Etiket arşivi: Andımız

BİZ KİMİZ?

                                                                    BİZ KİMİZ?

 

    Andımızın tartışıldığı, ulus devlet özelliğimizi, milli birlik ve beraberliğimizi en üst seviyelere çıkarmaya ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde ‘’BİZ KİMİZ?’’ sorusunu cevaplayarak, Türk Milletinin tarihe damgasını vuran niteliklerinin bir kez daha hatırlanması, bilinmesi gerekir

   Gerçek olan şudur ki, canımızdan aziz bellediğimiz bu gazi vatan topraklarında; ay yıldızlı bayraklarımızın gölgesinde yaşamayı onur sayıp, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kimliğini gururla taşıyan her yurttaş; bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıdır.

Ayrımız, gayrımız yoktur. Büyük Türk Milletinin arasına nifak sokmaya, bizi, birbirimizden ayırmaya ne bugün, ne de yarın hiçbir güç muvaffak olamayacaktır.

Değerli Türk tarihçisi, Türk dili araştırmacısı Sn. İsmail Hami Danişment’e göre: 

. Türk Milleti namusludur ve ulvi seciyelidir. (yüksek karakterlidir) Kendisine nasıl muamele edilmesini isterse, kendisi de başkalarına öyle muamele eder. Bu hususlarda cins ve mezhep ayrımı yapmazlar

. Türkler, İslamiyet’in men ettiği sarhoşluk, kumar, düello, kibir ve azamet, cimrilik, kıskançlık, oburluk, hiddet ve şiddet, tembellik, koğuculuk (insanların arasını bozmak için laf getirip, götürmek) ve zina gibi edepsizliklerden, hayâsızlıklardan, alçaklıklardan tamamıyla uzaktırlar.

. Türkler çok yaşarlar, az hasta olurlar.

. Türkler mertlik, sözde sebat ve ahde vefa (verdiği sözde durma) gibi yüksek faziletlere (erdem, iyi ahlak, iffet) sahiptirler.

. Türk Milletinin çocukları başka ülkelerdekilere benzemezler.

. Türkler millet olarak kendilerini diğer milletlerden üstün gören bir milli gurura sahiptirler.

. Türkler âlicenaptırlar. (yüce gönüllü, cömert…)

. Türkler vakurdur (ağırbaşlı, onurlu) ama kibirli değildirler.

. Türkler kanaatkârdır, tutumludur.

. Türkler, hayırsever insanlardır.

. Türkler, hükmetmeyi severler.

. Türkler, ailesine bağlıdırlar.  

 Tarih biliminin yaşayan efsanelerinden Tarih Profesörü, Sn. Tuncer Baykara ise; Türk Milletinin o kendine has niteliklerini bakın nasıl tanımlamıştır:

. Türk edepli, terbiyeli, akıllı ve temiz kalplidir, azimlidir, hoşgörülüdür, tedbir sahibidir.

. Türk Milleti, yerini yurdunu çok sever. Ondan ayrı düştüğünde orasını her zaman özler.

. Türk Milletinin fertleri sağlam yapılıdır, cesurdur, kahramandır. İyi savaşır. Türk ancak korkulması gerekenden korkar. Türkler iyi savaşçı oluşları sebebiyle, bütün Orta Çağ boyunca, dünyanın en seçkin askerlerinden sayılmışlardır.

. Türk Milleti temiz kalplidir, açık sözlü ve açık yüreklidir. Onun bazen ‘’saf’’ ve ‘’sade-dil’’ olarak ifade edilen bu 4 güzel özelliği, zamanla yadırganabilecektir de!

. Türk namusludur, güvenilir insandır.

. Türk teşkilatçıdır; dolayısıyla itaatin, emir komutanın ne olduğunu bilir. O yalnız olduğunda iyi bir önder olduğu halde, başında kendisinden daha üstün yetenekli birisi olduğunda ona severek itaat eder.

. Türk Milleti zayıf ve acizleri korur. Savaş zamanlarında korkunç bir muharip görünümünde ise de; o barış zamanlarında en sakin insandır. Bu zamanlarda gelene, gidene yemek yedirir-içirir, yardım eder.

. Türk tabiatın içinden geldiğinden, küçük yaşlarından itibaren hayat kavgasına alışmıştır. Hayatın, yaşamanın zorluklarını bilir ve onları çözmeye yatkındır.

    Devletimizin kurucusu Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk; aşağıda yapmış olduğu tanımlamayla, Türk Milletinin kimliğinin açıklamasına şu cümleleriyle son noktayı koymuştur:

‘’Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denir. Dünya yüzünde ondan daha büyük, daha eski bir yurt, ondan daha temiz bir millet yoktur. Ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir.’’ Tanımlamasıyla milletimize, tarihin kökünden gelen bir isim takmıştır.

Böylece milletçe ortak bir davranışı, birlik ve beraberliği sağlamayı amaçlamıştır. Ama daha da önemlisi, Osmanlı İmparatorluğu toplumu içerisinden çıkarttığı Türk Milletinin: ‘’Ben kimim?’’ sorusunu yanıtlamıştır. Millete bir kimlik vermiştir. Hemen bunun ardından milletin niteliğini açıklamıştır. Bu noktada; Türkiye’nin Kurtuluş savaşı boyunca ve tarihte Türklerin gösterdiği kahramanlıkları kanıt olarak kullanmıştır.

     Büyük Önderimiz Atatürk; yurdumuz ve milletimiz için ayrıca şu önemli tespitleri de yapmıştır:

‘’Bu memleket tarihte Türk’tü, bugün Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.(1923) Memleket (Yurdumuz) müsait (gelişen, yükselen) bir birliğe muhtaçtır. Alelade politikacılıkla milleti parçalamak hıyanettir.(1925)’’

Türk Milleti, kendisinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, alçak vatansız, milliyetsiz, beyinsizlerin saçmalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara müsamaha edecek bir heyet değildir. Türk Milletinin sosyal düzenini bozmaya yönelen didinmeler boğulmaya mahkûmdur.(1929) Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, İstanbullu, Trakyalı, Makedonyalı hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır.’’ (4 Ekim 1932)

Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekâsını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.’’ (Bk. Atatürk’ün S.D.V. (siyaset bilimi, devlet yönetimi) Cilt-2, S.321)

Kim ne derse desin büyük Türk Milletinin hamuru yukarıda sıraladığım değerler manzumesi ile yoğrulmuş, büyük Türk Milleti kendine has bu nitelikleriyle tarihe damgasını vurmuştur. Dünya var olduğu sürece bize has bu özellikler sonsuza dek yaşayacak; nesiller boyunca devam edecektir.

                  ‘’Türküm, doğruyum, çalışkanım. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.’’

                                                 ‘’Ne Mutlu Türk’üm Diyene’’

 

Atilla Çilingir

www.atillacilingir.com

23 Mart 2021

‘ANDIMIZ’  BİR  TURNUSOL  KÂĞIDI

‘ANDIMIZ’  BİR  TURNUSOL  KÂĞIDI

 

 

Hep dediğim, bu milletin kendi içindeki husumetlerinin dış düşmana ihtiyaç bıraktırmadığıydı. Sağ & Sol ve Alevî & Sünnî’den önce Türk & Kürt’e, sonra Laik & Dindar’a; oradan Evet’çi & Hayır’cıya; oradan da Suriyeli & Biz ve Cumhur’cu & Millet’çiye kumbarada bayağı bir ayrılık – gayrılık biriktirmişiz.

Oysa 15 Temmuz Travması, 7 Ağustos Ruhu ve hatta akabindeki Ak Parti – MHP yakınlaşması İslamcı cenah ile milliyetçi cenahı orta bir yerde epeyce buluşturmuştu. Hatta ikinci cenah ikiye bölünmüş, buna rağmen 24 Haziran Seçimleri’nde özellikle Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı kampanyasında yüksek dozlu milliyetçilik yüklemesi yapılmıştı.

MHP Lideri’nin seçim öncesinden bu yana ‘Af’la ilgili taleplerinin karşılanmaması hiç beklenmedik bir yerden, Danıştay’ın 5 yıl önce kaldırılan Andımız’la alâkalı Türk Eğitim Sen’in açtığı davada olumlu karar vermesiyle ilişkileri sarstı. Herkes bir anda 5 yıl önceki cephedeki mevzilerine geri döndü.

Türk’üm, doğruyum, çalışkanım..” başlayan Andımız’ın farklı toplumsal katmanlarda çok farklı yorumlanması söz konusu. Milliyetçi – Ulusalcı camia memnun zira millî ruhlarını iyiden iyiye ırgalayan Çözüm Süreci’nin son kayıpları böylelikle simgesel olarak da iade edilmiş olacaktı. Böylece PKK’nın yerine getirilen bir talebi daha boşa çıkarılmış oluyordu. Bekleyelim, belki YİBO’lar da geri gelir.

Memnun olmayan kesim ise adeta 5 benzemez kâğıt gibi.. Öncelikle İktidar sözcüleri / temsilcileri, eski FETÖsever yazar-söyler tayfası, klasik HDP mihveri, Millî Görüş’ün bir kısmı ve Millet ile Cumhur İttifaklarındaki dinî guruplar

Arvasî’nin dediği türden; “Hayretle gördüm ki bu ülkede Türk kelimesinden ürkenler var.” Nerdeyse hepsi bu kelime üzerinde ırkçılıkta birleşmiş durumdalar. Ne Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk Milleti denir” sözü, ne Anayasa’mızdaki “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” maddesi onlar için bir anlam ifade ediyor.

İronik olansa ulusal ve millî değerler cephesindekilerin bunu Türk kültürüyle ilgili bir aktarım olarak görmesi mevzubahisken dinci, uç solcu ve etnikçi gurupların bunu ırkçılık olarak görüp ifadelendirmesi. Hatta dinci yani kendini din temsilcisi gibi görenlere göre resmen bir “sapık hedeflerin küfür yemini.” Bunun aksini iddia etmenin bile küfür olduğunu söylemekteler. Din arkadaşın tapulu arazisi ya, İmar Barışı’ndan gecekonduyu da o yapacak.

Dahası “Elhamdülillah Müslüman’ım, doğruyum, çalışkanım..” diye alternatif marşlar yazanları mı ararsınız, “Ben Arabım, ben Boşnağım, ben Bulgarım, ben Sırpım, ben Azeriyim, ben İngilizim, ben Almanım, ben Kürdüm, ben Türk’üm, ben Çerkezim, ben Romenim, ben oyum, buyum, şuyum. Ne Mutlu Elhamdülillah Müslümanım! Ne Mutlu İnsanım Diyene!” diye zırvalayanları mı ararsınız?

Hayır, seçmeli olmasını veya çocuğuna söyletilmemesini isteyebilirsin. Yada hergün olmasın, haftada bir olsun da diyebilirsin. Veyahut metnin içeriği güzel ama sözlü söylem pratik yaşantımıza yansımıyor tespitinde de bulunabilir; işin pedagojisini ve usulünü de tartışabilirsin. Fakat böyle cibillî tavırlar hem de düzenli bir şekilde çemkirdiğin guruplarla hemen isimsiz bir ittifaka girmen sorunun psiko-sosyal hatta bilinçaltı olduğunu imliyor.

Ne diyelim: Türkiye’nin beka sorunu olduğu dillere pelesenk edilirken bile “Varlığımız Türk varlığına armağan ol”mayacaksa varsın turnusol kâğıdına armağan olsun.