Etiket arşivi: Afrika

Güney Sudan, Türk yatırımcıları bekliyor

Türkiye’de ihracatta katma değerli sektörler arasında yer alan ve ihracatta 2000 yılı sonrasında ciddi gelişim gösteren Su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü, 2023 ihracat hedeflerine ulaşmak için yeni ihraç pazarlarına yoğunlaşıyor. Su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörünün radarına aldığı son pazar daha önce ihracat yapmadığı Güney Sudan oldu.

İzmir Enternasyonal Fuarı kapsamında İzmir’e gelen Güney Sudan Canlı Hayvan ve Balıkçılık Bakanı Hon. James Janka Duku ve beraberindeki heyeti Ege İhracatçı Birlikleri’nde ağırlayan Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan ve Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Başkanı Bedri Girit, Güney Sudan ile işbirliği seçeneklerini masaya yatırdı.

Güney Sudan’ın 2011 yılında bağımsızlığına kavuşan genç bir ülke olduğunu belirten Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, Güney Sudan’a Türkiye’den gıda ürünleri ihracatı olmadığını, Güney Sudan’a ihracatın başlaması için önemli ve verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini kaydetti.

Kızıltan; “Güney Sudan’da balık yetiştirme ve işleme tesisleri kurabiliriz”

Balıkçılığın Güney Sudan ekonomisinde önemli bir yere sahip olduğunun altını çizen Kızıltan, “Balıkçılıkta potansiyellerin çok az bir kısmını kullanabiliyorlar. Tatlı su balıklarının yetiştiriciliğinde ve işleme tesisi kurulumunda işbirliği zemini arıyoruz. Güney Sudan’da kurulacak tesislerle Güney Sudan’dan diğer Afrika ülkelerine ve dünyanın farklı coğrafyalarına ihracat yapabiliriz” dedi.

Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Bedri Girit ise; Güney Sudan’ın yeni kurulmuş ve yatırımcılar için fırsatlar sunan bir ülke olduğunu, Güney Sudan Canlı Hayvan ve Balıkçılık Bakanı Hon. James Janka Duku’nun Türk iş insanlarını Güney Sudan’a yatırıma davet ettiğini dile getirdi.

Türkiye tecrübelerini Güney Sudan’a aktarabilir

“Güney Sudan’a petrol karşılığı yatırım yapılabilir” diye görüşlerini paylaşan Girit, “Türk su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü know-how transferi yapabilir. Balıkçılık ve Kanatlı sektöründeki tecrübelerimizi paylaşıp ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu petrolü Güney Sudan’dan ithal edebiliriz. Tropik meyveler ithal edilebilir, Türkiye’den de gerek yumurtalık, gerekse etlik civciv ve yavru balık ihraç edilebilir” diye konuştu.

Duku; “Güney Sudan’ın potansiyelini birlikte ortaya çıkaralım”

Güney Sudan Cumhuriyeti’nin 12 milyon nüfuslu ve nüfusunun yüzde 90’ı kırsal bölgede yaşayan bir ülke olduğu bilgisini paylaşan Güney Sudan Canlı Hayvan ve Balıkçılık Bakanı Hon. James Janka Duku, “Güney Sudan, geniş araziye ve 7 tarımsal ekolojik bölgeye sahip. Arazimizin yüzde 90’ından fazlası ekilebilir ve yağmurla besleniyor, Tüm tropikal ürünler yetişiyor. Tüm yıl boyunca tarım için geniş su kaynakları mevcut. Çoğunluğu sığır, koyun ve keçi olmak üzere sevasa hayvan kaynakları mevcut. Hayvancılık sektörü, yurtiçi talepleri karşılama yanında ihracat için potansiyele sahip. Balıkçılık, önemli bir sosyo ekonomik faaliyet ve nüfusun yaklaşık yüzde 12’sinin geçim kaynağı. 6 göl ve nehirler var. Nil Nehri yüksek derecede biyolojik çeşitliliğe sahip, 100 tür balık barındırıyor. Yıllık bazda 150.000 ila 300.000 ton balık arasında sürdürülebilir hasat potansiyeli var ancak şu anda bunun üçte birlik kısmı değerlendiriliyor. Türk ihracatçılarla kurulacak ortaklıklarla potansiyelimizi ortaya çıkarmak istiyoruz” diye konuştu.

Özellikle et işleme tesisleri, modern kesimhaneler, kümesler, enerji-elektrik temini, soğuk hava depoları konularında yatırım beklediklerini ifade eden Duku, “Bu kapsamda kümes hayvanları, arıcılık, su ürünleri araştırma merkezi, veterinerlik hizmetleri, süt üretimi konularında işbirliğine gidebiliriz. Yirmi beş yıllık kalkınma planları kapsamında hayvancılık için 28 proje, balıkçılık sektörü içinse 20 proje yürüteceğiz. Sudanlı girişimcilerle özel ortaklık mümkün, büyük baş hayvanları işleyen projeler hükümet tarafından teşvik ediliyor. Özellikle Juba şehrinde Yatırım fırsatları mevcut. Türkiye ile Güney Sudan arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması Nisan 2017’de imzalandı” şeklinde konuştu.

MASALSI FİLMLERİN USTASI NACER KHEMİR, MALATYA’DA

 

Festival4Kuzey Afrika kültürünün zenginliğini filmlerine yansıtan usta yönetmen Nacer Khemir, uluslararası jüriye başkanlık etmek üzere 7. Malatya Uluslararası Film Festivali’ne konuk oluyor. Malatya Uluslararası Film Festivali’nin Onur Ödülü’nü açılış töreninde alacak olan Khemir’in ilk filmi Çöl İşaretçileri’nin yenilenen kopyası da gösterilecek. Nacer Khemir (4)

 

Malatya Büyükşehir Belediyesi tarafından 9-16 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilecek 7. Malatya Uluslararası Film Festivali, çağdaş sinemanın özgün öncülerinden Nacer Khemir’i ağırlamaya hazılanıyor. Kuzey Afrika, Arap ve Fars kültürlerinin geleneksel ve mistik ögelerini bu coğrafyanın zengin renk paletiyle beyazperdeye yansıtan ve izleyiciyi içine çeken bir masal dünyası yaratan Tunuslu usta yönetmen, festivalin 9 Kasım akşamı gerçekleştirilecek açılış töreninde Onur Ödülü alacak. Restore edilerek Eylül ayında Venedik Film Festivali Klasikler bölümünde gösterilen 1984 yapımı ilk uzun metrajlı filmi Çöl İşaretleri de Malatya’da sinemaseverlere sunulacak.

 

Filmleri Binbir Gece Masalları ile kıyaslanan, Arap ve Fars kültürlerinin masal geleneğinin ve Tasavvuf felsefesinin sinema diline aktarılmış hali olarak yorumlanan Nacer Khemir, Locarno, Cinema du Reel, Valencia, Kartaca, Ouagadougou ve Nantes gibi önemli festivallerde ödüller kazanmış bir sinemacı olmanın yanı sıra Paris Sinematekinin efsanevi yöneticisi Henri Langlois adına verilen ödülün de sahibi. Dünya çapında Güvercinin Kayıp Kolyesi ve Bab’Aziz adlı filmleriyle tanınmasının yanı sıra tiyatro, edebiyat, kaligrafi ve heykel alanında eserler veren, Fransa’da yayınlanmış on bir kitabı bulunan, çok yönlü bir sanatçı, Khemir. Khemir; Nacer (3) (portr.)

 

1948 yılında Tunus, Korba’da doğan Khemir, öğrenimini UNESCO bursuyla Paris’te yaptı. Tunus medinesinde masalcılar üzerine yaptığı araştırma ve derlediği masalları kaligrafiyle betimlediği kitabı L’Ogresse’in (1975) yayınlanması ona uluslararası alanda ilk sanatsal başarıyı kazandırdı. Kaligrafileri 1980 yılında Paris’te Centre Pompidou’da sergilendi. 1982 ve 1988 yıllarında Paris’teki Chaillot Ulusal Tiyatrosu’nda Yannis Kokkos’un sahneye koyduğu bir aylık bir gösteri serisinde, her akşam, Binbir Gece Masalları’nı kendi yorumuyla izleyiciye okudu. Sinemadan önce, tiyatro sahnesinde bir masalcı olarak yer aldı.

 

Edebiyatın yanı sıra İslam felsefesi ve tasavvuf üzerinde de çalışmalarını yoğunlaştıran Khemir, 1976 yılında ilk kez kamera arkasına geçti. “L’Histoire du pays du bon dieu” adlı orta metrajlı filmde, bilinmeyen bir ülkenini sınırını arayan kahramanıyla yönetmenin felsefi eğilimini yansıtıyordu.

1984 yılında sonradan “Çöl Üçlemesi” olarak anılacak filmlerinden ilkini, Malatya’da da gösterilecek olan Çöl İşaretçilerini çekti. Film, 1984 yılında Nantes Altın Balon ve 1985 yılında Valencia Altın Palmiye ödüllerini alırken, Khemir ise 1991 yılında çektiği üçlemenin ikinci filmi Güvercinin Kayıp Kolyesi ile Namur Uluslararası Fransızca Film Festivali Altın Bayard En İyi Sanatsal Katkı Ödülü ve Locarno Uluslararası Film Festivali Jüri Özel Ödülü aldı. Aşkın 60 ismini arayan, Semerkand prensesinin hayali ile büyülenmiş hattat çırağı Hasan’ın içine düştüğü masalı anlatan Güvercinin Kayıp Kolyesi filminin ardından Khemir, 2005 yılında görsel açıdan etkileyici bir masalla sinemaseverleri büyülediği çöl üçlemesinin son filmi “Bab’Aziz” ile Beyrut Film Festivali’nde East-West Coexistence Ödülü, Fajr Film Festivali’nde Kristal Simorgh Ödülü ve 2006 yılında da Muscat Film Festivali’nden Altın Hançer En İyi Film Ödülü aldı.

 

 

 

GANA’YA DA MÜSİAD AÇIN

 

214-17 Kasım 2018’de CNR Yeşilköy’de düzenlenecek 17. MÜSİAD EXPO’nun tanıtımı yapmak için Türkiye’nin ilk ve tamamı yerli iş ve inşaat makineleri üreticisi firmaların katılımıyla düzenlenen CM Expo İş İnşaat Makinaları ve Ekipmanları Fuarı’na katılan MÜSİAD’ın standına fuar ziyaretçileri yoğun ilgi gösterdi.  Dünyada 68 ülkede faaliyetlerini sürdüren ve temsilcilikleri bulunan MÜSİAD’ın en etkili olduğu kıtaların başında Afrika ve Afrika ülkeleri geliyor. CM Expo İş İnşaat ve Ekipmanları Fuarı için Antalya’da stand açan MÜSİAD’ın standını ziyaret eden ve ilgi gösteren Afrika ülkelerinin başında ise GANA geliyor.1

Bosphorus Expo firması tarafından 4-7 Ekim tarihleri arasında düzenlenen Cm Expo İş, İnşaat Makinaları ve Ekipmanları Fuarı’na, tamamı Türkiye’de iş ve inşaat makineleri üzerine üretim yapan firmalar katılıyor. Özellikle Afrika ülkesinden üst düzey yönetici ve işadamlarının yoğun ilgi gösterdiği fuarda MÜSİAD’ın standı için Gana’lı temsilcilerin özel bir isteği de oldu. Afrika’nın pek çok ülkesinde temsilcisi olduğu için MÜSİAD’ı yakından tanıyan Ganalı fuar katılımcıları MÜSİAD’ın GANA’da temsilcilik açması için taleplerini ilettiler. İş adamları, fuar organizatörleri, turimcilerden oluşan pek çok Ganalı fuar katılımcısı MÜSİAD standına gelerek hem memnuniyetlerini hem de GANA’da da MÜSİAD’ın açılması için talep ve isteklerini ilettiler. İlgiden büyük mutluluk duyduklarını belirten MÜSİAD yetkilileri, böylesi bir fuarda bu kadar samimi talepleri görmenin büyük bir onur ve gurur kaynağı olduğunu ilettiler.

Prof. Dr. Okan Bölükbaşı; Kına’nın Güçlü Bir Ağrı Kesici Olduğunu Biliyor Muydunuz?

Okan Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Okan Bölükbaşı, ‘’Kına başta ağrı olmak üzere birçok tıbbi sorunun tedavisinde kullanılıyor’’ dedi.

OKAN BÖLÜKBAŞIEfsanevi Mısır kraliçesi Kleopatra’nın kına yağından elde edilen bir koku kullandığı bilinmektedir. Kleopatra Roma’lı sevgilisi Antonius ile buluşmaya giderken geminin güvertesine bu losyondan bolca dökülürmüş. Eski Mısır mumyalarının el ve ayak tırnaklarında sıklıkla kına bulunmuştur. Kına o zamanlarda da hem makyaj, hem süsleme ve hem de tedavi amacı ile kullanılmaktaydı.

Kına,  litrasea familyasından bir bitkiden elde edilmektedir. Birçok türü olmakla birlikte sıklıkla kullanılan yeşil kına, Güney Batı Asya, Kuzey Afrika, Avustralya, Batı Hint Adaları halkaları tarafından endemik olarak kullanılmaktadır. Tüm bu kültürlerde, kına kullanımının dini bağlantıları da vardır.

Kına, naftokinon gibi onu güçlü bir “boya” yapan bileşiklerin yanı sıra; tanin, kumarin, flavinoidler, fenolik asit, steroller ve ksantonlar gibi birçok biyolojik etkiye yol açan ve tedavide çeşitli tıbbi sorunların çözümünde yararlanılan maddeler de içerir.

Prof. Dr. Okan Bölükbaşı, ‘’Kınanın tıbbi kullanımında; verem ilerlemesini durdurduğu, antiviral, antimikrobik, antifungal (Mantarlara karşı), protein glikasyonu önleyici, yara iyileştirici, antipiretik (Ateş düşürücü), analjezik (Ağrı kesici), antiinflamatuvar (Yangı-iltihap önleyici) özellikleri olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Mollusc, tyripanasoma, gibi hastalık etkenlerine karşı da yararlı olduğu bilinmektedir. Kına, ayrıca kanser, parazit, şeker hastalığı önleyici özelliklere sahipti. Karaciğeri korur. Bu nedenle sarılıkta kullanılagelmiştir. Kına, bağışıklık sistemini olumlu yönde düzenleyici etkilere de sahiptir. Günümüzde Ayurvedik tıp ve Unani tıp (Hindistan’da halen kullanılan eski yunan tıbbının bir formu) kına gargaralarını bademcik iltihabı, farenjit, diyare, dizanteri, ülser, barsak kurdu ve ateş tedavisinde uygulamaktadır’’ açıklamasını yaptı.

Yararları yanında dikkat edilmesi gereken durumlar da vardır. Nadir bir kan hastalığı olan favizm (Bakla yenmesi ile şiddetli iç kanama gelişmesi), ülkemizde nisbeten daha yaygın görülebilmektedir. Bu hastalığı olan ama hasta olduğu bilinmeyen bir çocuğun eline kına sürülmesi, az miktarda olsa bile, iç kanamaya neden olabilir!

Okan Üniversitesi Hastanesi Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Okan Bölükbaşı, Kınanın ağrı kesici özelliğinin nerelerde kullanılması gerektiği konusunda önemli bilgiler verdi.

Kına, halk hekimliğinde, uyuz, saç kepeği, saç dökülmesi, sarılık, mantar hastalıkları, dalak büyümesi, kanser, amipli dizanteride kullanılmaktadır.

Kına yağı, kınadan elde edilen ve tedavi amaçlı olarak kullanılan bir maddedir. Özellikle eklem iltihabı ve romatizma kaynaklı ağrılarda etkilidir.

Kına, yanık yüzeyler üzerinde serinletici etki yapmakta, bu nedenle yüksek ateş tedavisi ve yanık bakımında kullanılabilmektedir.

Kınanın özellikle nöropatik ağrıda etkili olabileceği, doksanların sonlarına doğru bilimsel araştırmalarla ispatlanmıştır. Normal ağrı kesicilere cevap vermeyen nöropatik ağrı türü ağrılar, geniş bir grup hastalığı içermektedir. Trigeminal nevraljiden diyabetik nöropatiye (Şeker hastalarında görülen ayak yanmaları bu durum ile ilişkilidir); kanser ağrılarından fibromiyaljiye dek birçok ağrılı hastalığı barındırır.

Prof. Dr. Okan Bölükbaşı, ‘’Uzun bir süredir nöropatik ağrıya neden olan sinir sıkışması (En sık görüleni karpal tünel ) ve boyun fıtığı hastalarının kına sürdüklerini gözlemliyorduk. Bazı Ortadoğu ülkelerinde doktorlar karpal tünel sendromunda ellere kına sürülmesini bir hastalık işareti olarak görmektedir (Yani neredeyse kına varlığına bakıp karpal tünel tanısı koymak!). Gerçekten de kına, bu gibi durumlarda gözlenen “yanma”, “elektrik çarpması”, “batma” , “iğnelenme” benzeri nöropatik ağrıları ciddi biçimde azaltmaktadır. Halk arasında bu tür ağrılarda deriye kına sürmek uygulamasının boş bir inanç olmadığı, bilimsel bir temeli olduğu anlaşıldı. Kınanın içerdiği ağrı kesici maddeler ayrıntılı olarak tanımlanmış ve Birleşik Devletler patent dairesi tarafından tescil edilmiştir’’ dedi.

Fotoğraflarla Afrika Bu Sergide

 

Büyükşehir Belediyesi Ofis Sanat Merkezi yeni bir sergiye daha ev sahipliği yapacak. ‘Afrika’da Gönüllü Olmak’ konulu fotoğraf sergisi 24 Eylül Cumartesi günü sanatseverlerin beğenisine sunulacak.afrika

 

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı Eylül Kültür Sanat Etkinlikleri kapsamında ‘Afrika’da Gönüllü Olmak’ isimli fotoğraf sergisi sanatseverlerle buluşacak. Gönüllüler BİSEG Derneği işbirliği ile Ofis Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilecek serginin açılışı 24 Eylül Cumartesi günü saat 14.00’da yapılacak. Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada; “Ofis Sanat Merkezi 24 Eylül Cumartesi günü ‘Afrika’da Gönüllü Olmak’ konulu fotoğraf sergisine ev sahipliği yapacaktır. 14.00’da gerçekleştirilecek açılış törenimize tüm vatandaşlarımız davetlidir” ifadelerine yer verildi.

Başlıksız Bir Yazı

alptekin cevherli

Sakın ola başlığı okuyunca, “Başlıksız Bir Yazı” ifadesi de sonuçta bir başlıktır, diye mantık yürütmeye kalkmayın sevgili okurlar.
Aslında yazımızın başlığı var tabi, ama içerisinde gizli…
 * * *
Gündeme bomba gibi düşen Almanya’daki Ermeni soykırımı yalanını kabul eden tasarı konusunun henüz fitili ateşlenmemişken aslında niyetimiz, “Amerikan Rüyası’nın Sonu mu?” diye sorarak ABD’deki başkanlık seçimlerini ve muhtemel sonuçlarını irdelemekti.
Öyle ya, dünyaya bir medeniyet projesi olarak sunulan; “özgürlükler ülkesi ABD”, bir emlak komisyoncusunun koltuk hırsına kapılıp dünyanın en diktatör ve gaddar devletine dönüşürse ne olur, diye bakacaktık.
Genelde böylesi durumlarda en fazla 30 – 40 yıl içerisinde o ülkeler yıkılır. Bazen bu süreç daha da hızlı olabilmektedir. Ancak ABD’nin böylesine hızlı çöküşü yeni oluşacak dünyayı nasıl etkiler?
Türkiye ve Türk Dünyası olarak buna ne kadar hazırız? Yeni oluşacak güçler dengesi arasında meselâ Çin, Rusya ve Almanya’ya karşı elimizde nasıl kozlar var? Ya da Balkanlar’dan ABD askeri çekildiğinde 3’üncü Dünya Savaşı çıkar mı? Çin, Batı Türkistan’ı işgale kalkarsa Rusya ile birlikte ne kadar karşı koyabiliriz? Japonya bizi destekler mi? Filan, falan gibi bazılarına göre sanırım çok uçuk, bazılarına göre de malûmun ilanı sorulara yanıt arayacaktık…
Ama tam da Almanya ile moda tabirle “Kanka” olmuşken, bir de ‘Almanya’daki Türkler’ vasıtasıyla böyle bir kazığı yemek veya “arkadan hançerlenmek” mevzu bahis olunca, dünyanın geleceğindense bizim kısa vadede durumumuzu tartışmak çok daha önemli hale geldi.
 * * *
Şimdi, Almanya Parlamentosundan geçen tasarı haklı mıydı, haksız mıydı?
Biz sadece Alman İmparatorluğu’nun önerdiği tehciri gerçekleştirmişken, şimdi de Almanların sanki ortada bir suç varmış gibi ve bunu da kendileri söylememiş gibi ortaya çıkmaları ne kadar doğru?
Hitler, çoğu Hazar Türkü 15 milyon Musevi’yi fırınlara doldurup yağlarından sabun yapmışken, bize ne soykırımından bahsedebiliyorlar denilebilecekken; ya da…
Afrika’nın bilmem neresindeki filanca sömürgesinde 17 milyon zenciyi kurşuna dizmiş bir Almanya’nın ne haddine bize soykırım yaptı demesi, denebilecekken;
Ya da Dünya gezegenine iki dünya savaşı hediye etmiş ve yüz milyonlarca insanın ölmesine neden olmuş bir millet, hiç mi kendi tarihini bilmez denilebilecekken;
Ya da Avrupa’daki çevre felaketlerinin baş müsebbibi olan sanayisi ile Doğu Avrupa’daki bütün sakat doğumların ve flora, fauna katlinin tek sorumlusu iken;
Tarihte “Nemçe” adıyla Osmanlı Devleti’ne kök söktürmüş, sonra da Türk milletinde psikolojik ters etki yapmasın diye adını Almanya’ya çevirdiğimiz Balkanlar’daki tarihi düşmanımız, milyonlarca Türk’ü Doğu Avrupa’da soykırıma tabi tutmuşken;
Ve Ey Almanya, gör bunları, sen kendini ne sanıyorsun diyebilecekken; bunların hiç birini söylemeyeceğim!
 * * *
Değerli dostlarım, Almanya parlamentosunda 11 Türk Milletvekili var. En azından biz öyle biliyoruz.
Bu insanlar Almanya’ya işçi olarak göç etmiş ailelerimizin çocukları veya torunları. Yani bizden insanlar, akrabalarımız…
Peki, biz bu vatandaşlarımızla nasıl bir ilişki kurmuşuz ki, bizden olan ve orada bizi savunmasını beklediğimiz bu vatandaşlarımız, bizim can düşmanımız haline gelmişler?
40 – 50 yılda bunu nasıl becerebilmişiz?
Öyle ya, bu insanların dedeleri, Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Sakarya’da bizim dedelerimizle beraber şehit düştüler. Hatta belki de bu insanların ninelerinin karınlarını, rahmindeki bebek kız mı, erkek mi diye iddiaya giren Ermeniler, Doğu Anadolu’da deştiler?
Yalan mı? Olmamış mıdır?
11 Vekilden bahsediyoruz… Haydi, içlerinden bir hain çıkar, iki hain çıkar ama hepsi de mi Ermeni soyu mu bunların?
Bunca yıldır Almanya’da yaşayan 3,5 milyon Türk’ten bir tane bile ‘gerçekten Türk’ vekil çıkaramadık mı yani?
Elin Alman’ı bizimkilerden fazla bizi savunmuş, var mı böyle bir şey?
Bu nedir biliyor musunuz?
Kendi parçamız olan bu insanları, sadece döviz kapısı olarak gören bir zihniyetin iflasıdır…
Almanya’daki 3,5 milyon vatandaşımızı buraya sadece Avro gönderen sağmal inek gibi gören, hem etinden, hem sütünden, hem postundan yararlanırız diyen anlayışın geldiği noktadır.
İnsanlar asla küsurat değildir!
Hınç yapar, kin tutar, kalleşlik edebilir…
Devlet isen bunları göz önüne alır ona göre ilişkini kurarsın.
Saldım çayıra, Mevlâ’m kayıra devlet, olmaz!
Bu insanların dedeleri, nineleri Almanya’ya gönderilirken ‘hayvan’ muamelesi gördü. Yeter ki, para gelsin denilerek, sınır kapısında donunu indirip üreme organlarına bakılırken Türk Devleti, “Dur kardeşim, ben sana işgücü olarak ‘insan’ gönderiyorum, damızlık inek değil!” deyip vatandaşına sahip çıkacaktı.
Kurbanlık koyun gibi dişlerine bakılırken, “Arkadaş bunlar fabrikada vidayı dişleriyle sıkmayacak, sen benim vatandaşımı böyle tahkir edemezsin” diyecekti!
Eee, demedi de ne oldu?
O insanların torunları dede ve ninelerinin öcünü çok acı bir şekilde aldı…
Şimdi o vakitler vatandaşını insan yerine koymayan, sahip çıkmayan idarecilerimiz artık kına yakabilirler…
O milletvekilleri Ermeni diasporasından para almıştır, almamıştır; haindir, değildir hiç önemli değil.
Neticede Türk vatandaşıdır. En azından eski vatandaşlarımızdı, akrabalarımızdı…
Almanya’daki 3,5 milyon Anadolu Türkü’nün ve 500 bin Azerbaycan Türkü’nün diaspora gücü, ülke toplam nüfusu 3 milyon bile olmayan Ermenistan devletçiği karşısında iflas etmiştir.
Siz ne derseniz deyin, gerisi lafü güzaftır.
Ama bu bizim ilk fiyaskomuz değil.
Aynısını 1974 Kıbrıs Türk Barış Harekâtı’ndan sonra da yaşadık.
1974’te Kıbrıs Türkleri tarafından ellerinde karanfillerle karşılanan Anadolu Türk’ü, yıl 2000’lere geldiğinde o insanların çocukları tarafından atılan “Kıbrıs’tan defol” sloganlarına muhatap oldu.
Yalan mı?
Bence nerede hata yapıyoruz; dostlarımızı, hatta kan bir, din bir, dil bir kardeşlerimizi dahi bu kadar kısa sürede kendimize nasıl düşman edebiliyoruz diye, başımızı ellerimizin arasına koyup kara kara düşünmenin vakti gelmiş de geçmektedir.
Aynı şey Anadolu’muzun doğusu için de geçerlidir…
Neyse, konuyu daha fazla uzatmayacağım: Netice, bu sistemle ve kafayla yürümez, bilesiniz!
Şimdi gelin, bu yazıya da başlığı siz koyun…a11a12

İzmir’de Doğdu, İzmirli Oldu

zebra
İzmir Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı’na bahar mevsimi “müjdeyle” geldi. Afrika Savanı’nın sakinlerinden zebra ailesi, baharın ilk günlerinde doğum sevinci yaşadı. Doğal Yaşam Parkı’nda dünyaya gelen ‘ilk zebra yavrusu’ ziyaretçilerin ilgi odağı oldu.
Açıldığı günden itibaren 5 milyonun üzerinde ziyaretçiyi ağırlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı’nda bahar heyecanı başladı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da doğumların beklendiği parkta “ilk yavru” müjdesi zebra ailesinden geldi. 2013 yılında İsrail’den getirilen zebra ailesinin birey sayısı, yeni doğumla birlikte 4’e yükseldi. 18 dönümlük Afrika Savanı’nda ziyaretçilerin meraklı bakışları arasında doğum yapan zebra, izleyenlere heyecanlı anlar yaşattı. Annesinin desteğiyle ayağa kalkan minik yavrunun savan içinde koşmaya başlamasıyla birlikte bakıcıları da rahat bir nefes aldı. Doğal Yaşam Parkı’nda ilk doğan ilk zebra olma özelliği taşıyan minik yavru, sevimli hareketleri ve yaramazlığıyla Madagaskar animasyon filminin zebra karakteri “Marty”e benzetildi.
669 yavru dünyaya İzmir’de “merhaba” dedi
Avrupa’nın en nitelikli hayvanat bahçeleri arasında gösterilen Doğal Yaşam Parkı, Türkiye’de doğan ilk fil “İzmir” ile ikinci fil “Deniz”in doğumuna da ev sahipliği yapmıştı. Doğal yaşama uygun koşulların oluşturulduğu ve 130 türde 1200 hayvana ev sahipliği yapan İzmir Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı’nda 2011-2015 yılları arasında 669 yavru dünyaya geldi.zebra2

Afrikalı Gözlere Işık Olmak İçin Kağıt Topluyor

 

 

ışıkİzmit’te yaşayan işçi emeklisi 69 yaşındaki Halit Tekçe’nin yeşile ve doğaya olan sevgisi, görenleri şaşırtıyor. Ağaçları kesilmekten kurtarmak için 55 yıldır kağıt toplayan Tekçe, son dönemde kazandığı paraları katarakt ameliyatı için Afrika’ya gönderiyor. Gözlerini kapatıp kendini âmâ birinin yerine koyduğunu belirten Tekçe, “Kahvehaneler, dernekler, iş yerleri buralardan gazeteleri toplayabilir miyim? diye düşündüm. Katarakt ameliyatının 100 dolar olduğunu öğrencince de topladığım paraları Afrika’ya gönderiyorum.” diyor.

ışık.jpg2Uluslararası yardım kuruluşu Kimse Yok Mu Derneği’nde izlediği bir sunumdan yola çıkan Tekçe’nin hayatı, topladığı gazetelerle neler yapılabileceğini öğrendiği andan itibaren değişti. Alışveriş fişlerini bile atmaya kıyamayan, her türlü kâğıdı geri dönüşüme göndererek yeşilin korunması konusuna dikkat eden Tekçe, son 7 yılda atık kâğıtları çok özel bir amaç için toplamaya başladı. Afrika’da binlerce kişinin katarak ameliyatı olamadığı için göremediğini, 100 dolar karşılığında ise bu ameliyatların yapılabildiğini öğrenen Tekçe, bir ameliyat için gerekli olan parayı toplayınca Afrika’ya gönderdi. Hedef olarak koyduğu diğer 3 ameliyat için ise harıl harıl atık gazete toplamaya başladı. Esnaf ve vatandaşların ilgisi nedeniyle hedef büyüten Tekçe, 10 Afrikalının ameliyatı için gereken masrafı karşılamak için çalışmalarını yoğunlaştırdı.

ışık1Yeşile, doğaya karşı büyük merakı olan Tekçe, amacını ve yola çıkış hikâyesini şöyle anlattı: “Emekli gelirime ek olsun diye topladığım gazeteleri bir toplayıcıya verip 3 beş kuruş para kalıyordu. Bir gün Kimse Yok Mu Derneği’nin bir programında katarakt ameliyatı yapılan Afrikalıları gördüm. Oldum olası Afrika insanına karşı bir sevgim vardı. O ameliyatları görünce beni mahvetti ve içten yaraladı. Sonra gözlerimi kapattım ve gözleri görmeyen bir insanın yerine koydum kendimi. Gözsüz olmayı hissettim. Sonra kahvehaneler, dernekler, iş yerleri buralardan gazeteleri toplayabilir miyim? diye düşündüm. Katarakt ameliyatının 100 dolar olduğunu öğrencince bunu yapabilirim deyip projemi herkese anlattım. Yolda giderken bile insanlara anlattım ve gazete toplamaya başladım.”

‘HACI HALİT HAZIR, ÇAĞIRIN GELSİN’

69 yaşında olmasına rağmen günde yaklaşık 5 kilometre yol kat eden, esnafları dolaşırken, “Katarakt gazetesi hazır mı?” diye soran Tekçe’yi artık esnaflar da tanımış. Azimli gazete toplayıcısına destek veren esnaflar daha önce çöpe attıkları gazeteleri Tekçe için biriktirmeye başladı. Gazete ve kağıt konusunda duyarlılıkları artan esnafın tutumunun kendisini memnun ettiğini belirten Tekçe, ”Her geçen gün gazete topladığım yer sayısı artıyor. Benim gibi emekli olan insanlar var ve bomboş oturuyorlar. Günde ortalama 4-5 kilometre yapıyorum. Kilo bile verdim. Bu iş beni canlandırdı, gençleştirdi. Bunu İzmit’te en az 10 kişi yapsa 10 kişiden 100 tane çıkar.” dedi.

Tekçe, manevi olarak bir şirket kurmayı hayal ettiğini ve adını da Atık Kağıt Toplama Anonim Şirketi (Aktaş) koyacağını belirterek, “İzmit içinde gazetesi olup da bunları nereye vereceğim diyenlere sesleniyorum. Hacı Halit hazır, bekliyor. Çağırın gelsin. Şimdilik çok uzaklara gidemiyorum. Afrika benim için büyük bir hayal. Afrika insanını çok seviyorum. İnşallah projemiz gerçekleşir.” ifadesini kullandı.

‘BİR KİŞİ BİR KORUYU KURTARABİLİYORSA…’

Kesilen ağaçlar ve çöpe giden kağıtların kendisini çok etkilediğini kaydeden Tekçe, bugüne kadar topladığı kağıtlarla küçük bir koruluk kurulabilecek kadar ağacın kesilmekten kurtulduğunu öğrenince sevinci bir kat daha artmış. Kesilen ağaçları gördükçe kahrolduğunu anlatan Tekçe, “Benim topladığım kâğıtlarla aşağı yukarı ufak bir koruluk kadar, sanırım 20-30 ağaç kurtarılmış. Bir koru olursa şimdi, ileride orman olur. Bir kişi ile koru olabiliyorsa onlarca kişiden orman olur diyorum ben. Benim içim parçalanıyor. İncecik ağaçları odunluk olarak kesiyorlar. Bunlar kötü şeyler, insan acıyor üzülüyor. Yazık günah. Bir ağaç kaç senede yetişiyor? Ben hurda kâğıtları sağa sola atılmadan doğrudan hurdaya gitmesini ve ağaçların kesilmemesini istiyorum.” dedi.Haber Yayın:Yusuf Ünel

Sakarya’dan Afrika’ya Yardım Köprüsü

yardım2

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, Sakarya Üniversitesi Öğrencileri Dayanışma Platformu tarafından başlatılan ‘Kampüs’ten Afrika’ya 1 Kuyu 1 Göz Açma’ yardım kampanyası tanıtım standını Sakaryalı iş adamları ile ziyaret etti. Daha önce Başkan Toçoğlu üniversite öğrencileri ile bir araya gelmiş, başlatılan kampanyaya tüm şehri destek olmaya davet etmişti.

Destek Sözü

Gerçekleştirilen ziyarette yardım kampanyası ile ilgili son verileri Başkan Toçoğlu ve iş adamları ile paylaşan Eğitim-Bir-Sen Üniversite Şubesi Başkanı Yaşar Kahraman, destekleri için Toçoğlu ve iş adamlarına teşekkür etti. Sakaryalı iş adamları ise yardım kampanyasında görev alan tüm öğrencileri tebrik ederek, Afrika’ya tam destek sözü verdi.yardım3

Yardımda Bulunmak İçin

SAÜ’de faaliyet gösteren 12 öğrenci topluluğu tarafından başlatılan yardım kampanyasına bağışta bulunmak isteyenler tüm cep telefonu operatörlerinden ‘SAU AFRIKA’ yazıp 3072’ye mesaj atarak 5 TL’lik destekte bulunabilirler. Ayrıca Türkiye Finans Bankası’nın 1730058 hesap numarası kullanılarak da kampanyaya katılım sağlanabilir. Başlatılan yardım kampanyası ile Afrika’da bir adet su kuyusu açılması ve yüz Afrikalı vatandaşın katarakt ameliyatının gerçekleştirilmesi amaçlanıyor. ‘1 Kuyu 1 Göz Açma’ yardım kampanyası ile ilgili ayrıntılı bilgi 0551 120 40 90 numarasından alınabilir

Toçoğlu’ndan Afrika’ya Destek Çağrısı

afrika

Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu, SASKİ Genel Müdürü Rüstem Keleş ve Genel Sekreter Yardımcısı Ayhan Kardan ile Sakarya Üniversitesi Öğrencileri Dayanışma Platformu tarafından başlatılan ‘Kampüs’ten Afrika’ya 1 Kuyu 1 Göz Açma’ yardım kampanyası tanıtım standını ziyaret etti. SAÜ Eğitim-Bir-Sen Üniversite Şubesi Başkanı Yrd. Doç. Dr. Yaşar Kahraman’dan yardım kampanyası ile bilgiler alan Başkan Toçoğlu, yardım gönüllüsü üniversite öğrencilerini tebrik etti.

Öğrencilerimizi Kutluyorum

Başkan Zeki Toçoğlu, “Üniversitemiz öğrenci toplulukları işbirliği ile mazlum, mağdur, ihtiyaç sahibi Afrikalı kardeşlerimiz için güzel bir kampanya başlatılmış. Yardıma muhtaç tüm coğrafyalar için gerekli adımlar STK’larımız, Büyükşehir ve ilçe belediyelerimiz ile diğer gönül elçilerimiz eliyle atılıyor. Gönül dilini konuşan ve projede emeği geçen tüm yardım gönüllüsü öğrencilerimizi tebrik ediyorum. İnşallah burada Afrikalı ihtiyaç sahibi olan kardeşlerimiz için güzel bir çalışma gerçekleşecek. Bu bağlamda herkesi bu anlamlı çalışmaya destek olmaya davet ediyoruz ” ifadelerini kullandı.

1 Kuyu 1 Göz Açma

SAÜ’de faaliyet gösteren 12 öğrenci topluluğu tarafından başlatılan yardım kampanyasına bağışta bulunmak isteyenler tüm cep telefonu operatörlerinden ‘SAU AFRIKA’ yazıp 3072’ye mesaj atarak 5 TL’lik destekte bulunabilirler. Ayrıca Türkiye Finans Bankası’nın 1730058 hesap numarası kullanılarak da kampanyaya katılım sağlanabilir. Başlatılan yardım kampanyası ile Afrika’da bir adet su kuyusu açılması ve yüz Afrikalı vatandaşın katarakt ameliyatının gerçekleştirilmesi amaçlanıyor. ‘1 Kuyu 1 Göz Açma’ yardım kampanyası ile ilgili ayrıntılı bilgi 0551 120 40 90 numarasından alınabilir.afrika2