Etiket arşivi: Bayrağı

ARTVİN BELEDİYE BAŞKANI ELÇİN’DEN İMAMOĞLU’NA ZİYARET

Artvin Belediye Başkanı Demirhan Elçin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.

Belediye Başkana Demirhan Elçin; CHP Milletvekili Av.Uğur Bayraktutan, CHP Artvin İl Başkanı Ahmet Biber, Ardanuç Belediye Başkanı Yıldırım Demir, Arhavi Belediye Başkanı Vasfi Kurdoğlu, Borçka Belediye Başkanı Ercan Orhan, Şavşat Belediye Başkanı Nihat Acar, Hopa Belediye Başkanı Taner Ekmekçi, Kemalpaşa Belediye Başkanı Ergül Akçiçek ile birlikte İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na hayırlı olsun ziyaretinde bulundu.

Başkan Elçin ziyarette, Artvin’in ve İstanbul’un geleceğe yönelik çalışmaları hakkında değerlendirmeler bulunulduğunu ifade etti.

Ziyarette Yusufeli CHP Belediye Başkan Adayı Barış Demirci ve Eski CHP Merkez İlçe Başkanı İlyas Şahin’de bulundu.

TEK’LERİMİZ TEKLİYOR; BİZANS BAYRAĞI & ÇAN SESİ

TEK’LERİMİZ TEKLİYOR; BİZANS BAYRAĞI & ÇAN SESİ

 

Köhne Bizans’ın hem İstanbul koluna (1453), hem Trabzon koluna (1461) Fatih Sultan Mehmet son verdi. Mondros sonrası başlayan İngiliz işgalinin 8. ayında Fener Rum Patrikhanesi kapısına çifte kartallı Bizans ve mavi-beyaz haçlı Yunan bayrağını çekme cüretinde bulundu. Allah’tan Çılgın Türkler vardı da Bizans’ı diriltme hayalleri kurşunlandı. Zira Fatih’in ‘Gazi’ torunu M. Kemal Paşa da “Tek bayrak” demişti.

     “Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi. / Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi.

     Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın; / Galip et çünkü bu son ordusudur İslâm’ın!”

Yahya Kemal’in bu niyazını Allah kabul etti.  Kemalettin Kamu’nun “Madem ki gün gelecek / Herkes aynı meleğin / Önünde eğilecek / Niçin o güne değin / Çan sesleri duyayım? / Bugün de bir yarın da / Bırakın uyuyayım / İzmir kapılarında!” karamsarlığı Çanlıların / Yunanlıların aynı yerde denize dökülmesiyle yerini şehadet ezanlarına bıraktı.

Tek Vatan” dedik; yedi düvelle dövüşü göze aldık, ‘çakıl taşı’ kadar toprağı vermemeyi bugüne dek töre bildik. “Tek Millet” dedik; Osmanlı bakiyesi olarak “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti” dedik, and içtik. “Tek Devlet” dedik; isyanaörgüte, paralele – yamuğa izin vermedik. Şimdilere böyle geldik.

De ne ara Yunanistan, 1932 İtalya – Türkiye Sözleşmesi’yle tescillenen ve 1947 Paris Antlaşması’nda ABD’nin bile tasdiklediği egemenliği Türkiye’ye ait 18 ada ile 1 kayalığı ülkemizden çaldı?! Hani vatan’ın tek’liği? Bu adalarda Yunanistan Devletinin atadığı belediye başkanları neyin nesi?! Bu bir paralel yapı değil mi? Hani devlet’in tek’liği?

İzmir İlimize bağlı Koyun Adası’nın belediye başkanı Evangelos Angelakos, Muğla İlimize bağlı Keçi ve Kalolimnoz Adası’nın belediye başkanı İonnis Galouzis, Aydın İlimize bağlı Eşek Adası’nın belediye başkanı Evangelos Kottoros ise biz önümüzdeki yerel seçimlerde bu kişileri mi oylayacağız? Veyahut İzmir, Muğla ve Aydın Büyükşehir Belediye Başkanları buralara pasaportsuz ve vizesiz girebilecek mi?

Yunan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopoulos 7 Mart 2017’de, Keçi Adası’nı, Yunan Kara Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Alkiviadis Stefanis 13 Nisan 2017’de Kalolimnoz Adası’nı ve 5 Ağustos 2017’de Bulamaç Adası’nı ziyarete gittiklerinde sarı zemin üzerine siyah çift kartallı Bizans bayrağı göndere çekilmedi mi? Hani bayrak tek’ti? O bayrağı oraya kim, hangi cesaretle çekti?

Türk egemenliğinde olması gereken işgal altındaki adalarımızda Yunan papazlar kilise ayinleri düzenliyor; çan sesleri karşıdaki Türk kıyılarından duyulabiliyor. Yunanistan buralardaki askerî üsler ve karakollardaki 5 bin askeriyle tatbikatlar yapabiliyor. Yılbaşı noelleri, içkili ve kuzu çevirmeli eğlenceler artık fiks menü sayılır. Suya haç atma törenlerine Başbakan Aleksis Çipras da katılıyor. Ne kalmıştı; tek millet.. Tek mi, çift mi?

Tüm bunlarla ilgili emekli kurmay albay ve Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Ümit Yalım’da daha ne ayrıntılı bilgiler var; bizimkisi sadece öğrendiklerimizin nefes ayarı. Kıta sahanlığımıza ait 42 bin km2’lik alanın Yunanistan’ca parsellenip yabancı şirketlere satılmasını mı istersiniz yoksa Kuzey Ege’de, Taşoz açıklarında 100 milyon varilden fazla petrolün Yunanistan ve İsrail işbirliğince çıkarılmasını mı?

Merhum Ecevit ile Erbakan Kıbrıs için, Tansu Hanım Kardak için o tek’il; devletin ve milletin vatanıyla bölünmez bütünlüğünü, alternatifsiz bayrağıyla bağımsızlığını korumuş ve kollamıştı. Şimdiki Cumhurbaşkanımızdan da bu meyanda bir çıkış bekliyoruz.

Eyyy Yunanistan” desek gerisi gelecek de.. Yoksa o da 2023’te mi?

İSYAN  BAYRAĞI

İSYAN  BAYRAĞI

 

Şiir deyince kiminin aklına börtü – böcek gelir. Kimi de ‘Saddam şiir yazsaydı, Miloseviç okusaydı; bu zulümler olmazdı’ kabilinden Ren türü cümleler geyikler. Sanki şiirin silahı yok.

Şiire ve şaire yapılan en büyük zulüm de budur. Şiir bir yumuşatıcı markasıYumoş değildir. Spikerlerin, artistlerin kelime gevelemeleri hiç değildir.

Şiir ‘tahrip gücü yüksek bir bombadır, patlar’; hem Cahiliyye Devrinde hem de Asr-ı Saadet‘te.. Peygamber’in bürdesi (hırka) bir kasideye niçin gitmiştir? Ve niçin Kuran’ın inzalinden sonra birçok şair şiir yazmayı bırakmıştır?

Bu yazıyı şiirin vezninin, kafiyesinin hatırına yazdığımı düşünmediniz umarım. Bu meyanda size Arap şair Nizar Kabbani’yi takdimden onur duyarım:

“Dostlarım! Başkaldırmıyorsa nedir ki şiir?
Azgınları ve azışları devirmiyorsa nedir ki şiir?
Zamanda ve mekânda sarsıntı yapmıyorsa nedir ki şiir?
Kisra Nuşirevan’ın başındaki tacı yere çalmıyorsa nedir ki şiir?”

Hem Suriye’li olacaksınız hem de Ortadoğu denilen ateş çemberinden canınız ciğeriniz yanmayacak. Hem gariplerden olacak (selam olsun gariplere) hem de küresel zulüm zebanilerinin petrol ağaçlarında budanmayacaksınız.

“Bunun için çekiyorum isyan bayrağını!
Kediler gibi boğazlanmaya götürülen milyonlar adına
Göz kapakları çıkarılanlar adına, dişleri sökülenler adına
Sülfürik asitte eriyenler adına, kurtçuklar gibi mahrum olanlar adına
Sesten, fikirden, dilden; çekeceğim isyan bayrağını”

El öpmez onun şiiri. Doğrusu sultanlara düşer onun şiirinin ellerini öpmek. Develer gibi yük çeken halklar adına, sudan ve arpadan başka hakkı olmayan, dostluğu büyük kaşıklarla içen halklar adına haykırır:

“Yaşasın bir demet yonca!
Yaşasın tek ilah diye Allah’a yalvaran halklar adına..”

O bir nâr-ı eşcârdır yani ateş ağacı.. Ve bıçağın saltanatını reddeden muttasıl kanayan yaradır. Yazdıkları mazlumlar adınadır, mısraları mitralyöz cinsinden bir makinadır.

“Ey mümtaz dostlarım; dudaksızların dudağıyım ben
Gözsüzlerin gözüyüm ben, okumuşlara denizin kitabıyım ben
Bir çığ gibiyim ben sevgilim, çılgınlıklarla karşılarım çılgınlıklarla
Kırarım nesneleri çocukluk içre
Kanımda devrim ve limon kokusu yoksa var olmak istemem”

Aslında insan hiçbir zaman, hiçbir yerde çaresiz değildir. Bazen tek bir söz, bazen tek bir sinek, bazen tek bir taş bütün korku imparatorluklarını yer ile yeksan edebilir. İşte o yüzden ‘Lâ tehaf / Korkma!’ diye başlar İstiklal Marşı Şairimiz Milli Marşımız’a. Efendilerin gücü kölelerin sadakati kadarmış. Bkz: ABD.

“Dostlarım! Hakiki şiir sizsiniz
Gülmenin de ehemmiyeti yok surat asmanın da
Sultana öfkelenmenin de..
Siz benim sultanlarımsınız
Dostlarım! Sizi beklemekteyim hâlâ
Kıvılcım tutuşturmak için”

Son: Şimdi değilse ne vakit?

Menbiç Ve Kandil İçin Gidişat Analizi

 

 

            Dış politika iç politikadan öce gelir. Ve asıl itibar saray – şatafat değil ordaki başarıdır.

 

Cumhuriyet’i kuran kadro Osmanlı’nın yükseliş devrinden bu yana en başarılısıdır. Bilhassa 1938’e kadarki Atatürk öncüllüğü, çamura saplandıkça ilkelerinin kıymetini idrâke başladığımız bir özgünlüktedir.

2002’ye kadarki sağ’lısol’lu ve bazen koalisyonlu Hükümetler, kurucu iradenin ilkeselliğinde idare-i maslahatla yılları desteleyip durdular; ne ileri, ne geri.

Yıl olarak M.Kemal Atatürk’ten daha fazla ülkeyi yönetme imkanı bulan Adalet – Kalkınma yada R.Tayyip Erdoğan Hükümetleri “Tezkere” ve “Çuval”la başladığı Küresel Güçlerin idaresine maslahat eden dış politikayı ancak bir düzine yıldan sonra terk edebilmiştir.

7 Haziran Seçimleri’nin siyasî sonuçları, Devlet aygıtını elinde bulunduranları kendi başlattıkları “Çözüm Süreci”ni yine kendilerinin açılmalarına göz yumdukları “Hendek”lere gömerek sonlandırmaya itti.

Son 2-3 yılda evvelki idare-i maslahat parametrelerine dönmeyi başarı mı, tazminat mı, restorasyon mu saymalıyız; bilmem. Zira Suriye Sınırımızda başarıyla tesis edilen ilk Güvenli Bölge, ‘sıfır’dan kurularak bütün Kuzey Suriye hattını kanton kanton yönetimine terk ettiğimiz PYD / Salih Müslim Kürdistanı’na neden sonra takoz teşkil etti.

ABD’nin II.Irak Operasyonu’ndan beri projeden fiiliyata dökülen KDP / Barzanî Kürdistanı’na verdiğimiz siyasî ve ekonomik desteği ise Kak Mesut’a babası Mele Mustafa bile vermemiştir. Fakat Bağımsızlık ilânı sonrası tavrımız da Kuzey Irak’taki denge değişikliklerine ket vurmuştur. Şimdilik..

AfrinZeytin Dalı’ ile Güvenli Bölge’nin 3,5 – 4 bin km2’ye dek geliştirilmesi doğru bir iştir. Aynı süpürme operasyonunun öncelikle Tel Rıfat ve Menbiç’e, arkadan da “Fırat’ın Doğusu”na yapılmasını umma noktasındaydık. Hatta Karakozak civarı terörden temizlenirse büyük bir basiretsizlikle Urfa sınırımıza bitişik Eşme Köyü’ne kaçırdığımız atamız Süleyman Şah’ın Türbesi ve Saygı Karakolu’nun yerine iadesi sözkonusu olur diye umutlanıyorduk.

Bu saatten sonra ABD’yle Menbiç konusunda anlaşma ordaki YPG / PKK unsurları tamamen etkisizleştirme üzerine olabilirdi, oysa Menbiç’in Yerel Güçler’e devri ve Türk ve Amerikan askerlerinin ortak devriyesiyle de gözetim altında tutulmasıyla neticelendi. Yani Menbiç’i isim değiştirmeleri şartıyla (Menbiç Askerî Konseyi) PYD / YPG unsurlarına teslime imza attık. Ne onlar Afrin’deki binlerce kayıp, ne de biz onlarca şehidimiz üzerinden kan davası gütmemek kaydıyla..

Türkiye’nin bu saatten sonra Suriye Merkezî Ordusu ve Esad’la anlaşarak Kuzey Suriye’deki “Terör Koridoru”nu tamamen yok ederek ve bir an önce Suriye’deki İç Savaşı bitirerek hem 4 milyonluk (Nüfusumuzun % 5’i) bir yekûna ulaşan Suriyeli Mülteci Meselesi’nin kısmen halli hem de 40 milyar dolara yanaşan ekonomik faturanın – dövizin ve faizin patlamaya hazır bomba gibi hazır beklediği bir iktisadî süreçte – kapatılması aklın yoluydu; bizse Kuzey Irak’takine benzer şekilde ikinci şıkkı, macerayı tercih ettik. Allah sonumuzu hayreylesin!

Yine bu saatten sonra Kandil’e icra edilecek operasyon da iki noktada sembolikleşir: Bir; PKK merkezini çoktan Sincar’a (Şengal) taşıdı ve aslında yapılması gereken tıpkı Fırat Kalkanı gibi Dicle Kalkanı Operasyonu’yla Sincar – Telafer hattının temizlenmesi ve Ovacık – Telafer çizgisinde dikey bir Güvenli Bölge oluşturulmasıdır. İki; Kandil temizlendikten sonra ABD ve İsrail’in İran’ı vurması için İncirlik Üssü haline getirilmemelidir.

Türk Bayrağı’nın Kandil’de dalgalanması güzeldir ama tam İran’ın hatta İran Kürdistanı’nın sınırındaki bir dağlık üs bölgesinde Amerika ve İsrail bayraklarının da dalgalanması dış politikada “Dön baba, dönelim” vaziyeti olur ki kaldıramayız.

24 Haziran / 8 Temmuz Seçimleri sonrası için erken uyarı bâbındadır.

Süloğlu Belediyesi’nden Vatandaşlara ve Öğrencilere Türk Bayrağı

 

Süloğlu Belediye Başkanı Mehmet Ormankıran  29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla ilçedeki okullarda öğrencilere ve vatandaşlara Türk Bayrağı dağıttı.suloglu

Cumhuriyet’in kuruluşunun 93. Yıldönümünde ilçedeki tüm ev ve iş yerlerini bayraklarla donatmayı hedefleyen başkan Ormankıran yaptığı açıklamada ;’’ ülkemiz çok kötü bir süreçten geçiyor. Bu süreçte birliğimizi pekiştirmemiz gereklidir. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızda bu samimiyeti ve kardeşliğimizi gösteren en güzel bayramlardan biridir. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha minnetle anıyoruz. Cumhuriyet Bayramımız dolayısıyla ilçemizde 1000 ne yakın bayrağımızı dağıttık. Cumhuriyet ve Atatürk sevgimiz her daim kalbimizde olacaktır’’ dedi.suloglu-jpg1

Menderes Türel’in Çanakkale Mesajı

ataÇanakkale Zaferi’nin 100. yılında Çanakkale’de ve vatanımızın her yerinde, “bir Hilal uğruna, tertemiz alnından vurulup toprağa düşmüş, şehit oğlu şehitlerimizi”, Çanakkale kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte bütün gazileri saygıyla, minnetle bir kez daha yad ediyor, Allah’tan rahmet diliyorum.

Yurdun her bir köşesinden giderek, Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Filistin Çölleri’nde toprağı kanlarıyla sulamış o kahramanlar, bizlere büyük bir destan, güzel bir vatan, şanlı bir bayrak miras bırakmışlardır. 100 yıl sonra bu emanete sahip çıkmak için milli ve manevi birliğimizi güçlendirecek, bizi her şekilde bölmeye kalkanlara, içimizde bize tuzak kuranlara karşı her türlü dini ve etnik ayrımı reddederek vatan, bayrak ve insan sevgisiyle bir araya geleceğiz. Çanakkale’de, Sarıkamış’ta beraberce toprağa düşen atalarımızın hakkı için bugün de bir ve beraber olacağız.

Antalya, Çanakkale’de ve bu yurdun her yerinde toprağa düşmüş şehitlerinin anısına her zaman onurla sahip çıkmıştır.

Çanakkale’de dev Türk Bayrağı direği 2008 yılında Antalya Büyükşehir Belediyesi olarak tarafımızdan dikilmiş ve bayrağımız törenle göndere çekilmiştir.

Kurtuluş Savaşı’nda Kaş ilçemizde işgalci uçak gemisini batırarak tarihe geçen kahramanımız Yüzbaşı Muhsin Ertuğrul anıtı 2007 yılında Antalya Büyükşehir Belediyesi olarak tarafımızca yapılmış, ayrıca şehitler anıtımız restore edilerek bugünkü haline getirilmiştir.

Her yıl yüzlerce Antalyalının Büyükşehir Belediyesi organizasyonuyla Çanakkale törenlerine katılması da bize büyük bir gurur ve mutluluk vermektedir.

Bu gururla, Çanakkale Zaferi’nin 100. yılında, Antalya olarak şehit ve gazilerimize sesleniyoruz: Bir hilal uğruna toprağa düşmüş, kanıyla toprağımızı sulamış büyük kahramanlar! 100 yıl sonra büyük Türk milletinin kalbinde yaşamaya devam ediyorsunuz. Hatıranız sonsuza dek yaşayacak,  bizlere emanet ettiğiniz bayrak asla yere düşmeyecektir!