Etiket arşivi: Ceren

CEREN ÖZDEMİR’İN ARDINDAN  

CEREN ÖZDEMİR’İN ARDINDAN

 

“Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. İnsan gibi yaşamak.”  Martin Luther

“Dünya çok acı çekiyor: kötü insanların şiddetinden değil, iyi insanların sessizliğinden.” Napolyon

 

Ordu’da 20 yaşındaki Ceren Özdemir’in, firari mahkûm cani Özgür Arduç tarafından hunharca öldürülmesi ülkeye bomba gibi düştü. Sık sık gündeme gelen “kadına uygulanan şiddet” ve “kadın cinayetleri” nden hayli gerilen ve üzülen yüreklerimiz, bu son olayla bir kez daha yasa boğuldu.

Zanlı soğukkanlılıkla, kanları donduran şu itiraflarda bulundu: “Hapisten çıktığımda kafamda birilerini öldürmek vardı. Gözüme birilerini kestirmiştim. Ancak bir bıçak darbesiyle öldürebileceğim kişiler aradım. Ceren Özdemir’i hiç tanımıyorum. Zıpkın almayı düşündüm. Bıçak çaldım. Daha fazla kişiyi öldürmek için tabanca bulmaya çalıştım. Ama param olmadığı için yapamadım. Olay günü kızı gördüm, takip ettim…. Bıçağı rastgele iki defa sapladım. Koşarak oradan uzaklaştım. Sabah kendime yeni avlar aradım ama fırsat bulamadım…”

Soğukkanlılıkla bunları anlatan birinin normal olmadığı aşikârdır. Belli ki bu seri katilin kalbi taşlaşmış, tüm kötülükler karakteri olmuştur.

 

Katil Özgür Arduç’ un 2005 yılında ‘Kasten öldürmeye teşebbüs’ suçu işlediği, diğer suçları nedeniyle toplam; 23 yıl 79 ay 148 gün hapis cezasına çarptırıldığı anlaşılmıştır.

 

Özgür Arduç, yetiştirme yurdunda büyüdüğünü, burada bir görevli tarafından uzun yıllar işkence gördüğünü, cezaevine girdikten sonra, çıktığında o kişiyi öldürmeyi düşündüğünü söylemiştir. Fakat firar ettikten sonra rotasını masum insanlara çevirmiştir.

 

Annesiz babasız, kötü ortamlarda yetişen çocukların akıbetlerinin pek de iç açıcı olmadığını araştırmalar bize göstermektedir. Fakat asıl olan cezaevlerindeki başıboşluktur.

 

Geçen gün haberlerde; cezaevinden çıkan birinin, insanları telefonla dolandırmaya çalışırken yakalandığını dinlemiştim. Soygunculuğu cezaevinde öğrendiğini söylüyordu. Peki cezaevlerine düşenlere olumlu anlamda neden kurslar seminerler yoluyla bilgi verilmez. Ya da suç işleme potansiyeli olanlar, neden açık cezaevlerine nakledilerek kolayca kaçmaları sağlanır?

Çünkü ceza evinden izinli çıkıp suç işleyenlerin sayısı hayli kabarık. İş o vakalardan bazıları:

-Geçen ay İzmir Buca’da hükümlü Şehmuz Selçuk (24), sevgilisi Melisa Kalem’i pompalı tüfekle öldürüp intihar etti.

-Eylül ayında Emrah Yaşar, İstanbul Taksim’de üniversite öğrencisi Halit Ayar’ı (23) kendisine para vermediği için bıçaklayarak öldürdü.

-Yine eylülde Ersin Ü,  İstanbul’da eski eşi Kübra T’yi önce bıçakladı, ardından da kızgın yağ ile yaktı.

-Eylülde Ankara’da A.K, bir çocuğa cinsel istismarda bulundu.

-Temmuz ayında Samsun Bafra’da Mevlit T, tartıştığı eşi Ayla T’yi sokak ortasında tüfekle vurup ağır yaraladı.

-Temmuzda Denizli D Tipi Cezaevinden izinli çıkan M.Ö, aralarında husumet bulunan Ahmet Alkan ile amcası Süleyman Alkan’ı tüfekle vurarak canlarına kıydı.

-Haziranda İzmir’de Göksel Sağlam, iki çocuğunun annesi eski eşi Habibe Çevik ve baldızı Fatma Akdağ’ı katletti.

-Geçen yıl Ankara’da Fevzi Çelik, eşi İlknur Çelik’i 15 yerinden bıçaklayarak öldürdü.

-2017’de Murat Özkara, eşini boğazından bıçaklayarak ölümüne sebep oldu.

 

Umarım bu son üzücü vaka yetkililerin kulağına küpe olur. Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürü Şaban Yılmaz’a göre, Türkiye’de 78’i açık olmak üzere 385 cezaevi bulunmaktadır. Yılmaz, cezaevi kapasitesinin 220 bin olduğunu ancak 260 bin hükümlü ve tutuklunun bulunduğunu ve bugün itibari ile 40 bin kişilik bir fazlalığın olduğunu bildirmiştir.

Ülkemizde bu kadar çok cezaevi, hükümlü ve tutuklu olması, ülkemiz ve eğitimiz adına utanç vericidir.

 

Teknoloji ilerledikçe bilimsel bulguların ışığında daha kullanışlı aletler, makinalar üretilmekte. Ömür boyu paslanmazlık garantileri verilmektedir. Bir eğitim kurumu, neden mezun ettiği öğrencileri için karnelerine: “ömür boyu suç işlemez, kötülük yapmaz” ifadesini yazamamaktadır. Düşündürücü ve esef verici bir durumdur bu insanlık adına.

 

Yıllar önce, yolu düzgün olmadığı için sadece kamyonla gitmek zorunda olduğumuz bir köyün, yol kenarındaki sebze ve meyve çuvallarını görmüştüm. Bu köyün tek öğretmeni olan abime; “çuvallar niçin yol kenarına yığılmış” dediğimde, “onlar yarın sabah ilçe pazarına gidecek” demişti. “Peki gece bunları çalan olmaz mı?” soruma gülerek; “mümkün değil, buralarda böyle kötü şeylere rastlanmaz” diye cevap vermişti.

 

Evet medeniyetten, lise ve üniversiteden çok ırak, dağ başında bir orman köyü. Fakat duru, temiz ve dürüst. Şimdi aklımıza gelen soruyu paylaşalım. İnsanları eğitim mi bozuyor acaba? Yıllarca okumuş, yaldızlı diplomalar almış, kariyer sahibi insanların yaptıkları; “kötülükleri, şiddeti, insan öldürmeyi, kabalıkları, hileleri, yalanları, aldatmaları nasıl açıklayacağız?

 

Öyleyse “okumaya, ilme” kötü gözle mi bakmalıyız? Elbette ki hayır. Fakat eğitimin içinden; “acıma, değer verme, merhamet, sevgi, hoşgörü, yardımseverlik, dayanışma, yardımlaşma, ahlak, inanç vb. gibi manevi kısımlar ayıklanırsa, sadece bilgi yükleme” dediğimiz “öğretim” yönüne ağırlık verilirse, ilmin ruhu alınarak, yalnız beden kısmı inşa edilir. Ruhsuz beden de hiçbir şeye yaramaz.

 

 “Bir insanı “ahlaken” eğitmeden, sadece “zihnen” eğitmek, topluma bir bela kazandırmaktır.” Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır.

 

Almanya’da bir Lise Müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş: “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü.

İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum.

Sizlerden isteğim şudur: Öğrencilerinizin “insan olması için” çaba harcayın. Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.”

 

“İnsan görünüşlü” olmak başka, “insan olmak” başka şeydir. Kişi olabilmek için yalnızca insan görünüşlü olmanın, insan türünün herhangi bir bireyi, bir nüshası olmasına yetmeyeceğinden, insanda belli bir takım niteliklerin bulunması da gerekmektedir.

 

Şimdiye kadar hepimiz daha iyi hayatlara sahip olmak istedik, ama çok azımız “daha iyi bir insan” olabilmeyi arzuladı. Dünya, insan olanların sayesinde güzeldir.

 

“Eğitim demek, vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demektir.” Platon

“Eğitimin insanı bozmaması yetmez, daha iyiden yana değiştirmesi gerekir.”  Michel de Montaigne

 

Sevgiyle kalın…

 

Psikolog Ceren Yağcıköseoğlu, “Yetersiz bir anne miyim?” sorusuna yanıt arayan anneler için cevapladı

MUTLU VE SAĞLIKLI BİR ÇOCUK YETİŞTİRMEK İSTİYORSANIZDSC_0006

Çocuğun yetiştirilmesinde ailenin rolüne değinen Psikolog Ceren Yağcıköseoğlu, her çocuğun en az annesine olduğu kadar babasına da ihtiyaç duyduğunu söyledi. 

Annelerin çocuklar üzerindeki etkisine değinerek tek taraflı yaklaşımın çocuğun eğitiminde ve  davranışlarının şekillenmesinde yetersizliğe neden olabileceğini savunan Ceren Yağcıköseoğlu, “Babaların da çocuk yetiştirilmesinde annelere yardımcı olmasına fırsat verilmelidir” dedi. 

parentingÇocuğun sadece anne kontrolünde yetiştirilmesinin annenin ruh sağlığı üzerinde de olumsuzluğa neden olabileceğine dikkati çeken  Psikolog Yağcıköseoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı: “Türk toplumunun kadına yüklediği anlamlar aslında bir birey olmanın ötesinde birçok role sahip olması gerektiğini göstermektedir. Kadın aslında bir annedir, ev hanımıdır, çalışan, üreten ve güçlü olması gereken bir bireydir bizim toplumumuzda. Kadının sahip olduğu roller arttıkça, bulunduğu yer, kimlik ve rollerinin sürekli değiştiğini ve bu değişimin ise psikolojik bir dengesizlik yarattığını görmekteyiz. Bu karmaşanın içinde çocuklarının gösterdiği negatif davranışlar ise annelerin kendilerini yetersiz hissetmelerine, anneliğin ne demek olduğunu sürekli sorgulayarak,yanlış yaptığını düşündürmektedir. Annelerin; her şeyi kontrol edebilecekleri ve yapabilecekleri duygusu aslında kendi yarattıkları ve işlevsiz olan bir düşüncedir. Her şeyi kontrol etmenin mümkün olmadığını kabul etmek ve bu düşünceyi davranışa dökebilmek, yaşadıkları başarısızlık ve suçluluk duygusu ile başa çıkabilmede yardımcı olacaktır. Ayrıca çocuğun bakım ve yetiştirilmesinde çocuğun anneye olan ihtiyacı kadar babaya da ihtiyacı vardır. Babaların da çocuk yetiştirilmesinde annelere yardımcı olmasına fırsat verilmesi gerekmektedir”

DSC_0006Ceren Yağcıköseoğlu KİMDİR? 
Psikolog Ceren Yağcıköseoğlu, 2012 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olmuştur. Yaşar Üniversitesi ve Hiebert  Enstitüsü  Evlilik  ve  Aile Terapistliği Sertifika Programına katılarak, Çift ve Aile Terapisti ünvanını almaya hak kazanmıştır. Psikolog Ceren Yağcıköseoğlu, kendi danışmanlık  merkezinde  çocuk, ergen  ve yetişkinlere psikolojik  danışmanlık vermektedir.

TÜM DÜNYA İÇİN TOKAT GİBİ BİR FİLM!

1RZA3021

 

 

  1. Uluslararası Antalya Film Festivali’nin resmi seçkisinde yer alan, savaşta mağdur olmuş yaşamları konu alan  “Misafir” filminin yönetmeni Andaç Haznedaroğlu, başrol oyuncusu Ürdünlü Saba Mubarak ve Yeşim Ceren Bozoğlu, Antalyalı sinemaseverlerle buluştu.1RZA3111Bu Bir İnsanlık Dramı

     

    3,5 yıl sınırda mültecilerle yaşadığını belirten Andaç Haznedaroğlu, “Filmde yaşadığınız her şeye birebir şahit oldum. 1 yıl boyunca benim kim olduğumu bilmiyorlardı. Onlara rol teklif ettiğimde çok şaşırdılar. Filmde gördüğünüz her şey gerçek ve maalesef bu bir insanlık dramı” dedi.1RZA3147

     

    İlk Önce Teklifi Reddettim1RZA3270

     

    Senaryodan önce oyunculuğu bırakmayı düşündüğünü söyleyen filmin başrol oyuncusu Saba Mubarak, “Teklif geldiğinde önce reddettim. Senaryoyu okuduğumda çok etkilendim ve hemen geri aradım. Gerçekten Türkiye’de gördüklerim hayatımı değiştirdi. Annem de mülteciydi ve bunun ne demek olduğunu çok iyi biliyorum” diye konuştu.

     

    Tüm Dünya İçin Tokat Gibi Bir Film1RZA3294

     

    Sekiz yaşındaki Meryem’in tüm ailesini kaybetmesinin ardından  neler yaşadığını anlatan filmi için “Tüm dünya için tokat gibi bir film” yorumunu alan Andaç Haznedaroğlu teşekkür ederek şunları söyledi: “Orada kaldığım uzun süre zarfından sonra hayatım, yaşam tarzım değişti. Annesiz babasız kalmış birçok çocuğun hayatı acı içinde  devam ediyor. Bundan sonra film yapmasam da olur; ama ben çocuklar için bir ses olmaya devam edeceğim.” dedi.

NEVİN AKÇELİK, “TÜRKİYE’NİN GÜVENİLİR BİR ÜLKE OLDUĞUNU ANLATIYORUZ”

 

Akçelik Madencilik A.Ş ve Club Nena’nın Yönetim Kurulu Başkanı Nevin Akçelik “ Fuar tanıtımlarımızda Türkiye’nin güvenilir bir ülke olduğunu anlatıyoruz”

Akçelik, “ Yatırımlarımız devam ediyor. Son otel yatırımımızı İtalya’nın Toscana bölgesine yapıyoruz”

Nevin Akçelik, “ Bu krizi hep birlikte aşacağız ve güzel günler bizim olacak”

 

Son dönem yaşanan olumsuz gelişmeler ile nefes almaya çalışan turizm sektörü rotasını fuar tanıtımlarına çevirdi. Bu yıl da her yıl olduğu gibi birçok turizm fuarına katılan Club Nena, Avusturya’da düzenlenen Uluslararası Turizm Fuarı’nda yerini aldı. Antalya’nın Manavgat İlçesi Kızılağaç bölgesinde yer alan Club Nena’yı fuarlarda, Akçelik Madencilik A.Ş ve Club Nena’nın Yönetim Kurulu Başkanı Nevin Akçelik ile Otel Genel Müdürü Nihat Tümkaya temsil ediyorlar.  Fuarda, turizm sektörü temsilcileri ile müşteriler bir araya gelirken, çok sayıda ülke de tanıtımlar yapıyor.

Güvenilir bir ülke olduğumuzu anlatıyoruz!

nenaLondra Fuarı ile başlayan ve Hollanda Fuarı ile devam eden tanıtımlarında bu kez Avusturya yer aldığını belirten Nevin Akçelik, “ Bu yıl oldukça zorlu bir yıl olacak. Yaşanan olumsuz gelişmeler turizm sektöründe sıkıntılar oluşturdu.  Bunun bilincindeyiz. Biz Club Nena olarak yıllardır Avrupa ve özellikle Alman pazarı olarak çalışan bir oteliz. Tesisimizde konaklayan ve daha sonra tekrar gelerek tatil yapan yüzlerce misafirimiz var. Tanıtımlarımıza fuarlara katılarak devam ediyoruz. Daha çok tanıtım yapmamız gerektiğini biliyoruz. Özellikle katıldığımız fuarlarda Türkiye’nin güvenilir bir ülke olduğunu anlatıyoruz. Misafirlerimizin Türkiye’ye olan ilgisi çok iyi. Türkiye’yi ve Türkiye’de tatil yapmayı çok seviyorlar. Moralimizi yüksek tutmaya çalışıyoruz. İnşallah 2016 yılı Club Nena’nın yılı olacak ”dedi.

Geçen seneye göre Avrupa pazarında daha iyi bir noktadayız!

25 yıllık turizm hayatında profesyonel bir düşünce ve işletme felsefesine sahip olduklarını belirten Nevin Akçelik,  bu yılın zor bir yıl olacağını söyledi.  Akçelik, “  2016 yılı beni ürkütüyor. Daha önce çok krizler görmüştük. Onlara daha ılımlı bakıyorduk. Ancak bu yıl terörün artması ve ilerlemesi, enflasyonun sıkıntıları biz yatırımcıları ürkütüyor. Avrupa pazarına baktığımız zaman terörün küresel olarak tehdidi her pazarı olduğu gibi Avrupa pazarını da etkileyecek gibi gözüküyor. Şu anda herhangi bir rezervasyon iptali almadık. Geçen seneye göre Avrupa pazarında daha iyi bir noktadayız. Tabi ki bu durumda sadece bizim iyi olmamız yetmiyor. Son yaşanan terör olayları nedeniyle ülkemiz adına oldukça üzgünüm. Duruşumuzu,  güvenilir olduğumuzu göstererek sergiliyoruz. Katıldığımız fuarlarda Antalya’mız, İstanbul’umuz başta olmak üzere güvenli bir bölge olduğumuzu ifade ediyoruz. Terör sorunuz sadece Türkiye’de değil, dünyada da yaşanan bir durum. Devletimizin fuarlarda ilgisi büyük. Sayın Turizm Bakanımız fuarlarda bizleri yalnız bırakmıyor ve her fırsatta güvenilir bir ülke olduğumuzu dile getiriyor. Bu krizi hep birlikte aşacağız. Unutulmaması gerekiyor ki, Mısır, Tunus İspanya ve Yunanistan gibi ülkeler içerisinde en önde gelen turizm destinasyonu Türkiye’dir. Bundan sonra EMİTT fuarımız var. Bu fuarda da yerimizi alacağız ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ülkeleri de en iyi şekilde İstanbul’da misafir edeceğiz”

İtalya Toscana’ya yeni bir otel yatırımı

Öte yandan İstanbul’a da yeni otel yatırımları olan Akçelik Madencilik A.Ş’in yeni hedefi ise İtalya olacak. İtalya’nın, manzarası ve güzel sanatlara ait olan miras yönüyle tanınan ve İdare merkezi Floransa olan Toskana’nın Pisa şehrinde bir Healing ( Şifa ) oteli açacak.

Nevin Akçelik, 200 dönüm alan üzerine kurulan otelin önümüzdeki günlerde hizmete açılacağını ifade ederek “Akçelik Madencilik A.Ş Turizm yatırımlarımıza İtalya’yı da ekliyoruz. İtalya’nın doğa ile iç içe olan bölgesi Toscana’nın Pisa şehrinde 200 dönümlük alanda kurulan tesisimiz, misafirlerimizin şifa ve kendini bulma, hastalıklardan arınma konsepti ile hizmet verecek. Kızım Ceren Akçelik özellikle bu konuda Amerika’da dört yıldır akademik eğitim aldı. Doğal güzelliği ile dikkat çeken ve Avrupa’nın tercih noktası olan Toscana’da yer alacak olan tesisimiz içerisinde yer alacak olan çok sayıda at  ile de terapi uygulamaları da yapılacak. Yaptığımız bu yatırım yurt dışında da taktir ediliyor.  Otelin yönetim ve Koordinatörlüğünü de Ceren Akçelik yapacak” dedi.

GENÇ YETENEK ”CEREN EMMİOĞLU” ile EMPROVİZE ÜZERİNE KONUŞTUK

Merhaba Sevgili okurlarımız; Bu ay ki konuğumuz genç bir isim. Sanat dünyasına yeni adım atan Geleceğin yetenekli sanatçıları arasında yer alacak olan Ceren Emmioğlu oluyor. Ceren Emmioğlu bizi kırmadı ve ilk sergisi ile birlikte ilk röportajını da gazetemize verdi.

Sözü fazla uzatmıyor ve Ceren Emmioğlu ile samimice gerçekleştirilen söyleşimizin içeriği ile sizleri baş başa bırakıyoruz.

Türkiye Okuyor / Merhaba Ceren Hanım,Bizi kırmadınız davetimizi kabul ettiniz.Öncelikle Teşekkür ederiz.

Ceren Emmioğlu / Ben teşekkür ederim,bu nazik davetiniz için.

Türkiye Okuyor /Öncelikle sizi tanımayanlar ve okurlarımız için başlayalım,Ceren Emmioğlu kimdir ?

Ceren Emmioğlu /  Lefkoşa da doğdum. Lise egitimimi Lefkoşa Türk Lisesi’nde tamamladım, şuan Yakın Doğu Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Coğrafya Bölümü’nde okuyorum. Çocukluk yıllarından bu yana müzik ve resim alanlarında çeşitli sanatsal aktivitelere katıldım. Ayrıca Hisar Sanat grubu üyesiyim. Halen çalışmalarımı kendi atölye’mde ve çeşitli sanat atölyelerinde Aşık Mene yönetiminde sürdürüyorum.ceren

Türkiye Okuyor / Bildiğimiz kadarıyla Coğrafya bölümünde okuyorsunuz.  Neden Resim? Yanlış bir seçim mi yaptınız?

Ceren Emmioğlu/  Hayır. Tam tersi. Coğrafya ile resim sanatı arasında doğamızı araştırmak,gözlemlemek ve yorumlamak açısından  yöntemsel olarak büyük bir benzerlik var.
Doğanın,dünyamızın yeryüzü şekillerini coğrafik olarak gözlemlerken sonuç olarak imajlarla karşılaşıyoruz.Bu imajları görsel olarak yorumlarlen sanatla karşılaşıyoruz zaten.

Türkiye Okuyor / Bize biraz resim serüveninizden bahseder misiniz. Neden Emprovize resim yapıyorsunuz.?

Aslında Coğrafya üzerine stajımı yaparken emprovize resimlere çoktan başlamıştım ve elimde epey birikimim olmuştu. Yaklaşık bir yıl önce emprovize resim çalışmalarıma başlamıştım. Biraz da çekinerek yaptıklarımı Güvendiğim bir ressam sanatçı olan Aşık Mene’ye gösterdim. Çok beğendi. Yaptığım resimlerin tam da sanatsal resim yapmak için çok iyi bir başlangıç olduğunu söyledi.Ben de Aşık Mene Atölyesinde çalışmalarını sürdüren Hisar Sanat grubuna katıldım ve çalışmalarımı iyi bir ressam Hoca gözetiminde sürdürdüm.Bu sayede engelsiz bir biçimde her gün korkmadan kendi duygularımı doğaçlama bir biçimde ifade yolunu buldum. Bu yolun doğru bir yol olduğunu keşfedince de  motivasyonum arttı. Atölye hocam Aşık Mene bunların örnek olarak paylaşılması gerektiğini söyledi.Sonuçta birinci kişisel sergimi açtım.ceren2

Türkiye Okuyor / Bu, sergiden  sonraki resim serüveniniz ne olacak? Emprovize resime devam edecekmisiniz?,

Ceren Emmioğlu / Emprovize resim yöntemiyle bir kez kendimi,duygu ve algılarımı ifade etme yöntemini bulduktan sonra bundan sonraki dönemde bu tecrübe ve deneyimlerimi bilinçli olarak sürdürmek düşüncesindeyim.Daha kat edecek çok yolum var ve tabii ki ihtiyaç duydukça ürettiğim resimleri paylaşacağım. Yaptıklarım konusunda beni motive eden iyi bir usta hocam  ve birlikte çalışmaktan zevk duyduğum ve kendimi ait hissettiğim Hisar sanat grubundaki arkadaşlarım var.ceren3

Türkiye Okuyor / Genç bir Sanatçı olarak gençlere sanat konusunda ne önerirsiniz.?

Ceren Emmioğlu / Herşeyden önce sanat eğitimi almanın temelleri çocuklukta başlar ve ne yapıp edip o çocukluk yıllarındaki  korkusuz ve  cesaretli kendimizi ifade yöntemlerini unutmamak ve devam ettirmek gerekir. sanat yapmak kimsenin tekelinde değildir ve  çalışmaya başlayan eninde sonunda kendi sanatsal ifade yollarını bulur.Hele iyi bir motive eden öğrenci merkezli hocanız varsa  sanat yapmaktan korkacak birşey yok.

Türkiye Okuyor / Peki her yaptığınız sanat mı oluyor?

Ceren Emmioğlu / Bu biraz da zamana ve bakış açısına bağlı.Günümüzde sanatsal ifadenin 1001 yolu var ve ısrar edip sürdürürseniz mutlaka bir sonuca varırsınız.Bugün burun kıvırdığınız bir eseri yarın bir müzede görebilirsiniz. Yeter ki sanatsal yaratıcılığınızda samimi olun.

Türkiye Okuyor / Emprovizasyona dönelim.Nasıl çalışırsınız?

Ceren Emmioğlu / Benim emprevizasyonlarım biraz da beni anı defteri notlarım gibi. Çalışacağımda o günün beni etkileyen olaylarını,bunların benim üzerimde bıraktığı anıları,izleri duyguları bir biçimde kağıda veya herhangi bir malzemeye çizip boyarım. Akıcı boyaları ve dokuları çok severim. Doğaçlama olarak kalem veya boya fırçasıyla resmetmeye başlarım. Sonuçta ortaya çıkanlar benim algı ve duygularımla ilgili resimler olur.

Türkiye Okuyor / Bundan sonra yeni sergileriniz olacak mı?

Ceren Emmioğlu / Tabii ki. Önümüzdeki hafta içerisinde Aşık Mene’nin Hisar Sanat grubunun İsmet Vehit Güney salonunda açılacak olan büyük sergisinde bir grup eserlerim yer alacak. Şubat ,2016 da  Yakın Doğu üniversitesinde  herşey yolunda giderse yeni bir sergim yer alacak.ceren4

Türkiye Okuyor / Ceren Hanım bu yoğun gündeminizde değerli vaktinizden bize zaman ayırdınız,çok teşekkür ediyoruz.Son olarak söyleyecekleriniz var mı?

Ceren Emmioğlu / Genç bir sanatçı olarak yayın akışınızda ve Gazetenizde bana yer verdiğiniz için teşekkür eder, halkımızın yeni yılını kutlar 2016’nın bol sanatlı bir yıl olmasını dilerim.

                   www.türkiyeokuyor.com  Kültür Sanat Haberleri

Sultanahmet Köftecisi’nden öğrencilere orijinal kaime…

 

Sultanahmet Köftecisi’nin 3. kuşak sahibi, ünlü nümismat Mehmet S. Tezçakın,

halkla ilişkiler dersinde konu olarak tariki işletmeyi seçen öğrencileri 100-120 yıllık

orijinal Osmanlı  kağıt paraları (kaime) ile ödüllendirdi

Tezçakın: “Bir üniversitede bilimsel çalışmanın konusu olmak gurur verici”

 

köfteSultanahmet Köftecisi’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve paha biçilmez ünik parçalardan oluşan dünyadaki en kapsamlı Osmanlı Kağıt Paraları Koleksiyonu’nun sahibi Mehmet S. Tezçakın, halkla ilişkiler dersinde konu olarak müessesesini seçen öğrencileri 100-120 yıllık orijinal Osmanlı kağıt paraları (kaime) ile ödüllendirdi.

Türkiye’de 4. kuşağa ulaşan nadir aile şirketleri arasında yer almasından dolayı birçok üniversitede hakkında tez, ödev ya da araştırmalar yapılan Tarihi Sultanahmet  Köftecisi,  Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin 7 aydan beri süren halkla İlişkiler uygulamaları dersinin de konusu oldu.

Yrd.Doç.Dr. Çiğdem Karakaya, Öğr.Gör.Dr. Fulya Erendağ Sümer ve Arş.Gör.Zuhal Gök’ün verdiği 2. Sınıf Halkla İlişkiler Uygulamaları dersi kapsamında, Mediterranean Ajans bünyesindeki öğrenciler Oğuzhan Kısa, Cahit Özdemir, Büşra Karbal, Ali Bal, Ceren Özdoğan, Gülnaz Uysal, Şeyma Çin ve Murat Sezen, 7 ay boyunca tarihi işletmenin kurumsal iletişim çalışmalarını yürüttüler.

Asırlık işletmenin 3. kuşak patronu Mehmet S. Tezçakın ile oğlu Timur Tezçakın, davet üzerine “Tarihi Sultanahmet Köftecisi-Selim Usta Kurumsal İletişim Kampanyası”nın final sunumuna katılarak öğrencilere destek oldular.

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen, Dekan Yardımcısı Doç Dr. Ahmet Ayhan’ın da izlediği sunuma tam not verdiğini belirten Mehmet S. Tezçakın, Türkiye’de 4. kuşağa aktarılan nadir işletmelerden biri olan Sultanahmet Köftecisi’nin bir üniversitede bilimsel çalışmanın konusu olmasının kendilerini gururlandırdığını söyledi.

İşletmenin 4. Kuşak sahiplerinden Timur Tezçakın  da eğitime önem veren bir işletme olduklarının altını çizerek, “Özellikle üniversitelerden gelen hiçbir daveti geri çevirmiyoruz. Bugüne kadar değişik üniversitelerde etkinliklere katıldık.  Fakat burada, 7 ay boyunca kurumumuzun ders konusu olarak işlenmesi bizim için çok özeldi” ifadelerini kullandı.

Konuşmaların ardından aynı zamanda nümismat olan Mehmet S. Tezçakın, öğrencilerin her birine koleksiyonunda yer alan 100-120 yıl önce tedavülden kalkan orijinal Osmanlı kaimesi  hediye etti. Tezçakın, Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Kütüphanesi’ne de Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan  kültür yayını belgesi verilen  Osmanlı İmparatorluğu Kâğıt Paraları kitabını bağışladı.

Öğrencilerden Oğuzhan Kısa, gelenekselliğini ve  lezzetini bir asırdır koruyan bir kurumun iletişim çalışmasını yürütmenin oldukça keyifli olduğunu vurgulayarak, “Tezçakın ailesinin, davetimizi kırmayarak final sunumumuzda yanımızda yer almaları da, benim ve ekip arkadaşlarımın yaşamımız boyunca unutmayacağımız bir jest oldu. Ayrıca, bu hediye ile hepimiz koleksiyonculuğa adım atmış olduk” diye konuştu.

İzmirli Miniklerin Demokrasi Sınavı

meclis

İzmir Kent Konseyi Çocuk Meclisi 10. Olağan Genel Kurulu, İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonu’nda gerçekleştirildi. Çocuk Meclisi Başkanı ve Yürütme Kurulu üyelerini belirlemek için sandık başına çocuklar, katılımcı demokrasinin en güzel örneklerinden birini sergiledi. Seçimi sadece 1 oy farkla kaybeden Emre Çolak, kazanan rakibi Sena Baday’ı sarılarak kutladı.

 

İzmir Kent Konseyi bünyesinde faaliyet gösteren Çocuk Meclisi’nde genel kurul heyecanı yaşandı.  Seçim divanı oluşturulmasının ardından İzmir Kent Konseyi Çocuk Meclisi başkanlığına aday olanlar, tek tek kürsüye çıkarak kendilerini tanıttı. Yapılan oylama sonucunda Çocuk Meclisi başkanlığına Sena Baday seçildi. Oyların sayımı ve seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından İzmir Kent Konseyi Çocuk Meclisi Başkanı ve Yürütme Kurulu’nun yeni üyeleri görevlerine başladı. meclis3

Aynı zamanda divan başkanlığını da yürüten Emre Çolak, aday olduğu başkanlık yarışını rakibi Sena Baday karşısında yalnızca 1 oy farkla kaybetmesine rağmen, büyük centilmenlik gösterdi ve rakibinin başarısını sarılarak kutladı.

İzmir Kent Konseyi Çocuk Meclisi Yürütme Kurulu şu isimlerden oluştu:  Kübra Çiçek, Emre Çolak, Hasan Topal, Şule Çetinkaya, İlayda Yörük, Aslı Nur Kaya, Görkem Hazinedar, İbrahim Çağlar,

Çocuk Meclisi Yürütme Kurulu yedek üyelerin isimleri ise şöyle: Selçuk Arda Uğurlu, Selim Efe Özesmer, Ceren Gültiren, Gülcan Acar, Civan Öztürk, Gamze Gonca, Emir Ergu.meclis2

 

Bilgi Evleri Gazileri Ağırladı

 

 gazi1

Denizli Büyükşehir Belediyesi  Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nün 100. yıldönümü dolayısıyla çeşitli etkinlikler düzenlemeye devam ediyor. Çanakkale’de savaşan askerlerin ve o dönemde yaşanan zorlukların hatırlanıp, hissedilmesi amacıyla bünyesinde bulunan 10 Bilgi Evi ve Kurs Merkezi’nde eğitim gören 2500 öğrenciye “Çanakkale menüsü” olarak bilinen, buğday çorbası, hoşaf ve ekmekten oluşan öğle yemeği dağıtan Denizli Büyükşehir Belediyesi, öğrencilerle gazileri buluşturdu. Bu kapsamda Denizli Muharip Gaziler Derneği Başkanı Hamdi Helvacılar ve beraberindekiler, Denizli Büyükşehir Belediyesi Bilgi Evi ve Kurs Merkezlerini ziyaret etti. Karaman Bilgi Evi ve Kurs Merkezi’nde düzenlenen program, öğrencilerden Perinur Akkurt’un, sazıyla Çanakkele Türküsü’nü söylemesiyle başladı. Daha sonra Denizli Büyükşehir Belediyesi Bilgi Evi ve Kurs Merkezleri öğrencileri arasında yapılan en iyi İstiklal Marşı okuma yarışmasında birinci olan Ceren Karabaş İstiklal Marşı’nı okudu.

Gaziler çocuklara anılarını anlattı

Öğrencilerle bir araya gelen gaziler, vatan ve bayrak sevgisinin yanında anılarını çocuklarla paylaştı. Gazilerin anılarını ilgiyle dinleyip sorular soran çocukların etkinlikten büyük keyif aldığı görüldü.  Gazi ve çocuklara Çanakkale Zaferi ile ilgili orotoryo sergilenirken, tüm Denizli Büyükşehir Belediyesi Bilgi Evi ve Kurs Merkezleri’nde Çanakkale Sergisi düzenlendiği kaydedildi.gaziler