Etiket arşivi: 14

TÜRKTRAKTÖR, DÜNYA ÇİFTÇİLER GÜNÜ’NE ÖZEL İFTAR YEMEĞİNDE SAKARYALI ÇİFTÇİLERİ AĞIRLADI

 

Erenler fabrikasında düzenlediği iftar yemeğinde 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’nü Sakaryalı çiftçilerle birlikte kutlayan TürkTraktör, dijital tarıma yönelik çalışmalarının en yenisi olan ‘Tarlam Cepte’ uygulamasının da tanıtımını yaptı.

19 Mayıs 2019 – www.türkiyeokuyor.com Ekonomi – Sanayi -Üretim Haberleri

Türkiye traktör pazarının öncü şirketi TürkTraktör, her yıl geleneksel hale getirdiği Dünya Çiftçiler Günü kutlamasını bu yıl Ramazan ayının birlik ve beraberlik ruhunu da yansıtarak Erenler Fabrikası’nda düzenlediği iftar yemeğinde gerçekleştirdi.

İftar yemeği öncesinde açıklamalar yapan TürkTraktör Genel Müdürü Aykut Özüner, “TürkTraktör ülke tarımını daha ileriye taşıma vizyonuyla tam 65 yıldır çalışmalarına devam ediyor. Her zaman olduğu gibi bugün de odağımızda çiftçiler yer alıyor. Temel ihtiyacımız olan gıda temininde tarımın rolü tartışılmaz. Tarım ise çiftçilerin emekleri ve alın teri ile var olan bir faaliyet dalı. Onların harcadığı emeğin kıymetini çok iyi bilen bir şirket olarak Dünya Çiftçiler Günü’nde çiftçilerimizle bir araya gelmekten ve bu özel günü hep birlikte kutlamaktan dolayı son derece mutluyuz. Bizim, şirket olarak görevimiz emek yoğun bu sektörde iş yükünü hafifletecek, verimliliği artıracak çalışmaları hayata geçirmek. Bunun başarılabilmesi için de ana unsur, tarımda mekanizasyon ve dijital dönüşümün gerçekleşmesi” dedi.

Aykut Özüner: “Tarımda verimlilik artışı için çiftçilerimizin teknolojiden daha fazla faydalanmasını sağlamalıyız”

Şirketin çiftçilerin dijital tarıma adaptasyonunu sağlayacak pek çok proje üzerinde çalıştığına da dikkat çeken Özüner, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu çalışmalarımızdan bir yenisini, çiftçilerimize karar desteği sağlayacak ve operasyonel verimliliği artıracak tavsiyelerde bulunan “Tarlam Cepte” uygulamamızı bugün duyurmaktan dolayı mutluluk duyuyorum. Tarlam Cepte hizmetinin tanıtımını Dünya Çiftçiler Günü’nde yapmak ise bizim için ayrı bir anlam taşıyor. Çiftçilerimiz artık bölgelerindeki mazot, hal / borsa fiyatlarına, hibe destek duyurularına ücretsiz olarak kolayca bu uygulamadan ulaşabilecek. Bir üst versiyonunda ise ‘kişiye özel’ içerik oluşturulabiliyor. Bu sayede lokasyon temelli uydu destekli bitki sağlığı takibi hizmeti ile tarlaların ve üzerindeki bitkilerin olası bir kuraklıktan bitkinin durumuna kadar uzanan bilgilere kolaylıkla erişilebiliyor. Örneğin; bugün tarla sürülebilir mi ya da buğday ekimi için doğru bir gün mü gibi bitki yetiştiriciliğine dair tavsiyeler de uygulama üzerinden alınabiliyor.”

Aykut Özüner açıklamalarını “Tarımın geleceği için tasarladığımız bu yeni uygulamamızla çiftçilerimize tarımda girdi maliyetlerini azaltacak ve operasyonel verimliliği artıracak tavsiyelerde bulunarak onlara katma değer sağlamayı hedefliyoruz. Bu vesileyle, Türkiye tarımının temel taşı olan değerli çiftçilerimizin Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyor, dayanışma ve yardımlaşma duygularıyla dolu bir Ramazan ayı ve bereketli bir dönem diliyorum” diyerek tamamladı.

Etkinlikte keyifli anlar geçiren konuklar, Erenler fabrikası hakkında bilgi alırken, Ankara fabrikasını da sanal gerçeklik teknolojisi (VR) ile gezdiler. Daha sonra güvenli traktör ve ekipman kullanımına yönelik Bilinçli Çiftçi Güvenli Tarım eğitimini alan ziyaretçiler tabletler üzerinden online yarıştılar. Yarışmayı en hızlı ve eksiksiz bitiren bilinçli çiftçi yarışma özel ödülünü aldı.

AK Parti Malatya Milletvekili Tüfenkci’nin 14 Ağustos Mesajı

Cumhurbaşkanı ve Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde erdemliler hareketi olarak yola çıkan AK Parti, üretemeyen, tıkanan ve vizyonsuz Türk siyasi hayatına yeni bir soluk getiren ekibin içinde yer alan Gümrük ve Ticaret eski bakanı Bülent Tüfenkci  partisinin kuruluş yıl dönümünde bir kutlama mesajı yayımladı. Tüfenkci mesajında şu ifadelere yer verdi: AK Parti tarih sahnesine çıktığı 14 Ağustos 2001’den bu yana istikrarın, güvenin, barış ve adaletin simgesi olmuştur.

Liderimiz Recep Tayyip Erdoğan ile dünya, oyunları bozan, dengeleri değiştiren, dik ve kararlı duruşuyla dünya siyasetine yön veren bir Türkiye ile tanışmıştır.

İlk günden bu yana halka hizmetin Hakk’a hizmet olduğunu her daim kendine şiar edinen AK Parti, eğitimde, sağlıkta, adalette, emniyette, ulaştırmada, enerjide, toplu konutta, sosyal yardımlarda hayata geçirdiği hizmetlerle Türkiye’ye çağ atlatmıştır.

İktidarlarımız süresince içerde ve dışarıda türlü oyunlar, engellemeler, iftiralar ve algı operasyonlarıyla önümüzü kesmeye, bizleri millete hizmet yolundan alı koymaya çalıştılar. Gezi Parkı’ndan tutun da 17-25 Aralık’a ve 15 Temmuz alçak FETÖ darbe kalkışmasına kadar türlü operasyonlarla bizi dize getirmeye çalışanlar aynı oyunu şimdi de ekonomi üzerinden yapmaya çalışıyorlar. Ekonomik bir savaşın içinden geçtiğimiz şu günlerde her zamankinden daha fazla birliğe ve beraberliğe ihtiyaç duymaktayız. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ve milletimizin desteğiyle bu operasyonların da üstesinden Rabbimizin izniyle gelecek, bu savaşı da kazanacak, bu oyunu da bozacağız. AK Parti kadroları olarak kutlu yürüyüşümüze kararlılıkla devam edeceğiz.

“Millete efendi değil hizmetkar olacağız.” diyerek çıktığımız yolda sözümüzü tuttuk ve 16 yıllık dönemde siyasi ahlak ve erdemle demokrasi, hukuk ve insan haklarını geliştirmek için çalıştık, toplumsal özgürlük alanlarını genişlettik. Dış politikada;  işbirliklerimizi artırdık,  uluslararası örgütlerde etkin rol üstlendik. Bir yandan terör örgütleriyle mücadele ederken bir yandan da ülkemizi büyütüp kalkındırma gayretinde olduk.

Tüm engellemelere rağmen dünyanın en iyi 10 ekonomisi arasında yer almak hedefine emin adımlarla ilerliyoruz. 2017 yılında %7,4’lük büyüme oranı ile dünyanın en büyük ekonomilerini temsil eden G-20 grubu ülkeleri arasında, Çin ve Hindistan’ı geride bırakarak en hızlı büyüyen ülke olduk. 2002 yılında satın alma gücü paritesine göre dünyanın 17. büyük ekonomisi olan ülkemizi, 2017 yılında dünyanın en büyük 13’üncüsü, Avrupa’nın ise en büyük 5’inci ekonomisi yaptık. İhracatımızı 5 kat artırdık, 2002’de 36 milyar dolardan aldığımız ihracatı, temmuz sonu itibarıyla 163 milyar doların üzerine çıkardık. 2023 yılı ihracat hedeflerimize hızlı bir şekilde ilerliyoruz.

Her zaman milletimizin hakemliğine inandık ve güvendik. Milletimizin ferasetiyle gerçekten yol ve çıkış bulduk. Milletimiz, 24 Haziran’da tercihini, büyümeden, gelişmeden, kalkınmadan, yatırımdan, zenginleşmeden, her alanda dünyanın itibarlı, onurlu, sözü geçen bir ülkesi olmaktan yana kullanmıştır. Milletimizden aldığımız bu güçle, hep birlikte tarih yazmaya devam edecek, hep birlikte oyunları bozacak ve nice başarılara imza atacağız. Millet sevdalısı, milletten başka bir güç tanımayan, halka ve hakka hesap veren bir liderin arkasında hizmet edenler olarak, durmadan çalışmaya ve üretmeye devam edeceğiz.

Bu duygularla, davamıza emek veren bütün AK Partili kardeşlerime şükranlarımı sunuyor, partimizin 17. kuruluş yılının vatanımıza ve milletimize hayırlar getirmesini Yüce Rabbimden diliyorum.

Bülent TÜFENKCİ

64-65 Hükümet Gümrük ve Ticaret Bakanı,

AK Parti Malatya Milletvekili

Genel Başkan Kahveci; İsrail Devleti’nin kurulduğu 14 Mayıs 1948’den beri Filistin kan ve gözyaşının adresi olmuştur

 

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci ve Yönetim Kurulu üyeleri Filistin’in Ankara Büyükelçisi Faed Mustafa’yı ziyaret ederek desteklerini ilettiler.


KAHVECİ: MÜSLÜMAN DÜNYASI KUDÜS VE FİLİSTİN’E SAHİP ÇIKMALIDIR

Filistin Büyükelçiliğinde gerçekleşen ziyarette bölgede son birkaç gündür yaşanan olaylar ve detayları konuşulurken, Genel Başkanımız Önder Kahveci, İsrail devletinin tutumunun kabul edilemez olduğunun altını çizdi. Kahveci, “ABD’nin Büyükelçilik binasını Kudüs’e taşıması ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı ile başlayan tavrı bölgede yıllardır süregelen kaos ortamını daha da içinden çıkılmaz bir hale taşımıştır.

Son birkaç günde 60’ın üzerinde masum insan İsrail devletinin hedefi olmuş ve hayatlarını kaybetmiş, yüzlerce insan ise yaralanmıştır. Kutsal Ramazan ayımızı idrak etmeye başladığımız şu günlerde bu saldırgan tutumun altındaki kirli ve sinsi tezgahları herkes görmektedir.

Türkiye Kamu-Sen olarak bizler Filistin meselesini hep yakından takip ettik ve bundan sonra da etmeye devam edeceğiz.

Kudüs Filistin’in başkentidir ve bu gerçek asla değiştirilemez. Müslüman dünyası Kudüs’e ve Filistin’e sahip çıkmalıdır. Şayet bu birliktelik sağlanırsa bölgede kan ve göz yaşı bitecek, barış sağlanacaktır.

Burada hayatını kaybeden insanlar şehittir. Eli kanlı İsrail devletinin bu yaptıkları asla kabul edilemez. Bu katliamı yapan İsrail devletini kınıyor, şehitlere yüce Allah’tan rahmet diliyorum. Bizler daima sizlerle olmaya devam edeceğiz.

BÜYÜKELÇİ FAED MUSTAFA: TÜRK HALKINA MİNNETTARIZ

Filistin Büyükelçisi Faed Mustafa İse, Türkiye Kamu-Sen’in ziyaretinden memnuniyet duyduğunu belirterek, “Kendi evinize, kendi ofisinize hoş geldiniz. Yaşanan olaylar nedeniyle verdiğiniz destek için Filistin halkı adına teşekkürlerimi sunuyorum” dedi. Mustafa, “Yıllardır kan ve gözyaşının eksik olmadığı coğrafyamızda Filistin halkı olarak topraklarımız için mücadele ediyoruz. Bu mücadele de Türk halkının desteğini arkamızda hep hissettik. Bir çok kurum ve kuruluş ziyaretleri ile bize yalnız olmadığımızı hissettirdi. Bunlardan birisi de Türkiye Kamu-Sen’dir. Her zaman verdiğiniz güçlü destek için teşekkür ediyoruz” dedi.

Ziyaretin ardından Genel Başkanımız Önder Kahveci, çıkışta basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.

Genel Başkan Kahveci;

İsrail Devleti’nin kurulduğu 14 Mayıs 1948’den beri Filistin kan ve gözyaşının adresi olmuştur.

Soykırımın, işgalin ve barbarlığın her türlüsünü sergileyen İsrail Devleti, adeta bir terör örgütü gibi davranmakta; silahsız, masum, kadın, çocuk, yaşlı, engelli demeden, işgal politikalarına karşı çıkan herkesi katletmektedir.

Bilindiği gibi Kudüs, 3 semavi dinin de kutsal kabul ettiği değerleri içinde barındıran, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biridir.

İnsanlık binlerce yıllık tarihinde en kanlı mücadelelerini din üzerinden yürütmüştür.

Kudüs ise Müslümanların kadim kıblegâhı, bütün semavi dinlerin ortak mekanıdır.

Dünyaya barış ve huzur ancak bütün inançlara saygı çerçevesinde geliştirilecek bir süreç sonucunda, Kudüs’ün maneviyatına halel getirmeden, evrensel hukuka ve tarihi gerçeklere uygun bir çözümle gelecektir.

Halbuki İsrail’in, 1967 yılında 6 Gün savaşları sonunda Müslümanların kontrolündeki Kudüs’ü işgal etmesiyle, bitmeyen bir kavganın da fitili ateşlenmiştir.

ABD’nin bütün dünyayı karşısına alarak Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması bölgedeki gerginliği bir kat daha artırmıştır.

Hiçbir hakkı olmadığı halde 1948’den beri bölge halklarına kan kusturan İsrail’e, “Artık yeter” denmelidir.

Yüzyıllardır soykırıma tabi tutulduğunu, sürgünlerle kıyıma ve haksızlığa uğradığını iddia eden İsrail, yaşadığı acılardan hiç mi ders almamıştır ki, başta Kudüs olmak üzere Filistin topraklarını işgal etmekten, beşikteki çocuklara kadar katletmekten çekinmemektedir!

14 Mayıs 2018 dünya tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.

Kuruluş gününde dahi silahsız sivil halka mermi yağdırmaktan çekinmeyen İsrail’in hamurunda katliam ve soykırım olduğu da bir kere daha görülmüştür.

İnanıyoruz ki, zalim ve işgalci İsrail ile İslam’a karşı haksızın yanında alenen yer alan ABD, dünyada yalnız kalmaya mahkûm olacaktır.

Sapkın Siyonist inanışın tezahürü olarak, sözde Yahudilere va’dedilmiş topraklar için tüm dünyayı ateşe vermeyi göze alan bu azgın anlayış, insanlığın sağduyusu karşısında pes edecek, zalimler eninde sonunda kaybedecek, insanlık mutlaka kazanacaktır.

Ellerine masum kanı bulaşan İsrail ve ABD kendi yaktıkları bu ateşin yakıcı azabını elbet bir gün tadacaktır.

Türkiye Kamu-Sen olarak İsrail’i yaptığı bu vahşet ve barbarlık nedeniyle şiddetle kınıyor, katliamlarına derhal son vererek 1967 öncesi sınırlarına çekilmeye çağırıyoruz.

Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da Filistinli kardeşlerimizin haklı davalarına sonuna kadar destek olacağımızı tüm kamuoyuna bir kere daha ilan ediyoruz”

Toplu Ölümler Olmadan Harekete Geçmek

 

 

Mümkün değil! İki aya yakın zamandır Gazze’de başlattıkları Büyük Dönüş Yürüyüşü sırasında her yaştan ve her meslekten Filistinli İsrail güvenlik güçlerince katledilmişti.

Fakat Süper Lig’de şampiyonluk düğümü henüz çözülmemiş, Survivor’da kimlerin eleneceği henüz öğrenilmemiş ve Seçim’e kimlerin girip kimlerin girmeyeceğine karar verilmemişti. Bu esnada Suud’un, Ürdün’ün, Mısır’ın, Pakistan’ın işi başından aşkındı.

Dahası bizde harekete geçmek yürüyüş kararıyla olur. Devletin en üst düzey yöneticilerinden biri komut verir: Harekete geçilecek; geçç! Ve geçilir. Kolay kolay harekete geçmeyen bir toplum olarak muhakkak iki haneli sayılarda kayıp yaşanması klasik davranma alışkanlığımızdır.

Lâkin bu arada son 58-60 kişiyle birlikte Filistin’de 2 aylık hesap şimdiden üç haneli rakamlara ulaşmıştır. Niye 14 Mayıs ve ABD’nin Kudüs’e Elçiliğini taşıması beklendi? 3 günlük yas ve mitingler doğru karar da niçin mübarek Ramazan’a kadar halının altına süpürüldü?

Mevsimsel Müslümanlığımızın ayı olan Ramazan-ı Şerif’te geçen seneden beri varlıklarını unuttuğumuz Doğu Türkistan Müslümanlarını ve 8,5 – 9 ay önce 3 – 5 gün boyunca olanca hiddetimizle Arakanlı Rohingya Müslümanlarına yapılan eza ve cefaları dile getirmiş, sonra da başka gündemlerle ilgilendiğimiz için eza ve cefanın olmadığı sanrısıyla yuvarlanıp gitmiştik.

Zulmü görmek istemiyorsan gözlerini kapat kardeşim! Eğer onu da yapamıyorsan başka tarafa bak! Strese girmene gerek yok; sana mevzu mu yok? İki paylaş, bir beğen; nasılsa elinde medyatik bir ibrik, bir de sosyal leğen. Eğlen de eğlen..

Netanyahu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne çıkarılsın ve ve Trump da şahitlik yapsın” diyeceğimi zannediyorsanız seçim öncesi pek akıllıca olmaz. Hem de İngiltere’ye yapılan en kritik ziyaret sonrasında. Neticede Ortadoğu’nun Efendileri onlar değil mi?

Simitten adliyeye, İstanbul’dan Ankara’ya bizim saray / sultanlık merakımız malûm olsa da 70 yıldır Dünyayı şekillendiren 2,5 gücün 2 hanesi var; siz bunlara saray diyorsunuz fakat bunlar ev: Biri White House / Beyaz Ev / Ak Hane ve diğeri de Chatham House / Çatan Ev / Şatham Hane.

Hulusi Paşamız bile gittiğine göre Çatı Adaydan çok Kıbrıs konuşmuşlardır diye düşünüyoruz. 24 Haziran’dan belki 5 gün önce, belki 3 gün sonra tekrar Çözüm Süreci / Teröristlerle Müzakere başlarsa anlayacağız ki Londra Ziyareti’nde anlaşılmış.

Bakacağız ki 20 Temmuz’un 44. Yıldönümünde hokus pokusla iki Devleti ‘tek’e düşüren anlaşma onaylanmış, garantörlük-marantörlük sıfırlanmış; hemen Ramazan öncesindeki Büyük Britanya Seferimizi hatırsayacağız.

Sonra ne mi olacak? Yarım asır önce ne olduysa.. Kavga, dövüş ve ölümcül olaylar… Sonra tek tek olanları kanıksaycağız. Ancak Kanlı Noel, Hocalı Soykırımı, Tripoliçe Katliamı gibi toplu kırımlar gerçekleştiğinde ise harekete geçeceğiz.

Ne diyorduk: Toplu ölümler olmadan harekete geçmek; mümkün değil!

 

İngilizlerin Canını Yakış Tarihimiz

    

 

19.yy ile 20.yy’ın ilk yarısına kadar dünyada “Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk / The Empire On Which The Sun Never Sets” olarak adlandırılan İngiltere (E) yada İskoçya ve Galler’le birlikteki adıyla Büyük Britanya (GB) veyahut BB + Kuzey İrlanda ile beraberki ismiyle Birleşik Krallık (UK) hâl-i hazırda Akıl Oyunlarında etkili bir ülke.

92 yaşındaki Kraliçe Elizabet, sadece Birleşik Krallık’taki 2 tane adanın değil İmparatorluk Güneşinde sömürüldükten sonra nadasa bırakılan toplamda 2,5 milyarlık bir nüfusa ve 30 milyon kilometrekarelik bir yüzölçüme sahip tam tamına 53 ülkenin de Ana Kraliçesi; hemi de Pakistan, Bangladeş, Malezya, Nijerya gibi dev İslam ülkeleri dahil.

Bizim 1450-1600 arası rakipsiz, 1600-1700 arası ise diğerleriyle rekabet içerisinde Süper Gücümüzü temsil eden 600 küsur yıllık Osmanlı Güneşinin zeval dönemine denk gelse de 2’si onun son nefesinde ve 2’si de onun vârisinin doğuş ve yükseliş evrelerinde olmak üzere 4 kez İngilizlerin canını yakmışlığımız var.

Bunlardan ilki Çanakkale! 18 Mart’ta kutladığımız Deniz Zaferinin haricinde devrin Süper Gücü olan İngiltere’ye 25 Nisan’da başlayan ve tâ 9 Ocak 1916’daki Türk Zaferiyle neticelenen kara muharebelerindeki malûm başarılarımız ki artık kamuoyuna mâlolmuş durumda. Belediyeler ve muhtarlıklar günaşırı sefer düzenlemekteler.

İkincisi Kut’ül-Amare! Çanakkale’de işin sonuna gelmişken başlayan ve tam 5 ay sonra 29 Nisan 1916’da Türk Ordusu’nun kesin galibiyetiyle sonuçlanan, şimdilerde daha yeni yeni farkına varmakta olduğumuz Kut’lu Zafer. Burnundan kıl aldırmayan İngilizlere 23 bin kayıp verdirmekle kalmamış 13.800 İngiliz askerini de esir almışız. Bu alınanların 500’ü subay, bu subayların da 13’ü general, bu generallerden biri de İngiliz Ordu Komutanı Charles Ferrers Townshend.. Ve bu zaferin bizdeki karşılığı 350’si subay olmak kaydıyla 10 bin şehit.

Irak’ın başkenti Bağdat’ın güneyindeki Kut’a gidemesek de Elazığ’ın Hazar’ından doğan Dicle Nehri Kut Şehriyle her daim irtibatımızı sürdürmekte. Bir de Kut’ül Amare’deki şehitliğimizde tarihimizin hâlâ canlı şahidi 50 şehidimiz..

Üçüncüsü Kurtuluş Savaşı! Ve en önemlisi, ve en uzun sürelisi, ve en çetini… İstanbul derseniz; 13 Kasım 1918’te kaybettik, 6 Ekim 1923’te geri kazandık. Bizim İzmit derseniz, 15 Kasım 1918’de İngiliz işgali ve Ağustos 1920 başı Yunan işgali; Yunanlıları kovduğumuz 28-29 Haziran 1921 tarihine varmadan 26 Ağustos’ta Servetiye Mevzilerinde öldürülen İngiliz Generali ve onun cenazesini almak için 27 Ağustos 1920’de Haydarpaşa’dan özel gönderilen Kızılhaç Treni var.

İzmir dersiniz, Çanakkale dersiniz, Samsun dersiniz, Eskişehir dersiniz, Merzifon dersiniz, Kütahya dersiniz, Afyon dersiniz; bir tek “Biz Kurtuluş Savaşı’nda yalnızca Yunanlılarla savaştık” diyemezsiniz. İstihbarat savaşlarını ve şimdi sınırlarımızın dışında kalmış yerlerdeki sömürge savaşlarını da unutmamak lazım.

Dördüncüsü Kıbrıs Savaşı! Biri 20 Temmuz’da ve diğeri 14 Ağustos’da olmak üzere çifte Harekât ile kazandığımız Kıbrıs Zaferi de İngiltere, Amerika ve NATO’ya rağmen gerçekleşmiştir. Bu sırada bizim taraf 500 asker, 70 mücahit ve 270 sivil olmak üzere toplam 840 şehit; karşı taraf ise 4 bin kayıp vermiştir. Kıbrıs’ta birkaç ilçe büyüklüğünde İngiliz üsleri var ve Ortadoğu için Kıbrıs İngiltere’nin devâsa bir uçak gemisi hükmünde.

NATO’ya girişimizden sonra İngiltere’yi gücendirmemek adına Kut Bayramı’nı kutlamayı bıraktık da, Kıbrıs’ta İngiltere’nin dayatmasıyla bir türlü bitmek bilmeyen müzakereler yapıyoruz da, şu Yunanistan’ın çöktüğü 17 adamız ve 1 kayalığımıza neden sahip çıkamıyoruz? yoksa orda da rakibimiz İngiltere mi?

Özelleştiriyorum İşte, Var Mı Diyeceğin?

 

Türkiye Cumhuriyeti yüzde yüz yerli ve yüzde yüz millî bir devlet olarak kuruldu. 23 ile 38 arasındaki dönem bunun nidüğünün ve nasılının ıspatıdır. Şeker fabrikalarından dış politik eksenlere kadar yerlilik, millîlik ve özgünlük destanıdır.

Koca Kurtuluş Savaşı kazanılmasına rağmen I.Dünya Savaşı’nın acı tecrübesinden midir nedir yoksa Atatürksüzlükten midir nedir, II.Dünya Savaşı’na girmediğimiz halde kaybetmiş gibi davrandık. Sanki biz yenilmişiz gibi ABD ile SSCB arasında ‘ho; lak, lak’ yaparak birinin himayesine girdik.

Bu meyanda yerli olsa da millî olamayan İsmet İnönü’yü Batmayan İngiliz Güneşi’ne karşı Almanların gölgesine sığınan II.Abdülhamit Han’a benzetirim. Bence Mustafa Kemal’in son dönem Türk tarihinde mukayesesinin yapılabileceği tek devlet adamı Enver Paşa’dır.

Üçüncü yol her zaman vardır. Kemal Sunal filmlerinde “Yazı mı, tura mı?” sorusuna merhumun “Dik!” cevabını vermesi gibi iki şıklık bir sınava mahkûm edildiğinizde kalıpları kırarak “C şıkkı” ihdas etmektir liderlik.

Hazin olansa Bağdat Paktı’nı Sâdâbâd Paktı’nın, Yeni Balkan Paktını da eski Balkan Antantı’nın yerine kuran ama tutturamayan Menderes Hükümeti’nin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun 2 kutuplu dünyada 3’ncü Yol arayan Bağlantısızlar’ın Tayland’daki konferansına Amerika adına bozguncu olarak gittikten 5 yıl sonra İhtilâl içre darbe yapan Amerikalılarca asılmasıydı.

Kimse alınmasın ama 45’ten bu yanaki 70 yıllık çizgi Amerikan vesayeti çizgisidir. 1959-60, 1974, 1977 ve 2015-16 gibi yol kazası hükmünde olan istisnaları saysak da, saymasak da genel puanlama değişmiyor. The United States is champion always in Turkey!

7 Haziran Seçimlerinden sonra Rusya, Çin, İran, Suriye yani Avrasya çizgisini alternatif olarak değerlendirmeyi düşünebilen Türkiye geçen ayki Tillerson & Erdoğan görüşmesiyle birlikte klasik NATO çizgisine avdet etmiştir. Haddizatında 2017 Ocak başından itibaren Başkanlık Sistemiyle ilgili tartışmaların başlamasıyla eşzamanlı olarak sansasyonel terör faaliyetlerin kesilmesi – ki çok şükür – devrimci arayışlara karşı muhafazakâr tercihlerin sinyalizasyon sistemi olarak görülebilir.

Exxon Mobil’in eski CEO’su, çiçeği solmuş Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’la 3,5 saatlik görüşmeden 3-5 gün sonra 14 Şeker Fabrikasının meşhur Amerikan Şirketi Cargill için özelleştirilmesi kararı bu bağlamda eski ortaklığı muhkemleştirme kararıdır. İslamiyet’in güncellenmesiyle ilgili Cumhurbaşkanı’nın yaklaşımını desteklemekle birlikte “İnşaallah bu konu Tillerson görüşmesinde ele alınmamıştır” diye niyazda bulunmaktan da kendimi alamıyorum.

Özelleştirme Millîleştirme’nin tam tersidir. Millîleştirme ile millîlik arasında da doğrudan bağ vardır. Millî şirketlerin özelleştirilmesi gayrimillîlik olduğu gibi bunların hele hele yabancılara tahsislenmesi hem antiyerlilik hem de ecnebîciliktir.

Millî Ordumuzun Afrin başarısıyla ve yerli silahlarıyla gurur duyarız. Lakin ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN gibi askerî kuruluşlarımızın tüm bilançolarının ecnebî denetim firmalarınca denetlenmesinin yüzde yüz yanlış buluruz. Bu da bir bakıma Kozmik Oda’ya girme durumu gibidir.

Şeker mevzusu epeyi ağzımızın tadını kaçırdı. Korkuyorum; millîlik de rahmetli Metin Millî’nin soyadı hatırası olarak kalmaz inşallah. Ne diyordu: “Seviyorum işte, var mı diyeceğin!

Sağlık Tarihi Müzesi’, ‘14 Mart Tıp Bayramı’nda ziyarete açılıyor

Büyükşehir Belediyesi tarafından Pınarbaşı Mahallesi’nde düzenlenen müzenin hazırlıkları son aşamaya geldi. Bursa’nın müzeleriyle de ünlü bir şehir olduğunu söyleyen Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, “Bursa’nın yeni müzelerinden biri olan Sağlık Müzesi’nin açılışını 14 Mart Çarşamba günü yapacağız. Bursa, ‘Tıp Bayramı’ haftasında özellikli ve güzel bir müzeye kavuşacak” dedi.

Bursa’nın kültürel birikiminin önemine vurgu yapan Başkan Aktaş, Sağlık Tarihi Müzesi hakkında bilgiler vererek, “Burada çok büyük emek var. Binanın kamulaştırılıp restorasyonunun yapılmasının ardından, ihtisas gerektiren, sağlıkla alakalı bir konseptin ele alınmış olması çok değerli. Kendisi de hekim olan CHP Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in de özel gayretleriyle, Bursa sağlığı, çok ciddi şekilde araştırılmış. 7 yıllık bir çalışmayla, Bursa Sağlık Tarihi kitabı oluşturulmuş. Müzede de çok ciddi bir araştırma, birikim, emek ve çok sayıda bağışlanan sağlık materyali bulunuyor. Bursa, bu özel müzeyle sağlıkla ilgili pek çok bilgiye ulaşabilecek” diye konuştu. Başkan Aktaş, müzenin yaşayan bir mekan haline gelmesi için sağlık kuruluşlarıyla irtibat halinde sağlık odaklı farklı aktivitelerin, tarama ve bilgilendirmelerin yapılacağını da sözlerine ekledi.

Anadolu’da açılan ilk sağlık müzesi olacak

Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil de müzenin oluşumuna destek veren Büyükşehir Belediyesi ile sağlıkla ilgili çeşitli eşyaları ve eserleri müzeye veren hekim ve yakınlarına teşekkür etti. İrgil, müzenin özelliğine değinerek, “Bursa Sağlık Müzesi, Anadolu’da açılan ilk sağlık müzesi olacak” dedi.

Trakya’da Edirne’de de bir sağlık müzesinin bulunduğunu ifade eden İrgil, “Aslında Türkiye’de ilk sağlık müzesi 1920’li yılların sonuna doğru Bursa Valiliği içerisinde bir odada Osman Şevki Uludağ tarafından açılmıştı. Maalesef o müze unutuldu, kayboldu. Burada o anıyı da tekrar canlandırmak ve onun hakkını teslim etmek istedik” şeklinde konuştu. Müzenin, Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne yakışan bir tavırla kente kazandırıldığını anlatan İrgil, “Bu müzenin yaşamasını diliyorum” diyerek Bursalılara müzeye sahip çıkmaları çağrısında bulundu.

Bursa’nın sağlığı mercek altında

Bursa Sağlık Tarihi Müzesi, sağlığa meraklı ziyaretçilerini bekliyor. İnsana verilen değerin objeler, panolar ve mankenler kullanılarak yansıtıldığı müze, antik çağlardan Osmanlı’ya ve oradan da bugünün Bursa’sına ulaşan sağlık bilincine dair inceliklerin maddi ve manevi temellerini zengin görsellerden oluşan koleksiyonu ile sunuyor. Müzede, araştırmacıların faydalanabileceği bir kütüphane ve çalışma alanı da bulunuyor. Halkın sağlık alanında bilgilendirilmesi amacıyla, farkındalık sağlayacak güncel sergiler, etkinlikler ve eğitimlerin düzenlenmesi de amaçlanan müze, tüm Bursa halkının ortak eseri olma özelliği taşıyor. Çünkü müzedeki tüm obje ve belgeler, başta Dr. Ceyhun İrgil olmak üzere, Bursa’da yaşayan ve çalışan sağlıkçılar ve ailelerinin bağışı… Yıldırım Darüşşifası ile hak ettiği şöhreti Bursa Sağlık Tarihi Müzesi ile taçlandıran Büyükşehir Belediyesi, Tophane surları içindeki Yerkapı Konağı’nı restore ederek halkın hizmetine sundu.

Bursa Sağlık Tarihi Müzesi, Edirne’deki Sağlık Müzesi’nden sonra Türkiye’nin ikinci sağlık müzesi, Anadolu’da kurumsal olarak kurulan ilk müze olarak dikkati çekiyor. Dr. Ceyhun İrgil koleksiyonu ağırlıklı olmak üzere hastaneler, eczacılar ve sağlık alanında çalışan kişilerin ve yakınlarının bağışladığı eşya ve belgelerle müzenin alt yapısı oluşturuldu. Binanın alt katı ağırlıklı olarak araştırma, etkinlik ve sergiler için tasarlanmış olup yaşayan müze mantığıyla halka hizmet veriyor. Yapının üst katı ise sağlık alanına dair eserlerle düzenlenmiş olup hem geçmiş zaman hem de bugüne dair envanterlerle müze formatına getirildi. Müzede eski zaman ilaç tedavilerinden eczacılığa, diş sağlığından şifalı kaplıcalara, kadın doğumdan kulak burun boğaza kadar birçok alanda malzeme bulunup laboratuvar ve müdahale ekipmanlarıyla birçok görsele de yer verildi.

Anadolu’da açılan ilk sağlık müzesi olacak

Bursa’yı değerleriyle geleceğe taşıyan Büyükşehir Belediyesi tarafından kente kazandırılan ‘Sağlık Tarihi Müzesi’, açılış için gün sayıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, müzenin, 14 Mart Tıp Bayramı haftasında ziyarete açılacağının müjdesini verdi.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Pınarbaşı Mahallesi’nde hazırlıklarına devam edilen müzede incelemelerde bulundu. Bursa’nın müzecilik anlamında başarılı bir noktada olduğunu ifade eden Başkan Aktaş, “Bursa’nın yeni müzelerinden biri olan Sağlık Müzesi’nin açılışını 14 Mart veya o hafta içerisinde yapmayı planlıyoruz. 1 ayımız var, son hazırlıklarımızı yapıyoruz. ‘Tıp Bayramı’ haftasında Bursa’mızı bu güzel müzeyle buluşturacağız” dedi.

“Bursa, müzeleriyle meşhur”

Bursa’nın kültürel birikimine de işaret eden Başkan Aktaş, “Kent Müzesi başta olmak üzere Bursa, müzeleriyle meşhur. Burada da çok büyük emek var. Binanın kamulaştırılıp restorasyonunun yapılmasının ardından, ihtisas gerektiren, sağlıkla alakalı bir konseptin ele alınmış olması çok değerli. Kendisi de hekim olan CHP Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil’in de özel gayretleriyle, Bursa sağlığı çok ciddi şekilde araştırılmış. 7 yıllık bir çalışmayla, Bursa Sağlık Tarihi kitabı da oluşturulmuş. Bugün de müzede devam eden çalışmaları inceleyelim, eksikleri tespit edelim diye geldik. Burada çok büyük bir gayret var” diyerek, müzeye emeği geçen ve bağışta bulunan gönüllülere teşekkür etti.

Başkan Aktaş, zamanla daha da geliştirilecek olan müzenin yaşayan bir mekan haline gelmesi için sağlık kuruluşlarıyla irtibat halinde sağlık odaklı farklı aktivitelerin, tarama ve bilgilendirmelerin yapılacağını da sözlerine ekledi.

“Anadolu’da açılan ilk sağlık müzesi olacak”

Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil de müzenin oluşumuna destek veren Büyükşehir Belediyesi ile sağlıkla ilgili çeşitli eşyaları ve eserleri müzeye veren hekim ve yakınlarına teşekkür etti. İrgil, müzenin özelliğine değinerek, “Bursa Sağlık Müzesi, Anadolu’da açılan ilk sağlık müzesi olacak” dedi.

Trakya’da Edirne’de de bir sağlık müzesinin bulunduğunu ifade eden İrgil, “Aslında Türkiye’de ilk sağlık müzesi 1920’li yılların sonuna doğru Bursa Valiliği içerisinde bir odada Osman Şevki Uludağ tarafından açılmıştı. Maalesef o müze unutuldu, kayboldu. Burada o anıyı da tekrar canlandırmak ve onun hakkını teslim etmek istedik” dedi.

Yaklaşık 7-8 yıl önce çalışmalarına başlanan müzenin Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne yakışan bir tavırla kente kazandırıldığını anlatan İrgil, “Bu müzenin yaşamasını diliyorum” diyerek Bursalılara müzeye sahip çıkmaları çağrısında bulundu.

Yrd. Doç. Dr. Irmak Sayın Alan; Günümüzün En Yaygın Hastalığı Diyabet

Gebelerde Şeker Yüklemesinin Hiçbir Yan Etkisi Yok

Günümüzün En Yaygın Hastalığı Diyabetunnamed (7)

Okan Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Irmak Sayın Alan, gebelerde şeker yüklemesinin hiçbir yan etkisi olmadığını, şeker yüklemesi yaptırılmadığı takdirde iri bebek doğumu gibi ciddi sıkıntılara neden olabileceğini vurguladı. 

14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nün bu yılki teması “Kadın ve Diyabet”. Okan Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Irmak Sayın Alan, gebelik döneminde ortaya çıkan diyabet hastalığına ilişkin, “Hamilelik döneminde kadınların, kadın doğum uzmanına giderek uygun şeker tetkiklerini yaptırması gerekiyor. Şeker yüklemenin herhangi bir yan etkisi yok. Yaptırılmadığı takdirde, iri bebek doğumu gibi daha ciddi sıkıntılar doğurabiliyor“ dedi.
Diyabet Hastalığı Her Geçen Gün Artıyor

Günümüzün en yaygın kronik hastalıklar arasında yer alan halk arasında bilinen adıyla şeker hastalığı, değişen yaşam alışkanlıklarıyla birlikte, her geçen gün artıyor. Son verilere göre dünyada 415 milyon diyabet hastasının bulunuyor. Bu sayının 2040 yılında ise 642 milyon olacağı ön görülüyor. Diyabet tedavisinde ise; ölçülü, dengeli ve bilinçli beslenme düzeni oluşturulması ve kan şekerini kontrol altına almak büyük önem taşıyor.

Yrd. Doç. Dr. Irmak Sayın, diyabet hastalığının sadece yetişkinlerde görülmediğine dikkat çekti: “Diyabet sıklığı her geçen yıl artıyor. Sadece yetişkinlerde değil, yanlış beslenme, fiziksel hareketsizlik, fazla kilo gibi sebeplerle son yıllarda çocuk ve gençlerde de çok sık görülen bir hastalık halini aldı.”

Kolesterol İlaçları Diyabet Gelişimine Neden Olabilir

Diyabet gelişimi için risk faktörlerine sahip hastalarda statinlerin (kolesterol düşürücü ilaçların) kullanımı ile diyabet gelişimi arasında olası bir ilişkinin olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Irmak Sayın Alan, “Diyabet riski yüksek olan hastalarda, kolesterol yüksekliği için statin kullanımı dikkatle değerlendirilmeli ve mümkünse yaşam tarzı değişikliği ile tedavi ön planda tutulmalıdır’’ dedi.

Gizli Şeker Diyabet ile Aynı Değil

Yrd. Doç. Dr. Irmak Sayın Alan, Prediyabet yani halk arasında bilinen adıyla gizli şeker hastalığının, diyabet olarak kabul edilse de, bu hastalar diyabet tanısı için mevcut kriterleri sağlamadığını söylüyor.

Bu aşamadaki hastaların önemli bir bölümünün durumlarını fark edemiyor; ancak prediyabet diyabetten bir önceki aşama olduğu için damarlar üzerinde hasar oluşturabiliyor. Yrd. Doç. Dr. Alan, bu aşamada uygulanması gereken tedavi sürecini ise şöyle açıkladı: “İlaç tedavisinden ziyade, vücut ağırlığının en az yüzde 5-7’sini kaybetmeyi hedefleyen diyet ve egzersiz uygulamasının yeterli olacaktır.”

Gebelik Diyabetine Dikkat

Gebelik diyabeti tek tip bir hastalık olarak görülürken, artık diğer diyabet türleri gibi farklı nedenlere bağlı olabileceği düşünülüyor. Yrd. Doç. Dr. Irmak Sayın Alan, bu nedenler anlaşıldığı zaman, hangi gebelerin diyabet ve komplikasyonları açısından yüksek risk altında olduğunu belirlenebileceğini söylüyor.

Kahve Tüketimi Diyabeti Önlemeye Yardımcı

Yapılan araştırmalara göre diyet ve diyabet gelişimi riski arasındaki bağlantıları inceleyen çalışmalar, kahve tüketiminin kalp damar hastalığı, kanser, Parkinson hastalığı ve tip 2 diyabet riskini az da olsa azalttığını gösteriyor.

Yrd. Doç. Dr. Irmak Sayın Alan kahve tüketimi ile ilgili olarak, “Kan glukoz düzeylerini arttırdığı gösterilen kafein bu etkiden sorumlu değildir. Bu etki kahvenin kavurma işleminde açığa çıkan yüzlerce farklı kimyasal bileşenden ve kahvenin içerdiği yüksek düzeyde antioksidanlardan kaynaklanır.” dedi.

Diyabet Gelişiminde Stres Büyük Rol Oynuyor

Diyabet gelişiminde yaşadığımız çevrenin ve stresin, genlerimizden daha büyük bir rol oynadığına dair artan veriler mevcut. Özellikle stresin biyolojik belirleyicisi olan “kortizol” hormonu bu etkiyi yaratan en önemli faktörlerden. Yrd. Doç. Dr. Irmak Sayın Alan son olarak, stresi azaltmak ve tedavi sürecini hızlandırmak için egzersiz yapmanın önemine dikkat çekiyor: ‘’Hafif bir fiziksel aktivite, yoğun egzersizden tamamen farklı olarak pek çok olumlu etki gösterir. Bu önemli bulgu, özellikle yoğun egzersizi sürdüremeyen veya yapması mümkün olmayan kişilere önerilen egzersiz kriterlerinin daha ulaşılabilir olması yönünde fayda sağlayabilir’’ dedi.

KAÇAK ALKOLLÜ İÇKİYİ BÖYLE GİZLEDİLER

Gümrük ve Ticaret Bakanlığına bağlı Gümrük Muhafaza Ekipleri, Gürcistan’dan Bulgaristan’a gitmek üzere Sarp Gümrük Kapısı’na gelen bir TIR’da yaptıkları aramada, 14 bin 880 şişe yabancı menşeili alkollü içki ele geçirdi.böyle gizlediler.jpg1

 

Bakanlığın merkez birimine ulaşan bir ihbarı değerlendiren Gümrük Muhafaza Ekipleri, meyve suyu ve maden suyu taşıyan bir TIR ile alkollü içki yapılacağı şüphesi üzerine harekete geçti. Yapılan istihbari çalışmalar sonucu TIR’ın plakası, sürücüsü ve kayıtlı olduğu firma bilgilerine ulaşan ekipler, takibe alınan TIR’ın gümrüklü sahaya gelmesinin ardından gerekli güvenlik önlemlerini alarak geniş çaplı arama başlattı.

 

TIR, ilk bakışta beyan edildiği üzere maden suyu ve meyve suyu ile dolu görünüyordu; ancak aramanın derinleştirilmesi sonucu, dorsenin iç kısmında, taşıdığı yükün fark edilmemesi için siyah poşetlerle kaplanmış şüpheli paletler göze çarptı. Paletlerin açılması neticesinde, tam 1 milyon 734 bin TL değerinde 14 bin 880 şişe alkollü içki ele geçirildi.

 

Yapılan ilave incelemeler sonucunda, içki şişelerinin etiket bilgilerinde Türkçe ibareler olduğu ve Bulgaristan’a götürülmeyerek yasadışı yollarla Türkiye’de iç piyasaya sürülecekleri tespit edildi.

böyle gizlediler

Olay sonucunda, daha önce de adları kaçakçılık suçuna karıştığı anlaşılan, eşyaların göndericisi H.B. ile alıcısı S.K. hakkında adliyeye suç duyurusunda bulunuldu.  Kaçak eşya taşımasında kullanılan araç ve alkollü içkilere ise Gümrük Muhafaza Ekiplerince el konuldu. Olaya ilişkin soruşturma sürüyor.