BU GÜN KUDÜS-YARIN İSTANBUL !..
Ben Bahattin Omurcan Niye Geldim Almany’ya Kitabını yazdığımda bir çokları kitabın içeriğinden hoşnut olmadıklarını dolaylı yollardan iğneleyelerek anlatmaya çalışıyorlardı. Eğer gönül gözüyle kitabın 212 -213 sayfasına bir göz atılsaydı bu gün kü Suriye krizinden tutun da gene bu günkü Kudüs meselesine kadar ki olan bir çok gerçekleri anlamaya çalışırdık.
Okumassan bilemezsin bir damla mürekkebin bir milyon kişiyi düşündürebildiğini.
Ve…
Dünya yı yöneten sadece insanlar değildir. Görünmeyen ilahi kudret insanları bu tükenmez hazinelerle donatarak idare eder. Akıllı insanlar ve devletler bu cansız fakat çok tesirli nimetleri yani kalemi, mürekkebi, ve Kağıdı çok iyi kullandıkları için güçlü olmuşlardır. Eğer güçlü isen sözün geçer, eğer güçlüysen kazanırsın ve hükmedersin.
Dünya siyaset çıkarlarını dizayn etmeye başladığında tarihler 1917’yi gösteriyordu o zamanlar ülkeyi kimler idare ediyordu. Dünyada neler oluyordu bilmeme imkan yoktu. Çünkü ben 1948 yılında dünya ya gözlerimi açmıştım hani derler ya söz uçar, yazı kalır diye. Ben de buna çok önem verdiğim için htt:/i.ensonhaber.com sitesindeki yazıyı genişletip paylaşmak istedim.
Elin oğlu bizi içten çökertmeye çalışıyor, bazen bir damla mürekkep bir milyon kişiyi düşündürürken, bazen de bir damla mürekkep binlerce kişiyi kanabulayabiliyor. Bakın İngiliz kamarasından Klediston ne diyor?
“ Kur’an’ın İçini boşaltacaksın.”
Bu bir cümle, milyonlarca insanı dininden, imanından,vatanından soğutuyor. Bölüyor, parçalıyor. İç savaşa götürüyor ve kan döktürüyor.
9.Aralık1917’ydi Londra da, pariste özel ayinler düzenlendi. Papa tüm dünya ya mesaj gönderiyordu “Türklere yardım eden herhangi bir Hırıstıyan devlet olursa derhal aforoz edileceğini.” Duyuruyordu. 30 bin evladımızı orada şehit verdiğimizde ve kudüs’ü kaybetmemize en çok arapların sevindiğini o günkü İngiliz gazetesi yazmıştı. İngiliz casusu Lawrence tarafından organize edilen Araplar. Türkler gittiği için, İngilizler geldiği için “Dua” ediyordu.
HER ŞEY BİR İMZAYLA BAŞLADI
Bölgede her şey 1917 yılında imzalanan Osmanlı’dan kopuş anlamına gelen Bolfair Deklerasyonu’nun imzalanmasıyla başladı. İngiliz Bakan Arthur Bolfair, Siyonistlerin lideri Lord Rotshild’e bir mektu yazdı. Mektupta, İngiltere’nin Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması için Siyonistleri sonuna kadar destekleyeceğini yazıyordu. Bu deklerasyon uyarınca yüzbinlerce Yahudi, Siyonizm projesi kapsamında İngiliz mandası altındaki Filistin’e göç ettiler.
Şunu iyice kafamıza yazmalı, doğru soruları sormalıyız. Avrupa neden bu kadar güçlü, Amerikalı ve destekçileri bu işleri nasıl beceriyorlar? Biz dinimizi sadece eğilip kalkmaktan ibaret olarak görür ve böyle yaşarsak, elin oğlu okur, araştırır, düşünür, geleceğini sağlama alır. Halbuki bize emir olarak söylenmiştir bu; “Hiç bilenle bilmeyenler bir olur mu.”? Bu gün Avrupası, Amerikası bize ne yapsa sesimizi fazla çıkaramıyoruz, Euro nezle olsa bizim Türk liramız kanser oluyor. Kıbrıs çıkarmasından sonra zamanın Başbakanı Bülent Ecevit’e haşhaş ekiminin durdurulması talimatlarını verdiklerini bizzat hatırlıyorum. Eğer o günkü muhalefet partileri hükumeti tam desteklemiş olsalardı, Ecevit’in dik duruşuna omuz verilseydi ne Amerika’sı ne Avrupa’sı bize her dediklerini yaptırmazlardı. O gün bunu başarabebilseydik, bu gün Suriye başta olmak üzere, ne Filistin meselesi, ne de Mescid’i Aksa sorunumuz olmazdı.
Kudüs de bu gün yaşananlar Arap ihanetinin sonucudur, o dönemin tarihleri araplardan ölenlerden bahs etmez, bu gerçeklerle yüzleşmeden Araplarla iş birliği yaparak Kudüs meselesini çözebilmemiz imkansız gibi görünüyor.
Devamlı sormak lazım. Yine soracağı; bu tarihlerde bizim dış politikamızı idare edenler kimlerdi?
M.Akif üstadın dediği gibi; “Ey zalim, artır zulmünü ki sonun gelsin.”
Bahattin Omurcan