Etiket arşivi: Ensitütüsü

Başkan Zolan’a Anlamlı Ödül

Azerbaycan Demokrasi ve İnsan Hakları Enstitüsü Başkanı Dr. Ahmed Sahidov ve Reformcu Gençler Birliği Başkanı Ferit Şahbazlı Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ı ziyaret etti. Hocalı Soykırımı konusunda duyarlılıkları nedeniyle Başkan Zolan’a teşekkür eden Dr Sahidov ve Şahbazlı, Azerbaycan gençliği adına Türk Dünyası Hizmet Ödülünü Başkan Zolan’a takdim etti.

Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ı, Azerbaycan Demokrasi ve İnsan Hakları Enstitüsü Başkanı Dr. Ahmed Sahidov ve Reformcu Gençler Birliği Başkanı Ferit Şahbazlı ziyaret etti. Ziyarete Türk Ocakları Denizli Şube Başkanı Ünal Bahadır Baylan ve yönetim kurulu üyeleri de katıldı. Azerbaycan Demokrasi ve İnsan Hakları Enstitüsü Başkanı Dr. Ahmed Sahidov, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’a Hocalı Soykırımı’nın dünyaya duyurulması anlamında çalışmaları nedeniyle teşekkür ederek, “Size hem Denizli’nin hem de Türkiye ve Türk dünyasına yaptığınız hizmetler nedeniyle çok teşekkür ederiz. Pamukkale Üniversitesi’nde gerçekleştireceğimiz etkinliğe katkılarınızdan dolayı da ayrıca teşekkür ederim” dedi. Reformcu Gençler Birliği Başkanı Ferit Şahbazlı ise, Denizli’de olmaktan dolayı büyük memnuniyet duyduklarını ifade ederek, “Hocalı’da yaşananlar yalnızca bir millete karşı değil insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur. Bugün bu yaşanılanların Denizli’de anılması, Hocalı Soykırımı Anıtı’nı açarak bizlere büyük destek vermiştiniz. Belediye Başkanlığı düzeyinde destek verilmesi bizleri çok sevindiriyor” dedi.

 

“Bizim karşımızda hiçbir güç duramaz”

 

Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan, 26 yıl önce Hocalı Kasabası’nda yaşanan vahşetin dünyanın ayıbı olduğunu vurguladı. Başkan Zolan, “Hocalı adalet bekliyor, hala Karabağ’ın belli bölgeleri işgal altında. Biz tek millet iki devletiz. Kardeşliğimiz noktasında birbirimize destek olmak ve yaşanılanları unutturmamak adına 2 yıl önce 120 bin metrekare olan parkımıza Azerbaycan-Karabağ Parkı dedik. Hocalı Soykırım Anıtı’nı yaptık. Dün de anma programımızı gerçekleştirdik. Nasıl Bosna’da gözler önünde soykırım yapıldıysa, Hocalı’da da aynı yapılmış. Dünyayı hükmetmek isteyen güçler sessiz kalmış, göz yummuştur. İnşallah biz bir ve beraber olursak, güçlü olursak, bizim karşımızda hiçbir güç duramaz” diye konuştu.

 

“Yapanlar onlar, bağıranlar onlar”

 

Başkan Osman Zolan, millet olarak, savaş meydanlarından kaçmadıklarını vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti; “Göğüs göğüse, mertçe savaşmışız. Sivile dokunmamış, kadına, çocuklara, yaşlılara ilişmemiş, mallarına, namuslarına göz koymamış, diline, inancına karışmayıp serbest bırakmışız. Öyle ecdadın torunlarıyız. Dalından bir salkım üzüm aldığında askerimiz oraya altın bağlayacak kadar, hak hukuk tanıyan ecdadın torunlarıyız. Üzerimize birçok yaftalar yamamaya çalışılıyor. Tüm dünya biliyor, hiçbir zaman bir ülkeyi sömürmemişiz, zulüm etmeyip katliam gerçekleştirmemişiz. Yapanlar onlar, bağıranlar onlar. Türkiye artık güçlü, Azerbaycan güçlü, diğer Türk devletleriyle beraber haksızlıkların karşısında haykırmamız lazım. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Azerbaycan Devlet Başkanımızla birlik ve beraberlik içerisinde yürüyüşümüzü sürdürmek zorundayız” dedi. Konuşmaların ardından, Başkan Zolan’a Dr Sahidov ve Şahbazlı, Azerbaycan gençliği adına Türk Dünyası Hizmet Ödülünü takdim etti

İzini bırakıp giden babam Hakkı Atun

İzini bırakıp giden babam Hakkı Atun

ata-atun-Hoca (1)Rahmetlik Babam Prof. Dr. İbrahim Hakkı Atun bundan tam sekiz sene evvel Allah’ın Rahmetine kavuştu, sessiz, sakin ve yüzünde bir gülümseme ile. Sabah uyandığımızda bizi çoktan bırakıp gitmişti.

Kendisi gitti ama Kurucusu olduğu Van 100. Yıl Üniversitesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Elazığ Veteriner Enstitüsü, Pendik Veteriner Enstitüsü gibi bilim yuvaları, Doğu Akdeniz Üniversitesi Vakıf Yönetim Kurulu Başkanlığı, Yakın Doğu Üniversitesi Rektörlüğü ve daha 1975 yılında KKTC’nin Üniversiteler adası olmasının fikrini ortaya atarak kıvılcımı çakması gibi eserleri bu dünyada kaldı. Belli ki uzun bir müddet daha kalmaya da devam edecek.

Herkesin babası kendine kıymetli ve özel, ancak benim babam yokluk yıllarının Kıbrıs’ında, daha yirmi yaşına bile girmeden, yol, sokak bilmeden, elinde tahta bavulu ile canını dişine takarak tek başına yollara düşmüş bir gözü pek. Hayatında ilk kez gördüğü adına gemi denen taşıta Larnaka’dan binerek yollara düşmüş, Karpaz bölgesinin imamı ve hocası olan babası (dedem), rahmetlik Mehmet Rifat Efendi’nin birkaç hayvanını satarak cebine koyduğu üç beş kuruş ile.

Olgunluk sınavını geçip, kazandığı Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği yatılı burs ile Ankara Üniversitesine kaydını yapmış. Şansa bakın ki Ankara Üniversitesi’nde eğitime başlayan babam, Atatürk ile karşılaşma şansına da sahip olmuş, hem de birkaç kez. Yatılı okul dışındaki yaşam giderlerini karşılayabilmek için çeşitli işler yapmış babam. Kravat, çorap, cüzdan ve kemer imal etmiş, eski bisikletleri alıp, yenileyerek satmış. Fakirlik kolay değil. ABD’de burslu olarak hem Lisans Üstü eğitimini tamamlamış hem de laboratuvarlarda çalışmış. Dönüşünde mecburi hizmet olarak Elazığ’a tayin edilmiş. Boş duramayan babam, 1952 yılında T.C. Tarım bakanlığını ikna ederek “Elazığ Bakteriyoloji ve Seroloji Enstitüsü”nü kurmuş babam, hem de sıfırdan, aynen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesini seneler sonra gene sıfırdan kurduğu gibi. O dönemde birkaç parça laboratuvar aletinin uluslararası patentini de almış babam. Bunlardan en ünlüsü “Atun pensi”. Başbakan Adnan Menderes, eli değsin, adam etsin diye babamı Elzaığ’dan İstanbul’a, Pendik Veteriner Enstitüsüne tayin ettirmiş, görevini tamamlayınca da Ankara’ya almış babamı. Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) babamın farkına varınca da babamın yurt dışı görevleri başlıyor. Bu nedenle kıl payı Hindistan’da doğmadım.

Babamı İngiliz Sömürge Yönetimi de rahat bırakmıyor ve 1950’lili yılların ikinci yarısında Kıbrıs’taki bir salgın hastalık nedeni ile adaya çağrılan babam önce Lefkoşa’daki Laboratuvarın başına getiriliyor, sonra da adanın tüm ilçelerinde görev yapmaya başlıyor. Önemli bir görevde olduğu için de Grivas hariç, Makarios dahil, dönemin tüm Rum ve Türk siyasileri ile tanışmak fırsatım oldu. Irak’taki General Kasım hükümeti Türkiye’den ve Dünya Sağlık Teşkilatı’ndan salgın hastalık uzmanı isteyince babama Irak yolu gözüktü ve ertesi yıl babamın tayini Irak’a, Bağdat Üniversitesine çıktı. Bu defa da Irak’ın önemli kişileri ile tanışmaya başladım. Saddam Hüseyin’ini de sadece bir kez Türkiye-Irak Ordu Takımları maçında görebilmiştim tribünlerde.

Babamın aklında artık memlekete dönmek vardı ve gözüne de Hacettepe Tıp Fakültesini kestirmişti. Çok titiz biri olan Prof. Dr. İhsan Doğramacı öğretim üyesi seçerken bayağı ince eleyip sık dokumasına rağmen, babamı daha ilk günden işe başlatmıştı ““ününüz sizden evvel buraya ulaştı. Yarın Patoloji bölümünün başkanı olarak görevinize başlıyorsunuz, odanız hazırlanmıştır” diyerek.

Şansa bakın ki, 20 Temmuz 1974 tarihinde başlayan Mutlu Barış Harekatında babam Kıbrıs’tadır. Tıp eğitimindeki bilgilerini kullanarak Mağusa hastanesinde yaralıların tedavisine gönüllü olarak koşar. Mutlu Barış Harekatı’nda arşiv niteliği taşıyacak birçok değerli fotoğraflar çeker ve Mağusa’da yaşanan olayları ölümsüzleştirir. Babam Hakkı Atun’un Başbakan Bülent Ecevit’e ve Başbakan yardımcısı Turhan Feyzioğlu’na bıkmadan yazığı mektupları ile başlayan Kıbrıs’ın üniversite eğitimi merkezi olması süreci, kararlı tutumu ile nihayet olumlu bir sonuca ulaşır ve günümüzün DAÜ’sü olan Yüksek teknoloji Enstitüsü Mağusa’da kurulur.

Patoloji bölümündeki başarıları kendisine Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesinin (kurucu) Dekanlığını getirir. Birkaç yıl sonra da dönemin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı kendisini “Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi”ni kurmakla görevlendirir. Yüksek Öğrenim Kurumu’nun (YÖK) kararından sonra Van Üniversitesini kurmak için yola çıkar ve Doğu Anadolu’nun en iyi üniversitesi olan Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’ni kurarak Kurucu Rektörü olur. Bu görev bir başka gururdur babam için. Hürriyet Gazetesi’nin yazdığı gibi “Elinde bir ibrikle” Van’a gider ve üniversiteyi sıfırdan yaratarak kurar. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi babamın KKTC’ye dönemsinden sonra vefalı davranır ve adını Konferans salonuna vererek ölümsüzleştirir.

1984 yılında, KKTC Cumhurbaşkanı rahmetlik Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş kendisinden Doğu Akdeniz Üniversitesi mütevelli heyetine girmesini ve Teknoloji Enstitüsünden Üniversiteye geçişine yardımcı olmasını ister. Bu talep üzerine KKTC’ye kesin dönüş yapan babam, önce Doğu Akdeniz Üniversitesi Vakıf Yönetim Kurulu üyeliğine sonra da başkanlığına seçilir, Cumhurbaşkanı rahmetlik Rauf R. Denktaş’ın da akdemi konusunda danışmanı olur.

Atun, 1988 yılında Cemaat Meclisi’nin üst katında ilk açılış konuşmasını yaptığı “Yakın Doğu Üniversitesi”nin de bilahare Rektörlüğüne atanır.

Başarılarla dolu yaşamı 2009 yılının 13 Kasım’ında yatağında gece uyurken sessizce son bulur. Vefalı sevenlerinin katıldığı görkemli bir törenle Gazimağusa’da ebedi istirahatgahına defnedilir.
Allah’ın rahmeti üzerinden hiç eksik olmasın, mekanı Cennet’te nurlar içinde yatsın babam.

ata atun babası hakkında ki yazısıProf. Dr. Ata ATUN
KKTC III. Cumhurbaşkanı Politik Danışmanı

Köy Enstitülerinin 75.Yılı Mahmudiye’de Kutlandı

 

75Köy Enstitülerinin 75. Kuruluş Yıldönümü kutlamaları, ilk kurulduğu bölge olan Mahmudiye’de yapıldı. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in de katıldığı kutlamalarda, yerel sanatçı Mesut Girgin bir konser verdi. Kutlamalarda halka etli pilav dağıtıldı.

Mahmudiye Belediyesinin düzenlediği 75. Yılında 1. Mahmudiye Köy Enstitüleri Kuruluş Sanat ve Kültür Etkinlikleri, büyük bir coşku içinde geçti. Resim ve fotoğraf sergilerinin yer aldığı etkinlikte, yerel sanatçı Mesut Girgin bir konser verdi.

75118 Eylül Stadında gerçekleştirilen kutlama etkinliklerine Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Mahmudiye Belediye Başkanı İshak Gündoğan, CHP milletvekili adayları Cemal Okan Yüksel, Utku Çakırözer ve Metin Tomsuk ile Köy Enstitülerinde okuyanlar ve vatandaşlar katıldı.

Mahmudiye Belediye Başkanı Gündoğan, yaptığı konuşmada Köy Enstitülerinin Türkiye  yetiştirdiği aydın insanların ülkeye  yaptığı katkıların yadsınamaz olduğunu belirterek, “Saygıdeğer bu insanları minnet ve şükranla anarken, yaşamını yitirenlere  Allah’tan rahmet diliyoruz” dedi.

752Eskişehir Halk Oyunlarının sergilenmesinden sonra, Eskişehir’in sevilen sanatçısı Mesut Girgin mini bir konser verdi. Konserden sonra kutlamalara katılanlara etli pilav ve ayran dağıtıldı