Etiket arşivi: Bitti

Darısı Türkiye’dekilerin başına…

 


* Hollanda’da seçimler huzur ve güven içinde geçti.
* Hollandalılar’ın kargaşa umudu suya düştü.

* Ben de oy kullanarak vatandaşlık görevimi yaptım.

* Hollanda Türkleri katılımda bu kez rekor kırdılar.
* Türkiye’deki seçmenler de fanatiklere fırsat vermemeli.

 

Sizlere Hollanda’daki seçimleri anlatmadan önce, başlıkta kullandığım  ‘darısı’ ve ‘fanatik’ kelimelerine açıklık getirmek istiyorum.

 

‘Darısı başına’ deyimi,.eskiden evlenenlerin başlarına atılan mısır ve tahıl tanelerinden kaynaklanan  bir sözdür.  O zaman konfeti olasaydı, ‘Konfeti başına’ diyecektik.

 

‘Fanatik’ deyimi ise ‘Fan’dan kaynaklanmaktadır. Birinin seveni, taraftarı anlamını taşır. Ama ‘tik’ veya ‘a tik’ ile bu deyim daha da güçlendirilmiş, sonuçta ‘aşırı taraftar’ olarak kabul görmüştür.
Bu nedenle, benim kullandığım fanatik kelimesinden başka bir anlam çıkarmayınız.

 

Şimdi gelelim Hollanda’da yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Millet meclisi seçimlerine…

 

24 Haziran’da Türkiye’de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Millet Meclisi seçimleri için yapılmakta olan propaganda mitinglerini yakından izlerken, oy kullanıp kullanmayacağım konusu açılmıştı. Benim kaydım Hollanda’da olduğu için oyumu Hollanda’da veya bir gümrük kapısında kullanabilirdim. Mersin’de gümrük kapısına gidip oy kullanma imkanım vardı ama ben Hollanda’ya gitmeyi tercih ettim ve hafta sonu Hollanda’ya geldim.
Dün, yurtdışında oy kullanabilmenin son günüydü. Sona kalıp dona kalmak da vardı ama, ben dün Amsterdam’daki seçim yerine gittim.
Daha önceki seçimde Uluslararası Fuarların yapıldığı RAİ’de yapılan oy atma işlemi, bu kez Türkler’e ait olan Rhone isimli büyük bir komplekste yapıldı.

 

Yakından tanıdığım bu yere giderken bu kez zorlandım. Zira, bildiğimiz yollar kapanmış, Rhone’ye giden yollar özel trafik levhaları ile  işaretlenmiş. Türkçe ve Hollandaca levhalar sayesinde, seçim bölgesi ve park alanlarına rahatça ulaşılabiliyordu.

Rhone salonlarına girildiği zaman, ilk salonda 8 sandık, ikinci salonda da 4 sandık yer alıyordu. Oy kullanmak için sandık seçimi için bakışırken, her sandıktan ‘Buyurun İlhan bey, burada oy kullanın’ şeklinde davet sesleri çıkıyordu. Sonunda, fotoğrafta gördüğünüz dostların bulunduğu sandıkta oyumu kullandım ve vatandaşlık görevimi yerine getirdim.

Salonda, sandık başlarında görev yapan partili yurttaşlarımızın kimi görev başında, kimi de mola sırasındaydı. Ülkücüler’in Hollanda lideri olan Murat Gedik’in etrafında MHP’li sandık görevlileri toplanmıştı. O anki fotoğraf karesini aşağıda bulacaksınız.

 

Amsterdam’daki başarılı organizasyonun mimarı olan Başkonsolos Tolga Orkun’u ‘devriye’ gezerken gördüm. Devriye’den kastım, Başkonsolosumuzun birinci günden son güne kadar salon içinde ve dışında yaptığı kontrollardan söz etmektir.
Zira, Hollandalı politikacılar ve medyacılar, Türkler’in Hollanda’da oy kullanmalarından hiç de hoşnut değillerdi. Politikacılar ve medyacılar, hükümetin , Türkler’in oy kullanmasına yasak getirmesi için çeşitli senaryolar yazıyorlardı. ‘Türkler birbirlerine girecekler’ ve  ‘Birbirlerine siyasi düşmanlık besleyen Türkler kargaşa çıkaracaklar’  gibi iddialarla ortalığı karıştırmaya çalışanların umutları suya düşmüştü.
Başkonsolosa, ‘Durum nedir’ diye sorduğum zaman aldığım cevap şu oldu: ‘Oy verme işlemi başladığı günden son güne kadar ortalıkta huzur ve güven hakimdi. Oy kullanmaya gelen yurttaşlarımızın kime oy verdiği veya vereceği söz konusu bile olmadı. Siyasi partiler adına görev yapan yurttaşlarımız da ahenk içinde çalıştırlar. Her sabah karşılaştıkları zaman birbirlerine sarılıyorlar ve hal hatır sorarak işe başlıyorlardı. Benim ile de sarmaş dolaş oluyordu bu yurttaşlarımız.’.
Başkonsolos bunları anlatırken yanımızda bizi dinleyen, adını özellikle belirtmeyeceğim bir genç söze karıştı ve, ‘Başkonsolosumuz çok haklı. Ben bu sandıkta HDP’yi temsil ediyorum. Ben de diğer yurttaşlarım ile sarmaş dolaş oluyordum’ diyerek Başkonsolosun anlattıklarını perçinledi.

 

Rekor katılım

Türkler, üçüncü defadır oy kullandıkları Hollanda’da, bu kez katılım rekoru kırdılar. Daha önce Amsterdam’da 42 bin oy kullanmış olan Türkler, bu kez 47 bin oy kullandılar. Türkler, Hollanda genelinde 110 bin oy kullanarak bir rekora imza attılar.

Türkiye’deki seçmenlerin de katılım rekoru kırmaları gerektiğini belirten Hollanda Türkleri şöyle konuştular: ‘Oy vermek demokrasinin gereği olduğu gibi, vatan borcudur. Bana ne diyenler yanlış yaparlar. Yurtdışında oy kullanamadığımız yıllarda, oy kullandırmak için uçaklarla, otobüslerle Türkiye sınırına götürülen yurttaşlarımızı unutmadık. Oy atmak sadece fanatiklere bırakılmamalı. Amaaan sende diyerek oy atmazsak, milli irade sağlıklı olmaz.’

 

Hollanda’daki seçimlerde olduğu gibi, yurtdışındaki tüm ülkelerde seçimlerin huzur ve güven içinde yapıldığı ve de katılım rekorları kırıldığı haberleri geliyor.
Ayrıntılı haberimi daha sonra sizlere sunacağım.

 

 

 

 

AKIL, “BİTTİ DEMEDEN BİTMEZ”

 

süleyman pekinAklı olmayanın dini de yoktur” der Peygamberimiz. “Allah aklını kullanmayanları pislik içinde bırakır” der Kerim Kitabımız (Yunus 100). Bugün Âlem-i İslam olarak yaşadığımız diz boyu rezillikler akılsızlığımızın bir faturasıdır.

Kuran’da biat ve itaat yalnızca Allah’a ve Resulû’nadır. Bu hususun hayatın her alanına (eğitim, din, siyaset, sivil toplum) taşınması bizi dondurulmuş gıda hükmüne düşürdü.

Emevîler, iktidar için her şeyi yapabilirlerdi ve yaptılar da. Hilâfeti onlarla başlatırsanız ceketin ilk düğmesi yanlış iliklendiği için diğer düğmeler de gümbürtüye gidecek/gidiyor demektir.

Abbasîler ise aklı rahatlatmak için belli menfezler açan ve demagojiye varıncaya dek değişik düşüncelere meşher olan bir medeniyettiler. Bu, lokal karmaşalara sebep olsa da genel olarak kültür ve bilimde büyük bir berekete vesile olmuştur.

Selçuklu ve Osmanlı geleneklerimiz bu iki ön örneğin hangisine yaslandılarsa ümmetin ömrü o noktaya evrilerek süregelmiştir. Hele hele sonuncusunun son dört yüzyılı İslâmiyet’in ve Türklüğün buzdolabında bırakıldığı devirlerdir.

Atatürk ve Cumhuriyet uzun bir aradan sonra akıl ve bilimi tekrar yerine oturtma girişimidir. Ve bir asra yaklaşan tarihinin uzun zaman dilimlerini asırlar öncesinden devralınan bir anlayışsızlığın muhalefetine harcamıştır.

Hepimiz işbu süreçlerin çocuğuyuz. Akılsızlıklarımızın cezasını Suriye’deki dış politikamızdan Fransa’daki Millî Futbol Takımımıza kadar her alanda çekiyoruz. Siyasal hareketlerimizin bir seçenek sunamamasının ve bilim-teknikte hep müşteri (edilgen) vaziyetinde kalışımızın nedeni de o.

Gündelik hayatlarını hanıma itaat / kocaya itaat, efendi hazretlerine biat, genel başkana sadakat, günlük olayları anlamak yerine bin yıllık sözlerle nasihat ve oyuncak robotlar gibi belli alışkanlıkların bıkıp usanmaksızın tekrarına harcayanların gelecekleri de bir öncekilerin kopyası hükmünde olacak.

İsyan ritimlerinin ve “lâ” ile başlayan tevhidî duyarlılığın önemi işte burda. Herşey bir red’le başlıyor gülüm dediği gibi şairin bazen o sesi duymuyor da değiliz. Bazen dinde, bazen bilimde ve bazen de siyasette..

Meselâ; hiyerarşik algısıyla ve her daim sırtında taşıdığı tarihî mirasıyla askerî bir yapılanmaya benzetilen sivil ideolojik bir hareket artık liderini, teşkilatlanma yapısını ve tüzüğünü sorgular hale gelebilmiştir.

Tarih boyu kaderi hep ‘bir kişi’nin yönetim kaderine bırakılmış bir milletin bu konulardaki en hassas parçasının başında bu ‘bir kişi’ olmaksızın yapabildiği değişim ve aylardır peşpeşe attığı aklî adımlar diğer siyasî organizasyonlara ve sivil örgütlenmelere de örneklik teşkil edecektir.

Ülkülerini iradî olarak bir millet maksuduna bağlayan idealistlerin son günlerin meşhur ama sporda başarılamayan “Biz bitti demeden bitmez ve gitti demeden gitmez” mottosunu siyasette başarmaları Türk demokrasi tarihinde bir kenara yazılmalıdır.

Ortak akıl, geleceğin kara bulutlarını rahmet serpilişlerine döndürme arzusudur. Ve böylesi çoğaldıkça kıymetlenir, pahalılanır. Allah aklımızı ve aksiyonumuzu arttırsın!