Etiket arşivi: Avrupa

DAHA EKSİĞİZ

 

ahmet türkyılmazTürk futbolunda taktik çalışma az yapılıyor demek doğru mudur? Öncelikle bir futbol takımının başarılı olabilmesi için fizik kondisyonunun yeterli olmasının yanı sıra taktik açıdan yeterli çalışmayı yapması gerekir. Taktik çalışmanın büyük kısmını zaten futbolun temel kuralları oluşturmaktadır. Futbolun temel kurallarını Avrupa altyapılarında yetişen oyuncular iyi bir şekilde öğreniyorlar. Bunu nerden anlıyoruz. Ligimizde Türk oyuncuların yarısından fazlası gurbetçi .Ya Almanya’da, ya Fransa, Ya Hollanda ‘da yetişmiş Türk oyuncular. Demekki temel altyapı eğitimini sağlam almışlar. Günümüz futbolunda artık çok yetenekli olmaya gerek yok. Kendine iyi bakacaksın, fizik olarak güçlü olacaksın, futbolun temel kurallarını bilip uygulayacaksın, taktik disipline sadık kalacaksın. Mesleği futbolcu olan kişi bunları 18 yaşına kadar öğrenmesi gerekli. İşte bizim Avrupalıdan bariz en temel eksiğimiz bu. Bizim altyapı çalışmalarımızda görülüyor ki bu kurallar pek öğretilemiyor ve uygulanamıyor. Çok da basit olan bu futbolun temel kurallarından birkaç örnek verelim;

  1. Savunma hücumdan başlar,

Takım dizilişinde savunma yapmak sadece geride bulunan 2 stoper , sol bek ve sağ bekin görevi değildir. Takımdaki her oyuncunun savunma görevi vardır. Hucüm oyuncusunun top rakipdeyken pres yapıp, rakibin topla çıkışında rahatsız etmesi gerideki oyuncuların pozisyon almalarını kolaylaştırır.

  1. Top rakipdeyken veya top kaptırıldığında tüm oyuncular topun arkasına geçmelidir.

Günümüz futbolunda artık fizik kondisyon, taktik ve iyi alan savunmasından oluşmakta. Takımın topu kaptırdığında kısa sürede topun arkasına geçebiliyorsa yani takımın boyu hemen kısalıyorsa rakibe fazla oyun alanı bırakmıyorsun demektir. Rakibin pas kanallarını kapatarak geriye ve yana doğru oynamaya mecbur bırakırsın.

  1. Topla çıkarken boşdaki oyuncuların sürekli yer değiştirmesi ve çapraz koşular yaparak hücum alanını genişletmesi.

Bunlar Futbolun Temel Kuralarından sadece birkaç örnek. Avrupalı bu temel kuralları 18 yaşına kadar öğretiyor. Bizde ise öğrenmenin yaşı yok..

Suriye ve AB Politikaları


konuk yazarSuriye; Churchill’in masa başında cetvelle çizdiği ülkelerden biri. 900 km sınırımız olan ve Osmanlı sonrası özellikle terör ve su konusunda yıldızımızın barışmadığı komşularımızından. Halen de 2 milyondan fazla vatandaşını barındırdığımız güney komşumuz. Tarihi, kökeni, kültürü zengin, bir değil çok dönemlerin cazibe merkezi Suriye cazip midir gerçekten? Neye göre? Kime göre? Kimin için cazip? Dünyada cazip olmanın bedeli ağır olmuştur her daim.
Suriye kan ağlıyor. Bir ağladı mı on yıllar sürüyor. En huzurlu yıllarını Osmanlı idaresi altında yaşayan Suriye son yıllarda Türkiye’yi etkileyecek bir iç savaşın pençesinde kıvranıyor. Bizim Suriye ve dünyada ilk  4 güç arasında sayılan Avrupa Birliği politikalarımız nasıl? Komşuda neler oluyor da bu acı bunca zamandır son bulmuyor?
Suriye, bulunduğu bölge itibariyle hem Türkiye hem de AB açısından her zaman tarihi, siyasi, ekonomik ve coğrafi öneme sahip olagelmiştir. Böylesinde önem arz eden bir bölgede yaşanan uzun dönemli ve şiddetli bir kriz hem Türkiye’yi hem de AB’yi yakından ilgilendirmektedir.
Uluslararası krizlerde Avrupa Birliği (AB) sıklıkla gövdesi ile kafası arasındaki uyumsuzluktan bahsedilir. Bu durum özellikle Soğuk Savaş sonrasındaki dünyada daha da belirgin bir hal aldı. 1990’ların ilk yarısında önce Körfez Krizi, ardından Balkanlardaki savaşlar AB’nin ulus devletlerin birliği olduğunu ve ortak bir dış politika geliştirme konusunda son derece yetersiz olduğunu çarpıcı bir biçimde ortaya koydu. “AB ekonomik bir dev, siyasi bir cüce ve askeri anlamda bir elma kurdu” olarak tanımlandı.
Önceki krizlerde de Suriye ve Ukrayna krizlerinde de artık yumuşak güçten çok sert güç denilen askeri gücün öneminin ortaya çıkmıştır. AB üyeleri arasında derin politik ayrılıklarının yaşanmadığı krizlerde AB bir “yumuşak güç” olarak devreye girdiğinde etkili olabilmektedir. Ancak “yumuşak güç” olarak bilinen ve ikincil önemde aktör olarak görülen AB’nin kendi insanına savaş ilan edip ateş edebilen zulümde sınır tanımayan bir rejimin AB’yi ciddiye almasını, yaptırımlarından korkmasını beklemek çok gerçekçi olmaz.

Sonuç itibariyle AB, Suriye için üye ülkelerin bütün boyutlarıyla her anlamda mutabık oldukları ortak ve güçlü bir politik hat çizememiştir.
AB, genel politikası ile uyumlu olacak şekilde normatif güç rolü oynamaya çalıştığı Suriye krizinde, aynı politikayı güttüğü Körfez Krizi ve Bakanlardaki Krizlerde olduğu gibi başarısız olmuştur. İnsani yardımlar, banka hesaplarını dondurma gibi yaptırımlar, rejimi eleştiren, hatta kınayan söylemler, kendi güvenliği için aldığı bir takım önlemlerin dışında çözüme yönelik etkin bir politika yürütememiştir. Bölgede ikincil önemde bir aktör olarak görülmüş ve etkili olamamıştır. Suriye politikası, genel politik söylemleriyle uyumlu görünmekle birlikte söylemde kalmış, etkin bir şekilde aktive edilememiştir.
Suriye’de devam eden insanlık dramının engellenebilmesi için AB’nin yapısı, kapasitesi ve yeterlilikleri gereği doğrudan askeri müdahale yapılamasa da AB’nin öncülüğünde dünya kamuoyunun daha etkin hale getirilmesi ve daha etkili caydırıcı yaptırımların uygulanması söz konusu olabilir. AB, yine de daha etkin bir küresel rol oynayabilir ve böylelikle hem bölgede daha etkin hale gelebilir hem de dış politikasızlığı sebebiyle ikincil önemde bir dış politika aktörü olarak görülmekten kurtulabilir.
Suriye Krizi; bölgesel ve küresel aktörlerin birbiriyle çelişen çıkar tanımlamalarına sahip olmuş ve bu siyaset, Suriye’de rejim ve muhalif güçler gibi farklı aktörlerin desteklenmesini beraberinde getirmiştir. Hiç şüphesiz ki bu durum, Suriye Krizi’nin bu kadar uzun sürmesinde ve halen nihayetlenmesi için güçlü bir umut ışığının belirmeyişinin arkasında yatan en önemli sebeplerden biridir.
Türkiye’nin Suriye ile ilişkileri uzun ve zengin bir tarihten geçmektedir ve kriz dönemine has değil, tarihsel olarak inişli çıkışlıdır. Türkiye-Suriye ilişkileri; Hatay meselesinden, su sorununa, su sorunun askeri ve siyasal alana dahil edilerek tehdit unsurunun artmasıyla birlikte kriz dönemine ve oradan ortaklıkların kurulması, ticaret anlaşmaları, ortak siyasi hedefler ve samimi üst düzey ziyaretlerin görüldüğü, zaman zaman meltemli, zaman zaman tufanlı bir deniz misalidir. Bu doğrultuda gelişmeler, karşılıklı politikaları ve politikalar da gelişmeleri etkilemiştir. İki ülkenin karşılıklı politikaları Suriye’deki son kriz öncesinde de tek taraflı değil, karşılıklı olarak inişli çıkışlı olagelmiştir.
21.yy’ın başlarında iki ülke arasındaki ilişkiler üst seviyelere taşınmıştır. Dönem hükümetinin özellikle siyasal İslam’a eğilimli oluşu ve Müslüman dünyasına yakın karakteri Türkiye’ye Ortadoğu ile ilgili yeni bir vizyon sağlamıştır. Bu yeni vizyona göre Türkiye’nin Ortadoğu ve özellikle de Suriye ile ortak bir Osmanlı geçmişi bulunmaktadır; bu yüzden kültürel ve tarihsel sorumluluk ile bölgede Türkiye daha aktif olmalıdır. Dönem başında su meselesinin ve askeri işbirliği anlaşmalarının teknik anlamda değerlendirilmesi üzerine sağlanan fikir birliğinin iki ülke arasındaki ilişkilere olumlu yönde katkıları olmuştur.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak işgalinde Türkiye topraklarını da kullanmaya ilişkin tezkerenin, 1 Mart 2003’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde reddedilmesi, Irak işgaline karşı olan Şam ile Ankara’nın yakınlaşmasına yol açtı
Suriye ve Türkiye, bu dönemde siyasi ilişkilerin gelişmesine paralel olarak başta ticaret olmak üzere, kültür, turizm, güvenlik, gümrük, ulaştırma, tarım gibi birçok alanda ortak projeler hayata geçirdi.
Bütün bu süreç içinde, Ankara, Şam rejimine ilki 2005 yılında olmak üzere sık sık ‘reform’ tavsiyesinde bulundu. İki ülkenin ortak bakanlar kurulu topladığı, vizelerin kalktığı ve ilişkilerin zirve yaptığı dönemin ardından Arap coğrafyasında isyanlar 2010 yılının sonlarında başladı. İsyan dalgası 2011 başlarında Suriye’ye ulaştı, rejim karşıtlarının ayaklanması ve ordu birliklerinin sert müdahalesi ülkenin bilinmez bir sona doğru gittiğinin ilk işaretleri oldu.
Arap Baharı, komşularla sıfır sorun politikası izleyen Türkiye’yi gayet iyi ilişkiler içinde olduğu Mısır, Libya ve Suriye gibi ülkeleri yöneten diktatörlerle demokrasi talep eden halk arasında seçime zorlamıştır. Bu noktada Türkiye, Ortadoğu’da demokratik değerlere sahip olan tek Müslüman ülke olarak halk ayaklanmalarının çıktığı ülkelere yönelik politikasını açıklamada önce sessiz kalsa da daha sonra özgürlük ve demokrasi talep eden halklardan yana tavır almıştır. Arap Baharı’nın Türk dış politikasını karşı karşıya bıraktığı ikilem Türkiye-Suriye ilişkilerini de derinden etkilemiştir.

Türkiye’nin Suriye krizinde uyguladığı politika, krizin ilk döneminde Esad’ı reform yapma konusunda ikna etme çabaları, karşılık göremeyince “Esad’sız Suriye” söylemiyle Suriye’de yeni bir yapılanma ve krizin uzaması ve çözümün her geçen gün daha zorlaşması üzerine üçüncü dönemde ise Suriye’de sürecin nasıl yönetileceği üzerine kurulmuş bir politikadır. Türkiye’nin ilk başta görece yumuşak, reform yanlısı ve reformların yapılması hususunda rejime destekçi bir söylemle başladığı Suriye politikası sonrasında aniden sertleşmektedir. Zamanla bu sert söylemde uluslar arası alanda yalnız kalması ve bu söylemin işe yaramaması gibi sebeplerle yumuşamaya gitmiş ve AB’nin Suriye politikasına yakınlaşmıştır.

AB ile Türkiye’nin Suriye politikaları, süreç içersinde değişiklik göstermişse de en nihayetinde her ikisinin de yumuşak güç politikası yürüttüğü söylenebilir. Türkiye, krizin ilk dönemlerindeki Suriye’de rejim tarafından yapılacak bir reformu desteklerken rejimden karşılık görmeyince üslubunda yaptığı sertleşmeyi süreç uzayıp zorlaştıkça yumuşatarak AB’nin politikasına yaklaşmıştır. ABD’nin Suriye’deki sert güç politikası bölgedeki her aktör için olduğu gibi Türkiye için de belirleyici olmuştur. Zira geleneksel olarak transatlantikçi olan Türkiye, ABD’nin yürüttüğü politikaların söylemsel ya da eylemsel olarak içinde yer almış, hatta almadığı durumlarda dahi gerek rejim gerek muhalifler tarafından aldığı varsayılmıştır.
Türkiye Suriye konusunda bölgedeki gücüne uygun dik bir duruş sergilemeli, eylemleri ve söylemleri birbirine paralel olmalı ve ABD-AB-BM ile de daha uyumlu politikalar izlemelidir. Bununla beraber komşuyla yürütülen stratejik politikalar daima milli çıkarlarımıza uygun olmalıdır.zeynep-yurtoğlu-konuk-yazar-eylül-yazısı

 

 

Hacer Zeynep Yurtoğlu

Azerbaycan milletvekili Paşayeva’dan Büyükerşen’e ziyaret

 

“VATANDAŞLARIMIZA VERDİĞİNİZ DESTEĞE TEŞEKKÜRLER”

Azerbaycan Milli Meclisinin en aktif milletvekili Ganire Paşayeva bir konferans için geldiği Eskişehir’de, Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen’i ziyaret etti. Paşayeva, Büyükerşen’e kentte yaşayan Azerbaycan vatandaşlarına verdiği destek için teşekkür ederek, “ Bakü’nün Bineqedi Belediyesi ile Eskişehir’in ‘Kardeş Şehir’ olması için gerekeni yapacağım” dedi.

096b206b-2a1f-4461-b453-93102041bd11Hukukçu, doktor, gazeteci ve Azerbaycan Millî Meclis’nin bağımsız milletvekili Ganire Paşayeva, bir konferans için geldiği Eskişehir’de Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükerşen’i ziyaret ederek, görüş alışverişinde bulundu.

Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi’nde de görev yapan Ganire Paşayeva, Eskişehir Azerbaycanlılar Dernek Başkanı  Aydın ile birlikte Büyükerşen’i ziyaret etti. Paşayeva, Başkan Büyükerşen ile yaptığı görüşmede iki kardeş ülkenin halklarının birbirlerini tanımaları gerektiğini belirterek, “ Birlik, beraberlik içinde güçlü olacağız. Eskişehir’de çok sayıda Azerbaycan vatandaşı yaşıyor. Onlara bu güne kadar verdiğiniz destek için teşekkür ederim. Eskişehir, sizin sanatçı kişiliğinizle ruh bulmuş. Çok güzel bir kent olmuş. Eskişehir, Azerbaycan’dan bir kentle ‘Kardeş Şehir’ olmalıdır. Bakü’nün Merkez Belediyesi Bineqedi, bunun için çok uygun. Azerbaycan’a döner dönmez en kısa zamanda bu konuyu halledeceğim” şeklinde konuştu.

Büyükerşen, Paşayeva’nın teklifinin kendileri için güzel bir jest olduğunu ifade ederek,  “Teklif geldikten sonra biz hazırız. İki kardeş ülkenin kültürel ve ekonomik alanda işbirliği yapmaları, çok olumlu olacaktır. Ziyaretinizle bizi onurlandırdınız” dedi.096b206b-2a1f-4461-b453-93102041bd11.jpg 1

Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva, Büyükerşen’e kendi yaşamından kesitlerin de bulunduğu, ‘Karabağ Hikayeleri’ kitabını hediye etti. Büyükerşen ise kendi hayatının anlatıldığı, ‘Zamanı Durduran Saat’ isimli kitabı imzalayarak, konuk milletvekiline verdi. Paşayeva’nın Azerbaycan davetine Başkan Büyükerşen olumlu cevap verdi.

NEVİN AKÇELİK, “TÜRKİYE’NİN GÜVENİLİR BİR ÜLKE OLDUĞUNU ANLATIYORUZ”

 

Akçelik Madencilik A.Ş ve Club Nena’nın Yönetim Kurulu Başkanı Nevin Akçelik “ Fuar tanıtımlarımızda Türkiye’nin güvenilir bir ülke olduğunu anlatıyoruz”

Akçelik, “ Yatırımlarımız devam ediyor. Son otel yatırımımızı İtalya’nın Toscana bölgesine yapıyoruz”

Nevin Akçelik, “ Bu krizi hep birlikte aşacağız ve güzel günler bizim olacak”

 

Son dönem yaşanan olumsuz gelişmeler ile nefes almaya çalışan turizm sektörü rotasını fuar tanıtımlarına çevirdi. Bu yıl da her yıl olduğu gibi birçok turizm fuarına katılan Club Nena, Avusturya’da düzenlenen Uluslararası Turizm Fuarı’nda yerini aldı. Antalya’nın Manavgat İlçesi Kızılağaç bölgesinde yer alan Club Nena’yı fuarlarda, Akçelik Madencilik A.Ş ve Club Nena’nın Yönetim Kurulu Başkanı Nevin Akçelik ile Otel Genel Müdürü Nihat Tümkaya temsil ediyorlar.  Fuarda, turizm sektörü temsilcileri ile müşteriler bir araya gelirken, çok sayıda ülke de tanıtımlar yapıyor.

Güvenilir bir ülke olduğumuzu anlatıyoruz!

nenaLondra Fuarı ile başlayan ve Hollanda Fuarı ile devam eden tanıtımlarında bu kez Avusturya yer aldığını belirten Nevin Akçelik, “ Bu yıl oldukça zorlu bir yıl olacak. Yaşanan olumsuz gelişmeler turizm sektöründe sıkıntılar oluşturdu.  Bunun bilincindeyiz. Biz Club Nena olarak yıllardır Avrupa ve özellikle Alman pazarı olarak çalışan bir oteliz. Tesisimizde konaklayan ve daha sonra tekrar gelerek tatil yapan yüzlerce misafirimiz var. Tanıtımlarımıza fuarlara katılarak devam ediyoruz. Daha çok tanıtım yapmamız gerektiğini biliyoruz. Özellikle katıldığımız fuarlarda Türkiye’nin güvenilir bir ülke olduğunu anlatıyoruz. Misafirlerimizin Türkiye’ye olan ilgisi çok iyi. Türkiye’yi ve Türkiye’de tatil yapmayı çok seviyorlar. Moralimizi yüksek tutmaya çalışıyoruz. İnşallah 2016 yılı Club Nena’nın yılı olacak ”dedi.

Geçen seneye göre Avrupa pazarında daha iyi bir noktadayız!

25 yıllık turizm hayatında profesyonel bir düşünce ve işletme felsefesine sahip olduklarını belirten Nevin Akçelik,  bu yılın zor bir yıl olacağını söyledi.  Akçelik, “  2016 yılı beni ürkütüyor. Daha önce çok krizler görmüştük. Onlara daha ılımlı bakıyorduk. Ancak bu yıl terörün artması ve ilerlemesi, enflasyonun sıkıntıları biz yatırımcıları ürkütüyor. Avrupa pazarına baktığımız zaman terörün küresel olarak tehdidi her pazarı olduğu gibi Avrupa pazarını da etkileyecek gibi gözüküyor. Şu anda herhangi bir rezervasyon iptali almadık. Geçen seneye göre Avrupa pazarında daha iyi bir noktadayız. Tabi ki bu durumda sadece bizim iyi olmamız yetmiyor. Son yaşanan terör olayları nedeniyle ülkemiz adına oldukça üzgünüm. Duruşumuzu,  güvenilir olduğumuzu göstererek sergiliyoruz. Katıldığımız fuarlarda Antalya’mız, İstanbul’umuz başta olmak üzere güvenli bir bölge olduğumuzu ifade ediyoruz. Terör sorunuz sadece Türkiye’de değil, dünyada da yaşanan bir durum. Devletimizin fuarlarda ilgisi büyük. Sayın Turizm Bakanımız fuarlarda bizleri yalnız bırakmıyor ve her fırsatta güvenilir bir ülke olduğumuzu dile getiriyor. Bu krizi hep birlikte aşacağız. Unutulmaması gerekiyor ki, Mısır, Tunus İspanya ve Yunanistan gibi ülkeler içerisinde en önde gelen turizm destinasyonu Türkiye’dir. Bundan sonra EMİTT fuarımız var. Bu fuarda da yerimizi alacağız ve dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen ülkeleri de en iyi şekilde İstanbul’da misafir edeceğiz”

İtalya Toscana’ya yeni bir otel yatırımı

Öte yandan İstanbul’a da yeni otel yatırımları olan Akçelik Madencilik A.Ş’in yeni hedefi ise İtalya olacak. İtalya’nın, manzarası ve güzel sanatlara ait olan miras yönüyle tanınan ve İdare merkezi Floransa olan Toskana’nın Pisa şehrinde bir Healing ( Şifa ) oteli açacak.

Nevin Akçelik, 200 dönüm alan üzerine kurulan otelin önümüzdeki günlerde hizmete açılacağını ifade ederek “Akçelik Madencilik A.Ş Turizm yatırımlarımıza İtalya’yı da ekliyoruz. İtalya’nın doğa ile iç içe olan bölgesi Toscana’nın Pisa şehrinde 200 dönümlük alanda kurulan tesisimiz, misafirlerimizin şifa ve kendini bulma, hastalıklardan arınma konsepti ile hizmet verecek. Kızım Ceren Akçelik özellikle bu konuda Amerika’da dört yıldır akademik eğitim aldı. Doğal güzelliği ile dikkat çeken ve Avrupa’nın tercih noktası olan Toscana’da yer alacak olan tesisimiz içerisinde yer alacak olan çok sayıda at  ile de terapi uygulamaları da yapılacak. Yaptığımız bu yatırım yurt dışında da taktir ediliyor.  Otelin yönetim ve Koordinatörlüğünü de Ceren Akçelik yapacak” dedi.

Hadi Uluengin’e tepkiler

İlhan KaraçayDeğerli okurlarım,

Geçen hafta ‘Aristokrat (!) yazarlar’ başlıklı yorumumda, Avrupa Türklerini aşağılayıcı bir yorum yazan meslektaşım Hadi Uluengin’i eleştirmiştim.
Doğrusunu söylemek gerekirse, konunun vahameti ve aciliyeti nedeniyle, yazım DÜNYA’da yayılanmadan, internet aracılığı ile iki bini aşkın adrese gönderildi.

Tabiiki bu adresler arasında, Türkiye’deki tüm medya kuruluşları ile mensupları da vardı. Yani Hadi Uluengin’in ‘yediği naneyi’ tüm meslektaşlar öğenmiş oldu.

Eleştiri yazımı okuyanlardan mesaj yağdı. Gelen mesaj sayısı tamı tamına 123 idi.

Yani 123 duyarlı okurum hemen bilgisayarın karşısına geçti ve aklına geleni yazdı.

Yazılanlar sadece bana değil, bizzat Hadi Uluengin’e ve Hürriyet yöneticilerine de gönderildi.

Dostluğum olmasa da, tanıdığım bir meslaktaşıma karşı bir linç kampanyası açmak amacında değıldim. Hele 17 yıl alın teri döktüğüm, sırtımda taşıdığım, Avrupa’da o zamanki Tercüman’a karşı büyüme mücadelesine katıldığım ve çocuğum olarak bağrıma bastığım Hürriyet’te yazan birine karşı, degıl linç kampanyası, ufak bir söz söylenmesine bile tahammül edemem.

Ama, yazısında güya kızdığı ve tutumlarını beğenmediği gurbetçiler için, “Dobra dobra söyleyeyim, vız gelir, tırıs geçer ve kendi düşen ağlamaz. Yakınmaları umurumda değil” diyebilecek kadar sorumsuz davranan Uluengin’in düştüğü bu durum, bana ‘vız gelip tırıs geçmedi.’ ‘Kendi düşen ağlamaz’ da demiyorum. Hele ‘umurumda değil’i aklımdan bile geçirmiyorum.
Uluengin’in düştüğü bu durum beni çok üzdü.
Kendini bir ülke yöneticisi yerine koyarcasına, “Vız gelir, tırıs geçer, kendi düşen ağlamaz, yakınmaları umurumda değil” diyebilen kişinin ‘megaloman’lığından da şüphe edilir.
Hüsnü Mutlu isimli bir okurum mektubunda şöyle demiş: “Bizim içinde bulunduğumuz durumun, Hadi Uluengin’in umurunda olup olmayışı kimin umurunda ki?”

Okurum çok haklı olarak sormaya devam etmiş: “Hadi Uluengin, bizim sorunlarımızı çözebilecek bir konumda mı ki, ‘vız gelir, tırıs gider, kendi düşen ağlamaz ve umurumda değil’ gibi laflar ediyor. Ona sormak lâzım: Sen kimsin be!?”

Ben şahsen gerçekten çok üzüldüm.

Aşağıda eleştirilerini okuyacaklarınızdan Ali Yavuz’un, “Sana kaufhoftan bir dantelli don alıp göndereyim mi?”,  Dr, Kutlay Yağmur’un “Uluengin gibi solucanlar da vardır” şeklindeki ağır eleştirileri beni gerçekten üzdü.

Biz, Hadi Uluengin’in içine düştüğü bu durum için ‘Vız gelir, Tırıs gider, kendi düşen ağlamaz ve umurumda değil’diyemiyoruz. Amarız Uluengin bundan bir ders almış olur.

Bana gelen 123 mesajdan ancak bir kaçını sütunlarıma aktarabiliyorum. Duyarlılık gösteren diğer okurlarımdan özür dilerim.

 

Sayın Hadi Uluengin,

İlhan Karaçay bey yazmış, okudum.
Yazınızı bir daha okudum.
Bu ne küstahlık. Bu ne kabalık. Bu ne ırkçılık!

Bizler Kapıkule’ye sigara almaya giden, sonradan görmüş küçük burjuva entellektüelleri değiliz.
İşçiyiz. Ekmek parası için çalışıyoruz.
Ülkemiz ekonomisine katkısı olan yatırımlar yapıyoruz.

Sözleriniz bilinçsiz ve asosyal.

Utrecht’ ten uçak kalkmıyor.
Kaufhoflardan defolu don alan Türk bilmiyorum, görmedim,duymadım.
Bunlar sizin ukalalığınız.

Kaufhoflar defolu don satmıyor.
Eğer illa da görmek isterseniz, kaufhoftan dantelli bir don alıp size gönderebilirim.

 

Ali Yavuz
Avrupa Türk Telecom

********************************************

 

Merhaba İlhan Abi,

Ellerin dert görmesin. Böyle densizlerin hakkından ancak sizin gibi usta kalemler gelir.

Ben genede tepkimi Hürriyet gazetesine bu yazıdan dolayı özür dilemeleri için bir mail göndereceğim

Yazılarını dikkatle okuyuruz

Her şey için teşekkürler

Kemal Küçük

Kitap.nl-Küçükler Kitapevi

********************************************

 

Merhaba İlhan Bey,

Yazılarınızı ilgiyle okuyorum. Çok değişik yorumlarınız var. Bilhassa son dönemlerde Hollandalılara karşı tavırlarınızı ilgiyle okuyorum. Uluengin gibilere de dersini verdiniz.
Çok hoş değerlendirmeleriniz var.
Devamını beklerim efendim.

Saygı ve selamlarımla,

Sefa Akbulut

*******************************************

 

Sayın Ilhan Karacay,
Hadi Uluengin’in ‘aristokrat’lıkla falan hiç bir ilgisinin olmadığını eminim siz de
biliyorsunuzdur. Olsa olsa kendisiyle alay etmek için bu yakıştırmayı yapmışsınızdır.

Yazınızda gündeme getirdiğiniz Uluengin terbiyesizligini herkes bilmek zorunda.
Yazınızın sonundaki “geçmiş olsun” saptaması da çok isabetli. Maalesef Hadi Uluengin
denen adamın bu ilk gafı değil. Kendisi Türkiye Cumhuriyeti aleyhtarlığı yazılarının yanısıra, göçmen Türk düşmanlığı ile de iyi tanınır. Belki dikkatinizden kaçmıştır. Bundan iki yıl önce kendisi, göçmen Türk kadınları ile alay eden, göçmenleri aşağılayan bir dizi yazı yazmıştı. Kendisine tepki dolu yazılar yazmıştım ama medeniyetten uzak olduğu için yanıt verme gereği bile duymamıştı. Medeni insan olmanın en önemli göstergesi kendisine gelen yazılara cevap verebilmesidir. Bu yazılar eleştiri dolu olsa da medeni insan bunu içine sindirmeyi bilir. Kaldi ki Hadi Uluengin gibi kiralık kalemlerin göçmen düşmanlığına da şaşmamak gerekir. Onların misyonu bu aşağılama kampanyasına katkı vermektir. Efendilerine hoş görünmek, yarattıkları o “aristokrat” maskesini cilalamak için bunu yaparlar. Uluengin’in yazdığı yazının içeriğini tartışmak bile toplumbilime hakaret olur. Gelin ne gerekiyorsa onu yapalım.

Yazınızın sonundaki tespite geri dönmek istiyorum. Batı Avrupa’da yaşayan ve Türk
halkının çektiği çifte ayrımcılığa tanık olan vicdan sahibi her insan bu çileye dur demek
zorundadır. Hürriyet gazetesinde çalışan çok değerli insanların yanısıra, Uluengin gibi
solucanlar da vardır. Bu solucanların yazılarının en azından Hürriyet Avrupa’da yer
almasını istemediğimizi, Hürriyet’in hem temsilciliklerine hem de merkezine güçlü bir
şekilde duyurmak zorundayız. Bu, Hollanda’da yaşayan Türk halkına bir çağrı olarak
iletilmelidir. Göçmen Türkler kendilerini savunmazlarsa, Uluengin gibi solucanlar
aşağılama kampanyasına devam edeceklerdir.

Dostca selamlarımla,
Dr. Kutlay Yağmur

Hollanda Türkce Eğitim Vakfı Başkanı
BABYLON, Centre for Studies of Multilingualism
in the Multicultural Society
Tilburg University
PO Box 90153
5000 LE Tilburg
The Netherlands
Tel: +31 13 466 2930
Fax: +31 13 466 3110

Geç geldiği için gazetedeki yorumuma koyamadığım, ancak e-mail mesajıma eklediğim bir başka yazı da aşağıda:

 

Merhaba İlhan KARAÇAY, (Pardon: Alamancı!)

Hadi Uluengin adlı biri Çok Satan Az Söyleyen bir gazetede “Gurbetin kapısı**” başlıklı yazısında ne kadar kelek, düşünce temelinde ne kadar yüzeysel, dar görüşlü, kişilik açısından ne kadar kıskanç, hazımsız, kalemiyle ve görüşüyle içeriksiz ve amaçsız, dikkatsiz olduğunu; eleştirmeden, geçmişi, ya da günün gerçeklerini bilmek zahmetine dahi katlanmadan, bir şeyler yazmış, laf ola beri gele kabilinden… O yazmış da, bu gazete neden başmış? Bu da ayrı bir sorun! Daha önce bu yazıyı bana dikkatimi çekmek için Yavuz NUFEL arkadaşım yolladığında. Ona: “İçim burkularak, üzülerek, buruk bir ruh haliyle okudum. Zavallı bir dar görüşlü bu yazar” yanıtını vermiştim. Aslında yukarıda, şimdi bu mektupta  yazdığım tanımlamaları es geçmiştim. Sizden de şimdi bu densizin okuru kızdırmak ve celallendirmekten başka bir işe yaramayan bu yazısını, bir kere daha posta kutumda bulunca, üstelik vakit ayırıp bir kez daha okuyunca, elimde olmadan reaksiyon gösteriyorum.

Bu yazı, “Türkçe’nin içine nasıl edilir?” konulu bir edebiyat dersi için çok güzel bir örnek olabilir.

Bu yazı Ahlak felsefesinde “Gerçekler nasıl çarpıtılır?” sorusuna güzel bir örnek olabilir.

Bu yazı bir gazete köşesinde bile çıkmış olsa Edebiyatın İlkelerini, kurallarını (EDEBİ OLMAK) çiğnememesi gerekirken Edepsizlik özelliğine çok güzel bir örnek oluşturmaktadır. Edep; ahlak kurallarını çiğnemeden, doğru ve hak olanı bulup yazmaktır.

Bu, sözüm ona, kendini bilmez yazara, yanıt vermek ona değer vermek anlamına gelir. O zavallı sarhoş bir gün Edirne E35 yollarında düşer, başını yarar.

Ama o gazeteye çok anlamlı, bu içeriği çürütür nitelikte, gerçekleri özetleyen bir yazı yazılabilir. Geride kalan 40 yıl nasıl özetlenebilirse…  Sanırım Karaçay, böyle bir yazıyı o gazetede, o sütüna yakın bir yerde yayınlatma gücüne de sahiptir. Bu SÖZ HAKKI, ya da teze karşı ANTİTEZ hakkı demek olur ki, her saygın gazete bu hakkı okurlarına vermelidir.

Kısacası, sevgili İlhan Karaçay, bu yazı, belki de gizli amacı olan huzursuzluk yaratmayı terbiye sınırlarını aşarak en güzel bir şekilde sergilemektedir. Aferin bu edepsizliği yapana, yazana, yazdırana ve gazetesinde basana/yayınlayana. “Aferin!” çünkü başarılı olmuşlar, amaçlarına ermişler.

Şimdi ne olacak?

** Sanırım bu yazının başlığı “Gurbetin Kapısı” olarak yazılırsa doğru Türkçedir. İlk satırda ilk yanlış.

Hoş kal İlhan.

Halit Umar

Avrupa Parlamentosu, Rus Propagandasıyla Mücadeleyi Destekliyor

120Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komitesi Rus propaganda ile mücadeleye bütçe ayrılmasıyla ilgili kararı destekledi.

“Saldırgan Rus propagandası” ile mücadele etmek için “yumuşak güç” kullanılmasını öngören söz konusu karar için 53 milletvekili “evet” oyunu kullanırken 10 milletvekili kararı desteklemedi.

 

Kararda, Avrupa Birliği ülkelerinin Rusya ile iki taraflı temaslardan kaçınması, bunun yerine Rusya’nın Ukrayna’ya karşı “yayılmacı politikası” ile koordine edilmiş şekilde mücadele edilmesi için ortak çabaları etkinleştirmesi gerektiği belirtildi.

 

Avrupalı milletvekilleri, Kırım’ın yasaya aykırı şekilde ilhak ederek Rusya’nın Avrupa Birliği ile ilişkilerini ciddi şekilde zedelediği ve Brüksel’ün stratejik partneri olarak nitelendirilmesi mümkün olmadığı fikrini paylaştı.

 

Brüksel, Mart ayında Rusya’nın batı karşıtı propagandası ile mücadele etmek için strateji hazırlanması ile ilgilenecek uzmanları aradığını açıkladı. Ayrıca Avrupa Birliği, Rusça yayın yapan basın organlarının kurulması olanağını da inceleceğini kaydetmişti.

Voleybol Takımımız ‘Avrupa Şampiyonu` Oldu

şampiyonBursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü Bayan Voleybol Takımı, Cengiz Göllü Voleybol Salonu’nda yapılan maçta Uralochka NTMK Ekaterinburg karşısında aldığı galibiyetle ‘Avrupa Şampiyonu’ oldu.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, şampiyon takıma kupayı verdi.
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, “Spor kenti Bursa hedefiyle bugüne kadar spora yatırımlar yaptık. Bugün meyvelerini topluyoruz. Avrupa Şampiyonluğu yakaladık. Bunlar bizim hedefimizdi” dedi.
Başkan Altepe: “Sporun tüm branşlarında Bursa’nın sesini en güzel şekilde dünyaya duyuracağız. Bu başarı Bursa’nın ve Türkiye’nin başarısıdır.”

şampiyon.jpg1Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü Bayan Voleybol Takımı, Cengiz Göllü Voleybol Salonu’nda yapılan maçta Uralochka NTMK Ekaterinburg karşısında aldığı galibiyetle ‘Avrupa Şampiyonu’ oldu.

Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü Bayan Voleybol Takımı, Avrupa Şampiyonluğu yolunda son maçında Bursa’da Uralochka NTMK Ekaterinburg takımıyla maç yaptı. Bayanlar CEV Challenge final ikinci karşılaşmasında, Bursa Büyükşehir Belediyespor, Rusya’da 3-0 yenildiği Uralochka ile Bursa’da karşı karşıya geldi. Bursa’da Cengiz Göllü Voleybol Salonu’nda gerçekleştirilen maç, iki takımın kıyasıya yarıştığı bir şampiyonluk mücadelesine sahne oldu.şampiyon.jpg2 Heyecanlı anların yaşandığı maçta setleri 23-25, 25-21, 25-23, 25-18, 15-11 skorlarla tamamlayan Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü, misafir takımı 4-1 yenerek ‘Avrupa Şampiyonu’ oldu. Yeşil beyazlı takım, bu sezon Uralochka’yı yenen tek takım olmayı başarırken, şampiyonluğu altın sete bıraktı. Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü Voleybol takımı, bu seti 15-11 kazanarak Türkiye’ye bu sezon ikinci Avrupa şampiyonluğunu yaşattı.
Bursa Valisi Münir Karaloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, CEV Başkan Yardımcısı Philip Berben, Türkiye Voleybol Federasyonu (TVF) Asbaşkanı Mustafa Ekşioğlu ile Bursa Büyükşehir Belediyesi eski başkanları ve sporseverler maçı ilgiyle izledi.

“Bu başarı Bursa’nın ve Türkiye’nin başarısıdır”
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, şampiyonluk sevincini yaşarken, “Bugün Cengiz Göllü’de tarihi bir gün yaşadık. şampiyon.jpg3Bursa ilk defa Avrupa Şampiyonluğu kazandı. ‘Spor kenti Bursa’ hedefiyle bugüne kadar spora yatırımlar yaptık, yüzlerce spor tesisi kazandırdık. Voleybola da yatırım yaptık, futbolun yanı sıra tüm branşlara ve Belediyespor’a da yatırım yaptık. Bugün meyvelerini topluyoruz. Burada Avrupa Şampiyonluğu yakaladık. Bunlar bizim hedefimizdi ve bu konuda destek veren, katkı koyan tüm sporcularımızı, Büyükşehir Belediyespor camiasını kutluyorum. Bugün burada bu güzel tabloyu oluşturan tüm taraftarlarımıza, hemşehrilerimize, Vali Karaloğlu’na şükranlarımı sunuyorum. Bize yakışan Avrupa’da başarıdır. Sporun tüm branşlarında Bursa’nın sesini en güzel şekilde dünyaya duyuracağız. Bu başarı Bursa’nın ve Türkiye’nin başarısıdır” diye konuştu.
Başkan Altepe, Avrupa Şampiyonu olan Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü Voleybol Takımı sporcularını tebrik ederek şampiyonluk kupasını verdi. Sporcular da başarının haklı gururunu paylaştıkları Vali Karaloğlu ve Başkan Altepe ile selfie çekti. Bursa’yı destekleyen taraftarlar ise timsah yürüyüşü yapıp, halaylar çekerek şampiyonluğu kutladı.

Heyecanlı karşılaşma
Maçta ilk set karşılıklı sayılarla geçti.şampiyon.jpg4 Uralochka ilk teknik molaya 8-6, ikincisine ise 16-11 önde girdi. Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü voleybolcuları Ivana, Pena, Rivera ve Meryem ile bulduğu sayılarla son bölüme 23-23 girildi. Ancak Uralochka seti 25-23 kazandı. İkinci sete stressiz başlayan Bursa Büyükşehir, Meryem ile bulduğu sayılarla bir anda 5-1 öne geçti. Bursa Büyükşehir ilk teknik molaya 8-6 ikincisine ise 16-13 önde girdi. İkinci teknik molanın ardından maça hızlı başlayan Bursa Büyükşehir’de Birgül’ün etkili servislerine Ivana, Meryem, Rivera ve Pena eşlik edince Yeşil beyazlılar seti 25-21kazandı. Böylece Rus takımı Challenge Cup’ta ilk kez set kaybetmiş oldu. Üçüncü sete de smaçörlerin düellosu damgasını vurdu. Bursa Büyükşehir, ilk teknik molaya Jack’ın smacıyla 8-7 geride girdi. Mola dönüşü üst üste sayılar bulan Bursa Büyükşehir, 14-12’lik üstünlük buldu. Rivera’nın smacıyla ikinci teknik molaya Bursa Büyükşehir 16-14 önde geçti. Bursa Büyükşehir son bölüme 20-16 önde girdi. Seti Bursa Büyükşehir 25-23 skorla tamamladı. Dördüncü sete de Bursa Büyükşehir Seda’nın servisleriyle 3-0 önde başladı. Meryem hücumlarda, İpek bloklarda etkili olunca fark açıldı ve Bursa Büyükşehir ilk teknik molaya 5 sayılık üstünlükle (8-3) girdi. Yeşil beyazlılar farkı 6 sayıya (12-6) çıkarmayı başardı. Meryem hücumlar ve bloklarda yıldızlaşınca skor 14-7 öne geçti. İvana’nın smacıyla Bursa Büyükşehir ikinci teknik molaya 7 sayılık üstünlükle 16-9 önde girdi. Seyircisinin müthiş desteğiyle temposunu maç boyunca düşürmeyen Bursa Büyükşehir Belediyespor Kulübü seti 25-18 kazanarak maçı şampiyonun belli olacağı altın sete taşımayı başardı.

şampiyon.jpg5Altın sette şampiyonluk Bursa Büyükşehir’in oldu
Altın sete Bursa Büyükşehir, Meryem’in blok sayısı ile başladı. Karşılıklı sayılarla devam eden maçın tartışmasız yıldızı Meryem ve Pena’nın sayılarıyla Bursa Büyükşehir 10-8 öne geçti. 11-9’de servis için bu kez sahaya giren Birgül skoru 12-9, Rivera’nın bloğu 13-9 yaptı. Uralochka üst üste 2 sayı alarak oyundan kopmadı ve seti 15-11, kazanarak tarihinde ilk kez şampiyonluğa ulaştı.

Maç notları;
Bursa Büyükşehir Belediyespor- Uralochka NTMK Ekaterinburg: 3-1
Bursa Büyükşehir Belediyespor Avrupa Şampiyonu 4-1
SALON: Cengiz Göllü
HAKEMLER: Martin Hudik (xxx) (Çek Cumhuriyeti) OmeroSatanassi (xxx) (İtalya)
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESPOR: Seda (xxxx), Rivera (xxxx), İpek (xxxx), Pena (xxxx), Meryem (xxxxx), İvana (xxx), (Aylinxxxx/ libero, Birgül xxx, Duygu xxx, Selen xx)
URALOCHKA NTMK EKATERİNBURG:Zaryazhko (xxx), Jack (xxx), Pisarenko (xxx), Matienko (xx), İlchenko (xx), Malofeeva (xx) (Chernovaxxx/ libero,Rushakova x,Safonovax, )
SETLER: 23-25, 25-21, 25-23, 25-18, 15-11
SÜRE:Dakika (28, 26, 29, 27, 20)

2. Türkiye Yemek Yarışması´nın Marmara Bölge Finali Bursa´da Yapıldı

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin desteğiyle Merinos Gölpark Sosyal Tesislerinde gerçekleştirilen yarışmada, yaprak sarmayla jüri üyelerini etkileyen Bursa grubu birinci oldu. Birincilik ödülünü Vali Yardımcısı Ahmet Hamdi Usta’nın elinden alan grup üyeleri, 2 Mayıs’ta İstanbul’da gerçekleştirilecek final yarışmalarında Türkiye birinciliği için ter dökecek.

yemek

Jüri üyeleri sıralamada zorlandı

Engelli bireylerin yeteneklerine ve üretim potansiyellerine dikkat çekerek, toplumda farkındalığı artırmak amacıyla ilk olarak 2013 yılında başlatılan “Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri”nin 2.si için start verildi. Yarışmanın Marmara bölge finali Bursa’da yapıldı. Büyükşehir Belediyesi’ne ait Gölpark Sosyal Tesisleri’nde gerçekleştirilen organizasyonda, Bursa, İstanbul ve Kocaeli’den 5 ayrı grup ter döktü. Yarışma jürisi; Samet Güney (Euro-Toques Türkiye Temsilcisi), Selahattin Can ve Halil Güldemir (Aşçılık Milli Takımı), Hakan Alsaç (Radisson Blu Otel), Meltem Açıkel (TV Programcısı-Yazar) ve Elif Çakan (Köşkeroğlu Baklava) gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerden oluştu. Bursa’dan 3, İstanbul ve Kocaeli’den birer grubun katıldığı yarışmada yapılan yemekleri büyük bir titizlikle tadan jüri üyeleri, zor bir değerlendirmenin ardından birinciyi belirledi. Yarışmada, yaprak sarmayla Bursa grubu birinci, güveç yemeğiyle yine Bursa grubu ikinci, istim kebabıyla Kocaeli grubu üçüncü, tavuk mantar soteyle Bursa grubu dördüncü ve sebzeli biftek sarmayla İstanbul grubu beşinci oldu. Sıralamanın ardından dereceye giren gruplar, ödüllerini Vali Yardımcısı Ahmet Hamdi Usta, Büyükşehir Belediye Başkanvekili Abdülkadir Karlık, Bağcılar Belediye Başkanvekili Fethi Başaranoğlu ve TV Programcısı-Yazar Meltem Açıkel’in elinden aldı. Protokol üyeleri, ödüllerin verilmesinin ardından yarışmacılarla hatıra fotoğrafı çektirdi.

yemek.jpg1

Bursa engellilerin daima yanında

Yarışma başlangıcında söz alan Büyükşehir Belediye Başkanvekili Abdülkadir Karlık, Bursa olarak engelli bireylerin toplum hayatına katılımlarının kolaylaştırılması ve engellilerin haklarını gözetmeye yarayacak hoşgörülü toplum yapısının oluşturulması hedefiyle çalıştıklarını söyledi. Çeşitli zorluklarla dolu bir hayat mücadelesi veren engellilerin farkında olduklarını vurgulayan Başkanvekili Karlık, “Bu kapsamda, onların hayatlarını kolaylaştıracak, yaşadıkları sıkıntılara son verecek, potansiyel güçlerini ortaya çıkartacak sosyal ve kültürel projeleri bir bir hayata geçiriyoruz. Engellilerin meslek edinerek iş sahibi olması için çalışmalar yürütüyoruz. Bu tip yarışmaları destekliyoruz” dedi.

yemek.jpg2

Bursa Vali Yardımcısı Ahmet Hamdi Usta ise, yarışmanın engelli bireylerin toplum hayatına katılmalarında katkı sağlayacağını ifade etti. Salonda bulunanlara engelli bireylerin gözü, kulağı, ayağı olmaları yönünde çağrıda bulunan Usta, “Eğer bunu yapamazsak, o zaman asıl engelli biz oluruz” diye konuştu.

 

Bağcılar Belediye Başkan Yardımcısı Fethi Başaranoğlu da, bu yıl ikincisini gerçekleştirdikleri yarışmaya katkıları nedeniyle Bursa Büyükşehir Belediyesi yetkililerine teşekkür etti. Başaranoğlu, konuşmasında, belediye olarak engellilerle ilgili yaptıkları yatırımlara da değindi.

 

Türkiye finali 2 Mayıs’ta İstanbul’da

Kurumların engellilerle birlikte yaşama kültürünü artırmak hedefiyle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Rize Belediyesi, Bağcılar Belediyesi, Euro-Toques (Avrupa Aşçılar Birliği) ve AŞPAFED gibi kurumların desteğiyle Türkiye genelinde uygulanan proje, Bursa’nın ardından Rize’de ikinci bir bölge finali daha yapacak. Karadeniz finalisti Bursa finalistiyle birlikte, 2 Nisan tarihinde İstanbul’da yapılacak 2. Türkiye Yemek Yarışması ve Altın Tencere Türkiye Ödülleri final yarışmasına katılmaya hak kazanacak. Türkiye genelinde birinci olan ekip, geçen yıl birincisi gerçekleştirilen Uluslararası Yemek Yarışması ve Altın Tencere Dünya Ödülleri’nde Türkiye’yi temsil edecek.yemek.jpg3

 

“İtalyan Sanatçılara Diyeceğim Ki…”

italyan

İtalya’nın İzmir Konsolosluğu’na atanan Luigi Lannuzzi, Başkan Kocaoğlu’nu ziyaret etti. Adnan Saygun Sanat Merkezi’nden ve kurulacak opera binasından çok etkinlendiğini belirten Lannuzzi, “İtalyan sanatçılardan her fırsatta İzmir’e gelip konser vermelerini isteyeceğim” dedi.

 

İzmir’deki görevine başlayan İtalya’nın yeni Konsolosu Dr. Luigi Lannuzzi, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nu ziyaret etti. Kısa bir süredir İzmir’de olduğunu ve kenti tanımaya çalıştığını söyleyen İtalya İzmir Konsolosu Dr. Luigi Lannuzzi, Avrupa Caz Festivali kapsamında Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ne gittiğini, kendisinin ve İtalyan sanatçılarının bu merkezi çok beğendiğini söyledi. İzmir’de çok sayıda kültür merkezinin bulunduğuna dikkat çeken Lannuzzi, her fırsatta İtalyan sanatçıların burada konser vermesini isteyeceğini belirterek, İzmir’in çok güzel bir kent olduğunu, Fuar İzmir’in de kente ayrı bir canlılık katacağını söyledi. Karşıyaka’ya,  Anadolu’nun ilk opera binasını kazandıracaklarını söyleyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Kültürpark’ta da büyük şovların yapılabileceği bir kültür-sanat merkezi planladıklarını, kentin kültür sanat alt yapısını bu projelerle tamamlamaya çalıştıklarını belirtti.  italyan2

Yeni Türkiye Buluşmaları’nda Ukrayna Krizi, Rusya ve Turizm Tartışıldı

rusya2 

Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı’nca düzenlenen Yeni Türkiye Buluşmaları’nda Ukrayna Krizi, Rusya ve turizm konusu masaya yatırıldı. Rusya’nın Türkiye’yi artık eskisi gibi batının bir uydusu olarak görmediği ifade edilirken, Turizm cenneti Antalya’nın artık barış açısından da bir cennet haline geldiği vurgulandı.

gafarli

Antalya Kültür Merkezi (AKM) Perge Salonu’nda gerçekleşen konferansa, Rusya ve Doğu Avrupa Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Avrasya Uzmanı Orkhan Gafarli ve Kültür ve Turizm Bakanlığı görevlisi Nermin Batmaz konuşmacı olarak katıldı. Orkhan Gafarli Ukrayna’da yaşanan krizde, Rusya’nın tutumunu ve Türkiye’nin bu süreçteki konumunu değerlendirdi. Gafarli, “Türkiye’de bu süreçte tutumunu daha pragmatik sergileyerek ne Rusya ile ne de Ukrayna ile ilişkilerini bozmadı. Türkiye, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı ekonomik yaptırımlarına olumlu bakmıyor.  Ukrayna’nın topraklarının ilhak olması taraftarı değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ukrayna ziyareti bunun bir göstergesiydi. Bu tür sorunların diyalog ve görüşmelerle çözülebileceğini ifade ediyor ” dedi.

RUSYA, ARTIK TÜRKİYE’Yİ BATI’NIN UYDUSU OLARAK GÖRMÜYOR

Rusya ve Türkiye arasındaki siyasi ilişkilere de değinen Gafarli şunları söyledi: “Rusya Türkiye’yi artık eskisi gibi batının bir uydusu olarak görmüyor. Özgür bakışı olan, bölgeye kendine has politikaları olan Türkiye’nin Rusya ile işbirliği içerisinde politikalar yürüttüğünü düşünüyor. Bu da iki ülke arasındaki ilişkilerde güvenlik algısı oluşmasını sağlamıştır.”nermin

 RUS TURİSTLER ÖZGÜR İRADELERİ İLE GELİYOR

Nermin Batmaz da Rusya, Türkiye ve Antalya arasındaki turizm ilişkilerine değindi. Rusya’nın yurtdışına en çok turist gönderen 5’inci ülke olduğuna dikkat çeken Batmaz şöyle konuştu, “Aynı zamanda 56 milyar dolar ile turizmde en çok para harcayan ülkelerden biridir. Rus basınında sürekli olarak Türkiye’ye turist ve döviz gitmeli midir? sorusu sorulmaktadır. Rusya’dan Türkiye’ye gelen turistlerin şöyle bir kıymeti var. Artık devletin yönlendirdiği biçimlendirdiği değil, özgür iradesini kullanarak,  ‘dinlenmek istiyorum bütün dünya sorunlarından bir süreliğine arınmak istiyorum’ diyen insanların geldiği bir yerdir Antalya.”

ANTALYA BİR CENNET

Türkiye ve Rusya arasındaki turizm ilişkilerinin özellikle 2007 yılından sonra yükselişe geçtiğine dikkat çeken Batmaz,  “2007 yılı ülkemizde Rusya Kültür Yılı ilan edildi ve aynı yıl UNESCO Mevlana Yılı inan etti. Türkiye’den uluslararası düzeyde yapılabilecek her türlü organizasyonu Rusya’ya götürdük. 2007 aslında Ruslara Türklerin en iyi anlatıldığı en iyi temsil edildiği bir yıl oldu. 2000’li yıllardan sonra çok daha kontrol edilebilir, ilişkilerin çok daha düzeyli olduğu bir sürece girildi. Rus turistlere karşı önyargı değişti. Güneyde ve kuzeyde savaşların olduğu bölgede Antalya turizm açısından bir cennet, aynı zamanda da barış açısından da bir cennet nokta haline geldi” dedi.

rusya

Konferans sonrası, konuşmacılara Büyükşehir Belediyesi’nin armağanı olan Antalya’ya özgü reçeller takdim edildi.