Etiket arşivi: Bulgaristan

İRAN’IN BİR ŞAHAP FÜZESİ KAÇ S-400 EDİYOR?

 

 

            Aydınlar Ocağı 2019 yılını “Gençler Kürsüde” Programıyla kapattı. 77’ncisi düzenlenen programın konuğu KOÜ Mekatronik Bölümü 4.Sınıf Öğrencisi ve aynı zamanda Kocaeli Türkçüler Topluluğu Başkanı olan Özer Mert Özdemir oldu. TÜRKİYE’NİN HAVA SAHASI VE GEREKSİNİMLERİ başlığıyla Sivil Toplum Merkezi’nde düzenlenen toplantıya Kocaeli Aydınlar Ocağı başkanları Süleyman Pekin ve Av. Ruhittin Sönmez, Kocaeli Türk Ocağı Başkanı Yücel Alpay Demir, Yesevî Ocağı Eğitim-Kültür-Sanat Derneği ve KMKB Dönem Başkanı Eren Elmalı, Türk Eğitim Sen Kocaeli 1 Nolu Şube Başkan Vekili Feyzullah Divli, Birleşik Emekliler Derneği Başkanı Alp Timincioğlu, Başiskele Belediyesi Meclis Üyesi Nuray Savcı Güçlü, İyi Parti İzmit İlçe Başkan Yrd. Abdurrahman Akgün, Kocaeli Alperen Ocakları eski Başkanı İrfan Memiş, TES İzmit İlçe Temsilcisi Hüseyin Akçay, Derince İlçe Millî Eğitim eski Müdürü Remzi Turan, Türk Haber Sen eski Başkanı Ayhan Altay, Arslanbey Fevziye Tezcan EML Müdürü Murat Pala ile Ocak yöneticileri ve üniversiteli Türkçüler katıldı.

Açılış konuşmasında KAO Başkanı Süleyman Pekin, Türkiye’nın hava güvenliği için aldığı fakat henüz kullanamadığı S 400’ler dolayısıyla ABD’nin ekonomik yaptırım tehdidiyle karşılaştığını, Özer Mert Özdemir’in hem böyle zorlu hem de böyle güncel bir konuyu çalışmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Önce Hava Hakimiyeti ve Balistik Füzeler hakkında bilgi veren Mert Özdemir kısa, orta ve kıtalarası balistik füze sahibi ülkeler (Kuzey Kore’den İsrail’e, Amerika’dan Hindistan’a) ile ürün çeşitliliği hakkında görsel destekli ayrıntılı bilgiler sundu. Ardından Türkiye’nin Uçak Filosunu irdeleyen Özdemir envanterin yetersiz ve eski olduğunu, 80’li yıllarda edinilen F 16’ların bile demode kaldığını, FETÖ nedeniyle uçak başına hava personelinin ciddi oranda azaldığını, pilotaj eğitiminin hem çok masraf hem de çok zaman istediğini anlattı. Artık F 22 Raptor gibi radarda görünmeyen veya F 35 Lightning II gibi çok amaçlı yeni nesil uçakların tercih edildiğini de ilave etti.

Patriot’lara karşın S 400’lerin işlevsel olarak daha ağır bastığını söyleyen Özer M. Özdemir öncelikle Ermenistan, Bulgaristan, Yunanistan, Suriye gibi Türkiye’nin komşularında bulunan S 200 ve S 400 sistemlerini akabinde de Suriye ve İran’da bulunan Scud ve Pantscir sistemlerini ele aldı. Özellikle İran’ın balistik füze alanında aşırı derecede geliştiğinden bahseden Özdemir İran’ın Zülfikâr Füzeleriyle 700 km., Kıyam Füzeleriyle 800 km., Şahab 3 Füzeleriyle 2000 km. ve Soumar Füzeleriyle de 2500 km.’yi bulduğunu beyan etti.

İsrail’in 1500 km. menzilli Jeriko 2 ve 4500 km. menzilli Jeriko 3 Füzeleriyle ülkemizi vurabilme kapasitesine sahip olduğunu ifade eden Özdemir hem güney hem kuzey komşumuz olan Rusya’nın ise füze konusunda Nirvana düzeyinde olduğunu söyledi. Rusların kara, deniz, ve hava üzerinden çok çeşitlikle çalıştıklarını hatta yerküreyi boydan boya dolaşabilecek bir füze kapasitesi geliştirdiklerini aktardı. Türkiye olarak bizim henüz yolun başında olduğumuzu ve küresel çapta bu rekabette yer alabilmek için bilhassa mühendislik öğrencilerinin, yazılım ve tasarımcıların kendilerini bu işe adayarak eğitimlerini öyle yönlendirmeleri gerektiğini vurguladı.

Arkasından soru-cevap ve katkı kısmına geçildi. Oldukça sıcak ve samimi geçen bu fasıldan sonra gecenin hatırasına binaen İzmit Saat Kuleli Kocaeli Aydınlar Ocağı plaketini salondaki en genç öğrenci olan ve Başiskele Anadolu İmam hatip Lisesi 12. Sınıf öğrencisi Kadir Fidan’la birlikte KAO Başkanı Süleyman Pekin konuşmacı Özer Mert Özdemir’e takdim etti..

Erdoğan Bulgaristan’dan gelen Türk’ler için neler söylemişti

Dış Politik’da, özellikle de Suriye konusunda hükümet gibi düşünmeyen bir halk, halk gibi düşünmeyen bir iktidar var. Dönemin Refah Partisi üyesi sıfatıyla, ANAP hükümetine karşı çok sert açıklamalar yapan Erdoğan, Erzincan Konferaransında kürsüde konuşmasını yaparken şunları söylüyor: İşte dış politikada ki düştüğümüz durum bu. Ne dedi? Bulgaristan’a gelin dedi. Ya ne kadar varsa gelin. İsterse Todor Jivkov da gelsin. Tamam güzel, gelin diyorsun ama bak Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim ediyor. Ülke insanı aç. Kadınını satıyor kızını satıyor çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken gelin diyorsun. Bunları nereye yerleştireceksin? Kapıkule de bir anons: “muamelesi biten soydaşlarımız istediği yere gidebilir”. 780.000 kilometrekare emrinize amadedir. Ve tabi bu insanlar geldi. Kim geldi ? Casus mu değil mi? Ve bir da bakıyorsunuz Ercüment Konukman açıklıyor: Gelenlerin içinde 5 bin casus var. Hey Allah’ım ya Rabbim… Ya bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Bu nasıl bir devlet anlayışı…Ve simdi biz bu insanların oradaki haklarından vazgeçiyoruz. İsteyen istediği yere gider diyoruz nereye geliyoruz? Okul yurtlarını onlara veriyoruz. Okullar açılıyor başınızın çaresine bakın diyoruz. Başının çaresine nasıl bakacak bu insanlar ya. Bursa’nın park bahçelerinde ahlaksızlığa başlıyorlar. Ve simdi geri dönmeye başladılar 300 bini geçince Sayın Özal artik durdurdum diyor. Hani sen hepsini almıştın. Todor Jivkovu da alacaktın. Niye simdi tükürdüğünü yalıyorsun? Yalamıyor efendi yalamıyor dikkat et, tükürdüğünu yalattırıyorlar!”

 

Recep Tayyip Erdoğan Refah Partisi Erzincan Konferansı

 

Türkiye’deki Suriyeliler konusunda kucaklayıcı politika izlediklerini söyleyen Erdoğan, İl Başkanlığı döneminde, ANAP hükümetini, Bulgaristan’daki Türkleri ülkeye çağırdığı için eleştiriyor. İşte o tarihte yayımlanmış bir arşiv videosu;

KOTO üyelerinin Edirne çıkarması verimli geçti; Bulgaristanlı iş insanlarıyla 200’den fazla iş görüşmesi

KOTO üyelerinin Edirne çıkarması verimli geçti; Bulgaristanlı iş insanlarıyla 200’den fazla iş görüşmesi

Edirne’nin Bulgaristan’a sınır yakınlığını fırsat bilen Kocaeli Ticaret Odası, Müşterek Meslek Komitesi Toplantısı’na katılan üyeleri için Bulgaristanlı iş insanlarıyla ikili iş görüşmeleri etkinliği düzenledi. İlginin yoğun olduğu görüşmelerde, tarımdan sanayide kadar toplam 27 farklı sektörde, 200’ün üzerinde iş görüşmesi gerçekleştirildi

Kocaeli’nin şehirlerarası ticari ve ekonomik işbirliği düzeyini artırmak amacıyla Müşterek Meslek Komite Toplantılarını her yıl farklı bir ilde gerçekleştiren Kocaeli Ticaret Odası, Edirne’de düzenlediği organizasyonla bu amacını uluslararası bir boyuta taşıdı. 2019 Yılı 2. Müşterek Meslek Komite Toplantısı kapsamında gerçekleştirdiği programa, Bulgaristan iş insanlarıyla ikili iş görüşmeleri organizasyonunu da dahil eden KOTO, 200’den fazla iş görüşmesine aracılık etti.

ÖZEL HAZIRLIK

İkili iş görüşmeleri için özel bir hazırlık yapan KOTO, bu kapsamda Haskovo Ticaret ve Sanayi Odası ile işbirliği yaparak, Kocaelili iş insanları için potansiyel vadeden sektörleri ve iş insanlarını tespit ederek ikili iş görüşmelerine davet etti. Tüm sektörler ve firmalar için kapsamlı tanıtım dosyaları hazırlayan KOTO’nun Edirne’de gerçekleştirilen ikili iş görüşmeleri, oldukça verimli geçti.

İYİ NİYET PTOTOKOLÜ İMZALANDI

KOTO Başkanı Necmi Bulut ve Meclis Başkanı Akın Doğan’ın, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Volkan Yılmaz, Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Mikail Kayacı, Meclis Başkan Yardımcısı Alp Kayalar, Yönetim Kurulu Üyeleri; Murat Barış, Mehmet Akif Şen, Ömer Efe, Yusuf Ziya Uludüz, Yusuf Erenkaya ve İbrahim Atalay ile birlikte ev sahipliği yaptığı programa; Bulgaristan Cumhuriyeti Edirne Başkonsolosu Vassil Valchev, Haskovo Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yancho Yanev, Bulgaristan Meclisi Ekonomi Komisyonu Başkanı Petar Kanev, Bulgaristan Meclisi Üyesi Prof. Ivo Hristov da katıldı. İki ülke arasındaki ekonomik ve ticari işbirliğinin artırılması amacıyla iyi niyet protokolü de imzalandı.

MARKAM OLUR MUSUN? FUARINA DAVET ETTİ

Program, Kocaeli’nin sektörel tanıtım filminin sunulmasıyla başladı. Kocaeli’nin sanayiden kimyaya, sağlıktan tarıma kadar birçok alanda ekonomik gücünü ifade eden filmin İngilizce sunumunun ardından konuşan Kocaeli Ticaret Odası Başkanı Necmi Bulut, “Kocaeli ülkemizin en önemli üretim merkezidir ve çok stratejik bir konumda bulunmaktadır. Kocaeli iş insanları olarak Bulgaristan ile; otelcilik, plastik, makine, sanayi, ağır sanayi ve mobilyacılık sektörlerinde üst düzey işbirliği gerçekleştirebiliriz. Bu ikili iş görüşmelerinin sonucunda inanıyorum ki başarılı ve uzun süreli bir ticaret ortamı ortaya çıkacaktır. Ayrıca sizleri Aralık ayında gerçekleştireceğimiz ‘Markam Olur Musun?’ fuarımıza hem katılımcı hem ziyaretçi olarak davet ediyoruz. Burada ilimizin ekonomi alanında gücünü daha fazla görme şansına sahip olup, ticari görüşmeler de gerçekleştirebileceksiniz” dedi.

‘BU YAKINLIĞI İYİ DEĞERLENDİRMELİYİZ’

Haskovo Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Yancho Yanev, Avrupa’nın Türkiye’ye en yakın sanayi ve ticaret odasının Haskovo olduğunu ve bu yakınlığın en iyi şekilde değerlendirileceğine olan inancını koruduğunu ifade ederek, “Bir ilki gerçekleştirerek 3. bir adreste, Edirne’de ikili iş görüşmelerimizi gerçekleştiriyoruz. Bulgaristan tarafından da Türkiye tarafından da ilgi çok büyük. Bizim sanayi ve ticaret odamız uluslararası ilişkilerde Bulgaristan’ın en iyi odalarından biridir. Avrupa’nın Kocaeli’ye en yakın sanayi ve ticaret odası Haskovo’dur. Bu yakınlığı en iyi şekilde değerlendireceğimize inanıyorum. Tarımda Haskovo oldukça gelişmiştir. Sizin şehrinizin tanıtım filmini izleyince karşılıklı bir şeyler gerçekleştireceğimize dair inancımı daha da çok arttı. Hepiniz Bulgaristan’da yatırım yapmalısınız. Çünkü Bulgaristan en az vergi alan ülkedir” dedi.

‘VİZE DE DAHİL HER TÜRLÜ KOLAYLIĞI SAĞLAMAYA HAZIRIZ’

Bulgaristan Cumhuriyeti Edirne Başkonsolosu Vassil Valchev ise, vize da dahil olmak üzere ticaretin daha da gelilmesi adına Başkonsolosluk olarak tüm kolaylıkları sağlayacaklarını ifade ederek, “Bugün sizlerle bulunmak ve sizleri burada selamlamak büyük bir gururdur. İki ülke arasındaki ilişkileri güçlendireceğine inandığım bu toplantıdan bulunmaktan gurur duyuyorum. Ve yüksek orandaki katılım bizleri çok mutlu etmiştir. Bulgaristan, özellikle Türkiye ile ekonomik ve ticari alanlarda birçok beklentiyi karşılayabilecek potansiyele sahip. Ve benim de beklentim ilişiklerin çok daha yakınlaşmasıdır. Karşılıklı alışverişlerin yapılması ve ticaretin daha yüksek değerlerde devam etmesidir. Tabi ki iki ülke arasındaki mal alışverişinin gerçekleştirilmesi sadece ticaret odalarının değil, devletin de görevidir. Bu bağlamda başkonsolosluk olarak şunun sözünü vereceğim ki; iki ülkenin gelişmesine kendi görev alanımız dahilinde her türlü yardımı ve vize kolaylığı yapmaya hazırız. Herkese başarılar diliyorum ve en kısa sürede en üst sonuçları alacağımıza inanıyorum” dedi. Bulgaristan Meclisi Ekonomi Komisyonu Başkanı Petar Kanev ise, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin her geçen gün artacağına inancını dile getirdi.

SOMUT ADIMLAR ATILIYOR

İyi niyet protokolünün imzalanmasının akabinde ikili iş görüşmelerine geçildi. Eşleştirilen firmalar, kendileri için özel olarak ayrılan masalarda tercümanlar eşliğinde bir araya gelerek, sektörlerini, firmalarını tanıtarak Bulgaristanlı partnerler şansı elde etti. 200’ün üzerinde iş görüşmesi gerçekleştirilirken, firmalar arasında samut adımlar atmak için karşılıklı olarak ülke ziyareti gerçekleştirme kararı alanlar oldu.

3. KAPIKAYAFEST ULUSLARARASI DOĞA SPORLARI VE KÜLTÜR FESTİVALİ BAŞLIYOR !

 

Neşesi, doğallığı ve espri anlayışı ile her yeri renklendiren karadeniz insanı, eşsiz ve benzersiz bir doğa sunan konumu ve yaylaları ile de yerli ve yabancı turistleri çekerek her yıl cazibesini artırmayı başarıyor.


KAPIKAYAFEST ?
Karadeniz’in önemli illerinden Samsun Bafra Kapıkaya’da 24-28 Temmuz 2019 tarihleri arasında 3.sü düzenlenecek olan  “Kapıkayafest Uluslararası Doğa Sporları ve Kültür Festivali” nde  adrenalini yüksek doğa sporlarının ve karadenize  özgü  kültürel faaliyetlerin Türkiye gündemine taşınacağına inanıyoruz.  Karadeniz coğrafyasının eşsiz doğa güzelliği, coğrafyanın kendine özgü karakteristik özelliklerini koruyarak yapılan etkinliklerin zenginliği her yıl bölgeye gelen yerli ve yabancı kişi sayısındaki artışı beraberinde sağlamakta ve bölge turizm gelirlerinden aldığı payı artırmaktadır.

Adını Samsun / Bafra – Kapıkaya tepesinden alan Kapıkayafest; Çeşitli spor dallarını aynı ortamda sunarak ulusal ve uluslararası birçok sporcuyu ve doğa severleri her yıl temmuz ayında bir araya getirmeyi hedefleyen, sağlıklı bireylerle daha çok yaşanabilir bir dünya için sporun ve sporcunun önemini vurgulamak gayesini güden bir festivaldir.

Bafra Belediyesi sahipliğinde ve  Astajans organizasyonu ile yapılacak olan Kapıkayafest’te, gökyüzünde paraşütçüler süzülürken katılımcılar karada bisiklet ve doğa yürüyüşü, baraj gölünde kano gezisine katılabilirler. ‘En güzel fotoğrafı ben çekerim’ diyenler ise fotomaratona katılabilirler. Kamp ve çevresinde çeşitli etkinlikler ile eğlenme ve güzel vakit geçirme olanağı bulabilirler. Akşam ise kamp ateşini yakıp yıldızların altında doğanın sesini dinleyebilir, güzel sohbetler edebilirler. Ayrıca çeşitli kültürel faaliyetler, spor branşlarının aktiviteleri ve eğlenceleri ile unutamayacakları bir festival geçirebilirler.

5 gün 4 gece “Her şeyiyle eğlenceli” bir festivale davetlisiniz.!

DÜNYANIN 55 ÜLKESİ FESTİVAL İÇİN DAVET EDİLDİ !

Kapıkayafest Festivali uluslararası bir festival olması sebebiyle geçen yıl kırka yakın ülkeden sporcu ve katılımcıyı Bafra’ya getirme başarısı elde etmiş durumda. Bu sene 55 ülkeden sporcu ve katılımcılar ile iletişime geçilerek, festival uluslararası arenadaki konumunu yükseltme çabasında. Festivale davet edilen ve katılması planlanan ülkeler ise şöyle;  Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Belçika, Birleşik Krallık, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Dubai, Estonya, Fas, Finlandiya, Fransa, Gürcistan, Hırvatistan, Hindistan, Hollanda, İran, İrlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Katar, Kazakistan, Kıbrıs, Kırgızıstan, Kosova, Kuveyt, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan, Makedonya, Malta, Mısır, Özbekistan, Pakistan, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya Federasyonu, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Tacikistan, Tataristan, Türkmenistan, Ukrayna, Ürdün ve Yunanistan.

DÜNYANIN EN ÖZEL EKSTREM SPOR ALANLARI ARASINDA!

Kapıkayafest; Kızılırmak’ın yanı başında doğanın ve tarihin bir arada olduğu, birçok ekstrem spor ve  sportif faaliyetleri ile dünyanın nadir alanları arasında gösteriliyor. Hava sporları, su sporları, dağcılık, fotoğrafçılık, bisiklet, atv, kamping vb gibi doğa sporlarını ve faaliyetlerini aynı noktada barındırıyor.

Kapıkayafest; yamaç paraşütü için dünyanın en elverişli noktaları arasında yerini alma yolunda ilerliyor. Bir yamaç paraşütçüsünün bir noktadan kalkıp aynı noktaya inebildiği ve Kızılırmak’ın eşsiz doğal güzelliklerini ve manzarasını görebildiği dünyanın en özel konumlarından birisi.

Aynı zamanda turizm turları, fotoğraf – bisiklet ve atv safari, yöresel ve kültürel pazarlar da Kapıkayafest etkinlik alanında olacak. Etkinlik alanı bu branşların ve sportif etkinliklerin tamamını bir arada buluşturabilecek Dünya’nın nadir alanlarından..

İLGİ İLE BERABER BÖLGE EKONOMİSİ DE CANLANDI

Kapıkayafest; ilki 2017 yılında 25 bin, ikincisi 2018 yılında 50.000’in üzerinde ziyaretçi, 5000 civarı kamp ve ticari katılımcısı ile ciddi bir ses getirdi. Bu yıl ise 100 bine yakın katılımcı ve ziyaretçi bekleniyor. Festivale ev sahipliği yapan Samsun / Bafra – Kapıkaya ve Asar mevkileri, ulusal – uluslararası sporcuların ve doğa sporlarına ilgi duyanların odak noktası durumunda. Festivalin yöre ve bölge halkına ciddi bir ekonomik katkı sağladığı, her geçen yılda artarak devam edeceği düşünülüyor.

“Fütüvvet Sultanı Ebû’l Hasan Harakanî” Üsküdar Üniversitesinde anıldı

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü tarafından her yıl düzenlenen Tasavvuf Araştırmaları Günleri, bu sene “Fütüvvet Sultânı Ebû’l-Hasan Harakanî” Uluslararası Sempozyumuna ve Tasavvuf Araştırmaları Tez Atölyesine ev sahipliği yapıyor.

Seyyid Ebû’l Hasan Harakanî Vakfı, Kerim Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı, TÜRKKAD Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şubesi ve Nefes Yayıncılık iş birliği ile düzenlenen “Fütüvvet Sultânı Ebû’l-Hasan Harakanî” Uluslararası Sempozyumu Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşkesinde gerçekleşti.

27-28 Nisan tarihlerinde düzenlenen sempozyumda ABD, Almanya, Bulgaristan, Hindistan, Rusya, Ürdün gibi yedi farklı ülkeden 28 davetli bildirileri ile yer aldı.

Programın açılış konuşmalarını Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muhsin Konuk, Seyyid Ebû’l Hasan Harakanî Vakfı Başkanı Yavuz Selim Uzgur ve Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Mutasavvıf Yazar Cemalnur Sargut yaptı.

“Günümüzde İslamofobi neticesinde asimetrik bir savaş başladı”

“10 gün önce, Pakistan Gençlik Meclisinin başkanı ile beraber 13 kişilik bir heyet üniversitemizi ziyaret ettiklerinde, üniversitemizin Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü olduğunu öğrendiklerinde çok mutlu oldular” diyen Prof. Dr. Muhsin Konuk, şunları kaydetti:

“Özellikle günümüzde İslamofobi neticesinde asimetrik bir savaş başladı. Bu savaş artık, savaş meydanlarında olmuyor. Bu savaş, doğrudan beynimizi ve kalbimizi etkiliyor. Dolayısı ile bu savaş neticesinde tek amaç, Müslümanların elinden gerçek Müslümanlığı almak ve birilerinin istediği şekilde bir Müslümanlık ortaya koymak. Buna karşı, işte bizim hayatımıza ölçü olacak hayatlar, ki bunlardan bir tanesi, bu yüce ruh Hz. Harakanî, o ve onun gibi bu topraklarda yetişmiş olan müstesna insanlar. Allah onlardan razı olsun ve sizin de huzurunuzda o yüce ruhu saygı ile selamlıyorum. Ümit ediyorum, bu sempozyum neticesinde açığa çıkan ortak raporlar da ülkemiz geleceği adına hayırlara vesile olacak.”

“Bu ruh, bu toprakların bize vatan olmasına vesile oldu”

Açılış konuşmalarına programda emeği geçen herkese teşekkür ederek başlayan Seyyid Ebû’l Hasan Harakanî Vakfı Başkanı Yavuz Selim Uzgur, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Harakani Hazretleri yaklaşık bin yıl önce Kars’ı ve Anadolu’yu şereflendirdiğinde kapısının üzerine şöyle yazmış: ‘Her kim bu kapıya gelirse, ekmeğini verin ve inancını sormayın. Allah katında ruh taşıyan herkes Ebû’l Hasan’ın sofrasında ekmeğe layıktır’. Anadolu’nun ruhu, aşkı, sevdası, insanlığı, ahlakı, Allah Resulünün güzel ahlakından neşet eden bu sözün içerisinde gizlidir. İnsanın yaratılışına ve ruhuna değer veren ve o ruhu bütün yaratılmışlardan aziz tutan bir anlayış, Anadolu’yu bin yıldan beri mayaladı, aşk ve muhabbetle yoğurdu ve bizim ayakta durmamıza ve bu topakların bize vatan olmasına vesile oldu.”

“Kyoto Üniversitesinde kurmuş olduğumuz Kenan Rifai Tasavvuf Araştırmaları Merkezi, muazzam çalışmalar yapıyor”

Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı Cemalnur Sargut ise, duygularını şu cümlelerle dile getirdi:

“Ebû’l Hasan Harakanî, büyük sultanlardan bir tanesi… Onlarla olmak, onlarla yaşamak, onları idrak etmek, onları anmak onlardan sözler söylemek, İslam tasavuffunun kemal noktasında birleşmesini sağlıyor ve bizi benlikten edebe davet ediyor. Yaptığımız işi kendimizden görmemeyi öğretiyor. Bizde bir kuvvet-i kudret yok. Biz biliyoruz kendimizin ne olduğunu, bir sinek hükmünde olmadığımızı; ama bize bu işleri lütfeden ve bu enerjiyi veren bu sultanlardan Allah razı olsun. Şimdi hedefimiz çok daha büyük. Kyoto Üniversitesinde kurmuş olduğumuz Kenan Rifai Tasavvuf Araştırmaları Merkezi, muazzam çalışmalar yapıyor ve çocuklar hakikaten İslam için büyük çabalar gösteriyorlar.

“Amerika’daki çalışmalar İslamofobi’ye karşı çok büyük bir mücadele arz ediyor”

İlk defa Kyoto Üniversitesinde dini bir müessese kuruldu ve bu müessese İslam’ı anlatıyor. Çin’de yaptığımız İslam ve Çin Medeniyeti Sempozyumu (2015) çok büyük ses getirdi ve Çinli çocukların Müslüman oluşlarını, onların Allah aşkı ile ağlayışlarını izledik. İnşallah tekrar sempozyumlar orada devam edecek. Amerika’daki çalışmalar İslamofobi’ye karşı çok büyük bir mücadele arz ediyor. Bunların hepsinin gayesi birlik ve beraberlik. Onun için muhabbet ve birlik sağlamak, sadece farklı inançları değil, İslam’ın içindeki farklı yolları bir araya getirmek, çok önemli. Bugün bütün tarikatlar, yollar, anlayışlar, bugün büyük sultanların önünde birleşiyor ve onu anlatmaktan zevk alıyorlar.

Başkanlığını, Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Emine Yeniterzi’nin yürüttüğü ilk oturumda; Prof. Dr. İsa Yüceer “Anadolu’nun Manevi Kimliğinde Hasan Harakanî Faktörü”, Doç. Dr. Alan Godlas “Ebû’l Hasan Harakanî’nin Nûrü’l Ulûm Eserindeki Sûfiyâne Dünya Görüşünün Boyutları” ve Dr. Laila Khalifa “Hakikat ve Hayal Arasında: İbn Arabî’de Fütüvvet Anlayışı” başlıklı konuşmaları ile yer aldı.

“Tasavvufta kokunun çok önemli bir yeri vardır”

Sempozyumda, ikinci oturumun başkanlığını ise Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan yürüttü. Oturumda, Prof. Dr. Mim Kemâl Öke “Tasavvufta Kokuların Sırrı ve Mesnevî’de Harakanî Kokusu”, Prof. Dr. Niyazi Beki “Ebû’l Hasan Harakanî’ne Naz Makamı” ve Dr. Cangüzel Güner Zülfikar “Fütüvvet Anlayışına Farklı Yaklaşımlar” başlıklı konuşmaları ile katılımcılarla bir araya geldi.

Prof. Dr. Mim Kemâl Öke, Mesnevi’den öyküler anlatarak, tasavvufta kokunun önemi hakkında şunları kaydetti: “Tasavvufta kokunun çok önemli bir yeri vardır. Anlatmaya kalksak, bir sempozyum daha yaparız. Birçok koku bizi rahatsız edebilir; ama önemli olan sufliyetin kokusunu duyabilmektir. O koku alkol, anason, küfür kokusu olabilir. Ama bir ağız neyi kokluyorsa, neyi koklamaktan hoşlanıyorsa, o kokuyu çıkartır. İnsanın içinin kirli olması bunu da dışarıya salar. Onun için koku önemli. Güzel kokmak lazım. Hz. Peygamberimizin kokuyu ne kadar sevdiğini biliyoruz.”

Ahmet Taşğın’ın başkanlığında gerçekleşen 3. oturum; Kabir Helminski “Aşkta Mütevâzı Ol, Sevmekte Gözüpek”, Bilal Gök “Fütüvvet Sultanı İle Hikmet Sultanının Buluşması: Harakanî – İbn Sînâ Görüşmesi” ve Muhammed Bedirhan’ın “Ebû’l Hasan Harakanî ve İlk Dönem Sûfîlerinde Allah’ı Talep Etmek: Dünya ve Âhiretten Fânî Olmak” başlıklı sunumları ile düzenlendi.

Sempozyumun ilk gününün son oturumu ise Halil Baltacı başkanlığında tamamlandı. Oturuma, Omid Safi “Harakanî: Allah’la Beraber Nefeslenen Velî”, Barbaros Ceylan “Meslek Hayatında Fütüvvet Felsefesinin Güncellenmesine İlişkin Bir Çalışma: Hâmîlik Okulu” ve Velin Belev “Harakanî ve Ümmî Sûfinin Hâli” başlıklı konuşmaları ile katıldı.

Tez Atölyesinde, Tasavvuf Aaştırmaları Enstitüsünden 8 tez çalışması sunuldu

Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı Yüksek Lisans Programında yürütülmekte olan tez çalışmaları Sempozyum oturumlarıyla eş zamanlı olarak gerçekleştirildi. “Akşemseddin’in Mâddetü’l-hayât Eserinde Canlı ve Canlılık Anlayışının Tasavvuf ve Biyoloji İlimleri Açısından İrdelenmesi”, “Eşrefoğlu Rûmî’nin Tarîkatnâme Eserindeki Hz. Ali Tasavvuru”, “Türk Edebiyâtında Manzum Dervişnâmeler”, “Tasavvuf Kültürünün Meyvesi Kuş Evleri”, “Yazıcıoğlu Kardeşlerin Eserlerinde Hz. Ali”, “Liyâkat ve Lütfi Paşa: Asafnâme’de Devletli Ahlâkı”,“Beşiktaşlı Yahya Efendi’nin Divân’ında Muhabbet Kavramı” ve “Ken’an Rifâî’nin eserinde Rifâî Mihrâbı: Sembolden Mânâya Yolculuk” başlıklı tebliğler sunuldu.

Sempozyum, canlı yayın kanallarında da yoğun ilgi ile karşılandı.

Rüşvet Ve Yolsuzluk Raporunu Sundular

Türkiye hakkında yazdığı raporlarla, Türkler’in büyük bir çoğunluğunun hoşnut olmadığı Hollandalı Kati Piri,  Bulgaristan’dan otomobilleri ile transit geçen Türkler’den alınan, ‘Çorba parası’nı sıkı takibe aldı.

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raportörü olan Kati Piri, geçen yıl Burgaristan’a yaptığı bir araştırma ve soruşturma ziyaretinde, Bulgaristan sınır güvenlik görevlilerinin, kara yoluyla ülkelerine tatile giden Avrupalı Türkleri, baskı ve sindirme yoluyla rüşvet vermeye zorladığını belirterek, Bulgar yetkililerden buna karşı önlem alınmasını istemişti.

Hollandalı parlamenter, Avrupalı Türkler’in Bulgar polisi ile yaşadığı sorunların anlatıldığı “Kara kitabı”, 1 Ocak 2018’de AB Dönem Başkanlığı’nı devralan Sofya hükümetine iletmişti.

Karayoluyla ülkesine giden Avrupalı Türkler’in, Bulgar sınır güvenlik birimlerinin karıştığı yolsuzlukların kurbanı olduğunu ileri süren Kati Piri, Türkiye kökenli yolcuların 14 saate yakın güneş altında bekletildiklerini de söylemişti.

AP Türkiye Raportörü’ne göre, Bulgar polisi Avrupalı Türkleri rüşvet vermeye zorladı, kaynağı belli olmayan nakit cezalar yazdı, zorunlu dezenfeksiyon gerekçesiyle araçları zorla yıkattı. Ödemeyi reddedenler uzun süre kuyrukta bekletildi.

Kati Piri’den şahsıma da bugün gönderilen, konuyla ilgili email mesajında, geçen yıl başlattıkları araştırma ve soruşturmayı yarıda bırakmayacaklarını ve sorunu takip etmekte olduklarını belirtildi. Bu yıl Bulgaristan’dan geçen Türkler’den bilgi istediğini ve varsa şikayetleri öğrenmek istediğini belirten ve
şikayetlerin özel email adresine gönderilmesini isteyen Kati Piri, Bulgaristan’ın 10 yıldır AB üyesi olmasına ve Birliğin milyonlarca euro sübvansiyon vermesine rağmen, sınırdaki yolsuzlukların önlenemediği doğrultusunda şikayetler aldığını belirtti.

ŞİKAYETLERDE NELER VAR?

Kati Piri’nin Avrupa parlamentosu’na da sunduğu ilk raporunda şu şikayetler yer almıştı:

– Raporda son yıllarda sınır kapısında memurların zorlaması ile verilen rüşvetler var;

– Araç kontrolleri sırasında çorba parası adı altında alınan bahşişler var;

– € 3 karşılığında yapılan gereksiz ‘dezenfeksiyon’ uygulaması ile uzun kuyruklar oluşmasına sebep oluyor;

– Bugüne kadar yolsuzluk ile ilgili yapılan birçok şikayet dikkate alınmamış ve takibi yapılmamıştır.

Kati Piri’nin özel email adresi: kati.piri@europarl.europa.eu

 

Orkid’in Desteklediği Filenin Sultanları Dünya Şampiyonası’nda Bulgaristan’ı 3-0 Mağlup Etti

Tüketicilerin yaşamlarını iyileştirmeye odaklanan P&G’nin lider kadın bakım markası Orkid’in desteklediği Filenin Sultanları, 2018 Dünya Şampiyonası B grubunda karşılaştığı Bulgaristan’ı 3-0 mağlup ederek, şampiyonada puanını 6’ya çıkardı.

Türkiye Voleybol Milli Takımları Resmi Sponsoru Orkid’in desteklediği Filenin Sultanları, Japonya’da başlayan 2018 Dünya Voleybol Şampiyonası kapsamında çıktığı üçüncü maçında Bulgaristan’ı 3-0 mağlup etti. 2 Ekim Salı günü Türkiye saatiyle 10.10’da başlayan karşılaşmada setleri sırasıyla 25-17, 25-23, 25-12 almayı başaran Milli Takım, 3 Ekim Çarşamba günü, Türkiye saati ile 07.40’da İtalya ile karşı karşıya gelecek.

Orkid olarak Filenin Sultanları’nın her zaman yanındayız ve kuralları baştan yazan bu tarihi başarıları için onları tebrik ediyoruz.

Orkid Hakkında

Orkid, Türkiye’de tüketiciye sunulan ilk hijyenik ped markası olarak, bu sektörün doğmasını ve markalaşmasını sağlamıştır. Ayrıca, 40 yıldır sektörde “liderlik” yapan marka olmuş; teknoloji, kalite ve iletişim alanında yenilikçi ve tüketici ihtiyacı odaklı yaklaşımıyla sektör normlarını belirlemiş ve düzenlediği sosyal sorumluluk kampanyalarıyla da sektörün büyümesinde rol oynamıştır. Sosyal sorumluluklarının bilincinde olan bir marka olarak, hayatın her noktasında gençlere ulaşmaya, onların sağlık ve eğitimi için projeler geliştirmeye büyük önem vermektedir.

Workinton Kuluçka Merkezi, Beta Pitch Global 2018’de Ülkemizi Temsil Edecek Startup’ı Seçiyor…

Workinton Kuluçka Merkezi Workincubation, dünyanın en prestijli start-up yarışması Beta Pitch Global’de Türkiye adına yarışacak girişimciyi seçiyor. 25Eylül ‘de Workinton Levent 199’da gerçekleşecek Beta Pitch İstanbul 2018’e katılacak 10 start-up arasından seçilecek en yaratıcı girişimci, 7 Aralık’ta Berlin’de yapılacak Beta 8’de ülkemizi temsil edecek.

Beta Pitch İstanbul, Türkiye’de ilk kez 2017 yılında Workinton’un evsahipliğinde yapıldı ve yarışmada birinci gelen start-up Compocket, 9 ülkenin birincisini geride bırakarak Beta Pitch Global 2017 büyük ödülünü Türkiye’ye getirmeyi başardı.

Türkiye’de co-working sektörünün en hızlı girişimcisi olan Workinton, kendi kaynakları ile kurduğu ‘Workincubation’ Kuluçka Merkezi ve Lonca Girişimcilik Merkezi ile Fikir Değirmeni gibi kurumsal işbirlikleri ile start-uplar’ı geleceğe ve global rekabete hazırlayarak girişimcilik ekosistemine destek oluyor.

Beta Pitch’in, Almanya merkezli ve global arenada co-working alanı sahibi olan Betahaus tarafından 2009’da başlatılmış bir start-up yarışması olduğunu belirten Workinton CEO’su Pınar Massena, “Workinton olarak start-up dünyasına el vermek, gençlerimize ve genç beyinlerimize yol açmak amacı ile hergün çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Betahaus işbirliğimiz ile ilk kez 2017’de Türkiye’de Workinton’un ev sahipliğinde Beta Pitch İstanbul’u düzenledik. İşbirliğimiz genç Türk girişimcilerimizin global düzeyde melek yatırımcılarla buluşmasının önünü açtı” dedi.

Geçtiğimiz yıl elektronik laboratuvarlarında kullanılan ölçüm cihazlarını, bilgisayar ve mobil uyumlu hale getiren Compocket uygulamasının Türkiye’de birinci olduğunu ve Beta Pitch Global Finali’nde Türkiye’yi temsil ettiğini belirten Massena, “Compocket, Beta Pitch Global Final’de 9 ülke finalisti rakiplerini geride bırakarak birinci oldu, 5 bin Euro para ödülü, Berlin Yatırımcı ekosistemi ile tanışma fırsatı ve Çin’de düzenlenecek elektronik fuarına gitme fırsatı kazandı. Bu yıl 25 Eylül’de Workinton Levent 199’da ikincisini düzenlemekte olduğumuz Beta Pitch İstanbul 2018’e yine pırıl pırıl genç girişimcilerimiz katılıyor. Alanında jüri üyelerimiz ile birlikte girişimcilerimizin sunumlarını dinleyerek, ülkemizi temsil edecek start-up’ımızı belirleyeceğiz. Hedefimiz 12 ülkenin katıldığı yarışmada büyük ödülü ikinci kez ülkemize getirmek” dedi.

7 Aralık’ta Almanya Berlin’de düzenlenecek Beta Pitch Global 2018’e, 12 ülke Almanya, İsveç, Bulgaristan, Portekiz, Mısır, Arnavutluk, Bosna Hersek, Makedonya, Sırbıstan, Güney Kore, Malezya ve Türkiye’de eş zamanlı olarak yapılacak yerel Beta Pitch yarışmalarında birinci gelen finalistler yarışacak.Birinci gelen start-up 5 bin Euro para ödülü, Silikon Vadisi’ne seyahat ve melek yatırımcılarla buluşma şansı ile Berlin’de 6 ay süreli co-working alanı üyeliği kazanacak.


Workinton Hakkında

2018 yılında kuruluşunun 5’nci yılını kutlayan Workinton, Türkiye’de coworking sektörünün en hızlı büyüyen girişimcisi konumunda. Türkiye’de İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’daki şubelerinin yanı sıra ABD’de San Diego’da gerçekleştirdiği iş birliğiyle ve Katar Doha’daki şubesiyle 16 farklı iş merkezinde, 12 bin 500 m2 alanda, 15 bin üye ile 2 binin üzerinde kurumsal firmaya co-working, Sanal Ofis, Hazır Ofis ve Toplantı Odası hizmetleri sunuyor. Şirket, Türkiye’nin en yaygın kuluçka merkezi unvanına sahip. Workinton Kuluçka Merkezi’nde startup’lar 16 şubeden faydalanıyor ve 3 program üzerinden destek alarak geleceğe ve global rekabete hazırlanıyor. Kendini ‘İyi Çalışanlar Ülkesi’ olarak tanımlayan Workinton, yıl boyunca 150’yi aşkın kişisel gelişim semineri, eğitim, deneyim ve gezi programları düzenliyor. Üyeler bu etkinliklerden ücretsiz veya indirimli yararlanarak Workinton networking ağına dahil oluyor ve yeni iş birlikleri geliştirme fırsatları yakalıyor.

DOWN SENDROMLU KARDEŞİ İÇİN 80 GÜNDE 25 ÜLKE GEZECEK

dwAdem Çolak, Down sendromlu kardeşi Erdem Çolak için  Pazarkule sınır  kapısından motosikletiyle çıkıp, Norveç’in ve dünyanın en kuzey noktası Nordkapp’a kadar gidecek. Macera dolu bu yolculuğu Down sendromlu kardeşi Erdem’e adayan, Adem Çolak’ın amacı farkındalık sağlamak. “Dünyanın her yerinde, tek bir kromozom dışında farkları olmayan bireyleri tanıyıp, onlardan bahsetmek istiyorum” diyen Çolak’ın en büyük destekçisi Down Sendromu Derneği. Bu yolculuk sırasında 25 ülkeyi, 80 günde motosikletiyle gezecek olan Adem Çolak bu ülkelerde dernekleri ziyaret edip, Down sendromlu kişilerle tanışacak, onların sorunlarını kayıt altına alıp, sosyal medya hesaplarında paylaşacak.

DOWN_LOGO“Down To Earth Road” isimli proje kapsamında gideceği ülkelerdeki Down sendromu dernekleri ile bir araya gelecek olan Çolak, Down sendromlu kişilerle tanışıp sohbet edecek, hayatları, gelecek beklentileri ve yaşadıkları toplum içinde devletten beklentileri hakkında bilgi toplayacak. Bu görüşmeleri fotoğraf ve video ile kayıt altına alacak olan Adem Çolak, Down Sendromu Derneği ile birlikte bu mesajların muhataplarına ulaşmasına aracılık edecek.

Şu anda farklı ülkelerden 16 dernek ile irtibat halinde olan Çolak, Yunanistan, Arnavutluk, Makedonya, Kosova, Karadağ, Bosna Hersek, Hırvatistan, Slovenya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Almanya, Danimarka, İsveç, Norveç, Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan olmak üzere 25 ülkeyi ziyaret edecek.

Küçük bir Akdeniz kasabasında doğan 31 yaşındaki Adem Çolak ile Down sendromlu kardeşi Erdem arasında dokuz yaş fark var. 22 yaşındaki Erdem’in yaşadığı sorunları ve sıkıntıları çocukluk döneminden itibaren gözlemleyen Adem Çolak, ilk fırsatta bu konuda bir şeyler yapması gerektiğini düşünerek Down Sendromu Derneği’nin kapısını çaldı. Derneğe sunduğu proje kabul edilince, 80 günlük turun ilk adımları da atıldı.

Adem Çolak, yola çıkış amacını şöyle anlatıyor, “İmkanları olmayan veya kısıtlı olan ailelerde Down sendromlu bireylerin olması, farkındalık anlamında, bilinçli davranabilme anlamında insanları olumsuz etkiliyor; en basitinden yapılmak istenen sağlık giderleri veya şahsi ihtiyaçlar noktasında bile zorluk yaşanabiliyor. Biz de buna benzer maddi zorluklar yaşadık. Onun dışında sokaktaki arkadaş çevresinin bilinçsiz hoş olmayan davranışları Erdem’i olumsuz etkiledi. Ama rehabilitasyon merkezinde eğitime başlaması ona çok iyi geldi, çok sevdiği ve onun çok seven bir arkadaş çevresi oldu. Çevredeki insanlar da onu daha iyi anlamaya başladıktan sonra işler daha iyiye gitti. Temelde amacımız için farkındalık oluşturmak diyoruz ama, kendimiz neyin ne kadar farkındayız, biraz da bunu görmek istiyorum, kendi adıma, bu yola çıkarken “henüz tanımadığım ben” i tanımayla birlikte, dünyanın her yerinde, tek bir kromozom dışında farkları olmayan bireyleri tanıyıp, onlardan bahsetmek istiyorum. Bunu ülke içinde de farklı şekilde devam ettirmeyi düşünüyorum. Ve şu an hayatta olmayan annem ve babam için bir şeyler yapmış olmak istiyorum.”

Proje boyunca Adem Çolak’ın tüm seyahati, Facebook’da DownToEarthRoad ve demiratliyoruk; Twitter’da DownToEarthRoad, instagramda ise downtoearthroad ve demiratliyoruk sayfalarından yayınlanacak. dw1

Down Sendromu Derneği Dernek sözcüsü Fulya Ekmen ise Adem Çolak’ın projesine neden destek olduklarını şöyle özetliyor, “Biz Adem bey ile 2014 yılında kardeşi ile ilgili attığı bir mail ile tanıştık. Bir sonraki maili 2017 yılında farklı bir konuda geldi kendisinden. Bu sefer sadece kardeşi için değil tüm Down sendromlu kişiler için bir soru sordu bize. Projesini anlattı ve logolarımızı kullanıp kullanamayacağını sordu. Kendisiyle tanışmaya karar verdik. Ağustos ayında Adem bey, Salon Reklam, Doret İletişim Danışmanlığı ve biz bir araya geldik. Gerçekten iyi şeyler yapmak isteyen insanlar bir araya gelince olan şey oldu tabii ki. Bir anda enerji yükseldi, hayaller ve hedefler arttı. Zorlu bir motosiklet rotasından zorlu bir dünya rotasına geldik. Down To Earth Road dedik bu rotaya. Bu rota her bir etabı kendi içinde tamamlanan ama aslında hiç tamamlanmayacak bir yol. Adem beyin ya da rotadaki ismi ile Demiratlı Yörük’ün başlattığı Down Sendromu Derneği’nin büyüterek uluslararası düzeyde bir harekete çevirmek istediği bir yola dönüştü Down To Earth Road.”

 

 

Haber Yayın Dairesi: Yusuf Ünel

Ayastefanos Anıtı Yeniden Dikilemez

Ayastefanos Anıtı Yeniden Dikilemez

 

Alptekin CEVHERLİ

 

alptekin cevherliHer milletin kendi millî menfaatlerini ve değerlerini sembolleştirdiği çeşitli kutsalları vardı; bayrak, tarihteki çeşitli devlet adamları, sembol haline gelmiş mekân veya binalardır. Bunlar o milletin varlığının belki de yarı efsanevi, yarı gerçek devamını sağlayan figürlerdir. Milletlerin önüne birer hedef koyarak millî birliğin tesis edilmesini kolaylaştırırlar. Bu hedefe varmak için sonraki nesillere dinamizm katarlar.

Bu figürler, milletlerin ulaştıkları son noktayı veya çıkış noktalarını betimleyerek elde edilmesi gereken veya korunması gereken değerleri ortaya koyarlar. Bu anlamda ata mezarları da büyük önem taşır.

Sultan 1. Murat’ın Kosova Priştine’deki kabri, Macaristan’daki Gül Baba Türbesi, Bakü’deki Türk şehitliği, Enver Paşa’nın Kırgızistan’daki kabri (Ki bu mezar yanlış bir kararla Demirel tarafından Türkiye’ye geri getirilmiştir.) vd…

Aynı şekilde diğer milletlerin de ulaştıkları son nokta ve erek olarak aynen bizim gibi mezarlıkları vardır. Yoksa Anzakların (Avusturalya ve Yeni Zelandalılar) on binlerce kilometre öteden her yıl gelip Çanakkale’de dedelerinin mezarları başında “şafak ayini” yapmasını başka türlü izah edemezsiniz…t__rk __ehitlikleriyıkılmasıRussian_Monument_San_Stefano_Ottoman_Postcard

Bu mezarlar belki siyasi değil ama tarihi ve kültürel sınırları çizerler…

Bugün dünya üzerinde 34 ülkede (Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Azerbaycan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Cezayir, Çek Cumhuriyeti, Filistin, Güney Kore, Hindistan, Irak, İngiltere, İran, İsrail, İtalya Japonya, KKTC, Letonya, Libya, Lübnan, Macaristan, Malta, Mısır, Myanmar, Polonya, Romanya, Rusya, Sırbistan, Suriye, Suudi Arabistan, Ukrayna, Ürdün ve Yunanistan şehitliğimiz olan ülkelerdir.) 78 Türk (Osmanlı+Türkiye) şehitliği mevcuttur. Elbette 10 bin yıllık Türk tarihi ve 16 büyük Türk İmparatorluğunu göz önüne alırsak, gök yüzündeki yıldızlar kadar Türk şehitliğinin dünyanın dört bir yanına savrulmuş olduğunu unutmamamız gerekir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi olarak kabul ettiği Osmanlı’nın önemli bir kısım yeni sayılabilecek tarihlerdeki şehitlikleri ve Cumhuriyet dönemi şehitlikleri bunlardır.

Aynı şey diğer milletler, mesela Ruslar için de geçerlidir…

Sultan 2. Abdülhamit’in tahta geçişinden kısa bir süre sonra 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos (Yeşilköy)’da imzalanan antlaşmayla Osmanlı Devleti’ne bağlı bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, Prensliğin sınırları Tuna’dan Ege’ye, Trakya’dan Arnavutluk’a uzanacaktı. Bosna-Hersek’e iç işlerinde bağımsızlık verilecek, Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek, Bulgar ordusu kuruluncaya kadar iki yıl müddetle 50.000’i geçmemek üzere Rus askeri Bulgaristan’da kalacak, Bulgaristan’ın Osmanlı Devleti’ne vereceği yıllık verginin tutarı Osmanlı Devleti ile Avrupa devletleri ve Rusya arasında kararlaştırılacak, Osmanlı Devleti Rusya’ya “Savaş Tazminatı” ödeyecek, Kars, Ardahan, Batum ve Doğu Beyazıt Rusya’ya verilecekti…

Bu antlaşma neticesi Osmanlı Devleti tarihinin en büyük toprak kayıplarından birini yaşamış, milyonlarca vatandaşımız sınırlarımız dışında düşmanın insafına kalmıştır.

Ruslar da Osmanlı Devleti için bir felaket olan bu 93 Harbi’nde (1877-78) İstanbul Yeşilköy’e kadar gelişlerini kutsamak, ulaştıkları son sınırı kalıcı kılmak ve orada ölen askerlerini yaşatmak adına İstanbul Yeşilköy’de (bugünkü Florya Ormanı’nda) kalan yerde Ayastefanos Anıtını dikmişlerdir. Bu anıt aynı zamanda bir kilise olup, İstanbul’u işgale gelirken ölen Rus askerlerinin anıt mezarlarıdır da…

Sultan 2’nci Abdülhamit’in bütün karşı çıkmasına rağmen kabul edilerek inşa edilmiş olan Ayastefanos Anıtı, Rusların Osmanlı ordusunu yenerek İstanbul kapısına dayandığının aynı zamanda resmidir de.

Bu utanç abidesi, Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve Rusya’ya savaş ilan edilmesi ardından İttihat ve Terakki Hükümeti tarafından dinamitle patlatılarak yıkılmış ve bu yıkım sahnesi aynı zamanda filme çekilerek Türk Sinema tarihinin de doğumu olmuştur. Bugün Türk sinemasının eldeki en eski filmi Ayastefanos Utanç Abidesi’nin Yıkılması Filmidir. Ve ilk Türk filmi olarak kabul edilmiştir…

Peki, bu kadar anıtlardan, mezarlardan durduk yere niye bahsettik?

Şimdi sıkı durun…

Rusya, bu utanç abidesini yeniden inşa etmemizi istiyor!

Ayastefanos Anıtı’nın inşası Rusya Devlet Başkanı Putin’in 2012 yılındaki Türkiye ziyaretinde Ruslarca gündeme getirilmiş, Türkiye’nin de karşılığında Rusya’daki bir şehitliğinin onarılması önerilmişti.

“Söz konusu anlaşma 3 Aralık 2012 tarihinde Başbakanlar düzeyinde gerçekleştirilen Türkiye- Rusya Federasyonu Üst Düzey İşbirliği Konseyi 3. toplantısında dışişleri bakanları tarafından imzalanmıştı. Rusya, anlaşmaya ilişkin iç onay sürecini 11 Aralık 2013 tarihinde tamamlamıştı. Türkiye tarafı ise dönemin dış işleri bakanının imzaladığı anlaşmayı TBMM gündemine almayarak tasarıyı kadük bırakmıştır.

Ancak Rusya, şimdi ise kendi iç hukuk sürecinde belki tamamlanan; ancak TBMM’nin onaylamadığı için kadük kalan tasarıyı Türkiye’ye uygulatmak için baskı yapıyor.

Buna asla izin veremeyiz. Çünkü Yeşilköy, Rusya’nın ne kültürel ve ne de manevi sınırı değildir ve olamaz!

“Eğer İstanbul’da bir Rus anıtı dikilecekse bunun mütekabiliyet esasına göre karşılığı, yaklaşık 150 yıl Osmanlı himayesinde kalan Moskova’daki Kızıl Meydan’a Türk Şehitliği yapılmasıdır!”

Yoksa 93 Harbinde ve devamındaki Balkan Harbi’nde verdiğimiz milyonlarca şehidin kemikleri sızlar, ‘ah’larını hiçbir şekilde ödeyemeyiz.