
Irkçı emperyalizm ülkemiz üzerinde yine sessiz sedasız bir operasyon yürütüyor. Türkiye’nin tüm dikkati terör saldırıları ve soruşturmalara yoğunlaşmışken Akdeniz’in sigortası Kıbrıs’ımızda esrarengiz gelişmeler yaşanıyor.
Pazar günü Kıbrıs’ta Türkiye, İngiltere, Yunanistan, Rum tarafı, ve KKTC yönetimi arasında yapılacak beşli görüşme, bölge güvenliği açısından büyük önem arz ediyor. Gerek Türkiye’nin güvenliği açısından gerekse İsrail tehdidi açısından sigorta niteliği taşıyan KKTC tarihi bir dönüm noktasında bulunuyor. Erbakan Hocamızın harekÂt emri vererek düşman işgalinden kurtardığı KKTC’nin, masada döndürülen oyunlar ve ferasetsiz liderler eliyle yeniden fiili işgal tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylemek gerekiyor. Onun için Kıbrıs fatihi Milli Görüş lideri Erbakan Hocamızın uyarılarını bir kez daha dikkatlerinize sunuyoruz.
İZİM için en başta Kıbrıs sorunu diye bir sorun yoktur. Sorun olmayınca da, çözümü için bir gayret göstermek veya alternatifler aramak beyhudedir. Bizim için gerçek olan şudur; Türk askeri, Kıbrıs`taki ırkdaşlarımızı korumak ve yıllardır süren tüm zulme son vermek için 1974 yılında Ada`ya asker çıkarmış ve vatandaşlarımızı zulümden kurtarmıştır. Ve 1974`ten beri Yeşil Hatla çizili olan sınıra kadar KKTC dediğimiz bölgede Kıbrıs Türk`ü huzur içerisinde yaşamaktadır. Bu bölge şimdi tam bir bağımsız Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir. Bu devletin bağımsızlığı ilan edilmiş ve Türkiye bunu tanımıştır. Askerlerini bulundurmakla da bu işe fiilî destek verdiğini dünyaya göstermiştir.
Şimdi kalkıp böyle bir yapıda, durup dururken ortaya Kıbrıs sorunu diye bir sorun atmak başımıza iş almak demektir. Orada bizim için iki devlet vardır. Ve ikisi de birbirinden bağımsızdır.
…Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bir vakıa olarak vardır. Bunu ister Rum tarafı, ister Yunanistan, ister Batı ve ister Amerika kabul etsin etmesin, bizi hiç enterese etmez. Onlar kabul etmiyorlar diye mevcut statüyü bozmak, dengeler gözeteceğiz diye tavizler vermek akıllı insanların yapacağı iş değildir. Ayrıca bu dava bizim bir manevî davamız olduğu için Kıbrıs`tan taviz verdirici her görüş ve her zihniyet “hain”lik suçlamasına muhatap olacaktır.
Tekrar ediyorum; bizim Kıbrıs`ta hiçbir meselemiz yoktur. Meselesi olanlar Rum tarafı, Yunan tarafı ve Helen Hıristiyan âlemidir.” (Erbakan -1988-, Özel Röportaj, Dış Politika Dergisi, s.3)
AB’YE GİRMEK ZORUNDA DEĞİLİZ
“…Kıbrıs’ta, bildiğiniz gibi, ilk önce birinci hareket oldu. Bu birinci hareket bölgesinde durmamız mümkün değildi; çünkü, biz daha baştan hükümet olarak bugünkü hudutları yeşil hat olarak, en asgarî buraya gitmemiz lazımdır diye tespit ettik, en asgari, bu, bizim asgari haddimizdir. Bunu bir defa tespit edelim. Şimdi, biraz önce buyurduğunuz gibi, buraya gelmişiz, aradan otuz küsur sene geçmiş, burada bağımsız bir devlet kurmuşuz, haklarımızı korumuşuz. Gelmişler, şimdi bize, efendim, Avrupa Birliğinden siz bir takvim istiyorsunuz ya, bu müzakere takvimini size söyleyebilmemiz için, bu Kıbrıs’ı Yunanistan’a vereceksiniz. Oynanmak istenen oyun bu. Farz ediniz ki bir anda bu takvimi verdiler. Bu takvim ne ifade eder? Efendim, dört sene müzakere edeceğiz dedi, üçüncü sene sonunda yine bir bahane buldu. Kaldı ki, Avrupa Birliği meselesine geleceğiz. Biz, Avrupa Birliği’ne girmeye mecbur değiliz.
“Kıbrıs`tan taviz verdirici her görüş ve her zihniyet “hain”lik suçlamasına muhatap olacaktır. Tekrar ediyorum; bizim Kıbrıs`ta hiçbir meselemiz yoktur. Meselesi olanlar Rum tarafı, Yunan tarafı ve Helen Hıristiyan âlemidir.”
Gelmişler, şimdi bize, efendim, Avrupa Birliği’nden siz bir takvim istiyorsunuz ya, bu müzakere takvimini size söyleyebilmemiz için, bu Kıbrıs’ı Yunanistan’a vereceksiniz. Oynanmak istenen oyun bu.
UZAKTAKİ TEHLİKEYE İŞARET EDİYORUM!
Bak, ben, bulutları görüyorum, uzakta tehlikeye işaret ediyorum, benim vatanî vazifem bu. Bir defa, bu işlerde böyle her ağızdan bir ses çıkmaz; madde bir.
Madde iki, efendim, kendine güveniyorsan masaya otur, git fikrini söyle. Böyle yağma yok, masaya oturulacak şey var, oturulmayacak şey var.
Bu plan, işaret ettiğiniz gibi, bu Ada’nın Yunanistan’a verilmesidir; çünkü, buraya gelecek Rumlar, yerleşecekler bizim bölgemize, bizim hâkimiyetimiz kalmayacak; çünkü, sonunda Mecliste çoğunluk nüfusa göre olacağı için, hâkimiyet Rumlara geçmiş olacak. Biz askerimizi çekeceğiz, insanımız orada yarın katledilse koruyamayacağız ve buradan birtakım topraklan onlara elimizle götürüp vereceğiz biraz önce işaret ettiğiniz gibi. Ne demekti bunun manası; burası Türkiye’nin stratejisi için o kadar hayatî ki, biz istediğimiz bir askerî harekâtta burayı kullanabilmeliyiz. Şimdi, bu söyledikleriniz yapıldığı zaman, Kıbrıs’a siz başınızı çevirip bakamazsınız; çünkü, o Kıbrıs Avrupa Birliğine girecek, karşınızda Avrupa Birliği var ve bir daha barış harekâtını da yapamazsınız. Ondan dolayı, bu adımların en ufak bir tanesinin atılması, Ada’nın Yunanistan’a verilmesi demektir. Bizim Kıbrıs meselemiz diye hiçbir meselemiz yok. (Erbakan, Özel TV Yayını, 28 Kasım 2002)
MİLLÎ GÖRÜŞ’ÜN KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI
Kıbrıs, bilindiği gibi, asırlar boyu bizim bir adamızdır. Bu Adamıza zaman içerisinde çeşitli göçler yaptırıldı planlı olarak tıpkı Girit gibi. Bizim olan Ada’nın bizden alınması için her türlü entrika çevrildi, birçok katliamlar yapıldı bizim insanlarımızı yok etmek için. Biz 1974’te hükümet olduk, geldik. Geldiğimiz zaman, bizden önce Johnson’ın mektubu… Halk Partisi bir şey yapamamış katliama karşı. Sayın Demirel’in bir dönemi olmuş, o bir şey yapamamış katliama karşı. Biz geldiğimiz zaman işin şekli değişti. Bilindiği gibi, biz dedik ki, hayır, biz Millî Görüşçüyüz… Sayın Ecevit de o zaman görüşlerimize destek verdi. Hayır, bu katliama göz yumamayız, bunlar bizim kendi soydaşlarımız, kardeşlerimiz, bunu önlememiz lazım. Sampson’un yapmış olduğu büyük katliamlar karşısında, her türlü tedbire riayet ederek, Yunanistan mukabil hareketler yapmasın diye oraya kuvvetlerimizin çıkarılmasının her türlü hazırlığını yaptık. Kuvvetlerimize emir verdik, gideceksiniz ve buradaki kardeşlerimizi kurtaracaksınız.
Askerî kuvvetlerimiz, Sayın Semih Sancar, Allah gani gani rahmet etsin, çok muhterem bir Genelkurmay Başkanımızdı, Kıbrıs harekâtımızda baştan sona kadar en büyük kahramanlıklar yapmıştır. Sizi mareşal yapalım dedik, kabul etmedi; bir maaş ikramiye verelim dedik, kabul etmedi; böyle muhterem bir insandır. En büyük fedakârlıkları yapmıştır ve çok başarılı bir şekilde bu işi yönetmiştir.