Etiket arşivi: Ben

Ebru Şahin’in okuduğu ‘Sürgün’ şarkısı listeleri altüst etti

Cuma akşamları saat 20.00’da izleyicisiyle buluşan Hercai dizisi reytinglerdeki başarısı ile dikkat çekmeye devam ediyor.

ATV ekranlarında yayınlanan ve reyting rekorları kıran Hercai’de Reyyan karakterine hayat veren ve dizinin başrol oyuncusu Ebru Şahin, herkesin merak ettiği “Sürgün” şarkıyı seslendirerek sevenlerinin de diline pelesenk etti.

Ebru Şahin, sözü ve müziği Vedat Demir’e ait olan ve 2019 yılında yayınlanan “Sürgün” adlı şarkıyı Demir ile birlikte seslendirdi. “Sürgün”, izleyicinin en çok beğendiği şarkı olarak listelere girmeyi başardı.

Şarkıcının menajeri Ferhat Kortak, Vedat Demir’in bundan sonraki sanat hayatında da bu tip çalışmalar içinde yer alacağını belirterek sanat dünyasının farklı kollarında kendini göstermeye ve sanatını icra etmeye devam edeceğini söyledi.

Vedat Demir kimdir?

Vedat Demir, 1991 yılında Mardin’de dünyaya geldi.

Küçük yaştan itibaren bağlama çalmaya ve şarkı söylemeye başladı. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yapılan ses yarışmasında birinci oldu. 2014 yılında yapmış olduğu “Ben Dolu Dolu” adlı şarkısıyla çıkışı yakaladı ve ardından 2019 yılında ‘Sürgün’ isimli parçanın söz ve müziğini yaptı. Demir, atv’de yayınlanan hercai dizisinde ‘Sürgün’ adlı parçayı seslendirdi.

 

 

 

türkiyeokuyor.com Gazetesi olarak, Vedat Demir’e  ve ekibine başarılar diliyoruz

Üç Ayrı devtin ABD CİA yeni başkanı, Almanya Başbakanı ve İngiltere Başbakanının nostaljik tesadüf birlikte çekilen resimleri

Ekteki resimde göreceğiniz gibi, yılar önce çekilen bu resimdeki kişiler, Soldaki Almanya Başbakanı Merkel, Ortadaki İngiltere Başbakanı May ve En soldaki Yeni CİA Başkanı Gina. Bu resmi 

Tesadüfmü sandınız? Değil tabiki. Süper NATO, kontrgerilla  yani Gladio elamanları bunlar. Hiç bir şey tesadüf değil. Bu konuda Eski Gladio yöneticisi ve İtalyan eski Cumhurbaşkanı Cossiga nın anılarını okumanız konuyu daha iyi olarak anlamanıza yardımcı olacaktır.
Oradada, Ben, Helmut Kohl ve Helmut Scmith aynı kurstan geçtik diyor Gladio yu anlatırken.
Saygılarımla
Sefa Yürükel 
Soykırımlar ve terörizm araştırmacısı
Sosyal Antropolog ve etnograf.

BEN GELMEDEN EVVEL …

 

 

elif-kocaKitap sayfalarında bir kahraman olup da çok gezmek istemişimdir. Satırlardaki, mutlulukları cebime doldurup doldurup sadakasını dağıtmak hep hayalimdir. Okumanın, okutmanın kıymetini serpiştirmek o kadar istemişimdir ki, temiz dimağlara, nesebimin bir parçası oluvermiş ben hayallerde gezinirken. Bazen o kadar özlüyorum ki okumayı, yanı başımdayken bile … Çıkarıveriyorum sonrasında cebimden, sahafçıdan aldığım köhne yıpranmış yorgun mu yorgun emektar kitabımı, önce şöyle bir süzüyorum ve içimden, vay be (!) diyerek rahmet okuyorum kaleme alanı.

Ben yokken, yaşamış bir kitap var şimdi avuçlarımda, ben henüz gelmeden evvel, elden ele dolaşan, yaşantılar gören, dokunalısı bir kitap. Şimdi beni de gördü, yaşantıma şahit oldu ve daha nice nesiller görecek, kıymet bilenin avuçlarında oldukça. Sonbaharın gülümsemesiyle serpilen yaprağın bile ağaca nasihatidir, bir kitap olması ve avuçlarda kıymet bilinerek okunması. Bir ağacın en güzel hayalidir belki, sayfalar olup gözlerle okşanmak. Odunken, nayif, incecik bir yaprak olmak ve yudumlarken mürekkebini, huzur ile yumuşamak… İncecik sayfalar olup, sonbaharın ayrılığı getirmesiyle gönüllere serpilmek ve hayat bulmak, ah (!) ne güzeldir …

Pencereme henüz kar gelmedi, eli kulağındadır gelir elbet. Çocukların heyecanla beklediği kar tanecikleri yağmadı henüz, elbet yağar, en kısa gün de, belki de ben uyurken, belki de uyanıkken, bilemem. Mahalleye açılan mutfak penceremde kışın o en çetin şoğuğunda, orta şekerli mis kokan dibek kahvem ve senle olmak isterim, emektar kitabım. Kulağımda gitara derdini yanan bir ney inleyişi ve kahraman olduğum kitabım. Böylesi lezzeti hiçbir şeye değişmem. Ben gelmeden evvel, benden önce gelip, göçüp giden bir yazar ve kaleme alınan kitabı, yaşımdan epeyce büyük. Eski hayatları merak etmemden olsa gerek, yaşantısı olan kitapları tercih etmemin sebebi.

Lise yıllarımda çok şanslı olmalıyım ki çok köklü bir kütüphaneye sahipti okulumuz. Uğramadan edemezdim, eksik hissederdim uğramadığım günlerde kendimi. Kütüphanemizden sorumlu Ayşe Hanım, kitaplardan fırlamış bir kahraman edasındaydı gözlerimde, kısa sarı saçları, orta boylu, tonbul yanaklı, sevimli bir insandı ve epeyce bilgili, neredeyse okumadığı fikir sahibi olmadığı kitap yoktu. Fransızcaya merakımdan ve Ayşe Hanım’ın da hoşlanmasından dolayı her sabah  kütüphaneye uğrayışımda ‘bonjour mademe’ diyerek selam verir ‘bonjour, soyez la bienvenue (günaydın, hoş geldin)’ diyerek tebessümle karşılık verirdi bana Ayşe Hanım. Sonrasında kendimi hemencecik eski kitapların bulunduğu sahaf bölümüne atardım ve derin bir arayışa girerdim, acaba hangisini okusam, diye. Dokunarak, koklayarak ve özenle seçerdim okuyacağım kitabı. En yıpranmış, en köhne ve en ağır küf kokan hangisiyse onu şeçer, Ayşe Hanımı yine şaşırtıp alırdım. Yaşıtımda olan arkadaşlar genelde yeni kitapları tercih ederken, benim ise sürekli eski kitapları tercih etmemdi Ayşe Hanım’ın çokça şaşırması. Ama şu kesindir ki her yeni kitabı elime aldığımda, bir huzur kaplardı beni. Eski kitapları tercih ederken, onu hassas kullanmayı da göze alıyordum tabiki. Hiç unutamam yine bir kitap almıştım sahaf bölümünden, neredeyse elim de kalacaktı, sayfaları çevirirken yırtılmasından korkarak zor bela bitirebilmiştim, ama olsun, bana huzur veriyordu yine de.

Her akşam loş ışığımla beraber, yanı başımdaki kitabı yudumlamak gibisi yok. Huzuru belki de uzaklarda aramak yakışmaz artık bize, yanı başımızda kitabımız dururkene

Şiddetle tavsiye ederim, inanın uğradığınız Hekim kadar faydalı,

belki de daha fazlası …