Etiket arşivi: Anemon

1. Uluslararası Türk Arap İşdünyası Zirvesi” Ordu’da Yapıldı

Ordu Valiliği ve TIG Grup Yatırım Organizasyon işbirliği ile “1. Uluslararası Türk Arap İşdünyası Zirvesi” Ordu’da gerçekleştirildi.ta-is-d
Anemon Otel’de yapılan zirveye Vali İrfan Balkanlıoğlu, Vali Yardımcısı Ahmet Arık, Altınordu Belediye Başkanı Engin Tekintaş,TASCA  Türk Arap Ekonomi ve Stratejik İşbirliği Derneği Başkanı Dr.Muhammed Al Adil, TIG Grup Uluslararası Yatırım ve Organizasyon Yönetim Kurulu Başkanı Hayreddin Turan, DEİK Avustralya İş Konsey Başkanı, TGM Yönetim Kurulu Başkanı Zuhal Mansfield, TIG Grup Uluslararası Yatırım ve Organizasyon CEO’su Jamile Öztürk, Orka Holding İcra Kurulu Üyesi Akademisyen Dr.Fatih Anıl, Türkiye, Arap ve Körfez ülkelerinden işadamları, yatırımcılar, Ordulu seyahat acenteleri, tur operatörleri, turistik tesis işletmecileri  katıldı.
Ordu Valiliği ile TIG Grup Yatırım Organizasyon işbirliği ile “1.Uluslararası Türk Arap İşdünyası Zirvesi”nin açılışında bir konuşma yapan  Vali İrfan Balkanlıoğlu, ”Ordu’da  2,5 yıldır  Vali olarak görev yapıyorum. Ordu’nun güzelliği beni büyüledi. Ordu şehri cennet bahçelerinden bir bahçe ve Karadeniz’in incisi” şeklinde konuştu.
Ordu’da geçim kaynağının fındığa dayalı olduğuna değinen Vali Balkanlıoğlu, fındık dışında bal üretiminin de yapıldığını söyleyerek, turizme ağırlık vermeye başladıklarını kaydetti.
“Ordu’nun büyüleyici güzelliğini herkesle paylaşmak istiyoruz. Bakir doğası, şelaleleri, ırmakları, vadileri, ve yaylaları ile Ordu şehri sizleri büyüleyecek” diyen Vali Balkanlıoğlu, “Ordu, Türkiye’nin en güvenli ilidir. Emniyet ve asayiş bakımında hemen hemen hiçbir olay olmaz.  Ben Valiyim hiçbir koruma almadan 24 saat gece gündüz Ordu’nun her yerine çok rahat bir şekilde gidebilirim. Bu şehirde herkes yasalara uygun davranır. Yardıma ihtiyaç duyan herkese Ordulular büyük bir zevkle yardım eder, misafirperverdir.  Tatil yapmak için binlerce kilometre uzağa gidip, binlerce dolar harcamanız gerekmiyor. Dünyanın en güzel memleketlerinde ne arıyorsanız, tabiat güzelliği bakımından Ordu’da her şey fazlasıyla mevcut.  Buraya hem yatırım, seyahat ve ziyaret için, hem de ticaret için rahatlıkla gelebilirsiniz. Birbirimizin eksiğini tamamlayacak çok şey var.  Bizde çölü merak ediyoruz. Acaba çölde yaşam nasıl? Karşılıklı turist alış verişinde bulunulabilir diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Vali Balkanlıoğlu, ”Ordu’da her türlü turizm yatırımı da yapılabilir. Ordu, teşvik bölgesidir. Her türlü yatırımı yaptığınız zaman devlet yatırım bedeli sıfıra ininceye kadar sizden vergi almıyor. 6 ay boyunca çalışanlarınızı İşkur çalıştırıyor. Birçok indirimlerden, teşviklerden ve kredilerden istifade etmeniz mümkün. Buraya yatırım yapmanız halinde ve bu yatırımlardan sadece Türk vatandaşları değil yabancı ülke vatandaşları özellikle Arap kardeşlerimizde istifade edebilir” diyerek, turizmin iyi bir yatırım ve gelecek vaat ettiğini, Ordu’ya yatırım yapılması düşünüldüğü takdirde sonsuz destek verileceğini de sözlerine ekledi.
TASCA  Başkanı  Dr.Muhammed Al Adil, yapılan organizasyon için Vali İrfan Balkanlıoğlu’na teşekkür ederek, ” Bizler için en önemlisi tanıtım. Bu güzel şehri Arap başkentlerinde de tanıtalım. Ordu’yu oraya taşıyalım. Emin olun sadece gayrimenkulde değil, tarım ve turizm alanında yatırımcı da bu şehri test edecektir. O nedenle yeter ki bir tanıtım hamlesi yapalım. Bence bu çok güzel bir başlangıç ve bu nedenle organizasyonu destekliyoruz. Biz Ordu için kendimizi fahri elçi olarak görüyoruz” diye konuştu.
DEİK Avustralya İş Konsey Başkanı, TGM Yönetim Kurulu Başkanı Zuhal Mansfield ise yaptığı konuşmada,  “Bir markalaşma serüveni başlattı sayın Valimiz. Bunun sadece bir şehre özgü değil, bütün bir bölgeye yayılması gerekiyor. Her şeyimiz çok güzel. Markalaşma aynı zamanda herşeyin çok güzel olması ve herşeyin çok güzel sunulmasıyla başlıyor. Arap coğrafyasından başlayarak gemi turları, gemi seferleri başlatabiliriz. Herkes Ankara’ya bakar ama aslında sırtımız hep Ankara’da bizim. Ama yönümüz Rusya’da. Buradan karşılıklı feribot seferleri olabilir. Bunların alt yapısı hazırlanabilir. Ordu’da coğrafi değer kazanacak o kadar çok gıdalarınız var ki, fındığın haricinde buradaki bazı bitkiler insanı gençleştiriyor. En önemlisi sayın Valimizle başlayan bu girişimin sürdürülebilir olması, daha sonrakilerin de aynı zihniyet ve hevesle yola devam etmesi gerekiyor. Çünkü, bu markalaşma serüveni çok ciddi bir zaman gerektiriyor. Yoksa başlanan projeleri tamamlayamadığımız takdirde bütün enerji ve faaliyetler boşa gitmiş oluyor. İstanbul Feshane’de il tanıtım günleri var. İstanbul’un bir ülke olduğunu düşündüğünüzde bu çok doğru bir yatırım. Fakat, bu faaliyetleri İstanbul yerine Dubai’de başka bir yerde yapsak. Ya da orada turizmde okuyan öğrencileri eğitmenleriyle birlikte Karadeniz’de ağırlasak.  Okul biter bitmez başarılı öğrencileri bu şekilde ödüllendirsek ve onlar da döndüklerinde turizm şirketleri kursunlar ve Ordu’ya gelsinler.  Bu müthiş bir hareket. Herkesin emeğine sağlık” diye konuştu.
Orka Holding İcra Kurulu Üyesi Akademisyen Dr.Fatih Anıl ise konuşmasında markalaşma serüveninde yerel markaları ön plana çıkarmak gerektiğine dikkat çekerek, ”Biz Ordu’da öyle olaylar yaratmalıyız ki,  başka iller bunu taklit etsin. Doğal güzellikleri görüyoruz. Yurt dışında Alpleri görüyorum ama şunu biliyorum ki, hakikaten biz pazarlamayı bilmiyoruz. Biz hiçbir şeyimizi pazarlayamıyoruz. Köylerimizi, kendi markalarımızı, yerel markalarımızı ön plana çıkaralım. Kayak merkezini geliştirelim. Dağlarımızda, ovalarımızda nasıl katma değer yaratabiliriz buna yoğunlaşalım. Ordunun tanıtımı Ordu dışında ulusal bir merkezde olmalı. Orduya tavsiyem, kendi yerel ürünlerini ortaya çıkartarak, markalarını oluşturup bütün dünya pazarlarına satma yoluna gitsinler” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından, TIG Grup Uluslararası Yatırım ve Organizasyon Yönetim Kurulu Başkanı Hayreddin Turan, Ordu turizmine katkılarından dolayı Vali İrfan Balkanlıoğlu’na  bir plaket takdim etti.
Vali İrfan Balkanlıoğlu  ise, TIG Grup Uluslararası Yatırım ve Organizasyon Yönetim Kurulu Başkanı Hayreddin Turan’a teşekkür ederek, TIG Grup Uluslararası Yatırım ve Organizasyon CEO’su Jamile Öztürk’e plaket verdi.
Ordu Valiliği ile TIG Grup Yatırım Organizasyon işbirliği ile “1.Uluslararası Türk Arap İşdünyası Zirvesi”nde katılımcılar, Ordu’nun kalkınma ve yatırımına katkıda bulunacak olan Ordu Expo 2017 ve marka şehir Ordu’nun marka değerini artıracak yatırımlar üzerine görüşlerini bildirdi.

Türkiye’nin yepyeni sesi Ayşe Çınar ilk albümü ”Deniz Gibi Sev”i dinleyicilerin beğenisine sunmaya hazırlanıyor

Türkiye’nin yepyeni sesi Ayşe Çınar ilk albümü ”Deniz Gibi Sev”i dinleyicilerin beğenisine sunmaya hazırlanıyor.ayşe

“Hayatım boyunca isteklerimin peşinden koşmaktan hiç yorulmadım. Dönüp arkama baktığımda gerçekleştirmek adına çabaladığım ne varsa hayatın da benim için parçaları birleştirdiğini gördüm. Herkesin, yaşamında öncelikle kendi için keyif alarak yapacağı bir şeyler olduğuna inanıyorum. Bu benim için müzikti ve bunu insanlarla paylaşmak istedim” diyen Ayşe Çınar, çıkış şarkısı olarak aynı zamanda albüme ismini veren ”Deniz Gibi Sev ” şarkısını müzikseverlerin beğenisine sunuyor.

Yıllardır üzerinde çalıştığı şarkılarını ilk albümü olan “Deniz Gibi Sev”de toplayan Ayşe Çınar,  albümde büyük bir tesadüf eseri tanıştıkları dünyaca ünlü şarkıcı Monica Molina’nın “A Paso Lento” şarkısını  “Kalbimin Çaresi” adıyla Türkçe olarak seslendirdi.

İlk albümü ”Deniz Gibi Sev” de Erkin Hadimoğlu ile birlikte besteledikleri “Paramparça” şarkısı dışında; Erkin Hadimoğlu, Ender Gündüzlü,  Noel Molina, Tolis Keklidis, Metin Yavuzer ve Zafer Rengin Baykal’ın bestelerinin olduğu 10 şarkı ve Deniz Gibi Sev’in remix’i de olmak üzere toplam 11 şarkı yer alıyor.

Naif ses tonu ile kendine hayran bırakan Ayşe Çınar’ın, Akdeniz ve Latin müziği tınılarını taşıyan ilk albümü ”Deniz Gibi Sev” Pasion Turca etiketi ile 20 Mayıs’ta dijital platformlar, Haziran ayının ilk haftası da tüm müzik marketlerde yerini alacak. 

ayşe.jpg1AYŞE ÇINAR HAKKINDA

İzmir doğumlu Ayşe Çınar küçük yaşlardan beri müzikle iç içe bir hayat sürmenin hayalini kurdu. Kıbrıs’ta okuduğu yıllarda Beyhan Demirdağ ve Sabahat Tekebaş ile başladığı şan derslerine halen Gül Sabar ile devam etmektedir. Üniversite yıllarında solistlik yaparak katıldığı radyo ve televizyon programlarıyla müzik çalışmalarına devam eden Çınar, Kuzey Kıbrıs’taki Pazarlama Yüksek Lisansının ardından, 1997 yılında müzikle daha yakından ilgilenebilmek için İstanbul’a yerleşti.

Eş zamanlı olarak iş hayatında da kariyer yapan Çınar çalıştığı özel bir şirket için hazırladığı sahne performansı sırasında müzisyen Erkin Hadimoğlu ile tanıştı ve bu tanışma aynı zamanda ileride birlikte yapacakları müzikal çalışmaların başlangıcı oldu.

Ayşe Çınar müzik direktörlüğünü Erkin Hadimoğlu’nun yaptığı 2006 yılında yayınlanan “Geçmişten Geleceğe Yunus Emre” adlı albümde  “Gel Tanış Olalım “ parçasının Almanca versiyonunu yorumladı.

Müzikal anlamda bir dönüm noktası olan bu karşılaşma sonrası birlikteliklerini özel hayatlarına da taşıyan çift, 2008 yılında hayatlarını birleştirdi. Çınar, yıllar içerisinde seslendirdiği jingle, dizi müzikleri, müzikal parçaları ve orkestra şarkıcılığıyla çalışmalarına devam etti.

Ayşe Çınar, 2009 yılında özel bir televizyon kanalında yayınlanan “Maskeli Balo” dizisinin jenerik vokallerini ve “Başka Bir Hayat” şarkısını seslendirdi.

Diyarbakır Devlet Tiyatrosu için 2012 yılında hazırlanan “Oz büyücüsü” müzikal şarkılarını ve 2014 yılında “Rumuz Goncagül” müzikalinde yer alan “Bundan Sonra” şarkısını yorumladı.

Ayşe Çınar, 2014’te yıllar içinde yaptıkları şarkıları ilk albümleri olan “Deniz Gibi Sev”de toplamaya karar verdi.  Albümde, ilginç bir tanışma hikâyeleri olan dünyaca ünlü sarkıcı Monica Molina’nın “A Paso Lento”  parçasını Türkçe olarak ilk defa 2014 Ağustos ayında Harbiye Açık Hava Tiyatrosunda birlikte seslendirdi.

“Deniz Gibi Sev” 2016 yılının Haziran ayında  Pasion Turca etiketi  ile yayınlanacak.

15 Yıl Önce, 15 Yıl Sonra

deniz 

DEÜ’nün 2014-2015 raporu, “yüzülebilir körfez” hedefinin artık hayal olmadığını gösterdi.  Yüzeysel Su KalitesiYönetmeliğe göre deniz suyunda 100 mililitrede maksimum 500 koloni olması gereken koli basili sayısı, İzmir Körfezi’nde ortalama 30 olarak tespit edildi. 2000 yılı öncesinde yapılan ölçümlerde bu miktar 3 milyondu. İç körfezde çözülmüş oksijen seviyesinin yükselmesi ile birlikte canlı türü sayılarında ciddi artış yaşandı. Körfez’in eski gözdeleri barbun, karagöz, kupez ve karidesler çoğaldı. Su altı fotoğraflarında temiz sularda yaşayan horozbina ile karabaş balığı, avlanması yasak olan deniz tavşanları ve mercanlar dikkat çekti.

 

2000’li yıllara kadar her türlü atığın boşaltıldığı bir yer olarak kullanılan İzmir Körfezi’nde, Büyükşehir Belediyesi’nin çevre yatırımlarıyla hız kazanan temizlenme süreci hızla devam ediyor. Deniz altındaki yaşamı tespit amacıyla çekilen su altı fotoğrafları, Körfez’deki çarpıcı iyileşmeyi gözler önüne seriyor.

İç körfezde çözülmüş oksijen seviyesinin yükselmesi ile birlikte canlı türü sayılarında da ciddi artış var. Körfez’in eski gözdeleri barbun, karagöz, kupez ve karidesler çoğaldı. Deniz yıldızları, deniz tavşanları, süngerler ve deniz çayırları ile mercanlar ve anemonlar, oksijen miktarı artan deniz dibinde rengarenk bir görüntü oluşturuyor.

Büyük çevre yatırımları sonrasında İzmir Körfezi’nde yaşanan değişimi Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü’nün bilimsel çalışmalarıyla yakından takip eden İzmir Büyükşehir Belediyesi yönetimi, gelen son raporlar ve çekilen su altı fotoğraflarıyla moral bulmaya devam ediyor. 2014 raporu da 2013 ve 2012’de olduğu gibi, Körfez’deki iyileşmenin artarak devam ettiğini gözler önüne serdi.

kuş

Mikrobiyolojik değerler

2000 yılından önce Körfez tabanında 0’a kadar düşen ve balıklara yaşama şansı vermeyen çözünmüş oksijen seviyesi (yüksek su kalitesinin göstergelerinden biri)  2014 yılında litrede 6.97 miligram olarak tespit edildi. İç Körfez’de bile, deniz tabanında, balık gibi yüksek metabolizmalı canlıların yaşamasına izin verecek ölçüde oksijen oranı görüldü. Yönetmeliğe göre ışık geçirgenliğinin 2 metre olması istenirken, 2014 yılında yapılan ölçümlerde, İzmir Körfezi’nde 4 metre ile 9.7 metre arasında ışık geçirgenliği görüldü. Bu da Körfez’deki su kalitesindeki iyileşmeye bağlı berraklığın ve ışık geçirgenliğinin arttığının göstergesi oldu. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği’ne göre deniz suyunda izin verilen maksimum askıda katı madde oranı (deniz suyunda çökmeyen katı maddeler, çürüyen planktonlar)  litrede 30 miligram iken İzmir Körfezi’nde 3.63 olarak tespit edildi.

Yüzeysel Su Kalitesi Yönetimi Yönetmeliği’ne göre deniz suyunda 100 mililitrede maksimum 500 koloni olması gereken koli basili sayısı İzmir Körfezi’nde ortalama 30 olarak tespit edildi. 2000 yılından önce yapılan ölçümlerde bu oran 3 milyonun üzerindeydi. 200 koloni sınır değerinde olması gereken bağırsak entrokoku sayısı ortalama 22 koloni, sınır değeri 2000 koloni olarak belirlenen fekal koliform (koliform bakteri) sayısı 32 koloni, 1000 koloni sınır değeri olması gereken fekal streptekok sayısı ise 100 mililitrede 23 koloni olarak tespit edildi.

Körfez’deki su kalitesindeki artış, balıklarda ağır metal oranlarında da ciddi düşüşe neden oldu. Raporda; İzmir Körfezi’nden yakalanan barbun ve ısparoz balıklarında ölçülen ağır metal konsantrasyonlarının Türk Gıda Kodesi, MAFF (İngiliz Gıda, Tarım ve Balıkçılık Bakanlığı) ve FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) limit değerlerinin çok altında olduğu belirtilirken, ağır metal konsantrasyonlarının Büyük Kanal Projesi’nin hayata geçmesine bağlı olarak azalmakta olduğu bilgisi yer aldı.

 

Su altı çekimleri yapıldı

DEÜ tarafından gerçekleştirilen “Büyük Kanal Projesi’nin İzmir Körfezi Denizel Ortamında Fiziksel, Kimyasal, Biyolojik ve Mikrobiyolojik Etki ve Sonuçlarının İzlenmesi” başlıklı çalışma kapsamında 2014 Mart ile 2015 Şubat dönemini içeren raporunda, Körfez’in su kalitesinde büyük bir iyileşme yaşandığı ve buna bağlı olarak da denizdeki biyolojik çeşitliliğin ve popülasyonun giderek arttığı açıklandı. Aletli dalış ekipmanları kullanılarak yapılan çekimlerde 15 metre derinlikten başlayarak kıyıya doğru bir rota izlendi.

Üniversite tarafından deniz altındaki yaşamı tespit etmek amacıyla Urla İskele, Narlıdere Güneybatı Atık Su Arıtma Tesisi, İnciraltı,  Sahilevleri, Konak ve Bostanlı iskeleleri olmak üzere dört mevsim çekilen su altı fotoğraflarında, bol oksijenli sularda yaşayabilen deniz atları ve deniz çayırları, temiz suları yaşam alanı olarak seçen deniz yıldızları, deniz şakayıkları ve deniz tavşanları ile temiz sularda yaşayan ve Türkiye’de sadece Urla’da görülen taş mercanları tespit edildi. Bu yılki su altı görüntülerinde de  karabaş balığı, horozbina balığı, dil balığı,  avlanma yasağı bulunan çift kabuklulardan Pinna Nobilis (midye), farklı türde deniz tavşanları,  mercanlar ile tüplü kurt ve boru kurdu dikkat çekti.

İnciraltı bölgesinde karidesler, tüplü kurtlar, kaya balıkları, anemon gibi türlere rastlanırken, ayrıca bol oksijenli sularda yaşayabilen deniz çayırları izlendi. Nesli tehlike altında olan çift kabuklulardan Pinna Nobilis türü  (midye) de burada görüldü.

Narlıdere yakınlarında ise 1 ile 3 metre derinliklerde deniz çayırlarına rastlanıyor. Konak’tan Urla’ya doğru gidince çeşitlerin arttığı gözlendi. Türkiye’de yalnızca Urla’da görülen ve temiz sularda yaşayan taş mercanları da  bol miktarda yer alıyor. Bostanlı’da ise çift kabuklu yumuşakçalar, Tunicatlar, Anthozoca grubundan türler ve Tüplü Kurtlar bulunuyor.

Raporda, atık su arıtma tesislerinin devreye alınmasıyla başlayan deniz suyundaki iyileşme sürecinin,  Körfez’in doğal hale dönmesinde, Körfez’i terk eden canlıların yeniden yaşam bulmaya başlamasında etkili olduğu vurgulandı.

kuş2

Yüzmeye az kaldı

Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü tarafından yürütülen çalışmada proje koordinatörü olarak görev yapan öğretim üyesi Prof. Dr. Filiz Küçüksezgin, iç körfezde çözülmüş oksijen seviyesinin yükselmesi ile birlikte canlı türü sayılarında artış olduğunu belirterek,  deniz suyu kalitesindeki artışa dikkat çekti.

Büyük Kanal Projesi’nin devreye girmesinin ardından Körfez’de gözle görülür bir iyileşme yaşandığına dikkat çeken İZSU Genel Müdürü Güven Ağar ise Körfez’in kuzeyinde yaşanan sığlaşmanın önüne geçmek ve Körfez’deki su sirkülasyonunu artırmak amacıyla şimdi de “Büyük Körfez Projesi”ni yürüttüklerini söyledi. Kuzeyde açılacak sirkülasyon kanalı ile Körfez’e temiz su girişi sağlayacaklarını belirten Ağar, “Şu anda zaten balık oranı ve deniz canlıları arttı. Açacağımız kanalla iç körfezdeki oksijen miktarı daha da artıracak. Bu da ‘yüzülebilir körfez’ demek” şeklinde konuştu.

 

Avrupa standartlarında arıtma

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan arıtmalarda gerçekleştirdiği denetlemeler de, çıkış suyu değerlerinin, kirlilik sınırlarını belirleyen standartların çok altında olduğunu ortaya koydu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, 17’si ileri biyolojik olmak üzere toplam 55 atık su arıtma tesisi işletiyor. Arıtma tesis sayısının fazlalaşması ve çıkış suyu kalitesinin yüksek olması, sadece İzmir Körfezi’nde değil, kentin turistik yörelerindeki deniz suyu kalitesini de artırıyor.

Nereden nereye?

1960’lı yıllardan itibaren İzmir Körfezi giderek kirlenmeye başladı ve her türlü atık arıtmaya tabi tutulmadan Körfez’e aktı. Bu süreç 2000 yılına kadar devam etti. 2000 yılında devreye giren Büyük Kanal Projesi ile tüm atık sular arıtma tesislerinde arıtılarak Körfez’e deşarj edilmeye başlandı. 2002 yılında da Güneybatı Atık Su Arıtma Tesisi hizmete girdi. Bunu Ragıp Paşa Dalyanı’nın yıkılması, Meles Deltası’nın ıslahı, endüstriyel kuruluşlara arıtma tesislerinin yaptırılması ve ıslah çalışmaları izledi. Dere yataklarının içindeki kanal hatları iptal edilerek dere kenarlarına alındı, derelerin sadece yağmur suyunu Körfez’e taşıması sağlandı. Böylelikle İzmir, atık su alt yapısı ile gelişmiş ve çağdaş metropollerle yarışır bir konuma ulaştı. Can çekişen Körfez, eski yıllarda olduğu gibi mavi rengiyle tekrar bütünleşti.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, ilçe ve beldelere kurduğu biyolojik arıtma tesisleri ile Gediz, Nif ve Küçük Menderes havzalarını kirlilikten kurtardı. 2008 – 2013 yılları arasında 872 bin 500 kişinin evsel atığını arıtacak kapasitede biri biyolojik, 10’u ileri biyolojik olmak üzere 11 arıtma tesisi hizmete alındı; bu arıtmalar için 85.5 milyon liralık yatırım yapıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye’nin en önemli çevre yatırımlarından birine daha imza atarak, arıtma çamurlarının çürütülüp değerlendirilmesini sağlayacak aynı zamanda depolanma sorunun ortadan kaldırarak, biogaz elde edilmesini sağlayacak “Çamur Çürütme ve Kurutma Tesisi”ni de devreye aldı.  2014 yılının Ocak ayında hizmete giren tesis için 61.5 milyon liralık yatırım yapıldı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 2008 yılından bu yana arıtma yatırımları için harcadığı tutar 147 milyon lira oldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin işlettiği arıtma sayısı ise 55’e ulaştı. Giderek sığlaşan ve deniz alanlarının azaldığı gözlenen İzmir Körfezi’nin kurtarılması için “Büyük Körfez Projesi” başlatıldı. İzmir Körfezi’ne akan dere ağızlarının temizlenmesi, Körfez’in kuzeyinde bir sirkülasyon kanalı açılması ve Körfez tabanındaki malzemelerin temizlenmesi için 9.3 milyon liralık yatırımla kazıcı-emici ve destek tipi olmak üzere 2 yeni gemi alımı yapıldı.

 

iç

Kadın Meclisi’nden “Kadın Olmak Kadın Gibi Yaşamak” Paneli

 

 panel2

Denizli Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle “Kadın Olmak Kadın Gibi Yaşamak” konulu panel düzenledi. Anemon Otel’de gerçekleştirilen panele, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin eşi Ayşen Zeybekci, Vali Şükrü Kocatepe’nin eşi Sultan Kocatepe, Milletvekili Nurcan Dalbudak, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Zolan’ın eşi Berrin Zolan, Denizli Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Bilsen Özen, çok sayıda davetli ve 19 ilçeden gelen kadınlar katıldı. Kent Konseyi Genel Sekreteri Baran Akın, panelin açılış konuşmasında, “Bugün burada kadını konuşmak, kadın ne yapar, kadın gibi yaşamak nedir, bunları tartışmak için buradayız. Kadın özellikle bu son dönemde edilgen olarak bahsedilmekte dövülen, hor görülen veya daha hoyrat gözükmekte. Ama kadın gibi yaşamak, kadın olmak çok daha farklı. Bizler bu toplumun bir parçası olarak hak talebinde bulunmakta ve bunu da Kent Konseyi ile başarabilmekteyiz” dedi.

“Kadın olarak ne istiyoruz”

Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Bilsen Özen de, “Güzel kentimizin çok saygıdeğer hanımefendileri bugün 19 ilçeden gelen siz kadınlarımızla olmaktan onur duyuyoruz. İstedik ki hepimiz konuşalım. Bizler kadın olarak ne istiyoruz, ana olarak, evlat olarak, gelin olarak, kız olarak ne istiyoruz, burada bunu bir sonuca bağlamak istiyoruz” dedi. Denizli Milletvekili Nurcan Dalbudak ise, Kent Konseyi Kadın Meclisi’nin yaptığı etkinliklerden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili hep kadına şiddetle ilgili konuşulan ve bunun üzerinden devam eden sohbetlerden sıyrılıp, biz kadınlar için bir şeyler yapıyoruz diyen bir ekibin var olması gerçekten memnuniyet verici. Biz şiddetin her türlüsü ile hükümetlerimiz boyunca yaptığımız parlamento çalışmalarında gerekli olan bütün yasal düzenlemeleri yaparak mücadele ettik ve etmeye de devam edeceğiz”  dedi.panel