Etiket arşivi: Bakış

Aykut Torunoğulları’nın ikinci kitabı ‘Bakış Arası’, gurbetçiliğin acı ve tatlı günlerini anlatıyor

Hollanda’da işadamı Aykut Torunoğulları ikinci kitabı ‘Bakış Arası’nı okuyucu ile buluşturdu. Sevgili dostlarım Yavuz Nufel, Ali Okşak ve Özcan Özbay’ın takip ettikleri tanıtım gecesi, Rotterdam’da ünlü Zuidplein Tiyatro salonunda gerçekleşti.

Programa, Rotterdam Başkonsolosumuz Sadın Ayyıldız başta olmak üzere, işadamları, Sivil Toplum Kuruluşları’nın temsilcileri ve vatandaşlardan oluşan yaklaşık 200 konuk katıldı.

Türkiye’den gelen TV programcılarından Cihangir Gökdoğan’ın sunumu ile başlayan gecede ilk konuşmayı, Yazar-Şair Yavuz Nufel yaptı. Çok heyecanlı olduğunu belirten Nufel,  “Birinci kitabın tanıtımında da uzun uzun konuşmuştum, birinci kitabın kirvesi, bu ikinci kitabında amcasıyım ben. Birinci kitap ile ikinci kitap arasında gerçekten büyük fark var. Sevgili Aykut’un birinci kitabı çıraklıksa, bu ikinci kitap kalfalık, ustalık olmuş.” dedi.

Toplantıda, ´Bakış Arası´ kitabını okuduğunu sőyleyen Başkonsolos Sadin Ayyıldız şöyle konuştu: “Sevgili Aykut kardeşimizin bu ikinci kitap tanıtımı dolayısıyla bir arada olmaktan mutluyum. Aykut beyin ilk kitap tanıtımında da bulunmuştum. Öncelikle kitap yazma cesareti gösterdiği için Aykut Torunoğulları’nı tebrik ediyorum. Kitap, insanın ruhunu zenginleştiren, manen, kalben, ruhen güçlü kılan önemli bir araç. Kitabın bambaşka özellikleri var. Her kitap ayrı bir dünya, her kitap ayrı bir âlem. Dolayısıyla ne yazıldığından ziyade, kitabı yazan, emek veren mutlaka kendinden bir şeyler katmıştır, bence bu önemli. Aykut kardeşim kitapta hayata bakışını, iç dünyasını yansıtmış,güzel bir kitap olmuş, eline kalemine sağlık. Bir kitabı yazmaya cesaret etmek takdiri hak eden bir durumdur. Kısa bir süre içinde ikinci kitabını da yazması ve yayınlaması ise gerçekten takdir edilmesi gereken bir başarıdır.Bu vesileyle kendisini takdir ediyor, başarılarının devamını diliyorum”.

Aykut Tolunoğulları’nın ilk kitabının tanıtımında da bulunduğunu sözlerine ekleyen Başkonsolos Sadin Ayyıldız, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ne yazık ki çok fazla kitap okuyan bir toplum olduğumuzu söyleyemeyiz. Kitap okumak, hem kendimiz hem de gelecek nesiller açısından gereken bir alışkanlık olduğunu düşünüyorum. Maalsef Avrupa’da yaşayan sizlerden sonra ki nesil Türkçe dili bakımından ciddî sorunla karşı karşıya kalacaktır. Bu kitapları okuyabilmesi için çocukların ,Türkçe diline iyi hakim olması gerekiyor. Bu anlamda ana-babalara görev düşüyor.Kısacası Aykut kardeşimin bu kadar yoğun işleri arasında yaşadığı,gördüğü,şahit olduğu durumları en güzel şekilde ve içtenlikle bize aktardığı için teşekkür ediyorum. Daha nice kitaplar yazmasını diliyorum. Güzel bir kitap olmuş,eline kalemine sağlık. Aykut Torunoğullarını tanımak istiyorsanız bence her iki kitabını okumanızı öneriyorum”.

Programa Türkiyeden katılan, Ender Balkır’ın türküleriyle renk kattığı programda , kitabın yazarı Aykut Torunoğulları, ikinci eserinin tanıtımını yaparken, doğduğu kent olan Kars´ta geçirdiği gençlik yıllarından kısa öyküler anlattı ve ´Bakış Arası´ kitabından bölümler aktardı.

Torunoğulları bu ikinci kitabını hangi duygular içinde yazdığını, anıları ve gözlemlerini davetlilerle paylaştı.

Aykut Torunoğulları, “Baba yarım” dediği ağabeyi Turgut Torunoğulları’nı sahneye davet ederek duygu ve düşüncelerini paylaşmasını istedi.
Turgut Torunoğulları, “ Sülalemizde yazar yoktu ama görüyorum ki Aykut kardeşim bu işi başarı ilke yapıyor. İlk kitabı çıkınca bir hatıra olsun diye köşe yazılarını topladığı bir kitap olarak düşünmüştüm. Fakat görüyorum ki yanılmışım. Ailemizden bir de yazarın çıkmış olması benim için ayrı bir gurur. İlk dünyasındaki başarılarını edebiyat dünyasında da yakalayacağına inanıyor, tebrik ediyorum” dedi.

Kısa bir aranın ardından proğramım ikinci bölümde yazar Aykut Torunoğulları yine hem kitap içeriği hemde gözemlerini anlatırken sanatçı Ender Balkır da kadife sesi ile Türk Halk Müziğinden örnekler verdi.

Aykut Torunoğulları’nın kitabını alan davetliler yazara imzalatmak için uzun kuyruk oluşturdu, birlikte fotoğraf çektirdiler.
Altın Bilek yayınlarından çıkan ve Bakış Açısı 168 sayfa ve tüm kitapçılarda satışta bulunuyor. İnternet üzerinden de sipariş edilen Bakış Arası’nın bu yaza damga vuracak kitaplar arasında olması bekleniyor.
Aykut Torunoğullarının ilk kitabı Karmakarışık ise birden çok baskı ile kaç 10 bin adet ile kendi alanında ilk kitap olmasına rağmen bir rekora imza atmıştı.

  

Aykut Torunoğulları  –  Yavuz Nufel  –  Tanıtımdaki melekler

 

Bu arada güzel sunumu ile Cihangir Gökdoğan, serhat türkülerin tarifsiz sesi Ender Balkır ve Önder Meral davetlileri coştururken dinleyicilere neşeli dakikalar yaşattılar.

Toplantı bitiminde sıraya giren davetliler ise Aykut Tolunoğulları’na kitabı imzalatmak için birbirleriyle yarıştılar.

*****

TÜRKÇÜLÜK GÜNÜ ÜZERİNDEN DEVLET FELSEFEMİZE BAKIŞ

 

 

süleyman pekin

Son iki haftadır Türkiye’de kimlik dezenformasyonu, ideolojik çürümüşlük ve toplumsal yeniden yapılanma üzerine 2020’leri, 2030’ları kurtarma adına çıkış yolu arayan yazılar yazmaktayız. Kısmen Gorbaçov dönemi Sovyetler Birliği’ndeki “glasnost / açıklık” ve “perestroyka / yeniden yapılandırma” hareketlerine benzese de aslında bizim meramımız zihinsel paradigmanın tecdidi ve algıda reform.

 

Olayların okunması ve kavramların kurcalanmasında tarihsel akışın dinamiklerini hesaba katmak lazım. Örneğin 3 Mayıs Türkçüler Günü olarak bilinen ve bu yıl daha çok Milliyetçiler Günü formunda kutlanan hadise tamamen konjonktürel bir olaydır. Cumhuriyetin kuruluşuna temel olan ve de Atatürk İlkelerinin ikincisi olan fikrin mensupları neden 1944 yılı baharında birdenbire gadre uğradılar?

Cevap: 1920’nin sonbaharında Ankara’da M.Kemal Paşa’nın direktifiyle Türkiye Komünist Fırkası neden kurulduysa o yüzden. Yani o devir, Batılı Emperyalistlere karşı Sovyet Rusya’nın maddî ve diplomatik desteğini almak için böyle sunumlara ihtiyaç duyulmuştu. Hatta projenin başarısı için diğer TKP ve Mustafa Suphi bertaraf edilmişti.

İkinci Dünya Savaşı’na panzer gibi giren Almanya, Sovyet Rusya’ya saldırdıktan 2 yıl sonra savunmaya geçmiş ve 1943 itibariyle kaybetme sürecine girmişti. Aynı yılın sonunda Türkiye’nin savaşa girmesi istenmiş olsa da 1,5 yıl daha durumu öteleyebildik. 1944 yılı Almanlar için sonun yakınlaşması, Sovyetler Birliği içinse zaferin erken ilânı gibi oldu. İngiltere’nin Türkiye’ye diplomatik homurdanmasına mukabil Sovyet Rusya toprak ve Boğazlar’dan hak formunda homurdanırken Türkçülerin tutuklanması tansiyonu düşürmekten başka bir amaç taşımayan bir hamleydi.

Savaş öncesi ve savaşın ilk yıllarında Almanya ve İtalya ile olan devasa dış ticaret hacmimiz ve bunun Türk Hükümetlerine tabiî ve siyasî olarak yansımaları 3 Mayıs Olayları ile birlikte tersine çevrilmiş ve Türkiye yeni sürece uyum adına bir adım atmış oldu. Amma velâkin bundan sonraki ikinci adım; yani Amerikanvari bir D.P. ile II.Dünya Savaşı’nın diğer galibi ABD’ye yanaşma ve SSCB’nin şerrinden emin olma taktiği daha muteber tutuldu. Neden sonra bu kez sıra komünist cadı avına ve Komünizmle Mücadele Dernekleri kurumuna kadar geldi.

Evvel emirde Osmanlı’nın son deminde üretilen Osmanlıcılık, İslâmcılık, Türkçülük ve Batıcılık gibi kavramlar da aslında batan gemiyi kurtarmakla alâkalı can yelekleriydi; ilk ikisi tutmadı, son ikisiyle maça devam edildi. Malcolm X’e atfedilen “Parmağıma değil işaret ettiğime bakın” sözünden yola çıkarsak var olan olgulardan üretilen kavramlar devletin bekası adına tasarlanmış kurtuluş reçetelerinden ibarettiler.

Kurtuluş Savaşımız ve sonrasındaki millî misak, millî irade, millî meclis, millî egemenlik ve ulus devlet terminolojisine bakarsak büyük badireyi hangi kavramın bereketiyle atlattığımız net olarak anlaşılır. Bu şu demektir: Osmanlıcılık tutsaydı İslâmcılığa, İslâmcılık tutsaydı Türkçülük ve Batıcılığa gerek kalmayacaktı. Hiçbiri tutmasaydı, o zaman da bize ve bu konuşmalarımıza gerek kalmayacaktı.

Bayrak bağımsızlığın kendisi değildir, sadece simgesidir. Tam bağımsızlık askerî, siyasî, iktisadî ve hukukî bağımsızlıktan geçer; ya vardır ya yoktur ya da yarımdır, çeyrektir. “İdrakimize giydirilmiş deli gömlekleri” olan –cılık, –culuk’ları attığımızda bizi biz yapan olguların değeri eksilmez, yalnızca kavramsal siyasetin dışına çıkmış oluruz. Hadi buyrun!