Gazeteci Susturmak!

 

cengiz_yucak_2(7)Gazeteci”     hem patronu hem de çalışanı itibariyle haber yapan muhabiri de, yorum yazan köşe yazarını da ve hatta gazetenin baskı ve dizgisinde emeği geçen herkesi kapsayan geniş bir kimliktir..Sırtında toplumu bilgilendirmek ya da olayları aydınlatmak gibi bir yükümlülüğü olan gazetecinin elindeki tek silahı ise kalemi ve fotoğraf makinesidir..

Haberinden ya da yorumundan rahatsızlık duyarak bir gazeteciyi etkisiz kılmak isteyenlerin ilk başvurduğu yöntem ise o gazetecinin kalemini veya fotoğraf makinesini, yetmediği yerde ise de en sonAhmet Hakan Coşkun örneğinde olduğu gibi burnunu kırmaktır..

Dünden bugüne gazeteciyi susturmaya çalışma yöntemleri ise hiç ama hiç değişmiyor;

çalışan ise patronuna etki ederek kovdurmak..

patron ise para kartı ile durdurmak..

namlu ya da yumruk ile susturmak..

yetmediği yerde de İftira ve kumpaslarla içeri tıktırmak..

Peki tüm bu çabalar yeterli oluyor mu?

Asla..

İftira ve kumpaslarla içeri tıkılan gazetecilerin daha sonra dışarı çıkınca daha acar gazeteci olduklarına ve hatta Tuncay Özkan ileMustafa Balbay misali milletvekiliğine terfi ettiklerine hep beraber tanık olmadık mı?

Bugün Silivri’de olan Hidayet Karaca, Mehmet Baransu, Gültekin Avcı ve diğerleri yarın özgür kaldıklarında gazetecilik yapmayacaklar mı?

Burnu kırılan Ahmet Hakan‘ın şimdi Hürriyet gazetesinde daha ateşli yazılarını okuyup ve Cnn’de daha sert söylemlerini dinlemiyor muyuz?

Geçen yıl İzmit’te bir gazete genel yayın yönetmeninin, kendi odasında başka bir gazete patronu tarafından darp edilmesinden sonra halen haberlerine ve köşe yazılarına devam ettiğini görmüyor muyuz?

O halde !?

O hali belli; haberinden veya yorumlarından rahatsız olduğunuz bir gazeteciyi bu tür yöntemlerle susturmaya kalkışmak doğru bir yöntem olmadığı gibi hedefe konulan o gazeteciden daha çok yeltenene zarar veren bir davranış biçimidir..

Peki ne yapılmalı?

Yapılacak olan da belli; o gazetecinin size ve kendinizi ait hissetiğiniz kesime bir zarar verdiğine inanıyorsanız, o gazeteciyi “bize veya bizlere hakszılık yapıyorsun” tezine ikna etmeye çalışacaksınız..

İkna olmuyor mu?

O zaman tezinizde haklı iseniz yargıya gidip size haksızlık yaptığına inandığınız o gazeteci ile hukuk önünde hesaplaşacaksınız..

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir‘ sözleri, tıpkı karşınızdakini yaralamaya çalıştığınızda sizi de yaralayabilecek olan iki ucu da keskin bir bıçak gibidir..

Evet gazetcilikte çeyrek yüzyıla doğru yol alırken, gazetecilere karşı yapılan her türlü susturma ve sindirme girişimleri bir gazeteci olarak beni yürekten üzüyor ve düşüncelerini paylaşmasam dahi onlarla birlikte yaralandığımı hissediyorum..

Hele hele geçen yıl İzmit’te ve dün de Gebze’de olduğu gibi bir gazetecinin diğer bir gazeteciyi döverek susturmaya çalışması olayı karşısında Ahmet Hakan’ın dövülerek susturulmaya çalışılması olayından daha çok üzülüyorum..

Ne demek bir gazetecinin kendi meslektaşını döverek susturmaya çalışması?

Bunun Nasrettin hoca misali bindiğin dalı kesmek budalalığından ne farkı var?

Dileğim hem Türkiye hem Kocaeli hem de Gebzemiz açısından bunun son olay olmasıdır..

İşte tüm bunların ışığında elimden sadece “kınamak” geliyor..

Kınıyorum..

Kimden gelirse gelsin, gazetecilere karşı yapılan veya yapılacak olan her türlü sindirme veya susturma girişimlerini tıpkı geçmişte dövülen tüm gazetece meslektaşlarıma yapıldığında kınadığım gibi bugün de kınıyorum..

CENGİZ YÜCAK 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir