Etiket arşivi: Erhan

İçimizdeki hekimi unuttuk!

Hastalandığımız zaman çoğumuz soluğu bir doktorda alıyoruz. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) “verilerine göre her gün 1,5 milyonun üzerinde kişi doktora gidiyor. Bugün doktorlar 40’ın üzerinde branşa ayrılıyor. Ruhsal gelişimimiz için gerekli ruh, zihin, beden bütünlüğünden tamamen koptuk. Sağlık Bakanlığı verilerine göre ise, kişi başı ilaç kullanımı yaklaşık 30 kutuya çıkmış durumda. Sadece beden üzerinden yoğunlaşarak İnsan ömrünü uzattık diye övünen modern tıp anlayışı, dünyaya geliş amacımız olan ruhsal tekamülün önünü kapattığının farkında bile değil. Oysa bu dünyadan tek götürebileceğimiz hazine aydınlanmış bilincimiz. “Bütün doktorlar ve ilaçlar bir araya gelse bile içimizdeki hekim kadar güçlü olamaz” diyen Anesteziyoloji ve Algoloji Uzmanı Dr. Erhan Özer,Çünkü içimizdeki hekim yedek parçayı orijinal kaynağından alır, dış hekim yan sanayi çalışır” diyor.

İçimizdeki hekimin iyileştirme gücünün bağışıklık sistemine ve apoptozis’e (zamanlı ölüm) dayandığını söyleyen Özer, “Biyolojik sistemimiz saniyede 50.000 hücrenin yenilenmesine göre programlı. Bu sayede organlarımız sürekli bir yenilenme ve iyileştirme hareketi içinde. Diğer yenilenme ve arınma sürecini de bağışıklık sistemimiz yürütüyor. Tam kapasite çalışan bir bağışıklık sistemi sayesinde bütün hastalıklardan korunuyoruz. Ancak bizler modern tıbbın tamamlayıcı ve semptomatik girişimleri nedeniyle, içimizdeki hekimi unuttuk. Onu yavaşlattık, zayıflattık ve iş görmez hale getirdik. Bunun sonucu olarak oluşan stres reaksiyonları nedeniyle bağışıklık sistemimiz çöktü. Kendi içimizdeki iyileşme yeteneğini bize unutturan blokajların nedeni ise stres ve korkularımız. Hayatta kalabilmek için savaş veya kaç modunu aktifleştiren korku, tehlikeden kurtulabilmemiz için tüm enerjiyi kullanır. Bu nedenle bağışıklık sistemi için gereken enerji kapasitesi zayıflar. Korkudan kurtulup sükûnet haline döndüğümüz zaman ise enerji yeniden bağışıklık sistemin kullanım alanına geçer. Hasar tespiti sonrası onarım dönemi yani kendi kendini iyileştirme süreci böylece başlamış olur” diyor.

Enerji olmazsa iyileşme de olmaz

Korkudan kurtulup sükûnet haline dönüldüğü zaman, enerjinin yeniden bağışıklık sisteminin kullanım alanına geçtiğini ifade eden Şifa SendeKendin Ol ve İçimizdeki Hekim kitaplarının yazarı Dr. Erhan Özer,Hastalıkların iyileşmesi, dezenformasyonlar (olumsuz duygu ve düşünceler) nedeniyle sağlıklı çalışamayan hücrelerin yeniden orijinal kodlarına dönüşmesiyle sağlanır” diyor. İyileşmeyecek hasta, duygusal çatışmalar nedeniyle sürekli korku fazında kalan veya yeniden korku fazına giren hastalardır. Branşlara ayrılıp bütünden koptukça, dezenformasyonların yarattığı korkularımızdan kurtulmamız ne yazık ki zorlaşıyor. Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda ruhsal gelişimimiz için karşımıza çıkan en büyük engel yine korkularımız. Hastaları korkutucu bir hekimlik anlayışı hüküm sürdüğü sürece, insanların kendilerini iyileştirebilmeleri elbette iddialı bir söylem oluyor.”

“Korku böbrekleri, öfke karaciğeri, takıntı pankreası, üzüntü akciğerleri, huzursuzluk ve ruhsal tatminsizlik kalbi yorar”

Geleceğin tıp anlayışının frekanslar üzerinden gerçekleşecek “Enformatik Tıp” olduğunu belirten Özer,“Sağlıklı olmamız ve hastalıkların iyileşmesi tamamıyla enerjiye bağlı. Enerjimizi düşüren ana neden ise bedensel, zihinsel ve ruhsal dezenformasyonlar (ters frekans). Hastalık dönemi aslında iyileşme dönemidir. Zihnimizle oluşturduğumuz duygusal çatışmalar organlarımızı sürekli yoruyor, enerji kaybına yol açıyor. Korku böbrekleri, utanma mesaneyi, öfke karaciğeri, erteleme safra kesesini, takıntı pankreası, bir şeyleri istemeden yapmak mideyi, üzüntü akciğerleri, dogmalar kalın bağırsakları, yalnızlık ince bağırsakları, huzursuzluk ve ruhsal tatminsizlik kalbi yorar. Ani şok edici dramatik olayların duygusal çatışma şiddeti daha ağır olup, rezonansa girdiği organda aşırı hücre artışına veya hücre yıkımına neden olur. Tekrar sükûnete geçip ekonomik vitese döndüğümüzde organlarımız orijinal hücre kapasitesine geri dönecek fırsatı yakalamış olur. Duygusal çatışmada kalış süreci, iyileşme süreci ile aynıdır. Yapılması gereken tek şey, sükunet yani istirahat fazında kalarak ruh, zihin, beden bütünlüğünü tekrar oluşturmak (blokajları kaldırmak) ve bağışıklık sistemini tam kapasite aktif halde tutmaktır. Korku ve negatif düşüncelerin oluşturduğu duygusal çatışmalar enerjimizi hızla tüketir. Pozitif enerji yaratan moral, umut ve sevgi ise enerjimizi hızla arttırır” diyor. Enerji olmazsa iyileşme de olmaz.

Uzm. Dr. Erhan Özer Hakkında: Aksaray’da doğdu. İlköğretimini Almanya’da Volkschule’de tamamladı. 1973 yılında Türkiye’ye dönerek İstanbul Erkek Lisesi’nde öğrenime başladı. Lise diplomasını Bursa Atatürk Lisesi’nden aldı. 1977 yılında Uludağ Tıp Fakültesi’ni kazanarak 1983 yılında Tıp Doktoru unvanını aldı. Mecburi hizmetini 2 yıl Isparta – Senirkent – Esendere köyünde Sağlık ocağı hekimi olarak yaptı. 1985 yılında Gazi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon ana bilim dalında uzmanlık eğitimine hak kazanarak 1990 yılında uzmanlık diplomasını aldı. 2 yıllık askerlik hizmetini Diyarbakır askeri hastanesinde bitirdikten sonra önce Okmeydanı sonra Göztepe Sigorta hastanesinde 2000 yılına kadar Anestezi ve Reanimasyon uzmanı olarak görev yaptı. 1990’dan beri Algoloji (Ağrı tedavisi) alanında Almanya, İsviçre, Avusturya bağlantılı araştırma ve geliştirme faaliyetlerinde bulunmaktadır. Ağrı tedavisi için nöralterapi, blokaj tedavileri, homeopati, enformatik ve holistik tıp anlayışı özel ilgi ve uygulama alanlarını teşkil etmiştir.

Ali Babacan’ın partisinin ilk milletvekili belli oldu

MHP’nin eski Grup Başkanvekili ve Bağımsız Samsun Milletvekili Erhan Usta, AKP’den istifa ederek yeni parti kurmaya hazırlanan Ali Babacan’ın yanında yer alacak.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli tarafından MHP’den ihraç edilen Samsun Bağımsız Milletvekili Erhan Usta’nın, AKP’den istifa ederek yeni parti kurmaya hazırlanan Ali Babacan ile temasta olduğu iddia edilmişti. Usta’nın Babacan’a yeşil ışık yaktığı belirtildi.

TBMM gündemine taşınan EYT teklifine destek vermesi ve “Cumhur İttifakı’nın varlığı ve devamını zedeleyici beyan ve açıklamaları” gerekçesiyle MHP’den ihraç edilen Erhan Usta, 31 Mart Yerel Seçimleri’nde Samsun’da bağımsız büyükşehir belediye başkan adayı olmuş ve yüzde 21,05 oy almıştı.

ALİ BABACAN’IN PARTİSİNİN İLK MİLLETVEKİLİ ERHAN USTA OLUYOR

Yeniçağ’da yer alan habere göre, Usta’nın bir süredir temas halinde olduğu eski Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın kurmaya hazırlandığı yeni partide yer alacağı iddiası, daha önce gündeme gelmişti. Ali Babacan’ın ekibine yakın isimlerin aktardığına göre, MHP’den ihraç edilmesinin ardından Bağımsız Samsun Milletvekili olan Erhan Usta’nın yeni partiye tamamen yeşil ışık yaktığı belirtildi.

Prof. miriam cooke, İslam’daki kadın evliyaları anlattı

Prof. miriam cooke: “Hz. Ayşe, İslam’ın yayılmasında yaptığı çalışmalar dolayısı ile İslam’ın kadın feministlerindendir”

Duke Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. miriam cooke, Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünde ders vermek üzere İstanbul’a geldi. Halka açık seminerde konuşma yapan Prof. cooke, Rabia’dan Leyla Ayşe’ye ve Bibi Fatıma’ya kadar İslam coğrafyasındaki evliya kadınları anlattı. Prof. miriam cooke, Hz. Ayşe’nin İslam’ın yayılmasında yaptığı çalışmalar dolayısı ile İslam’ın kadın feministlerinden biri olduğunu söyledi.

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, Kerim Vakfının destekleriyle, 2018-2019 akademik yılı güz döneminde 4 hafta boyunca Duke Üniversitesinden Prof. miriam cooke’u misafir ediyor. Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsünün yarı zamanlı akademik kadrosunda bulunan Prof. miriam cooke, kaldığı süre içerisinde lisansüstü öğrencilere yönelik 21 saatten oluşan bir dizi ders verecek.

Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonunda bir seminer veren Prof. miriam cooke,İslam dünyasındaki kadın evliyaları, bunların tasavvuf alanıda yaptığı katkılara değindi.

Programın açılış konuşmasını yapan Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Elif Erhan, bu derslerin, tasavvuf araştırmaları ensititüsü öğrencilerinin, batı kaynaklı İslam Araştırmaları literatürü hakkında bilgi ve becelerini artıracağını, özellikle tez aşamasında olan öğrencilerin ele alma biçimleri, kurgu ve yazım yöntemlerini geliştireceğini söyledi.

Cemalnur Sargut: “Prof. cooke, dünyaya İslam’ı anlatan bir hoca”

Mutasavvıf yazar Cemalnur Sargut da Prof. miriam cooke’un üniversiteye gelmiş olmasından ve kadın veliler hakkında konuşacak olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Prof. Cooke’un dünyaya İslam’ı anlatmak için çalıştığını ifade eden Sargut, çalışmalarında kadın evliyaları ele aldığını söyledi. Cemalnur Sargut, “İnsanlara hizmet etmek, mürşidine bağlılık kadın evliyalarda gözükür. miriam dünyaya İslam’ı anlatan bir hoca. Onunla dost olmak benim için bir lütuf ve şereftir” dedi. Cemalnur Sargut, Amerikalıların buradaki feminist kavramını İslamiyet’te kadın özneli olayları anlatmak için kullandıklarının altını çizdi. Sargut, İslam’ın kadın hareketlerinde en öncü din olduğunu ve İslam’ın kadına çok değer verdiğini de sözlerine ekledi.

İslamiyet’te kutsanmak yok

Prof. miriam cooke “İyi sabahlar” diye başladığı “Velayet Üzerine” başlıklı konuşmasında Hıristiyanlıktaki azizlik, Müslümanlıktaki evliyalık makamlarının tarihçesine değindi. Her iki dine mensup kadın aziz ve evliyalardan bahseden Prof. cooke, her iki dinde yer alan kavramları mukayese etti. Hıristiyanlıkta bulunan azizlerin Papa tarafından kutsandığını ifade eden cooke, İslam’da bunun olmadığını,en belirgin farkın da bu olduğunu dile getirdi.

Hz. Ayşe’nin önemli rolü

Hz. Ayşe’nin İslam’ın yayılmasında yaptığı çalışmalar dolayısı ile İslam’ın kadın feministlerinden biri olduğunu dile getiren Prof. miriam cooke, “Hz. Muhammed ve onun takipçilerinin dininin 3’te 2’sini Hz. Ayşe’den aldığını söylüyorlar. Burada birçok hadisin, bunun 2 bin tanesini Hz. Ayşe’nin naklettiği söyleniyor yani bu da kendisinin aslında bir İslami feminist olduğuna işaret ediyor” dedi.

İslam dünyasındaki kadın evliyaları anlattı

Prof. miriam cooke, İslam coğrafyasındaki kadın evliyaları, hayatlarını, hayatlarının önemli dönüm noktalarını anlattı. İlk kadın evliyalardan, Mısır’ın başkenti Kahire’de 2013’te yaşanan olayların sembolü olan Râbia el-Adeviyye’nin hayat öyküsünden örnekler veren Prof. miriam cooke, Hindistan’da yaşayan kadın evliya Bibi Fatıma ve Leyla Ayşe’nin hayatlarından ve benzerliklerinden söz etti.

Kendileriyle temasa geçen herkesi Allah’a yakınlaştırıyor

Prof. miriam cooke, kadın evliyaların kendileriyle temasa geçen herkese Allah’a yakınlaşmalarında yardımcı olduklarını belirterek “Bu kadınlarla ilgili anlatılan hikayeler bize etik, ahlaki ve manevi uygulamalarla güçlenmelerinin hikayelerini anlatıyor; edep ve cihadla. Aslında büyük cihad dediğimiz kişinin kendi nefsiyle olan mücadelesini anlatıyor. Onların hikayeleri, hayatları bize her ikisinin de kendileriyle temasa geçen herkesi Allah’a daha yakınlaştırdıklarını gösteriyor” dedi.

Bu kadınlar model oluşturuyor

“Bu büyük cihad onlara aslında bir ataerkil sistemde müzakere ederek sıradışı haklar alma ve kadınlara erkeklerle yalnız başına görünebilme gibi bir imtiyaz veriyor” diyen Prof. cooke, sözlerini şöyle tamamladı: “Buradaki her evliya kadın kendi istediği hayatı seçecek gücü buluyor ve böylece de kendi takipçileri için bir model teşkil ediyor. Rabia da Leyla Ayşe de kendilerine tarihte ve gelecekte çok önemli bir yer kazandıran bir cihada iştirak ediyorlar. Sonuç olarak şunu söylemem lazım. Bu yaz burada ders veren Sachiko Murata, Rabia’nın şöyle dediğini naklediyor; Her şeyin bir meyvesi vardır ve ilmin ve idrakin meyvesi de Allah’a yakınlaşmaktır. İnsanlar kendini tanıdığı zaman kendinin ne olduğunu bildiği zaman Allah’a yakınlaşmaktadır. Çünkü Allah onların ve her şeyin özüdür, hakikatidir.”

Yoğun bir katılımın olduğu seminer, ÜÜ TV’den canlı olarak yayınlandı. Program sonunda bir hatıra fotoğrafı çektirildi.

KARBOĞAZI ZAFER ŞÖLENİ ŞEHİT DOLAYISIYLA İPTAL EDİLDİ

 

 

Mersin Büyükşehir Belediyesi, Adana Büyükşehir Belediyesi ve Tarsus Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği 17. Geleneksel Çukurova Karboğazı Zafer Şöleni’nin ikinci gününde gerçekleştirilecek olan tüm programlar gelen şehit haberi dolayısıyla iptal edildi.

Adana Pozantılı Polis Özel Harekât Erhan Konuk’un Hakkari’de şehit düşmesi münasebetiyle, gerçekleştirilecek olan tüm etkinlikler Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ve diğer belediye başkanlarının ortak kararıyla iptal edildi.

 

Başkan Kocamaz teröre lanet okurken, şehit düşen polis Erhan Konuk’a Cenab-ı Allah’tan rahmet, dost ve yakınlarına baş sağlığı diledi.

 

Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, 17. Geleneksel Karboğazı Zafer Şöleni ile ilgili yaptığı yazılı açıklamada ise şunları söyledi:KARBOĞAZI ZAFER ŞÖLENİ ŞEHİT DOLAYISIYLA İPTAL EDİLDİ (1)

 

“Bugün 6 Ağustos 2017…

 

Şanlı tarihimiz boyunca nice zaferler kazandığımız Ağustos ayı, Türk’ün zafer ayıdır.

26 Ağustos 1071 Malazgirt; 11 Ağustos 1473 Otlukbeli; 23 Ağustos 1514 Çaldıran; 24 Ağustos 1516 Mercidabık; 29 Ağustos 1521 Belgrad’ın Fethi; 29 Ağustos 1526 Mohaç; 1 Ağustos 1571 Kıbrıs’ın Fethi; 23 Ağustos 1921 Sakarya; 26-30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz…

 

9 kutlu ışık gibi şanlı tarihimizi aydınlatan bu 9 büyük zafer, kazandığımız daha nice zaferlerle birlikte vatan topraklarımızın tapu senetleridir.

 

Kutlu bir Ağustos günü kazandığımız Malazgirt Zaferi ile kapısını açtığımız Anadolu’nun “ebedi Türk yurdu” olarak kalması, yine kutlu bir Ağustos günü kazandığımız Büyük Taarruz Zaferi ile sağlanmıştır.

Bizler bu vatanı kolay kazanmadık… Uğruna milyonlarca şehit verdik… Bugün de o mübarek şehitlerle aynı karardayız. Yurdumuza, canımız pahasına, kara sevdalılar gibi sevdalıyız.

Merhum Osman Yüksel Serdengeçti’nin ifadesiyle;

“Ben Türküm! Ben kıtalara, iklimlere sığmayan, milletlere hükmeden bir ırkın çocuğuyum. Damarlarımda üç kıtanın ırmakları dolaşır. Denizlerde hür dalgalar beni anar, beni söyler.”

Türlü hile ve tezgâhlarla bizi bin yıllık vatanımızdan koparmak isteyenler, bölücü ve paralel hainleri içimize salanlar, üç kıta ve yedi iklime hükmeden Türk’ün şanlı tarihini sakın ha sakın unutmasınlar.

 

Türk’e kefen biçmeye kalkanlar bu gerçeği akıllarından çıkarmasınlar. Ellerindeki topa, tüfeğe, füzeye; içimize sürdükleri Truva atlarına güvenmesinler… Türk’ün ayranını kabartmasınlar… Bozkurt’un cesaretini sınamasınlar…

Türk, gerektiğinde ölebilen bir milletin adıdır. Ve vatan için ölmek, ölümlerin en güzelidir. Peygamber Efendimizin de buyurduğu gibi; “Vatan sevgisi imandandır.”

 

Torosları yurt tutan vatansever yiğitler,KARBOĞAZI ZAFER ŞÖLENİ ŞEHİT DOLAYISIYLA İPTAL EDİLDİ (3)

 

Tarih boyunca verdiğimiz şehitler, hem içimizi sızlatan derin acılarımızın, hem de çağları aşan kıvanç ve sevinçlerimizin ilham kaynağıdır.

Atlas, kana boyandıkça bayraklaşır; toprak, kanla sulandıkça vatanlaşır; toplumlar ölmesini bildikçe milletleşir.

 

Bir milletin, kahramanlarını saygı ile anması ilerde de büyük kahramanlar yetiştireceğinin müjdesidir. Gençlerimiz çevrelerinde ne kadar çok kahraman örneği görürlerse, yiğit yetişme ihtimalleri o kadar artacaktır.

 

Bugün burada hatıralarını yâd ettiğimiz 44 Gülekli kahramanın yazdığı destan, günümüz ve yarınlarımız için altın öğütlerle doludur.

 

Asker sayısı bakımından kendisinden 15 kez daha kalabalık, silah gücü bakımından kendisinden onlarca kez daha güçlü Fransız birliğini esir almayı başaran 44 Gülekli kahraman ile ne kadar öğünsek azdır.

 

Karboğazı zaferi, sadece Pozantı’yı işgal eden Fransız Taburunun esir edilmesi olayı değildir. Bu zafer aynı zamanda yeni başlayan Milli Mücadelenin moral gücünü de arttıran büyük bir motivasyon kaynağıdır.

 

Çukurova, Milli Mücadelemizin başlangıcı bakımından da önemlidir.

 

Türk’ün son kalesi Türkiye’yi elimizde tutan bu kutlu mücadelenin ilk ateşi; son siperimiz Çanakkale’nin parlayan yıldızı, Anafartalar Kahramanı Gazi Mustafa Kemal tarafından Çukurova’da yakılmıştır.

 

Birinci Dünya Savaşını sona erdiren Mondros Mütarekesi’nin imzalanması üzerine Mareşal Liman Von Sanders’in yerine Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa, 31 Ekim 1918’de Adana’ya gelerek komutanlığı devralmıştır.

 

3 Kasım günü Adana’da gerçekleştirdiği toplantıda alınan kararları duyurmak üzere 5 Kasım 1918’de Mersin’imizi şereflendirmiştir.

 

Toros eteklerindeki karakolların artırılmasını, depodaki silah ve cephanenin dağ köylerine dağıtılmasını isteyen Gazi Paşa, “Harp bitmedi, asıl mücadele bundan sonra başlayacaktır, silahlarınıza sahip olunuz” diyerek, Milli Mücadelenin ilk işaretini Mersin’de vermiştir.

Ata’larını mahcup etmeyen Çukurovalı yiğitler, Karboğazı ile birlikte daha nice zaferler kazanarak bölgemizi düşmanlardan temizlemişlerdir.

Büyük önderimizin şu sözleri, bu emsalsiz yiğitliğin ve Ata’mızın milletimize olan sarsılmaz inancının veciz bir ifadesidir:

 

“Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa; şunu çok iyi biliniz ki, bu dünyada hiç bir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”

 

Bin yıldır neden bu topraklarda bulunduğumuzun en net bir ifadesi olan bu sözlerin sahibi Gazi Mustafa Kemal, Torosların zirvelerini yurt tutan Yörük-Türkmen yiğitlerini; yani sizleri, bizleri, hepimizi tarif etmektedir.

 

Büyük Atatürk’e, bu tarihi cümleyi söyleten, Toroslar ve Çukurova’da destan üstüne destan yazan Kuvayı Milliyecilerin torunları olarak, ecdadımızla ne kadar iftihar etsek azdır.

Önemli olan tarihten ve yaşananlardan dersler çıkarmaktır. Tarihten ders alınmazsa tekerrüre devam eder.

 

Nitekim 15 Temmuz’da yaşadıklarımız, geçmişte yaşananlardan yeterince ders alınmadığını göstermektedir. Hiç olmazsa şimdi dersler çıkarılmalı, aynı hatalara bir daha düşmemek için tedbirler alınmalı, gaflete düşülmemeli, uyanık olunmalıdır.

Kahraman Çukurovalılar,

 

Zaferler, milletler için soluk almak gibi temel bir ihtiyaçtır. Zaferlerin törenlerle kutlanması ise oksijenin ciğerlere dolması gibidir.

 

Bugün burada yüce Torosların tertemiz havasını, Karboğazı zaferinin kıvancı ile birlikte ciğerlerimize dolduruyoruz. Kalplerimiz, tıpkı Akdeniz gibi gurur ve heyecanla çırpınıyor.

Tarihin hiçbir döneminde devletsiz kalmayan Türkler, Mondros Mütarekesi ve Sevr Anlaşmasının dayattığı gurur kırıcı şartları elbette kabul edemezlerdi. Esaret, Türk’ün kaderi olamazdı.

 

Yalnız, ölmesini bilenler yaşama hakkına sahiptirler. Bugün bizler, ölmesini bilen ecdadımız sayesinde hâlâ bu topraklardayız. Onların hatıralarını yaşatmak, emanetlerine sahip çıkmak boynumuzun borcudur.

 

Bir milleti yok etmenin en kestirme yolu, onu mazisinden koparmak; inanç ve ideallerini yok etmektir. Bu nedenle tarihimize sahip çıkacağız. İdeallerimizin ilham kaynaklarını şanlı mazimizde bulacağız.

 

“Tarih, coğrafyayla insanın izdivacıdır” diyor Cemil Meriç. Biz bin yıldır bu topraklarla nikâhlıyız. Ayrılmaya da hiç niyetimiz yok.

 

Hayatın kanunu, dün olduğu gibi bugün de kavga… Dünya yangın yerine dönmüşken başımızı kuma gömemeyiz, karamsarlık haram bize…

Her zamankinden daha uyanık olmalı, birlik ve beraberliğimizi korumalı, içimizdeki Truva atlarına ve bölücülere göz açtırmamalıyız.

 

Milletler, paylaşılmayan acılarla yıkılır, paylaşılan sevinçlerle büyürler. Bizler, acılarını da sevinçlerini de paylaşmayı bilen; birliğin, beraberliğin en güzel örneklerini veren asil bir milletin mensuplarıyız.

 

Ulu ağaçlar fırtınalı bölgelerde boy atarlar. Yeryüzünün en fırtınalı coğrafyası olan Anadolu’da bin yıl varlık gösterecek Türk’ten başka bir millet daha yoktur. Bu nedenle Türk, tüm zamanların en ulu çınarıdır.

 

Zaferleri, kahramanları yaşatmak, milleti yaşatmaktır. Kahramanlık duygumuz canlı, şanlı ordumuz sağlam kaldıkça; bütün kayıpları telafi eder, bütün zorlukların üstesinden geliriz.

Bu nedenle, hangi gerekçe ile olursa olsun, Silahlı Kuvvetlerimizi zaafa uğratmak, Türk’ün ordu-millet karakterinde gedikler açmak, eğer gaflet değilse büyük bir ihanettir.

 

Yüce Torosların Korkusuz Yiğitleri,

 

Bizleri bugün burada buluşturan Karboğazı Zaferinin gözüpek yiğitlerinden de kısaca bahsederek konuşmamı noktalamak istiyorum.

 

Bu önemli zaferin kazanılması sırasında Kuvayı Milliye Çukurova Genel Komutanı olan Tekelioğlu Sinan ve Karboğazı destanını yazan Kara Bomba Müfrezesinin komutanı Kara Afet Ütğm. Hasan Fehmi Beye…

 

Gülek’teki işgalci Fransız Birliği’ne yardım için tankla, topla, uçakla hücuma geçen 5.000 kişilik işgal kuvvetine Kavaklıhan’da iki kez geçit vermeyen Tğm. Cemal Efe, Tğm. Veli Haşim, Molla Kerim ve diğer kahraman müfreze komutanlarımıza…

 

Fransız taburunu Karboğazı’na doğru süren Kumcu Veli’ye, işgalcilerin seyir güzergâhını Milli Kuvvetlere bildiren Gülekli Hatice Hanım’a, Tarsus Grubu’nun Demirtaş, Çeliktaş, Tozkoparan, Bozkurt, Tarsus Gençler, Gökbayrak, Selçuk, Kayıhan, Süvari ve Baltalı müfrezelerine…

 

Kavaklıhan Grubu’nun Karayayla, Göçüklü, Kara Mehmet Ağa, Bucaklı Hasan Ağa, Polatlı Emin Ağa, Urgankıranlı Molla İzzet, Aktaşlı Ali Efendi, Kurbanlılı Akış Ağa, Yanıkkışlalı Tekelioğlu Mustafa, Kamberhüyüklü Veysel Çavuş ve Eminlik’ten Molla Nasuh müfrezelerine…

 

Mersinli Yedek Teğmen Hilmi Gök komutasındaki bölüğü oluşturan; Müdafaa-i Vatan, Berdan, Efeler, Karacaaslan, Kumdere, Karafaki Aslanyürek, Urfalı Mehmet, Pozçalılı Deli Mehmet, Küçük Karayaylalı İnad Ali ve Selim Çavuş müfrezelerine binlerce şükran…

 

Mersin cephesindeki Başnalar, İçme, Gudubes, Emirler, Birinci ve İkinci Su Bendi savaşlarında; Mezitli ve Kızılyar Çiftliği Baskınlarında…

 

Tarsus cephesindeki;  Birinci, İkinci ve Üçüncü Eshabıkehf, Birinci ve İkinci Hacı Talip, Bağlar, Küçük Ziyaret, Karadirlik savaşlarında; Rasim Bey Fabrikası baskınında…

 

Kavaklıhan cephesindeki; Birinci ve İkinci Kavaklıhan, Ballıca ve Karboğazı savaşlarında aslanlar gibi çarpışan Çukurovalı yiğitleri şanla, şerefle, gururla anıyoruz.

 

Ayrıca Türkistan’dan gelerek halife toprağına ayak basıp Hacca giderken buradaki soydaşlarının savaştığını gören ve burada soydaşlarımız savaşırken bu hac bize haram diyerek savaşa katılan büyük fayda göstererek komutanlığa yükselen, daha sonra şehit düşen, halende Tarsus Şehir Mezarlığı’nın girişinde yatan Hacı yoldaş ve 13 arkadaşını rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum.

 

Aziz hatıraları önünde saygı ve tanzimle eğiliyoruz. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun.

Ne mutlu, kendini aziz milletimizin ayrılmaz bir parçası, kahraman Kuvayı Milliyecilerin torunları olarak görenlere…

 

Ne mutlu, Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşayacağına, tıpkı bizler gibi iman edenlere…KARBOĞAZI ZAFER ŞÖLENİ ŞEHİT DOLAYISIYLA İPTAL EDİLDİ (2)

 

Ne mutlu Türk’üm diyene…”

Erhan Altıparmak muhteşem bir çalışmaya imza attı

Gazeteci Erhan Altıparmak,Zonguldak ili ile ilgili bir çalşmaya imza attı.
1848 yılında Zonguldak ta başlayan kömür çalışmalarında Çerkes kökenli bir isim var. Adı, 
Dilaver Paşa.

Altıparmak'ın derleme çalışmasında; Osmanlı Rus savaşında Kafkas köylerinden kafkasyalı-
ları toplayarak savaşa katıyor. Çalışmalarını tamamlayan Altıparmak'ın çalışması 
büyük beğeni uyandıracağa benziyor. Çalışmanın detayları ile sizleri baş başa bırakıyoruz. 

Anadolu’nun kömür madenlerinin 1848 yılında başladığı ilk anda Çerkes asıllı Dilaver Paşa’nın ismi var. Osmanlı – Rus savaşında da Kafkas köylerinden Kafkasyalıları toplayıp Tuna boylarında Ruslara karşı savaşan Dilaver Paşa’nın ismi Zonguldak Dilaver

 

pasaBahriye Koramirallerinden İstanbul limanı reisi Dilaver Paşa aslen Kafkasya kabilelerinden Şaps kabilesinin Kezrak sülalesine mensuptur. Küçük yaşında Tunus Valisi Ahmet Paşa tarafından himaye altına alınmış terbiye ve tahsil ettirilmiştir. Arapça ve Türkçeyi Tunus’da öğrenen küçük Dilaver İtalya’ya bahriye (denizcilik) ilmini öğrenmeye gönderildi. Orada tahsilini tamamlayan Dilaver Bey Tunus’a dönüp denizcilik mesleğine elde ettiği ilimlerle emek vermeye başladı. 1854 Osmanlı-Rusya arasında ve İngiliz ile Fransa’nın bize müttefik olduğu Kırım Savaşında Tunus Donanmasıyla, İstanbul’a gelen Dilaver Bey savaşta büyük başarılar sergiledi. Kaptan-ı Derya Damat Mehmet Ali Paşa kendisine Osmanlı donanması emrine girmesinin teklifinde bulununca donanmaya katıldı.*Mirliva rütbesine yükseldi. (*Mirliva: Günümüz rütbelerinden Tuğgeneral ile Tümgeneral rütbeleri arasında bir askeri rütbedir. ) Üç kez Karadağ Muharebelerine katılıp fedakarca savaştı. Daha sonraki dönemde Sultan Abdülaziz’in 1863 yılında Mısıra yaptığı seyahat sırasında Saik-i Şadi vapuru süvariliğini üstlendi.  Dilaver Paşa isminin Ereğli kömür havzasında önemi büyüktür. Hatta bugün Zonguldak’ta bir mahalle ve spor kulübünde Dilaver adı yaşatılmaktadır.

KÖMÜR HAVZASI İLE ÖZDEŞLEŞEN İSİM:EREĞLİ MAADİN NAZIRI DİLAVER PAŞA…

Paşa tarafından, “Havza Maden Müdürlüğü” yerine yeni kurulan Ereğli Maadin Nazırlığına ( Ereğli Madenleri Müdürlüğüne), aynı zamanda Ereğli Kaymakamı Bahriye Kaymakamı unvanıyla birlikte Kaymakam Dilaver’ın atandığı belirtilir.  Zonguldak kömür havzasında kömür üretiminin başladığı tarih olarak kabul edilen 1848 yılından 1865 yılına değin, işçi ve işveren ilişkileri örf ve adetlerle idare edilmiştir. Asıl amacı üretimin artırılması olsa da, ilk olarak Havza’da işçi ve işveren ilişkisini düzenleme ihtiyacını Dilaver Paşa duymuştur.  Bahriye Nezareti’nce oluşturulan komisyon tarafından, 4 Muharrem 1284 ( 8 Mayıs 1867) tarihinde Maden katibi İsmail Hakkı, Kolağası (Yüzbaşı) Hasan Tahsin, Miralay memuru mahsusu (Alaya bağlı memur) Mehmet Sait, Maden Komisyonu Başkanı Hüseyin ve Maden Müdürü ve Kaymakam Dilaver imzasıyla 100 maddelik “Ereğli Maden-i Hümayun İdaresinin Nizamnamesi” hazırlanır. Bu nizamname ile Dilaver Paşa, kömür havzası ile ilgili olarak hukuki, idari ve teknik konular yanında işçi ve işveren ilişkilerinin düzenlenme yoluna gitmiştir. Dilaver Paşa Nizamnamesi işçiyi korumaktan çok üretimi artırma amacına yönelik olup zorunlu çalışma esasını benimsemiştir.  Dilaver Paşa Nizamnamesi gerçekte gerekli onaydan geçmediği için nizamname yani tüzük niteliğini almamıştır. Ancak Ereğli Kömür Madenlerinin yönetim sorumluluğunu yüklenmiş olan Dilaver Paşa tarafından hazırlanmış bir tüzük tasarısı olarak bölgede fiilen uygulanmıştır.

ZORUNLU ÇALIŞTIRMAYI KALDIRDI

Dilaver Paşa Nizamnamesi ile üretim artışı sağlanmış, ancak alınan sosyal tedbirlerin uygulanması mümkün olmamıştır. Bu durumun sebepleri ise Hükümetlerin sürekli olarak ocakları işleten yabancı sermayeye muhtaç olmaları, Nizamnameyi uygulamakla görevli memurların nitelik itibarı ile yetersiz kalmaları ve bazı menfaatler karşılığında şirketlerin yaptıkları haksızlıklara göz yummalarıdır. Ayrıca işçilerin kendilerine verilen hakların farkında olmayışları ve mesleki dayanışma örgütüne sahip olmamaları da etkenler arasındadır. Dilaver Pasa Nizamnamesi ile Ereğli köylülerine getirilen zorunlu çalışma mükellefiyeti,1869 tarihinde çıkarılan Maden Nizamnamesi ile kaldırılmıştır. Bu Nizamname çalışma düzeni ile ilgili birçok yeni düzenleme yanında, ocak sahiplerinin madenlerde eczane açmak ve doktor bulundurmak zorunluluğunu da getirmiştir.

KAFKASLARI TOPLAYIP RUSLARA KARŞI SAVAŞTI

Dilaver Paşanın Ereğli’de ki görevi 21 Mayıs 1866-23 Mart 1868 tarihleri arasında  2 yıl kadar sürmüştür. Ereğli sonrası Dilaver Paşa 1868 yılında Tuna Nehri İdaresi Başkanlığına getirildi. Bu görevi 1 yıl sürdü.1872 yılında Rodos Kaymakamlığı görevine getirilen Dilaver Paşa tekrar rütbesinin iadesi ile Tuna Nehri İdaresi Başkanlığına ikinci kez getirilmiştir.   Dilaver Paşa’yı 1877‐78 Osmanlı‐Rus savaşında Tuna filosu komutanı olarak görüyoruz. 1877–78 Osmanlı –Rus savaşlarında Kafkas göçmen köylerinden çok sayıda asker ve gönüllü toplandı. Mirliva Dilaver Paşa Tuna elden çıkınca ata binerek “Çerkes Gönüllü Süvarileri’ne komuta etmiştir.

KÖMÜR HAVZASI İLE ÖZDEŞLEŞEN İSİM:EREĞLİ MAADİN NAZIRI DİLAVER PAŞA

Savaştaki üstün gayretleri sebebiyle Müşir Süleyman Paşanın tavsiyesi ile rütbesi *Ferikliğe terfi etti. (*Ferik: Günümüz rütbelerinden Tümgeneral ile Korgeneral rütbeleri arasında bir askeri rütbe.) Dilaver Paşa’ya ait bilgilere savaş dönemi raporlarında da ulaşıyoruz.: “Bugün saat üç sıralarında Çerkes Dilaver ( Karzeg ) Paşa komutasında Rusçuk’dan üç saat mesafede Kadıköyü’ne sevk olunan Çerkes yardımcı askerleri düşmanla savaşa tutuşmuş, iki saat süren savaşta düşman direnemeyerek firar etmiş, düşman kırktan fazla ölü ve birçok yaralı vermiş, Çerkes askerlerinde bir şehit ve iki yaralıdan başka kayıp olmadığı anlaşılmıştır.” (Rumeli’nde Rusçuk Kalesi Komutanı Kayserili Ahmet Paşa’dan Padişah’a) (27 Ağustos 1877) “Rusçuk komutanlığından alınan telgrafta, Mirliva Dilaver Paşa iki yüz kadar Çerkes süvarisiyle Pirgos tarafına keşfe gönderilip, Maçka denilen derede düşmanın tesadüf edilen dört bölük piyade ve iki bölük süvarisiyle vuku bulan savaşta düşman iki yüzden fazla ölü ve iki Rusyalı ile iki Bulgar esir ve seksen sığır ve otuz adet büyük kazan alındığını bildirmekle arz olunur.” (Mehmet Ali Paşa’dan Padişah’a) ( 17 Eylül 1877) Dilaver Paşa Osmanlı-Rus savaşı sonrasında 1882 yılında İstanbul liman Başkanlığı görevine getirildi. 1896 yılında emekliye ayrıldı. Bir yıl sonra 1897 de vefat etti. Tüm yaşamı boyunca devlete güzel hizmetlerde bulundu. Sadrazamlığa yükselecek bir evlat olarak Salih Hulusi Paşa’yı yetiştirdi. Ocak 1943 tarihli Doğu (Büyük Ülkü Gazetesi) adlı derginin 4. sayısında:“Dilaver Paşa’nın oğlu Salih Hulusi (Kezrak) Paşa ölümünden önce Zonguldak’a gelip babasının çok emeği geçtiği havzanın bu günkü durumunu gördüğü” bilgisi verilmektedir.

Derleyen: Erhan ALTIPARMAK

 

KAYNAKLAR:

1-OSMANLI DEVRİ SON SADRAZAMLAR 14.Cüz İkinci Basılış 1965 Sayfa:2118    MAHMUD KEMAL İNAL

2- Amele Birliğinin Yeniden Yapılanması Yd. Doç. Mustafa YÜCE

3- ATATÜRK DÖNEMİNDE SOSYAL POLİTİKA

– Zonguldaklı Gazeteci Ekrem Murat Zaman

 

KKTC’YE TOPLU TAŞMACILIKTA ESKİŞEHİR MODELİ

 

 

KKTC Ulaştırma Bakanlığı Heyeti, Toplu Taşımacılık Master Plan Çalışmaları için, Büyükşehir Belediyesi’nin uyguladığı Toplu Taşımacılık Modelini incelemek üzere Eskişehir’e geldiler. KKTC Ulaştırma Bakanlığı Plan Proje Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nazmiye Çelebi başkanlığındaki heyete Büyükşehir Belediyesi yetkilileri tarafından bir sunum yapıldı.es26

Büyükşehir Belediyesinin Toplu Ulaşım Projesi, KKTC Toplu Taşımacılık Master Planı uygulamasına örnek alındı. Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı,  KKTC Ulaştırma Bakanlığı Heyetine proje hakkında bilgi verdiler.

KKTC Ulaştırma Bakanlığı Plan Proje Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nazmiye Çelebi başkanlığındaki heyet Büyükşehir Belediyesini ziyaretlerinde, Başkan Vekili Emre Genç tarafından ağırlandı. Heyet Başkanı Nazmiye Çelebi, Eskişehir’in sosyal yapısı ve öğrenci  kenti olması yönünden KKTC’ye benzer olduğunu belirterek, “ Toplu taşımacılık alanındaki başarılı uygulamalarınızı biliyoruz. Hazırlayacağımız toplu taşımacılık master plan çalışmalarında Eskişehir modelinden yararlanacağız” dedi.es26.jpg1

          Aralarında KKTC Polis Genel Müdürlüğü Trafik Müdürü Ahmet Beşerler ve Kıbrıs Türk Kamu Araçları İşletmecileri Birliği( Kar-İş) Başkanı Menteş Aytaç’ında bulunduğu heyet, Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanı Şenol Ertan, ESTRAM Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Enbatan ve yetkililerin hazırladığı sunumu izledi.

 

 

Healthpath Kocaeli’den Rusya’ya açılıyor

 

Akmis Grup bünyesinde kurulan Healthpath Sağlık Turizmi, Rusya’dan gelen acente heyetini ağırladı. Healthpath Rusya’ya açılma konusunda ilk resmi adımlarını atmış oldu.

güral.jpg1Kocaeli’nin ilk sağlık turizmi kuruluşu olan Healthpath Sağlık Turizmi dünyaya açılmaya devam ediyor. Akmis Grup çatısı altında geçtiğimiz yıl kurulan Healthpath Sağlık Turizmi şirketi, 1 yıldır önemli girişimlerde bulunmaya devam ediyor. Healthpath Sağlık Turizmi Şirketi Genel Müdürü Bülent Gök önderliğinde daha önce Dubai, Azerbaycan, Rusya, Almanya, Katar gibi birçok ülkede çalışmalar gerçekleştirildi. Rusya’da gerçekleştirilen çalışmalar ise meyvesini vermeye başladı. Rusya’da uzun süredir partner arayışında olan şirket, ilk resmi adımları attı. Geçtiğimiz ay Rusya’da temaslarda bulunan Healthpath Genel Müdürü Bülent Gök, burada birçok aceta ve sağlık kuruluşlarıyla görüşmeler gerçekleştirmişti. Moskova’da yapılan istişareler sonucunda bir acenteyle ortak çalışma konusunda uzlaşmaya varıldı. Acente yetkilileri Bülent Gök’ün davetiyle Kocaeli’de bir dizi temaslarda bulundu.

RUS HASTALAR KOCAELİ’NE GELECEK

Moskova’da faaliyet gösteren Turizm acentesi SMK Audit firması Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Surol ve yönetim kurulu üyeleri Liudmila Nazarova, Marina Tabatabai, İnna Stoliarova Kocaeli’de bir dizi temaslarda bulundu. Akmis Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ruhi Karaalp ile şirket binasında gerçekleşen görüşmede, Rusya’da yapılacak olan çalışmaların alt yapısı konusunda fikir alışverişinde bulunuldu. Görüşmede Akmis Grup Genel Müdürü Olgun Aksoy, Healthpath Sağlık Turizmi Müdürü Bülent Gök’te hazı bulundu. Healthpath Genel Müdürü Bülent Gök önderliğinde Kocaeli’de faaliyet gösteren sağlık kuruluşları ve konaklama tesisleri ziyaret edilerek yetkililerden bilgi alındı.

“RUSLAR İNGİLTERE VE İSRAİL’DEN VAZGEÇECEK”

Healthpath Sağlık Turizmi Genel Müdürü Bülent Gök temaslarla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “daha önce Rusya’da bir dizi temaslarda bulunmuştuk. Orada partner firma arayışlarımız oldu. Kalite ve uzmanlaşma konusunda üst düzey bir firma olarak gördüğümüz SMK Audit firması ile istişareler başlattık. Bizi Rusya’da en iyi temsil edebilecek olan firmalar arasında gördüğümüz SMK Audit firmasıyla altyapı çalışmaları konusunda fikir alışverişinde bulunduk. Yakın zamanda resmi prosedürleri tamamlayıp Healtpath Sağlık Turizmi’nin Rusya’da çalışmalara başlayacak. Buradaki firma Rus hastaları Kocaeli’ne yönlendirecek. Ruslara en iyi sağlık ve turizm olanaklarını şirketimiz olarak en iyi şekilde sağlayacağımıza inanıyorum. Burada bulunan Rusya heyetine çok teşekkür ediyorum. Kendileri de önümüzdeki günlerde bizi Moskova’da ağırlayacak, çalışmalarımızı hızlandıracağız” ifadelerinde bulundu. güral

Muhteşem Tugay’ın 7’si Okundu

okuma 1Kandıra’da Bayram sabahı evinde aniden rahatsızlanarak yaşamını yitiren Muhteşem Tugay’ın yedinci gün okumasına Bestakar Mevlidhan Amir Ateş’te katıldı.

Muhteşem Tugay’ın Kandıra Çarşı Camiindeki 7.gün okumasına katılan Çarşı Camii İmam Hatibi Erhan Durmuş, Müezzin Kayyumu Ali Sarıkaya ve Üsküdar Musiki Cemiyeti Başkanı Bestekar- Mevlidhan Amir Ateş Kandıralılara unutulmaz bir gece yaşattı. Kur’an, kaside ve ilahilerin de okunduğu anma gecesi Mevlidhan Amir Ateş’in yaptığı dua ile sona erdi.

Muhteşem Tugay’ın evlatları Andaç, Sertaç ve Su Almira’nın evsahipliğinde gerçekleşen anma toplantısına; Kandıra Belediye Başkanı Ünal Köken, CHP Kandıra İlçe Başkanı Recep Şenol, Kocaeli Kandıralılar Derneği Başkan Yardımcısı Erdal Baykara, eski Kandıra Belediye Başkanı Ecz. İsmail Genç, Kandıralılar Derneği Denetim Kurulu Başkanı Ahsen Okyar, Kandıra Musiki ve Tiyatro Derneği Başkanı Rüştü Uygur, Kandıra Sağlık Grup Başkanlığından emekli Fevzi Genç, İşadamı Volkan Bulgurcu ve çok sayıda Kandıralı katıldı.okuma