Etiket arşivi: ‘e-

E-reçetenin kapsama alanı genişliyor

SGK, 01.10.2018 tarihinden itibaren kurum hekimlikleri, belediye poliklinikleri, huzurevi poliklinikleri ve medikososyal polikliniklerinde de “elektronik imzalı” e-reçeteye geçeceğini duyurdu.

 

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), kurum hekimlikleri, belediye, huzurevi ve medikososyal polikliniklerinde “Elektronik İmzalı” e-reçete uygulamasına geçileceğini duyurdu. Açıklamaya göre, bu sağlık hizmet sunucularında e-reçete altyapı çalışmaları 01.10.2018 tarihine kadar tamamlanmış olacak.

Sahte reçeteler engellendi

2013 yılından bu yana kullanılan elektronik imzalı e-reçete sistemiyle, sahte reçete suistimali engellendi, kâğıt israfının önüne geçildi. Ayrıca, reçete kaybetme sorunu ortadan kalktığı için kayıt ve takip işlemleri kolaylaştı. Reçetelerin e-imza ile elektronik ortamda yazılması doktorların ve eczacıların iş yükünü azalttı.

E-reçete en çok Bolu’da, en az Mardin’de kullanılıyor

Sağlık Bakanlığı Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü tarafından açıklanan Haziran 2018 dönemine ilişkin verilere göre, iller bazında yüzde 97,5 oranı ile Bolu en çok e-reçete yazılan il sıralamasında ilk sırada. Mardin ise yüzde 66,17’lik oranıyla en az e-reçete kullanılan il.

Sağlık Bakanlığı’nın e-reçete hedefi yüzde 95

E-reçete sistemi, SGK tarafından sahte reçete, gereksiz tetkik ve muayene gibi suistimallerin önüne geçilebilmesi hedefleriyle 1 Temmuz 2012 tarihinde hayata geçirilip, 1 Ocak 2013 tarihi itibariyle de zorunlu hale getirildi. Sağlık Bakanlığı, e-reçete oranını kamu hastanelerinde yüzde 95’in üzerine çıkarmayı hedefliyor.

Reçetelerin dijitalleşmesi ülke ekonomisine katkı sağlıyor

E-reçeteye geçişin ciddi oranlarda maliyet tasarrufu sağladığını vurgulayan E-GÜVEN Genel Müdürü Can Orhun, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “E-imza her sektörde olduğu gibi, sağlık sektöründe de kağıt, kırtasiye ve zaman tasarrufu sağlıyor. İşlemleri hızlandıran e-imza sayesinde ülke ekonomisine de katkı sağlanıyor. E-imza hizmetimizle, sağlık sektöründeki işlemlerin hızlandırılmasına katkı sunuyoruz.”

 

Hadi Uluengin’e tepkiler

İlhan KaraçayDeğerli okurlarım,

Geçen hafta ‘Aristokrat (!) yazarlar’ başlıklı yorumumda, Avrupa Türklerini aşağılayıcı bir yorum yazan meslektaşım Hadi Uluengin’i eleştirmiştim.
Doğrusunu söylemek gerekirse, konunun vahameti ve aciliyeti nedeniyle, yazım DÜNYA’da yayılanmadan, internet aracılığı ile iki bini aşkın adrese gönderildi.

Tabiiki bu adresler arasında, Türkiye’deki tüm medya kuruluşları ile mensupları da vardı. Yani Hadi Uluengin’in ‘yediği naneyi’ tüm meslektaşlar öğenmiş oldu.

Eleştiri yazımı okuyanlardan mesaj yağdı. Gelen mesaj sayısı tamı tamına 123 idi.

Yani 123 duyarlı okurum hemen bilgisayarın karşısına geçti ve aklına geleni yazdı.

Yazılanlar sadece bana değil, bizzat Hadi Uluengin’e ve Hürriyet yöneticilerine de gönderildi.

Dostluğum olmasa da, tanıdığım bir meslaktaşıma karşı bir linç kampanyası açmak amacında değıldim. Hele 17 yıl alın teri döktüğüm, sırtımda taşıdığım, Avrupa’da o zamanki Tercüman’a karşı büyüme mücadelesine katıldığım ve çocuğum olarak bağrıma bastığım Hürriyet’te yazan birine karşı, degıl linç kampanyası, ufak bir söz söylenmesine bile tahammül edemem.

Ama, yazısında güya kızdığı ve tutumlarını beğenmediği gurbetçiler için, “Dobra dobra söyleyeyim, vız gelir, tırıs geçer ve kendi düşen ağlamaz. Yakınmaları umurumda değil” diyebilecek kadar sorumsuz davranan Uluengin’in düştüğü bu durum, bana ‘vız gelip tırıs geçmedi.’ ‘Kendi düşen ağlamaz’ da demiyorum. Hele ‘umurumda değil’i aklımdan bile geçirmiyorum.
Uluengin’in düştüğü bu durum beni çok üzdü.
Kendini bir ülke yöneticisi yerine koyarcasına, “Vız gelir, tırıs geçer, kendi düşen ağlamaz, yakınmaları umurumda değil” diyebilen kişinin ‘megaloman’lığından da şüphe edilir.
Hüsnü Mutlu isimli bir okurum mektubunda şöyle demiş: “Bizim içinde bulunduğumuz durumun, Hadi Uluengin’in umurunda olup olmayışı kimin umurunda ki?”

Okurum çok haklı olarak sormaya devam etmiş: “Hadi Uluengin, bizim sorunlarımızı çözebilecek bir konumda mı ki, ‘vız gelir, tırıs gider, kendi düşen ağlamaz ve umurumda değil’ gibi laflar ediyor. Ona sormak lâzım: Sen kimsin be!?”

Ben şahsen gerçekten çok üzüldüm.

Aşağıda eleştirilerini okuyacaklarınızdan Ali Yavuz’un, “Sana kaufhoftan bir dantelli don alıp göndereyim mi?”,  Dr, Kutlay Yağmur’un “Uluengin gibi solucanlar da vardır” şeklindeki ağır eleştirileri beni gerçekten üzdü.

Biz, Hadi Uluengin’in içine düştüğü bu durum için ‘Vız gelir, Tırıs gider, kendi düşen ağlamaz ve umurumda değil’diyemiyoruz. Amarız Uluengin bundan bir ders almış olur.

Bana gelen 123 mesajdan ancak bir kaçını sütunlarıma aktarabiliyorum. Duyarlılık gösteren diğer okurlarımdan özür dilerim.

 

Sayın Hadi Uluengin,

İlhan Karaçay bey yazmış, okudum.
Yazınızı bir daha okudum.
Bu ne küstahlık. Bu ne kabalık. Bu ne ırkçılık!

Bizler Kapıkule’ye sigara almaya giden, sonradan görmüş küçük burjuva entellektüelleri değiliz.
İşçiyiz. Ekmek parası için çalışıyoruz.
Ülkemiz ekonomisine katkısı olan yatırımlar yapıyoruz.

Sözleriniz bilinçsiz ve asosyal.

Utrecht’ ten uçak kalkmıyor.
Kaufhoflardan defolu don alan Türk bilmiyorum, görmedim,duymadım.
Bunlar sizin ukalalığınız.

Kaufhoflar defolu don satmıyor.
Eğer illa da görmek isterseniz, kaufhoftan dantelli bir don alıp size gönderebilirim.

 

Ali Yavuz
Avrupa Türk Telecom

********************************************

 

Merhaba İlhan Abi,

Ellerin dert görmesin. Böyle densizlerin hakkından ancak sizin gibi usta kalemler gelir.

Ben genede tepkimi Hürriyet gazetesine bu yazıdan dolayı özür dilemeleri için bir mail göndereceğim

Yazılarını dikkatle okuyuruz

Her şey için teşekkürler

Kemal Küçük

Kitap.nl-Küçükler Kitapevi

********************************************

 

Merhaba İlhan Bey,

Yazılarınızı ilgiyle okuyorum. Çok değişik yorumlarınız var. Bilhassa son dönemlerde Hollandalılara karşı tavırlarınızı ilgiyle okuyorum. Uluengin gibilere de dersini verdiniz.
Çok hoş değerlendirmeleriniz var.
Devamını beklerim efendim.

Saygı ve selamlarımla,

Sefa Akbulut

*******************************************

 

Sayın Ilhan Karacay,
Hadi Uluengin’in ‘aristokrat’lıkla falan hiç bir ilgisinin olmadığını eminim siz de
biliyorsunuzdur. Olsa olsa kendisiyle alay etmek için bu yakıştırmayı yapmışsınızdır.

Yazınızda gündeme getirdiğiniz Uluengin terbiyesizligini herkes bilmek zorunda.
Yazınızın sonundaki “geçmiş olsun” saptaması da çok isabetli. Maalesef Hadi Uluengin
denen adamın bu ilk gafı değil. Kendisi Türkiye Cumhuriyeti aleyhtarlığı yazılarının yanısıra, göçmen Türk düşmanlığı ile de iyi tanınır. Belki dikkatinizden kaçmıştır. Bundan iki yıl önce kendisi, göçmen Türk kadınları ile alay eden, göçmenleri aşağılayan bir dizi yazı yazmıştı. Kendisine tepki dolu yazılar yazmıştım ama medeniyetten uzak olduğu için yanıt verme gereği bile duymamıştı. Medeni insan olmanın en önemli göstergesi kendisine gelen yazılara cevap verebilmesidir. Bu yazılar eleştiri dolu olsa da medeni insan bunu içine sindirmeyi bilir. Kaldi ki Hadi Uluengin gibi kiralık kalemlerin göçmen düşmanlığına da şaşmamak gerekir. Onların misyonu bu aşağılama kampanyasına katkı vermektir. Efendilerine hoş görünmek, yarattıkları o “aristokrat” maskesini cilalamak için bunu yaparlar. Uluengin’in yazdığı yazının içeriğini tartışmak bile toplumbilime hakaret olur. Gelin ne gerekiyorsa onu yapalım.

Yazınızın sonundaki tespite geri dönmek istiyorum. Batı Avrupa’da yaşayan ve Türk
halkının çektiği çifte ayrımcılığa tanık olan vicdan sahibi her insan bu çileye dur demek
zorundadır. Hürriyet gazetesinde çalışan çok değerli insanların yanısıra, Uluengin gibi
solucanlar da vardır. Bu solucanların yazılarının en azından Hürriyet Avrupa’da yer
almasını istemediğimizi, Hürriyet’in hem temsilciliklerine hem de merkezine güçlü bir
şekilde duyurmak zorundayız. Bu, Hollanda’da yaşayan Türk halkına bir çağrı olarak
iletilmelidir. Göçmen Türkler kendilerini savunmazlarsa, Uluengin gibi solucanlar
aşağılama kampanyasına devam edeceklerdir.

Dostca selamlarımla,
Dr. Kutlay Yağmur

Hollanda Türkce Eğitim Vakfı Başkanı
BABYLON, Centre for Studies of Multilingualism
in the Multicultural Society
Tilburg University
PO Box 90153
5000 LE Tilburg
The Netherlands
Tel: +31 13 466 2930
Fax: +31 13 466 3110

Geç geldiği için gazetedeki yorumuma koyamadığım, ancak e-mail mesajıma eklediğim bir başka yazı da aşağıda:

 

Merhaba İlhan KARAÇAY, (Pardon: Alamancı!)

Hadi Uluengin adlı biri Çok Satan Az Söyleyen bir gazetede “Gurbetin kapısı**” başlıklı yazısında ne kadar kelek, düşünce temelinde ne kadar yüzeysel, dar görüşlü, kişilik açısından ne kadar kıskanç, hazımsız, kalemiyle ve görüşüyle içeriksiz ve amaçsız, dikkatsiz olduğunu; eleştirmeden, geçmişi, ya da günün gerçeklerini bilmek zahmetine dahi katlanmadan, bir şeyler yazmış, laf ola beri gele kabilinden… O yazmış da, bu gazete neden başmış? Bu da ayrı bir sorun! Daha önce bu yazıyı bana dikkatimi çekmek için Yavuz NUFEL arkadaşım yolladığında. Ona: “İçim burkularak, üzülerek, buruk bir ruh haliyle okudum. Zavallı bir dar görüşlü bu yazar” yanıtını vermiştim. Aslında yukarıda, şimdi bu mektupta  yazdığım tanımlamaları es geçmiştim. Sizden de şimdi bu densizin okuru kızdırmak ve celallendirmekten başka bir işe yaramayan bu yazısını, bir kere daha posta kutumda bulunca, üstelik vakit ayırıp bir kez daha okuyunca, elimde olmadan reaksiyon gösteriyorum.

Bu yazı, “Türkçe’nin içine nasıl edilir?” konulu bir edebiyat dersi için çok güzel bir örnek olabilir.

Bu yazı Ahlak felsefesinde “Gerçekler nasıl çarpıtılır?” sorusuna güzel bir örnek olabilir.

Bu yazı bir gazete köşesinde bile çıkmış olsa Edebiyatın İlkelerini, kurallarını (EDEBİ OLMAK) çiğnememesi gerekirken Edepsizlik özelliğine çok güzel bir örnek oluşturmaktadır. Edep; ahlak kurallarını çiğnemeden, doğru ve hak olanı bulup yazmaktır.

Bu, sözüm ona, kendini bilmez yazara, yanıt vermek ona değer vermek anlamına gelir. O zavallı sarhoş bir gün Edirne E35 yollarında düşer, başını yarar.

Ama o gazeteye çok anlamlı, bu içeriği çürütür nitelikte, gerçekleri özetleyen bir yazı yazılabilir. Geride kalan 40 yıl nasıl özetlenebilirse…  Sanırım Karaçay, böyle bir yazıyı o gazetede, o sütüna yakın bir yerde yayınlatma gücüne de sahiptir. Bu SÖZ HAKKI, ya da teze karşı ANTİTEZ hakkı demek olur ki, her saygın gazete bu hakkı okurlarına vermelidir.

Kısacası, sevgili İlhan Karaçay, bu yazı, belki de gizli amacı olan huzursuzluk yaratmayı terbiye sınırlarını aşarak en güzel bir şekilde sergilemektedir. Aferin bu edepsizliği yapana, yazana, yazdırana ve gazetesinde basana/yayınlayana. “Aferin!” çünkü başarılı olmuşlar, amaçlarına ermişler.

Şimdi ne olacak?

** Sanırım bu yazının başlığı “Gurbetin Kapısı” olarak yazılırsa doğru Türkçedir. İlk satırda ilk yanlış.

Hoş kal İlhan.

Halit Umar

Malatya Büyükşehir @ Belediyecilikte Dünya Standartlarına Ulaştı

 

 

E-belediyecilik uygulamalarında Türkiye’nin önde gelen illeri arasında yer alan Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin vatandaş odaklı uygulamaları tescillendi.

malatya e belediyeDünya çapında belediyecilik alanında gelişmiş şehirler olarak bilinen Berlin, Barcelona, Moskova, Helsinki, Paris, Rotterdam, Seul gibi şehirlerin üye olduğu, Dünya Yerel Yönetimler ve Şehirler e-Devlet Organizasyonu (WeGO), Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin üyelik başvurusunu kabul etti.

Gerekli altyapı yazılım ve diğer çalışmalarını tamamlayan Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin başvurusu, WeGO tarafından kabul edilirken, Malatya’nın bu organizasyona ‘tam üye’ sıfatıyla girdiği belirtildi.

 

http://www.we-gov.org/index.php?mid=Members_at_a_Glance&page=7&document_srl=11306

 

Üniversitelere Kayıt Artık ‘e-Devlet’ten

akademik kayıtKamu hizmetlerinin ortak platformda ve tek kapıda sunumu, e-devletteki kullanıcı sayısını artırıyor.

“Askerlik ve öğrenci belgesi alma”, “sigorta primi ve vergi borcu sorgulama” gibi birçok hizmetin verildiği e-devlette kayıtlı kullanıcı sayısı 21 milyon 642 bine ulaştı. Böylelikle ülke genelinde yaklaşık her dört kişiden biri e-devlet kullanıcısı oldu.

Verilen hizmetlerin her geçen gün çeşitlilik kazandığı e-devlet, bu yıl sonundan itibaren üniversiteye kayıt yaptıracak olan öğrencilere de büyük kolaylık sağlayacak. Bu kapsamda üniversiteyi kazanan öğrenciler bulundukları ilden tercih ettikleri üniversitelere gitmeden e-devlet üzerinden kayıtlarını yaptırabilecek. Geçtiğimiz yıl 32 Üniversite ile yapılan anlaşma çerçevesinde gerçekleştirilen kayıt hizmetleri, 2015 yılı sonuna kadar Ülkede ki bütün üniversiteleri kapsayacak.