizin çok yönlü saldırılar altında ve birçok terör örgütüyle aynı anda mücadele ettiğini, ancak bütün bu saldırılara rağmen devletimizin bunlarla baş edebilecek güçte ve dirayette olduğunu belirtti.IMG_1547(1)

Programa başta İZAYDAŞ Genel Müdür yardımcısı Bayram Karakuş, Vakıfbank Saraybahçe Şube Müdürü Ahmet Şahin, Vergi Denetim Kurulu Başkan Yardımcı Ömer Gezer, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Süleyman Kızılkaya, T Bank Şube müdürü Selami Eren, Vergi Denetim Kurulu Başkan Yardımcısı Serdar Şahin, Ziraat Bankası Daire Başkanı Murat Öztürk, Büyükşehir Belediyesi Müfettişi Mücahit Bıyıkoğlu, Petro-kimya Gümrük Müdürü Temel Akkuş, İSU müfettişi Ahmet Özden, SMMM Hamit Akbulut ve pek çok İstanbul Siyasal mezunu katıldı.IMG_1487

Sohbet havasında geçen program sonunda Dönem Başkanı Şeref Erol, katılımcılara teşekkür ederken, Sebahattin ÖZTÜRK’e grup üyelerinden Ahmet Şahin’in Kosova Prizren’de çektiği çerçeveli bir fotoğraf ile Osmanlı tarihi hakkında bir kitap hediye edildi.

Petra A.Ş. Antalya’da

Erol Yedier, Petra A.Ş. Dünya markası olma yolunda ilerlerken  “Antalya’ya önem veriyoruz.  Antalya da çok ciddi çalışmalara başladık”dedi.sema

 

Ekolojik temizlik malzemelerinden mutfak malzemelerine, sağlıklı yaşamı destekleyen pişirme gereçlerinden doğal kozmetik ürünlerine kadar geniş bir yelpazede nitelikli ürünler sunan Petra Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanı Erol Yedier, “Bizim idealimiz; Petra’yı bir dünya markası yapmaktır. Bunun mücadelesini veriyoruz” dedi.
130 BİN KİŞİLİK BİR AİLEYİZ
Yedier, şirketin bugün; ülke genelinde 130 bini aşkın bir temsilci grubunun olduğunu, 30’un üzerinde büroları bulunduğunu, 81 ilde satış yaparak fatura kestiklerini belirtti. Kıbrıs’ta Lefkoşe’de de bir firmaları bulunduğunu anlatan Petra A.Ş.Yönetim Kurulu Başkanı Erol Yedier,” Almanya’nın Frankfurt kentinde Petra’nın devamı olarak firma kurduk. Merkezimiz olan Frankfurt’a bağılı olarak da Düsseldorf’ta bir depomuz var. Direkt olarak ürünlerimizin gittiği Almanya’dan 30 Avrupa ülkesine bugün ihracat gerçekleştiriyoruz. Azerbaycan’da da küçük bir teşkilatımız yer alıyor. Şimdi buradan yakın ülkeler olan Rusya’ya kadar uzanmayı düşünüyoruz. Bu şekilde bir çalışmamız var” diye konuştu.sema1
PETRA BİR AİLE ŞİRKETİDİR
Petra şirketinin 1993 yılında kurulduğunu ve aile şirketi olduğunu kaydeden Yedier, ilk olarak su arıtma üretimini yaptıkları, çelik-tencereye olan ilginin azalması üzerine 2002 yılında yeni ürün satış sistemleri ve prim modelleriyle yeniden yapılandıklarını söyledi. Petra’nın satış ve organizasyonu yapan bir firma olduğunu, ithalat ve ihracatı yönlendiren YDR ile üretim gerçekleştiren Ekokimya adlı şirketinin de bünyede yer aldığına dikkat çeken Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Erol Yedier, şöyle devam etti:
İTHAL ÜRÜNLERİ ÜRETMEYE BAŞLADIK
“Petra olarak kapasiteyi arttırmak için kozmetik üzerine 1 milyonluk bir yatırım yaptık. Almanya’dan 5 yeni makine getirerek ikinci bir tesisi kurduk. Almanya’dan getirdiğimiz ürünleri artık kendimiz üretmeye başladık. Ürettiğimiz ürünleri hem Avrupa hem de Asya ülkelerine gönderiyoruz. Yeni makinalarla hem kapasiteyi arttırdık hem de çok farklı ürünlerin imalatına geçmiş olduk.”
TÜRK FİRMASI OLARAK GURURLUYUZ
İdealleri arasında Petra’yı bir dünya markası yapma gibi hedefleri olduğunu, bunun mücadelesini verdiklerini kaydeden Yedier, bununla ilgili epeyi bir mesafe aldıklarını bildirdi. Çalışmaların durmadan aralıksız devam edeceğini de vurgulayan Petra A.Ş.Yönetim Kurulu Başkanı Erol Yedier, “Burada rakip firmalarımız var. Genellikle uluslar arası firmalar. Amerika ve Avrupa firmaları, çok uzun yıllara dayalı firmalardır. Bunlarla rekabet içerisindeyiz. Bunların arasından başarılı olmak ve belli bir yere gelmek bir Türk firması olarak ayrıca bizi gururlandırıyor.

KARŞILIKLI GÖZ TEMASI ŞART

Bir de benim kanaatime göre internet satışlarına çok ağırlık verdik. Teknolojiye çok yüklendik. Fakat bizim sistemimizin ruhu biraz farklı. Karşılıklı göz temasının kurulması gerekiyor. Dolayısıyla burada iletişim eksikliği oluştu kanaatine vardım. Halbuki iletişim çok önemli. Dünyamızda da bugün iletişimsizlik firmaların verimsizliğine neden olan en büyük etkenlerden biridir. Dolayısıyla Yönetim Kuruluna teklifte bulundum, 1 Ekim 2013 tarihinden itibaren tekrar Satış Grubunun Sorumluluğunu yani Genel Satış Direktörlüğü üzerime aldım.

“EN İYİLER BİR ÇATI ALTINDA”

Şirketin “En İyiler Bir Çatı Altında” sloganı bulunduğunu ve bu konuda  gerçekten çok iyi ifade ettiğine işaret eden Petra A.Ş.Yönetim Kurulu Başkanı Erol Yedier, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü ürünlerimiz çok kaliteli ve büyük beğeni kazanıyor. Genellikle ürettiğimiz ürünlerimiz hep bir sertifikaya bağlıyoruz. İtalya’dan sertifikalı  ürünlerimizi uluslar arası bir sertifika kuruluşu tarafından alınmış sertifikalardır. Tamamen yüzde 100 organik ürünler çıkartıyoruz. Helal sertifikamız var. TÜBİTAK  ve Marmara Üniversitesi ortak çalışmalarımız var. Verdiğimiz ve kabul edilen projelerimiz var. Dünyada bir ilk olan birkaç tane ürünümüz var. Mesala en son çıkardığımız çamaşır suyu dünyada bir ilktir. Hiçbir şekilde zararlı ve etkisi olmayan bir üründür. Yeni çıkardık fakat yetiştiremiyoruz. 10 bin tane de borçlandık. Günde 2 bin tane iç piyasaya veriyoruz ve yetişemiyoruz. Daha sonra dış piyasaya  Avrupa ve Kıbrıs’a göndermeye çalışacağız. Daha çok yeni olmasına korkunç bir talep var. Dünyada bir ilktir. Başka yaptığımız ürünlerimiz de var. TÜBiTAK’tan teşekkür aldığımız ve desteklenen ve onaylanan ürünlerimiz var.  Kaliteye çok önem veriyoruz.’ En İyiler Bir Çatı Altında’ derken ürünlerimizin en iyisi, verdiğimiz eğitimlerin çok üst düzeyde olmasındandır.”

EROL YEDİER KİMDİR ?sema2

Ticari İlimler Akademisi mezunu. Marketing bölümünden mezun oldu.  Satış ve Pazarlama kendisinin en sevdiği konular.  Evlendikten sonra 1973 yılında Almanya’ya gitti ve 9 yıl bu ülkede kaldı. Almanya’da öncelikle bir sigorta şirketinde memur olarak göreve başladı ve kısa müddet sonra da bir Amerikan firmasının direk pazarlama yapan bölümünde ek iş olarak çalışmalarını sürdürdü.  Orada direk pazarlamanın bütün inceliklerini A’dan Z’ye aldı. Satış temsilciliğinden başlayarak, menajerlik, büro menajerliği ve en üst düzeylere kadar eğitimlerini aldı. Aynı zamanda tatbikatlarını da yaptı. 1983 yılında Türkiye’ye temelli döndü, 1984 yılında Hisar Çatal Kaşık fabrikasıyla ortak oldu.VMS  Şirketini kurdu ve 16 yıl ortaklık yaptı. Oradaki aldığı eğitim ve bilgileri Türkiye’de yaşama geçirdi ve örnek kuruluş seçildi.2002 yılında Petra’yı yeni ürün satış sistemleri ve yeni pirim modelleriyle yeniden yapılandırdı

İSTANBUL VALİ YARDIMCISI NURİ GEZİCİ’YE MAKAMINDA ZİYARET

besam ziyaret

     
BESAM Yönetim Kurulu Başkanı ve Dünya Basın Mensupları Derneği Eğitim ve Ar- Ge’ den Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Nuri KAYNAR’ ın da yer aldığı heyet İstanbul Vali Yardımcısı Nuri GEZİCİ’yi makamında ziyaret ederek sohbet ettiler.

Dünya Basın Mensupları Derneği (DBMD) Genel Başkanı Muzaffer TUNÇ, DBMD Uluslar arası İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Tika Avusturalya Temsilcisi Nazmi YAZAR, DBMD Sosyal Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Türkiye Yemek Dünyası Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Şehriban ARSLAN, DBMD Eğitim Ar geden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve BESAM Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nuri KAYNAR, DBMD Yönetim Kurulu Üyesi Gazeteci Yazar Reşat EROL, DBMD Turizm Komisyon üyesi ve Türkiye Turizm Plartformu Başkanı Abdullah KARACA,Avukat Mehmet Hakkı ÇEZİK ve Şair Yazar İsmail Hakkı BAĞDAT, İstanbul Vali Yardımcısı Nuri GEZİCİ’yi makamında ziyaret ederek sohbet ettiler.besam ziyaret.jpg1

Ermeni Hezeyanları

 

                    

konuk-yazarGünümüzden 50-60 yıl önce, “Dünyanın en büyük palavracıları Acemlerle Marsilyalılardır…” derler, çeşitli fıkralar anlatıp gülerlerdi… Aradan bunca zaman geçtikten sonra bir de bakıyoruz ki: Ermeniler onları açık ara  sollamışlar. Hem de ne sollayış; erişebilene, yetişebilene aşk olsun!..

Yok Ermeni katliamıymış, yok efendim Ermeni soykırımıymış… Mış da mış mış, mış da mış mış…

“Teb’a-i sadıka” (sadık uyruk) demişiz, her türlü sanatı icra etmelerine göz yummuş, her türlü makama geçmelerine ses çıkarmamışız. Dahası: Ayırmamışız, yan bakmamışız… Bütün bunlara karşılık onlar fırsat buldular mı ihanet etmekten vaz geçmemişler, Türk’ü arkadan vurmaktan geri kalmamışlardır!.. “Türk’ün zehirli kanı, Ermeninin asil kanıyla birleşince temizlenir” yâvesini duymayan sebükmağazlar, nazik yerlerini yırtarcasına bağırdılar: “Hepimiz Ermeniyiz!..”

            Güle güle kucaklaşıp öpüşen cumhurbaşkanlarından Serj Sarkisyan, 2011 Temmuzunun son günlerinde Ermeni bızdıklarına seslendi:“Karabağ’ı biz aldık. Ararat (Ağrı)’ı almak size kaldı.”

            Siyasette Ermeni palavrası, mimarlıkta Ermeni palavrası… Uluslar arası sorunlarda Ermeni palavrası… Herkesi kör, âlemi sersem sanıyorlar.Yıl: 1919…. ABD Kongresi’nden General James Guthurie Harbord başkanlığında oluşturulan bir kurul Türkiye’ye gelir. Aralarında Ermeni  subaylar da vardır… Bu topluluk Manda ve Ermeni meselesini araştıracaktır. General Harbord, Ermeni yaygaralarına kulak asmayarak gördüklerini, öğrendiklerini yansıttığı raporunu ABD Kongresi’ne sunar.

Ermeni sorunu, Kongrece Türkiye lehine çözümlenir. Aradan tam 92 yıl geçer ama, Ermeni palavraları bitmek tükenmek nedir bilmez. Ne hikmettir bilinmez, akıl erdirilemez: Dünya kamuoyu da bu safsatalara saf saf inanmakta devam eder… Bu arada bizim ilgililer-bilgililer, etkililer-yetkililer ne yaparlar, ne ederler; o da ayrı bir muammadır… Yemliha uykusuna horul horul devam ederler…

***

Aslan İsmayilov, 2.3.2012 günü Bakû’da, “1988 Sumgayıt olaylarında Ermenilerin Ermenileri katlettiklerini” açıkladı (zikr. Vahap Kara, genel ağ, 3.5.2012). Sonra bu yaratıklar Yahudi gibi hem vurur, hem de bağırırlar: “Vurmasana be!..”

***

Turan Kültür Vakfı’nın yayınladığı Kadim Türkler ve Ermenistan adlı kitapta şunları okuyoruz: “Ermeni tarihçiliğinin hâkim anlayışı, bugünkü Ermenistan topraklarında yaşayan Ermenileri Aytohtan, yani köklü halk olarak kabul edilen peşin ve ilkel bir anlayışa dayanmasıdır. Bu anlayış tabiî olarak tarihî ve ilmî bir anlayış değil, geçen yüzyıldan miras kalan milliyetçilik hareketlerinin Ermenilerce ırkçılık boyutuna taşınan siyasî bir anlayıştır. Yine bu anlayış, Âzerbaycan Türklerinin asıl vatanlarından kovulmalarına ve soykırıma uğramalarına temel teşkil etmektedir. Bölgenin asıl sahipleri olan Albanları, kadim Türkleri ve daha sonra devam eden Türk hâkimiyet dönemlerinin tarihini atlayarak yüzyılın başlarından itibaren başlatılan Ermeni vatanı (!) tarih ilmiyle hiçbir alâkası olmayan “yalan” bir Ermeni tarihidir. Bu tarihî yalanın tarihini ortaya koymak ise, her namuslu ilim adamı, ahlâkı sahibi aydın ve tarihçinin sorumluluğu olduğu kanaatindeyiz.”

Yine Turan Kültür Vakfı’nın yayınladığı Kadim Türk-Oğuz Yurdu “Ermenistan”da şu satırlar gözümüze çarptı: “Türkiye’yi ‘soykırım’ yapmakla suçlayıp tazminat ve toprak istemekle kalmayıp, Âzerbaycan topraklarının yüzde 21’ini işgal altında tutan ‘Ermenistan’ın, üzerine kurulduğu toprakların bile tarihî Türk Yurdu olduğunu kimse hatırlatmıyor… 1918 yılında Çar Rusyası’nın güdümünde sözde ‘bağımsız’ olan ‘Ermenistan’ın nüfusunun yarısı Türk’tü… Bugün ise, bu minik ülkede ne bir Türk ve ne de bir Türk eseri vardır…

‘Ermenistan’ yalnızca soykırımcı değil, aynı zamanda medeniyet eserlerini yok eden vandalisttir. Elinizdeki kitap, hem suçlu, hem de güçlü olmak isteyen ‘Ermenistan’a tarihî bir cevaptır.”

***

Şimdi de gelelim mimarlık meselesine… Bu palavralara kulak verecek olursak, Istanbul’da Ayasofya, Süleymaniye ve Sultanahmet hariç, han, hamam, saray, sahilsaray, okul, kışla, cami, hastane, devlet dairesi vb. bütün binaları Balyanlar yapmış… Hemen sormak gerekir: Balyanlar mimar mıdır?..Ne gezer!.. Ya necidir?.. Müteahhit..

Heybeliada Bahriye Mektebi, Kirkor Balyan’ın değil, Mühendishane’de 30 yıl hocalık yapmış, 1827-29 yıllarında Başmimarlık makamında bulunmuş olan Kırımlı

Mahmut Ağa’nındır…

Eski Çırağan Sarayı ve Rami Kışlası, Senekerim Balyan’ın eseri olarak gösterilen Bayazıt Yangın Kulesi, Nikoğos Balyan’ın adıyla anılan Ortaköy ve Hırka-i Şerif camileri; Garabet ve Nikoğos Balyan’a ait olduğu söylenilen Dolmabahçe Sarayı Seyyid Abdulhalim Efendi’nin eserleridir.

Divanyolu’ndaki Sultan İkinci Mahmud Türbesi Garabet Balyan’ın değil, Mühendis Halim Efendi’nindir.

Sarkis Balyan’ın eseri olarak gösterilen Mecidiye Kışlası (Taşkışla) ve Harbiye Mektebi (Askerî Müze) İngiliz Mimar Williams James Smith’indir. Yine ona bağlanan binalardan Baltalimanı Sahilsarayı ile Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu İtalyan mimar Fossati’nin; Yıldız Hamidiye Camisi İtalyan Montanie; Harbiye Nezareti binası Mühendishane’den yetişen Ali Paşa’nındır. Sarayburnu Antrepoları Simon Balyan’ın değil, August Jasmund’un eseridir.

Kevork Pamukciyan, Sarkis Balyan’nın 1855’te Ecole des Beaux-Art’tan mezun olduğunu yazmaktadır. Oysa o yıllarda Sarkis Balyan 1853’te Sultanahmet’te inşa ettiği bir hanın çatısının çökmesinden dolayı kodestedir. İTÜ’den Aygül Ağır’ın adı geçen okulla yaptığı yazışmalarda Balyanlar’dan hiç kimsenin bu okulda okumadığı açıkça belirtilmiştir…

Osmanlı tarihinin en büyük inşaat yolsuzluğu Balyanlar tarafından yapılmıştır… 1871’de tamamlanan Çırağan Sarayı’nın müteahhitliğini yapan Sarkis Balyan’a işçi ve esnafa ait ödemelerin bir bölüğünü yapmamasından ötürü dâvâ açılır. 1886’da tamamlanan muhakeme sonucunda Balyanların üç yüz bin altını aşkın inşaat yolsuzlukları tespit edilip bütün mal varlıklarına el konulur.

Kuruçeşme adası ise ayrı bir rezalettir…

Böyyük araştırmacı, eski yazıyı bilmediği için belgeleri ücretle okutan, Adalar  Belediye Başkanı olmak şehvetiyle yanıp tutuşan Parsek Tuğlacıyan, “irade”yi “ferman” olarak gösterir!..  Çalışmaları sayesinde aydınlandığımız, yukarıdaki bilgileri aldığımız Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyesi  Yar. Doç. Selman Can, Devlet Arşivlerinde yıllarca kafa  patlatarak, göz nuru dökerek, dirsek çürüterek, emek vererek meseleyi enine boyuna inceler. Çalışmalarını zaman zaman makaleler, röportajlar şeklinde kamuya duyurur. Onun bu ömür törpüsü çalışmalarını Erzurum İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü “Bilinmeyen aktörleri ve olayları ile SON DÖNEM OSMANLI MİMARLIĞI” (Erzurum 2011) adıyla kitaplaştırmış bulunuyor.

Büyük boy 128 sayfa; mazrufu kadar zarfı da şirin bu kitapta, Balyanların pek çok marifetlerini yansız olarak işleniyor. Saydıklarımızdan çok daha fazlasını bu kitapta bulmak mümkün.

Genç, çalışkan ve değerli bilim adamımız olan Selman Can ile Erzurum Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nü candan, gönülden kutluluyoruz.

 

            Mâni

Hemen girip içeri

Doldurunuz salonu

Selman Can’la patladı

Balyanların balonu

 

  Aydil Erol

Felsefe Günleri’nin Konuğu Erol Türedi

 

 

Tmeroros Üniversitesi Sağlık Kültür ve Spor Müdürü Erol Türedi, İçel Sanat Kulübünün 5.sini düzenlediği ‘Felsefe Günleri’nde konuştu.

İçel Sanat Kulübü Nevit Kodallı Salonu’nda gerçekleşen ‘Felsefe Günleri’nde konuşan Türedi Yaşama Dair Düşünceler konulu bir sunum gerçekleştirdi. Slaytlar eşliğinde  mutluluk nedir sorusuna cevap arayan Felsefe Öğretmeni Türedi, “Mutluluk nedir? Soruyu psikolojiden yararlanarak cevaplamaya çalışalım

İnsanlar davranış sergilerken dışardan ve içerden uyarıcı alırlar(ses,ışık,ısı,sevgi,nefret vb)Bu uyarıcıların etkisi özneldir,kişiler farklı şekilde etkilenir.Uyarıcı normalin altında ise yetersiz uyarım,normalin üstünde ise aşırı uyarım adını alır.yaşayabilmek için normal uyarıcılar almak durumundayız.(normal de özneldir,kişiden kişiye ve aynı kişide zamanla değişme gösterir)bu uyarıcıların bizde bıraktığı etkiye duygu denir.(sevinç,üzüntü,kaygı )Mutluluk bu duygulardan biridir,Mutluluk insanın optimum düzeyde uyarılmasıdır

Mutluluk AN’lardan oluşur,Sürekli mutluluk olur mu? Olmaz

Optimum uyarıcılar oldukça özneldir,kişiseldir. örneğin,sizi mutlu eden bir manzara,bir müzik bir tad,bir esinti vs.örneğin, Sıkılmak nedir? Kimler ne zaman sıkılır.Sıkılınca ne yaparsınız?

Müziği ele alalım;

Gençler bir gece kulübünde yüksek desibel ses altında çılgınca eğleniyor ve mutlu oluyorken biz orta üstü yaşlardakiler için eziyet gibidir.

Mutluluk,insanın optimum seviyede uyarıldığı AN lardır ve sürekli olmaz. Mutluluk sürprizlerle doludur,uyarıcılar ani ve farklılaşarak gelir.

HUZUR ?

Ani değişmelerin,sürprizlerin olmadığı ,uyarıcıların tek düze geldiği yaşamı ifade eder.( emekliliği yaklaşan büyük şehir yaşayanları neden hep ege sahil kasabasında yaşamayı hayal etmeye başlarlar)

SORU- Mutluluğu mu? Huzuru mu tercih edersiniz?

İnsanlar genellikle genç yaşlarda mutluluğu ,orta üstü yaşlarda huzuru isterler,yani sürprizsiz bir yaşam.tüm uyarıcıların belli dozda ve aynı yönde gelerek bilinen etkiler oluşturduğu sakin,dingin bir yaşam.

İç ve dış uyarıcılar aynı oranda olsa aynı yönden aynı şiddette gelse bile,insanlar farklı etkilenirler,kimi mutlu olur,kimi mutsuz.kimi acı çeker,kimi haz duyar. Neden bazı insanlar mutlu iken bazıları mutsuzdur?

Bunun iki yönü var;

1-kişinin kişilik özellikleri,bilinç düzeyi

2-Uyarıcının düzeyi,optimum uyarıcı alma yada uyarıcıyı optimize edebilme yetisi

Ne yapalım;

Kendimizi tanıyalım,kişilik özlelliklerimizi bilelim,yaşama bakış açımızı belirleyelim

Nasıl bir yaşam sürmek istiyorsunuz?

Nasıl yaşasaydınız daha mutlu olurdunuz?

Hangi uyarıcılar,hangi dozda,hangi yönden gelirse sizi mutlu eder? Yani optimum seviyeniz nedir?

Kendinizle barışık olun,kendinizle barışıksanız çevrenizle barışık olursunuz,barış denge demektir,optimize uyarıcı  demektir. Barışık yaşam mutlu yaşamdır,huzurlu yaşamdır.

Yaşamın sorunları var,olacak…stres,kaygı,ekonomik,sosyal,siyasal sıkıntılar olacak.yaşam toz pembe değil elbette…

O sorunlar içinde AN ları yakalayıp mutlu olmalıyız…

Egomuzu küçültmeliyiz buna karşın süperegomuzu (vicdan) güçlendirmeliyiz. A. Maslow un güdü pramidini düşünelim..Mutlu insan kendini gerçekleştirebilmiş insandır.kendini  gerçekleştirme aşaması felsefe,sanat gibi etkinliklerle oluşabilir.Buradan çıkışla mutluluk felsefeyle,sanatla daha kolay ve sağlıklı gelişir,yaşanır.

Neler yapabiliriz;

–              Bize haz veren,yaşamımızı anlamlandıran,mutlu olduğumuz anları yakalamak ve zaman zaman tekrarlayınız (çok tekrar sıradanlaştırır,mutsuzlaştırır)

–              Hobiler edinin,hobiler sizin kendinizle kalmanızı sağlar.

–              Pozitif olun,pozitif düşünün,pollyanacılık demiyorum ama olumlu düşün ve davranmak bizi mutlu eder.Sevin,sevmekten korkmayın;insanları,doğayı  sevin….

–              Sizi olumlu etkileyen,sizden  öğrenen  ve size katkı sağlayan insanlarla birlikte olun

–              Okuyun,yazın,edebiyatın bir dalıyla mutlaka ilgilenin

–              Üretin,paylaşın,paylaşımcı olun

–              Her durumda adil olun,olunmasını isteyin, canlı haklarına saygılı olun.

–              Doğaya çıkın,doğa yürüyüşleri yapın,Ormanın stres giderici olduğu saptanmıştır.

–              Sanatın en az bir dalıyla ilgilenin,resim,müzik,heykel vs.

–              Sorgulayın,hayaller kurun,yaşamaktan korkmayın

–              Hayır demeyi öğrenin,Unutmayın ‘’ Vazgeçemediği her şey insanıesir alır’’ vazgeçmeyi bilin

–              İnsanlara,düşüncelere,eşyalara bağlı olun,bağımlı olmayın,bağımlılık esarettir.

–              Bir olaya,gelişmeye farklı açılardan bakabilme becerisi geliştirin,takıntılı olmaktan kurtulursunuz.’’Ne gördüğünüz nerede durduğunuza bağlıdır.’’

–              Empati kurun,insanların duygularını anlamaya çalışın….Sempatik olursunuz

–              Çevrenizden beklenti içinde olmayın,gelirse sürpriz olsun ve mutlu olun

–              Keşke ile başlayan cümleler kurmayın,mutsuzluğa davetiyedir.

–              İyi ki ile başlayan cümleler kurun,kurmaya çalışın,mutlu olun

–              Özgürlüğünüze düşkün olun,davranışlarınızın sorumluluğunu alın,unutmayın; kaptan sizsiniz !

 

Özgürlük nedir ? Sınırları var mı? İstediğiniz davranışı yapmak değildir, istemediğiniz davranışı yapmama davranışıdır. Özgürlük sorumlulukla mümkündür.

Sorumluluk nedir? Yaptığınız davranışın sonuçlarını kabullenmektir. Sorumluluğunu aldığınız davranışta özgürsünüz.

Unutmayalım, yaşamımız seçimlerimizdir, geldiğimiz yer yaptığımız seçimlerin sonucudur. Hayatta önemli seçimler yaparız…İŞ,eş seçeriz, arkadaş, giysi, yiyecek ,araba vs. seçeriz. Seçimlerimiz bizi biz yapar. Sağlıklı bir seçim için seçicinin bilinçli olması ,seçenekleri iyi tanıması yani bilgili olması gerekir. Bilmediğiniz seçenekleriden birini seçemezsiniz.

Varoluşçuluk; Fransız filozof J.J.Ruso ve ardıllarının geliştirdiği akımdır.

Kısaca insanı diğer canlılardan ayıran temel özellik insanda varoluş özden önce gelir. İnsan nasıl var olursa  öyle olur.

Ayçiçeği çekirdeği  özünde potansiyel olarak her özelliği barındırır, büyüdükçe nasıl olacağı bellidir. Değiştirme şansı yoktur.

İnsan insanlığını kendisi yapar….doğuştan getirdiklerimizi bile değiştirebiliyoruz.

Bu noktada seçimler devreye giriyor işte…..

Yaşamımız   SEÇİMLERİMİZ – ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ-SORUMLULUĞUMUZdur”

 

Sunum sonunda İçel Sanat Kulübü Başkanı Eyüp Dinç, Türedi’ye Felsefe Günleri’nin anısına bir çiçek takdim edip, değerli görüşlerini salondakilerle paylaştığı için teşekkür etti.mer1