Etiket arşivi: Cihan

Yanlış Anlama 22 Haziran’da Vizyona Giriyor

Yanlış anlaşmalar üzerine kurulu komik bir hikayeyi beyaz perdeye taşıyan 2017’nin en iddialı komedi filmi Yanlış Anlama’nın vizyon tarihi belli oldu. Türkiye ve Azerbeycan’ın ünlü oyuncularını bir araya getiren ve eğlenceli karakterleriyle  dikkat çeken film 22 HAZİRAN’DA seyirciyle buluşacak. 

Oyuncu kadrosunda Şevket Çoruh ile birlikte İlker Ayrık, Hakan Bilgin, Bahadır Efe, Duygu Karaca, Pelin Sönmez gibi isimler de bulunuyor. Azerbaycan’nın çok ünlü isimleri de kadroya eşlik ediyor. Pervin Abiyeva, Islam Mehreliyev ve Ferda Amin gibi ünlüler filmde rol alan isimler arasında yer alıyor. 

 

Levent Cengizhan’ın yapımcılığında DADA Yapım imzalı filmin yönetmenliğini Ulaş Cihan Şimşek üstlenirken, senaryosunu Ayberk Çınar kaleme alıyor. 

 

Türkiye  ve Azerbaycan arasındaki sıcak ilişkilerin komik bir hikayesiyle perdeye taşınan film 27 EKİM’DE vizyona giriyor. Film, Türkiye sinemalarıyla aynı zamanda  Azerbaycan sinemalarında da gösterime girecek.

 

KİMSE YANLIŞ ANLAMASIN AMA YILIN KOMEDİSİ 22 HAZİRAN’DA VİZYONDA! 

 

Bu eğlenceli komedi filmi Türkiye ve Azerbaycan’da bulunan iki ailenin komik macerasını anlatıyor. Türkiye’den Azerbaycan’dan iki ailenin beraber geçirdikleri 10 günü anlatan filmde iki dilin hem yakınlığı hem farklılığı sonucu oluşan yanlış anlamaların getirdiği maceraları izleyeceğiz. Herkesin bildiği gibi, inen uçağa; uçak düşüyor diyen Azeriler’in hiç birimizin bilmediği daha nice kelime farklılıklarından meydana gelen komikler anlatılıyor.

 

MERAKLA BEKLENEN KOMEDİ FİLMİ 10 KASIM’DA VİZYONA GİRİYOR!

 

Türkiye ve Azerbaycan kültürünün hem yakınlığı hem de farklılığı sonucu yaşanan yanlış anlaşılmaların beyaz perdeye taşındığı filminin, 27 Ekim’de vizyona gireceği açıklanmıştı. Salonlardan gelen talep üzerine yeni vizyon tarihi 10 Kasım olarak açıklandı.unnamed (1)

Türkçenin ve Azericenin daha önce fıkralara konu olan yanlış anlaşılmalarının kaleme alındığı film, Türkiye ile aynı gün Azerbaycan’da da vizyona girecek.unnamed (2)

Merakla beklenen komedi filminin yönetmen koltuğunda Ulaş Cihan Şimşek oturuyor. Senaryosunu Ayberk Çınar’ın kaleme aldığı filmin oyuncu kadrosunda ise; Şevket Çoruh, İlker Ayrık, Hakan Bilgin, Bahadır Efe, Duygu Karaca, Pelin Sönmez, Pervin Abiyeva, Islam Mehreliyev ve Ferda Amin yer alıyor.

 

YILIN BEKLENEN KOMEDİ FİLMİ YANLIŞ ANLAMA 27 EKİM’DE VİZYONA GİRİYOR

Yanlış anlaşmalar üzerine kurulu komik bir hikayeyi beyaz perdeye taşıyan 2017’nin en iddialı komedi filmi Yanlış Anlama’nın vizyon tarihi belli oldu. Türkiye ve Azerbeycan’ın ünlü oyuncularını bir araya getiren ve eğlenceli karakterleriyle  dikkat çeken film 27 EKİM’DE seyirciyle buluşacak.unnamed (1) 

Oyuncu kadrosunda Şevket Çoruh ile birlikte İlker Ayrık, Hakan Bilgin, Bahadır Efe, Duygu Karaca, Pelin Sönmez gibi isimler de bulunuyor. Azerbaycan’nın çok ünlü isimleri de kadroya eşlik ediyor. Pervin Abiyeva, Islam Mehreliyev ve Ferda Amin gibi ünlüler filmde rol alan isimler arasında yer alıyor. 

Levent Cengizhan’ın yapımcılığında DADA Yapım imzalı filmin yönetmenliğini Ulaş Cihan Şimşek üstlenirken, senaryosunu Ayberk Çınar kaleme alıyor.unnamed (2) 

Türkiye  ve Azerbaycan arasındaki sıcak ilişkilerin komik bir hikayesiyle perdeye taşınan film 27 EKİM’DE vizyona giriyor. Film, Türkiye sinemalarıyla aynı zamanda  Azerbaycan sinemalarında da gösterime girecek.

KİMSE YANLIŞ ANLAMASIN AMA YILIN KOMEDİSİ 27 EKİM’DE VİZYONDA! 

Bu eğlenceli komedi filmi Türkiye ve Azerbaycan’da bulunan iki ailenin komik macerasını anlatıyor. Türkiye’den Azerbaycan’dan iki ailenin beraber geçirdikleri 10 günü anlatan filmde iki dilin hem yakınlığı hem farklılığı sonucu oluşan yanlış anlamaların getirdiği maceraları izleyeceğiz. Herkesin bildiği gibi, inen uçağa; uçak düşüyor diyen Azeriler’in hiç birimizin bilmediği daha nice kelime farklılıklarından meydana gelen komikler anlatılıyor.unnamed

Gümüşhane Sarıkamış Şehitleri İçin Yürüdü

Gümüşhane’de Sarıkamış Harekatının 102. yılı anma programları kapsamında yüzlerce kişinin katılımıyla yürüyüş düzenlendi.

Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü Gençlik Merkezi tarafından organize edilen etkinlik Aydın Doğan Spor Merkezi önünden başladı.

gsm-jpg2vVali Okay Memiş, Milletvekilleri Hacı Osman Akgül, Cihan Pektaş, Belediye Başkanı Ercan Çimen, Emniyet Müdürü Orhan Kar, İl Jandarma Komutanı Albay Cezayir Danışan, AK Parti İl Başkanı Av.Celalettin Köse, kurum müdürleri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri, vatandaşlar ve öğrencilerin katıldığı yürüyüş Alibeyler Mevkiinden Atatürk, Cumhuriyet Caddeleri istikametinden Hasanbey Caddesi üzerinden 15 Temmuz Zafer Meydanında son buldu.

Yaklaşık 3,5 kilometrelik yürüyüş boyunca ellerinde taşıdıkları Türk Bayraklarıyla ve dev bayraklarla “Şehitler ölmez vatan bölünmez”, “Vatan sana canım feda” sloganları atan gruba program sonunda çorba ve simit ikram edildi.gsm-jpg1

Programda ayrıca Bilim Sanat Merkezi öğrencileri Ali Yasir Çakır ve Berkay Aydın, kendilerinin kaleme aldığı “Sarıkamış-Beyaz Şehadet” adlı manzum tiyatro kitabını imzalayarak protokol üyelerine hediye etti.

Törenin sonunda alanda buluşan gençlere seslenen Vali Okay Memiş, Sarıkamış harekatının çok önemli hedefleri ve ülküsü olan bir savaş olduğunu hatırlatarak, “Genelkurmay kayıtlarına göre 60 bir, bir takım tarihçilere göre 90 bin askerimiz şehit olmuştur. Sarıkamış’ta şehit olan bütün askerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Bu şehitlerin içerisinde 3.Ordu Komutanlığının yani cephe olarak yakın olduğu için bu bölgenin ve Gümüşhane insanlarının dedeleri vardı” dedi.

Türk Milletinin asker bir millet olduğunu dile getiren Vali Memiş, “dünyanın diğer devletleriyle mukayese edildiğinde tarihi şanla, şerefle ve zaferlerle doludur. En son 15 Temmuz hain FETÖ darbe teşebbüsünde bu millet darbeye bulaşmamız kamu görevlileri ile darbeye karşıya durdu ve belki de birçok ülkenin başına gelseydi paramparça olabilecek bir badireyi atlattı. Ancak bu uğurda da 240 şehit verdik. Emperyalist güçler İslam dünyanın en güçlü sesi ve en güçlü devleti olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına bela açmak için uğraştıkları, bizim üstümüze saldıkları bu taşeron terör örgütleriyle mücadelemiz devam ediyor. Devlet olarak sürekli teyakkuz halindeyiz ve büyük bir mücadele gösteriyoruz” diye konuştu.

AK Parti Gümüşhane Milletvekili Hacı Osman Akgül ise Sarıkamış’ın Türkün var oluş tarihinden itibaren Kızıl Elma ülküsünün gerçekleşmesi uğrunda verdiği her türlü bedelin bir neticesi olduğunu belirterek, “Bizler dün bu ülkeyi yurt yaparken hep bedel ödedik. Ama bu ülkeyi vatan yaptık. Bu ülkü var olduğu müddetçe bu millet var olacaktır ve çok daha büyük hedeflere koşacaktır. Dün Turan, Kızıl Elma ülkümüz vardı, bugün bütün mazlum devletlere ümit olan geniş bir gönül coğrafyası olan bu ülkenin Sayın Cumhurbaşkanımız öncülüğünde yapacağı çok daha büyük hizmetler olacaktır. Bu ülkeye ümit bağlayan, yardım bekleyen çok büyük bir coğrafya var. Bu kitlelere bu ülkü çerçevesinde yardım elimizi her zaman ulaştırmaya çalışacağız” ifadelerini kullandı.

AK Parti Gümüşhane Milletvekili ve TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cihan Pektaş ise genç yaştaki 90 bin fidanı bu milletin ebediyete uğurladığını belirterek, “Bizler Malazgirt’te, Kosova’da, Varna’da, Mohaç’ta çok büyük zaferlere imza atmış bir milletin evlatlarıyız. Nasıl bir vatanı devraldığımızı çok iyi bileceğiz. Bize hangi şartlarda bu vatan bırakıldı, bunun çok iyi şuurunda olacağız. Çok çalışacağız, kendimizi çok iyi yetiştireceğiz, koşturacağız, yeniden bu milleti dünyanın en süper gücü yapacağız” şeklinde konuştu.

“Biz dünyayı 6 asır adaletle yönettik, son 150 yıldır dünya kan gölüne döndü”

Kahraman bir milletin evlatları olduklarını dile getiren Pektaş, “6 asır bizim ecdadımız dünyayı adaletle yönetti. Ancak 150 yılda dünyayı yönetenler dünyayı kan gölüne çevirdi. Zaferlerimizi de, hüzünlerimizi de, Sarıkamış’ı da, Çanakkale’yi de, 15 Temmuz’u da unutmayacağız” dedi.

Belediye Başkanı Ercan Çimen ise vatanın her karış toprağının kanla bulandığını ve bulanmaya da devam edeceğini belirterek, “Ama Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi bizi yıldıramayacaklar. 15 Temmuz’da hain FETÖ’nün ve terör örgütlerinin yaptıkları insafsızca, haince eylemleri devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü İsrafil Aslan da yürüyüşün Sarıkamış harekatının manevi ikliminin toplumun tüm kesimleri tarafından yaşatılabilmesi için düzenlendiğini söyledi. Sarıkamış harekatının şanlı Türk tarihinin hüzünlü yapraklarından birisi olduğunu kaydeden Aslan, Sarıkamış’ın bir yiğitlik destanı olduğunu sözlerine ekledi.gsm

Yapılan konuşmaların ardından İl Müftüsü Ercan Aksu’nun yaptırdığı dua ile program sona erdi.

Prof.Arslan: Soykırım tasarısı dostlarımızın gerçek yüzünü gösterdi

sivas cumhuriyet hocası aslanSivas Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Nagehan Talat Arslan, Almanya Parlamentosu’nda kabul edilen sözde Ermeni soykırımı tasarısının kabul edilmesini değerlendirerek, “Tasarı dostlarımızın gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi’’ dedi.

Türk siyasi hayatında özellikle son yüzyılda Almanya’nın diğer ülkelere göre farklı bir yeri olduğunu hatırlatan Prof.Dr. Nagehan Talat Arslan, I. Cihan harbinde ittifak halinde olmamızın da psikolojik etkisiyle Türk Milleti’nin Almanlara ve Almanya’ya bakışının Fransa, İngiltere, İtalya gibi diğer Avrupa ülkelerinden farklı olduğuna dikkat çekti.

1950’lerden sonra Almanya’nın ikinci dünya savaşı yaralarını sarmasında ve imarında Türkiye’nin ve Türkiye’den Almanya’ya çalışmaya gidenlerin etkisinin çok büyük olduğunu belirten Prof.Dr. Arslan, “Almanya hem geçmişi hem de günümüzdeki rolü ile Avrupa’nın özellikle de Avrupa birliğinin lokomotif ülkesi konumundadır. Fransa ile birlikte AB içinde aslı unsurdur. Ortak çıkarlar olduğunda dost olduğumuzu her zaman hatırlayan batı bin yıldan daha fazla tarihi ve siyasi mirasıyla ceddimiz Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’yle dostluk kavramının tersine davranışlara girmekten çekinmemektedir. Türkiye aleyhine uluslararası bir konu olduğunda maalesef aynı cephede, aynı safta, aynı ittifak içinde bulunduğumuz taraflar hiç çekinmeden dostluklarına uymayan davranış içine girebilmektedirler. Stratejik ortak, stratejik müttefik kavramlarının uluslararası arenada anlamsızlaştığına bir kez daha şahit olduk’’ dedi.

 

                                                                 YENİ POZİSYON ALINMALI 

Uluslararası arenada aslı unsurun menfaat olduğunu, dostluk ve hamasi yaklaşımların geçer akçe olmadığını hatırlatan Arslan, çıkarların belirlediği bir alanda haklı haksız, doğru yanlış gibi değer yüklü yaklaşımların bir anlam taşımadığını ifade etti. Bu nedenle her konuda ve her olayda a, b, c gibi planlar yapılıp durumsallık yaklaşımı içinde hareket edilmesi gerektiğini belirterek, “Özellikle Ermeni tasarısı konusunda Almanya’nın bu tavrı Türk-Alman ilişkilerine yeni bir pozisyon almamızı zorunlu kılacaktır. 1915 olayları konusunda özellikle dünya kamuoyunda Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze çok etkin bir çaba gösterdiğimiz söylenemez. Şu an dünyada Uruguay’dan Belçika’ya, Kanada’dan Amerika’ya, Vatikan’dan Lübnan’a, Rusya Federasyonu’ndan Arjantin’e, Yunanistan’dan İsveç’e, İtalya’dan İsviçre’ye, Hollanda’dan Venezuella’ya, Litvanya’dan Şili’ye, Polonya’dan Bolivya’ya, Avusturya’dan Brezilya’ya, Suriye’den Almanya’ya 25 ülke soykırım tasarısına imza atmış bulunmaktadır. İşin ilginç yanı bütün dünya kamuoyu önünde ve pervasız bir şekilde bu kararlar alınmaktadır’’ İfadelerini kullandı.

                                             ERMENİSTAN ÜZERİNDEN KÜRESEL BASKI

Bir zamanlar millet-i sadıka olarak tanımlanan Ermeni halkı ile ne Osmanlı’nın ne de Türkiye Cumhuriyeti’nin bir sorunu olmadığına dikkat çeken Arslan, sayısı yüzbinleri bulan Ermeni kökenli Türk vatandaşlarının bulunduğunu, 1915 olaylarının bir yönüyle Ermenilerin meselesi olmaktan öteye geçirilip, Türkiye üzerinde etkili olmak isteyen ülkelerin bir oyuncağı haline dönüştürüldüğünü iddia etti. Dünya ölçeğinde hemen hemen hiçbir etkinliği bulunmayan Ermenistan’ın 25 ülkede bu tasarıları kabul ettirmesinin imkansız olduğuna vurgu yapan Prof.Dr. Arslan, “Türkiye Ermenilerin uluslararası arenada kullanılmasını engellemelidir. Bir zamanlar Yunanistan üzerinden yapılan bu küresel baskılar günümüzde yeniden ısıtılıp Ermenistan üzerinden yapılmaktadır. Bu ülkelerin gerçek yüzlerinin bu olduğu bizler için yeni bir durum değildir. Tarihte tekerrür eden yüzlerce olay bize batının ikiyüzlülüğünü göstermiştir. Bu durumda bizlere düşen ise büyük devlet haşmetine yakışır şekilde ‘Yolunuz açık olsun’ demektir’’ görüşlerine yer verdi.

HA KARABAĞ, HA KARAMAN

    

 

 

            süleyman pekinHer ikisi de Oğuz / Türkmen diyarıdır. Malazgirt Savaşı sonrası her iki diyarının Türkleştiği vakittir. 11’nci yüzyılın III.çeyreğinden 21’nci yüzyılın ilk çeyreğine kadarki 9,5 asırlık zaman..

Dede Korkut Hikâyelerinden Oğuzname’ye, Selçuklu tarihi başlangıcından Osmanlı tarihi bitişine kadar Karabağ & Karaman coğrafyalarının bölünmez kültürel bütünlüğü söz konusudur.

19 ve 20’nci yüzyıllardır Rusların Ermenileri Karabağ, Revan ve Nahcivan’a göçürterek Türkiye ile Azerbaycan arasında tampon bir Ermenistan kurma faaliyetleri.

Revan, IV.Murat’ın ikinci meşhur seferine çıktığı Revan.. Revan, Kaçar Türklerinin hanlık kurduğu Revan.. Revan; Farsların İrevan, Ermenilerin Erivan adını taktıkları Revan..

Karabağ’ın da Erivan olmamasıdır mücadele, geçen yüzyıldaki oldu-bittilerin ve acıların tekrar yaşanmamasıdır. Anadolu’nun ortasındaki Karaman ili büyüklüğünde bir diyarın Kafkasya’nın ortasında ve dünyanın gözü önünde hapır hupur yutulmamasıdır bütün iş.

Biz ki I.Dünya Savaşı sonrasında çifte cumhuriyet kurmuşuz. Mondros Mütarekesi sonrası bir İzmir’imizin Yunanlılarca işgali için miting yapmışız, bir de Azerbaycan’ınımızın tanınması için.

Atatürk’ün ‘Fikirlerimin Babası’ dediği Ziya Gökalp’in “ Türkleşmek – İslamlaşmak – Muasırlaşmak (Çağdaşlaşmak) ” üçlemesiyle kurduğumuz iki devlet vardır; biri biziz, diğeri can Azerbaycan. Azerbaycan Bayrağındaki üç renk; mavi-kırmızı-yeşil işbu üç kavramı simgelemektedir.

90’ların başlarında canlı şahidi olduğumuz Rus destekli Ermeni zulmünün faturasıdır 1 milyon kaçgın (mülteci) ve Azerbaycan Cumhuriyeti topraklarının 5’te birinin Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen işgal altında kalması.

Hankendi, Laçin, Kelbecer, Şuşa, Hocalı, Fuzuli, Ağdam, Cebrail, Hocavend, Tartar, Kubadlı, Askeran, Zengilan, Mardakert; ha Karabağın’ın ilçeleri ha Karaman’ın.. Yunan’ı, İtalyan’ı, Fransız’ı, İngiliz’i Anadolu’dan çıkardık attık da Ermeni’yi mi Karabağ’dan sökemeyeceğiz?!

Kaybettiğimiz Birinci Cihan Harbi’nin sonunda Kafkas İslam Ordusu’yla Ermenileri ve dış destekçilerini Azerbaycan’dan atmayı bildiğimiz gibi Karabağ’ın Azatlığını da yakında göreceğiz inşallah.

Nuri Paşa başta olmak üzere 1 asırdır emeği geçenlerden ve başta Bakü Muharebeleri’nde şehit olan 1130 Mehmetçiğimiz olmak üzere 1 asırdır Türk vatanlarının bütünlüğü, Türk Milleti’nin dirliği için şehadet şerbeti içenlerden Allah razı olsun.

Son 2 gündeki şehitlerimiz olan 15 Azerbaycan Türkü ile 13 Türkiye Türkü’ne ve öncekilere minnet duygularıyla Mevlâ’dan rahmet diliyorum. Talış Köyü, Seysulan ve Lala Tepe’deki azatlığın tüm Karabağ’ı sarıp sarmalaması niyazıyla..

 

“Karabağ’da talan var
Beni derde salan var
Çek bayraktar bayrağın
Gözü yolda kalan var”

 

29 Ekim, Kent Meydanında Coşkuyla Kutlandı

karabük1

Cumhuriyet Bayramı tüm yurtta ve ilimizde coşkuyla kutlandı. Kent Meydanı’ndan düzenlenen kutlamalara Karabük Valisi Orhan Alimoğlu, İl Garnizon Komutanı Jandarma Albay Cihan Ulukaya, Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili, Emniyet Müdürü Dr. Serhat Tezsever, Kardemir A.Ş. Genel Müdürü Uğur Yılmaz, milletvekili adayları, öğrenciler, gaziler, Kardemir işçileri ve vatandaşlar katıldı.

 

Törende ilk olarak Karabük Valisi Orhan Alimoğlu, İl Garnizon Komutanı Jandarma Albay Cihan Ulukaya ve Karabük Belediye Başkanı Rafet Vergili, tören alanında bulunanların bayramını kutladı.karabük2

İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından konuşan Vali Orhan Alimoğlu, Türk milletinin medeni vasfı ile dünyaya damga vuran ve örnek olan bir millet olduğunu belirterek; “Geçmişte yaşanan sıkıntılar sonrası İstiklal Harbi’nin ardından Türkiye Cumhuriyet’i kuruldu. Bu zor günlerin hikayelerini büyüklerimizden dinledik. Şimdi Cumhuriyetimizin 92. yıl dönümünü kutluyoruz” dedi.
karabük3
Daha sonra Atatürk ve Cumhuriyet konulu düzenlenen şiir ve kompozisyon yarışmalarında dereceye giren öğrenciler şiirlerini ve kompozisyonlarını okudular. Safranbolu halk oyunları ekibi ise gösterileri ile tam not alırken, diğer folklor gösterileri ise Türkiye’nin ayrı renk kültürünü ortaya koydu, bol bol alkışlandı.karabük4

Törenin en ilgi çeken bölümlerinden biri ise milli paraşütçü Mustafa Kavak, bin metreden tören alanının yakın yerine paraşütle iniş yapmasıydı. Katılımcılar heyecanla gökyüzünü izlerken, tören alalına yakın bir yere inişini başarıyla gerçekleştiren Mustafa Kavak, Türk Bayrağını öperek Vali Orhan Alimoğlu’na teslim etti.karabük5

Daha sonra Cumhuriyet bayramı dolayısıyla okullar da düzenlenen şiir, kompozisyon, resim ve spor müsabakalarında dereceye girenlere ödülleri protokol tarafından verildi.

Cumhuriyet Bayramı kutlamaları tören geçişi ile son buldu.karabük6

Tarihe Tanıklık Eden 24 yıllık Olay

Babasından sonra Oğlu’nu aynı öğretmen okuttu.

baba oğulTarihte nadir karşılaşabileceğimiz bir olay Olay Kocaeli’ne bağlı İzmit ilçesinde yaşandı.

 

Öğretmen  Nevzat Ozan yıllar önce okuttuğu sayısız öğrencilerden Hıdır Doğan’ın şimdide çocuğunu okutuyor.

 

1990-91 Eğitim Yılında Sınıf Öğretmeni Nevzat Ozan,baba Hıdır Doğan’ın  İzmit Yavuz İlköğretim okulunda öğretmenliğini yaptı.24 yıl sonra 2014-2015 Eğitim yılında Öğretmen Nevzat Ozan bu sefer İzmit Mehmet Akif İlk okulunda oğul Yusuf Cihan Doğan’ın öğretmeni oldu.

Karne töreninden sonra İzmit Mehmet Akif İlkokulu Müdürü İbrahim Karaman “Çok sık karşılaştığımız bir durum değil, ne mutlu ki ,Nevzat Öğretmen her iki kuşağada eğitim ve öğretim vermiştir”dedi.                                                                                                                                                                                                                                                           baba oğul.jpg1

 

Bizde Kocaeli Okuyor ailesi olarak Yusuf Cihan Doağan Öğrencimize eğitim öğretim hayatında üstün başarılar diliyoruz.

 

“Şifa Veren Ele Vefa’’

33 Şiddete karşı sıfır tolerans sloganıyla,“Şifa Veren Ele Vefa’’

Özel Cihan Hastanesinde görevli  Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr.  Ankilozan spondilit hastalığı nedeniyle yürüyemeyen   hastası Emine Çolak’ı  protez ameliyatı yaparak  ile yürütmüştür.  Hastası   tarafından  ziyaret edilen Op. Dr. Ali Hürmeydan  Emine Çolak’ı hastalık için değil vefa  için karşısında gördüğünde çok memnun ve mutlu olduğunu ifade etti.

Ziyarete Kocaeli  İl   Sağlık Müdürü Uzm. Dr. Mürsel Durmaz  ve Özel Sağlık Hizmetlerinden sorumlu İl Sağlık Müdür Yardımcısı Dr. Özgür İpçi    katıldı.    Sağlık Müdürü   Durmaz  Şiddete karşı sıfır tolerans sloganıyla, sağlık hizmetinin mesaisi olmadığını ve sağlık çalışanlarının görevlerini fedakarca yaptıklarını aslında mücadeleye devam etmek için  tüm Türk halkını   yeniden hasta- hekim ilişkisini doğru zemine oturtmak, sağlık çalışanlarını şiddetten korumak ve ulvi görev sırasında tüm sağlık çalışanlarımıza destek olmak konusunda yeni bir duyarlılığa başlangıç olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

Başbakan Davutoğlu, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitler Günü Vesilesiyle Çanakkale Şehitler Abidesi’nde Düzenlenen Törenlere Katıldı.

741Başbakan Ahmet Davutoğlu, ”Ölüme hazır bir milletten daha güçlü bir irade yoktur. Ölüme hazır bir milletti köle etmek, esarete mahkûm kılmak mümkün değildir” dedi.

Davutoğlu, Çanakkale Şehitler Abidesi’ndeki törende yaptığı konuşmasına, bu toprakları vatan kılan, asırlarca bu topraklar için canını feda etmiş, kanını dökmüş bütün şehitleri andıklarını belirterek başladı.

Şehitlere Allah’tan rahmet dileyen Davutoğlu, ”Savaşlar vardır, sadece iki tarafı ilgilendirir. Meydan muhaberelerine çıkıldığında iki tarafın, iki milletin kaderiyle ilgilidirler. Savaşlar vardır, bir milletin diğer milletlerle olan mücadelesini yansıtır. Savaşlar vardır, bir milleti, iki milleti değil, birçok milletin kaderini aynı anda etkiler” dedi.

Birinci Dünya Savaşı’nın birçok milletin kaderini aynı anda etkilediği için ”Cihan Savaşı” olarak adlandırıldığını söyleyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Ama Birinci Dünya Savaşı’ndaki bütün cepheleri dolaşsanız Galiçya’yı, Mısır Cephesini, Irak Cephesini, Avrupa’daki cepheleri… Hiçbir cephe yoktur ki Çanakkale Cephesi gibi, bu topraklar gibi gerçek anlamda Cihan Savaşını temsil etmiş olsun. Diğer cephelerde savaşan tarafların sayıları bellidir. Ama Çanakkale’de, neredeyse o gün bilinen coğrafyalardaki bütün milletler ya yan yana ya karşı karşıya gelmişlerdir. Bir tarafta sadece Devlet-i Aliyye-i Osmaniye ve vatanımızı savunmak için değil, kadim bütün değerleri, kadim medeniyetin bütün değerlerini savunan çok sayıda milletten oluşan bir kahramanlar topluluğu. Ama tek bir millet inancıyla bu toprakları savunanlar, bir kahramanlar topluluğu. Diğer tarafta yükselen bir sömürge düzenini yaşatmak, yaymak ve dünyadaki geri kalan toprak parçalarını da sömürgeleştirmek için kadim kültürün merkezi sayılan İstanbul’a doğru yürüyen ordular, İngiliz, Fransız sömürge imparatorluklarının orduları.”

Savaşanların sadece iki millet olmadığını, iki zihniyet, iki anlayış, iki dünya telakkisi olduğunu ifade eden Davutoğlu, Mehmet Akif’in Çanakkale Şehitleri’ini anlatırken yaptığı referanslarda da onun görüldüğünü söyledi.

Başbakan Davutoğlu, bu toprakları hiç görmemiş olan ama ruhuyla bu topraklarda olan Lahor’da Muhammed İkbal’in Çanakkale ve Balkan şehitleri için yazdığı satırlarda da aslında savunmanın, sadece Çanakkale, İstanbul ve Türk milletinin kaderi olmadığının, bütün bir insanlık tarihinin kadim kültürünün izzet ve onur mücadelesi olduğunun görüldüğünü kaydetti.

Mehmet Akif ne hissetmişse Muhammed İkbal’in de onu hissettiğini, Hint Yarımadasındaki Müslümanlar, Asya’daki soydaşlar ne hissettiyse Balkanlar’daki, Anadolu’daki, Ortadoğu’daki, o zamanki vatan coğrafyasındaki milletin unsurlarının aynı şeyi hissettiğini belirten Davutoğlu, bundan dolayı da savaşın gerçek anlamda bir Cihan Savaşı olmasından hiçbir tereddüt olmadığının altını çizdi.

“KAHRAMANLIK DESTANINA İHTİYAÇ VARDI”

Birçok milletin kaderinin, Çanakkale Boğazı’nda ve bu topraklarda belirlendiğine işaret eden Davutoğlu, “Her şeyden önce bizim kaderimiz, evet bizim kaderimiz” dedi.

Herkesin evinde, ailesinde mutlaka Çanakkale ile ilgili bir atıf bulunduğuna dikkati çeken Davutoğlu, “Rahmetli anneannem şunu derdi, ‘ben evlendiğimde gencecik bir kız, deden de genç bir yiğitti. Ama bir savaşa gitti, tabii o rakamları tam bilmediği için, 10-15 yıl sonra geldi, yaşlanmıştı’. Trablusgarp ile başlayan Büyük Taarruz ile biten 11 yıl vatanımızın her bir köşesinden, milletimizin her bir ailesinden neferlerin cephe cephe dolaştığı bir dönemdi. Hepsini rahmetle anıyoruz” şeklinde konuştu.

Davutoğlu, kendisini etkileyen ve milli bilinci kuvvetlendiren İstanbul Lisesi’nin iki özelliğinin bulunduğuna işaret ederek, şunları söyledi:

“Birisi sarı-siyah renkler. Nerden geldi diye, daha ilk adımı attığımızda, bize söylenilen İstanbul Lisesi’nden Çanakkale’ye savaşmak üzere giden 50 öğrencinin, bir dönem öğrencisinin hepsi Kabatepe’de şehit olunca, bu haber İstanbul Lisesi’ne geldiğinde, geride kalanlar önce Fatiha okurlar, sonra da lisenin kapılarını ve pencere pervazlarını siyaha boyarlar ve hepsi tekrar gönüllü olurlar. Lisenin duvarları sarı renk olduğu için kapılar ve pervazlarla birlikte sarı-siyah renkleri hala İstanbul Lisesi’nin sembol renkleri olur. Yine o lisede beni etkileyen ikinci husus, lise binasının Düyun-u Umumiye binası olmasıydı. Yani Osmanlı’yı çökerten dış borçların idare edildiği bina. Yani sömürgeci bir ekonominin hüküm sürmekte olduğu bina. O büyük kapıları, kasa kapıları gördüğümüzde, bir imparatorluğun çökerken, iktisaden çökmüş yapısıyla direnirken kahramanca direnen bir milletin fertlerinin aynı mekânda buluşması hepimizin ruhunda derin bir iz bırakmıştı.”

ÇANAKKALE SAVAŞI’NIN BİRLEŞTİRİCİ RUHU

Yaşanılan her hatırayla Çanakkale Savaşı’nın milli bir kimlik oluşturduğunun altını çizen Davutoğlu, o döneme kadar yenilgiler yaşanırken, bozguna uğranırken Çanakkale Savaşı ile bir anda milli psikolojinin değiştiğini anlattı.

Davutoğlu, Çanakkale Savaşını idare eden başta Yarbay Mustafa Kemal olmak üzere bütün komutanların, daha sonra İstiklal Harbi’nin paşaları olduğunu hatırlattı.

“Çanakkale Savaşı, onlara şunu göstermiştir” diyen Davutoğlu, “Ölüme hazır bir milletten daha güçlü bir irade yoktur. Ölüme hazır bir milletti köle etmek, esarete mahkûm kılmak mümkün değildir. İşte o inançtır ki bütün ordular dağılmışken, Mondros Mütarekesi, Sevr ile vatan toprakları parçalanmışken Kuvayı millîye ruhu tekrar ayağa kalkabildi. Emin olunuz ki eğer Çanakkale Savaşı yaşanmamış, bu kahramanlık destanı yazılmamış olsaydı Kuvayı milliyeyi o kadar kolay örgütleyebilmek de mümkün olmazdı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yıkılan bir imparatorluğun mirası üzerinden ancak ve ancak Çanakkale Savaşı’nın birleştirici ruhuyla ayağa kalkabildi” ifadelerini kullandı.

“BİR KEZ DAHA SÖZ VERİYORUZ Kİ..”

Başbakan Davutoğlu, milletin kurduğu bir devletten ve o devletin geleceğe kararlı yürüyüşünden bahsediliyorsa, herkesin Çanakkale şehitleri huzurunda ihtiramla eğilmesi, onlara her an rahmetle dua etmesi gerektiğini vurguladı.

Diyanet İşleri Başkanlığının Türkiye’nin tüm camilerinde, sabah namazında buğday çorbası ile “asker tayını” vermesinin ve dualarla şehitleri anmasının mühim olduğunu belirten Davutoğlu, ”Nasıl bizim idrakimiz, bilincimiz buralarda köklü bir gelenekten gelerek tekrar inşa ve ihya edilmişse, savaştığımız düşman askerlerinin de ülkelerinde aynı his yaşandı” dedi.

Avustralya ve Yeni Zelanda başbakanları ve dışişleri bakanları ile her görüştüğünde, bir dostluk halkası içinde, Çanakkale’yi andıklarını ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

”Avustralya ve Yeni Zelanda liderleri hep, ‘eğer bugün Yeni Zelanda ve Avustralya kimliği varsa, bu kimliği Çanakkale’ye borçluyuz’ derler. Birçok milletin kaderi burada değişti. Birçok milletle burada farklı saflarda bulundu. Biraz önce bu kahramanlığı anlattığımız, bu kahramanlığını yaşadığımız tabyalarda, o mevzilerde, o siperlerde, bugün vatan toprakları içinde bulunan Diyarbakırlısı da vardı, İzmirlisi de vardı, Urfalısı da vardı, Edirnelisi de vardı, Tokatlısı da vardı, Muğlalısı da vardı, Rizelisi de vardı, Mersinlisi de vardı. Akdeniz, Karadeniz, doğu ve batı, Fırat kenarı ve Sakarya kenarında doğanlar, Yeşilırmak’ta doğanlar, Ceyhan’da, Seyhan’da doğanlar, Toroslar’a selam vererek büyüyenler, Ağrı’ya selam vererek büyüyenler, o dağlar, o nehirler adına geldiler. İşte burada, bu kutsal topraklarda Dersaadet’i, yani devletin ve milletin kalbini, yüreğini korumak için birlikte omuz omuza savaştılar.

100 yıl sonra bu milletin arasına nifak sokmak isteyenlere karşı şehitlerimizin huzurunda, Türkiye Cumhuriyeti ve hükümetimiz adına, Türk Silahlı Kuvvetleri adına, bir kez daha söz veriyoruz ki: Nasıl 100 yıl önce yazdığımız destan bir milli birlik sağlamışsa emin olunuz ki bu toprakların milli birliği, bu milletin ebedi kardeşliği, bu milletin mensupları olan, unsurları olan hangi etnik ve mezhebi kökeni olursa olsun bu topraklar için tüm vatandaşlarımızın tarihteki kaderdaşlığı için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Kim bu milletin arasına nifak sokacaksa, sokmaya planlarsa onun karşısında Çanakkale ruhuyla tam ve bir bütün içinde ayakta duracağız.

Yine bizim saflarımızda o zaman, bizim saflarımızda bulunan Boşnak, Arnavut, Üsküplü, Kosovalı, Selanikli, İşkodralı, Filibeli tüm Balkan coğrafyasında eğer bu topraklar kayboldu, ama Çanakkeli üzerinden İstanbul düşerse bizim bir daha geleceğimiz olamaz diyen Balkan milletleri, burada bu topraklarda hem İstanbul’u hem de Balkan Savaşı’ndan sonra kaybettiklerini burada da kaybetmemek için omuz omuza savaştılar. O şehit düşmüş Balkan şehitleri için, Çanakkale’de şehit düşmüş Kosavalılar, Bosna Hersekliler, Arnavutluklar olmak üzere, tüm Balkanlar için buradan da o gün nasıl kaderimiz ortaksa, bilinsin ki Türkiye Balkan coğrafyasında barış için kardeşlik için kaderi ortak kılmaya devam edecektir.”

Bu sabah stadyumdaki törene girerken Irak’tan gelen ve Çanakkale şehitlerinin torunu olarak davet edilen Basra’daki aşiretlerinin liderleri ile görüştüklerini dile getiren Davutoğlu, ” Kimisi Sünni, kimisi Şii’ydi, ama hepsi Çanakkale’ye Irak’tan gelerek bir kardeşlik mesajı getirmişlerdi. ‘Bizim dedelerimiz de savaşmıştı’ diyerek, dedeleri için dua etmişlerdi. Bu Halepliler için de hatta Yemen’den gelenler için de geçerlidir. Onun için Ortadoğu’da barışın egemen olması, o zaman omuz omuza bizimle savaşan o kardeşlerimizin bugünkü torunları için ne yapmak gerekiyorsa yine yapmaya devam edeceğiz. Biz tarih boyunca hiç bir zaman insanlık adına harekete geçmek gerektiğinde tereddüt etmemiş evlatların torunlarıyız” diye konuştu.

“BAŞIMIZ HİÇ BİR ZAMAN EĞİK OLMADI”

Çanakkale savaşında omuz omuza verilen tüm kavimlerin, tüm toplulukların, bugün Türkiye’nin merhamet elini, şefkat elini, kudret elini hissetmek istediklerinde, her zaman onların yanında olacaklarını söyleyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Karşı taraftakiler… Ecdadımızın yiğitçe savaştığı karşı taraftakiler. İngilizler, Fransızlar, Avustralyalılar, Kanadalılar, Yeni Zelandalılar ve daha niceleri. Onlarla ecdadımız mertçe savaştı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün daha sonra ifade ettiği gibi, onları da biz hep kahramanlar olarak andık, ölü toprakları onların kahramanlarının defnedildiği topraklar olarak gördük ve onların annelerine aynı yürekten seslenişle seslendik. Aslında bu örnek dahi, bugün safların karşı tarafında olan, mevzilerin karşı tarafında olan halklarla, devletlerle kurduğumuz dostluklar dahi, insanlık için bir derstir. Bizim milletimiz savaştı mı mertçe savaşır, barıştı mı mertçe barışır. Yeter ki karşımızda savaşacak yürekte mertler olsun, barış için barışacak yürekte mertler olsun.”

Konuşmasında, Avustralya literatüründeki İngilizce okuduğu bir mısrayı hatırlatan Davutoğlu, şunları söyledi:

”Bir Avustralyalı anlatır. Der ki; ‘tam da savaşın orta yerinde kısa bir ara verildiğinde, iki siper arasında bir askerimiz kalmıştı. Bir Türk askeri, karşı taraftan beyaz bir bayrak çekerek ilerledi ve omzuna aldığı düşman askerini bizim mevzilerin tarafına getirdi ve bıraktı.’ İşte insanlık dersi bu. Bugün savaş hukukunun her türlüsünü çiğneyerek mazlumları kentlerde katleden yapılar, terör unsurları veya rejimler, Çanakkale’ye gidip bu insanlık dersinin almalıdır. Biz bu insanlık dersini vermiş olan ecdada bir kez daha hürmetle, saygıyla minnetle teşekkür ediyoruz. Rahmetle anıyoruz onları. Elhamdülillah, alnımız açık dünyanın her yerinde bu milleti temsil ederken, salonlara girdiğimizde, arkamızda o ecdadın mirasını hissettiğimiz için, gönlümüzde o ecdadın yüreğinin hislerini, kahramanlık duygularını hissettiğimiz için başımız hiç bir zaman eğik olmadı.”

“BU MİLLET BİR DAHA BAŞKASINDAN BORÇ İSTEYECEK ZİLLETİ YAŞAMAYACAK”

“Biz de şehitlerimize buradan bir kez daha sesleniyoruz” diyen Davutoğlu, “Nasıl siz başımızı dik tutmuşsanız, nasıl siz yazdığınız destanlarla bizim neslimize bütün cihanda başı dik olacak bir miras bıraktıysanız, Allah, millet ve tarih şahit olsun ki biz de gelecek nesillere başı dik miras bırakacağız” diye konuştu.

Davutoğlu, 24 Nisan’da hem Türkiye safında hem karşı tarafta savaşan milletlerin Çanakkale’de buluşacağını bildirerek, “Birileri 1915 üzerinden nefret kültürü oluşturmaya çalışırken, biz buradan duyan her kulağa, hisseden her yüreğe diyeceğiz ki bizim atalarımız yiğitçe savaştılar ama barış yaptıklarında da arkalarında bir nefret bırakmadılar” ifadesini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:

“İnsanlık toplumuna buradan seslenmek istiyorum. Gelin, nefret, kin ve intikam duygularını bir kenara bırakalım. Bu toprakların altında şu anda yatanlar, mertçe savaşırken, yüreklerinde vatan ve iman bilinciyle ölüme giderlerken, düşman askerinden dahi nefret etmediler. Onlara da savaşa ara verildiğinde, merhametle yaklaştılar. Şimdi bu topraklarda 100. yılı kutlarken, aslında bir tek bu sene 100. yıl kutlamış olmayacağız. 1911’den bu yana, 2011’de Libya’ya gittiğimizde, orada Misrata’da, Trablusgarp’ta ecdadımızı yâd eden, ‘bizler Anadolu çocuklarıyız’ diyen Libyalılarla da kucaklaşmıştık.”

2012, 2013 yıllarında Balkanları dolaşarak, ‘Balkan faciası üzerinden 100 yıl geçtikten sonra nasıl bir Balkan barışı gerçekleştirebiliriz’ diye konuşmak üzere ziyaretlerde bulunduklarını hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Şimdi Sarıkamış, Çanakkale’de, Kafkaslarda, Balkanlarda, Anadolu’da ve Ortadoğu’da, Anadolu coğrafyasını kalıcı barışın merkezi kılmak için dolaşıyoruz. 1917’nin 100. yılında Kut’ül Ammara’da, ki en az Çanakkale gibi destansı bir kahramanlık zaferidir ama az bilinir, Irak halkının tüm unsurlarıyla, ordumuzun, silahlı kuvvetlerimizin verdiği o kutlu savaşın 100. yılını idrak edeceğiz. Sonra acılı olarak İzmir’in işgalinin 100. yılı, sonra İstiklal Harbi’nin 100. yılı, Atatürk’ün Samsun’a çıkışından, Erzurum Kongresi’ne ve diğerlerine ve nihayet 2023’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 100. yılını idrak edeceğiz”

Davutoğlu, 2023’ün Türkiye’sine seslenerek, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, her şeyden ve herkesten önce Çanakkale’de şehit düşen ecdadımızın mirasıdır ve onların malıdır. Biz o mirasa sahip çıkarken, o gün çok zor şartlarda, belki üzerlerinde doğru dürüst elbise bile olmadan, savaş malzemesi olmadan, savaşacak gemilerini dışarıdan almış bir millet olarak kahramanlık destanı yazan şehitlerimizin torunları olarak, aziz milletimize söz veriyoruz. İstanbul Lisesi’nden, Duyun-u Umumiye binası anlamında aynı liseden, çıkan şehitlerimize söylüyoruz; bir daha bu topraklarda Duyun-u Umumiye ayıbı yaşanmayacak. Bu millet bir daha başkasından borç isteyecek zilleti yaşamayacak” ifadelerine kullandı.

Osmanlı Devleti’nin Duyun-u Umumiye üzerinden ilikleri sömürüldüğü için çöktüğünü ifade eden Davutoğlu, “Bütün bu tecrübelerden sonra, işte öyle bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurmak ve geliştirmek istiyoruz ki, 100 yıl önce kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni öyle bir hale getirmek istiyoruz ki her şeyiyle kendi kendine yeter olsun, mazlumlar ihtiyaç hissettiğinde onlara kucak açacak kudrette olsun. Eğer herhangi bir namert, tekrar bu topraklarla ilgili bir plan yapmak cüretine kalkışırsa aynı şekilde kudret sahibi olsun. Bir devletin bekası kudret ve şefkat sahibi olmasıyla mümkündür” diye konuştu.

YERLİ SAVUNMA SANAYİ

Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının katılımıyla İstiklal Marşı’nın kabulünün yıl dönümünü geçen günlerde kutladıklarını hatırlatarak, şöyle konuştu:

“Hani ‘Çanakkale Şehitlerine’ şiirini yazan, o büyük, milli şairin ‘Bir daha Allah bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın’ diyerek, yüreği kan ağlayarak, ama iftiharla kaleme aldığı, 12 Mart 1921’de İstiklal Marşımız. İşte 1915’ten 1921’e doğru giderken, 6 yıl içinde Mehmet Akif, Çanakkale şehitlerini yazdığı mısralardan İstiklal Marşı’nı yazmaya bir idrak ile yürümüşse, biz de aynı şeyi bugün hissediyoruz. Bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırılmayacak ama İstiklal Marşımız ebediyete kadar, al bayrakla birlikte bu vatan semalarında dinlenecek, hürmetle önünde eğilinecek.”

ASELSAN Radar ve Elektronik Harp Teknoloji Merkezi’ni de hafta başında açtıklarını anımsatan Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Nusret Mayın Gemisi ve diğer gemilerimiz, onlar kahramandılar. Gemileri dahi kahraman bu milletin. Ama Türkiye’de üretilmemişlerdi, o zaman savaşan ordumuzun büyük kısmı dışarıdan alınmak zorunda kalınıyordu. 100 yıl sonra, hele hele Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında elde ettiğimiz acı tecrübelerle, artık ‘kendi savunma sanayine sahip olmayan bir milletin istiklal davası da olamaz’ diyerek, 12 yıldır savunma ihtiyacımızı karşılamak üzere bir seferberlik halindeyiz. Aselsan, Roketsan ve diğer tüm şirketlerimizde, dünyanın en büyük 100 savunma şirketinin içine girmiş, 2 savunma şirketimiz de inşallah, bunların sayısı zamanla ona, yirmiye çıkacaktır, burada söz veriyoruz. 2023’te, Çanakkale Savaşı’nın 100. yılından o güne söz veriyoruz ki, o günlerde Türk semalarında yüze yüz Türk milli muharip savaş uçağı uçacak. Son savunma sanayi icra komitesinde bunun kararını aldık”

Davutoğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Altay tanklarıyla gücüne güç katacağına işaret ederek, şunları kaydetti:

“Biraz sonra izleyeceğimiz gemilerimizin önemli kısmı, gururla başta Tanzanya’da ziyaret ettiğim Heybeliada gemisi olmak üzere, Afrika kıtasını geçen yıl dolaşıp bir ilki gerçekleştiren deniz kuvvetleri komutanlığımızın gemilerinin çoğu artık Türk yapımıdır. Türk mühendislerinin elinde üretilmiştir, Türk subaylarının kudretine emanet edilmiştir. Yine insansız hava araçları ve diğerleri Türk savunma sistemi, füze savunma sistemi hepsini milletin istiklali için yapmak, hepimizin üzerinde bir borçtur. Hem Çanakkale şehitlerine bir borcumuzdur hem de onlardan aldığımız mirası gelecek nesillere başı dik ve onurlu şekilde temsil edebilmek için gelecek nesillere borcumuzdur. Bu borcu ödemek için gece gündüz çalışacağız.”

“Savaşmadan eğer barışı kazanmak istiyorsak her an savaşa hazır bir halde olmak durumundayız” diyen Davutoğlu, Çanakkale’nin büyük bir ders olduğunu belirtti. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir kez daha Genelkurmay Başkanımıza, operasyona katılan bütün komutanlarımıza huzurunuzda teşekkürü bir borç biliyorum. Şah Fırat Operasyonu esnasında 9 saat içinde kutsal bir emaneti Süleyman Şah’ın na’şını ve oradaki emanetleri Suriye derinliğinden alıp sınırımıza yakın olan Eşme bölgesine defnedilmek üzere getiren silahlı kuvvetlerimizde o gece gördüğüm disiplin, uyum, kararlılık ve cesaret, Çanakkale şehitlerinin varislerinin ve mirasının sahipsiz olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Her bir komutanımıza, her bir askerimize huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Bu tecrübe dahi göstermiştir ki bizim milletimizin en önemli hasletlerinden biri, eğer onurumuzu, izzetimizi korumak gereken bir an söz konusu olmuşsa o anın gereğini yapmak konusunda tereddüt edilmemesidir” ifadelerini kullandı.

“BİNLERCE KİLOMETRE ÖTELERDEN UNUTULMADIĞINIZI GÖSTERMEK İÇİN GELDİM”

Bütün millet adına Çanakkale, Galiçya, Azerbaycan, Yemen, Bağdat, Myanmar’daki şehitliklerde yatan şehitler başta olmak üzere dünyanın neresinde olursa olsun başında Türk bayrağı dalgalanan bütün şehitlere selamı borç bildiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Myanmar’a büyükelçimiz gittiğinde akademik hayatta takip ettiğim ve hep bizde az bilinen bir husus dikkatimi çekmişti. Kanal, özellikle Irak cephesinden 12 bin askerimiz Myanmar’a esir götürülmüştü, Yaklaşık 6 bini Myanmar’da şehit olmuştu. Orada esaret esnasında ölmüşlerdi. Yazdıkları mektupları okumuştum, Londra’daki arşivlerden. Cevapsız kalan mektuplardı, annelere, babalara, yavuklulara yazılan mektuplar.

Myanmar Büyükelçimiz giderken ‘Talimatınız nedir, Sayın Bakanım’ dediğinde, o zaman şunu söylemiştim, 2012 yılında: ‘Gideceksin önce şehitlerimizi bulacaksın ve onlara diyeceksin ki huzurlarına varıp, ‘Bu topraklara ben, cevapsız kalan mektuplarınıza cevap iletmek için geldim. Anadolu’daki 75 milyon adına geldim. Şahadet şerbetini içtiğiniz bu topraklarda binlerce kilometre ötelerden unutulmadığınızı göstermek için geldim ve sizden izin alarak bu topraklara giriyorum. Bu topraklarda dalgalandırdığımız bayrak, ebediyete kadar sizin bayrağınız olacaktır. Size Anadolu’dan iki kutsal emanet getirdim, al bayrak ve Kur’an-ı Azimüşşan.’ İşte Çanakkale şehitleri, önlerinde al bayrak dillerinde Fetih Suresi ile şehitliğe yürürken bugünleri bizim yaşamamız için yürüdüler. Allah onlara rahmet eylesin, ruhları şad olsun, emanetlerine sahip çıkma gücü ve kudretini bize nasip eylesin. Bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın ama ne zaman gerekirse Çanakkale şehitlerinin imanını, gücünü, azmini, kararlılığını yüreğimizden eksik etmesin. Ruhları şad olsun.”