Etiket arşivi: Büşra

BİLİNÇSİZ ANTİBİYOTİK KULLANIMINDA ISRARCIYIZ

Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilen Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası’nda, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinin yaptığı bir araştırma kamuoyuyla paylaşıldı.

Sağlık Bakanlığı’nın “Akılcı İlaç Kullanımı Ulusal Eylem Planı 2014-2017 (AİK)” çerçevesinde sunulan çalışmada, İzmir’de yaşayan ilkokul çağında çocuğu olan ebeveynlerin, antibiyotik kullanımı ve antibiyotik direnci konusundaki bilgi ve tutumları ölçüldü. Çalışmanın ana bulgusuna göre, ailelerin %71’i son bir yıl içinde çocuğu için antibiyotik kullandığı ancak aslında antibiyotiklerin %30-40 oranında yanlış kullanıldığı ortaya çıktı.

“Anne-baba antibiyotikte ısrarlı.”

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Asya Babaoğlu yürütücülüğünde; Doç. Dr. Mustafa Tözün, Doç. Dr. Melih Kaan Sözmen, Arş. Gör. Gizem Yavaş ve Arş. Gör Büşra Tozduman tarafından yapılan ve 2. Uluslararası Halk Sağlığı Kongresi’nde ön sonuçları açıklanan çalışmaya göre; İzmir’deki ilkokullarda okuyan çocukların ebeveynlerinin antibiyotikler ve antibiyotik direnci ile ilgili bilgi düzeylerinin sınırlı olmasına rağmen antibiyotik kullanımına devam ettiği görüldü.

İKÇÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Dr.Öğr.Üyesi Asya Babaoğlu, en çok solunum yolu enfeksiyonlarında antibiyotiğe başvurulduğunu, antibiyotiklerin yanlış kullanımı neticesinde  de ‘antibiyotik direnci’ ile karşı karşıya kalındığını vurguladı.  Dr.Öğr.Üyesi Asya Babaoğlu, “Antibiyotikler yanlış kullanıldığında, bakteriler antibiyotiklere karşı savunma mekanizmaları geliştirir ve artık kullanılan ilaçtan etkilenmez. Hatta kazandıkları bu yeteneği başka bakterilere de aktarabilirler. Normalde uygun antibiyotikle kolaylıkla geçebilecek hastalıklarda hastane yatış süresi uzamakta, yan etki ve hatta ölüm görülme sıklığı artmaktadır. Dünya’da her yıl 700.000’den fazla kişi antibiyotik direnci nedeniyle hayatını kaybetmektedir.” dedi.

“Eczacılar da sorumluluk sahibi.”

Antibiyotiklerin ağrı kesici veya ateş düşürücü olmadığını, bakteri kaynaklı enfeksiyonları tedavi eden çok değerli ilaçlar olduğunun altını çizen Dr.Öğr.Üyesi Asya Babaoğlu, “Gereksiz ve hatalı kullanımlarla bu önemli tedavi şansımızı tüketmeyelim.” diye konuştu.

Çalışmanın ön sonuçları hakkında bilgilendirmeye devam eden Dr.Babaoğlu: “Önemli bir tespitimiz de eczacıların ebeveynlere antibiyotiğin nasıl kullanılacağını anlattıkları, ancak eş zamanlı olarak antibiyotik direnci konusunda bilgi vermedikleriydi. Hastalarla önemli bir temas noktası olan eczacıların, antibiyotik direnci gelişme riskini belirtmeleri önemlidir. Doktorların da elbette antibiyotik reçetelerken konuyu gündeme getirmeleri gerekmektedir. Ancak en önemli görev ebeveyne düşüyor.” şeklinde konuştu.

“Antibiyotik tüketiminde ilk sıradayız.”

Ülkemizin  antibiyotik kullanımı ve antibiyotik direncinde en üst sıralarda yer aldığının ortaya konduğunu belirten Dr.Öğr.Üyesi Babaoğlu,  “Kasım 2018’de yayınlanan OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) raporu, Türkiye’nin (OECD ülkeleri arasında) % 38.8 oranla, birinci sırada yer aldığını ortaya koydu. Türkiye’yi, Yunanistan (%37.7) ve Güney Kore (%35.2) takip ederken, en düşük antibiyotik direnç oranları İzlanda, Norveç ve Hollanda’da saptanmıştır (%5). Bu oranlar ile doğru orantılı olarak yine OECD raporlarına göre Türkiye antibiyotik tüketiminde ilk sırada yer almaktadır.” diye konuştu.

Doğru antibiyotik kullanımı nasıl olur?

Akılcı İlaç Kullanımı Ulusal Eylem Planı kapsamında yapılan kamu spotları, reçete zorunluluğu gibi çalışmaların olumlu sonuçlar verdiğini belirten Dr.Öğr.Üyesi Babaoğlu, antibiyotiklerin doğru kullanımı ile ilgili şu bilgilendirmelerde bulundu:

“Enfeksiyonlardan korunmada en etkili yöntemlerden birinin el yıkama olduğunu biliyor muydunuz? Bunun dışında doktorunuz antibiyotik reçete etmediğinde ısrarcı olmamak gerekir. Biraz istirahat, biraz sabır ve doktorunuzun önereceği diğer ilaç ve yöntemlerle hastalığı geçirmeniz mümkündür. Başkasının artan antibiyotiklerini kullanmamak hayati öneme sahiptir. Çünkü eksik dozla uygulanan tedavi, bakterilerin direnç kazanmasında temel unsurdur. Buna tedaviyi yarım bırakmayı da ekleyebiliriz. Antibiyotik başlandıktan sonra 1-2 gün içinde düzelme görülür. Birçok hasta da iyileştiğini düşünerek antibiyotik almayı keser veya unutur. Düşük dozlarla antibiyotiğe alışan bakteri, bir daha ki tedavide artık bu antibiyotiği umursamaz. Son olarak, çocuklar hastalandığında tedavinin yüzde 90 civarında anne tarafından takip edildiğini gördük. Babaların da çocukları hastalandığında tedaviyi takip etmesi, hem annenin yükünü hafifletecek, hem de aile içi paylaşımları güçlendirecektir.”

Şirketler Dijital Dönüşümü Gerçekten Kavrayabiliyor Mu?

Yıllarca konferanslarda “Bu yıl mobilin yılı olacak.” Cümlesini duymaktan ne çok sıkılmıştık değil mi? Bunun yerini son zamanlarda “ Devir dijital dönüşüm devri.” Gibi aforizmalar alır oldu. Dijital dönüşüm adı itibariyle sadece teknoloji ile bağdaştırılabiliyor. Bu yüzden dijital dönüşüm denilince bugün pek çok kurum şirketi son teknoloji ürünleriyle donatıp, bir tane artırılmış gerçeklik (AR) ya da sanal gerçeklik(VR) uygulaması üretince bu süreci tamamladığını düşünüyor. Ancak dijital dönüşüm hiç son bulmayan bir yolculuk.

Word on keyboard made in 3D
Word on keyboard made in 3D

Peki nedir bu dijital dönüşüm?

18. yy’ın başlarında sanayide insan gücü kullanıyordu, sonlarına doğru ise su, buhar ve makine gücü kullanımı arttı. Bugün endüstri devrimi olarak adlandırdığımız kavramın ilk aşaması makinelerin insan gücü yerine kullanılmasıyla ortaya çıktı. 1900’lerin ikinci yarısında bilişim teknolojileri yaygınlaştı. Endüstri devriminin 4. Aşaması kabul edilen bu döneme Endüstri 4.0, dijitalleşme ya da dijital dönüşüm deniliyor. Dijital dönüşüm; şirket kaynaklarının, dijital yeniliklerin oluşturduğu fırsatları değerlendirerek büyütüldüğü; insan, bilgi ve teknoloji ile bu üç ana unsurun birbirine uyumlu bir şekilde yeni iş modelleri geliştirilmesi sürecidir.

Bu süreçte dikkat edilmesi gerekenleri özetlersek:
 
1. Uyumluluk : Şirket kültürünün dijitale uyum sağlaması 1. gereklilik. İşletmeler, endüstri ve pazar değişimlerine uyum sağlayarak, düzenli operasyonlarla da şirkete yeni teknoloji kattıklarında başarıyı yakalıyorlar. Şirketin yalnızca pazarlama departmanının değil bütün departmanlarının dijital düşünebilmesi gerekiyor. Bu yüzden şirketin dijital dönüşümünün tek bir ajans ya da departman tarafından yönetilmesi yetersiz kalıyor. Şirket çalışanlarının gerektiğinde fark yaratacağını düşündükleri bir fikri üst kademelere rahatlıkla iletebilmesi gerekiyor. Bunun için de çalışanların fikirleri onaylanmadığında dahi kendilerini rahatlıkla savunabildiği bir şirket kültürünün oluşabilmesi şart. Bu ortamın oluşabilmesinde yöneticilere çok fazla rol düşüyor.
 
2. Kullanıcı Deneyimi : Günümüz tüketicileri markalardan değerlerine ve ihtiyaçlarına uygun yanıt bulamadıklarında rahatlıkla vazgeçebiliyorlar. Müşterilere üst düzey kullanıcı deneyimi yaşatmak tamamen zorunlu hale geliyor. Bunun en iyi yollarından biri müşteri ile etkileşimi artırarak geri bildirimleri tespit etmek. Müşterilere, işletmeyle her an ve her yerde etkileşime geçebilme deneyimini sunmak gerekiyor. Maalesef bazı şirketler müşteri etkileşiminin Twitter’dan otomatik mesajla geri dönüş yapılması ile sağlandığını sanıyor.
 
3. İnovasyon : Pazarlama, çok hızlı şekil değiştiriyor. Bu koşullarda pazarda rekabet gücünü korumanın en iyi yollarından biri proaktif yeniliklere odaklanmak. Yeni teknolojinin değerlendirilmesi, test edilmesi, analiz edilmesi ve her zamankinden daha hızlı karar verilmesi gerekiyor. Şirketler gerçek bir değer sunmayan yeni araçları kullanmakla zaman harcamamalılar. Şirket fikirden uygulamaya ne kadar hızlı geçiş yapabilirse, pazarlama modellerinde geliştirilmesi gereken alanlar ve gerekirse vazgeçilmesi gereken stratejiler kolay tespit edilebilir. Ayrıca inovasyona hızlı adapte olmak şirket kültürünün değişirken yeni teknolojiye adapte olma sürecini de hızlandıracaktır. Teknolojiye siz yetişemeseniz de o size mutlaka yetişiyor. Önemli olan proaktif yeniliklerin üreticisi konumda olabilmek.
 
4. Uzak iş gücünü yakalayabilmek: Y kuşağının iş dünyasına geçmesiyle freelance iş modeli gittikçe benimsenmeye başladı. Rahatına düşkün daha özgür çalışma ortamının peşinde olan Y kuşağını iş için ikna edebilmek çok kolay değil. İnovasyon ve teknolojiye hızlı uyum sağlamak işletmelerin dünyanın herhangi bir yerinde en iyi yetenekle bağlantı kurmalarına olanak tanıyacaktır. Şirket genç yetenekleri kendi bünyesine çekebilmeli. Y kuşağı ile ilgili daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Çiğdem Özdemir’in yazısını okuyabilirsiniz.

 

Pazarlama Alanında Y Kuşağından Faydalanmak için 6 Sebep

 

5. Artırılmış Gerçeklik (AR) ve Sanal gerçeklik (VR) : PokémonGO’nun geçtiğimiz sene nasıl da ortalığı kasıp kavurduğunu hatırlıyoruz değil mi? Tam tarihe gömüldü diye düşünürken Nintendo, değerini bir anda 11 milyar dolar artırmıştı. Bu teknolojiler ilk çıktığında oyun dünyasıyla sınırlı iken artık her zamankinden daha kolay uygulanabiliyorlar. AR ve VR müşterilerle bağlantı kurmanın yeni ve alternatif yollarını oluşturuyor.
 
6. Uygulama programlama arayüzü (API): API’ler bir uygulamanın özelliklerini başka bir uygulamada kullanılabilmesini sağlayan bir programlama arayüzüdür. Ziyaretçileri memnun etmek üzere kurgulanmış API’ler birden çok platform için şirketlerin projelerinin başarıya ulaşmasını kolaylaştırıyor.
 
7. Büyük veri (big data) ve analytics: Bugün tüm şirketler big datanın iş dünyasındaki öneminin farkında. Analytics, müşterilerin düşüncelerini, istediklerini ve pazarda markanıza nasıl baktığını göstererek işletmenizin yönünü belirlemenize yardımcı oluyor. Her şeyin ölçülebilir olduğu dijital dönüşüm çağında şirketlerin alacağı tüm kararlar veri ve analitik uygulama ile desteklenmelidir.
 
8. Nesnelerin İnterneti (IoT) : Dijital dönüşüm nesnelerin internetinden bağımsız düşünülemez. Gartner’ın araştırmasına göre 2020’ye kadar tahmini 26 milyar IOT ürününün internete bağlanılacağı tahmin ediliyor. IoT’ şirketler için yeni iş modelleri sağlayacak. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi edinmek için editörlerimizden Ecem Çakıcılar’ın Nesnelerin İnternetiyazısına bakmanızı öneririm.

 

9. Akıllı makineler ve yapay zeka (AI) : Kulağa bilim kurgu gibi gelse de çok değil kısa bir süre sonra M2M (makineler arası iletişim) hayatımıza girecek. Yapay zekanın da yardımıyla geçmişteki verilere göre gelecek tahminlerinde bulunabilecek makineler pazarlamada yeni bir sıçrama oluşturacak. Yapay zeka, makineler ve insan gücünü birleştirmeyi başaran şirketler fark yaratacak. Akıllı makinelerin düşük beceri gerektiren işleri değiştirebildiği, yapay zekaların da yoğun karmaşık sorunları çözmek için insanlarla işbirliği yapabildiği yeni bir çalışma ortamı oluşacak.

Türkiye’deki Şirketlerin Dijital Dönüşümdeki Başarısı

Accenture Dijitalleşme Endeksi rakamlarına göre 2016’da Türkiye’nin dijitalleşme endeksi puanı %61’di. Bu da Türkiye’nin dijitalleşme alanında daha ilerlemesi gerektiğini kanıtlıyor.

 

Dijital dönüşüm örnekleri

Yataksız Hastane Mercy Virtual Care Center

Amerika’daki Mercy Virtual Care Center, 24 saat boyunca hastalara uzaktan sağlık hizmeti veren dünyada eşi benzeri görülmemiş bir dijital dönüşüm örneği. Hastanenin sadece 330 çalışanı bulunuyor. Hastalarla yüksek duyarlılıktaki çift yönlü kameralar aracılığı ile iletişim sağlanıyor ve hayati tüm belirtileri iPad’eerine takılı cihazlardan gözlemleniyor. Tabii hastane yalnızca kronik rahatsızlıkları olan hastalara sanal tedavi uyguluyor.

Amazon

Amazon, kitap satışıyla başlayıp kasiyersiz market satışına kadar ilerleyen en güzel tam kapsamlı dijital dönüşüm örneği. Amazon, 1994’te online kitap satışıyla hizmet vermeye başlamıştı. Zamanla ürün çeşitliliğini artırdı. Şirketlere direkt anlaşma yaparak belli firmaların ürünlerini kendi sitesi üzerinden satmaya başladı. 2000 yılında e- ticaret (e-commerce) platformunu kurumsal ve bireysel perakendecilere açtı. Perakendeci firmalara kendi ürünlerini Amazon servisi üzerinden satma imkanı sundu. 2006 yılında Amozon Web Services (AWS) hizmeti hayata geçirdi. Cloud Computing bulut sistemiyle firmalar sunucular üzerinden müşterinin ihtiyacına uygun ve ziyaretçi sayısına göre ürünleri sunmaya başladı. 2007’de ilk e kitap okuyucu olan ürünü Kindle’ ı piyasaya sürdü. Bugün insansız hava araçları dronelarla evlere hizmet testleri deneyen, Amazon Go adı verilen uygulama ile kasiyersiz marketler oluşturmayı hedefleyen Amozon’un dünya devi olmasının arkasında dijital dönüşüme hızlı adapte olabilmesi yatıyor.

Netflix

Dijital dönüşüme zaman içinde uyum sağlayarak şu an ki başarısını sağlayan Netflix dijital dönüşümün tam kapsamlı örneklerinden.
Netflix 1998’de kurulan basit bir DVD kiralama şirketiydi. Aylık abonelere filmler yollanıyor ancak müşterilerin filmleri geri gönderme zorunluluğu bulunuyordu. 2000’li yıllara girildiğinde artan internet kullanımının farkına varan Netflix kendini online ortama adapte etmeye başladı. TV kanallarının izlenmesinin azaldığı dönemde Netflix Starz Entertainment kanalı ile anlaşarak dizileri de online yayınlamaya başladı. Ardından Paramoun Pictures, Lions Gate Entertainment ve MGM ile anlaşmalar yaparak yayınlarına film arşivlerini de ekledi. Şu an kendi dizi ve filmlerini çeken büyük büyük bir yapım şirketine dönüşen Netflix, dijital dönüşüme zamanla adapte olarak küçük bir şirket iken dünya markası oldu.

Yazının en başında “Teknolojiye siz yetişemeseniz de o size mutlaka yetişiyor.” Demiştik. Netflix ülkemizde de pazara girdikten sonra hem Doğuş Grubu hem de Doğan Tv kendilerine yetişen teknolojiye hızlı şekilde cevap vermek zorunda kaldılar. Doğuş Grubu online dizi yayıncılığına 2012’de Tvyo ile bir giriş yapmıştı. Ancak kullanıcı deneyimine tam cevap veren modern bir site yapısı bulunmuyordu. 2016’da Puhu Tv ile online yayın sektörüne yeni bir giriş yaptı ve ilk internet dizisi Fi’yi çekti. Doğan Tv de Blu Tv’yi kurarak değişime ayak uydurdu. İlk internet dizisi Masum ile online yayına başlangıç yaptı.
 
Şu an hem Puhu Tv hem de Blu Tv sevilen, takip edilen kanallar. Ancak Netflix gibi kapsamlı bir dijital dönüşüm örneği değiller. Puhu Tv ve Blu Tv nin doğması dijital dönüşümden çok dijital atak sayılabilir. Çünkü dijital dönüşümde teknoloji size değil siz teknolojiye yetişmelisiniz.
 
Türkiye’de dijital dönüşüme ayak uyduran diğer marka örneklerini Göktuğ Gürleyensoy’un yazı dizisinden takip edebilirsiniz.
 
Bu yazı ilginizi çektiyse Doç. Dr. Yetkin Bulut ‘un Akıllı İstasyon ve Dijitalleşme yazısını da seveceğinizden eminim.

Pazarlama Türkiye JR Editör

Sultanahmet Köftecisi’nden öğrencilere orijinal kaime…

 

Sultanahmet Köftecisi’nin 3. kuşak sahibi, ünlü nümismat Mehmet S. Tezçakın,

halkla ilişkiler dersinde konu olarak tariki işletmeyi seçen öğrencileri 100-120 yıllık

orijinal Osmanlı  kağıt paraları (kaime) ile ödüllendirdi

Tezçakın: “Bir üniversitede bilimsel çalışmanın konusu olmak gurur verici”

 

köfteSultanahmet Köftecisi’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve paha biçilmez ünik parçalardan oluşan dünyadaki en kapsamlı Osmanlı Kağıt Paraları Koleksiyonu’nun sahibi Mehmet S. Tezçakın, halkla ilişkiler dersinde konu olarak müessesesini seçen öğrencileri 100-120 yıllık orijinal Osmanlı kağıt paraları (kaime) ile ödüllendirdi.

Türkiye’de 4. kuşağa ulaşan nadir aile şirketleri arasında yer almasından dolayı birçok üniversitede hakkında tez, ödev ya da araştırmalar yapılan Tarihi Sultanahmet  Köftecisi,  Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencilerinin 7 aydan beri süren halkla İlişkiler uygulamaları dersinin de konusu oldu.

Yrd.Doç.Dr. Çiğdem Karakaya, Öğr.Gör.Dr. Fulya Erendağ Sümer ve Arş.Gör.Zuhal Gök’ün verdiği 2. Sınıf Halkla İlişkiler Uygulamaları dersi kapsamında, Mediterranean Ajans bünyesindeki öğrenciler Oğuzhan Kısa, Cahit Özdemir, Büşra Karbal, Ali Bal, Ceren Özdoğan, Gülnaz Uysal, Şeyma Çin ve Murat Sezen, 7 ay boyunca tarihi işletmenin kurumsal iletişim çalışmalarını yürüttüler.

Asırlık işletmenin 3. kuşak patronu Mehmet S. Tezçakın ile oğlu Timur Tezçakın, davet üzerine “Tarihi Sultanahmet Köftecisi-Selim Usta Kurumsal İletişim Kampanyası”nın final sunumuna katılarak öğrencilere destek oldular.

Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen, Dekan Yardımcısı Doç Dr. Ahmet Ayhan’ın da izlediği sunuma tam not verdiğini belirten Mehmet S. Tezçakın, Türkiye’de 4. kuşağa aktarılan nadir işletmelerden biri olan Sultanahmet Köftecisi’nin bir üniversitede bilimsel çalışmanın konusu olmasının kendilerini gururlandırdığını söyledi.

İşletmenin 4. Kuşak sahiplerinden Timur Tezçakın  da eğitime önem veren bir işletme olduklarının altını çizerek, “Özellikle üniversitelerden gelen hiçbir daveti geri çevirmiyoruz. Bugüne kadar değişik üniversitelerde etkinliklere katıldık.  Fakat burada, 7 ay boyunca kurumumuzun ders konusu olarak işlenmesi bizim için çok özeldi” ifadelerini kullandı.

Konuşmaların ardından aynı zamanda nümismat olan Mehmet S. Tezçakın, öğrencilerin her birine koleksiyonunda yer alan 100-120 yıl önce tedavülden kalkan orijinal Osmanlı kaimesi  hediye etti. Tezçakın, Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Kütüphanesi’ne de Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan  kültür yayını belgesi verilen  Osmanlı İmparatorluğu Kâğıt Paraları kitabını bağışladı.

Öğrencilerden Oğuzhan Kısa, gelenekselliğini ve  lezzetini bir asırdır koruyan bir kurumun iletişim çalışmasını yürütmenin oldukça keyifli olduğunu vurgulayarak, “Tezçakın ailesinin, davetimizi kırmayarak final sunumumuzda yanımızda yer almaları da, benim ve ekip arkadaşlarımın yaşamımız boyunca unutmayacağımız bir jest oldu. Ayrıca, bu hediye ile hepimiz koleksiyonculuğa adım atmış olduk” diye konuştu.

Vuslata Gönül Verenler’den Anlamlı Proje!

vuslatToplumda yaşanan olumsuzlukları ortadan kaldırmak ve gençlerin kötü alışkanlıklardan korunmasını sağlamak amacıyla bir araya gelen bir grup gönüllü insan, Vuslata Gönül Verenler adı altında bir oluşum içine girerek çalışmalara başladılar.

Vuslata Gönül Verenler Sosyal Sorumluluk projesini başlatan Proje Sahibi ve Yürütücüsü Ömer Tarkan Doğsoy, Aktivist ve Proje Koordinatörü Rabia Avcı Beşli, Organizasyon Koordinatörü Emre Kılıç, Operasyon Koordinatörü Büşra Daş, Eğitim Koordinatörü Deniz Atçeken ve Tanıtım Medya Koordinatörü Nur Yılmaz’dan oluşan ekip, her hafta bir araya gelerek, yapacakları çalışmaları masaya yatırarak plan-program yapıyorlar. Oluşturulan bu oluşumla, İzmit Merkez’inde başlayacak olan hizmet kervanını, bütün ilçelere ve daha sonra çevre illere yaymak olduğunu vurgulayan oluşum sorumluları, ” Çalışmaların her aşamasında, ıslah, ihya, tasavvuf çizgisinde bir medeniyet tasavuruna göre hareket edilecektir. Fikir birliği, büyüklerin desteği alınacaktır. Ecdadımızın yaşantısı, örnek alınacaktır. Toplumun her kesimini içimize almayı ve onlara ulaşmayı hedefliyoruz. İstişaresiz kesinlikle hareket edilmeyecektir. Herkese kapımız açık olacaktır. Açıklık ve şeffaflık yegane prensibimiz olacaktır. Kardeşlik ve uhuvvet ön planda tutulacaktır. İlim-irfan soframızda herkesin faydalanabileceği bir şeyi olduğunu biliyoruz. Kurumsal çalışmaya, eylem ve söylem  birliğine önem verilecektir. Komisyon kurallarına riayet edilecektir.  Adalet ve kararlılık ilkesi, en önemli ilkemiz olacaktır. Düşüncemiz hayırlıdır, hayırlı olan düşüncenin akıbeti de hayır olur.”dediler.

Toplumum bu gün ciddi bir buhran geçirdiğini vurgulayan Proje sorumluları, “Bu durumun en büyük nedeni, Allah’ın Resulü’nün hayatını hayatımıza tatbik edemiyoruz. Bizim amacımız, toplumda var olan olumsuzlukları en aza indirmek, Efendimizin hayatını insanlara anlatmak, gençleri kötü ve kirli alışkanlıktan uzaklaştırmaktır. Uyuşturucunun, sigaranın, madde bağımlılığının, alkol bağımlılığının, yaktığı aileleri yeniden toplamak, onarmak ve yıkılan ve yok olan evlatlara uzanan bir el olmak amacıyla oluşumu kurduk. Ellerde kalem olsun. Ellerde kitap olsun. Eller, duaya dursun amacımız budur. Bu düşüncemizi okullara, kamu kurumlarına, sivil toplum örgütlerine, siyasi parti temsilcilerine ve ulaşabildiğimiz herkese anlatacağız.”dediler.