Etiket arşivi: Dedeoğlu

ÇOCUK EĞİTİMİNDE HATALAR

 

Çocuğun karakterini temelini aile atar, okul devam eder, arkadaşlar yardımcı olur, yaşananlar ise son şekli verir. Çocuğun kişilik karakterinin oturması 7 yaşına kadar tamamlanır. Çocuk bazen hırçınlaşır, bazen bağırır, duygularını kontrol edemez bunlar geçiş dönemidir. Kendi üstüne yakışanı ile karar verip yoluna devam eder.Bengül Dedeoğlu

 

Çocuk eğitimin de anne babaların eğitimsiz olması veya tecrübesiz olmasından kaynaklanan hatalar vardır. Çocuklarını güzel bir şekilde eğitmeyi tüm anne babalar istiyor. Herkesin niyeti çok iyi. Ancak iyi niyetler doğru davranışlarla birleşmeyince doğru sonuçlar çıkmıyor. Genelde anne babalarımızdan gördüğümüz yöntemleri sorgulamadan çocuklarımızı uygulamamız olumsuz etkileyebiliyor.

 

Yapılan hatalar:

 

SÖZ VERDİĞİMİZ ZAMAN TUTMAMAK!

Eğer çocuğunuza verdiğiniz basit bir söz örneğin; yemeğini yersen seninle parka gideceğiz.

Yemeği bittiğinde onu parka götürmezseniz, çocukta oluşan intiba demek ki bir şeyi yapacağım desem bile aslında yapmayabilirim.

ÇOCUĞA VERİLEN YANLIŞ MESAJLAR: 12-13 yaşlarına gelmiş olan çocuğunuzdan bir iş söylediğinizde sürekli sizi erteleyecek yapacağım dediği halde yapmayacaktır.

 

ÇOCUĞA YALAN SÖYLEMEK!

Çocuklar saf ve temiz olan dünyaları nedeniyle,  yalanı ve ikiyüzlülüğü bilmezler. Bunları; yaşadıkça çevresindeki büyüklerden öğrenirler. Yalan öğrenilen bir davranıştır. Yalan sadece baskı karşısında gurur ve izzetini korumak için başvurulan bir davranış değildir. Çünkü yalan aynı zamanda öğrenilen bir davranıştır. Çocuk, yolunda gitmeyen bir şeyin nasıl çözüleceğini anne babasından görerek öğrenir. Anne babanın söylemiş olduğu bir yalanın sonucunu da düşünmeli…

 

Çocukları yalana iten, çoğunlukla yetişkinlerin gerçek karşısında takındıkları çelişkili tutumlardır. Örneğin; Telefona cevap vermeye giden çocuğuna “beni sorarsa evde yok dersin” diyen bir anne vb. örnekler dolaylı yoldan çocuğa yalan söylemeyi öğretmektedir.

 

Çocuklar; 3-5 yaş arası dönemde gerçek dışı simgelerle gerçek simgeleri, birbirinden ayıracak zihinsel olgunluğa ulaşamadıklarından, anlattıkları gerçek dışı şeyler yalan olarak değerlendirilmez. Hayal güçlerine ilişkin rüyalarını ve hayallerini de gerçekmiş gibi anlatabilirler. Dikkat çekmek için uydurdukları hikâyeler de yalandan uzaktır.

 

ÇOCUĞA VERİLEN YANLIŞ MESAJ: Yalan, çocuk açısından çok acı verici olduğu gibi, yıllar sonra yetiştirdiği çocuğun halini seyretmesi açısından da anne babalar için ıstırap verici bir durumdur.

 

ÇOCUĞUN SALDIRGAN DAVRANIŞLARINA ŞİDDET İLE KARŞILIK VERMEK!

 

Çocuk istediklerini ağlayarak veya şiddete yönelik yaptırıyorsa sizde aman ağlamasın diye yaparsanız bunu size devamlı kullanacaktır. Duygularını dinlemesini, tanımasını öğretin

 

Ona, duyguların zenginliğini anlatın. Öfke, kıskançlık, yetersizlik, hayal kırıklığı, özlem gibi duygular; heyecan, sevinç, sevgi, aşk, gurur gibi duygular yaşanabileceğini anlatın. Başkalarının duygularına değer vermesini öğretin. Hayattan ne istediğini bilen bir birey olması konusunda öğretin. Gerektiğinde ağlasın ve çıkış yolunu o bulsun. Bu aşamada yanında olduğunuzu hissettirin. Saldırgan davranışlarına karşılık sizde bağırırsanız şiddet uygulanırsa çocuk bunu doğru yapıyorum şeklinde anlayacaktır.

 

ÇOCUĞA VERİLEN YANLIŞ MESAJ: Eğer çocuğunuzun saldırganca davranışlarına bu şekilde karşılık verirseniz ileride bu tip davranışlarda vurarak çözüm aramasına sebep olur.

 

ÇOCUĞUNUZUN OLUMSUZ DAVRANIŞLARINI BAŞKASININ YANINDA ANLATMAK

 

Çocuklar oyuncaklarıyla oynasalar da antenleri açıktır…

Kendi haklarında konuşmaları özellikle dinlerler…

 

ÇOCUĞA VERİLEN YANLIŞ MESAJ: Olumsuz davranışlarını dile getirip anlattığınız da ilgi çektiği için çocuk bunu devamlı yapacaktır.

 

ÇOCUĞUNUZU TEKNOLOJİYE BAĞIMLI KILMAK!

Teknolojinin ilerlemesi ile birçok evde artık televizyon en basit alet olarak kalıyor ve çocuklarınız bu aletlerle iç içe büyüyor. Siz ev işini rahat yapmak için çocuğunuzu TV başında saatlerce çizgi film izlemeye bırakmanız hem çocuğunuzun fiziksel gelişimine hem de zihinsel gelişimine zarar verir. Çocuğunuzu iş yaparken TV başına dikmek yerine size yardımcı olmasını sağlayabilirsiniz.

 

ÇOCUĞA VERİLEN YANLIŞ MESAJ:Tembel olmalarını sağlar ve agresifliklerini artar.

 

SORUMLULUK VERİLMEZ

Yaşına uygun görevler verin onların sorumlulukları olsun. Örneğin, 10 yaşındaki bir çocuk ödevlerini zamanında yapabilmeli, yatağını toplayabilmeli, sofranın toplanmasına yardım edebilmelidir. Diş fırçalamak, el yıkamak, çantasını hazırlamak ve son kontrollerini yapmak onun görevleridir.

ÇOCUĞUNUZU DİNLEMEMEK!

Çocuğunuz size bir şey anlattığı zaman onu ilgi ve merakla dinleyin. Çocuk varlığı da, yokluğu da anlatmalı her dediğinin her zaman olmayacağı anlatılmalı. Zamanını doğru kullanması öğrenmesi için fırsat eğitimi yapılarak çocuklara mutlaka zaman ayırılmalı

ÇOCUĞA VERİLEN YANLIŞ MESAJ YÜZÜNDEN: Unutmayın ki siz çocuğunuz önündeki bir rol modelsiniz ve oda sizi dinlemeyebilir.

KURALLAR KOYMAMAK!

Kuralsız olan bir ailede sorumluluk bilinci gelişmez. Kural aile üyelerince belirlenip basit ve anlaşılır bir dille koyulmalı ve uygulanmalıdır

ÇOCUĞA VERİLEN YANLIŞ MESAJ  YÜZÜNDEN:Kural tanımaz birsi olarak çevresine zarar verebilir.

ÇOCUĞUNUZU KENDİNİZE BAĞIMLI YETİŞTİRMEK!

Eğer çocuğunuz bir yerini incitmesin diye ona karşı her zaman koruyucu tavır geliştiriyor, onun ödevlerini yapıp çantasını hazırlıyorsanız, bir yere giderek sürekli elinden tutuyor ve onun elinizi bırakmasına kendi başına yürümesine izin vermiyorsanız, iyilik değil kötülük yapıyorsunuz.

ÇOCUĞA VERİLEN YANLIŞ MESAJ :Beceriksizliği öğretiyorsunuz demektir.

 

ÖĞRENDİKLERİMİZİ SORGULAYALIM.

EZBERCİLİĞE SON…

HAZIRCILIĞA SON…

SÖZ KÜLTÜRÜNE SON…

DÜŞÜNMEYE EVEEETTT

SORGULAMAYA EEVVEETTT

Çocuk Anaokuluna Neden Gitmeli?

Bengül DedeoğluÇocuğun aile içinde, ev ortamında eğitim için imkânlar ne kadar çok olursa olsun, zamanla kendi yaşıtları ile sosyal ortamlara bulunmaya ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı gideren kurumlar anaokullarıdır. Çalışan annelerin çocukları bu tür ortamlarla daha erken tanışmaktadırlar.

Burada devreye giren soru çocuk anasınıfına başlamaya hazır mı?

Anaokulu çocuğun aile dışında ilk defa gireceği sosyal bir çevre olup uyması gereken kurallar, yaşıtlarıyla ve öğretmenleriyle kurması gereken diyalog ve başarmak zorunda olduğu birtakım sorumlulukları olacaktır.

Anne-babalar çocukların zihinsel ve bedensel gelişim açısında bu olgunluğa eriş erişmediğini iyi tahlil etmelidirler. Çocuk evde oynarken eskisi kadar mutlu değilse bunu sosyal bir çevreye girmeye hazır olduğu şeklinde yorumlayabiliriz.

Çocuğun diğer çocuklarla ve onların yaptıklarıyla ilgileniyor olması bu ortama girmeye hazır olduğunu ve anne-babadan belirli bir süre ayrı kalması sorun oluşturmuyorsa bu da çocuğun duygusal alanda olgunlaştığın gösterir.

Fiziksel olarak (yaş, boy, kilo) olgunluğa ulaşmış olması da dikkat edilecek başka bir noktadır. Yaşıtlarına göre fiziksel alanda biraz geri olması anasınıfına başlamasına engel teşkil etmez. Anne-baba daha fazla destek olarak sorunu halledebilir.

Anaokulu, çocuğun var olan yeteneklerinin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Çocuk bu ortamda yaşıtlarıyla iletişime girmeyi, paylaşmayı, arkadaşlarının hakkına saygı göstermeyi, kurallara uymayı, sırasını beklemeyi, kendini ifade etmeyi, anaokulu programı sayesinde öğrenir.

Anaokulunda oynadığı oyunlarla, spor etkinlikleriyle büyük kaslarını; boyama, çizme, kesme, yapıştırma, hamur etkinlikleriyle de küçük kaslarını geliştirir. Anaokullarının müfredat programları sayesinde çocuklar; kendini, dünyayı, hayvanları tanıyabilir. Önemli gün ve haftaları öğrenebilir. Okulöncesi dönemdeki çocukların meraklı araştırıcı hayal güçlerinin kuvvetli olduğu gözlenir. Anaokullarındakifen ve doğa etkinlikleri çocukların zihinsel yeteneklerini uyarıcı nitelikte olup çocuk soru sorma, fikir üretme, tahmin etme, düşüncelerini paylaşma, sebep-sonuç ilişkini kavrama gibi fırsatlara sahip olur.

Ayrıca anaokulları, son yıllarda çocukları ilköğretime hazırlama işlevini de yerine getirmektedir. Yazı yazma çalışmaları ve matematik etkin ilkleriyle çocuk birinci sınıfa hazır hale gelmektedir.

ANNE-BABALAR ÇOCUĞUMUZU OKULA ALIŞTIRMAK İÇİN ÖNERİLER;

-Annenin çocuğu ile okul konusunda kendi kaygılarını yansıtmadan önceden anlatması yararlı olabilir. Çocuğunuzla bir hafta öncesinden başlayarak, ilk gün ve okul arkadaşları hakkında konuşun.

-Çocuğun gideceği okul önceden ziyaret edilerek okul ve sınıf ortamı konusunda bilgi sahibi olması sağlanabilir.

-Anne babanın okul konusunda özendirici konuşmalar yapmaları, okulla ilgili anılarından söz etmesi yararlı olabilir.

-Okulun ilk günlerinde çocukla birlikte okula gitmek ve çocuğu yüreklendirmek, olumlu sonuç verebilir. Vedalaşmayı uzun sürdürmeyin.

-Okul çıkışında onu tam zamanında alacağınızı ya da servise bineceğini, evde mutlaka karşılayacak bir kişinin olduğunu ona açıklayın. Özellikle kaygılı çocuk, annesinin evde kendisini karşılamayacağı düşüncesiyle okula gitmek istemeyebilir.

-Eve geldiğinde okulda yaşadıklarıyla ilgili onunla konuşun.

-Uyum güçlüğü yaşayan çocuklara mutlaka öğretmenin ve okulun desteğinin alınması gerekir. Öğretmenin çocuğun okula alışmasında ve okulu sevmesinde önemli rolünün olduğu unutulmamalıdır.

ÇOCUKLARIMIZ OKULA HAZIR MI?

0-3 yaş dönemi dünyaya ve çevreye ait izlenimlerin oluştuğu, güvenin temellerinin atıldığı önemli bir dönem olup Çocuğun güven, sevgi, kabullenilme isteği en üst düzeydedir.

Bu dönemde annenin çocuğun eğitimiyle meşgul olması gerekir.

Günümüzde ki hayat şartları, kadının çalışmasını mecburi hale getirdiğinden, çocuğun bakımı ve eğitimi konusunda farklı kurum ve kişilerden yardım almak zorunlu hale gelmiştir.

0-3 yaş arası çocukların bakımını üstlenen kurumlar kreşlerdir.

Kreşlerde çocuğun yeme içme, uyku ve temizlik ihtiyaçları giderilmekte, bakım amaçlı hizmet verilmektedir. Çocukların bu ihtiyaçlarının sevgi ve şefkatle zamanında giderilmesi, temel güven duygusunun oluşumu açısından çok önemlidir. Çocuğun bakımı için yararlanılan kreşeveya eve bakıcı tutma gibi seçeneklerde ailelerin seçici ve titiz davranması gerekmektedir.Çocuklar bu dönemde kendileriyle birlikte olan kişileri model aldığından, çocuğa bakan kişilerin davranışları, psikolojik durumları, eğitim seviyesi; çocukla iletişimi titiz bir şekilde incelenmelidir.

Diğer alternatif, anneanne veya babaanne yanında bakımdır. Bu konuda da, çocuğun eğitiminin iki farklı elde oluşu, aşırı hoşgörü hatta şımartma sebebiyle disiplin sorunları gibi dezavantajlar yaşanabilmektedir. Bu yüzden imkân varsa 0-3 yaş döneminde çocuğa annenin bakması, duygusal anlamda çocuğun doygunluğa ulaşması, yeterli ilgi ve sevgiyle sağlıklı büyümesi, ihtiyaç anında annesinin yanında olması çocuğun psikolojisi açısından en uygun seçenektir.

0-3 yaş arası çocukların model alacağı bazı özelliklerde bu dönemde olgunluğa da ulaşır… Çocukların okula hazırlığı evde başlamalı, alıştırmalıdır.

OKUL ÖNCESİ EĞİTİM

Okul öncesi eğitim kurumlarında çalışan sevili meslektaşlarım işimiz zor ve yorucu su üzerine yazı yazmaktır…

Ama çocuklarda bizlere emanettir…

Çocuk ailesinden ayrıldığı için tepkilidir…

Ağlayacaktır…

Mesleğimizin güzelliği bu noktada başlamaktadır…

Çocuk 2. Gün yine ağlıyorsa burada hata bizdedir…

Mesleğimiz yeniliklere açık olup çocuklara tek kitaplarda ki boyama yaptırmak için durmuyoruz…

Kâğıt ıslatılıp şekiller yapılarak kurumaya bırakılabilir…

Yapraklar toplanıp yapıştırılarak yaprak koleksiyonu yapılabilir.

Çamurdan şekiller yapılabilir…

Oyun oynatabilirsiniz.

Balon şişirilebilir…

Eski gazete dergiden resimler kesilip ortaya farklı eserler çıkar gibi değişik çalışmalar yapmak hem bizlerin farklı olduğumuzu anlatmış oluruz…

Mesleğimi severek 19 sene çalışarak 11 senede yazarak devam ediyorum, darısı genç meslektaşlarıma…

Beğendiyesiz ;Haberi paylaşın

Defne Güller Ülkesinde – Bengül Dedeoğlu İmzasıyla Çıktı

 


Bengül Dedeoğlu çok güzel bir çalışmaya daha imza attı. Defne Güller Ülkesinde isimli çalışmasıyla okurlarının karşısına çıkan Dedeoğlu kitabın tanıtımında çok heyecanlı olduğu gözlerinden okunuyordu. Büyük bir okur kitlesine ulaşması hedeflenen kitabın içeriği şöyle;

bengül dedeoğlu eseriPapatyayı seven Defne hemen babasından gül fidesi istemişti. Bahçeye fideyi dikerken radyoda çalan Güllerin içinden canım, koşarak gel… Şarkısı da onlara ayrı keyif vermişti.

Gülden Abla, bizim burada bir efsane vardır sana da anlatayım: “Gülün rengi eskiden kırmızı değilmiş. Bülbül ise güle âşıkmış. Gül, kendisi için yanıp tutuşan bülbüle hiç yüz vermiyormuş. Bu duruma dayanamayan bülbül gidip gülün dalına konuvermiş. Dikenler bülbülün gövdesine batınca akan kanlar gülün dibine dökülmüş ve kanlar gülün köklerinden ve dikeninden damarlarına geçmiş. Gül, o günden sonra kırmızı açmaya başlamış. İnsanoğlu da bu ne güzel kırmızı güldür” demiş.

Bülbüller nisanda ötmeye başlıyor da. Ne zaman mı susuyor.

Türkiye Okuyor olarak Tavsiye ederiz ;

 

http://www.regulusyayinevi.com/urun/defne-guller-ulkesinde-bengul-dedeoglu/#comment-523

Kırmızı Gül

Bengül DdeoğluAhmet askerdi.Çarşı izni için çıktığında, yolunun üzerindeki, güllerle dolu bahçeye bakmadan geçemezdi. O rengarenk güller, içini neşeyle, dolduruyordu.Annesi de , sabahın ilk ışığı ile uyanır bahçede gülleri sulardı. Annesinin verdiği kırmızı güllü köstekli saati çıkarıp bakmasıyla,tatil iznini alarak annesinin yanına yola çıktı…

“Geldim, geldim!’ diye haykırdı, merdivenleri hızlıca çıktı. Kapıda kinin acelesi olmalıydı. Tokmağa bir dokunmuş, bir daha bırakmamıştı, art arda çalıp duruyordu. Hatice Anne kızgınlıkla karışık bir telaşla kapıyı açtığında gözlerine inanamadı.

-Ahmet!

Oğlunun ismi, bir hayret nidası gibi dökülmüştü dudaklarından. Onu altı ay önce askere göndermişti.Onca yıl okulunu bitirmesini beklemiş, tam artık ayrılık bitti derken, ‘Gitmeliyim!’ diyerek gitmesinin önemi vurgulamıştı Ahmet …

Anadolu kadını… Onu dinledikçe hak vermiş: ‘Git oğlum.’ demişti. İstasyonunda oğlunu cepheye uğurladı büyük bir gurur içinde ; ‘Git.’ demişti;

O da Doğu”nun buz iklimine Anadolu’dan sıcak bir esinti olarak gitmişti.Gideceği günün akşamında annesi oğlunun başını dizine koymuş okşamıştı, çocukluğunda olduğu gibi. Sonra çeyiz sandığını açmış, içinden kırmızı güllü köstekli bir saat çıkarmış ve, ‘Al oğlum, bu babanın yadigarıdır, ona da babasından kalmış. Bu aile yadigarına baktıkça anacığını hatırlar, babana da dua edersin.’ demişti.

Annesinin ellerini öpüp yüzüne sürdü: ‘Seni hiç unutur muyum anne!’

Şimdi oğlu karşısındaydı. Ahmet”in sevdiği yemekleri yaptı ana oğul hasret giderdi ama izin bitmişti..Hatice anne o sabah her zamanki gibi güllerini sulamak için bahçeye çıktığında güllerin solmuş olmasına hayret etti.Huşu içinde namaza durdu. Ayrı bir hal kapladı içini bu gece. Sabaha kadar dua dua yalvardı.İçini anlam veremediği bir sıkıntı kaplamıştı…Birkaç gün sonra, ürkek dokunuşlarla kapısı çalınmaya başladı. Eski evin merdivenlerini gıcırdata gıcırdata inip kapıyı açtı. Nur yüzlü iki genç duruyordu. Uzun boylu olanı ancak duyulacak bir sesle: ‘Hatice Anne siz misiniz?’ dedi.

‘Evet!’

‘İçeriye girebilir miyiz Hatice Anne? Biz Ahmet’in arkadaşlarıyız.’ dediler.Hatice Annenin gözleri parladı, sevinçli bir telaşla: ‘Tabii, tabii! Buyurun evladım!’ dedi. Ardından heyecanla:

—Ahmet, Ahmet de geldi mi? O nerede?

—O gelmedi Hatice Anne…

—Ama bu elinizdeki onun çantası…

İkisinin de bakışları yere indi. Bu ne çetin bir şeydi Allah’ım. İlk konuşan kendisini zar zor toparladı:

—Hatice Anne, bu çanta onun, ama…

Devamını getiremedi, kelimeler yaş olup indi gözlerinden. Anlamıştı Hatice Anne, bir anneden daha iyi kim bilebilirdi ki gözyaşının acı tadını . Olduğu yere yıkıldı.Kendine gelir gelmez ilk sorusu

‘Nasıl oldu?’ diyebildi…

‘Teröristlerle çarpışırken” oldu diyebildiler.

— Pekiyi ya naaşı…

Yine bir gözyaşı nöbetine tutuldu Hatice Anne, devamını getiremedi.

Uzun boylu olan kendisine bazı kâğıtlar uzatarak:

— Sabahleyin naaşının yanında bunları bulduk. Sanki vefat edeceğini anlamıştı. Israrla, hemen ertesi gün öldüğü topraklara gömülme isteğini yazmış bu sayfalara. Biz de oğlunuzun bu kadar ısrarlı son isteğini yerine getirdik…

Sonra cebinden köstekli bir saat ile bir zarf çıkarıp Hatice Anneye uzattı:

– Bunları da size bırakmış Hatice Anne, bu oğlunuzun güllü saati, bu da size yazdığı son mektup.Hatice Anne, titrek ellerle mektubu aldı, dudaklarına götürüp öptü ve uzun uzun ağladı. Her şeye rağmen nezaketini muhafaza ederek: ‘Müsaade eder misiniz evlatlarım?’ diyerek kalktı. Oğluyla son defa konuştukları sedir üzerine oturdu. Zar zor açtı mektubu:

‘Anacığım!’ diye başlamıştı Ahmet “mektubun ikimizin sırrı olarak kalmasını istiyorum. Buralar ne soğukmuş meğer anne, iliklerim dondu. Üşüyorum anneciğim, çok üşüyorum.Bin tane canım olsaydı ve bin tanesi de bu soğukta buz kesseydi, yine de gelirdim buralara anne. Dalmışım birden odamın kapısı açıldı. İçeriye nurdan bir şekilde sen geldin Görür görmez ayağa fırlamak istedim; ama kalkamadım,üşüdün mü Ahmet’im, çok mu üşüdün?’ dedin. Bana ‘Ahmet’im dedin anne! ‘ Çıkarıp hırkanını giydirdin. Benim için üzülme, ben de senin için üzülmeyeceğim. Bana bir Fatiha oku ve Allah’a emanet ol anne…”

Oğlun Ahmet

Mektup düştü ellerinden Hatice Annenin. Dudakları gayri ihtiyari kımıldadı. Şimdi Fatiha okuyordu Ahmet’e, sanki kulağına ninni fısıldıyordu. Ellerini yüzüne sürerken gözleri Ahmet’e verdiği güllü saate takıldı.

Saate kurşunun değmesiyle kırmızı gül kısmı kan olmuştu.konuk yazar köşe yazısı gülü