Kazakistan’ı ilk defa ziyaret ediyordum. Bir özel konferansa devet almışdım.Şunu da söyleyim ki, Kazakistan hakkında tesevvürüm heç de iyi deyildi. Nedeni de Stalin’in oraya sürgün ettirdiği akrabalarımın dilinden duyduğum acı hekayetlerle bağlıydı. Ama o kötülükler geçmişte kalmıştır. Astanan’ı ve ordakı insanların samimiyetini gerçekten çok sevdim. Davet olunduğum üniversitenin ustad hocalara, aydınlara, misafirlere olan saygı, özen, sevgi ve kaygıları beni riqqete getirdi.Adeten Türk dünyası birliği ifadesini çok kullanırız.Amma dil ve kültrümüzün benzer olduğuna rağmen birbirimizi hala az tanırık. Men Kazak edebiyatı bilicisi değilim. Sadece bundan önce Kazak yazar ve bilim adamı N.Kelimbetovun yaratıcılgı ile ilgili yazım bir topluda yayımlanmışdı.İkinci yazım ise 85 yıldönümü katıldığım Akim Tarazi ile bağlı oldu.
Kazakistan’ın başkenti Astana Ulusal Sanat Üniversitesi ve Kültür ve Spor Bakanlığı tarafından eylulun sonunda düzenlenen uluslararası bilimsel-pratik konferansa ev sahipliği yaptı.
Uluslararası konferans tanınmış Kazak yazar ve kinodramaturqu, Kazakistan’ın Devlet ödülü, uluslararası Franz Kafka ödüllü, aynı zamanda, bir çok başka yerel ve uluslararası ödüle layık görülmüş Prof. Dr. Akim Taraz’ın 85. yıl dönümüne adanmıştı.
Konferans, A. Tarazin’in uzun yıllardır çalıştığı Kazak Ulusal Sanat Üniversitesi’nde yapıldı. Üç gün boyunca devam eden, kardeş ülkeler Azerbaycan, Kırgız, Özbekistan ve Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte, Rusya Federasyonu’ndan, ve b. bilim adamlarının ve yazarların davet edildiği uluslararası konferansta, A.Tarazinin bilimsel-sanatsal yaratıcılığını kapsayan bildiriler dinlenildi;
Ayrıca, yazarın çeşitli yaratıcılığına adamış (Nazira Rehmanqızının “Akim Tarazi kinodramaturq gibi: senaryodan filme kadar”, Ularbek Nurqalımulınının “Yazıcı kalbi. Akim Tarazinin eserinde milli psikoloji”) kitaplarının tanıtımı yapıldı. Konferans sırasında Akim Taraz’ın senarist yazarı ve yönetmeni olduğu- “Mustafa Shokay”, “Karaş Geçişinde Yıkım” ve başka filmler de gösterilmiştir. (Not edelim ki, akim Tarazinin eşi Roza Mukanova da kinodramqturqdur. Onun senaryosu esasında A.Tarazinin rejissorlugu ile çekilmiş “Leyla’nın duası” filmi birçok uluslararası kinofestifallarda, ayrıca Bakü’de ödüllendirilib.)
Çok ilginç bir düşünme ve yazma yoluna sahip yazardır,Akim Tarazi
Akim Tarazi o yazarlardandır ki, belki de ünlü Aytmatov dan önce Sovyet dönemindeki komünist ideolojisinin kitle manqurtlaşma konusunu gündeme getirmişdi. O Cesurca tüm halkı zombiye dönderilib ölüm aletine dönüşmesini göstermişti
Onun bir eserindeki kahraman İİ Dünya Savaşı’nda savaşan ve bacaklarını kaybeden bir kişidir. Galip gelen ülkenin gazisi kendisi gibi savaşaşıb dönenlere, tanıdığı yapışıklı delikanlıların genc yaşlarında sakat olmasına bakıb da Devlet kaygısından, ihmalından kenarda kalan savaş katılımcılarının gözündeki derin ıstırabı ve kederi gören kahramanı bu soru düşündürüyor, değerdimi?!Sonda sevdiği kadına hayatta yük olmasın diye intihar ediyor bu kahraman.A.Tarazi yarattığı karakterin iç dünyasına nüfuz nüfuz eder. Kahramanının Geçirdiği ve düştüğü psikolojik durumları tam aydınlıqla göstere bilir. O ölüm fışkıran, milletin yok olmasına yöneltilen noktaları eserlerinde setiraltı ifadelerle işaret eder. Sovyetlerden miras kalan Kazakistanın öz topraklarındaca zehirli Seme(Semipalatinsk),Aral gölü ve Baykanur faciesidir bu. Kazak türklerinin yok olmasına yöneldilmişdi bu o sürecde.
Kazakistan Sovyet döneminin 30 yıllarında Türk halklarının bir tür hapishanesine çevrilmişdi. Aşağılık Stalin rejimi özellikle Türk halklarını (Ahıska, Kırım, Azerbaycan, Qaqauz ve başqa) hedefe almışdı.Bu da diqqetçekicidir ki, bu gün Kazakistanda yaşayan yüzden fazla etnik halkı ülkenin resmi Assamblya birimi (ANK) himaye ediyor.
