Etiket arşivi: CHP’li Sındır

CHP’li Sındır, “biatla değil, liyakatla yönetilecek bir devlet!”

 
CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, CHP Bornova İlçe Başkanlığı ve Bornova Belediyesi’ni ziyaret etti, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Sındır, “biatla değil, liyakatla yönetilecek bir devlet anlayışını yeniden inşa edecek, Türkiye’mizi tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte yenide ayağa kaldıracağız. Mersin mitingimiz CHP iktidarının ispatıdır. Bornova Belediye Başkanımız Dr.Mustafa İduğ’u yerelde ortaya koyduğu gurur kaynağımız olan başarılarıyla ve İlçe Başkanımız Ertürk Çapın ve tüm ilçe yöneticilerimizi, kadınlarımızı, gençlerimizi kararlı ve dinamik mücadelelerinde kutluyorum” dedi.
 
“AKP, VATANDAŞIN REFAHINI DEĞİL, FAİZ LOBİLERİNİ DÜŞÜNEN İKTİDAR”
CHP Bornova İlçe Başkanlığı’nda İlçe Başkanı Ertürk Çapın, Bornova Belediye Başkanı Dr.Mustafa İduğ ve ilçe yöneticileriyle bir araya gelen Sındır, “Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu önderliğinde Türk siyasi tarihinde eşine az rastlanır bir demokrasi mücadelesi veriyoruz. Devlet aklını ortadan kaldıran, liyakati yok eden, Türkiye’deki tüm kurumları vesayet altına almaya çalışan, kutuplaşmadan beslenen, yurttaşlarımız arasında ayrımı her geçen gün derinleştiren bir zihniyete karşı mücadele ediyoruz. Ülkemizin değerlerine, kazanımlarına, kadim kültürüne karşı açık açık savaş açan, devletin bütçesinde vatandaşının çıkarını, refahını değil, bir elin parmaklarıyla sayılabilecek yandaş sermayenin kasalarını ve faiz lobilerini düşünen, onların istikbalini önceleyen bir iktidara karşı mücadele veriyoruz. Türkiye’yi ucuz emek ülkesine dönüştürmekle övünen, para birimimizin Dolar karşısında yüzde 39, Afganistan’ın para birimi Afgani karşısında bile yüzde 29 değer kaybetmesine neden olan çürümüş bir ekonomik zihniyete karşı mücadele ediyoruz” dedi.
 
“GİDİYOR GİTMEKTE OLAN, GELİYOR GELMEKTE OLAN”
Milletin kaderini, tek bir kişiye, tek bir aileye, tek bir zümreye, otoriterleşen, totaliterleşen zihniyete, tekelleşen anlayışa, asla teslim etmeyeceklerini söyleyen Sındır sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu iktidarla ekonominin düzelmeyeceği artık herkesçe aşikârdır. 2022 yılı için hazırlanan bütçe asla Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayamaz. Kurdaki yükselişten dolayı bütçe daha komisyondan geçmeden kadük kalmıştır. Derhal seçime gidilmelidir. Çürümüş saray düzenine karşı çiftçisiyle, işçisiyle, memuruyla, esnafıyla, sanayicisiyle, kadınıyla, genciyle hep beraber kenetlendik. Biatla değil, liyakatla yönetilecek bir devlet anlayışını yeniden inşa edeceğiz. İktidar olacak, huzuru ve refahı sağlayacak, Türkiye’mizi tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte yeniden ayağa kaldıracağız. Halkın partisi CHP iktidara, vatandaşlarımız da CHP iktidarına hazır. Mersin mitingimiz bunun ispatıdır. Mersin’de miting alanı hınca hınç doldu ülkemizin dört bir yanındaki yurttaşlarımızın da yüreği orada attı. Bornova Belediye Başkanımız Dr.Mustafa İduğ’u yerelde ortaya koyduğu gurur kaynağımız olan başarılarıyla ve İlçe Başkanımız Ertürk Çapın ve tüm ilçe yöneticilerimizi, kadınlarımızı, gençlerimizi kararlı ve dinamik mücadelelerinde kutluyorum”
 
“HAK, HUKUK VE ADALET MÜCADELEMİZİ ZAFERLE TAÇLANDIRACAĞIZ”
Yarın seçim olacakmış gibi hazırlık yaptıklarını dile getiren CHP Bornova İlçe Başkanı Ertürk Çapın, “Örgüt olarak üzerimize düşen tarihi sorumluluğun bilincinde ve farkındayız. Toplumun tüm kesimlerine ulaşarak halkımızın yaşadığı sorunlara, sıkıntılara çare olacak, ülkemizi buhrandan çıkaracak önerileri anlatıyoruz. Bornova İlçe Örgütü olarak ziyaretler gerçekleştirmeye devam edecek, esnafımızla buluşacak, vatandaşlarımızın kapısını çalacak ve partimizin ortaya koyduğu çözüm önerilerini anlatmayı sürdüreceğiz. Yarın seçim olacakmış gibi gençlerimizle, kadınlarımızla, örgütümüzün tüm organlarıyla birlikte hazırlıklarımızı yapıyoruz. Emin adımlarla iktidara yürüdüğümüz bu yolda hata yapmaya lüksümüz yok. Hak, hukuk ve adalet mücadelemizi muhakkak zaferle taçlandıracağız” dedi.
 
“AZ KALDI, İKTİDARA GELİYORUZ!”
CHP’nin Türkiye’yi hak ettiği yere taşıyabilecek kadrolara sahip olduğunu ifade eden Bornova Belediye Başkanı Dr.Mustafa İduğ; “CHP kadroların partisidir, biz de bugün partimizden aldığımız güçle, idari ve mali disiplinimizle Bornova’da halkımıza yatırım ve hizmetlerinizi sürdürüyoruz. Göreve geldiğimiz ilk günden bu tarafa öz kaynaklarımızla, kaynağı kendi içinde projelerle, yatırımlarla kentimizi geleceğe hazırlıyoruz. Genel Başkanımız önderliğinde; Milletvekillerimizle, Türkiye’deki tüm belediye başkanlarımızla, il ve ilçe başkanlarımızla, yöneticilerimizle, tüm kadrolarımızla ve  Millet İttifakı bileşenlerimizle birlikte iktidara yürüyoruz. Milletin sesi önce Mersin’den yükseldi şimdi sıra Kocaeli’nde. Kocaeli Mitingimizde de umudu büyütecek, gücümüzü birlik ve beraberlikten alacağız. Az kaldı, iktidara geliyoruz” dedi.

  CHP’li Sındır, “enkaz devralsak da Türk tarımını yeniden ayağa kaldıracağız”

CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Bornova Belediyesince Yakaköy’de düzenlenen “Tarımda Yerel Kalkınma” panelinde üreticilerle buluştu, Cumhuriyetin ilk yıllarından, günümüze tarımın fotoğrafını çekti.

Sındır, “İktidara geldiğimizde ekonomide, eğitimde, sağlık sektöründe olduğu gibi tarımda da bir enkaz devralacağız. Lakin AKP’nin 19 yılda yerle bir ettiği tarım sektörünü yeniden ayağa kaldıracağız.  Çiftçiyi değil sermayeyi koruyan, çok uluslu şirketlerin çıkarlarına göre davranan bu iktidar ilk seçimlerde tarihe karışacak” dedi.

“TÜRK ÇİFTÇİSİ TÜM DÜNYAYA ÖRNEK OLDU!”

Tarımdan sorumlu Genel Başkan Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Tevfik Türk’le birlikte üreticilere seslenen Sındır, “Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk şöyle diyor: ‘Türkiye’nin gerçek sahibi ve efendisi gerçek üretici olan köylüdür.’ Türk köylüsü, Türk çiftçisi Atasından aldığı güçle, inanç ve bağlılıkla Cumhuriyet döneminde şahlandı ve tüm dünyaya örnek oldu. Ezilen, boynu bükük, Aşar vergisine mahkum edilen bu kır/köy topluma Cumhuriyet dönemi onurlu bir üretici ve onurlu bir vatandaş, yurttaş kimliği kazandırdı. Fakat 80’li yıllardan sonra Türkiye neoliberal politikalarla kıskaç altına alındı ve içinde bulunduğumuz süreç, sonuçlar ortaya çıktı. 19 yıllık AKP iktidarında da bu neoliberal politikalar en vahşi şeklinde, acımasızca uygulandı.  Pazara giriş serbestliği, gümrük vergilerinin kaldırılması, ihracatı teşvik uygulamalarının kaldırılması ve tarımsal desteklemelerde daraltmalar işte bu sürecin dayatmalarıdır. Bu iktidar ne yazık ki üretime, çiftçisine, köylüsüne, toprağına değer vermedi. Bu değerleri yanlış tarım politikalarıyla bilinçli olarak yok etti. Kadim Anadolu tarımının gücü büyük önderin şu sözlerinde saklıdır; ‘kılıç ve saban bu iki fatihten birincisi ikincisine daima mağlup olmuştur.’ Sabanı bir tarımsal üretim imgesi olarak ele alan ve savaşarak bir toprak elde etmeden ziyade üreterek toprağı üretim yaparak değerlendirmenin önemini vurgulayan büyük bir lidere sahibiz. İktidarın yerle bir ettiği üretim kültürünü yeniden ayağa hep birlikte kaldıracağız” dedi.

“DÖNÜM NOKTASI”

2012 yılında çıkarılan Bütünşehir Yasası’yla Anadolu’nun kadim köy kültürüne, üretim kültürüne AKP tarafından ölümcül bir darbe vurulduğunu söyleyerek sözlerine devam eden Sındır, “2005 yılında Köy Hizmetleri’nin kapatılmasıyla ve 2012 yılında çıkarılan Bütünşehir Yasası’yla kırsal yerleşim yerlerindeki yaşam kökünden sarsıldı. Köy Hizmetlerinin kapatılmasıyla iktidar altyapıdan ve üst yapıdan kırsal yerleşimlerimizi mahrum bıraktı. Bu yetmedi 2012 yılında çıkarılan Bütünşehir Yasası ise bir dönüm noktası oldu. Bu kanunla büyükşehirlerde illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişilikleri kaldırıldı, köyler ve beldeler isimleriyle mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyelerine katıldı. Köylerin kapısına kilit vuruldu, köyler boşaldı, üretim sekteye uğradı. Büyükşehirlerde köy ve belde tüzel kişilikleri tamamen ortadan kaldırıldı. Kırsal, köy, tarımsal nitelikleri yok sayılarak kentsel yerleşimlerden onları ayıran özellikleri, ayrıcalıkları, sahip oldukları ortak taşınır ve taşınmaz malları, mera alanları, diğer tüm hak ve yetkileri ellerinden alınarak şehirlerle tamamen aynı statüye getirildi. Kır ve köy kavramının tanımını, toprakla ilişkisinden, bağından kopardılar. Oysa kır ve köy tarımsal üretim alanıdır, bunu bilinçli olarak yaptılar. Sonuç olarak bu kanundan sonra köylerde artan hayat pahalılığı yaşanamaz bir hal aldı. Fakat köylerimizin imdadına, yardım çığlığına CHP’li belediyeler yetişti. Köylerde, yürütmenin, iktidarın boşluğunu CHP’li büyükşehir, il ve ilçe belediyelerimiz doldurdu” dedi.

“ÇİFTÇİMİZİ ASLA SAHİPSİZ VE ÇARESİZ BIRAKMAYACAĞIZ”

Türkiye’de tarım sektörünün kötü gidişine dur diyecek hiçbir devlet kurumunun kalmadığını ifade ederek sözlerine devam eden Sındır, “tarım toprakları kirleniyor kim önleyecek bunu, Tarım ve Orman Bakanlığı mı yapacak? Paramız var İthal ediyoruz diyen bir tarım bakanından Türkiye topraklarına sahip çıkmasını bekleyebilir misiniz? Paramız var ki ithal ediyoruz demek yerine kendi topraklarımızda üretim yapıyoruz, yapmalıyız diyen bir tarım bakanı olsaydı 35 Milyon dönüm verimli toprak üretim dışında kalır mıydı? ‘Çiftçi çok çok çalışır az az kazanır işin doğasında bu vardır’ diyen bir tarım bakanının verimliliği arttırmasını, üreticileri korumasını bekleyebilir misiniz? Bu iktidar doğru tarım politikalarını uygulasaydı çiftçilerimizin borcu 83 kat artar mıydı? Su kaynaklarının orman alanlarının yok olup gitmesini bu iktidarın yönettiği kurumlardan hangisi engelleyebilir? Çiftçiyi değil sermayeyi koruyan, çok uluslu şirketlerin çıkarlarına göre davranan bu iktidar ilk seçimlerde tarihe karışacak. İktidara geldiğimizde ekonomide, eğitimde, sağlık sektöründe olduğu gibi tarımda da bir enkaz devralacağız. Lakin hiç merak etmeyin AKP’nin 19 yılda yerle bir ettiği tarım sektörünü yeniden ayağa kaldıracağız. Cumhuriyet döneminde köylümüzü, çiftçimizi, tarımı ve üretimi nasıl kalkındırdıysak kimsenin kuşkusu olmasın yarın da AKP’nin bıraktığı enkazdan ülkemizi kurtaracağız. Enkaz devralsak da Türk tarımını yeniden ayağa kaldıracağız. Ürününü ederine satamayan, girdiler ve borç yükü altında ezilen, traktörüne, üretim araçlarına, tarlasına haciz konulan çiftçimizi asla sahipsiz ve çaresiz bırakmayacağız” dedi.

CHP’li Sındır, “gazilerimiz için kanun teklifi verdi”

CHP’li Sındır, “gazilerimiz için kanun teklifi verdi”
 
CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır Gaziler Günü’nde gazilerin yaşlılık aylığı alabilmesindeki şartların iyileştirilmesi için TBMM Başkanlığı’na kanun teklifi verdi.
2330 Sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasını öneren CHP’li Sındır gazilerimizin malullük kararından sonra 20 yıl süreyle sigortalı çalışma ve 5000 gün prim yatırmaları halinde yaşlılık aylığı bağlanmasını öngören düzenlemenin 15 yıl ve 3600 gün olarak değiştirilmesini istedi.
Gazilerimizin yaşadığımız toprakların bütünlüğü ile milli birlik ve beraberliğimiz için sürdürdükleri vatan mücadelesi esnasında gazi olarak bu ünvanı aldıklarını vurgulayan CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, hazırladığı bu kanun teklifinin 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılında kanunlaşmasının gazilerimiz için bir minnet borcu olduğunu söyledi.
 
GAZİLERİMİZE HAK ETTİKLERİ YAŞAM OLANAKLARINI SAĞLAMALIYIZ
Vatan savunmasında canlarını hiçe sayarak mücadele eden şehit ve gazilerimiz sayesinde bugünlere geldiğimizi hatırlatan CHP’li Sındır, “Şehit ve gazilerimize borcumuzu ne yapsak ödeyemeyiz ama en azından onların hayatlarını devam ettirirken karşılaştıkları zorlukları kolaylaştırabiliriz. Bu nedenle gazilerimizin yaşlılık aylığı alabilmeleri için konulmuş 20 yıl ve 5000 günü, 15 yıl ve 3600 güne çekerek onların sıkıntılarının çözümü için bir nebze de olsa katkı sunabiliriz. Bu nedenle devletimiz ve bizler üzerimize düşen sorumlulukla gereğini yapmalı ve gazilerimize hak ettikleri yaşam olanaklarını sağlamalıyız. Yeni yasama döneminde sunmuş olduğum bu teklife tüm milletvekillerimizin destek vereceğine inanıyor ve bu vesileyle tüm şehit ve gazilerimizi şükran ve minnetle anıyorum. 19 Eylül Gaziler günü kutlu olsun.” ifadelerini kullandı.

CHP’li Sındır, “domates üreticisi tek taraflı sözleşme mağduru”

CHP’li Sındır, “domates üreticisi tek taraflı sözleşme mağduru”

İlçe ziyaretlerine ara vermeden devam eden CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, Torbalı’da Ahmetli, Yeniköy ve Özbey köylerinde üreticilerle buluştu, çiftçilerin yaşadığı sıkıntıları dinledi.

Sındır, “Tüm Türkiye’de olduğu gibi Torbalı’da da çiftçi sahipsiz, piyasa denetimsiz. Çiftçimiz emeğinin karşılığını alamıyor, mahsulünü toprağa gömüyor. Domates fabrikaların çıkarına teslim edilen çiftçi eziliyor, üretimden koparılıyor” dedi.

“TÜRKİYE TARIMI CAN ÇEKİŞİYOR”

Hasat mevsiminin gelmesiyle birlikte Bergama, Dikili, Kınık, Aliağa, Menemen, Kemalpaşa ve Tire’den sonra Torbalı’da da üreticilerle bir araya gelen Sındır, “Bugün hükümet edenler, Türk aydınlanma devriminin en büyük taşıyıcı kolonu olan tarımı bitirinceye, üretim faaliyetlerini yerle yeksan edinceye kadar durmayacak. Dünyanın en verimli tarım alanları bu iktidarın yanlış politikaları nedeniyle üretimden kopuyor. Emeğinin karşılığını alamadığı için Türk köylüsü 36 milyon dönüm verimli araziyi ekip, biçmiyor.  İlaç, gübre, mazot ve elektrik gibi girdilerin dolardan bile hızlı yükseldiği ülkemizde Cumhuriyet tarihinin en kötü tarım politikaları mevcut bakanlıkça Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde uygulanıyor. Türkiye tarımı can çekişiyor.” dedi.

“DOMATES ÜRETİCİSİ TEK TARAFLI SÖZLEŞME MAĞDURU”

Sözlerine üreticilerin sahipsiz kaldığına değinerek devam eden Sındır, “Torbalı’da domates üreticimizin alınteri, emeği yok sayılıyor. Üreticimiz, maliyetini dahi çıkaramadığı alım fiyatıyla, üretimden koparılıyor. Domates üretimi yaptıkları tarlayı kiralayan üreticilerimizin masrafı dönüm başına 4 bin ila 5 bin lirayı buluyor. Bugünkü alım fiyatlarıyla çiftçilerimiz masraflarını dahi çıkaramıyor. Sezon başında sözleşme yaparak ürününü 50 ila 60 kuruştan alacağını taahhüt ederek üreticilere domates ektiren fabrikalar, alım zamanı geldiğinde türlü bahanelerle fabrikayı açmıyor, çiftçimiz ürününü 40 kuruştan yok pahasına satmak zorunda kalıyor. Hatta çoğu zaman fabrikalar tarafından ‘sözleşmemiz var başkasına satamazsın’ diyerek engelleniyorlar! Fabrikaya ürününü döken çiftçiden yüzde 20’lere varan dolaylarda haksız bir şekilde fire kesiliyor. Daha acısı zamanında satış yapamayan üretici, tarlasında malı eriyen çiftçi ürününü hasat dahi etmeden toprağını sürüyor. Domates üreticisi tek taraflı sözleşme mağduru. Tarım bakanına sesleniyorum böyle giderse seneye kim domates ekecek, kim domates fabrikalarının yaptığı sözleşmeye güvenecek? Bakanlık nerede? Neden çiftçisinin yanında değil?” dedi.

“REKABET KURULU NE İŞ YAPAR?”

Sındır sözlerini şöyle sonlandırdı: “Üreticimizi tüccara teslim eden sayın bakana sesleniyorum; Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasalarını İzleme ve Değerlendirme Komitesi nerede? Kurulduğu günden bugüne hangi faaliyetlerde bulundu, hangi ürünler için ve hangi alanlarda gerekli müdahalelerde bulunarak gerekli tedbirleri aldı? Rekabet Kurulu ne iş yapar? Piyasalarda kartel oluşturan aracılara karşı üreticiyi koruması gereken Rekabet Kurulu tam tersine, kartellerin yanında, onların destekçisi pozisyonunda. Rekabet Kurulu son 10 yılda tarım ürünleri piyasalarındaki kartel şikayetlerinin kaçında haksız rekabet kararı verdi? Tüm Türkiye’de olduğu gibi Torbalı’da da çiftçi sahipsiz, piyasa denetimsiz. Çiftçimiz emeğinin karşılığını alamıyor, mahsulünü toprağa gömüyor. Domates fabrikalarının sanki ortaklaşa almış oldukları bir karar var da hepsi neredeyse aynı fiyattan sözleşme yapıyorlar! Fabrikaların çıkarlarını tek taraflı koruyan sözleşmeler karşısında domates üreticilerimiz, çiftçimiz eziliyor, üretimden koparılıyor. Haklı olarak devleti yöneten hükümete soruyorlar; “devletimiz nerede ve kimin yanında?”

 

CHP’li Sındır, “halkımız maskeler inince değil, AKP gidince rahat bir nefes alacak!”

CHP’li Sındır, “halkımız maskeler inince değil, AKP gidince rahat bir nefes alacak!”

CHP Bayındır Kadın Kollarınca düzenlenen kahvaltıda konuşan CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, dayanışmayı büyüten, irade ortaya koyan, şiddetsiz ve eşit yaşama hakkı için ses yükselten kadınlarla birlikte AKP iktidarına son vereceklerini söyledi.

 

Sındır, “Temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren konular Cumhurbaşkanlığının görev, yetki ve sorumluluğunun dışındadır, bu konular TBMM’nin yetki ve sorumluluğundadır. Kaldı ki, Sözleşmeye onay veren makam Türkiye Büyük Millet Meclisi iken, Cumhurbaşkanı’nın tek başına ülkemizi İstanbul sözleşmesinden geri çekmesi hukukun da tem ilkeleri ile bağdaşmamaktadır ve kabul edilemez. İstanbul sözleşmesi kadınlarımızı biz de İstanbul sözleşmesini yaşatacağız. Türkiye’nin Orta Çağ karanlığına sürüklenmesine izin vermeyeceğiz” dedi.

 

“DAHA ÇOK KADIN BELEDİYE BAŞKANI, MİLLETVEKİLİ, MUHTAR!”

 

Anadolu kadınının Milli Mücadele yıllarında bağımsızlık için cepheye koştuğunu ifade ederek sözlerine başlayan Sındır, “biraz önce gözünü kırpmadan cepheye koşan aziz şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunduk. Şehitlerimiz derken; kadınıyla, erkeğiyle, genci, yaşlısıyla her yaştan, her inançtan, her etnik kökenden vatan evlatlarımızdan bahsediyoruz. Kadınlarımız da Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda Halide Edipleriyle, Nene Hatunlarıyla, Nezahat Onbaşı’larıyla, Tayyar Rahmiye’leriyle, Gördesli Makbuleleriyle, Şerife Bacılarıyla ve niceleriyle dünyada örneği olmayan bir mücadele verdi. Bağımsızlığımız, özgürlüğümüz, birlik ve beraberliğimiz için kadınlarımız Kuvayı Milliye’ye katıldı, cephede erkekler ile omuz omuza mücadele ederek Cumhuriyetimizin sağlam temeller üzerine inşa edilmesini sağladı. Kurtuluş Savaşı sonrası kazanılan bağımsızlık ile Cumhuriyet Türkiye’si de bu hakkın gereğini yerine getirdi, dünyada kadının yeri değeri bilinmezken, hissedilmezken, kadınlara seçme ve seçilme hakkını teslim etti. Ancak aradan geçen on yıllara rağmen kadınların siyasete katılımı, temsildeki konumları istenilen düzeyde değil. 85 Milyon nüfusu ve bu nüfusun yarısın kadınların oluşturduğu göz önüne alınırsa ülkemizde daha çok kadın belediye başkanı, milletvekili, muhtar olabilmeli. Bunun sağlanması konusundaki sorumluluk da sadece kadınlarımızda değil tabii ki hepimizde” dedi.

 

“KADINLARIMIZ AKP İKTİDARINA SON VERECEK”

 

AKP iktidarının kadınlardan korktuğunu ifade ederek sözlerine devam eden Sındır,  “19 yıldır Türkiye’yi yöneten AKP; kadınlarımız özgürleştikçe, haklarını talep ettikçe ve aydınlandıkça iktidardan düşeceklerini çok iyi biliyor ve o yüzden kadınlarımızdan korkuyor. AKP iktidarına son verecek olan da mücadele eden, dayanışmayı büyüten, irade ortaya koyan, şiddetsiz ve eşit yaşama hakkı için ses yükselten kadınlarımız olacaktır. Türk kadınının son yıllarda gördüğü istismar, şiddet, cinayetler ortadayken; kadınlarımızın haklarını, menfaatlerini korumak ve güvence altına alınması adına Uluslararası bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesini, sözleşmeden çıkılmasını kabul etmiyoruz. TBMM’nin onayladığı bir sözleşmeden, kimse, kimseye sormadan, danışmadan, 2 satırlık bir kararla Türkiye’yi çekiyorum diyemez. Bu tek adam iradesinin açık bir göstergesidir. Bu karar millet iradesinin yok sayıldığının net bir beyanıdır. Bu karar AKP iktidarının kadınlarımıza verdiği, daha doğrusu vermediği değerin göstergesidir. Elbet salgın bitecek, maskeler inecek fakat halkımız salgın bitince, maskeler inince değil AKP iktidardan gidince rahat bir nefes alacak. Aydınlık ve çağdaş günler işte o zaman yeniden gelecek. Ülkemize pandemiden daha acı ve zor günler yaşatan, yurdumuza bela olan bu siyasal iktidardan kurtulduğumuzda güzel ve güneşli günler yeniden gelecektir” dedi.

 

“NE DEĞİŞTİ DE SÖZLEŞMEDEN ÇIKMA KARARI ALDINIZ?”

 

“AKP iktidarının İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi nasıl bir ülke istediklerinin açık beyanıdır” diyerek AKP iktidarına sert sözlerle yüklenen Sındır, sözlerini şöyle sonlandırdı: “10 yıl önce alkışlarla kabul ettiniz ve sözleşmenin kabulünü gururla uzun uzun anlatınız ve kutladınız . Türkiye’nin gelişen uluslararası saygınlığına olumlu katkıda bulunacağını belirttiniz; şimdi ne değişti de sözleşmeden çıkma kararı aldınız? Suç işliyorsunuz! Cumhurbaşkanlığının görev, yetki ve sorumlulukları Anayasa’nın 104. Maddesinde düzenlemiştir.  Temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren konular Cumhurbaşkanlığının görev, yetki ve sorumluluğunun dışındadır, bu konular TBMM’nin yetki ve sorumluluğundadır. Dolayısıyla Cumhurbaşkanın Anayasa’dan gelen böyle bir yetkisi yok. Cumhurbaşkanı Türkiye’yi İstanbul sözleşmesinden geri çekemez. İstanbul sözleşmesi kadınlarımızı biz de İstanbul sözleşmesini yaşatacağız. Türkiye’nin Orta Çağ karanlığına sürüklenmesine izin vermeyeceğiz.”

CHP’li Sındır, “emeklilik haktır gasp edilemez!”

CHP’li Sındır, “emeklilik haktır gasp edilemez!”
CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, İzmir Emeklilikte Yaşa Takılanlar Sosyal ve Yardımlaşma Derneği’nin düzenlediği toplantıda dernek üyelerine seslendi; “gasp edilen haklarınızı birlikte alacağız” dedi.
 
“BU ACI TABLONUN TEK SORUMLUSU AKP’DİR”
AKP iktidarını ayakta tutabilecek tek bir nedenin bile kalmadığını ifade ederek sözlerine başlayan Sındır, “işe başladığı tarihte geçerli olan sigortalılık süresini ve gerekli prim gün sayısını doldurduğunda emekliliğe hak kazanacağını düşünen milyonlarca yurttaş, AKP iktidarında yaş koşuluyla karşı karşıya kaldı. Bu bir hak gaspıdır. Bu özü itibariyle yurttaşlarımızın temel haklarından mahrum bırakılmasıdır. Emeklilik yaşının ülke gerçeklerine uygun bir seviyeye çekilmesi ivedilikle gereklidir. Bugün ne yazık ki yanlış yönetimin faturası; EYT’lilere, 3600 Ek Göstergesi verilmeyen memura, alın terini toprakla harmanlayan çiftçiye, dişini tırnağına takan esnafa, ülkemizin geleceği olan gençlere, emeğini ekmeğe dönüştüren işçilere kesiliyor. Bu acı tablonun bu çarpık yapının bu kabile yönetim anlayışının tek sorumlusu AKP ve vatandaşa, yurttaşa sırtını dönmüş saray yönetimidir.” dedi.
 
“YETER Kİ BİZE YETKİ VERİN”
Emekliliği bir hak değil lütuf olarak gören anlayışla karşı karşıya olduklarını söyleyerek sözlerine devam eden Sındır, “bugün AKP’nin üzerinde çok insanın ahı var. Yoksulluğa terk edilen emeklinin, kaderine bırakılan EYT’linin, salgında açlığa mahkum edilen esnafın, sermayeye ezdirilen, hakları yok sayılan işçinin ahı AKP’nin üzerindedir. Bugün pandeminin bütün yükü ücretliye, emekliye, esnafa yüklenmiş durumda. Siz yaşı engel yapanlara engel olacak ve onları iktidardan indirecek insanlarsınız. Ve son sözü de siz EYT’liler söyleyeceksiniz. Emeklilik haktır gasp edilemez. Seçim meydanlarında sizlere sözler verip sonra sözünde durmayıp çark eden bu iktidarı ve onun küçük ortağını sandığa gömdüğünüzde yaşadığınız tüm sorunlar ve sıkıntılar çözülecektir ve bunu yapacak olan da Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet ittifakıdır. CHP, gelir adaletini sağlayacak ve refahı toplumun tabanına yayacaktır. Yeter ki bize yetki verin, yeter ki bizim yanımızda olun” dedi.
 
“TOPLUMUN TÜM KESİMLERİNİ KUCAKLAYACAĞIZ”
Sosyal güvenlik sisteminin güçlendirilmesinin gerekliliğine değinerek sözlerine son veren Sındır, “Kayıt dışı istihdamı kayıt altına alamazsanız, sigortasız işçilerin sigortalanması için gerekli özveriyi sağlayamazsanız, sigorta primlerinin gerçek ücretlerin altında gösterilmesine engel olmaz ve yapılan prim hırsızlığına göz yumarsanız, alın terini, emeği insanca hakça yaşanacak şekilde ücretlendiremezseniz, taşın altına elinizi koyamazsanız toplumsal huzuru sağlayamazsınız. İşte bu topraklarda bu bozuldu. Hak, hukuk, adalet kayboldu. Biz CHP olarak toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak, verdiğimiz sözü yerine getirecek insanca, hakça bir düzenin yeniden tesis edilmesine imkan sağlayacağız” dedi.

CHP’li Sındır, Bakan Soylu’ya sordu; “ülkemiz bir polis devletine doğru mu gidiyor”

TBMM Plan Bütçe Komisyonunda devam eden bütçe görüşmelerinde dün İçişleri Bakanlığının 2020 yılı bütçesi ile 2018 yılı kesin hesabı görüşüldü.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yaptığı sunuş konuşmasının ardından söz alan Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi ve CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Bakanın 2020 yılı bütçesine ilişkin çok az bilgi verdiğini ve 2018 yılı kesin hesabına ise hiç girmediğini hatırlatarak Bakanı eleştirdi.

Görüşmeler esnasında söz alan Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, demokrasi vurgusu yaptığı konuşmasında terörden 15 Temmuz Darbe Girişimine, 3600 ek göstergeden depreme kadar birçok konuda görüşlerini iletti.

“12 EYLÜL YÖNETİMİ “MAVİ” KELİMESİNDEN RAHATSIZDI, AKP İSE “HAK, HUKUK, ADALET” KAVRAMLARINDAN RAHATSIZ”

Konuşmasında CHP’nin PKK, IŞİD, FETÖ gibi terörün her türlüsüne her yerde ve her şekilde sonuna kadar karşı olduklarını vurgulayan CHP’li Sındır, şehit ve gazilerimize minnet ve şükran duygularını iletti. 12 Eylül Darbe döneminden örnekler veren Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, “12 Eylül darbesi sonrasında biliyorsunuz darbe yönetiminin rahatsız olduğu kelimeler vardı, örneğin 1982 Anayasası’nın oylanması öncesinde mavi oy Anayasa’ya karşı oydu, “mavi” kelimesinin kullanılmasından bile rahatsız oluyordu 12 Eylül darbe yönetimi. Hatta bu konuda kimi karikatürlerde “mavi” kelimesinin ve renginin kullanılmasından dahi rahatsız olunuyordu. Trajikomik bir durumdu gerçekten o günler” ifadelerini kullandığı konuşmasında bugünkü iktidarın da “hak”, “hukuk”, “adalet”, “vicdan”, “insan hakları” ve “düşünce özgürlüğü” ifadelerinden rahatsız olduğunu ve “hak, hukuk, adalet” dediğinizde, “vicdan” dediğinizde, “hoşgörü” dediğinizde, “masumiyet karinesi” dediğinizde, “insan hakları, düşünce özgürlüğü” dediğinizde siz iktidarın karşıtısınız ve hemen bir terörist damgası vuruluyor veya kendinden olmayanları dışlayan bir anlayışla karşı karşıya kalıyorsunuz” dedi.

“İÇİŞLERİ BAKANLIĞI 15 TEMMUZ SONRASI FAALİYETE GEÇMİŞ BİR BAKANLIK DEĞİLDİR!”

İçişleri Bakanının sunuş konuşmasında 15 Temmuz hain darbe girişimini milat olarak kabul etmesini yanlış bulduğunu ifade eden İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Bakanın sunuş konuşmasının sanki İçişleri Bakanlığının 15 Temmuz sonrası bir anda faaliyete geçmiş bir Bakanlık gibi yansıtılmasının doğru olmadığını belirtti.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Darbe girişimi sonrası tutuklamalara ilişkin verdiği rakamlar üzerinden konuşmasına devam eden CHP’li Sındır, “559.064 kişiye işlem yapılmış, 261.700 gözaltı, 91.287 tutuklama gerçekleşmiş. Sayın Bakan, PKK terör örgütüne katılmak üzere dağa çıkarılmaya çalışılan gençlerin önlenmeye çalışıldığından da bahsediyor. Bu bağlamda gözü yaşlı annelerin feryadına kulak veren Sayın Bakan keşke 15 Temmuz öncesinde bizlerin de FETÖ ile ilgili uyarılarımıza da kulak vermiş olsalardı da ülkemizin bekasını tehdit eden hain darbe girişimine maruz kalmamış olsaydık. 15 Temmuz gecesi darbe girişimine kadar neredeydiniz Sayın Bakan? 559-560 bin kişi gözaltına alınıyor bir çırpıda. Ülkeyi darbeye doğru götüren bu süreci, darbeye karışmış onbinlerce FETÖ üyesini Bakanlığımızın istihbaratı göremedi mi, yoksa görmezden mi gelindi? Bunların, o süreçte siyasi ayağı konusunda hiçbir düşünceniz, fikriniz yok mu? Neden 15 Temmuzu milat alıyorsunuz?” diye sorarak CHP’nin FETÖ ve cemaatler konusunda 15 Temmuz öncesinde iktidara yaptığı uyarıları hatırlattı.

“ULUSAL DEPREM KONSEYİ FAAL OLMALI”

Konuşmasında depreme özel bir başlık ayıran CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Ulusal Deprem Konseyinin lağvedildiğini hatırlatarak “17 Ağustos 1999 depremi sonrasında 21 Mart 2000’de kurulan bu Ulusal Deprem Konseyinin strateji raporuyla kamuoyunun karşısına çıktığının ancak bunun lağvedilmesiyle birtakım meselelerin, iletişim ve koordinasyon sorunlarının da yaşanmaya başladığının, afet yönetiminin bakanlıklar arasında bir koordinasyon çatısı altında sürdürülmesi gerektiğinin de altını çizmek istiyorum. Yoksa buradan amacın dışında ve Allah korusun, bir afet durumunda, çaresizlik içerisindeki bir devlet yönetimiyle karşı karşıya kalabiliriz” diyerek Bakanlığı uyardı.

“POLİS DEVLETİ Mİ OLUYORUZ?”

Sunuş konuşması esnasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun güvenlik personel sayısında yıl sonunda kadar yüzde 16 artış olacağını belirttiğini hatırlatan CHP’li Sındır, “Personel yatırımlarımızda yüzde 16’lık artış sağlanacaktır diyorsunuz “Güvenlik personel sayımız 542.183’tür.” diyorsunuz, yıl sonuna kadar yüzde 16’lık bir artış sağlanmış olacak, kolluk personeli başına düşen vatandaş sayısı Emniyette 261’den 211 kişiye yani 1 kolluk personeli başına 211 kişi düşecek. Jandarmada 121’den 92’ye yani 1 Jandarma personeline 92 vatandaş düşüyor. Bunun 2016-2019 arasında yüzde 20 azaldığını, 208’den 167’ye düştüğünü söylüyorsunuz. Yalnız, bunun sınırı nedir Sayın Bakanım? Bunu bize açıklarsanız memnun olurum. Yani bunun bilimsel ve evrensel bir sınırı var mıdır? 1’e 1 midir yoksa, 1 kolluğa 1 vatandaş mıdır? Nereye kadar gidecek bu?” dediği konuşmasında ülkenin bir polis devletine doğru gidip gitmediğinin de yanıtının verilmesini istedi.

CHP’li Sındır konuşmasını emniyet ve güvenlik mensuplarının özlük hakları, 3600 ek gösterge hakları, fahri trafik müfettişliği ve e-belediyecilik gibi hizmetleri hatırlatarak sonlandırdı.

 

CHP’li Sındır, “3. Havalimanı’nın uçuş emniyeti var mı?”

CHP’li Sındır, “3. Havalimanı’nın uçuş emniyeti var mı?”

CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, TBMM Başkanlığına verdiği araştırma ve soru önergeleriyle 3. Havalimanının mevcut durumunu ve özellikle iniş ve kalkış pistlerinin hemen yanında yer alan Rüzgar Enerji Santrallerini Meclis Gündemine taşıdı.
 
Sındır; verdiği soru önergesiyle verilen yolcu garantisine ulaşılıp, ulaşılamadığını, öngörülen yolcu sayısını, uçuşlardaki rötar sayısı ve sıklığının nedenlerini ve özellikle de havalimanının iniş ve kalkış pistlerinin hemen yanında yer alan Rüzgâr Enerji Santrallerinin yarattığı tehlikeyi, şiddetli ve sürekli yanal rüzgârların olduğu bir bölgede havalimanının yapılmış olmasının risklerinin neler olduğunu sordu. Sındır, verdiği araştırma önergesiyle de 3. Havalimanı’nın inşaatı esnasında yaşanan iş kazalarının, yaşamını yitirenlerin sayısının, tahrip edilen ormanlık alanların araştırılarak tespit edilmesini istedi.
 
RES’LER NE OLACAK?
Havalimanının iniş ve kalkış pistlerinin hemen yanında yer alan Rüzgar Enerji Santrali’ne dikkat çeken Sındır, “RES’lerin olduğu bu bölgede rüzgarların özellikle de yanal rüzgarların şiddetli ve sürekli olduğu bilinmekte. Böylesi rüzgarların olduğu bir bölgede havalimanının yapılmış olmasının hiçbir riski yok mudur? Bilimin ve tekniğin ışığında yeterli çalışmalar yapılmış mıdır?  Havalimanının hemen yanındaki söz konusu RES türbinlerinin varlığı, gerek yükselti gerekse çevreye yayılan ve hava araçlarının navigasyon sistemlerini dahi etkileyebileceği düşünülen elektromanyetik alan nedeniyle tehlike yaratmakta mıdır? 3. Havalimanı’nın uçuş emniyeti var mıdır?  RES türbinlerinin kaldırılması düşünülmekte midir? Bütün bu sorunlar bilinmiyor muydu, biliniyordu da önemsenmedi mi ya da yok mu sayıldı? Bu konuda Sayın Bakan kamuoyunu mutlaka bilgilendirmelidir” dedi.
 
“AKIL VE BİLİMDEN UZAK YER SEÇİMİ”
İktidarın 3. Havalimanı’nda üç maymunu oynadığını ifade eden Sındır, “Sivil Toplum Kuruluşları ve Akademik Meslek Odaları, bilimsel ve teknik verilere dayalı olarak, 3. Havalimanının inşa edileceği bölgenin yanlış olduğunu, doğaya ve canlı yaşama ciddi zararlar vereceğini ifade ettiler. Ne yazık ki tüm bu görüşler ve ortaya konulan raporlar iktidar yetkilileri tarafından bugüne kadar görmezden, duymazdan ve bilmezden gelindi. 3 Maymun oynandı. Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Sayın Mehmet Cahit Turhan, İstanbul Yeni Havalimanı ve yakın çevresinde kötü hava şartlarının meydana geldiğini, trafik akışında uzun süreli beklemelerin ve pas geçmelerin yaşanabileceğini açıkladı. Birkaç gün önce bir uçak, bir kuş sürüsüne çarparak, acil iniş yaptı. Ana piste giden taksi yolu çöktü. İstanbul Havalimanı’na inmek üzere yaklaşan uçaklar şiddetli rüzgarlar nedeniyle bir süre havada tur atmak zorunda kalıyor. Sayın Bakanın açıklamaları ve yaşanan olaylar havalimanının yapıldığı yerin ne kadar yanlış olduğunun somut işaretidir. Maalesef tüm bu yaşananlar bilimden uzak hareket etmenin ve plansızlığın sonucudur. Ayrıca, 3. Havalimanı inşaatında ağaç katliamı da yapıldı, ekoloji tahrip edildi. Bunlar yetmezmiş gibi havalimanı için çok rüzgarlı bir alanı hem de yanı başında RES’lerin olduğu bir bölgeyi seçtiler. Yoksa bu tercihler, akıl ve bilimin önüne geçen rant ve talan zihniyetinin bir sonucu mudur? ” dedi.
 
“AĞAÇLAR TAŞINDI MI?”
3. Havalimanı’nın 76,5 milyon metrekare alan üzerinde inşa edildiğini belirten Sındır, “Yeni havalimanının proje alanı toplam 7 bin 650 hektar olup, bunun 6 bin 172 hektarı ormanlık bir alanın üzerine inşa edildi. İstanbul’un akciğerleri iktidarın mega projesiyle ranta kurban edildi. İktidar 3. Havalimanı’nı yaparken ormanların; odun üretimi, su üretimi, iklim düzenlediğini, karbon bağlama ve oksijen üretme merkezleri olduğunu, hava kirliliğini azalttığını ve canlıların yaşama ortamı olduğunu bilmiyor muydu? 2013 tarihli 1. ÇED raporunda 2 milyon 513 bin 341 ağacın, 657 bin 950’sinin kesileceği, 1 milyon 855 bin 391 ağacın ise taşınacağı belirtiliyordu. Bu ağaçlar taşındı mı? Taşındıysa nereye taşındı? Yayımlanan raporların hiç birinde bu bilgilere ulaşamıyoruz” dedi.
 
“İŞ KAZALARI, İŞ CİNAYETLERİ ÖNLENEBİLİR”
3. Havalimanın inşaatı esnasında birçok yurttaşın yaşamını yitirdiğini ifade eden Sındır; “inşaatı esnasında birçok insan hayatını kaybetti ve yaralandı. Resmi olarak sorulan sorulara verilen yanıtta 52 kişinin yaşamını yitirdiği ifade edilse de 400’den fazla kişinin yaşamını yitirdiği ve bunun açıklanmadığı belirtiliyor. İş kazaları, iş cinayetleri önlenebilir. Yeter ki bilimin ve tekniğin ışığında önlemler alınsın, yeter ki sorumluluk sahibi olanlar gereğini layıkıyla yapsın. Havalimanında çalışan işçiler emeklerinin karşılığını alamadıkları için adli yola başvurdular. Emekçilere, işçilere neden ödeme yapılmadı. 3. Havalimanı ile ilgili her konunun takipçisi olacağız. Verdiğimiz araştırma önergesiyle 3. Havalimanı’nın inşaatı esnasında yaşanan iş kazalarının, yaşamını yitirenlerin sayısının, tahrip edilen ormanlık alanlarının tespit edilmesi sağlanacak; kuşların göç yoluna, kuş türlerine olan zararları ile iklimi ve doğal yaşamı nasıl etkilediği de ortaya çıkacaktır” dedi.
 
Sındır, Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanı Sayın Mehmet Cahit Turhan’a yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği önergede şu soruları yöneltti:
 
1)            3. Havalimanını yapan İGA’nın bu önergenin verildiği tarih itibariyle paydaşları ve sahip oldukları paylar ne kadardır?
2)            3. Havalimanı paydaşlarının bugün itibariyle kredi borçları ne kadardır?
3)            Havalimanı açıldığından önergenin verildiği tarihine kadar geçen sürede günlük uçuş ve yolcu sayıları nedir?
4)            Havalimanı için yükleniciye ilk 13 yıl için 6.3 milyar Euro yolcu gelir garantisi verildiği bilinmektedir. Önergenin verildiği tarih itibariyle gerçekleşen uçuşlardaki yolcu sayıları verilen yolcu garantisini karşılayacak durumda mıdır?
5)            3. Havalimanı için başlangıçta belirlenen kredi tutarı neydi? Bu kredi tutarı hangi bankalardan hangi tutarlarda temin edilmiştir?
6)            Başlangıçta belirlenen kredi tutarlarının üzerine hangi bankalardan ne kadar yeni kredi temin edilmiştir? Bu kredilerin geri ödeme planı nedir?
7)            3. Havalimanı için 2030 yılına kadar öngörülen yolcu sayısı ve kar beklentileri nedir?
8)            3. Havalimanı açıldığı günden itibaren uçuşlardaki rötar sayısı günler itibariyle nedir?
9)            3. Havalimanında yaşanan rötarlarda mağdur olan/uçamayan/bileti değiştirilen yolcu sayısı kategoriler itibariyle nedir?
10)         Bileti değiştirilen ya da bileti iade edilen yolculara ödenen toplam tutar önergenin verildiği tarih itibariyle nedir?
11)         3. Havalimanında yaşanan rötarların nedenleri nelerdir?
12)         3. Havalimanında yaşanan rötarların nedenleri arasında esen şiddetli rüzgarlar, ters rüzgarlar ve lodos etkili midir? Etkili ise bunun için alınan önlemler nelerdir?
13)         Havalimanının iniş ve kalkış pistlerinin hemen yanında RES (Rüzgar Enerji Santrali) türbinlerinin olduğu görülmektedir. RES’lerin olduğu bu bölgede rüzgarların (özellikle yanal rüzgarların) şiddetli ve sürekli olduğu anlaşılmaktadır. Böylesi rüzgarların olduğu bir bölgede havalimanının yapılmış olması riskli değil midir?
14)         Havalimanının hemen yanındaki söz konusu RES türbinlerinin varlığı tehlike yaratmakta mıdır? Kaldırılması düşünülmekte midir?
15)         3. Havalimanın ihale şartnamesine göre önergenin verildiği tarih itibariyle ödenmesi gereken yıllık kira ne kadardır? Bunun ne kadarı ödenmiştir? Ödenmeyen tutar için ne yapılmıştır?
16)         3. Havalimanında yapılan uçuşlarda başka ülkelerin hava sahalarının kullanıldığı iddiaları doğru mudur? Doğru ise hangi uçuş güzergahlarında hangi ülkelerin hava sahaları kullanılmıştır? Kullanılan bu hava sahaları nedeniyle yapılan bir ödeme var mıdır?
17)         3. Havalimanının inşasında kaç işçi çalışmıştır? Bu işçiler hangi firma tarafından istihdam edilmişlerdir?
18)         Havalimanında çalışan işçilerin emeklerinin karşılığını alamadıkları için adli yola başvurdukları bilinmektedir. Kaç işçiye ödeme yapılmamıştır? Ödeme yapılmama nedenleri nelerdir?
19)         Havalimanı inşası sırasında alınmayan önlemler nedeniyle iş kazaları olduğu bilinmektedir. Alınmayan önlemler nedeniyle kaç işçi yaralanmıştır? Kaç işçi yaşamını yitirmiştir? Yaşamını yitiren kişilerin ailelerine yapılan bir yardım var mıdır?
20)         3. Havalimanının uçuş güzergahı açısından kuş göç yolu olduğu iddiaları mevcuttur. Bu iddia doğru mudur? Seferlerine başlandığı günden bu yana uçuş esnasında kuş kazası meydana gelmiş midir? Gelmişse eğer kaç uçuş esnasında, hangi zaman diliminde bu tür olay yaşanmıştır? Belli bir zaman diliminde yoğunlukla yaşanmışsa neden önlem alınmamıştır? İlerleyen zamanlar için alınan ve/veya alınması düşünülmüş önlemler nelerdir?

CHP’li Sındır, “atık lastikler ve biyolojik olmayan sanayi atık çamurları biyokütle değildir!”

CHP’li Sındır, “atık lastikler ve biyolojik olmayan sanayi atık çamurları biyokütle değildir!”

CHP İzmir Milletvekili ve Plan Bütçe Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan ve görüşmeleri komisyonda tamamlanan torba yasanın 15.maddesinde yer alan YEK (Yenilenebilir Enerji Kaynakları) kapsamında, Biyokütle enerji tesislerine ek süre imtiyazı ile ilgili düzenlemelere, kanunda çok yanlış bulduğu biyokütle tanımı üzerinden sert tepki gösterdi.

Madde üzerine yapılan görüşmelerde söz alan CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır küresel ısınma ve iklim değişikliği konularına da dikkat çektiği konuşmasında “Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin en temel nedeni atmosferde sera etkisi yaratan gaz emisyonlarının, başta karbon/karbondioksit oranının artıyor olmasıdır. Özellikle milyonlarca yılda ısı ve basınç altında oluşmuş ancak yeraltında hapsolmuş olan karbonu içeren, petrol, kömür gibi fosil yakıtlar kullanıldıkça atmosfere karbon salımının ve atmosferdeki karbon oranının artmasına neden olmaktayız. Sanayi devriminden bu yana bu oran %35 artmış durumda. Güneş, rüzgar, okyanus enerjisi, fosil kökenli olmayan yakıtlar vb yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı da özellikle küresel ısınma ve iklim değişikliğine karşı alınmış bir önlemdir” ifadelerini kullandı.

“BİYOKÜTLENİN YEK KANUNUNDAKİ TANIMI MUTLAKA DEĞİŞTİRİLMELİDİR!”

Biyokütle olarak asla tanımlanamayacak bazı maddelerin YEK kanununda biyokütle tanımına alınmış olması dolayısıyla yenilenebilir enerji kaynağı olarak kabul edilmesinin ve düzenlemenin buna göre yapılmasının büyük bir yanlış olduğunu vurgulayan CHP’li Sındır; “Biyolojik niteliği olmayan, organik olmayan ambalaj vb evsel atıkların veya fosil petrol kökenli araç lastiklerinin, tarımsal kökenli olmayan sanayi atık çamurlarının biyokütle tanımında kabul edilip bunlardan elde edilen enerjiyi de biyokütle enerjisi diyerek yenilenebilir enerji kaynağıymış gibi göstermek çok büyük bir hatadır. Araç lastiklerinin geri dönüşümü başka bir şeydir, yenilenebilir enerji kaynağı başka bir şeydir. Bu şekildeki tesislerin yenilenebilir enerji kaynağı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Küresel ısınma ve iklim değişikliğini durdurabilecek veya geriye döndürebilecek bir sonuç elde edilemez. Böylesi yakma tesisleriyle biz çevreyi, doğayı, bu tesisin yakın çevresini ve atmosferi kirletmiş oluyoruz. Bu ise, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı felsefesine tamamen aykırıdır. Araç lastiğinden fosil kökenli gaz ve sıvı yakıtları yakma işlemi yapan iki tesis daha önce YEK kanunu imtiyazlarından yararlanmış, şimdi de başka bir tesis için iki yıl geç kalmış diye geriye dönük haklar vermeye çalışmak ve süresini iki yıl uzatmak adına bir düzenleme yapılmaya çalışılıyor. Bu asla kabul edilemez” diyerek düzenlemeye karşı çıktı.

CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, öncelikli meselenin geleceğimiz, sağlığımız, çevremiz, doğamız ve yaşamımız için YEK kanunundaki “biyokütle” tanımının yeniden ele alınarak dünya literatüründeki tanımına kavuşturulması için mutlaka değiştirilmesi olduğunu belirtti.

 

“GERİ DÖNÜŞÜM İLE YENİLENEBİLİR ENERJİYİ ANLAYAMAMIŞSINIZ!”

Görüşmeler esnasında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan’a; “Pirolitik yağ nedir? Fosil kökenli midir, değil midir? Araç lastiklerinden elde edilen pirolitik yağ, veya örneğin atık motor yağları, bunlar da mı yenilenebilir enerji kaynağıdır?” diye soran CHP’li Sındır, “Lastiklerden elde edilen yağ bir geri dönüşüm ürünüdür, yenilenebilir enerji kaynağı değildir. Geri dönüşüm ile yenilenebilir enerjiyi birbirine karıştırıyorsunuz, bu doğru değildir. Bu lastiklerin geri dönüşümle yeniden üretime kazandırılması, pirolitik yağların elde edilmesi ve geri dönüşüm olarak kullanılması tabii ki iyi bir şeydir fakat bunların biyokütle kapsamında ve yenilenebilir enerji olarak tanımlanması doğru değildir. Yenilenebilir enerji, adı üzerinde, fosil kaynaklı olmayan, tükenebilir olmayan ve sürekli elde edilebilir enerjidir. Fosil kökenli bir yağın, pirolitik yağın dünya literatüründe “biyokütle” olarak tanımlandığı hiçbir yerde görülmemiştir ve buna “biyokütle enerjisi” yani “yenilenebilir enerji” deyip bunun üzerinden destekler verilmeye çalışılması asla kabul edilemez.” diyerek düzenleme hakkındaki eleştirilerini dile getirdi.