Etiket arşivi: Bile

Organik Hoşaf Fikrinden Bile Daha İnovatif 5 Saçma Girişim Fikri

Son günlerde sosyal medya gündemi “Organik Hoşaf” fikri ile çalkalanıyor. Sinirlenen, alaya alan, gözlerine inanamayan ve bir de bunu savunan kitleler var. Einstein’ın “Bir fikir ilk başta saçma gelmiyorsa, ondan umut yok demektir” sözünü şimdilik bir kenara bırakacak olursak, TRT’deki “Bir Fikrin mi Var” yarışması geleceğe yönelik kaygılarımıza bir yenisini daha eklememize vesile oldu doğrusu.

Ülkede yetişen gençlerimiz arasından Gates’ler, Branson’lar, Jobs’lar, Zuckerberg’ler, Walker’lar çıkabilir elbet. Hatta nasıl çıkacağını merak ediyorsanız, “Türkiye’den Dünyaca Ünlü Bir Girişimci Çıkar mı?” başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz. Bizim buna bir lafımız yok. Ancak organik hoşafa bu kadar agresif yaklaşmanın başka haklı nedenleri olmalı. Sizce bu nedenler neler olabilir?

Girişimcilik tarihinde sahiden de çoğu insana saçma gelen bazı fikirlerin dudak uçurtacak cinsten paralar kazandırdığı gerçeği yer alıyor. Birazdan sıralayacağımız İngiltere yaprakları, yapışkan örümcek, lades kemiği, köpek gözlüğü ve fasulye bebekler bunlardan sadece birkaçı. Dahası da “Yatırımcılarını Zengin Eden En Saçma Girişim Örnekleri” adlı yazıda. Tabii bu fikirler bile kimine organik hoşaftan daha inovatif gelebilir.

1. İngiltere Yapraklarıhoşaf1

Tamamen elle toplanmış ve profesyonelce paketlenmiş bu yapraklar, bizim bildiğimiz sonbaharda dökülen yapraklardan. Paranın ağaçta yetiştiğinin bir kanıtı olan bu fikir “yok artık” diyebileceğimiz cinsten. Biz yerimizde söylenip duralım ama İngiltere yaprakları 15 farklı ülkeye sevkiyat gerçekleştirdi.

2. Yapışkan Örümcekhoşaf2

Ken Hakuta’yı zengin eden yapışkan örümceklerin kaynağı annesi olarak biliniyor. Hakuta’nın annesi Çin’den oğluna hediye olarak yapışkan örümcek getirir ve oğlu da bu hediyeden etkilendiği için örümceklerin bütün haklarını satın alıp pazarlamaya başlar. Bu tuhaf oyuncağa rastlayan The Washington Post muhabiri de ürünle ilgili bir yazı yazdıktan sonra birkaç ay içerisinde patlama yaşar. İstanbul’da yaşayanlar iyi bilir, bir ara bu oyuncağın Spider-Man versiyonları İstiklal Caddesi’nde cama yapıştırılarak satılıyordu.

3. Lades Kemiğihoşaf3

Bu bildiğimiz lades kemikleri, Ken Ahroni tarafından internette satışa sunuluyor. İnsanın bu kadarına da inanası gelmiyor ama gerçek şu ki insanlar ilginç ve saçma olan her şeyi satın almak için yanıp tutuşuyor.

4. Köpek Gözlüğühoşaf4

Köpekler için online olarak gözlük satma fikri başta saçma gelse de yine organik hoşaftan daha inovatif durmuyor mu? Roni Di Lullo’yu zengin eden bu fikir, dünyanın pek çok yerinde açılan şubeleriyle ses getirmeye devam ediyor.

5. Fasulye Bebekler

Önce çuvalı fasulye ile dolduruyorsunuz, tüylü kulaklar yapıyorsunuz, bir de üzerine kaş-göz çiziyorsunuz. Fikrin özeti bu. Beanie Babies olarak adlandırılan bu dolgulu oyuncaklar pek de reklam bütçesine gerek duyulmadan hızla satıldı. Ty Warner tarafından yaratılan fasulye bebekler, zirve yaptığı zamanlarda şaşırtıcı derecede kazanç sağlıyordu.hoşaf5

Ömer Kaçar – Girişimci Kafası

Ömer Kaçar

Bile Bile Lades

ALPTEKİN CEVHERLİGeçtiğimiz Cumartesi Ankara’da patlayan bombalar ile 102 vatandaşımızı kaybettik. Ondan önce de Suruç’ta 32 vatandaşımız benzer şekilde katledilmişti. Suruç ile Ankara bombalamaları arasında geçen süreçte ise gazetelerin dediğine göre asker, polis, korucu ve sivil vatandaşımız olmak üzere 420 vatandaşımız terör saldırılarında şehit oldu. Bunun yanı sıra güvenlik güçlerimizce yapılan operasyonlarda öldürülen PKK’lı terörist sayısı 1000’i zannediyorum aştı. Ülke olarak 3 ay gibi kısa bir sürede çok korkunç bir can kaybımız var. Bunun sorumluları aslında herkes tarafından biliniyor.
Çingeneyi bir köşede kıstırmışlar başına başına vuruyorlarmış, o da bağırıyormuş; “Ah arkam, ah arkam” diye.
Dövenler dayanamayıp sormuş, “Biz senin başına vuruyoruz, sen arkam diye bağırıyorsun. Ne iş?” Çingene cevap vermiş, “Arkam olsa siz böyle beni dövebilir miydiniz? Onun için arkam, arkaaam diye bağırıyorum!”
Aslında alan belli, satan belli…
Olan ise insanımıza oluyor. Baş katiller ise Moskova’da, Vaşington’da Paris’te, Londra’da, Tel Aviv’de ve Tahran’da keyif çatıyorlar.
Türkiye’nin biraz daha güneyini de hesaba katarsak son üç ayda ölen Müslüman sayısı sanırım 50 bine yaklaşmış olabilir. Denizlerde boğulanlar hariç…
İnsan canı bu kadar mı ucuz olabilir…
ABD’nin iki askeri öldü diye Libya’yı bombaladığı günleri, İsrail’in bir askeri için Lübnan’ı dümdüz ettiğini, Rusya’nın birkaç soydaşı öldü diye Ukrayna’nın üçte birini işgal ettiğini daha unutmadık.
Başlıkta “Bile Bile Lades” dedik. Neden biliyor musunuz?
Bunun olacağı belliydi de ondan.
Nasıl mı?
Geçen hafta Rus Savaş Uçakları Türk Hava Sahasını birkaç kez ihlâl etti. Silâhlı Kuvvetlerimiz ve Hükümetimiz, itidalli davranarak karşılık vermedi, iyi de yaptı. Çünkü ilk tetiği çeken olarak sonu belirsiz bir maceraya sürüklenebilirdik.
Belki de zaten istenen buydu!
Ama bu ihlâl, bir tahrik olmanın ötesinde, tepki süresini ve kapasitesini ölçme maksadıyla da yapılmış olabilir elbette. Hatırlarsanız Hollanda, Almanya ve ABD başta olmak üzere NATO’nun Güneydoğu Anadolu’muza konuşlanmış bulunan hava savunma sistemleri ani bir kararla geri çekilmeye başlandı. Güya süreleri doldu ve tehdit ortadan kalktı…
Oysa o sistemlerin geldiğinde ne Suriye’nin (Esed’in) Türkiye’yi vurma gücü vardı. Ne de İŞİD diye bir örgüt vardı. Milyonda bir ihtimale karşı gelen hava savunma sistemleri; pat diye Rus Savaş uçakları burnumuzun dibine gelip Türk semalarını ihlâl edince bir anda geri döndüler.
Haydi, geri dönüş kararı önceden alınmıştı diyelim. Peki, NATO’nun düşmanı olan (en azından bizim öyle bildiğimiz) Rusya’nın savaş uçakları bir NATO üyesi olan ülkenin hava sahasına tecavüz edince, çekilme işleminin durdurulması gerekemez mi? Ama hâlâ Batılı müttefiklerimizin askerleri ‘aylardır’ bölgeden kaçıyorlar. Bir de dalga geçer gibi, siz çağırırsanız en fazla 48 saat sonra yardımınıza yetişiriz diyorlar.
İncirlik Askeri üssündeki ABD askerlerinin aileleri ABD’ye geri gönderiliyor.
Batılı ülkeler, Türkiye’deki vatandaşlarına dikkatli olun ve Türkiye’yi terk edin, Türkiye’ye geleceklere de gitmeyin diyorlar.
İnsan acaba, ABD ve Rusya anlaştı da Suriye’yi ikiye paylaştılar ve Türkiye bir sorun çıkarabilir diye nabız mı yokluyorlar diyor…
Veya bölgemiz haritası yeniden dizayn edilmek üzere masada görüşüldü de, uygulamaya mı geçildi?
Ama şu unutulmamalıdır ki; 1918’de Osmanlı Devleti haritasını masaya yatırıp pay kapmaya kalkanlar nasıl bir Osmanlı tokadı yediyse; 2016’nın Türkiye’si bundan çok daha ağırını suratlarına indirir de bu kez kendileri de bir daha iflah olamazlar, bizden söylemesi.
Kendi düşen ağlamaz!