Etiket arşivi: Alman

İFLAH  OLMAZ  TİPLERİN  ÜKESİ

İFLAH  OLMAZ  TİPLERİN  ÜKESİ

 

 

Sesi en çok çıkanlar asla laftan anlamayız ve önümüze geleni yargılarız tribinde.

Kuran’ın “Bu topluluğa ne oluyor ki hiçbir sözü anlamaya yanaşmıyorlar” (Nisâ 78) tespiti üzere bir yaşam karşılıyor bizi şehrin sokaklarında.

Hatta İncil’in “Kendi törenizi sürdürmek için Tanrı buyruğunu bir kenara itmeyi ne güzel beceriyorsunuz” (Markos 7:9) hitabını hatırlıyoruz sık sık.

Normalleşmeme trendi bir bulaşıcı hastalık gibi yayılmaya devam ediyor. Hem 17 yıllık muktedir olma keyfiyetiyle ve dahi iktidar nimetleriyle diş kamaşmasına benzeyen görüş kamaşması yaşayan iktidar kanadıyla (son üç yıldır aynı maksudun gölgesine konuşlananlar da dahil) hem de rövanş durağında aynı eşkalle iştigal eden bir kısım muhalefetiyle.

Diyoruz ki Fatih, çağüstü plan ve projelerle İstanbul’u alırken Bizanslılar her halükârda kendilerini kurtaracak olan meleklerin cinsiyetini konuşuyorlardı; dişiler miydi, erkekler miydi?

İlk şok meleklerin tayfa tayfa dindar Hıristiyanların yardımına gelmemesiydi. Hatta Tanrı kâfir ve barbar Türklerin yanında gibiydi sanki.

Biz de camiye ayakkabıyla girilip girilmeyeceğini, laikçi kadınların mı başörtülülere saldırdığını yoksa tarikatçı adamların mı başı açıklara saldırganlıkta bulunduğunu tartışıyoruz kaç zamandır. Tartışma da değil atışma.. Arada dileyen yani hazırlığını yapan da dilediği yeri fethediyor.

Tam ciddi bir mevzu konuşmaya niyetleniyoruz; aynı kafanın ön ve arka yüzünden ses geliyor. Suriye’de dipsiz göl hükmündeki İç Savaşı bitirmekten ve beka meselemiz haline gelen Sığınmacıları layığı veçhile ülkelerine geri göndermekten bahsetsek “Ensar & Muhacir”, “Katil Eset”, “Alçak Amerika”, “Ş….… Suriyeliler” bağrışları gırla gidiyor ve tarih – dış politika bilgileri amatör maçtaki taraftar tezahüratı muamelesi görüyor. Belki o bile değil..

— Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

— Sen benim nasıl bir sistem kurduğumu biliyor musun?

Alman; ortaokuldan itibaren kabiliyete göre ayıran ve meslek sahibi yapan, sadece rafine kısmını üniversiteye yönlendiren bir eğitim modeliyle futboldan lüks otomobil üretimine varıncaya kadar dünya çapında ses getiriyor. İhracatı yani üretimi 57 İslam ülkesinin toplamından fazla. Hatta senden giden 3 milyonla senin 83 milyonunla çıkaramadığın kadar sporcu, zanaatkâr, iş insanı çıkartabiliyor.

Sense aynı partinin iktidarında 7 tane bakan değiştiren (Mumcu, Çelik, Çubukçu, Dinçer, Avcı, Yılmaz, Selçuk),  7 kere liselere geçişte (AL, LGS, OKS, SBS, TEOG, Nitelikli, Sürpriz) ve 5 kere üniversiteye girişte (OBP, ÖSS, YGS, LYS, AYT-TYT), sayısız kere de Belediye Encümeninde sistemle oynayan bir model geliştirdin.

Parlamenter Sistemden Cumhurbaşkanlığı Sistemine geçtik, Bakanlıkları bir arttırdık bir azalttık, TBMM’ni 550’den 600’a çıkarttık; aman ne kadar da kararlıyız. En çok oy alan Başbakanı bir ay içinde hain ilân ettik. Fakat yine de arkası Gelecek gibi..

Libya desem; ya “Barbaros koptu, dönüyor”, “Reis, Sevr ejderhasının başını kesti” yada “Ne işimiz var orada” repliklerine tosluyor analiz ve önerileri sunma isteği: Önermiyorum ulan!

Almanya diyeyim; bakayım ne denecek? Her şeyin kurallı bir normalleşmeyle yaşandığı; bağırış – çağırışın, korna – klaksonun, kuralsızlığın – karmaşanın, belirsizliğin ve bireysel üstünlüğün dahası iktidar – muhalefet çekişmelerinin hissedilmediği bir garip huzur ülkesi.

Onların herşeyleri sistemli ve tıkır tıkır işliyor. Bizim işlerimizse ya sistemsizlik sistemiyle yürür veyahut reform adı altında getirdiğimiz her türlü sistemin götürücüleri olmak yürürlüğündedir.

Zira sistem bir zihniyet meselesidir. Kafası çıfıt çarşısı gibi olanların, içten içe “Bana sevdanın yolları, sana kurşunlar” şarkısını mırıldananların bir sistem kalıbına uymalarını bekleyemezsiniz zaten.

O yüzden böyleyiz, bu yüzden öyle..

CUMHURİYET DÖNEMİNİN İKTİSADÎ ARAYIŞLAR TARİHİ – VIII

CUMHURİYET DÖNEMİNİN İKTİSADÎ ARAYIŞLAR TARİHİ – VIII

                        

 

‘Yabancı Sermaye İle İlişkiler’ başlıklı altıncı bölümün Celal Bayar’a ait “Türkiye Türklerindir, Türklere ait kalacaktır” sözleriyle başlaması ilginç. Lozan’da “Ne reddederseniz cebimize atıyoruz. Memleketiniz haraptır. Yarın geleceksiniz, kalkınmak için yardım isteyeceksiniz” diyen Lord Curzon’a karşı İsmet İnönü’nün “Unutmayalım ki geçmiş zamanlarda yapılan yanlışlıklar çoğunlukla ihtiyaç yüzünden işlenmiştir” yaklaşımıyla birlikte yabancı sermaye arayışına çıkılması da ilginç bir durum.

Müslüman-Türk tâcirlerinin millîciliğinin metropol burjuvazilerinin Türkiye uzantısı olmaktan ibaret olarak gören Tezel, Cumhuriyetin ilk yıllarında Amerikan Chester Şirketi’ne ticarî imtiyaz verilmesinin değil Şirketin dağılarak beklenenin gerçekleşmemesinin Kemalist kadrolarda hayal kırıklığı yarattığını savunmaktadır. 1924’te yabancıların Türkiye’deki belediye sınırları içinde taşınmaz mal edinmelerini sınırlayan yasal engellerin kaldırılmasını ve 1925’te Osmanlı Bankası’nın Hükümete açtığı kredi karşılığında ticarî ayrıcalığının uzatılmasını da bâbda değerlendirmektedir.

1924’te İstanbul’da bir Belçika Şirketine, 1925’te İzmir’de bir İsveç Şirketine, 1926’da İzmir’de bir Belçika Şirketine, 1927’de biri Belçika, biri Alman, biri de Fransız olmak üzere 3 ecnebi şirkete, 1928’de Adana’da Alman, Ankara’da İngiliz ve Fethiye’de Fransız şirketlerine, 1929’da bir Amerikan ve Fransız Şirketine hem de madencilik, telefon, elektirik, gaz gibi alanlarda ayrıcalıklı statü tanınmasını tek tek yazan Yazarımız, Kurtuluş Savaşı kadrolarının sanıldığı gibi antikapitalist veya yabancı sermayeye karşı olmadıklarını ıspatlamaya çalışmaktadır.

TBMM’nin bazı önemli üyelerinin ve Atatürk’ün bazı etkili arkadaşlarının da karma sermayeli şirketlerde yer aldığını tespit eden Yahya Tezel, 1931’de Maliye Bakanı Saraçoğlu’nun Amerika’ya 50 yada 100 milyonluk kredi bulmak için gönderilmesini fakat eli boş geri gelmesini de üst paragraftaki kanaatine destek mahiyetinde işlemektedir. T.C. Hükümetlerinin bazı yabancı şirketleri satın alarak kamulaştırması da dahil Türkiye’de Devletçilik’in ‘devlet kapitalizmi’ olarak yürüdüğünü iddia etmektedir.

1923 – 1950 döneminde demiryolları, limanlar ve belediye hizmetleriyle ilgili 24 ayrıcalıklı yabancı şirketin millîleştirildiğini ve bunun 21 tanesinin 1933’le 1945 arasındaki Devletçi kalkınma döneminde olduğunu anlatan Yazar, yabancı şirketlerin de anlaşmazlık çıkarmayarak adeta satın almalarda gönüllü olduklarını vurgulamaktadır. Başbakan Bayar’ın “Ecnebi sermayesinin düşmanı değiliz. İstemediğimiz sermaye ‘vagabond’ yani serseri sermaye, spekülatif sermayedir” sözünde olduğu gibi millileştirmelerin yoğun olduğu 1934-1938 yıllarında 32 yeni yabancı şirketin açılmasını da kanaat pekiştireç olarak işlemektedir.

Osmanlı’nın dış borçlarının uzun tartışmalardan sonra % 67’sinin Türkiye tarafından ödenmesi söz konusudur (1925). Yazar, Türk Hükümetlerinin bu borçları bazen öteleyerek, bazen indirim yaptırtarak ve taksitlendirerek 1940’da kapatma başarısı gösterdiğini ifade etmektedir. Fakat yeni sanayi programı için Amerika’dan ve Avrupa ülkelerinden yeni borçlar arandığı, ancak Sovyetler Birliği’nden alınabilen 8 milyon dolarlık kredi ve teknik yardımla (1932) sürecin başladığı vurgulanmaktadır. Bunu 1936’da İngiltere’den alınan 3 milyon sterlinlik (18 milyon TL) ve 1938’de Almanya’dan alınan 100 milyon TL’lik kredi izlemektedir.

II.Dünya Savaşı sırasında Almanya, Fransa, İngiltere, ABD’den ve çoğunluğu askerî malzemeden kaynaklanan 360 milyon liralık dış borç yüküne girildiğini belirten Tezel; Ankara Hükümetinin İkinci Dünya Savaşı’nı   16 yaşındaki genç Cumhuriyet’i yok edebilecek ciddi bir tehlike olarak gördüklerini düşünmektedir. Zira bir yandan Almanların Yunanistan’ı ve 12 Ada’yı alarak Türkiye ile karadan ve denizden sınır olması (Nisan 1941), diğer yandan Ağustos 1941’de İran’ın kuzeyden Sovyetler ve güneyden İngiltere tarafından işgal edilmesi savaş sonuna dek Türkiye’yi daimî bir teyakkuzda tutmuştur.

HAYATINIZDA EINSTEIN’A YER AÇIN ÇÜNKÜ HİÇBİR YAN ETKİSİ YOK!

Çok Satan Yazar Allan Percy’den bu kez Einstein’ın bilimsel çıkarımlarından yola çıkarak günlük hayatı nasıl anlamlı kılınacağını gösteren 85 reçete;

“Her Güne Bir Einstein”

Pena Yayınları’nın çok satan yazarı Allan Percy’nin tarihe yer etmiş ünlü isimlerin düşüncelerinden yola çıkarak kaleme aldığı “Her Güne Bir …” kitap serisine bir yenisi daha eklendi. Ünlü biliminsanı Einstein’ın bilimsel çıkarımlarından yola çıkarak kaleme aldığı 85 reçete, hayatı nasıl doyasıya yaşayacağımızın sırrını veriyor.

Buluşlarıyla son yüzyılda insanlık tarihini inanılmaz ölçüde değiştiren Einstein’ın çıkarımlarından yazılan 85 reçete sayesinde okurlar, günümüzde karşı karşıya kalınan zorluklarla baş etmesini öğrenecek, hayatın nasıl anlamlı kılınacağına dair sırlar öğrenecekler.

Pena Yayınları etiketi ile raflarda yerini alan Allan Percy’nin kişisel gelişim türündeki yeni kitabı “Her Güne Bir Einstein”, satış listelerinde yine 1 numaraya yükselecek.

Kitap Hakkında:

Bu kitap ünlü biliminsanı Einstein’ın bilimsel çıkarımlarından yola çıkarak günlük hayatımızda hayatı nasıl anlamlı kılacağımızın, hayatla nasıl baş edeceğimizin ve hayatı nasıl doyasıya yaşayacağımızın sırrını veriyor. Bu biliminsanının buluşları son yüzyılda insanlık tarihini inanılmaz ölçüde değiştirdi. Einstein’ın çıkarımlarından oluşan 85 reçete sayesinde; çağımızın en etkili biliminsanından ilham alarak günümüzde karşı karşıya kaldığımız zorluklarla baş etmesini öğrenebiliriz.

Yazar Hakkında:

Allan Percy (1968) psikoloji ve spiritüellik üzerine yazılar yazan bir gazeteci ve yazar olan Barcelona doğumlu Francesc Miralles’in mahlasıdır. Miralles Alman filolojisinden mezun olmuş ve kişisel gelişim kitapları yayınlayan bir yayınevinde editor olarak çalışmıştır. El Pais ve Integral ve Cuerpomente dergilerine katkı sunan yazarın yirmiden fazla kitabı vardır. Kitapları dünyada birçok dile çevrilmiştir.

Afrin ve Kızıl Elma

Afrin ve Kızıl Elma

 

Balyoz, Ergenekon kumpasları ve en son 15 Temmuz hain darbesiyle kendisine uzun süre gelemez denilen Şanlı Ordumuz kısa sürede ayağa kalktı. PKK yuvalarının dağılması, ardından Fırat Kalkanı, şimdi de 20 Ocak ‘da başlayan “Zeytin Dalı Harekâtı” başarıyla devam ediyor. İnşaallah havalar iyi gitmeye devam eder de operasyon hızlanır ve şehit-zayiat sayımız da yükselmez. Şehir çatışmalarının zorluğuna rağmen Kahramanlarımızın 15 güne kadar Afrin’e tamamen girecektir. Ardından Kızıl Elma “Menbiç” olmalıdır.
Defalarca yazdığım gibi, Türk Ordusu’nun girdiği yere önce adalet girmektedir. Askerimizin olduğu yerlerde hayat normale dönmekte ve binlerce mülteci yuvalarına geri dönmektedir. Lakin Haçlı- Siyonist askerlerinin girdiği ve bir türlü çıkmadığı Filistin, Irak, Afganistan, Sincan-Uygur bölgeleri öncelikle olmak üzere tüm dünya müslüman devletlerinde ortalık kan gölüdür.
Afrin Harekâtı’na ABD’nin muhalefeti doğru yol üzerinde olduğumuzu bir defa daha göstermektedir. Amerika, kendi elleriyle beslediği, 5 bin TIR ve 2 bin uçak dolusu silahla desteklediği PKK-DEAŞ-YPG birleşik terör örgütünün Türk Askeri karşısında bu kadar kısa zamanda yerle bir olmasına da açıkça çok üzülmektedir. ABD, ağanın emrine “Asi devlet Türkiye’nin” diklenmesine ve Irak-Suriye-Türkiye sınırında kukla bir terör kürt devleti kurulmasının şimdilik engellenmesine çok kızmaktadir. Şimdilik diyorum, çünkü ABD-İsrail’in yüzyıllık planlarından vazgeçmelerini asla beklememeliyiz!
Diğer taraftan Zeytin Dalı Harekâtı’nın başarısına asil Halkımız gibi, Avrupa devletleri de çok sevinmelidir. Çünkü, PKK eliyle Afrin’den yapılan ve yıllık 2 milyar doları bulan uyuşturucu kaçakçılığı da engellenmiş olacaktır. Afrin’den yapılan kaçakçılık en çok Alman, İngiliz ve Hollanda gençlerini zehirlemekteydi.
Harekata dönecek olursak, bölgenin en yüksek tepesi ve PKK’nın ikinci Kandili denilen Burseya Dağı’na ay-yıldızlı bayrağımızın dikilmesi“Afrin için” stratejik ve sevindirici bir hamle olmuştur. Çünkü, Burseya Dağı, yıllardır Alman-Fransız-Amerikan Haçlı mühendislerince planlı şekilde örülmüş ve onbinlerce ton beton dökülerek ustalıkla inşa edilmiştir. Bu dağın içi de kilometrelerce iki katlı tünellerle, kulelerle, koğuşlarla, mühimmat-iaşe depolarıyla ve beton kalıplarla tahkim edilip, donatılmasına rağmen “beton delen yerli bombalarımızla” yerle bir edilmiş ve kısa sürede Türk Ordusu-ÖSO işbirliğiyle ele geçirilmiştir. Artık, Afrin yolu açılmış, ayrıca terörün buradan desteklenmesi, Kilis’in roketlerle havadan bombalanması ve sınırlarımıza hain sızmalar ve canlı bomba girişleri de engellenmiş olacaktır.
Yakın geçmişte Musul- Kerkük, Kıbrıs, Boğazlardaki hakimiyetimizin ve Ege’deki tüm adaların kaybedilmesine üzüldüğümüz gibi, yine masa başında kaybederek üzülmemeliyiz. Bunun için, Türkiye; isimleri büyük, beyinleri ve tarihleri küçük olan devletlerin sınırlarımızda kurmak istedikleri terör devletine izin vermemelidir. Bu yolda tüm milli silahlarımızla sahada bulunmalı, can vermeye hazır olmalı ve masa başında çok diri-dikkatli olmalıyız. Sömürgeci Haçlı-Siyonist devletlere, kukla işbirlikçisi ülkelere ve içimizde aydın geçinip olaylara “at gözlüğü veya siyasî” bakanlara rağmen Kızıl Elma mücadelemize tek yumruk olarak devam etmeliyiz. Dünyanın bu hamlelere ihtiyacı var. Selam ve saygılarımla…

Azerbaycan’da Alman kolonileri

Azerbaycan’da Alman kolonileri

 

 

 

pervane memedliAzerbaycan’a zaman zaman başka ulusların temsilcileri gelip göç edip, yerleşmişler. Onların arasında Almanlar da oldu. Almanların Güney Kafkasya’ya göç edip meskunlaşmasından artık 200 yıl geçiyor.

Dünya halkları içinde çalışqanlılığı, düzenliliyi, bilim ve  medeniyet alanında belli yeniliklerin öncüsü olmuş Almanların çok uzaklara-Kafkasya’ya göçü ne ile ilgilili olup? Onlar yeni yurt düşürdüğü meskenlerde nelerle üzleşibler? Yaşadıkları yeni mekanda neler yaratmış ve geride kendilerinden sonra neleri, hangi unutulmaz, önemli izleri bırakmıştır? Onların bu yerleri terk edip gitmeleri ne ilişkin olup?

Önce tarihe kısa ekskurs etmek yerine düşer.

Sovyet döneminde alman kolonilerinden konuşmak yasak konulardan sayılırdı.Halbuki, yazar ve düşünür Denis Fonfizin, şair Afanasi Fet, renkgar ressam Karl Bryullov, olağanüstü piyanist Svyatoslav Richter, heykeltıraş Pyotr Klodt, dünya çapında akademisyenler akademik Boris Rauşenbax, Vladimir Engelqardt, kosmonavtikanın pionerlerinden olmuş Valdimir Sander ve bu gibi aydınların isimleri tarihe altın harflerle yazılmıştı.

XIX yüzyılın sonlarında Almanya’da seferde olmuş Rus çarının ailesi ile görüşen bir grup köylü ve sanatçılar ülke tabaliyinden çıkıp Rus topraklarına gitmek için onlara destek gösterip himaye etmesini istemişlerdi .. Daha rahat ve huzurlu ve farklı (bölücü) inançları takip edilmeyen bir ülkeye gitmek fikirlerini bildirmişdiler.Güney  Kafkas ise daha çok arzualunan yeni iskan sayılırdı.Çünki o zamanlar dindarlar arasında böyle bir fikir yayılmıştı ki, 1836 yılı dünyanın sonu yaklaşacak .En kutsal ve dokunulmaz yerler ise Kafkasya ve Kudüs olacak.

Alman kolonilerinin Rusya ve eşikleri aktarılması Çariça II Yekaterina ile bağlıdır.Bu onun çıkarları ile de üst üste düşürdü. III Pavlus’un Alman soylu eşi, uçsuz bucaksız Rus topraklarında yaşam alanlarının düşürülmesi ve yerel nüfusun avropasayağı medenilesini hayata geçirmeyi planlamış, bunun için özel ferman da imzalamıştı. Böylece, Volqaboyu, Kafkasya, Karadeniz boyunca coğrafyaya XVIII yüzyılın sonu XIX yüzyılın evvellerinden  başlayarak Almanların göçü başlıyor.

 

Volqaboyuna köçeden Alman kolonisini II Yekaterina himaye edirdi.Voltere gönderdiği bur mektubunda II Yekaterina yazıyordu: “muhteşem Saratov kolonisi artık 27 bini aşmak, koloniyadan olanlar kendi iş-güçleri ile meşguldürler … ve 30 yıl boyunca tüm vergi-haraç özgürdürler”

Almanya’dan gelen mülteciler istedikleri yerde yerleşe bilerdiler.Ticari ve başka işlerle uğraşmak için vergi ödemekten, ayrıca askeri hizmetten özgür idiler.Onlar ev, arsa, iki at, bir sığır, ekin için tohum, köy tasssrrüfatı aletleri ves. ile temin ediliyordu.pervane hoca4

Sonraları çar I Alexander’ın eşi Anna Pavlova Almanların Kafkasya’ya köçme fikrini gerçekleştirmek için bir sonraki adımı atıyor. 1817 yılında aralarında çeşitli meslek sahibi olan Alman topluluğu Güney Kafkasya’ya göç ediyor. Onların üzerine böyle bir misyon koyur; meskunılaşdığl topraklarda ve oranınn sakinleri arasında Avrupa kültürünü yaymak ve teknolojilerini uygulamak. Bunun için onlara ev ve arazi almaya kararlı nakit de ayrlmışdı.pervane hoca3

Mülteciler önce Gürcistan’a, 1819 Aralık ayında ise Azerbaycan’a gelip Gencebasar -Gence ve çevresinde yerleşirler. Azerbaycan’da Vürtemberqden olan ilk iki koloninin esası Şemkir ve Hanlar (şimdiki Göygöl) qoyulur.Çar Rusyası’nın devlet bütçesinden yabancılara 100 bin gümüş rubleayrılır.Göygöldeki Alman kolonisi bulundukları mekanı I Pavlus’un kızı -heyatı erken terk etmiş knyagina Yelena Pavlovanın şerefine Yelenendorf adlandırırlar. Şemkirin yakınında yerleştirilen Alman topluluğu ise meskunlaşdıqları yeri I Pavlus’un başka bir kızı -Niderland kraliçesinin onuruna Annenfeld adlandırırlar. Umimiyyetle almanlar dağ, ova yerlerde yaşamaya tercih ederim. “Feld” almanca düzenlik demektir. Şemkir dağ eteğinde, ovada bulunmaktadır. “Dorf” -almanca köy anlamına verir.Helendorf (şimdiki Göygöl) onların yerleştikleri ilk mekan, köy olur.pervane hoca1

 

Gencebasar göç eden Almanları ilk günler aileler içinde yerleştirirler. Yerli nüfus onlara çok saygı ve özenle yanaşırlar.Adoptasiya çok ağır keçir.Ferqli iklim koşulları ve s.xesteliklerden sonra çok zorlukla kıştan yaza çıkıyorlar. Ayrılmış topraklarda ev aldı, çiftçilik yaparken olurlar.Yerli insanların tecrübesinden de faydalanıp ilk yıllar tütün ekmeye gayret gösterirler. Fakat bunun zor ve az gelir getiren alan olduğu için pamçılığı sınayırlar.Pambıq becermek de başarısız olur. Nihayet üzüm tenekleri üzerinde karar tutuyorlar. Üzüm ekib becermek o kadar başarılı olup, gelir getiren alan olur ki, daha sonra esas iştigale çevrilir.Ele bir zaman gelir ki, Almanların bu mekanda hazırladığı şarabın sorağı Rusya’ya ve Avrupa’ya bile gidip ulaşır.pervane hoca2

Almanların Azerbaycan’ın batı bölgelerine gelişiyle birlikte, özellikle kentsel planlama, tarım işçiliği, şarapçılık ve diğer alanlarda bu yerlerin yaşamında büyük değişiklikler meydana geldi.

BATI NIN TÜRKİYE TELAŞI

BATI NIN TÜRKİYE TELAŞI

 

seyfettin karamızrakGeçen yazımızda, Almanya’nın Türkiye düşmanlığının nedenleri üzerinde durmuştuk.

Almanya hükumetinin ve Alman sivil toplum kuruşlarının Türkiye’ye gitmemeleri hususunda; “Alman vatandaşlarını uyarmalarına rağmen”, Almanların bu uyarılara itibar etmediğini, tatil için Türkiye’yi seçtiklerini, Alman şirketlerinin yeni yatırımlar için Türkiye’de sıraya girdiklerini gözlemliyoruz.

Almanya, Türkiye’nin büyümesini ve çevresinde etkili olmasını kıskanmakta ve aynı zamanda endişe duymaktadır. Bu yüzden, olmadık çıkışlarıyla da gülünç durumlara düşmektedir. FETÖ’ cü mahkûmlara giydirilecek tek tip elbiselere getirdiği eleştiri,  bunlardan biridir.

1980’li yıllarda Alman ekonomisi Türk ekonomisinden 13,5 misli büyükken, 2016 yılında 4 misline düşmüştür.

E-7 nin en hızlı gelişen ülkeleri; Çin, Hindistan, Türkiye, Brezilya, Rusya, Endonezya ve Meksika’dır. Dünya ekonomisinin ağırlığı, Batı’dan Doğu’ya kaymaktadır. Batı’nın Türkiye telaşı bundandır.

Bu yüzden Müslümanı, Müslümana katlettirmek için ABD liderliğinde, İslam dünyasına, dolaylı olarak da Türkiye’ye savaş açılmıştır.

Sözde İslam geçinen birçok ülke, ABD liderliğindeki Haçlı ordusunun emrinde ve hizmetindedir. ABD yanlısı bu ülkelere, halkları bu yüzden öfkeli ve kızgındır.

Türkiye’ye destek verdiği için Pakistan Başbakanı Navaz Şerif, İngiltere’nin kirli ve ahlaksız oyunu ile “Pakistan FETÖ’sünün yargıdaki piyonları tarafından” görevinden alınmıştır.

Türkiye’nin güçlenmesini önlemek için, PKK, DEAŞ, FETÖ vb. örgütler kurularak, içeride karışıklıklar çıkartılarak yükselmesinin önü kesilmek istenmektedir.

ABD bu maksatla PYD-YPG’ ye 900 tırdan fazla silah vermiştir. Bu yardım ve silahlar, DEAŞ’ la savaşsın diye değil, Türkiye’ye karşı kullanması içindir.

Almanya, Türkiye’nin siyasi ve toprak bütünlüğünü tehdit eden ne kadar örgüt varsa; PKK, FETO, DHKP-C vb. ülkesinde barındırmaktadır. Kandil tetikçisi ve Die Welt muhabiri Deniz Yücel tutuklanınca, Merkel Türkiye’yi telaşla ziyaret edip, serbest bırakılmasını istemiştir.

Büyükada’daki gizli toplantıda; Alman Peter Steudtner ve İsveçli Ali Garavi ile 4 Türk tutklanmıştır. Aynı otelde, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden önce de 13 CIA ajanı kalmıştı. Bu CIA ajanlarından birisi, FETÖ imamı Bekir Boz ile devamlı irtibat hâlinde olan Papaz Andrew Craig Brunson dur. Bu papazın serbest bırakılmasını, Trump’ın üç kez istemesi anlamlıdır.

ABD’li milyarder Soros Vakfının paralı terörist, provokatörleri, Türkiye’yi karıştırmak için işbaşındadır. Soros ile kaos ayrılmaz bir bütündür. Almanya halkını Türkiye düşmanlığı için kışkırtmaktadır.

Soros’un Türkiye temsilcisi: “Kendiliğinden bir direnişin patlak vermesini bekleyemeyiz. Türkiye’deki hükümeti devirmek için sokakları acilen harekete geçirmeliyiz.” Açıklamasında bulunmuştur.

Tutuklanan yabancılar, suçlu ve gerilla uzmanıdır. Almanya’nın, bu gerçeği bile bile tutuklananların serbest bırakılmasını istemesi, Türkiye’yi sömürge ve küçük gördüğünün göstergesidir.

ABD, Almanya ve batının şımarık ukala bazı devletleri, geçmişte her istediklerine “evet” diyen bir Türkiye istemektedirler.  Oysa köprülerin altından çok sular geçmiştir. Artık Türkiye, kendi menfaatlerini ön planda tutan ve dış güçlere gerektiğinde “hayır” diyebilen güçte ve kararlılıktadır.

 

Türkiye, silkinerek kendine gelmiştir. Dünyanın her yerinde ve özellikle de Orta Doğu’da “ben de varım” deyince; ABD, Almanya, bazı batı ve Arap ülkelerinin uykuları kaçmıştır. Bu zalimlerin zulme, mazlumların gözyaşına ve sömürüye dayalı kirli oyunları bozulmuştur.

 

İçeride ve dışarıda, Türkiye’ye karşı gösterilen düşmanlıkların sebebi budur.

 

Sevgiyle kalın…

 

TURGUT TORUNOĞULLARI, AVRUPA’DA YILIN İŞADAMI SEÇİLDİ

Ekovitrin’e gelen  463.150 oy ile saptanan ‘Yılın Starları’ arasında Başbakan Binali Yıldırım, Bakan Ahmet Arslan ve Devlet Bahçeli de var

İlhan KARAÇAY’ın haberi:

Bu yıl 16’ıncısı gerçekleştirilen, ekonomi dünyasının Oscar’ı sayılan, Ekovitrin’in geleneksel ‘Yılın Starları Anketi’ne, ABD’den Çin’e kadar dünyanın dört bir yanından gönderilen oylar ile  katılan 463.150 kişi, Yılın Starları’nı seçtiler.
Ödüller, WOW İstanbul Hotel’de düzenlenen muhteşem bir törenle sahiplerini buldu.

Siyaset Onur ödülleri Başbakan Binali Yıldırım, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye verilen ödül töreninde, yurtiçinde başarılı olmuş işadamlarının yanında, yurtdışında başarılı olan bir işadamına da ödül verildi. Yurtdışında kazandıklarını Türkiye’de yatırıma dönüştüren Edestaal  Simtronic  ve Orka Otelleri Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları’na, ‘Avrupa’da Yılın İşadamı’  ödülü verildi.

Hollanda merkezli Edelstaal Simtronic ve Orka Oteller Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları ve ailesinin  sahibi olduğu şirket, Türk, İtalyan, İngiliz ve İsviçreli ortaklardan oluşuyor. Grubun, turizm, inşaat, besicilik, tencere üretimi ve emlak sektörlerinde önemli yatırımları bulunuyor.
Torunoğulları Grup şirketlerinden Orka World, ile İngiliz ortaklı Tema Parkı Projesini gerçekleştiriyor. Fethiye Ölüdeniz’de yapılan dev projenin tamamlandığında Türk turizmine önemli katkı sağlaması bekleniyor.
Ayrıca Hollanda’nın en büyük şirketlerinden VDL Grup ile enerji, ulaşım, çöp toplama ve geri dönüşüm sistemleri konusunda ortak olan Turgut Torunoğulları, 3500 kişiye istihdam sağlıyor. Başarılı iş adamı, birçok sivil toplum örgütünde başkanlık ve yönetim kurulu üyesi olarak da görev yapıyor. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Avrupa Bölge Komitesi Başkan Yardımcılığının yanısıra, 2009-20012 yılları arasında Hollanda Türk İş Adamları Derneği (HOTİAD) Başkanlık görevini sürdüren Turgut Torunoğulları, öte yandan Türk-Hollanda ve Türk-Belçika İş Konseyi Yürütme Kurulu Üyeliğiyle de tanınıyor. Türkiye ve Hollanda’da başarılarıyla öne çıkan tecrübeli iş adamı, sosyal sorumluluk alanında imza attığı projeleriyle de dikkat çekiyor. Turizm sektöründe Orka markasıyla Fethiye, Marmaris ve İstanbul’da altısı tamamlanmış dördü inşaatı devam eden toplam on tesisi bulunuyor.

Turgut Torunoğulları ödülünü alırken yaptığı konuşmada, “Kıymetli misafirler, bugün burada herkes Türkiye’dekileri anlattı. Ama ben size biraz da Avrupa’daki büyük Türk ailesin anlatacağım. Avrupa’daki 5 milyon 600 binlik nüfusuyla ve 140 bin girişimcisiyle, 100 milyar’a yakın cirosuyla, yaşadıkları ülkelerin ve Türkiye’nin kalkınmasına büyük katkıları ile mütevazı bir yaşam süren Türkler arasında olmaktan gurur duyuyorum.

Biz Avrupa’da, günümüzde yönetilen değil, artık yöneten durumuna geldik. Avrupa’da birçok ülkeden büyük bir katma değerle işte buradayız. Bu ödülü işte bu anlayışla, Avrupa Türk ailesi adına alıyorum. Başta ailem olmak üzere, 40 yıla aşkın bir süredir EdelStaal Grubu’nda beraber çalıştığım ortaklarım ve yöneticilerim başta olmak üzere tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.” dedi

Turgut Torunoğulları’nı tanıyalım

EdelStaal International Group Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları, 1958 yılında Kars’ın Susuz ilçesinde doğdu. 1980 yılında Erdegül Hanım ile evlendikten sonra Kars’tan Hollanda’ya çalışmak için gitti. Hollanda’da ilk olarak pazarlama elemanı olarak çalıştığı EdelStaal Grubu üstün beceri ve yönetme kabiliyeti sonucunda fazla zaman geçmeden satın alarak patronluk koltuğuna oturdu. Satın aldığında ekonomik sıkıntılar içinde olan EdelStaal Grubu kısa sürede şaha kaldırarak bugün Avrupa’da 16 ülkede ve Türkiye’de yatırımları olan ve sektöründe önde gelen bir şirketler topluluğu haline getirdi. Bugün EdelStaal Grubun, 4.000 üzerinde çalışan personeliyle başta çelik tencere üretimi olmak üzere, turizm-otelcilik, gayrimenkul ve inşaat sektöründe birçok önemli yatırımları bulunmaktadır. EdelStaal Grubun Hollandalı, Belçikalı, Alman, İngiliz, İtalyan, Rus, Özbek, Kazak, Lübnanlı ve Azeri firmaları ile uluslararası yatırımlarda ortaklıkları vardır.

Turgut Torunoğulları, İtalya’da fabrikasında ürettiği Simtronic, SWS, Simensports marka çelik tencereleri Avrupa’da tanınmış bir marka haline getirmiştir ve tencerede kazandığı başarıyı diğer alanlara da taşımıştır. 1990’larda Orka Hotels markasını kurarak Türk turizmine büyük kapasiteli beş yıldızlı tatil-köyleri ve oteller kazandırmıştır. Geçtiğimiz sezon açılan ve Marmaris-İçmeler’in en güzel koyunda konumlanmış Sentido Orka Lotus Beach ile Orka Hotels markasını büyütmüş ve bugün binlerce turisti İstanbul’da, Fethiye’de, Marmaris’te ve birçok bölgede tesislerinde ağırlamaktadır.

Torunoğulları’nın Marmaris’teki muhteşem otelleri Sentido Orka Lotus Beach Hotel’i görüntülemek için yaptığıöız tekne turu

 

Orka Homes İnşaat firmasi ile ise Ege ve Akdeniz’de konut inşaatında önde gelen firmalardan biri olmuştur. Aynı zamanda grubun Marmara bölgesinde binlerce konuttan oluşan projeleri bulunmaktadır. Avrupa ve dünyanın çeşitli ülkelerinden yatırımcıları ülkemize çekmekte, yabancıları Türkiye’de ev sahibi yaparak ülkeye ciddi bir döviz girdisi sağlamaktadır.

EdelStaal Group aynı zamanda EdelStaal Vastgoed BV firması ile Hollanda da büyük gayrimenkul yatırımları bulunmaktadır. 2005 yılında Hollanda’da Den Bosch kentinde Van Berckel caddesini komple satın alarak hem Türk hemde Hollanda basınında ‘Hollanda’da cadde satın alan Türk’ haberini yaptığım zaman sadece Hollanda’da değil Türkiye’de de tanınmaya başlanmıştı.Hollanda’nın en büyük teknoloji firması VDL Group ile  beraber Türkiye’de “geri dönüşüm” alanında yatırımlara girerek, İstanbul başta olmak üzere, Türkiye’nin ve Avrupa’nın değişik şehirlerinde çöp konteynır üretim ve pazarlamasına başlamıştır.

Turgut Torunoğulları, Marmaristeki Sentido Orka Lotus Beach Hotel’i gösterebilmek için bizi özel araçları ile gezdirdi

 

Turgut Torunoğulları meslek kuruluşlarında da oldukça aktiftir. Yaklaşık 8 yıl Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Avrupa Komite Başkanlığı,  Hollanda Türk İş-Adamları Derneği’nin (HOTİAD) başkanlığını yapmıştır.  T.C. Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akrabalıklar Topluluğu Başkanlığı (YTB) Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu Onur Üyesi ve Hollanda-Türkiye İş Konseyi (NETUBA) Yöneticisi’dir.

Turgut Torunoğulları, Avrupalı Türkleri kendi ailesi olarak görmekte ve bu geniş ailenin sorunları ile yakından ilgilenmektedir. Sürekli olarak hazırladığı raporları Türkiye Cumhuriyeti ilgili Bakanları’na ve Avrupa’daki muhataplara sunmakta ve bunun meyvelerini de almaktadır. Belirli konularda gereken yasal değişiklikler bunun sonucunda yapılabilmiştir. Turgut Torunoğulları, ülkesine sadece ekonomik olarak katkı sağlamakla kalmamakta, başta Hollanda olmak üzere diğer Avrupa ülkeleriyle Türkiye arasında köprü vazifesi görmektedir. Örneğin 2017 Mart’ta Türkiye-Hollanda arasında yaşanan krizde sonra çok pozitif katkı yaparak iki ülke arasındaki buzların erimesinde önemli rol oynamıştır.

Sosyal sorumluluğu iliklerine kadar his eden Turgut Torunoğulları, sosyal faaliyetler kapsamında Hollanda da CHC/ORKA adında bir Futbol Kulübü kurmuş, memleketi Kars’a ise iki okul yaptırmış ve kuruluşundan itibaren Hollanda Türk Kadınları Derneği’ni (HTKD) her açıdan desteklemektedir.

Turgut Torunoğulları’nın Kars’tan Hollanda’ya işçilikten patronluğa uzanan bu sıradışı başarı hikayesi Avrupa’da yaşayan tüm Türkler tarafından yakından bilinmekte ve takdir görmektedir. “Narin Kalesinden Kaçış” ile bu destansı başarı hikayesini kitaba aktarmış, romanlaştırmıştır.

Türk turizminin son yıllarda yaşadığı sorunlara rağmen 4 adet yeni otel (Orka Residence The Cove Butik Hotel, Orka Sealife Hotel 5 yıldızlı, Orka Palace Hotel 5 yıldızlı, Orka Marine Hotel ve Orka World Theme Park) ile diğer inşaat yatırımlarını artırarak devam ettirmektedir.

Turgut Torunoğulları’nın bu başarısının arkasında başta eşi, kardeşleri ve çocukları olmak üzere aile arasındaki muazzam birlik ruhu yer almaktadır. Büyük oğlu Ercan Torunoğulları, Orka Hotels ve Orka İnşaat’ta görev yapıyor, büyük kızı Özlem Avrupa’da şirket merkezinde finansın, da görev küçük kızı Zeynep Hanım şirketlerin hukuk işlerinin ve küçük oğlu Caner Torunoğulları ise Marmaris’teki otellerin de görev yapıyor. EdelStaal Grup Şirketleri bünyesinde 16 adet şirket bulunmaktadır.

*****

Alman Çiftlerden Başkan’a Teşekkür

Kemer’de yaşamlarını sürdüren Alman Çift Wolfogong Lehmann ve eşi Brgitte Lehmann Radiske Kan bağışı sırasında başkan Mustafa Gül’e Kemer’de yaptığı çalışmaları ve İstanbul’daki bombalı saldırıda ölen Alman vatandaşlarının birinci derece yakınlarına ömür boyu tatil vermesini takdirle karşıladıklarını dile getirdiler.
kemerİstanbul’daki bombalı saldırıda ölen 10 Alman`ın birinci derece yakınlarına ömür boyu tatil teklif eden Belediye Başkanı Mustafa Gül`ü Kan bağışı sırasında ziyaret eden yerleşik Alman vatandaşı Wolfgong Lehmann ve eşi Brgitte Lehmann Radiske teşekkür ederek “Bizleri bu acılı günümüzde onurlandırdınız” aynı zamanda Kemer’de yaptığınız çalışmaları da yakından takip ediyoruz sizi ve ekibinizi yapılan çalışmalar için kutluyoruz. Dedi
Ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getiren Başkan Mustafa Gül; ise Alman Çifti makamında ağırlamak istediğini belirterek teşekkür etti.

K-9’ların Uluslararası Başarısı…

k9 ödülAnkara Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı’nın K-9 arama kurtarma köpekleri, “uluslararası köpekli doğa araması sınavı”nda, 2 ikincilik, 1 de üçüncülük kazandı.

Köpek Irkları ve Kinoloji Federasyonu Arama Köpekleri Komisyonu tarafından düzenlenen “Uluslararası Köpekli Doğa Araması Sınavı” İzmir’in Gaziemir İlçesi’nde yapıldı.

Gaziemir Belediyesi’nin sponsorluğunda gerçekleştirilen organizasyona çok özel niteliklere sahip 17  K-9 Arama Kurtarma Köpeği katıldı. Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı ise sınava 3 K-9 ile girdi.

Ankara İtfaiyesi’nin  5 yaşındaki Pasha (Labrador), 4 yaşındaki Chivas (Alman çoban), 1,5 yaşındaki Dora (Labrador Pit-Mix) adlı K-9 Arama Kurtarma Köpekleri, doğada kaybolmuş insanı bulma ve İtaat Sınavı (Yakın İtaat, İleri İtaat) kategorilerinde 2 ikincilik ile 1 üçüncülük kazandı.k9 ödül2

Yarışmanın birinciliği ise Şefik Özel adlı şahsın yetiştirdiği Laaşin isimli  köpek tarafından kazanıldı.

Bu sonuçların ardından Büyükşehir Belediyesi K-9 Arama Kurtarma Köpekleri,  IRO-International Rescue Dog Organisation ile  Uluslararası Literatüre girdi. Aldığı derecelerle Ankara Büyükşehir Belediyesi Türkiye’deki kamusal kurumlar arasında Uluslararası bu sınavı geçme başarısı gösteren ilk kurum oldu.

Kazanılan bu başarı sonucunda Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilecek K-9 Arama ve kurtarma Köpekleri ile ilgili yarışma ve çeşitli uluslararası organizasyonlar için davet almaya hak kazandı.

 

K- 9 ARAMA VE KURTARMA EKİBİ GÖREVE HAZIR

Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı köpek yetiştirme uzmanları Dinçer Gülbağ, Ersin Ünver ve Mehmet Bayram Alptuğ, uluslararası standartlarda yetiştirdikleri 4 adet K-9 Arama ve Kurtarma Köpeği ile her türlü zor görevi yüklenebilecek kapasiteye sahip olduklarını belirttiler.

İtfaiye Dairesi Başkanı Celil Sipahi de şu anda Uluslararası standartlarda enkaz altında canlı kurtarma eğitimi görmüş 4 köpeğe sahip olduklarını,  2 Arama Kurtarma köpeğinin de eğitiminin devam ettiğini söyledi.itfaiye