ERTOPRAK ‘ TÜRKİYE’ Yİ TARAF KONUMUNA GETİRECEK BİR DIŞ SİYASET ÜLKEYİ ATEŞE ATMAK DEMEKTİR.
ÜLKEMİZİ VE DÜNYA BARIŞINI KORUYACAK TEMEL İLKE “YURTTA VE DÜNYADA BARIŞ” İLKESİDİR. NE TÜRKİYE, NE DE DÜNYA BARIŞI, İHVANCILIK YA DA VAHABİLİK İKLİMİNE SIKIŞTIRILAMAZ.’
ADD Tarsus Şube başkanı M.Banu Ertoprak barış temalı açıklama yaptı.
Ertoprakın açıklaması şöyle:
Katar ile diğer körfez ülkeleri arasında çıkan krizde, Türkiye’nin taraf olması, Katar’ın yanında yer alması, hatta Katar’a tam bu sırada asker göndermeye kalkması Türkiye’yi ateşe atmak demektir.
Görünürde Katar’ın bazı terör örgütlerine destek olduğu gerekçesi ama arka planda Körfez petrol ve doğalgazının kim, ya da kimlerin “kontrolünde” olacağı bir yönüyle de belki İran ve Türkiye’ye sopa göstermek anlamına gelebilecektie.
Konunun Meclis’te görüşülüp “ortak akılla” hareket edilmesi gerekirken, AKP Genel başkanı R.T. Erdoğan’ın belki de kişisel ve duygusal refleksi ve AKP’li milletvekillerinin çoğunluk oylarıyla 2015 yılında Katar’la imzalanan bir “üs” andlaşmasını Meclis’e getirip, yasalaştırıp Katar’a asker gönderilmesi yolunun açılması vahim bir gelişmedir.
Her gün aldığımız şehit haberleriyle kahrolurken bir de gencecik Aybüke öğretmenin teröre kurban vermenin acısı içimizde.
Geçmişte yanlış dış politikalarının ağır sonuçlarını hala en ağır şekilde yaşayan ve atlatamayan ülkemizin, yeni sorunların içine böylesine balıklama atlamak istemesi (başka gerekçesi yoksa) ancak “vizyonsuzlukla” açıklanabilir. İktidara sahip olanların yurttaşlarını tehlikeden uzak tutması gerekirken tam tersi davranması yeni ve kanlı olayların geleceğini gösteriyor.
Bu olay aynı zamanda, 16 Nisan’da kirli bir halkoylaması ile hayata geçirilen Anayasa değişikliğinin (2019 yılı – Kasım ayı) seçimleri sonrasında yürürlüğe girecek olan, başkanlık görev ve yetkilerine ilişkin hükümlerinin bugün fiilen yürürlüğe konmuş olduğunu da göstermektedir.
Parti Cumhurbaşkanlığı’nın kabulü ile Türkiye’de parti devleti fiilen kurulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası son döneme kadar geçmiş tarihi birikimlerin üzerine “yurtta ve dünyada barış” ilkesi esas alınarak belirlenmiştir. Cumhuriyet, Ortadoğu’da komşularla ilişkilerini, onların iç işlerine karışmamak, aralarındaki uyuşmazlıklarda taraf olmamak ve dostluğu geliştirmek üzerine oturtmuştur.
Bugün yaşanan son gerilimde de Türkiye, ne terör örgütü statüsünde kabul edilen ihvan ve Müslüman kardeşler gibi örgütlere destek veren ülkelerle içli- dışlı, ne de dünya ağababalarının taşeronu olmamalıdır.
Atatürk:
“En büyük düşman, düşmanların düşmanı, ne falan, ne de filan millettir. Bilâkis bu, adeta her tarafı kaplamış ve saltanat halinde bütün dünyaya hâkim olan kapitalizm afeti ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.”…diyerek nasıl devranmamız gerektiğini göstermiştir.
Hem ülkemiz, hem de bölge barışı için tek çıkar yol; Atatürkçü düşüncede hayat bulan “yurtta ve dünyada barış” ilkesini hakim kılacak bir aydınlanma sürecini bu bölgeye taşımak ve Ortadoğu’yu emperyalistlerin kontrolünden çıkaracak laik- demokratik rejimlerin kurulmasına katkı koymak olacaktır.


