admin tarafından yazılmış tüm yazılar

admin hakkında

Ünel Medya Gurubu, Türkiye Okuyor Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ünel

YURT DIŞINDAKİ ÇOCUKLARIMIZ İÇİN, ‘ÇEVRİM İÇİ TÜRKÇE VE TÜRK KÜLTÜRÜ’ DERSLERİ BAŞLIYOR…

Hollanda’da 19 Ağustos’ta başlayan kayıtlar 9 Eylülde sona erecek.

Lahey Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliği koordinesinde başlatılan kayıt işlemine 05-16 yaş aralığındaki çocuklarımız için başvurulabilecek.

Hollanda’da ilk kez 17 Şubat 2024 tarihinde başlatılan dersler, Güz ve Bahar dönemleri olarak 2024-2025 eğitim-öğretim yılı boyunca devam edecek.

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

 

Öğretmen görevlendirilemeyen ülkelerde yaşayan vatandaş ve soydaşlarımızın çocuklarına yönelik, 2022 yılında başlatılan ‘Çevrim içi Türkçe ve Türk Kültürü’ dersleri, 2024-2025 ders yılında da devam ediyor.

2022 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde başlatılan ve pek çok ülkeye yayılan Türkçe dersleri, daha sonra İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, Bulgaristan ve Çin gibi ülkelerde de başlamıştı.

Hollanda’da ilk kez bu yılın şubat ayında başlatılan dersler, Eğitim Bakanlığı bünyesinde görevli, alanında uzman öğretmenler tarafından, hafta sonları uzaktan eğitim yoluyla verilmekte olan Türkçe derslere çocuklarını kaydetmek isteyen veliler, alttaki afişte görülen karekodları okutarak kaydolmayı deneyebilirler..

Afbeelding met tekst, computer, Menselijk gezicht, schermopname Automatisch gegenereerde beschrijving

Ücretsiz olan derslere, vatandaş ve soydaşlarımız, Türkçe öğrenmek isteyen 5- 16 yaş aralığındaki çocukları için başvuruda bulunabilirler.

Unutmayın, köklerden geleceğe köprüler, “dil” ile kurulur. Türkçemize sahip çıkalım ve çocuklarımızın Türkçe ve Türk Kültürünü öğrenmesi için sunulan bu fırsatı kaçırmayalım.

Afbeelding met muur, persoon, overdekt, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving

BAŞVURU:

Aşağıdaki linkleri google’da aradığınız zaman karşınıza çıkacak olan formları doldurarak yer alan kayıt formunu derslere katılacak her çocuk için ayrı ayrı doldurunuz:

Link 1= https://forms.gle/YBNd4SR3pZ3Gu1od6

Seviye Tespiti: Kaydınızı tamamladıktan sonra, çocuğunuzun Türkçe bilgisine göre uygun seviyedeki bir sınıfa yerleştirilebilmesi için, çocuğunuzun aşağıdaki linklerde yer alan seviye tespit sınavını yapmasını sağlayınız. Çocuğunuzun testi kendisinin ve yardımsız doldurması, seviyesinin belirlenebilmesi ve uygun sınıfa yerleştirilmesi için önem taşımaktadır:

Link 1=https://forms.gle/KLWgotFggjZ3Mwsr7

Daha fazla bilgi için: lahey@meb.gov.tr

                          ********************

Afbeelding met tekst, schermopname, Lettertype, Onlineadvertenties Automatisch gegenereerde beschrijving

Değerli okurlarım,
www.ilhankaracay.com’da yayınlanan haber ve yorumlar, 5 bin kadarı medya olmak üzere, parlamenterler, ünüversiteler, sivil toplum kuruluşları, meslek kurululuşları ve holdingler olmak üzere, tam 27 bin adrese gönderilmektedir. Yüzlerce yayın organı bu haber ve yorumları değerlendirmektedir.
Bu sayede okuyucu kitlemin sayısı yüzbinleri geçmektedir.
Bana okuyucu rekoru kırdıran, yukarıdaki logoların sahibi olan yayın kuruluşları, benimle irtibatlı olarak yayın yapmaktadırlar.
Yayınlayanlara ve okuyanlara teşekkürlerimle…

 

 

 

kocaeliokuyor.com – anadoluokuyor.com – unelmedya.com – tramvaykocaeli.com – turkiyeokuyor.com

LÜTFULLAH ÖNDER: BU YAPILAN ŞANLI TÜRK ASKERLERİNE VE TÜRKİYE TARİHİNE HAKARETTİR!

Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Lütfullah Önder, Harp Okulu mezuniyet töreninde teğmenlerin “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz” sloganını atmasını darbe olarak nitelendirenlere sert tepki gösterdi. Önder, bu tür ithamların Türk milletinin kurucu değerlerine ve ordusuna yönelik büyük bir haksızlık olduğunu vurguladı.

Önder, yaptığı şu ifadeleri kullandı: “Harp Okulu mezunlarının ‘Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ sloganını darbe olarak nitelendirmek, bu ülkenin milli değerlerine ve kurucu lidere yapılan büyük bir saygısızlıktır. Teğmenlerin Mustafa Kemal’in askerleri olduğunu söylemesinden daha doğru ve doğal bir şey olamaz. Yanlış olan, aynı gün cuma hutbelerinde Mustafa Kemal tarafından kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 30 Ağustos zaferini Atatürk’süz kazanılmış gibi anlatmasıdır. talimatlarla söndürdük diyen anlayışın, 30 Ağustos Zaferi’nde Atatürk’ten bahsetmemesi oldukça ilginçtir.”

Önder ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülkenin bağımsızlığını ve bütünlüğünü koruyan en önemli kurumun olduğunu belirtti: “Türk ordusu, bağımsızlığımızın ve milli birliğimizin kesinliğidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden giden Mehmetçiğimize yapılan bu tür yakıştırmalar, kabul edilemez. Bağımsız Türkiye Partisi olarak, bu tür ithamların karşı dimdik duracak ve milletimizin değerlerini savunmaya devam ediyor. Bu milletin evlatları, Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkesi ve inkılaplarına bağlılığını onun platformunda dilemekten çekinmeyecektir . Milli değerlere yönelik yapılan her türlü karşı sessiz kalmayacağız” dedi.

RTÜK Başkanı Milletin Başına Gestapo Subayı Kesildi!

 

RTÜK Başkanı Milletin Başına Gestapo Subayı Kesildi!

CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in “Sokak röportajlarına düzen getirilecek! O söylenenleri kim söylerse söylesin, gözaltına alınır ve bir soruşturma geçirir” şeklindeki açıklamalarıyla ilgili sert eleştirilerde bulundu.

Kanko, RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in sokak röportajlarıyla ilgili tehditkâr açıklamalarına karşı şu değerlendirmelerde bulundu; “Demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsurları olan ifade özgürlüğü ve basın hürriyetine yönelik ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tür ifadeler, otoriter bir rejimde görülebilecek baskıcı uygulamaların habercisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şahin’in, RTÜK Başkanı olarak asli görevi radyo ve televizyon yayınlarının tarafsız ve bağımsız bir şekilde denetlenmesini sağlamak iken, kendisini adeta bir “Gestapo subayı” gibi konumlandırması ve vatandaşları sindirmeye yönelik tehditler savurması kabul edilemez. Bu tavır, hem demokratik değerlere hem de hukukun üstünlüğüne aykırıdır. RTÜK, bağımsız ve tarafsız bir denetim organı olması gerekirken, başkanının açıklamaları kurumun otoritesini kötüye kullandığına dair ciddi endişeler doğurmaktadır.

Dahası, Şahin’in radyo ve televizyonlarla sınırlı olan yetki alanını aşarak internet yayınlarına müdahale etmeye kalkışması, anayasal düzene aykırı bir eylem olarak değerlendirilmelidir. Bu durum, Şahin’in sınırlarını ve görev tanımını bilmediğini veya bilerek aştığını göstermektedir. Kendisinin bu otoriter tutumu, internetin ardından basılı medyaya da sansür uygulama hedefinin bir parçası olarak görülebilir.

Türkiye’de demokrasinin ve ifade özgürlüğünün ne kadar kırılgan bir noktada olduğunu gözler önüne seren bu açıklamalar, hukuki ve ahlaki açıdan derinlemesine bir sorgulamayı gerektirmektedir. Şahin’in söylemleri, sadece ifade özgürlüğünü tehdit etmekle kalmamakta, aynı zamanda hukukun üstünlüğünü de ciddi şekilde zedelemektedir. Toplumun bu tür baskıcı uygulamalara karşı uyanık olması ve demokratik haklarına sahip çıkması, özgürlüklerimizin korunması adına büyük önem taşımaktadır” ifadelerini kullandı.

DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Dubai Port World Limanı 2023 yılında vergi ödememiş. Safi Port Derince Limanı ise

Gergerlioğlu, Kocaeli’nin tüm sorunlarını titizlikle inceliyor

 

DEM PARTİ Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Kocaeli’nin sorunlarını gündeme getirdi.

 

Kocaeli’deki limanlar vergi ödemiyor!

Asgari ücretlinin, emeklinin açlıktan perişan olduğu bugünlerde, durduğu yerde para basan limanların yıllardır vergi ödemediğini belirten Gergerlioğlu, “Dubai Port World Limanı 2023 yılında vergi ödememiş. Safi Port Derince Limanı ise son 3 yılda hiç vergi ödememiş. Para basıyor adamlar. Kocaeli trafiğini altüst ediyorlar. Bölgede yaşam altüst oluyor. Trafik kazaları gırla, liman işletmeleri vergi bile vermiyor. Bu düzen böyle bir düzen. Her şey ortada yalan dolan yok. Bakın tüm evraklar ortada. Bu nasıl bir iştir? Nasıl dolaplar dönüyor? Anlamak mümkün değil. Biz bu konuyu yakından takip edeceğiz. Safiport körfezi kirletiyor. Safiport genişledikçe genişliyor. Neredeyse Gölcük’e varacak. Öyle bir durum var ki. Adamlar limanı genişlettikçe genişletiyor. Kimyasal tanklar geliyor. Çevreciler isyan ediyor. Kimsenin umurunda değil. Ardından da 3 yıldır vergi bile ödemiyormuş. Dubai Port World Limanı ise çalışanlara verilen performans ücretini yarıya düşürmüş. İşçilere her yılbaşında verilen çerez parası dahi verilmemiş. Vergi vermiyorsun. Bir de yetmiyor işçinin de hakkından kesiyorsun. Olacak işler değil. Bunlar nasıl oluyor biliyor musunuz? Sırtınızı iktidara dayadığınız anda bunlar oluyor işte. Boşuna mı yani? Bir sürü müteahhit, patron, ağa, bu iktidara sırtını dayıyor. İşte böyle bir düzendeyiz.” Şeklinde konuştu.

Gebze Teknikte neler oluyor?

Gebze Teknik Üniversitesinden çok şikayet geldiğini söyleyen Gergerlioğlu, Genel Müdür Yusuf Çalık’tan çok şikayet var. Çünkü öğrenciler hayvanları korumaya çalışıyormuş. Genel müdür gelmiş öğrencilere müdahale etmiş, demiş ki: “Buraya mafya gibi çöktünüz, çıkın gidin buradan, burası benim arazim.” demiş, Genel Müdür. Çocuklar orada gariban hayvanları barınaklarda besliyor. Güzel bir iş yapıyorlar. Canlılara karşı merhamet, vicdan dolu olmayı senin öğretmen gerekir. Çok güzel bir üniversite gittim gördüm. Yemyeşil her taraf, bir Amerikan Üniversitesi gibi gerçekten gurur verici bir görüntü var. İyi bir eğitim olduğu söyleniyor. Arazisi iyi teknik imkanları, iyi Gebze Teknik Üniversitesi’nin. Bırakın da öğrenciler bahçede 3-5 hayvan beslesin. Ne var bunda? Öğrencilerde bir diploma verip göndermek mi önemli yoksa aynı zamanda onları merhamet, vicdan, empati duygularıyla doldurup göndermek mi önemli? Hem diplomasını alsın teknik bir insan olsun hem de merhamet, vicdan dolu insan olsun. Sayın Genel Müdür’ün yaptıkları hakkında Rektörünüzün bir açıklaması var mıdır? Sayın Rektörü bir açıklamaya davet ediyorum. Bu ne haldir? Anlaşılan Müdür Yusuf Çalık Rektörlüğü bile takmıyor! Öğrencilere dediği laflardan oldukça rahat birisi olduğu da görülüyor. Sayın Rektör’den ben bu konuda bir açıklama bekliyorum. Öğrenciler üniversiteye kazandırılacak insanlardır. Soğutulacak insanlar değil. Biz bunu bir soru önergesiyle de soracağız. Öğrencilere yönelik bu muameleleri de kabul etmiyoruz. Üzücü kelimeleri kabul etmiyoruz. Hayvanların katline karar verilen yasaların çıktığı günlerdeyiz. 3-5 hayvanı koruyana da yapılan bu arkadaşlar.” ifadelerini kullandı.

SEKA Devlet Hastanesi personelinin sorunları çözülmeli

Kendisinin de yıllarca çalıştığı SEKA Devlet Hastanesi’nde önemli sorunlar olduğunu vurgulayan Gergerlioğlu, “Bu sorunlar sendika temsilcisi tarafından Genç Sağlık Sendikası Kocaeli Şubesi Başkanı Yetiş Kurtuluş Yağdıran tarafından gündem ediliyor. Deniliyor ki; “Biz personel dinlenme alanlarının yetersiz hijyen koşullarını uygunsuz buluyoruz. Acil serviste bir hekim ile birlikte iki hemşire çalışması gerekirken sayı bunun altında kalıyor. Personel yemeklerinin içerisinden yabancı maddeler çıkıyor. Yemeklerle beraber gönderilen ekmekler küflü yenilemez halde yemeklerle beraber gönderilen meyveler çürük gönderiliyor.” Personel canla başla çalışıyor, yemeğe çıkıyor çürük ekmekler, çürük meyveler veriliyor. Dinlenmeye gidiyor havasız, kötü, pis, hijyensiz odalar. Bunlar başhekime sunuluyor, dinliyor fakat hiçbir çözüm bulmuyor. Sendika başkanıyla da görüştüm. Bu çözümsüzlüğü kabul etmiyoruz. Sağlık Bakanı’na konuyu iletiyorum buradan yazılı olarak da iletiyoruz. Nedir bu sorumsuzluk? Böyle şey mi olur? Yani canla başla çalışan doktor ve hemşire arkadaşlarımıza yapılacak iş midir bu? Ben de oralarda çalıştım gerçekten önemli bir performansla çalışır doktorlar, hemşireler, hastalara karşı özveriyle çalışır. Mutlaka da yorulur. Yorulduğu zaman dinlenmesi gerekir. O kadar yorgun argın insanın önüne çürük ekmek, sebze meyve mi koyuyorsunuz? Allah aşkına bu ne iştir? Sağlık Bakanı duymuyor mu bunu? Biz buradan sendikanın bu şikayetlerini iletiyoruz. Sağlık Bakanı cevap versin. Başhekim Bey Sendika Başkanı’nı artık kabul etmiyormuş, randevu vermiyormuş. O zaman Sağlık Bakanı bu konuya bir çözüm bulsun. Biz soruyoruz, soru önergesi ile de soruyoruz. Meslektaşlarımızın yaşadığı hale duyarsız kalamam bir hekim olarak, Meclis Sağlık Komisyonu üyesi olarak bu durumu yakından takip edeceğim. Tüm İzmit SEKA Devlet Hastanesi personeli de bunu bilsin. Yıllarca birlikte çalıştık. Meslektaşlarımızın, arkadaşlarımızın durumunu hiçbir zaman unutmayız. Her zaman yanlarındayız. Hepsi her zaman bize başvurabilirler.” şeklinde konuştu.

Haber neden silindi?

Yıldız Sunta’nın saldığı tozdan herkesin şikayetçi olduğunu aktaran Gergerlioğlu,  “İlginç bir durum tespit ettik arkadaşlar. İlimizin gazetesi Özgür Kocaeli bir haber yaptı. İlimizin çevresini acayip kirleten Yıldız Entegre ile ilgili bir haberdi. Yıldız Sunta’nın saldığı tozdan şikayet olduğunu söylüyordu haberde. Sonra bir baktık bir saat sonra haber silindi. Haber yok şu anda. Özgür Kocaeli Gazetesi yetkilileri haberi niye sildiniz? Siz de biliyorsunuz ki Yıldız Entegre bu şehri mahveden bir sürü pislik, kir saçan bir fabrika. Peki niye sildiniz bu haberi? Ben soruyorum. Ben haberi bulamadım. Gazetenizi her gün tetkik ederim. Değerlendiririm. Ama sonra baktık bizim ilgilendiğimiz haber yok. Arkadaşlarımız bu konuyu takip ediyorlardı. Fakat gazetenizde aniden haber silindi. Yani açıklama yapın lütfen. Bir telefon mu geldi fabrikadan? Veyahut da AK Parti il başkanlığından. Veyahut başka bir teknik sorun mu oldu? Tabi ben yargısız infaz yapmam ama bu da hoş olmayan bir görüntü. Fehmi Bey’in sahibi olduğu bu fabrikayla ilgili haber yapmak acaba engelleniyor mu Kocaeli’de diye bir soru akla geliyor. Bu konuda da bir cevaplamanızı istiyoruz.” dedi.

912 milyon liralık işi 2-3 milyara mı yapacaksınız?

Kocaeli ile ilgili sorunların bitmediğini söyleyen Gergerlioğlu, “Defalarca gündeme getirdim. Bin defa gündeme getirsek azdır. Derince Limanyolu projesiyle TEM’e bağlantı yapılacaktı. Neredeyse 20 yıldır oradan bir bağlantı yapılacaktı 20 yıldır beceremiyorlar. 2002 yılından beri iktidar AK Parti 2024’e gelmişiz. Derince’de bir liman otoyol projesi hala yapılamamış. Utanç verici bir hal gerçekten. Şehrin içi tırlardan geçilmiyor. Arabanızı sürüyorsunuz sağda solda tır size vuruyor, çarpıyor, bir sürü kazalar oluyor. Yani şehir içinde tırlar cirit atıyor. Bu şehir içindeki bu tır artışı dursun diyoruz. Büyük bir tehlike arz ediyor koca tonajlı kamyonlar. Saniye başı birisi giriyor çıkıyor bu limanlara. Vergi de ödemiyor bu adamlar ve ihalelerde yolsuzluk, usulsüzlük döndüğünü Danıştay ispat ediyor, buluyor. İhaleyi iptal ediyor. İki yıldır güya oraya bir otoyol, bağlantı yolu, köprü yapılacak. Bütün bunlar iptal ediliyor. Sonuçta ne oluyor? 912 milyon liraya ihale edilen bir yer, şu an daha yeni ihalesi de yapılmamış. Allah bilir ihale yapıldığında 2 milyara, 3 milyara belki de çıkacak ihalesi! Hadi bakalım çık işin içinden! Yani halkın parasını böyle çarçur ediyorlar arkadaşlar. Sizin paranız bu ya 912 milyona yapılacak iş belki ki şu anda yapılamıyor. Yapıldığı zamanda 2-3 milyar liraya yapılacak belli ki. Korkunç paralar bunlar. Bunlar kimin cebinden çıkacak? Bu beceriksizlerin cebinden çıkmıyor. Halkın cebinden çıkıyor. Üzücü olan nokta bu.” ifadelerini kullandı.

Darıca’lı esnaflar çetelerden bıktı!

Darıca ve çevresindeki ilçelerde Daltonlar çetesinin esnafı huzursuz ettiğini söyleyen Gergerlioğlu, “İş yerlerini kurşunluyor, yağmalıyor, talan ediyor. Defalarca Darıca Kaymakamı’na, Darıca Emniyet Müdürü’ne bildirdik. Neden Daltonlar çetesine müdahale edilmiyor? Hala nasıl bu Daltonlar çetesi iş yerlerinden haraç alıyor, kurşunluyor? Ülkede polis yok mu? Emniyet yok mu? Kaymakamlık yok mu? Kocaeli valisi yok mu? Nedir bu Daltonlar çetesi? Göz mü yumuyorsunuz, baş mı edemiyorsunuz? Sormak isterim ne ise söyleyin. İçişleri Bakanı’na da iletelim bunu. Yine ileteceğiz. Darıca’da birçok esnaf bize başvuruyor. Diyorlar ki; “Haraç istiyorlar vermeyince dükkanımız kurşunlanıyor.” Bunları yakalayan var mı? Hiç yakalayan yok. Ellerini kollarını sallayarak geziyorlar.” dedi.

MESEM yolsuzluğunda adli soruşturma var mı?

Kocaeli’deki MESEM yolsuzluğuyla ilgili hala doğru dürüst bir açıklama yapılmadığını belirten Gergerlioğlu,  Şirketlerden bir kısım paralar geri alınıyor ama adli soruşturma var mı yok mu? Kocaeli Halk Gazetesi’nden bir haber; “AKP’li Kent Konseyi Başkanları, devleti hülle yoluyla milyonlarca lira dolandırmış!” diye bir iddia var ortada. Nedir ne değildir bunların araştırılması lazım! Kimse korunmamalı” şeklinde konuştu.

Netflix eğlence platformu mu, propaganda aracı mı?

 

Prof. Dr. Ata Atun

Dizi ve film Platformu Netflix, senaryonun içeriğini araştırmadan belli ki Yunan ve Rum propagandasına alet olmayı yeğlemiş.

Basında çıkan yazılara göre Andreas Georgiou’nunyönetmenliğini yapıp başrolünüoynadığı “Famagusta” adlı dizi Eylül ayının sonlarına doğru yayınlanacakmış.

Kıbrıs sorununun 1974’te başladığını iddia eden, tarihi istedikleri şekilde tahrif eden Rumlar, şimdide yalan dolan ve anlata anlata kendilerinin inandığı mitomanik senaryolarla 1974 mağduru olduklarını dünyaya ilan etme derdinde.

 

Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından finanse edilen ve yapımına katkı konan dizide, Yunanistan’ın 15 Temmuz 1974 tarihinde darbe yaparak Makarios’u devirmesi ile başlayan iç çatışmalar yok.

Darbeyi gerçekleştiren EOKA B teröristleri tarafından solcu Rumların katledilmesi, terörist başı Nikos Sampson’un darbe lideri ilan edilmesi yok.

Türkiye’nin, Yunanistan’ın ve İngiltere’nin garantörü olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yıkılarak yerine “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti”nin ilan edilmesi ve Kıbrıs Helen Cumhuriyeti’nin yönetimindeki Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhak edildiğinin açıklaması yok.

Tabi ki bunlar olmayınca, Kıbrıs adasının Yunanistan’a ilhak edildiği açıklaması sonrasında Rum Milli Muhafız ordusunun ve terör örgütü EOKA B’nin silahlarını Kıbrıs Türklerine yöneltmeye başlandığı, uluslararası tanınırlığı olan Kıbrıs Cumhuriyeti anayasası EK I, Garanti ve ittifak Anlaşması’nda belirtildiği üzere Türkiye’nin garantör devlet olduğu ve EK I, Madde 4’e göre garantör devletlerin, Kıbrıs Cumhuriyetinde statü değişikliği olduğu vakit müdahale yetkisi olduğu da yok.

 

Yayınlanacağı iddia edilen dizi hakkında çıkan haberler, dizinin tamamen yalan üzerine inşa edilmiş kurguya dayalı olduğuna işaret etmekte.

Hadi dünyayı kandıracaksınız diyelim, bizi nasıl kandıracaksınız?

Ben 20 Temmuz 1974 tarihinde başlayan uluslararası hukuka dayalı askeri müdahaleye mücahit olarak katıldım.

“Türk ordusunun sivil yerleşim yerlerini bombaladığını ve Türk askerinin sivillere ateş ettiğini” hiç görmedim ve duymadım.

Bu iddia tamamen yalan ve itibar zedelemeye yönelik.

Türk askerinin fıtratında “silahsız kişilere ateş etmemek” var, “yardıma muhtaç asker de olsa düşmana yardım etmek” var. 1974 Barış Harekatında bu insani davranışları çok gördüm ve çok uyguladım. Annesinin babasının evlerinin avlusundaki ağaca bağlayıp terk ettiği, bizi görünce inleyerek dondurma isteyen zihinsel engelli Rum çocuğu eve götürüp temizlememiz, karnını doyurmamız ve yetkililere teslim etmemiz bunlardan biridir. Hem Rumların yaptığı gibi masa başında yazılmamış, bizzat yaşanmış bir hikayedir.

Anlaşılan o ki bizim bunları anlatmamız, filme çekmemiz, geniş kitlelere ulaştırmamız gerekiyor zira propaganda içerikli diziler, silahlı mücadeleden daha etkin hale gelmiş durumda.

 

Propaganda ve tanıtım eksikliği nedeni ile 1963-1974 yılları arasında bizler Kıbrıs Türklerine uygulanan soykırımdan bırakın dünyayı, soykırımı uygulayan Rumların ve kendi yeni yetme gençlerimizin bile haberleri yok.

50 sene önce, 15 Ağustos 1974 tarihinde, Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde Rumlar tarafından 3 aylık bebekten, 93 yaşındaki yaşlılara kadar hunharcakatledilen kardeşlerimizin uğradığı katliamdan, Rumların bile daha geçen hafta haberleri oldu.

Muratağa, Atlılar, Sandallar gibi katliamların yanısıraTürkeli katliamı, Taşkent katliamı, Kumsal katliamı gibi katliamları da yaşadık biz.

Bizim 6 aydan 90 yaşına kadar insanımız yakılıp kör kuyulara atıldı.

Bizim okullarımızda öğretmenlerimiz karne verdikleri öğrencilerinin katlinin yasını tuttu.

Bizim arabalarımız yollarda kayboldu.

Bizim otobüslerimiz, binek araçlarımız içindeki yolcularla birlikte gömüldü.

Biz 13 yıl adanın yüzde 3’lük kısmına hapsedildik.

Bizim köylerimiz yakıldı.

Ekonomik baskıları, Rumların tüm yönetimi ele alıp Kıbrıs Türklerini göçe zorlamalarını anlatmıyorum bile.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, bu katliamları ve 1963-1974 yılları arasında Kıbrıs’ta Kıbrıs Türklerine uyguladıkları soykırımı büyük bir başarı ile kendi halkından ve dünya kamuoyundan saklamayı, gündemden, gazetelerden, medyadan, basından ve TV’lerden uzak tutmayı başardı.

Mağdur olan ve soykırıma uğrayan bizler Kıbrıs Türkleri iken, propaganda sonucunda mağdur koltuğuna Kıbrıs Rumları yerleştirildi.

Özellikle “Kıbrıs konusunda” haklılığımızı ortaya koyacak, dünyaya bizleri istilacı olarak değil, mağdur taraf olduğumuzu ortaya koyacak ve haklı gösterecek dizilerin yapılması artık kaçınılmaz olmuştur.Bizim yapmamız gereken, bize yapılanları anlatacak diziler ve filmler yaparak Netflix’te paylaşmak.

O zaman Netflix ve bu tür platformların gerçekte eğlence platformu mu, propaganda aracı mı olduğunu anlayacağız. (Biliyoruz bilmesine de, sağlamasını yapalım.)

 

Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç.Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN

KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi

KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili

Alpay: “Öğrenciye ücretsiz yemek, mahkuma af, esnafa destek”

Türkiye OECD ülkeleri arasında haftada en az bir kez parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının 
en yüksek olduğu ülke 


Milliyetçi Sol Parti Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’nin 37 OECD ülkesi arasında yüzde 19,2 ile son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke olduğunu söyledi.

Hüseyin Alpay, çocukların fiziksel gelişiminde yeterli ve güvenli gıda tüketmelerinin önemine dikkat çekerek, “Ülkede zirveye ulaşan yoksulluk, evlatlarımızın yetersiz beslenmelerine neden oluyor. Ücretsiz okul yemeği en temel haktır. Şubat 2023’te başlatılan anaokullarına besin desteği hizmeti bile ekonomik koşullar gerekçe gösterilerek deprem bölgesi haricinde durduruldu. Türkiye 37 OECD ülkesi arasında yüzde 19,2 ile, son 30 günde haftada en az bir kez yiyecek parası olmadığı için yemek yiyemeyen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülke oldu. Böyle reel gerçekler ortadayken, iktidarın bu meseleyi de görmezden gelmesi kabul edilemez. Bir an önce devlet okullarında bir öğün yemek verilmesi kamuoyunun beklentisidir.” dedi.

“Genel af ve ehliyet affı ile insanlara yeni bir şans verilmeli”

Açıklamalarında genel af beklentisine de değinen MİLLİ SOL Genel Başkanı Hüseyin Alpay, “Kader mahkumlarına ve siyasi tutuklulara yeni bir şans verilmelidir. Binlerce şoför esnafının el konulan ehliyetleri için de ölümlü/yaralamalı kazalara karışmayanlar için ehliyet affı yasalaştırılmalı, insanların ekmek parası için çalışmalarının önü açılmalıdır” ifadelerini kullandı.

“Bağkur reformu acil ihtiyaç”

Alpay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 1,5 yıl önce verilen Bağkur prim eşitleme sözünün yerine getirilmediğini hatırlatarak, Bağkurlu esnafın zor günlerden geçtiğini, kapsamlı bir Bağkur reformu ile sayıları 5 milyona yaklaşan Bağkur’luların sorunlarının ivedilikle çözülmesi gerektiğini sözlerine ekledi.

TÜRKOĞLU’NDAN İNEGÖL SORGUSU!

İnegöl’de çok daha riskli bölgeler öylece dururken, Devlet Hastanesi karşısındaki merkezi bölgedeki konutların bulunduğu alanın apar topar kentsel dönüşüm uygulama alanı ilan edilmesinin rant hesaplarıyla ilgisi var mı? diyen Türkoğlu, Bakan Murat Kurum’a sorarak konuyu Meclis’e taşıdı.


İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, şimdi de İnegöl’de Kentsel Dönüşüm Rezerv Alanı ilan edilen 15,58 hektarlık bölgeyi sorguladı. Bakan Kurum’a, “Buradaki tüm binalardan ‘KAROT ÖRNEĞİ’ alınıp ‘ZEMİN ETÜDÜ’ yapıldı mı diye soran Türkoğlu, konuyu Meclis’e taşıdı.

TBMM Başkanlığına verdiği 14 maddelik soru önergesiyle, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’dan cevap isteyen Milletvekili Selçuk Türkoğlu, “İnegöl Belediyesi doğrudan yetkilendirilerek vatandaşa sözleşme dayatılması, İnegöl’de çok daha riskli bölgeler bulunurken, ranta en uygun merkezi bölgelerin kentsel dönüşüme açılmak istenmesinin anlamı nedir” diye konuştu.
Türkoğlu’nun İnegöl’de büyük mağduriyet yaratan konu ile ilgili soru önergesi şöyle:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıdaki sorularımın Türkiye Cumhuriyeti Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sn. Murat KURUM tarafından Anayasa’nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 96 ve 99. maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılmasını için gereğini saygılarımla arz ederim.
28-08-2024

Selçuk TÜRKOĞLU
Bursa Milletvekili

Bilindiği gibi;
Kentsel Dönüşüm demek, 6306 sayılı Afet Riskli Yapıların Yenilenmesi Hakkında Kanuna göre, yerleşim yerlerindeki afet riski taşıyan alanların belirlenip, sağlıklı ve de yaşanılabilir hale getirilmesi demektir.
Bu Kanun, ülkemizin her bölgesindeki ekonomik ömrünü tamamlamış, yıkılma riski taşıyan binaların; devletin sağladığı yapım kredisi, kira yardımı, belediye harç – vergi avantajlarını da kullanarak yeniden yapılmasına imkan vermektedir.
Özetle; kentsel dönüşümle kaçak yapılaşmanın önüne geçilmesi, depreme dayanıklı olmayan binaların yeniden yapılarak, olası doğal afetler sonucu oluşacak zararların en aza indirilmesi hedeflenmektedir.
Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da; gerek zemin yapısı, gerekse ömrünü yitirmiş binalar nedeniyle, can ve mal kaybına yol açma riski taşıyan bölgelerde kentsel dönüşüm uygulaması için rezerv alanları ilan etmektedir.

Bu bağlamda;

SORU 1- Bakanlığınızın 26-01-2024 tarih ve 10499 sayılı kararıyla Kentsel Dönüşüm Rezerv Alanı ilan edilen Bursa’nın İnegöl İlçesi Turgutalp Mahallesi sınırları içindeki toplam 15,58 hektarlık bölgede yer alan tüm binaların “KAROT DEĞERLERİ” ölçülmüş müdür?

SORU 2- Bölgedeki mülk sahiplerine konuyla ilgili yazılı tebligat yapılmayıp, doğrudan sözleşme imzalatılmak üzere, sadece telefon edilerek, insanların kentsel dönüşüm ofisine çağrılmaları, yasal prosedüre uygun mudur?

SORU 3- Mülk sahiplerine arsa payları dikkate alınarak aynı m2 üzerinden ev tahsisi sözü verilirken, şerefiye payları
dikkate alınmış mıdır?

SORU 4- Doğrudan noter sözleşmesine çağrılan ancak sözleşme yapmak istemeyen vatandaşlara, İnegöl Belediyesi zabıta ekipleri vasıtasıyla “tarihsiz” ve “imzasız” tebligatlar gönderilerek kapılara bırakılmasının, sonra da telefon yoluyla, “15 gün süreniz var” denilmesinin yasal mevzuatta yeri var mıdır?

SORU 5- Kentsel dönüşüm ofisine giderek hakkını arayan vatandaşa, Belediye’nin, “Çoğunluk kabul etti. İmza vermediğiniz takdirde elektriğiniz, suyunuz, doğalgazınız kesilecek, rayiç bedeli neyse ödenip arsanıza el konulacaktır!” tehdidi ne demektir?

SORU 6- Noter sözleşmesi için çağrılan ve imza veren vatandaşlara, sözleşmenin noter tasdiki olmadan verilmesi, gayrimenkul alım satımındaki kanuni prosedüre aykırı değil midir?

SORU 7- Bölgedeki evlerin kiraları 12-15 bin TL arasındayken, inşaatlar başladığında ödeneceği belirtilen 4 bin 500 TL’lik kira yardımı, vatandaşı en az 2 yıl boyunca mağdur etmeyecek midir?

SORU 8- Kentsel dönüşüm rezerv alanı ilan edilen bölgedeki evlerde mukim vatandaşların yüzde 90’ı emekli ve 60 yaşın üzeridir. Bu insanların ev sahibi iken kiracı konumuna düşecek olmalarıyla birlikte, geçimlerini nasıl sağlayabilecekleri düşünülmüş müdür?

SORU 9- Bakanlığınız söz konusu projede bütün yetkiyi İnegöl Belediyesi’ne bıraktıysa; ödenecek 4 bin 500 TL’lik kira yardımının üzerindeki miktarın Belediye veya İnşaat işini yüklenecek firma tarafından ödenmesi gerekmiyor mu?

SORU 10- Bölgeyle ilgili kentsel dönüşüm rezerv alanı ilan edilirken, her bina için zemin etüdü çalışması yapılmış mıdır?

SORU 11- Yoksa iddia edildiği gibi sadece 5 adet sondaj çalışmasıyla mı zemin etüdü tamamlanmış ve böyle bir karar alınmıştır?

SORU 12- Aynı apartmanda aynı metrekare eve sahip iki mülk sahiplerinden birine brüt 121.40 m2, diğerine brüt 105 m2 taahhüt edilmesinin gerekçesi nedir?

SORU 13- Mülk sahiplerine dayatılan sözleşmeyi imzalayanlara, yapılacak olan evlerden hangi bloktaki, hangi daireyi alacaklarının söylenmesi; aynı sözleşmedeki, “Daireler kura ile dağıtılacaktır” ibaresiyle çelişmiyor mu?

SORU 14- İnegöl’de 60-70 yıllık binaların olduğu daha riskli bölgeler dururken, konum olarak seçkin bölgede bulunan ve çoğunun “KAROT ÖRNEĞİ” sağlam çıkan yapıların olduğu en merkezi bölgelerin seçilmesinin nedeni nedir?image.png

TÜRKOĞLU: KOSKOCA HASTANE ÇÜRÜMEYE Mİ TERK EDİLDİ?

İYİ Parti Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, inşaat çalışmaları tamamen duran Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi sorununu Meclis gündemine taşıdı. Türkoğlu, Sağlık Bakanı’nı soru yağmuruna tuttu.
Yerel seçimlerden önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa mitinginde, “3 ay içinde hasta kabulüne başlıyoruz” dediğini hatırlatan Milletvekili Türkoğlu, “Hastanenin yapımının durdurulmasıyla birlikte, hem hastane için alınan milyonlarca liralık malzemeler adeta çürümeye terk edildi hem de yüzlerce çalışanın hak mağduriyetleri oluştu. Bütün bunların sorumlusu kim ya da kimler” dedi.
Türkoğlu’nun konu ile ilgili TBMM’ye verdiği 12 maddelik soru önergesi şöyle:

“TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıdaki sorularımın Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Prof. Dr. Sn. Kemal MEMİŞOĞLU tarafından Anayasa’nın 98 ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 96 ve 99. maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılmasını için gereğini saygılarımla arz ederim.

27-08-2024

Selçuk TÜRKOĞLU
Bursa Milletvekili

ALİ OSMAN SÖNMEZ HASTANESİ
BASIN AÇIKLAMASI

Bursa’da Şehir Hastanesi standartında, 1.315 yataklı Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi inşaatı bitirilme aşamasındayken tamamen durduruldu.
Yerel seçimlerden önce Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın Bursa mitinginde, “3 ay içinde hasta kabulüne başlıyoruz” dediği hastanenin yapımının durdurulmasıyla birlikte, hem hastane için alınan milyonlarca liralık malzemeler adeta çürümeye terk edildi hem de yüzlerce çalışanın hak mağduriyetleri oluştu.
Bursa Ali Osman Sönmez Çekirge Devlet Hastanesi inşaatında bugünlerde sessizlik ve sahipsizlik hakim.
Ne yapılacağı ve nasıl bir yol izleneceğine ilişkin yetkililerden de kamuoyuna tatmin edici bir açıklama yapılmıyor.

Buradan hareketle;

SORU 1- Cumhurbaşkanı tarafından 28 Mart 2024’de, giriş katındaki poliklinik bölümü törenle açılan ve 3 ay içinde tamamının hizmete gireceği açıklanan Ali Osman Çekirge Devlet Sönmez Hastanesi inşaatının durma sebebi nedir?

SORU 2- Sn. Recep Tayyip Erdoğan tarafından “1 Haziran 2024’de açılacak” denilen hastanenin, bitirilememiş olmasının nedeni tam olarak nedir? Bu noktada Sn. Cumhurbaşkanı’nın yanıltılması söz konusu mudur, öyleyse şayet bunun sorumlusu kim ya da kimlerdir?

SORU 3- Bundan üç ay önce 24 Mayıs 2024 tarihinde, yüklenici firma Dost inşaat işçilerinin, 4 aydır maaşlarını alamadıkları için iş bırakıp intihar girişimi için çatıya çıkmalarıyla gündeme gelen hastanenin yapımı tekrar ne zaman başlatılacaktır.

SORU 4- Yüklenici firma Dost İnşaatın iflas ettiği, işi bıraktığı ve inşaat alanını terk ettiği doğru mudur?

SORU 5- Dost inşaatın sorumluluğu ortadan kalktıysa veya kaldırıldıysa, inşaat için çalıştırdığı alt taşeron firmaların hakları, alacakları, yapı malzemeleri ve ekipmanları güvence altında mıdır, bunları ne zaman alabileceklerdir?

SORU 6- Hastane inşaatında bugüne kadar çalışan ancak bir anda ortada kalarak mağdur olan işçiler, formenler, mühendisler, mimarlar ve yöneticilerin hakları, hukukları devlet güvencesinde midir?

SORU 7- Önceki dönem Bursa Valisi, bugünün Emniyet Genel Müdürü Sn. Mahmut Demirtaş’ın, 24 Mayıs 2024 tarihinde devlet adına işçilere verdiği her türlü hakların korunacağına ilişkin güvence sözünün gereğini kim ya da hangi sorumlu kurum yerine getirecektir?

SORU 8- Şu anda hastane içinde bulunan milyonlarca liralık inşaat, mobilya, elektrik, elektronik, tıbbi malzemeler, TV’ler, klimalar ve bilgisayarlar gibi son derece kıymetli teknik ekipmanların akıbeti nedir?

SORU 9- Hastane inşaatının devam ettirilmesi için gerekli olan yeni bir yüklenici firmanın belirlenmesi amacıyla tekrar bir ihale şartnamesi belirlenecek midir, yoksa doğrudan tespit edilmiş her hangi bir firmaya yetki mi verilecektir?

SORU 10- Hastane inşaatında mevcut durumun analizi yapılmış mıdır; bugüne kadar ne kadarlık bir maliyet harcaması söz konusu olmuştur ve bitirilmesi için daha ne kadarlık bir maliyet harcaması gereki olacaktır?

SORU 11- İnşaat çalışmalarına bugün yeniden start verilmesi halinde, hastanenin yapımı hangi tarihte bitecek ve ne zaman tam olarak hizmete açılabilecektir?

SORU 12- Milletin parasıyla alınan ve inşaat yeniden başlayıp bitirilemediği sürece heba olup gidecek milli servetin sorumlusu hangi kurumdur, zayiatın hesabını kim verecektir?

BU YAZI BİR DOSYA ÇALIŞMASIDIR. OKUYAMASANIZ DA ARŞİV İÇİN DOSYALAYINIZ. YURT DIŞI TÜRKLERİNİ KÖKÜNE KADAR İNCELEYEN BİR ANALİZDİR BU YAZI…

HOLLANDA’YA GÖÇ’ÜN 60’INCI YILINDA, KAZANDIKLARIMIZ, KAZANDIRDIKLARIMIZ VE KAYBEDECEKLERİMİZ…!

*Kazandıklarımız: Bir traktör satın almak için gelmişlerdi. Bin traktör aldılar ve memleketi paraya boğdular. Eğitim gördüler, işveren, siyasetçi, sporcu, yayıncı, sanatçı ve yönetici oldular.

*Kazandırdıklarımız: İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden sıyrılmaya çalışan ülkenin yeniden inşasında ve kalkınmasında mühim bir rol oynadılar ve endüstriyi canlandırarak, bugünkü refahta büyük rol oynadılar.

*Kaybedeceklerimiz: Son yıllarda, Türkiye’dekiler tarafından horlanmaya başlanan Avrupalı Türkler ve sonraki nesiller, kimlik krizi yaşayarak ve iki kültür arasında sıkışarak, aidiyet duygularını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar.

*Yıl boyunca yapılan ve bundan sonra yapılacak olan 60’ıncı yıl kutlamalarını ve o anlaşmanın içeriğini aşağıda bulacaksınız.

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, person, kleding Automatisch gegenereerde beschrijving
İlhan KARAÇAY’IN ANALİZİ:

Göç… Sadece üç harften oluşan basit bir kelime gibi görünse de, aslında koca bir dünyayı içinde saklayan bir terim. Türk tarihiyle iç içe geçmiş, derin izler bırakan bir olgu. Göç, sadece bir coğrafi hareketlilik değil, aynı zamanda kültürel, sosyal ve hatta dini dönüşümlere zemin hazırlayan bir süreçtir. Türk milletinin tarihinde göç, hep bir arayış, yeni bir yurt bulma çabası ve bazen de kaçışın simgesi olmuştur. Tarih boyunca, bu kavram atayurda duyulan özlemle şekillendi.
Ve bugün, Hollanda’ya işgücü göçünün 60’ıncı yılına gelmiş bulunuyoruz.

1950’li yıllarda Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelere göç eden yaklaşık 400 bin Hollandalı, ülkenin iş gücü piyasasında ciddi bir boşluk bıraktı. Bu boşluğu doldurmak için Hollanda, işgücü ihtiyacını karşılamak amacıyla İspanya, İtalya, Yugoslavya ve Yunanistan gibi ülkelerden işçi getirmeye başladı. Türkiye de bu süreçte Hollanda’ya iş gücü ihraç eden ülkelerden biri haline geldi. 19 Ağustos 1964’te Türkiye ve Hollanda arasında imzalanan işgücü anlaşması, binlerce Türk’ün hayatında yeni bir sayfa açtı.

Afbeelding met kleding, Menselijk gezicht, person, persoon Automatisch gegenereerde beschrijvingTürkiye ile Hollanda arsındaki işgücü anlaşmasını, zamanın Çalışma Bakanı Bülent Ecevit imzalamıştı. O imza töreninde, arkada duran İbrahim Görmez de vardı.

Türk işçileri, ilk geldiklerinde büyük zorluklarla karşılaştılar. Anlaşma öncesi Hollanda’ya gelen yaklaşık 5 bin Türk, kendi imkânlarıyla iş, aş ve barınma arayışında zorlu mücadeleler verdi. Ancak anlaşma sonrası gelenler, daha organize bir şekilde iş ve ev bulabildiler.
Yine de asıl zorluklar, göçün kendisinden değil, sonrasında yaşananlardan kaynaklandı. Birkaç yıl çalışıp geri dönmeyi planlayan pek çok Türk işçi, zamanla aile birleşimi yoluna gitti ve bu karar, beraberinde konut ve eğitim gibi ciddi sorunları getirdi.

Göçün ilk yıllarındaki zorluklar göz ardı edilemezdi. Sağlık hizmetleri yetersizdi, işçilerin çalışma koşulları oldukça zordu ve sıkı denetimlerle hasta işçilerin bile çalışmaya zorlandığı olaylar yaşandı. 1970’lerde Amsterdam’daki bir tersanede çalışan bir Türk işçinin, hastalığına rağmen işe gönderilmesi ve bu durum sonucunda vefat etmesi, toplu protestolara neden olmuştu. Bu gibi acı olaylar, göçün dramatik ve zorlayıcı tarafını gözler önüne serdi.

Ancak Türkler bu zorluklara rağmen kendi yollarını bulmayı başardılar. Zamanla işçilikten kurtulup esnaflığa yönelenler oldu. İlk nesil Türklerin “Bir gün döneriz” diye başladığı bu yolculuk, ikinci ve üçüncü nesillerin eğitim ve kariyer yolculuğuna dönüştü. Bugün, Türkler Hollanda’da sadece iş gücü değil, aynı zamanda eğitimli ve başarılı bireyler olarak toplumda kendilerine önemli yerler edindiler. Üniversitelerde farklı alanlarda eğitim gören gençler, siyasette, ticarette ve sanatta başarılar kazandılar. Bugün Hollanda Parlamentosu’nda Türk kökenli milletvekillerinin bulunması, bu başarıların en somut göstergelerinden biridir.

Göçün ilk yıllarındaki sorunlar artık yerini farklı tartışmalara bırakmış durumda. Hollanda’daki Türk toplumu, eğitimli bireyleri, iş yerleri ve kültürel katkılarıyla toplumun ayrılmaz bir parçası haline geldi. Ancak bu başarı, zaman zaman kıskançlık ve ayrımcılık gibi olumsuz tepkilere de yol açtı. 2000’li yılların başında yaşanan entegrasyon tartışmaları, bu tepkilerin en somut örneklerindendi. Fakat zamanla, bu sorunlar da aşılmaya başlandı.

Bugün Hollanda’daki Türk toplumunun büyük bir kısmı, kökleriyle bağlarını sürdürse de, artık Hollanda’yı da ikinci vatan olarak kabul etmiş durumda. Birinci neslin önemli bir kısmı Türkiye’ye geri dönerken, yeni nesiller Hollanda’da yaşamaya devam ediyor. İslam mezarlıkları açılmaya başlandı ve artık Hollanda’da da defnedilen Türk vatandaşları bulunuyor. Göç, artık bir dönemin kapanışı ve kalıcı yerleşimlerin başlangıcı oldu.

Hollanda’ya Türk işçi göçünün 60’ıncı yıl dönümünde, geçmişin acılarını ve zorluklarını hatırlamak önemli. Ancak daha da önemlisi, bu zorlukların Türk toplumu üzerinde bıraktığı olumlu izlerdir. Bugün Türkler, Hollanda’da sadece kendileri için değil, iki ülke ekonomisi ve kültürü için de önemli katkılarda bulunuyorlar. 60’ıncı yıl etkinlikleri çerçevesinde yapılan ve yapılacak organizasyonlar, bu geçmişin ve geleceğin daha iyi anlaşılmasına vesile olacaktır.

Son olarak, 60 yılın sonunda şunu söyleyebilirim: Türk toplumu Hollanda’da büyük kazanımlar elde etti. Ama sadece kazanmakla kalmadı, aynı zamanda Hollanda’ya da çok şey kazandırdı. Bugün Hollanda’daki Türk toplumunun kanaat önderlerine büyük görevler düşüyor. Toplumun genel sorunlarına çözüm ararken, bölgecilik, particilik gibi ayrıştırıcı unsurları bir kenara bırakmaları gerekiyor. Artık gençlerimiz, köklerine bağlı kalarak ama geleceğe umutla bakarak, “Köyümüze geri dönmeyeceğiz, geleceğimizi burada inşa edeceğiz” diyorlar.
Ve bu, artık sadece bir umut değil, bir gerçeklik haline geldi.

ÖNCEKİ GÜN 60’INCI YIL DÖNÜMÜYDÜ…
Önceki güne rastlayan 19 Ağustos, Hollanda ile Türkiye arasında imzalanan iş gücü anlaşmasının 60’ın yıl dönümüydü.
Lahey Büyükelçimiz Selçuk Ünal bu konuda bir açıklama yaptı.
Ünal’ın açıklaması şöyleydi:

Afbeelding met kleding, persoon, Menselijk gezicht, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving

“Türkiye ile Hollanda arasında 19 Ağustos 1964 tarihinde imzalanan İş Gücü Anlaşması’nın 60’ıncı yıl dönümünü idrak ediyoruz. 16 Ağustos’ta da 1924’te imzalanan Dostluk Antlaşması’nın 100. yıl dönümünü idrak etmiştik. Lahey Büyükelçiliği olarak, Dışişleri Bakanlığımız ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlarımızın katkıları, ayrıca Hollanda Türk toplumunun desteğiyle bu iki yıl dönümü vesilesiyle 2024 yılını iki ülkenin ortak hafızasına nakşetmek üzere çeşitli etkinlikler gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Hollanda’ya entegre olmuş, bu ülkeye her alanda ciddi katkı veren, 25 bin işvereniyle büyük istihdam sağlayan ve refah üreten yaklaşık 470 yıllık bir geçmişe sahip, günümüzde NATO müttefikliğine de dayanan ikili ilişkilerin başlıca sütunlarından biri haline gelmiş bir Türk toplumu mevcuttur.
Dışişleri Bakanımız Sayın Hakan Fidan, iki ülke arasında 2008’den beri düzenlenmekte olan kapsamlı istişare forumu niteliğindeki Türkiye-Hollanda Wittenburg Konferansı’nın 10’uncusu için, 18-19 Nisan 2024 tarihlerinde Hollanda’yı (Bakan sıfatıyla) ilk kez ziyaret etmiş, dönemin Başbakanı Mark Rutte tarafından kabul edilmiş ve Dışişleri Bakanı ile önemli görüşmelerde bulunmuştu.
Gerek Hollanda’daki etkinliklerimize destek vermeleri ve katılmaları, gerek ülkemizdeki temsilcilikleri eliyle çeşitli etkinlikler düzenlemek suretiyle Hollanda makamları da aktif bir şekilde bu yılın özelliğini vurgulamaktadır.
İkili ilişkilerin yanı sıra 2024 yılı, Türk toplumunun Hollanda’daki geleceğine de daha umutlu şekilde bakmamızı sağlıyor.”

NAÇİZANE ANALİZİM…

Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse, Türk işçi göçü, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumların da sınandığı, zorluklarla dolu bir serüvendi. İlk göç dalgası başladığında Türkiye’den gelen işçiler, Hollanda’da geçici işçi olarak görülüyordu. Bu algı, göçmenlerin toplumla entegrasyonunu geciktirdiği gibi, onların bu yeni ülkede kalıcı olduklarını kabul etmesini de zorlaştırdı. Ancak zamanla bu geçicilik algısı yerini kalıcılığa bıraktı. Artık azınlık olsak da Hollanda’da yerleşik bir düzenimiz var.

Bu süreçte hem Türkiye hem de Hollanda hükümetlerinin politikaları zaman zaman eleştirilere maruz kaldı. TRT radyosunu cızırtılı dinlediğimiz yıllarda, Türkiye’nin kendi iç siyasi ve ekonomik zorlukları, Avrupa’daki vatandaşlarına yeterince destek olmasını engelliyordu. O dönemde buraya gelen bazı Türk Bakanlar ve Milletvekilleri, göçmenlerin sorunlarına göstermelik ilgi gösteriyordu. Bol keseden konuşup, yurttaşların dertlerini not alır gibi yapıyor, ama bu notlar sigara paketlerinin arkasına yazıldığı için gerçek çözümler üretilemiyordu. Yıllar geçtikçe bu durum değişmeye başladı ve Türkiye hükümetleri, yurt dışındaki vatandaşlarını daha ciddiye alan politikalar geliştirdi. Bu değişim, özellikle son yıllarda artan diaspora politikalarıyla daha görünür hale geldi.

Hollanda tarafında da, göçmen politikasında zaman içinde değişimler yaşandı. ‘Vicdansız Sabuha’ olarak nitelendirdiğim Entegrasyon Bakanı Rita Verdonk’un göçmenlere yönelik sert politikaları, göçmen topluluğunda büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Verdonk döneminde uygulanan politikalar, entegrasyona değil, daha çok asimilasyona yönelikti. Bu nedenle Hollanda’daki Türk toplumu, kendisini dışlanmış ve yalnız hissetti. Ancak Verdonk’un ardından gelen Bakanların da beklentileri tam olarak karşılayamadığı görüldü. Ella Vogelaar’ın göreve gelmesiyle bir umut ışığı doğsa da, onun da aynı politikaları sürdürmesi göçmenler için hayal kırıklığı yarattı. Ancak, Hollanda’daki demokratik sistemin bir getirisi olarak, bu Bakanlara açıkça eleştirilerde bulunabilmek mümkün oldu. Ella Vogelaar’a bir toplantıda, ‘Verdonk’un yerine gelişiniz bizi umutlandırmıştı. Ne yazı kı siz Verdonk’un klonlanmış halisiniz’ deme cüretkârlığını göstermiştim. Türkiye’de bir Bakana bu tür eleştiriler yöneltmek, ciddi sonuçlar doğurabilirdi. Bu da Hollanda’nın en değerli yanlarından biriydi; eleştirinin suç sayılmaması ve ifade özgürlüğüne tanınan hakkın sınırsızlığı…

Göçmenler, hükümetlerden bekledikleri desteği tam olarak göremedikleri için, zamanla kendi sorunlarını sahiplenmeye başladılar. Türk toplumu, kendi derneklerini ve federasyonlarını kurarak örgütlendi, toplumsal ve siyasi hakları için mücadele etti. Bu süreç, Türk göçmenlerin kendi kimliklerini ve toplumsal statülerini inşa etmelerinde kritik bir rol oynadı. Ancak bu sahiplenme de sınırlı kaldı; toplumun genelinde hâlâ çözülmemiş sorunlar ve zorluklar mevcut. Bu zorlukların başında ayrımcılık ve fırsat eşitsizliği geliyor. Bugün bile, Türk göçmenler eğitimde, iş hayatında ve toplumsal yaşamın birçok alanında bu sorunlarla yüzleşiyor.

Sonuç olarak, Türk göçü zorlu bir süreç olarak başladı ve yıllar içinde hem Türkiye’nin hem de Hollanda’nın politikalarında çeşitli değişimler yaşandı. Bu süreç, göçmenlerin toplumla entegrasyon mücadelesini daha da derinleştirdi. Ancak zamanla Türk göçmenler, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrendi, kendi örgütlerini kurarak toplumsal hayatta yer bulmaya çalıştılar. Gelinen noktada, bazıları bu süreçten memnun kalırken, bazıları hâlâ zorluklarla mücadele ediyor. Bu mücadele, insanlar yaşadıkça devam edecek.
Ancak uzun vadede umut var; toplumlar arasındaki farklar giderek azalacak, ayrımcılık ve dışlanma gibi sorunlar zamanla silinip gidecek.

Bu analizde görüldüğü gibi, göçmenler, kendi kimliklerini ve haklarını koruma mücadelesinde önemli aşamalar kaydetmiş olsalar da, bu süreç henüz tamamlanmış değil. Toplumların değişimi zaman alıyor ve bu değişim, göçmenlerin mücadelesiyle daha da hızlanabiliyor.

SÜREÇLER

Türk göçü, başlangıçta meşakkatli ve zorlu bir süreçti. Göçmenlerin yerleşme sürecindeki sıkıntılar, her iki ülkenin de politikalara zaman zaman kayıtsız kalmasıyla daha da zorlaştı. Ancak, zamanla bu göç hareketi artık yerleşik bir düzene dönüştü. “Artık azınlık olsak da yerleşik bir düzenimiz var” ifadesi, bu dönüşümü güçlü bir şekilde vurguluyor.

Türk ve Hollanda hükümetlerinin göçmenlere yönelik politikaları zaman zaman eleştirildi. Göçmenler, yetkililerin ilgisizliğinden ve sözde çözümlerinden dolayı hüsrana uğradı. Örneğin, sigara paketi arkasına yazılan notlar gibi sembolik detaylar, göçmenlerin sorunlarının yıllarca ciddiye alınmadığını gösteriyor. Bu noktada, daha sonra bazı Bakanların bu sorunları ciddiye almaya başlaması, sürecin ilerleyen dönemlerinde bir iyileşme olduğuna işaret ediyor.

Zamanla göçmenler, kendi derneklerini ve federasyonlarını kurarak örgütlenmeye ve kendi sorunlarına çözüm üretmeye başladılar. Bu süreç, göçmenlerin kendilerini geliştirmesi ve toplumsal yaşamda daha etkin hale gelmesi açısından önemli bir adım. Ancak, bu sahiplenmenin sınırlı kalması, göçmen toplumun tüm sorunlarını çözememiştir.

Daha önce belirttiğim gibi, bu süreç devam edecek. Toplumlar arasındaki farkların ortadan kalkması, ayrımcılık nedenlerinin silinmesi, zaman alacak bir mücadele. Ancak bu mücadele, umudu da içinde barındırıyor…

KAZANDIKLARIMIZ

Çiftçiye müjde! Traktör Almak İsteyenlere Devlet Bankasından Düşük Faizli Uzun Vadeli Destek! İşte Aylık Ödeme Fiyatları - Tarım Orman Haber - En Güncel Tarım ve Orman Haberleri

Türk göçmenlerin Hollanda’daki serüveni, sadece zorluklardan ibaret olmadı. Zamanla göçmenler, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan da büyük kazanımlar elde ettiler. İlk başta ağır işlerde çalışan işçiler, zamanla kendi iş yerlerini kurarak iş adamı veya girişimci kimliği kazandılar. Bu süreçte Türk toplumundan birçok kişi, ticaret ve sanayi alanında başarılı iş insanlarına dönüştü. Hollanda’da artık sadece emekçi değil, kendi işini yöneten, Hollanda ekonomisine katkı sağlayan bir topluluk ortaya çıktı.

Bunun yanı sıra, Türk gençleri, eğitim alanında önemli adımlar attı. İlk nesil göçmenler, çoğunlukla temel eğitim seviyesinde kalmışken, sonraki nesiller yüksek öğrenim yapma şansını elde ettiler. Hollanda üniversitelerinden mezun olan bu gençler, hem kamu hem de özel sektörde önemli pozisyonlarda görev almaya başladılar. Siyaset, eğitim, hukuk, mühendislik ve sağlık gibi farklı alanlarda yükselen Türk kökenli Hollandalılar, ülkenin geleceğinde söz sahibi olmaya başladılar. Ayrıca, Türk gençlerinin spor alanında gösterdikleri başarılar da göz ardı edilemez. Futbol gibi popüler spor dallarında Hollanda’da adından söz ettiren birçok genç yetenek, hem Türk toplumunun hem de Hollanda’nın gururu haline geldi.

Bu kazanımlar, sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal olarak da göçmenlerin bu ülkede kalıcı olduklarını ve topluma entegre olma konusunda büyük adımlar attıklarını gösteriyor.

KAZANDIRDIKLARIMIZ

Economics Nation legt uit waarom Nederland zo'n rijk land is!

Türk göçmenler sadece kazanmadı, aynı zamanda Hollanda’ya da çok şey kazandırdı ve dünyanın en zengin ülkelerinden biri olmasında rol oynadı.
Göçmen işçilerin Hollanda sanayisine katkıları, özellikle 1960’lı ve 70’li yıllarda kritik öneme sahipti. O dönemde iş gücü açığıyla boğuşan Hollanda endüstrisi, Türk işçilerin emeği sayesinde üretimi sürdürebildi ve ekonomik büyümesini devam ettirebildi. Çalışkanlığı ve azmiyle tanınan Türk işçiler, fabrikalarda, inşaatlarda ve hizmet sektöründe büyük katkılar sağladılar. Bugün Hollanda ekonomisinde Türklerin emeğinin izi hala belirgindir.

Bunun yanı sıra, Türk kültürü Hollanda’ya büyük bir renk kattı. Türk mutfağı, sanatı, müziği ve gelenekleri, Hollanda’daki kültürel çeşitliliği zenginleştirdi. Bu kültürel çeşitlilik, Hollanda’nın çokkültürlü yapısını güçlendirdi ve toplumun daha renkli, daha dinamik bir hale gelmesine katkıda bulundu. Restoranlardan festivallere, edebiyattan müziğe kadar birçok alanda Türk kültürünün izleri bugün Hollanda’da yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Bu kazanımlar, Türklerin sadece bir iş gücü değil, aynı zamanda Hollanda toplumuna kültürel anlamda da önemli katkılar sağlayan bir topluluk olduğunu gösteriyor. Türkler, Hollanda toplumunu şekillendiren unsurlardan biri haline geldiler.

KAYBEDECEKLERİMİZ

Ze willen ons Turken niet' – De Groene Amsterdammer

Ancak bu süreçte kayıplar da yaşandı. En büyük kayıplardan biri, Türkiye ile Hollanda arasındaki bağların zamanla zayıflaması oldu. Türkiye’deki zor koşullar altında yaşayan yurttaşlarımız, Avrupa’dan gelen akrabalarına ve hemşerilerine karşı zaman zaman kıskançlık beslediler. Avrupa’dan dönen göçmenlerin maddi olarak daha iyi durumda olmaları, Türkiye’de kalan insanlar arasında sosyal gerilimlere ve yanlış anlaşılmalara neden oldu. Bu kıskançlık, zamanla hakaretlere ve aşağılamalara dönüştü. Bu durum, Avrupa’da yaşayan Türklerin kendilerini iki ülke arasında sıkışmış hissetmelerine, ne tam anlamıyla Hollandalı ne de tam anlamıyla Türk olarak kabul görmemelerine yol açtı.

Bu sosyal gerilim, sonraki nesillerin aidiyet duygularını da zayıflattı. Hollanda’da doğan ve büyüyen genç nesiller, kendilerini ne Türkiye’ye ne de Hollanda’ya tam olarak ait hissettiler. Kimlik krizi yaşayan bu gençler, iki kültür arasında sıkışarak aidiyet duygusunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar. Hem kendi toplumları içinde hem de yaşadıkları ülkede kendilerini dışlanmış hissetmeleri, bu gençlerin toplumsal hayata katılımını zorlaştırdı ve geleceğe yönelik belirsizlikler yarattı.

Bu kayıplar, Türk göçmenlerin karşılaştığı sosyal ve psikolojik zorlukları da gözler önüne seriyor. Göçmenlik sadece maddi değil, aynı zamanda duygusal ve kimliksel anlamda da büyük bedeller ödeten bir süreç oldu.
**************************

BELÇİKA-TÜRKİYE SÖZLEŞMESİ DE 60 YIL ÖNCE YAPILDI

Afbeelding met tekst, Lettertype, Graphics, grafische vormgeving Automatisch gegenereerde beschrijving

Belçika ile Türkiye arasındaki iş gücü anlaşması da 60 yıl önce 16 Temmuz tarihinde imzalanmıştı.
60 yıl sonra Belçika’da yaşayan Türk kökenli nüfusun sayısının 300 bini aştığı biliniyor.
Bu nüfusun önemli bir kısmı Brüksel, Antwerp ve Gent gibi büyük şehirlerde yaşamaktadır. Türk nüfusunun demografik dağılımı, genç ve orta yaşlı bireylerden oluşmakta olup, eğitim düzeyleri ve istihdam oranları Belçika ortalamalarına yakındır.

Eurostat verilerine göre, Belçika’daki Türk kökenli nüfusun büyük bir bölümü aktif iş gücüne katılmakta ve çeşitli sektörlerde çalışmaktadır. Eğitim seviyelerinin yükselmesiyle birlikte, daha fazla sayıda Türk kökenli genç, üniversite eğitimine yönelmekte ve profesyonel mesleklerde yer almaktadır.

Afbeelding met tekst, gebouw, buitenshuis, raam Automatisch gegenereerde beschrijving

Türkiye-Belçika işçi göçü, her iki ülke için de önemli tarihsel, sosyal ve ekonomik etkiler yaratmıştır. Göç süreci, sadece iş gücü hareketliliği ile sınırlı kalmamış, aynı zamanda kültürel etkileşim ve toplumsal dönüşümleri de beraberinde getirmiştir. Günümüzde Belçika’da yaşayan Türk nüfusu, ülkenin çokkültürlü yapısının önemli bir parçası olarak varlığını sürdürmektedir.
Afbeelding met tekst, schermopname, Lettertype, Afdrukken Automatisch gegenereerde beschrijving
İki ülke arasında yapılan iş gücü sözleşmesinin 60’ıncı yıl kutlamaları çerçevesinde çok sayıda etkinlik yapıldı. Bu etkinliklerin en önemlisi, Göç Araştırmaları Vakfı’nın, 20 Temmuz’da organize ettiği 60 YIL KONFERANSI oldu.

Türkiye-Belçika İşgücü Anlaşması'nın 60. yıl dönümü kutlanıyor - 24 Saat Gazetesi
******************

HOLLANDA’DA YAPILAN VE YAPILACAK OLAN                             ETKİNLİKLER

Türkiye – Hollanda İş Gücü Anlaşması’nın 60’ıncı
Yıl Dönümü Amsterdam’da Konserle Kutlandı

Afbeelding met tekst, muziekinstrument, cello, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Amsterdam Yunus Emre Enstitüsünce (YEE) Hollanda-Türkiye İş Gücü Anlaşması’nın imzalanmasının 60’ıncı yıl dönümü için özel olarak 24 Şubat 2024 tarihinde düzenlenen “Klasikten Caz’a Türk Müziği Motifleri ve Ritimleri” konserini çok sayıda Türk ve Hollandalı müziksever dinledi.

Konsere Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, Amsterdam Başkonsolosu Mahmut Burak Ersoy, Almanya’nın Amsterdam Başkonsolosu Frank Urbschat, Türk Hava Yolları Amsterdam Müdürü Şerafettin Ekici’nin yanı sıra Hollanda’daki Türk toplumunun yöneticilerinin yanı sıra çok sayıda Türk ve Hollandalı müziksever katıldı.

                                           *****************

60 Yıl Gurbet, 60 Yıl Başarı:
Hollanda’daki Türk Göçünün Öyküsü

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) ve Lahey Büyükelçiliği, Hollanda’ya Türk işçi göçünün 60. yılını anmak ve onurlandırmak amacıyla resepsiyon düzenledi.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, Türkiye ve Hollanda arasında 19 Ağustos 1964’te imzalanan İş Gücü Anlaşması’nın 60. yılını anmak için düzenlenen resepsiyonda Hollanda’ya yapılan göçü “Bir başarı hikayesi” olarak tanımladı.

Afbeelding met kleding, pak, person, persoon Automatisch gegenereerde beschrijving

Resepsiyona, Türkiye’nin Lahey Büyükelçisi Selçuk Ünal, Türkiye’nin Amsterdam Başkonsolosu Mahmut Burak Ersoy, Rotterdam Başkonsolosu Sevgi Kısacık, YTB Başkanı Eren, Hollanda Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı Sosyal Güvenlik ve Entegrasyondan Sorumlu Genel Müdür Araya Sumter, sanatçı Karsu Dönmez, Hollanda’daki Türk toplumunun temsilcileri ve çok sayıda davetli katıldı.
Afbeelding met kleding, persoon, person, publiek Automatisch gegenereerde beschrijving

Resepsiyonda konuşma yapan YTB Başkanı Eren, Hollanda’ya gelen Türk toplumunun burada çok önemli işler yaptığını ve ülkenin bugünkü noktaya ulaşmasında çok büyük katkısı olduğunu belirtti.
Büyükelçi Ünal da, Hollanda ile Türkiye arasındaki ilişkilerin çok daha eskiye dayandığını ve çok güçlü olduğunu belirterek, Türk işçi göçünün 60. yılının çok önemli kazanımlar ortaya çıkardığını vurguladı.
Resepsiyonda, YTB’nin yurt dışındaki Türk vatandaşlarına yönelik hizmetlerini anlatan video ve belgeseller gösterildi.
Programın son kısmında, Hollanda’ya gelen Türk toplumunun ilk ve dördüncü nesillerinden temsilcilere konuşmalarının ardından plaket verildi.
*********************

HTİB

HOLLANDA TÜRKİYELİ İŞÇİLER BİRLİĞİ HTİB’NİN PROGRAMI

Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği HTİB’nin Türkiye-Hollanda iş gücü sözleşmesinin 60’ıncı yılı ve HTİB’nin 50’inci kuruluş yıldönümünü birlikte kutladı.

Afbeelding met kleding, tekst, persoon, microfoon Automatisch gegenereerde beschrijving

14 Haziran 2024 günü, Amsterdam Belediyesi Meclis üyesi Touria Meliani’nin açılışını yaptığı resepsiyona, gazeteci Suzan Yücel, Şaban Ol, Erdal Balcı, Erhan Gürer ve Hamide Doğan’ın yanında kalabalık bir topluşluk katıldı.
                                        ********************

HOLLANDA TÜRKEVİ ARAŞTIRMALAR MERKEZİ’NDEN ETKİNLİKLER

Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin, işgücü göçünün 60’ıncı yılına armağan olarak planladığı ve yürüttüğü 3 ana proje bulunmaktadır. Projeler, alan ve literatür araştırmalarından sonra, kitap olarak yayınlanacak ve Türkiye’de ve Hollanda’da düzenlenecek programlarla tanıtılacaktır. 2024 yılında yürütülen Türkevi projelerinin konuları şöyle:
-2023 Türkiye Depremi & Hollanda Türkiye Dayanışması
-60’ıncı Yıl, 60 Genç Projesi: Üçüncü kuşakla konuşmalar (Sözlü Tarih Çalışması)
-Hollanda Türk Göç Tarihinin 60”ıncı yılına Türkevi Derneği’nden 60 proje ve
Program (1987 – 2024 / Literatür Araştırması)

 

2023 Türkiye Depremi & Hollanda Türkiye Dayanışması
6 Şubat 2023 tarihinde, Türkiye ve komşu ülke Suriye’de iki ayrı ağır deprem meydana geldi. Depremden, sadece Türkiye’de on üç milyon insan direk etkilenirken, on binlerce insan hayatını kaybetti ve yaralandı. Deprem, bölge ve ülke insanını büyük bir acıyla karşı karşıya bıraktı. Tarihi ve zor bir acı yaşandı. Türkiye başta olmak üzere, dünyanın her yerinden depremzedelerin yaralarını sarmak için harekete geçildi. Acıların paylaşılması, yaraların sarılması için, Hollanda’dan da hızlı bir şekilde organizasyonlar başladı. Ayni ve maddi yardımlar, kampanyalar, programlar, depremzedeler yararına konserler ve etkinliklerin sayısı her geçen gün aratarak devam etti. Hollanda acil kurtarma ekibi USAR ve Uluslararası “Hava Ambulans Hizmeti” (MEDEVAC) bölgeye gitti. Birlikte Çalışan Hollanda Yardım Kuruluşları, Giro555 olarak deprem kampanyası yürüttü ve 124 milyon Euro toplandı. Belediyeler ayrı ayrı yardım ettiler. Türk kurum ve kuruluşları, Hollanda şirketleri, Türk girişimcileri ile bireysel kampanyalar yürütüldü ve sürdürülebilir projeler hayata geçirildi.

Türkevi Araştırmalar Merkezi, Türkiye ve Suriye’de meydana gelen 2023 depremi sonrası, Hollanda’da yürütülen deprem yardımları ve bu çerçevedeki faaliyetleri araştırdı. Sonuçları kitap olarak yayınladı ve Amsterdam’da organize edilen bir tanıtım programıyla kamuoyuna sundu.

60’ıncı Yıl, 60 Genç Projesi: Üçüncü kuşakla konuşmalar (Sözlü Tarih Çalışması)
2024 yılı, Hollanda ile 19 Ağustos 1964 tarihinde Lahey’de imzalanan işgücü anlaşmasının altmışıncı yılıdır. Altmış yıllık göç süreci boyunca önemli birikimi içerisinde barındıran Türk diasporasına dair çeşitli araştırma ve çalışmalar yapılmıştır. Türkiye ile Hollanda arasında imzalanan işgücü anlaşmasının altmışıncı yılına özel olarak, üçüncü kuşağı kapsayan 18 ile 30 yaş arasında 60 Türk gencin hayat hikayesine odaklanan bir kitap çalışması hayata geçirilmiştir. Bu hikâyelerde, Hollanda’daki Türk gençlerinin Türkçe ile etkileşiminden, eğitimdeki konumlarına, sosyal hayattaki varlıklarından iş piyasasındaki etkinliklerine değin farklı hayat tecrübelerinden kesitler aktarılmaktadır. Literatürdeki çalışmaların daha çok Almanya ve birinci nesil odaklı olduğu dikkate alınarak Hollanda’daki Türk diasporası içerisindeki gençlerin hikayelerini kapsayan bu çalışma literatürdeki önemli bir eksikliği doldurmaktadır.

Hollanda Türk Göç Tarihinin 60’ıncı yılına Türkevi Derneği’nden 60 proje ve Program (1987 – 2024 / Literatür Araştırması)
Hollanda Türkevi Derneği, 1987 – 2024 yılları arasında, Hollanda başta olmak üzere, Avrupa, Türkiye, Balkanlar ve kültür coğrafyamızda 2000’ne yakın proje, program ve etkinlik gerçekleştirdi. Sürdürülebilir projeler arasında, siyasal katılım alanında “Amsterdam Tartışmaları”, medya alanında “Avrupa Türkçe Süreli Yayınlar Sempozyumları”, kültür ve sanat alanında “Türkevi Konuşmaları”, tarih alanında “Hollanda Türkiye İlişkileri”, literatür alanında “Türkevi Yayınları”, Türk Dünyasına yönelik “Avrasya Sivil Toplum Forumu”, Türk kültür referanslarının Hollandacaya tercümesi “Mesnevi, Dede Efendi, Hacı Bektaş Veli, Ahilik, Yunus Emre, Sarı Saltuk, Ahmed Yesevi, Evliya Çelebi, Farabi”, genel kültür alanında “Biyografi Okumaları”, spor alanında “Yağlı Güreş Şampiyonluğu”, tasavvuf alanında “Şeb-i Arus”, “Uluslararası kalkınma işbirliği projeleri”, “Erasmus Öğrenci ve Öğretim Görevlileri Hareketliliği” gibi programlar yer almaktadır.

Hollanda’ya Türk iş gücü göçünün 60’ıncı yılı olan 2024’te, Türkevi’nin 1987-2024 yılları arasında gerçekleştirdiği 2000’ne yakın proje ve program içinden 60 etkinlik seçilerek, literatür araştırması yapılmıştır.”

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu malumdur. Türkevi Araştırmalar Merkezi de, vizyonuna uygun bu üç dev proje ile, göçün 60’ıncı yılana katkıda bulunarak, 2024 yılını bu şekilde değerlendirmektedir. Yapılan bu çalışmalar, hiç şüphesiz iki ülke arasındaki ilişkilere katkıda bulunurken, Avrupa Türklerinin 60 yıl gibi süreçte nereden nereye geldiklerini de açıklamaktadır.
****************************

HOLLANDA’NIN ANKARA BÜYÜKELÇİLİĞİNİN ETKİNLİKLERİ

İşgücü Anlaşması’nın 60 yılı: Ortak tarih, ortak gelecek

İşgücü Anlaşması’nın 60 yılı: Ortak tarih, ortak gelecek Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi Joep Wijnands, İş gücü sözleşmesini kutlamak için yaptıkları ve yapacakları etkinlikleri şöyle anlattı:

“Altmış yıl önce 19 Ağustos 1964’te, Hollanda Krallığı, Türkiye Cumhuriyeti ile yurttaşlarını Hollanda’da çalışmaya davet eden bir anlaşma imzaladı. Bu yıl, Türkiye – Hollanda ilişkilerindeki bu dönüm noktasının 60. yıl dönümünü kutluyoruz. 1960’ta Hollanda’da sadece 200 Türk yaşarken, günümüzde yarım milyona yakın insanın Türkiye kökenleri mevcut. Ülkelerimiz arasındaki 1964 anlaşması, bu tarihi gelişmenin meşhur doğum belgesi olarak kabul edilebilir.

Hollanda’ya gelen ilk kuşak Türkler, 1960’larda hâlâ İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkilerinden sıyrılmaya çalışan ülkemin yeniden inşasında ve kalkınmasında mühim bir rol oynadı. Yakın zamanda, bu ilk kuşak Türk-Hollandalılardan bazılarının emekliliklerini geçirdiği Yozgat ilindeki bir huzurevini ziyaret etme fırsatım oldu. Bana onlarca yıl önce Hollanda’ya yaptıkları yolculukları anlattılar. Cömertliklerinden, dayanıklılıklarından ve hem Türkiye’ye hem Hollanda’ya olan sevgilerinden ilham aldım. Bu ilk kuşak inanılmaz derecede çok çalıştı ve Hollanda’nın ekonomik kalkınmasına önemli katkılarda bulunurken aynı zamanda sonraki kuşaklar için de yol açtı.

Bu ortak tarihte kadınların oynadığı önemli rolü unutmamalıyız. Dikkat, genellikle babalara ve büyükbabalara yönelse de, anneler ve büyükanneler de Hollanda’ya geldi. Bu kadınlar, gerçek öncülerdi ve katkıları her zaman tam olarak takdir edilmedi. Bu cesur kadınların mirasını onurlandırmak için Hollanda’dan “Kadın Türk Öncüleri” adlı sergi, Türkiye’yi dolaşarak üç kuşaktan Türk-Hollandalı kadınların öykülerini anlatıyor.

Farklı bir kültüre ve topluma entegre olmak; dil engelleri, farklı gelenekler ya da konut ve istihdam gibi alanlarda elbette zorlu olabilir. Bu zorluklara rağmen ilk kuşak ve onların çocuklarıyla torunları, yaşamın her alanında etkin olarak Hollanda toplumunun ayrılmaz bir parçası haline geldi. Girişimcilerden, bankacılardan öğretmenlere ve doktorlara, tasarımcılardan, hemşirelerden parlamenterlere ve mühendislere kadar Türk-Hollandalılar, Hollanda toplumunun ve ekonomisinin her alanına katkıda bulunuyor.

Toplumlarımızın paylaştığı bir özellik, güçlü girişimci ruhlarımız. Türkiye Cumhuriyeti istatistiklerine göre Hollanda, Türkiye’deki en büyük yabancı doğrudan yatırımcı ve yaklaşık 3 bin Hollandalı şirket burada faaliyet gösteriyor. Hollanda ayrıca birçok Türkiye kökenli girişimciye sahip. Bunların birçoğu Türkiye ile ticaret ve Türkiye’ye yatırım yapmaktadır. Bu da ekonomik bağlarımızı daha da güçlendirmektedir.

Bu 60 yıllık tarihe geri dönüp baktığımızda kutlanacak çok şey olduğunu görüyoruz. Türkiye ile Hollanda arasındaki ilişki, toplumlar ve bireyler arası günlük temaslar sayesinde gerçekten eşsizdir. Her iki ülkeye de bağlılık hisseden birçok insan, yalnızca ortak bir tarihimiz değil, aynı zamanda ortak bir geleceğimiz olmasını da sağlar. Bu insanlar, uluslarımız arasındaki kalıcı dostluğun yaşayan kanıtıdır.

“TÜRK KADIN ÖNCÜLERİ”

Hollanda’nın Haarlem şehrindeki Verwey Müzesi tarafından projelendirilen “Türk Kadın Öncüleri” sergisi, Hollanda’ya göç etmiş kadınların öykülerini anlatıyor. Fotoğraf sanatçıları Bertienvan Manen, Bercis G. Metz, Muhammet Sağ ve Çiğdem Yüksel’in 26 portre yapıtından oluşan sergi, 29 Eylül – 9 Nisan arası müzede sergilendikten sonra Türkiye’nin yolunu tuttu ve Toplumsal Araştırmalar Vakfı ve Hollanda Büyükelçiliği’nin işbirliğiyle Bursa, Emirdağ ve İstanbul’u ziyaret etti. 12 Eylül’e kadar Yozgat’ta görülebilecek sergi, ardından Ankara (16 Eylül – 16 Ekim), Eskişehir (19 Ekim – 1 Kasım), Afyon (2-17 Kasım) ve Konya’yı (18 Kasım – 18 Aralık) ziyaret edecek.

HOLLANDA’DA EN ÜNLÜ VE EN BAŞARILI 600 TÜRK KADINI

Afbeelding met tekst, Menselijk gezicht, kleding, vrouw Automatisch gegenereerde beschrijving

Hollanda Büyükelçisi Wijnands’ın dile getirdiği, “Türk Kadın Öncüleri” sergisi, bana kendi yaptığım bir çalışmayı da hatırlattı. Bugünkü yazıma eklemeyi hiç düşünmediğim bir çalışmaydı bu.
Aslında bu çalışmayı 60’ıncı yıl kutlaması için yapmıştım.
Ne mi yapmıştırm?
Önce, Hollanda’da sanatçı, yazar, modacı, sporcu ve siyasetçilik dallarında çok ünlenmiş Türk kadınlarını aradım ve buldum. 60 Türk kadını bulmayı amaçşamıştım. Ama sayı 100’ü geçmişti. Bu sayının 600’ü bulması güçtü. Bunun üzerine çok başarılı olmuş kadınlarımızı da bulmayı amaçladım. Çok uzun bir çalışma sonunda, başarılı kadınlarımızın sayısı ile 600’ü buldum.
Bu çalışmam, Hollanda’da aylık yayınlanmakt aolan KADIN dergisi tarafından, ‘Özel sayı’ olarak yayınlanacak.
                                      ******************

YAPILACAK OLAN ETKİNLİKLER

İş gücü sözleşmesinin 60’ıncı yılı kutlamaları bu yılın sonuna kadar sürecek.
Yapılacak olan etkinliklerin en büyüğü, Hollanda Türk İş Adamları Derneği HOTİAD tarafından yapılacak.

HOTİAD camiasından seçilen bir ekip, Hollanda’da ‘İZ BIRAKANLAR’ı seçmek için bir jüri oluşturdu. Yapılan duyurular ile, Hollanda’da iz bırakmış kişilerin isimleri toparlandı. Toparlanan isimleri tasnif etmek aylarca sürdü. Sonunda jüri üyelerine bu ‘İz bırakanlar’ın yaşam öyküleri yazılı olarak sunuldu. Jüri üyeleri şimdi, yüzlerce aday içersinde, ilk 10’da yer alacak isimleri saptıyor. Bununla ilgili olarak 1 Kasım günü bir gala programlandı. İçeriği, yeri ve saati daha sonra açıklanacak olan bu galada, önce ilk 10 ‘İz bırakan’ ilan edilecek ve ödülleri verilecek. Daha sonra da Hollanda göç tarihi ele alınacak.
Konuyla ilgili olarak HOTİAD’ın Başkanı Hikmet Gürcüoğlu şu açıklamayı yaptı:

Afbeelding met tekst, person, pak, Nieuws Automatisch gegenereerde beschrijving

“Hollanda Türk Toplumunun Hollanda’ya göç ve yerleşim sürecinde, birinci nesilden bazı isimler öncü olma görevi yapmışlardır. Bu isimler, değişik alanlarda, bir toplum emektarlığı yaparak, büyük bir özveri ve adanmışlık ruhu ile çalışıp, toplumsal kazanımlar sağlamışlardır.
Aynı isimler, bu kazanımlarla sürecin daha hızlı ve sağlıklı gelişmesine katkı sunmuşlardır.

HOTİAD olarak, göçün 60’ıncı yılında, bu öncü emektarları bir program ile yâd etmek istiyoruz. Yaşamakta olanlara uzun ve sağlıklı bir ömür diliyoruz. Vefat etmiş olanların yakınlarının katılabileceği representable bir programla, Hollanda Türk Toplumu adına kendilerini onore etmek istiyoruz. Dönemin yüksek büroktatları gibi, tüm paydaşların davetli olacağı, anıların canlı paylaşılacağı, zengin bir program tasarlamaktayız.

Bu sürecin asıl kahramanları olan birinci neslin, emekleri önünde saygı ile eğilerek onları anmak, şükranlarımızı dile getirmek  istiyoruz. 

Bizim için bu grubun tamamı çok özel. Fakat grup içerisinde bazı isimler vardı ki,  bunlar çok müstesna. Yaptıkları ile silinmez izler bıraktılar.

Bu isimler bir çok alanda göç sürecinin başarı ile yaşanmasına özel katkılar sundular.
Biz onları ‘yol açanlar, temel atanlar’ olarak isimlendiriyoruz.

Bu program ile onları onore edip, tarihe not düşmek istiyoruz.”
******************

TÜRK İSLAM KÜLTÜR DERNEKLERİ FEDERASYONU’NUN ETKİNLİĞİ

 

Afbeelding met tekst, pak, Lettertype, Merk Automatisch gegenereerde beschrijving

Başkanlığını Ömer Altay’ın yaptığı Türk İslam Kültür Denekleri Federasyonu’nun (TİKDF), Türk İslam Kültür Federasyonu TİCF) ile ortaklaşa bir kutlama töreni yapacak.

5 Ekim günü Hilversum’daki şehir kütüphanesi’nde saat 12.00’de başlayacak olan 60’ıncı yıl toplantısı, aynı zamanda, Hilversum şehrinin kuruluşunun 600’üncü yılı olarak da kutlanacak.
Lahey Büyükelçimizin yanında, Kuzey Hollanda Valisi, Hilversum Belediye Başkanı, Başkonsoloslarımız ve YTB temsicisi ve diğer davetliler katılacağı toplantı, Hollanda’nın Hollywood’u olarak bilinen Hilversum’da, medyanın da ilgisini çekecek.

************************

GÖÇ ARAŞTIRMALAR VAKFI’NIN ANKARA’DAKİ ETKİNLİĞİ

Afbeelding met tekst, schermopname, Lettertype, menu Automatisch gegenereerde beschrijving
İş gücü anlaşmasının 60’ıncı yıl dönümü münasebetiyle, 24 Ağustos 2024 Türkiye Hollanda İş Gücü Anlaşması’nın tarihsel süreci, aynı şekilde göçün sosyo-ekonomik boyutu istihdam, eğitim ve toplumsal katılım gibi alt başlıklar altında ele alınacaktır. Diğer taraftan program içerisinde Hollanda’nın göç politikalarına ve Türk toplumunun dinamiklerine kimlik, vatandaşlık ve aidiyet yönüyle değinilecektir. Ayrıca Hollanda’daki Türk toplumunun örgütlenme biçimleri ve sivil toplum kuruluşları konuları da program dahilinde ele alınacaktır. Konferans kapmasında genel olarak mevcut sorunlara vurgu yapılması ve iki ülke arasındaki ilişkiler değerlendirilerek bir gelecek projeksiyonu çizilmesi amaçlanmaktadır.

***************

TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ KONYA ŞUBESİNİN ETKİNLİĞİ

Afbeelding met tekst, kleding, Menselijk gezicht, person Automatisch gegenereerde beschrijving
                  ************************

HOLLANDA’DA TÜRK GİRİŞİMCİLERİN 60’INCI YIL ETKİNLİĞİ:                                 GEÇMİŞTEN GELEN BAŞARILAR

 

Afbeelding met persoon, kleding, glimlach, Menselijk gezicht Automatisch gegenereerde beschrijving Hollanda’da Türk göçmenlerinin 60. yıl dönümü, KOV Den Bosch Türk Girişimciler Derneği tarafından düzenlenen anlamlı bir programla kutlandı. İlk nesil ve yeni kuşak girişimcilerin bir araya geldiği etkinlikte, göç hikayeleri paylaşıldı, başarılar kutlandı ve geleceğe dair planlar yapıldı.

                           **************

…VE İŞTE TÜRKİYE –HOLLANDA İŞGÜCÜ ANLAŞMASI

Afbeelding met kleding, person, persoon, muur Automatisch gegenereerde beschrijving

Anlaşmanın İmzalandığı Tarih ve Yer: 19 Ağustos 1964, Lahey

19 Ağustos 1964 tarihinde Lahey’de imzalanmış olan Türkiye – Hollanda İşgücü Anlaşması, aynı tarihte yürürlüğe girmiştir.
25 maddeden oluşan bu anlaşmaya göre her iki devlet, Türk işçilerinin Hollanda’da çalıştırılmalarının sağlanmasının, her iki memleketin yararına olduğunu kabul ederek, Türk işçilerinin toplanması, Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi hakkında bir anlaşmaya varmak amacıyla mutabık kalmışlardır.

Batı Avrupa ülkelerinin işçi alımını durdurdukları 1973-1974 yıllarından bu yana, anılan Anlaşma kapsamında Hollanda’ya işgücü gönderilmemektedir.

Hollanda ile Türkiye arasındaki işgücü anlaşmasını imzalamak için Hollanda’ya gelen, zamanın Çalışma Bakanı Bülent Ecevit, imza töreninden önce Hollandalı yetkililerle, Amsterdam’daki İjburg Türk İşçi Kampı’na gelmişti. İmza atılmadan önce Türk işçilerine bilgi veren Bülent Ecevit’i dinleyenler arasında İbrahim Görmez de vardı. Hollanda’da henüz 5 aylık bir deneyimi olan İbrahim Görmez, daha sonra Hollanda Türk İslam ve Kültür Dernekleri Federasyonu Başkanı olmuş ve Türkler için bir Radyo-Televizyon Kurumu kazandırarak başkanı olmuştu.
Nacizane şahsım ise, bir dünya turunun ardından 1967 yılında Hollanda’ya geldim.

Afbeelding met krant, tekst, Nieuws, Krantenpapier Automatisch gegenereerde beschrijving

Ecevit’in beraberinde Ankara’dan gelen diplomatlar, Lahey Büyükelçimiz ve Hollandalı Bakan ve bürokratlar vardı. İjburg işçi kampında hazırlanan Türk yiyecekleri, bir müzik grubunun sunduğu şarkılar arasında afiyetle yenildi. Daha sonra Lahey’e geçildi ve tarihi anlaşma imzalandı.

Afbeelding met kleding, persoon, Menselijk gezicht, overdekt Automatisch gegenereerde beschrijving
Çalışma Bakanı iken Hollanda’ya gelip ikili sözleşmeyi imzalayan Bülent Ecevit, 10 yıl sonra 1974 yılında Başbakan iken, Kıbrıs’a çıkarma yapmış ve adı ‘Karaoğlan’ olarak kalplere yazılmıştı.
O sırada ziyaret ettiğim Ecevit ile uzun bir söyleşi yapmıştım

ANLAŞMANIN İÇERİĞİ

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Hollanda Krallığı Hükümeti, iki memleket arasındaki dostluk bağlarını ve karşılıklı işgücünün ihtiyaçlarını göz önünde tutarak, Türk işçilerinin Hollanda’da çalıştırılmalarının sağlanmasının her iki memleketin yararına olduğunu kabul ederek, Türk işçilerinin toplanması, Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi hakkında bir anlaşmaya varmak arzusu ile, aşağıdaki hususlar üzerinde mutabık kalmışlardır.

İki ülke arasında yapılan sözleşme hâlâ yürürlüktedir ama, maalesef Hollanda, uyulması gereken şartlardan bazılarını hiçe sayarak uygulamamaktadır. Bunlardan en önemlisi de, Türk çocuklarının Türkçe eğitim yapamamasıdır. Çeşitli mahkeme kararlarına rağmen, Türkçe eğitimi için hem maddi ve hem de fiziki imkân tanımayan Hollanda, bu konuda protesto edilmektedir.

Afbeelding met kleding, person, persoon, schoeisel Automatisch gegenereerde beschrijving
1964 anlaşması imzalandıktan sonra Hollanda’ya THY ile gelen ilk Türk işçi kafilesi

GENEL HÜKÜMLER

Madde 1

Türk işçilerinin toplanması, Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi konusunda: Türkiye yönünden, Ankara’da Türkiye İş Kurumu (bundan sonra Kurum olarak geçecektir) yetkilidir. Hollanda yönünden, Lahey’de Sosyal İşler ve Sağlık Bakanlığı İşverme Müdürlüğü (bundan sonra Direction olarak geçecektir) yetkilidir.

Madde 2

1. Direction, yetkili Türk makamlarının gerekli tedbirleri zamanında alabilmeleri ve işçi taleplerini karşılayabilmelerini sağlamak üzere, en az altı ayda bir Hollanda sanayiinin Türk işgücü ihtiyacını, iş ve sanayi kolları ile meslekler belirtilmek suretiyle, Kuruma bildirir.

2. Kurum, mevcut işçilerle talebin ne nisbette karşılanabileceğini tezelden Direction’a bildirir.

Madde 3

1. Direction, iş ve ücret genel şartları ile yaşama şartları hakkında işçilerin aydınlatılmalarını sağlayabilecek bütün bilgileri Kuruma verir.

2. Direction, Hollanda sanayinin çeşitli kesimlerindeki ortalama ücretler ve ortalama çalışma süreleri; vergi, sosyal sigorta primleri, vesair ücretlerden yapılacak kesinti miktarları ile genel olarak fiyatlar ve geçim şartları hakkındaki bütün bilgiyi verir.

3. Bu konuda gerektikçe tamamlayıcı bilgi verilir.

Afbeelding met tekst, Lettertype, ontvangst, schermopname Automatisch gegenereerde beschrijving

İki ülke arasında çifte vergilendirmeyi önlemek için
1986 yılında ikili sözleşme imzalanmıştı.

İŞÇİLERİN TOPLANMASI VE İŞE YERLEŞTİRİLMESİ

Madde 4

1. Direction, ikinci maddede belirtilen bilgiyi dikkate alarak, Hollanda işverenlerinin iş tekliflerini Kuruma bildirir.

2. İş teklifleri, işin niteliği, türü ve müddeti, brüt ve net ücretler, çalışma şartları, işçilerin iaşe ve ibate imkânları ile diğer lüzumlu ve faydalı bilgileri tam olarak kapsamalıdır.

3. Biriş teklifi müsait karşılandığı takdirde, Kurum, bu iş teklifinin şartları ile diğer yararlı bilgilerin, ilgili işçilere tezelden duyurulmasını sağlayacak tedbirleri alır. 70 Uluslararası İşgücü Anlaşmaları 61

Madde 5

Türk işçilerinin Hollanda’da çalışabilecekleri yaş hadleri aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir;

Kalifiye olmayan işçiler için, 21-35 yaş arası,

Kalifiye ve uzman işçiler için, 23-45 yaş arası.

Bu yaş hadleri, ismen işçi istenmesi halinde veya özel hallerde Kurum ile Direction’un anlaşması ile değiştirilebilir.

Madde 6

1. Hollanda’da bir işe yerleştirilmek üzere aday gösterilen işçilerin sağlık muayeneleri Kurumca sağlanır. Adaylar, mesleki ehliyet ve Direction’un koyduğu diğer özel şartlar bakımından Kurum tarafından yoklamaya tabi tutulur.

2. Her adayın tabi tutulacağı bu yoklamanın sonucu, şekli müştereken tespit olunan formülere işlenir. 3. Kurum, adli sicilleri temiz olmayan ya da sosyal ve ahlaki bakımlardan kötü tavır ve hareketleri bilinen adayların takdim edilmemesi hususuna itina eder.

4. Kabul edilen adayların listesi ve her biri için doldurulan formülerler Kurumca Direction’a gönderilir.

Madde 7

1. Direction, Kurum tarafından takdim edilen adayların kesin seçmesini yapmakla görevli bir heyeti Türkiye’ye gönderebilir.

2. Kurum, yukarıda adı geçen heyetin incelemelerini yetkili ve çabuk yapabilmesi için, müştereken tespit edilecek seçme yerlerinde lüzumlu bina ve vasıtaları heyet emrine verir.

Madde 8

Direction, kesin olarak kabul edilmiş bulunan adayların bir listesini, mümkün olduğu kadar çabuk Kuruma gönderir.

Afbeelding met tekst, brief, papier, boek Automatisch gegenereerde beschrijving

Madde 9

1. Direction, kesin olarak kabul edilen her işçi için, müştereken tespit edilen bir modele uygun olarak Türk ve Hollanda dilleri ile iki nüsha halinde hazırlanmış ve işveren tarafından imzalanmış bir iş sözleşmesini Kuruma gönderir. Bu iş sözleşmesi işçi tarafından Türkiye’den hareketinden önce imzalanmış olmalıdır.

2. İş sözleşmesinin geçerlilik süresi bir yıldır. Müştereken kabul edilecek özel hallerde iş sözleşmelerinin süreleri, sekiz aydan fazla olmak kaydıyla, bir yıldan az olabilir.

Madde 10

1. Dokuzuncu maddede bahsi geçen iş sözleşmesinin alınmasını müteakip Kurum işçiye pasaport çıkarılmasını sağlar.

2. İşçi, ayrıca medeni durumunu, bakımı ile yükümlü olduğu aile fertlerini gösterir belgelerle 6 ncı maddenin 3 üncü bendinde belirtilen, adli iyi durum belgesine de sahip olmalıdır.

Madde 11

1. Kurum, kabul edilmiş olan işçilerin Direction’la müştereken tespit edilen tarihlerde ve yerlerde harekete hazır bulunmalarına itina eder.

2. İşçilerin hareket yerinden Hollanda’ya nakilleri, Kurum ile danışmadan sonra Direction’ca düzenlenir ve masraflar Direction tarafından doğruca ilgililere ödenir.

3. Bu maddede sözü geçen nakil masrafları işverenlere aittir. İşverenler bu masrafları Direction’a ödemeyi taahhüt etmekle mükelleftirler.

Madde 12

Türk işçilerinin Türkiye’den Hollanda’ya hava yolu ile nakledilmeleri halinde nakil işine iki memleketin havayolu müesseseleri iştirak edebilir.

Madde 13

Hollanda işverenleri, Direction’un veya heyetin işçinin mesleki ehliyetine ilişkin kararına karşı ancak işçinin işindeki ehliyetsizliği aşikar şekilde sabit olduğu taktirde Hollanda Çalışma Büroları nezdinde itirazda bulunabilirler. Bu gibi hallerde, Hollanda Çalışma Büroları ilgililere mesleki ehliyetlerine uygun iş teminine çalışırlar.

Madde 14

İsmen yapılan talepler ancak Hollanda’da oturan Türk işçileri ile veya Hollanda’da yerleşmiş işverenlerle ilişkileri olan Türk işçilerine ait olduğu takdirde Direction tarafından Kuruma intikal ettirilir. Bu talepler hakkında yapılacak işlemi Kurum kararlaştırır.

Madde 15

1. Altıncı madde gereğince yapılacak ilk seçmeye ait masraflar Türk tarafına aittir. Bu masraflar, işçilerin tıbbi muayene ve mesleki seçme masraflarını, oturdukları yerlerden muayene ve seçme mahallerine kadar olan seyahat giderlerini ve seçme yerlerindeki ikametleri süresince iaşe ve ibate masraflarını kapsar.

2. Heyetin yaptıracağı özel tıbbi muayene ve mesleki seçmeye ait masraflar Hollanda tarafına aittir. 3. Heyetin çalışma masrafları Hollanda tarafınca karşılanır.

Madde 16

Direction, bu anlaşma çerçevesi içinde Hollanda’ya varan işçilerin listelerini, işverenlerin adresleri ile işçilerin Hollanda’daki ilk adreslerini belirtmek suretiyle, Lahey’deki Türkiye Büyükelçiliğine gönderir.

GENEL ÇALIŞMA ŞARTLARI

Madde 17

1. Hollanda’da çalışan Türk işçileri, Hollanda’lı işçiler için uygulanan ücret (ücretli izin dâhil) ve çalışma şartlarından, kanun hükümlerinden, toplu iş sözleşmeleri ile mesleki örf ve mahalli adetlerden eşit şekilde faydalanırlar.

2. Türk işçileri, işçi sağlığı ve iş güvenliği ile lojman konularındaki kanunların uygulanması bakımından Hollanda’lı işçilere sağlanan hak ve himayelerden Hollanda’lı işçilerle eşit şekilde faydalanırlar.

3. Türk işçileri, Hollanda mevzuatının (aile yardımları dâhil) sosyal güvenlik konusunda Hollanda’lı işçilere sağladığı avantajlardan, mevzuattaki şartları yerine getirmeleri kaydıyla, faydalanırlar.

4. Hollanda makamları, bu hükümlerin uygulanmasına ve özellikle işçinin Hollanda’ya varışı anında işe alınma şartlarının adı geçen hükümlere uygun olmasına itina gösterirler.

5. Türk işçilerinin, ayrıca, iş anlaşmazlığı halinde, Hollanda vatandaşlarına uygulanan aynı şartlar dâhilinde, yetkili idari veya adli Hollanda mercilerine müracaat etmeye hakları vardır.

Madde 18

Türk işçileri tasarruflarının tamamını Hollanda’da yürürlükte olan hükümler dairesinde Türkiye’ye gönderebilirler.

Madde 19

1. Yetkili Hollanda makamları ve Hollanda’lı işverenler, Türk işçilerine, özellikle istihdamlarının başlangıç devresinde, yeni muhitlerine intibaklarını sağlamak bakımından gerekli her türlü yardımda bulunacaklardır.

2. Akit tarafların yetkili makamları, Hollanda ve Türk sosyal ve dini teşekküllerini Hollanda’daki Türk işçilerinin intibakını kolaylaştırmak gayesine yöneltilmiş bütün teşekküllerini dürüstçe araştırıp destekleyeceklerdir. Yukarıda belirtilen Türk ve Hollanda teşekkülleri arasında işbirliği yapılması da kolaylaştırılacaktır.

Madde 20

1. Hollanda makamlarının müsaadesiyle iş sözleşmesi uzatılmayan veya yeni bir işe girmeyen işçi, iş sözleşmesi sonunda Türkiye’ye dönmek zorundadır.

2. İş sözleşmesinin sona ermesi veya bozulması hallerinde memlekete dönüş masrafları Hollanda’lı işverenlerce karşılanır. Bununla birlikte, sözleşme işçinin ağır bir kusuru sonucunda bozulmuşsa veya bozma için işçinin ileri sürdüğü sebepler geçerli değilse; dönüş masrafları işçi tarafından ödenir. Bu konuda karar verme yetkisi işyerinin bulunduğu bölgenin Çalışma Bürosuna aittir.

3. İlk iş sözleşmesi yenilenen işçi iznini Türkiye’de geçirmek isterse, gidiş-dönüş yol masrafları işveren tarafından karşılanır. Müteakip yenilemelerde işçilere böyle bir kolaylık gösterilmesi zorunluluğu yoktur.

SON HÜKÜMLER

Madde 21

Hollanda makamları, bu anlaşma çerçevesi içinde aldığı işçileri kamu düzeni ve güvenliği sebepleri ile Türkiye’ye iade edebilirler.

Madde 22

1. Akit taraflardan birinin isteği üzerine, en çok üçer temsilciden müteşekkil bir Karma Komisyon kurulabilir. Taraflar gereği kadar uzman bulundurabilir.

2. Bu anlaşmanın uygulanması sırasında çıkacak güçlüklerin çözümlenmesinde Kurumla Direction arasında bir mutabakata varılamadığı takdirde, Karma Komisyon bu güçlüklere çözüm yolu bulmaya çalışır. Bundan başka Karma Komisyon, Türk işçilerinin toplanması Hollanda’ya yollanması ve orada işe yerleştirilmesi ile ilgili genel nitelikteki meselelerle de meşgul olabilir. Gerekirse ele aldığı meselelerle ilgili olarak akit taraflara teklifler yapar.

3. Karma Komisyon iç teşkilatını ve çalışma tarzını kendisi tespit eder. Toplantılar sıra ile Türkiye’de ve Hollanda’da yapılır.

Madde 23

Bu anlaşma hükümleri, Hollanda bakımından Krallığın sadece Avrupa’daki toprakları için uygulanır.

Madde 24

İşbu anlaşmanın bir Türkçe tercümesi Türkiye Hükümeti tarafından Hollanda Hükümeti’ne, bir Flamanca tercümesi ise Hollanda Hükümeti tarafından Türk Hükümeti’ne sunulacaktır.

Madde 25

1. Bu anlaşma imzası tarihinde yürürlüğe girer.

2. İşbu anlaşma 31 Aralık 1964 tarihine kadar geçerlidir ve bitiminden en az üç ay önce akitlerden biri tarafından diplomatik yolla feshedilmediği taktirde bir yıl daha uzatılmış sayılır. Yukarıdaki hususları doğrulamak için akit tarafların yetkili temsilcileri işbu anlaşmayı imzalamışlardır.

19 Ağustos 1964 günü Lahey’de Fransızca olarak iki nüsha yapılmıştır.

Lahey, 19 Ağustos 1964.

Sayın Büyükelçi,

Hollanda Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bugün imzalanan Türk işçilerinin Hollanda’ya göçü, işe alınması ve istihdamına ilişkin Anlaşmaya ilişkin olarak, aşağıdaki hususları Ekselanslarının dikkatine sunmaktan onur duyarım:

  • A.Hollandalı işverenler, Türk işçilerinin Hollanda ile Türkiye arasındaki tüm ulaşım masraflarını üstlendiğinden, Hollanda elbette hangi ulaşım aracının (kara, deniz veya hava) kullanılacağını belirleyebilir ve bu ulaşımı hangi nakliye şirketlerinin sağlayacağı konusunda özgür seçim hakkına sahiptir. .

  • B.Yukarıdakiler özellikle hava taşımacılığı kullanıldığında geçerlidir; bu durumda söz konusu ülkelerin hükümetleri 12. Maddede öngörülen özgürlüğü garanti eder. Bu alanda sıkıntı çıkması halinde her iki hükümet de gerekli adımları atacak ve gecikmeden istenilen duruma kavuşturacaktır.

  • C.İkinci durumda, her iki Hükümet de her iki ülke tarafından onaylanan 30 Nisan 1956 tarihli Avrupa’da Tarifeli Olmayan Hava Hizmetlerine İlişkin Ticari Haklara İlişkin Çok Taraflı Anlaşmanın 2( c) Maddesine uygun olarak hareket edecektir.

Yukarıdaki hususlara katıldığınızı belirtirseniz çok memnun olurum.

Sayın Büyükelçi, en derin saygılarımın teminatını lütfen kabul edin.

(imza) L. DE BLOCK

Ekselânsları

Sayın Fuat Kepenek

Olağanüstü ve Yetkili

Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi

Lahey’de.

Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, “Hükümet verdiği hiçbir sözü tutmuyor”

“Barış için genel af şart”

Milliyetçi Sol Parti (MİLLİ SOL) Genel Başkanı gazeteci Hüseyin Alpay, Türkiye’deki cezaevlerinin toplam kapasitesinin 250 bin kişi olduğunu, ancak 350 bin kişinin cezaevlerinde bulunduğunu belirterek, bu sayının her geçen gün arttığını söyledi. Alpay konuya ilişkin açıklamasında, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği her dört ihlal kararından üçünün “adil yargılanma hakkı ihlali” nedeniyle verildiğini hatırlatarak, yurttaşların adalete olan güven duygusunun gün geçtikçe azaldığını öne sürdü.

“Adalete olan güven azaldı, siyasi suçlar dahil olmak üzere barış için genel af”

Türkiye’deki adalet sisteminin düzgün işlemediğini savunan Genel Başkan Alpay, çıkması olası af yasası ile sadece genel af değil, mükerrer suçlar, 4/4’ler, denetimli serbestlik, koşullu tahliye, disiplin affı ve 31 Temmuz COVID infaz yasası mağduriyetlerini de gidermesi gerektiğini ifade ederek, “Tüm bunlarla birlikte ehliyet affı ve çekte hapis cezasının da kaldırılması şarttır. Ağırlaşan ekonomik koşullarda şoför esnafına can suyu olacak ehliyet affı ile borcunu ödeyemediği için hapse konulan esnaflarımız için acil tedbirlerin alınması kaçınılmazdır. Siyasi suçlar dahil olmak üzere, toplumsal barış için genel af derhal ilan edilmelidir.” dedi.

Alpay açıklamasında cezaevinde 0-6 yaş arasında 500’ün üzerindeki çocuğa da dikkat çekerek, bu çocukların anneleriyle birlikte ivedilikle evlerine gönderilmesi gerektiğini, ev hapsi ile bu sorunun çözüme kavuşacağının altını çizdi.

“Hükümet verdiği hiçbir sözü tutmuyor”

Esnafa verilen prim eşitliği sözünün de 1,5 yıldır yerine getirilmediğini söyleyen Milliyetçi Sol Parti Genel Başkanı Hüseyin Alpay, prim eşitliğiyle tüm Bağkurluların rahat nefes alacağını söyledi. Yüksek Bağkur primleri nedeniyle güç durumda olan esnafa destek verilmesi gerektiğini kaydeden Alpay, “Bağkur primleri düşürülerek esnafa sıfır faizli kredi verilmelidir. Türkiye’de kapanan işyerleriyle yaşı 50’nin üzerindeki esnaflarımız işsiz kalmaktadır. Tescil ve ihya taleplerine de kulak tıkayan hükumet, bu toplumsal yarayı izlemekle kalıyor, tedbir almaktan kaçınıyor.” görüşünü savundu.